banner565

banner472

banner458

banner457

Yellow Pages CEO’su Semin Özmoralı: Carpe diem: Anı yaşa”

İş hayatının; saygı, mesafe, kibarlık, dostluk, sıcaklık karışımı üzerine kurulması gerektiğine inanan Yellow Pages CEO’su, ekip başarısının önemine inanıyor. Kariyerinin yönü dijitale olan merakıyla değişen Özmoralı, “carpe diem” yani; “anı yaşa” diyenlerden.

CEO 01.02.2016, 08:52 01.02.2016, 13:04
16401
Yellow Pages CEO’su Semin Özmoralı: Carpe diem: Anı yaşa”
Yellow Pages CEO’su Semin Özmoralı, kendisini “titiz, sabırsız, hızlı, meraklı” diye tanımlıyor. Özmoralı’nın yaşam mottosu ise “Carpe diem” yani “anı yaşa.” Özmoralı’nın hedefi gelecekte de dijital dünyada kalmak.  Yaptım demek ve başarma hırsının, kendisini başarıya taşıdığına inanan Özmoralı, odaklanmaktan ve işin peşinde koşmaktan yana. İnsan ilişkilerine önem veren Özmoralı, iş hayatının saygı, mesafe, kibarlık, dostuk, sıcaklık ve bunların karışımının üzerine kurulması gerektiğine inanıyor.
Semin Özmoralı’nın dikkat çektiği konu ekip başarısı: “Yönetici olduğunuzda bireysel başarınızın hiç önemi yok, ekibin başarısı için ilişkiler çok önemli. Hızlı karar vermek ve bitirmek. Bazen de kestirip atmalısınız. Yöneticilik hayatımda her zaman en zorlandığım konu, o andır. Çünkü siz sorumlusunuz. İyi bir yönetici ekibinin ne yaptığını bilmeli. Ekibinin iş yapış şekilleri ve kurum kültürüne hakim olmalı.”
Yellow Pages’in Türkiye’de KOBİ’lere odaklandığını aktaran Özmoralı, “İşin kalbine KOBİ’leri koymuş bir yapıyız” diyor. Özmoralı, KOBİ’lerin dijital dünyada her şeyleri olmayı hedeflediklerinden sözediyor. Özmoralı, dijitalin hayatımıza girmesiyle KOBİ’lerin önünde ciddi fırsatlar oluştuğuna dikkat çekiyor. Neredeyse sıfır maliyetle KOBİ’lerin dijital dünyanın olanaklarından yararlanarak başarıya ulaşabileceğini belirten Özmoralı, KOBİ’nin anlayacağı dille onlara ulaşmanın önemini de vurguluyor.

Kanada hayali ve İngilizce öğrenmek
İstanbul doğumlu Semin Özmoralı, evhanımı anne ve otomotiv sektöründe çalışan bir babanın kızı. Risk almayı sevmeyen bir babanın kızına öğüdü her zaman, ‘Boğulacaksan büyük denizde boğul’dur. Kızlarından beklentileri üniversiteyi bitirip büyük bir şirkette veya kamuda sağlam bir işinin olmasıdır. Oysa Semin Özmoralı’nın hayatını tersyüz edecek figür; Kanada’da yaşayan amcadır. Dünyayı gezen amcanın cebinde renkli hikayeleri vardır, Özmoralı’ya bir yabancı dil öğrenmenin öneminden sözeder her Türkiye’ye geliş gidişinde. Türkiye’nin dışında da bir hayatın olabileceği keşfi, Özmoralı’yı cezbeder. Hayallerini Kanada süsler. Kendi deyimiyle İngilizce ile mücadelesi ilkokul-ortaokul yıllarında başlar. Özel kurslara gider, kendi başına İngilizce öğrenmeye başlar.

Sporla gelen hayatü dengesi deneyimi
Melahat Şefizade İlkokulu, Kenan Evren Ortaokulu, Fenerbahçe Lisesi… Başarılı bir öğrencidir, bütün hayatı boyunca okuduğu tüm okullarda sınıf başkanıdır. Ortaokul yıllarında okul takımlarında, sonrasında da kulüplerde; Arçelik ve Fenerbahçe’de voleybol oynar ancak spor üzerine bir kariyer aklından hiç geçmez. Voleybol, çok sevdiği müzik, sinema gibi hayatını renklendiren unsurlardan biridir sadece… Ailesinde ise kendi kuşağında spor yapan ilk kişidir. Haftada 4-5 gün antrenmana gitmek ve okul. Ailesinin ve yakın çevresinin “Yapamazsın, beceremezsin, notların düşer” itirazları onu yıldırmaz, daha çok çalışır o dengeyi tutturur. Sporun hayatına getirdiği kazanımlar ise müthiştir; sosyalleşir, deneyim kazanır, kazanma-kaybetme duygusunu yoğun biçimde yaşar, takım içinde hareket etmenin başarıya giden yoldaki önemini, stresle baş etmeyi, okul ve spor hayatını birlikte yönetmeyi öğrenir. Lise yıllarına geldiğinde üniversitede İngiliz Dili ve Edebiyatı okumaya karar verir.

Kanada’ya gitmek
İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazanır. Üniversitede öğretim üyesi olarak kalmak ister. Bir öğretmeni onu akademik hayatın zorluklarıyla ilgili uyarır; bir daha düşünmesini ister. Üniversitenin ilk yılı yarım zamanlı çalışmaya karar verir, çünkü hedefi Kanada’ya gitmektir.
Derslerini aksatacağı düşüncesiyle yine ailesiyle ters düşer, üstelik mücadelesi yalnızca ailesiyle değildir, ailesini ikna ettiği noktada yakın çevresi de devreye girer, aileyi kızlarına bakmamak, yeterince harçlık vermedikleri için çalışmak zorunda bırakmakla suçlar, ancak Özmoralı azimlidir. Kendi parasını kazanma konusunda ailesiyle verdiği mücadeleden galip çıkar. İlk işi, öğretmenlik yapan bir çiftin bebek bakıcılığıdır. Erkek kardeşiyle arasında 7 yaş fark olan Özmoralı, bebek bakmaya alışkındır. Çalıştığı ailenin yanında hem para kazanır, hem de öğrenir, onların okudukları kitaplardan, ev ortamından etkilenir.
Sonra bir dış ticaret firmasında iş bulur. Yabancı dil bilen ve yurtdışıyla yazışmalarını yürütecek bir kişiye ihtiyaç vardır. Özmoralı’nın ilk tanıştığı KOBİ, bu firmadır. Artık bir masası vardır, okul çıkışında bu firmaya gidip yurtdışıyla ilgili yazışmaları yürütür, parasını biriktirir.

Üniversitede okuduğu bölüm zorludur, kolej mezunu sınıf arkadaşlarının yanında Özmoralı, daha fazla çaba harcamak zorundadır; “kan, ter, gözyaşıdır” akıttığı. Kararını verir, üniversite 2. sınıfta, 19 yaşındayken okulu dondurur, valizini toplar ve Kanada’ya gitmek için yola çıkar. Ancak biriktirdiği para yalnızca New York’a gidiş bileti almaya yeter. New York’tan Toronto’ya gidecek parası yoktur, amcası gelip onu alır, uzun bir araba yolculuğunun ardından artık Kanada’dadır. Toronto’da devletin göçmenler için uygun fiyatlara açtığı dil kurslarına gider. Çocuk bakıcısı olarak iş bulur, orada yaşayan Türkler’in yardımıyla bir mağazada çalışır, haftasonları evde broşür paketleme işi yapar. İşin özeti; bulduğu her işte çalışır, İngilizce’sini ilerletmek için kurslara devam eder. Turist vizesiyle gittiği için 5-6 ay sonra Türkiye’ye geri döner.

İlk kurumsal iş ve aşk
İlk iş deneyimi gibi Kanada’ya gidişi de evde kıyamet kopmasına yol açmıştır ancak dönünce ailesiyle sular durulur. Ailesi de Semin Özmoralı gerçeğiyle yaşamayı öğrenir. “Döndüğümde daha farklı bir insandım” diyen Özmoralı’nın iş bulması daha da kolaylaşır, Gökdil dersanelerinde İngilizce öğretmeni olur, haftasonları ve akşamları 3 yıl boyunca çalışır. Üniversiteden ise dereceyle mezun olur. Çalışırken biriktirdiği para ve aldığı banka kredisiyle Marmara Üniversitesi’nde İşletme yüksek lisansı yapar. Okul bitince dersaneden ayrılır ve tam zamanlı olarak bir kozmetik firmasında Oriflame’de eğitim uzmanı olarak çalışmaya başlar. İlk kurumsal işini bulmuştur, 1994 yazıdır, 23 yaşındadır. Şirketin genel müdürüne aşık olur ve evlilik nedeniyle işinden ayrılır.
İş hayatında eşinin kendisini en çok etkileyen karakter olduğunu belirten Özmoralı, “Son derece titiz, mükemmeliyetçi bir insandır. Herkesten önce şirkete gelirdi, her çalışan ve her detayla ilgilenirdi. Ekibindeki pek çok kişi hala özel hayatında ve iş hayatında arkadaşıdır. Çalışanlarla arasında saygı ve korku biraradadır. Ancak onun dengesi çok önemlidir. Başarılı olduklarında ekibindekileri takdir etmesini ve ödüllendirmesini de bilir. Bunların sonucunda Oriflame dünya pazarında defalarca ödül aldı” diye konuşuyor. Özmoralı, işin en ufak ayrıntısında bile bir yöneticinin nasıl imzası olduğunu eşinden öğrendiğini vurguluyor. 1996’da evlenen Özmoralı, 1997’de anne olur.

Hedef; Kanada
Kısa bir süre bir eğitim şirketi, sonrasında Katalonya Ticaret Merkezi’nde çalışır. Katalon işadamlarının Türk KOBİ’leriyle işbirliği yapmalarını sağlayan çalışmalar yürütür. 2001 krizi dönüm noktasıdır. Eşini ikna eder ve Kanada’ya göçmen olarak taşınırlar. Toronto’ya yerleşirler, göçmen olmak çok zordur. Tüm o zorluklardan geçerler. İlk işini bulması amcasının eşi sayesinde olur. Maddi durumu yeterli olmayan, hukuki hizmet almak isteyen halka yardım eden yarı özerk bir devlet kurumunda iş bulur. Burada halka hizmet veren avukatların raporları ile faturalarının tutarlılığını kontrol eden kontrolör olarak çalışır. Bölümün en genç insanıdır. Kurumun, bilişim altyapısı yenileniyordur, kurumsal kaynak planlanması (ERP) denilen bir yazılıma geçmeye karar verilmiştir. ERP projesine geçişle birlikte personelin dilinden konuşacak, bu dijital dönüşümü anlayacak birileri aranıyordur. Bu pozisyona başvuran Özmoralı, eğitim alır, terfi eder ve iş analisti olur.
Dört yıl sonra ailevi nedenlerle Türkiye’ye dönerler. Ciddi bir kültür şoku yaşarlar. ABD bağlantılı gayrimenkul firması Century 21’de iş geliştirme yöneticisi olarak iş bulan Özmoralı, şirket el değiştirince birlikte çalıştıkları CMC Çağrı Merkezi’ne iş geliştirme, pazarlama ve satış yöneticisi olarak geçiş yapar. Kariyerinin yönü yeniden değişir ve CMC’nin web sitesini yaptırdıkları MagiClick adlı ajansa proje yöneticisi olarak işe başlar. Çalıştığı herkes kendisinden küçüktür, dijitali Özmoralı’dan daha çok bilen kariyerinin başında gençler…

Sıfırdan başlama cesareti
Semin Özmoralı’nın iş hayatında sıfırdan başladığı nokta burasıdır. Tercihi dijital sektörden yanadır. Özmoralı anlatıyor: “Dijitial sektörde kariyer fırsatlarının daha memnun edici olacağını düşündüm, riskti, tam bir kumardı. Çok yatırdım, çok kazandım. Çok araştırdım, çalıştım, öğrendim. MagiClick, çok mükemmeliyetçi dijital ajanslardan birisidir. Orada işin mutfağında ciddi bir komanda eğitiminden sonra Oyun Stüdyosu adlı bir startupa pazarlama müdürü olarak geçtim. Bugün şirket, Türkiye’nin en büyük sanal oyun dünyasını yönetiyor. Girişimlerin hayatları çok çalkantılı oluyor, dijital pazarlamayla ilgili her şeyi orada öğrendim. Pixelplus’a genel müdür yardımcısı olarak girdim, ajansın büyümesi, şirkete yabancı ortaklık gelmesi, Likeable İstanbul adlı bir sosyal medya departmanı kurulması, şirketin yazılım ekibinin teknokente yerleştirilmesi süreçlerini yürüttüm.” Pixelplus ve Likeable İstanbul ajanslarının genel müdürlüğünün ardından Özmoralı, Yellow Pages CEO’su olur.
Özmoralı, iş hayatının dijitale olan merakıyla şekillendiğini söylüyor. Evde dijital dünyaya doğmuş bir çocuğun ihtiyaçları, eleştirileri, dijitali yaşamına dahil etme biçimi de Özmoralı’ya ışık tutar. Böyle bir nesille iletişim halindeyken iki seçenek vardır; dışında kalmak veya içinde olup onlarla birlikte büyümek. Özmoralı, içeride kalmayı tercih eder, getirisi oğluyla ve yeni nesille rahatlıkla iletişim kurabilmesi olur. Özmoralı, yöneticilere dijitali çok iyi öğrenmelerini öneriyor. Dijitalin gelişimi ve sürekli öğrenme hali, Özmoralı’yı heyecanlandırıyor.

Spor, müzik ve sinema hep hayatında
Bir süre masa tenisi ve basketbol da oynayan Özmoralı, sporu hep hayatında tutmaya özen göstermiş. Tekvando’da yeşil kuşak sahibi, bir dönem kick boks yapmış. Egzersiz yapmaya ve koşmaya devam ediyor. Her okumasını dijitalde yapmayı seven Özmoralı, e-kitap okumayı ve ağırlıklı olarak blogları takip etmeyi tercih ediyor.  Bir ara hip hop kursuna da giden Özmoralı, pop rock, R&B, hip hop dinliyor. Sinema ise ailece en önemli aktivitelerinden biri. Önceliği ailesi, sonra dijital dünya ve iş geliyor. Özmoralı’nın seyahatlerinde tercih ettiği şehir İzmir, yurtdışında ise Londra, Viyana, Barselona, Nice...

Yorumlar (0)