banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomist Can Fuat Gürlesel: “Ekonomide belirsizlik risk yaratıyor”

Ekonomist Can Fuat Gürlesel, “Döviz geliri olmayan ihracat yapmayan sektörler kırılganlık nedeni. İnşaat sektörünün yurtiçi ve yurtdışından aldığı döviz borcunun büyüklüğü 40 milyar dolar. Gayrimenkul geliştiricilerin aldığı borç ise 13 milyar dolar. Bu sektörlerin döviz geliri yok. Konutları TL’den satıyor.

EKONOMİST 01.08.2018, 08:54 01.08.2018, 23:53
9398
Ekonomist Can Fuat Gürlesel: “Ekonomide belirsizlik risk yaratıyor”

Sektör temsilcileri döviz bulamıyor. İkinci sektör ise enerjidir. Borcu 40 milyar dolar. Nisan ve Mayıs ayındaki yüksek cari açığı döviz rezervlerini kullanarak ödedik. Sektörel kırılma riski inşaattadır. 300 bin kişinin yatırımcı olduğu sektörde ciddi bir konsolidasyon bekliyorum” diyor.
Türkiye siyasi olarak başkanlık sistemine geçiş yaptı. Geçiş nedeniyle şu anda birçok noktada belirsizlik var. Ekonomi ve Strateji Danışmanlık Hizmetleri Kurucusu, Ekonomist Can Fuat Gürlesel, geçişle birlikte bakanlıklara icraatın içinden gelmiş isimlerin gelmesinin memnuniyet ile karşılandığını ancak ekonomi politikalarının daha fazla önem arz ettiğinin bilinmesini istiyor. Para politikası, maliye politikası, ekonomideki büyüme politikası gibi uzun vadeli stratejilerin önemli olduğunun altını çizen Gürlesel, “Şu anda gözüken politika üretme güçleri Cumhurbaşkanlığı içindeki kurullara bırakılmış durumda. Bu kurullardaki isimler süreçleri iyi bilenler olmalı. Şu ana kadar politika üreticilerini görmüş değiliz. Örneğin; ‘Ekonomi Politikaları Kurulu’ güçlü isimlerden oluşursa iş dünyası için tatmin edici yapı yakalanmış olur” dedi. Gürlesel’in söyleşimizden çıkan konu başlıkları şöyle:

KobiEfor: Yurtdışından ve Türkiye içindeki ekonomistler ekonomide ‘riskli’ dönemde olduğumuzu söylüyor? Sizce de durum bu mu?
Can Fuat Gürlesel:
Katılıyorum. Türkiye şu anda riskli ekonomiler arasında gözüküyor. Ekonomideki belirsizlik bu riski oluşturan etmenlerden. Yabancılar açısından ekonominin riskli olması, iş dünyasının önünü göremiyor olmasını doğuruyor. Burada iki nokta var; Türkiye’nin makro ekonomik dengeleri bozulmuş durumda. Makro ekonomik dengelerin bozulmasında yaklaşık 2002’deki koşullara yaklaşmış durumdayız. Dış ticaret açığı, cari açık, enflasyon, bütçe açığında bozulma var. Bu makro ekonomideki dengelerdeki bozulmaları iyileştirmeden ülke olarak rekabetçi bir yapıya ulaşmamız, sürdürülebilir büyümeye geçmesi mümkün değil. İkincisi mali göstergeler çok bozuldu. TL olağanüstü değer kaybetti. TL üzerindeki değer baskısı da devam ediyor. Bu süreçte çok fazla dillendirilmeyen bir nokta da reel sektörün döviz borcudur. Orada bir rakam vermek gerekirsek; reel sektörün iç ve dışarıdan kullandığı 294 milyar dolar döviz borcu var. Bu döviz kredisinin 209 milyar dolarını kullananlarını ise hiçbir döviz getirisi olmayan sektör temsilcileri oluşturuyor. Bunlar ağırlıklı kısa vadelidir. Döviz borcu olanlar sıkışmaya başladıkça bankalardaki yeniden yapılandırmalar artacaktır. Ben şu andaki durumu 2002 yılında uygulanan Kemal Derviş programlarına benzetiyorum. ‘İstanbul Yaklaşımı’ uygulanmıştı. Çok sayıda firma yeniden yapılandırmış ve bankalar sermayenlendirilmişti. Şimdi ise makro ekonomik istikrarı sağlayacak belki bir ‘Ankara Yaklaşımı’ yapılandırılmalı. Bankaların rasyoları geçici olarak esnetilmeli. Zira sermaye artırımı şimdilik zor gözüküyor. Bunları yapmadan Türkiye’nin makro ekonomik dengeleri sağlaması çok kolay değil.

KobiEfor: Yurtdışı kaynaklı ‘kriz’ söylemleri neyi yansıtıyor peki?
Can Fuat Gürlesel:
Şahsen ben yurtdışı kaynaklı bir kriz beklemiyorum. Ticarette korumacılık bir sıkıntı yaratır mı? Belki. Ama ABD’deki faiz artış kaynaklı bir kriz senaryosu olursa dünyanın geri kalanında ciddi bir kriz olacağını da yadsımayız. Böylesi bir gelişmede Türkiye olarak biz yine kendi krizimize bahane bulmuş oluruz. Dolayısıyla işin özünde yurtdışında bir krize yakalanmadan önlemler alınmalı. Çünkü Türkiye şu anda krize çok yakın bir eşikte. Eğer ekonomi politikalarına ilişkin bir yaklaşım olmaz, mevcut politikalarla devam edersek en fazla Eylül ve Ekim’e kadar dayanabiliriz. Reel sektörden başlayacak sıkıntı bankaları etkileyecektir.

KobiEfor: Şu anda büyümenin niteliğini nasıl buluyorsunuz?
Can Fuat Gürlesel:
AK Parti ekonomi yönetimi içinde önemli kırılma oldu. Ali Babacan ve Mehmet Şimşek fiyat ve finansal istikrarı gözeten büyüme modelini 2012 ve 2013’e kadar kullandı. O sistem Türkiye’yi iç ve dış şoklara karşı koruyordu. Fakat şu anda yeni bir ekol var. Sınırlamalarla değil tamamen arz yanlısı bir üretim artışıyla çok daha hızlı bir büyüme öngörülüyor. Ama bu yeni dönemde de üretim yok. Gerçi üretim için kaynak da yok. Sağlanan kaynak ‘enflasyonla’ sağlanıyor. Dolayısıyla hükümet üretim sürecini istese de  piyasalardaki koşullar üretim için uygun değil. Halen daha hizmet, gayrimenkul, inşaat sektörü ağırlıklı gidiyoruz. Üretim ekonomisi koşulları kaybolmuş durumda. Büyümeye ilişkin arada bir noktayı belirtmekte fayda var; 15 Temmuz sonrası Kredi Garanti Fonu’nun devreye alınması büyüme modeli için doğru bir karardı ama en fazla 1 yıl sürdürülmesi gerekiyordu. Ama seçimler nedeniyle bu program kalıcı hale geldi. Hızlı büyüme rakamlarına ulaşıldı ama cari açık, enflasyon, bütçe açığı olarak artçıları gelmeye başladı. Bu veriler de büyümeyi ‘sürdürülebilir’ olmaktan uzaklaştırıyor. Önlem alınmaz ise bence piyasa bu enflasyonist büyümeye ‘dur’ diyecektir. Türkiye’nin yeniden makro istikrarı yani fiyat/finansal istikrarı sağlayacak 1 yıllık program uygulayıp ondan sonra yeniden yüzde 4-5’lerde sürdürülebilir büyüme politikası oluşturulmalı. Hayata geçireceğimiz reformlar da büyümeyi yukarı çıkaracaktır.

KobiEfor: Kurda tahmininiz nedir, yukarı mı aşağı yönlü bir gelişme mi bekliyorsunuz?
Can Fuat Gürlesel:
Dolar kurunun 5.00’e dokunacağını göreceğiz. Şu andaki 4.80-4.90 bandı ara bir durum. Piyasalar ya işlerin iyiye gittiği kanaatine inanıp 4.50-4.70 bandına kuru çekebilir, ya da beklentiler karşılanmaz ise 5.00 bandının üzerine çıkacaktır. Beklentilerin boşa çıkması sıçrama yaratabilir. Merkez Bankası’nın şu anda tek başına faiz artırımı da işe yaramıyor. Acı ama ülke olarak yüksek enflasyon, yüksek kur ve yüksek faiz sarmalına girdik. 1998’de de durumumuz buydu. Oysa şu anda dünyada enflasyon yok, faizler düşük. Dolayısıyla Türkiye bu sürece düşük yoğunlukla girdi. Eğer FED’in faizi 2008’lerdeki gibi 6-8 olursa enflasyon 3-4’e ulaşır ve bizde ise yüzde 50-60’lara sıçrar. Bizi bu oranlardan koruyan dünyanın kendi konjonktürüdür. Bir gerçeklik de; bu durum, buradan acil çıkma stratejisini geciktiriyor. Ne olacaktır? Reel sektör kendini korumak için ürün ve hizmetlerine zam yapacaktır.

KobiEfor: Döviz kurunun etkilerini hangi sektörlerde bekliyorsunuz?
Can Fuat Gürlesel:
Döviz geliri olmayan, ihracat yapmayan ve döviz borcu almış olan 3-4 tane sektör var. Birincisi inşaat sektörü ve gayrimenkuldür. İnşaat sektörünün yurtiçi ve yurtdışından aldığı döviz borcunun büyüklüğü 40 milyar dolar. Gayrimenkul geliştiricilerin aldığı borç ise 13 milyar dolar. Bu sektörlerin döviz geliri yok. Konutları TL’den satıyor. Şu anda sektör temsilcileri döviz bulamıyor. İkinci sektör ise enerjidir. Borcu 40 milyar dolar. Nisan ve Mayıs ayındaki yüksek cari açığı döviz rezervlerini kullanarak ödedik. Haziran’da öyle oldu. Sektörel olarak kırılma beklediğim sektör inşaattır. 300 bin kişinin yatırımcı olduğu sektörde ciddi bir konsolidasyon bekliyorum. Mali yapısı iyi olan firmaların bu dönem iyi olmayanları satın alacağını düşünüyorum. Tam bir kırılma olmaz. Zira AK Parti iktidarının finansman modeli inşaat sektörüdür. Bütün kaynaklar buradan sağlanmaya çalışılıyor. Dolayısıyla ekonominin karar vericileri sektöre direkt el atacaktır.

Yorumlar (0)