banner565

banner472

banner458

banner457

2015’in Dünya ve Türkiye’ye Ekonomik Vaadi: KAHKAHA DEĞİL TEBESSÜM

Dünya hasılası 2015 yılında ortalama yüzde 3.8 ARTACAK... Küresel bir ekonomik CANLANMA yaşanacak... ‘Gelişmiş Ekonomiler’ yüzde 2 veya 3, ‘Gelişmekte Olan Ekonomiler’ yüzde 5 BÜYÜYECEK... Türkiye 2015 yılında, yüzde 4-5 veya daha üstü BÜYÜYECEK...

KAPAK 01.01.2015, 09:00 06.01.2015, 14:24
16221
2015’in Dünya ve Türkiye’ye Ekonomik Vaadi: KAHKAHA DEĞİL TEBESSÜM
Ocak 2015, 184’üncü sayımızın Kapak Dosyası’nda, 2015 yılında Türkiye ekonomisinin olası seyrini tahmin etmeye çalışacağız. Bunu, dünya ekonomisinin bir “Küresel Rekabet Platformu”, Türkiye’nin de bu platformun yirmi en büyük aktöründen biri olduğu yaklaşımıyla yapacağız.
Bunu yaparken 2014 yılı verilerini 2015 yılı tahminleri ile yanyana koyacağız.
Genel olarak dünya ve özel olarak bölge ve ülkelerin ekonomileri hakkında en güvenilir tahminleri IMF, Dünya Bankası, OECD, Dünya Ekonomik Forumu ve görüşleri yaygın itibar gören bir kaç ekonomi dergisi yapmaktadır. Ancak bilindiği gibi tahminler yıl içinde bir kaç kere revize edilmektedir. Bu nedenle biz kapak çalışmamızda “yerli tahminleri” daha çok önemsedik. Ekonominin –kamu veya özel– aktörlerinden mümkün olan en çok sayıda görüşü dosyamıza aldık.
2015 yılına bakarken hesaba katılması gereken son ve önemli bir nokta da jeopolitik gelişmeler ve bu gelişmelerin dünya ekonomisi, bölgesel ekonomiler ve ülke ekonomileri üzerindeki muhtemel etkileridir. Biz de bu konuyu değerlendirmemize dahil ettik. Bu anlamda Türkiye açısından şu başlıklar öne çıkıyor:

- FED’in faiz artırım kararının zamanlaması ve diğer ülke ekonomileriyle uyum ölçüsü.
- Petrol fiyatları için 2015 yılı öngörüleri.
- Rusya ekonomisinin parasal krizi.
- Ortadoğu’daki çatışmalar ve belirsizlikler.

Önce dünyayı göreceğiz, sonra Türkiye’yi...

2015 İÇİN ÖNE ÇIKAN TAHMİNLER
Dünya ekonomik büyümesi: 2015 yılı Türkiye ekonomisi için temel öngörümüz; ekonomide “düzelme” veya “iyileşme” olacağıdır. Öngörümüzün küresel dayanakları şunlardır: ABD ekonomisi güçleniyor ve kalıcı bir büyüme trendini yakaladığı görüşü ağırlık kazanıyor. Avrupa ve Japonya ekonomileri 2014 yılı içinde iyileşmeye başladılar. Buna göre genelde 2015 yılının “normalleşme” yılı olacağını, küresel kriz döneminde bozulan dengelerin yeniden oluşacağı ve ekonomik dinamiklerin işlemeye başlayacağı söylenebilir.
Dış talep faktörü: Türkiye ekonomisi için 2015’te şu yeni durum sözkonusu: İhracat odaklı büyüme stratejisinin sonucu olarak ve nihayet; yüksek katmadeğerli ürünlere sahip net dış talep artık önemli bir büyüme bileşeni haline geliyor. “Nitelikli talep nitelikli üretimi dayatır” kuralına göre Türkiye, bu talebi karşılayabilecek ileri teknoloji ürünlerini dünya kalitesi ve standardında piyasalara sunacağı bir Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini oluşturmaya odaklanacağını biliyor. 62. Hükümet’in açıkladığı eylem planlarının eksenini bu konu oluştuyor.
Türkiye’nin AB çıpası: Türkiye ekonomisini nitelikli üretime zorlayan nitelikli dış talep bugünkü küresel yapıda halen AB ağırlıklıdır ve daha uzun süre böyle kalacaktır. Bu nedenle rekabetçilikte Türkiye’nin rotası AB normlarına dönük seyredecektir. Bu entegre pozisyonumuz nedeniyle 2015 yılında AB ekonomisinin olası riskleri, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin de riskleri olacaktır. Çünkü ana ihracat–ithalat ortağımız AB ekonomisidir.
Jeopolitik: İhracata dayalı büyümemiz üzerindeki diğer olumsuz dış baskı jeopolitiktir. Libya, Tunus, Mısır, Suriye, Irak, Ukrayna ekseninde cereyan eden jeopolitik gelişmeler genel olarak Ortadoğu coğrafyasına ihracatımızı, gerek ihraç ürünlerimizin çeşitliliği ve gerekse lojistik açıdan etkilemektedir.
Kamu etkinliği ve seçim: 2015 yılının jeopolitik risklerinin Türkiye ekonomisi üzerindeki olası olumsuz etkilerini dengeleyecek tek araç kamu politikaları olacaktır. Kamu yatırımları ve harcamaları önemli bir denge unsuru olacaktır. 2015 yılının genel seçim yılı olması da kamu etkinliğini ister istemez artıracaktır. Bu bağlamda Hükümet’in bütçe  performansı önem kazanacaktır. Bu nesnel durum 2015 yılında bir vergi reformu ihtimalini de azaltmaktadır. Ayrıca bu makro ekonomik durumun 2015’te yapılması beklenen diğer yapısal reformların en azından bir kısmının ertelenmesine sebep oluşturması da beklenmelidir.
İç talep ve desteklenmesi: Bu noktada; küresel para politikalarının normalleşmesinin Türkiye’nin finansman istikrarı üzerinde bozucu bir etki yaratıp yaratmayacağı sorusu önem kazanıyor, 2015 yılının Türkiye fotoğrafını netleştirecek son faktör olarak kalıyor. Burada da yine yapılacak genel seçim bağlamında iç talebin desteklenmesi bir karşı denge unsuru olarak önem kazanıyor. Biliyoruz ki; Türkiye’nin finansal dengesizlikleri iç talebi destekleyerek aşması, geleneksel politik araçlardan biridir.
Dolar ve kur: Finansal öngörü merkezleri 2015 dünya ekonomisi için şunu kaydediyor: 2015’te dolar özellikle diğer gelişmiş 10 ülke para birimlerine karşı güçlenmeye devam edecek. Dolar-Avro kuru bugünkü 1.25’ten 1.15’e dönüşecek. Japon yeni-dolar kuru da 118’den 130’a gerileyecek.
Enflasyon: 2014 sonu görünümü olarak;  toplamda,küresel piyasalardan özellikle Avro Bölgesi ve Japonya da enflasyon “aşırı düşük” seviye. Bu nedenle bu sahadaki merkez bankaları parasal genişleme politikası izliyor. ABD Merkez Bankası FED de faiz artırımını erteleyerek piyasayı (şimdilik) destekliyor.
Rekabetçilik: Küresel Rekabet Gücü Endeksi’ne göre; ABD rekabetçilikteki yerinde geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilerleme kaydetmiş, iki sıra yükselerek üçüncülüğe yerleşmiş ve kurumsal çerçeve ve inovasyon puanlarını yükseltmiş.

Dünyanın en büyük gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin bazıları rekabet gücünün artırılması konusunda güçlüklerle karşılaşmaya devam etmekte. Suudi Arabistan (24.), Türkiye (45.), Güney Afrika (56.), Brezilya (57.), Meksika (61.), Hindistan (71.) ve Nijerya (127.) sırada olup sıralamada her ülkede düşüş gözlemleniyor. Çin (28.) ise tam tersine, bir basamak yukarı çıkarak, BRICS ülkesi ekonomilerinin en yükseği olarak sıralamada yerini almış.

DÜNYA EKONOMİSİ
Büyüme: IMF, OECD, DB’nin 2014 ve 2015 yılları için öngördükleri dünya ve değişik bazı ülkeler  ekonomik büyümesi Tablo:1’de görülüyor. Buna göre dünya hasılasının 2015 yılında ortalama yüzde 3.8 oranında artması bekleniyor. Bu beklenti küresel bir ekonomik canlanmaya işaret ediyor. Büyüme öngörüleri;
a) Gelişmiş ekonomiler için yüzde 2 veya 3,
b) Gelişmekte olan ekonomiler için ortalama yüzde 5 olarak şekilleniyor.
Avro Bölgesi için ortak tahmin yüzde 1.1 ila 1.9 arasında ve 2014 cılız büyümesinin neredeyse tekrarı düzeyindedir ancak gerileme ihtimali görülmediği için iyimserlik aşılayan bir trendin yakalandığından sözedilebilir.
Rusya için büyüme tahmini yüzde 1-1.5 civarındadır. Tahminler tablosunda iyimser olunamayan ülkelerden biri de  her iki yıl için yüzde 3 büyüme ile Türkiye’dir. Hindistan’ın yüzde 6.5 ve Çin’in yüzde 7.5 ile 2014’te olduğu gibi 2015 yılında da ekonomik büyüme yönünden dünyanın gülen yüzünü oluşturacakları düşünülmektedir.Ticaret: 2014 sonunda dünya ticaret hacmi yüzde 3.3 büyüdü ve 75 trilyon 925 milyar dolar oldu. 2015 yılında ise İMF’ye göre 5.0 büyümeyle 79 trilyon 721 milyar dolara; DTÖ’ye göre ise yüzde 4 artarak 78 trilyon 962 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Dünya ticaret hacmindeki bu genişleme tahminleri iyimserdir ve ekonomik büyümesi ihracata dayalı olan ekonomileri güçlendirecektir.
Detaya gelince; ihracatta daha yüksek büyüme hızı 2014’te yine, yüzde 3.9 ile Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ‘Yükselen Ekonomiler’ grubunda kaldı. Yükselen ekonomilerin 2015 yılında ihracatını yüzde 5.8 büyütecekleri öngörülüyor (Tablo:2).
Ancak tablodan da gördüğümüz gibi; ‘Yükselen Ekonomiler’in ithalatı 2014 yılında yüzde 4.4 oldu ve ihracatından daha yüksek büyüme gösterdi. 2015 yılında ise  ‘Yükselen Ekonomiler’de ihracatın yüzde 5.8, ithalatın yüzde 6.1 büyüyeceği tahmin ediliyor. Bu noktada;  Türkiye’nin ihracatını  ‘Yükselen Ülkeler’ ortalamasının üstünde artırırken, ithalatının artış hızını düşürmeyi başaran bir dinamizmi 2014 yılında yakaladığını ve politika değiştirmek zorunda kalmazsa, dış ticaretindeki cari dengesini biraz daha iyileştirmiş olacağını da önemle kaydetmek gerekir.
Enflasyon: Tüketici fiyatları 2015 yılında dünya genelinde yüzde 3.9 oranında artacak. Gelişmiş ülkelerde fiyat artışlarının yüzde 1.7 olması bekleniyor. Ayrıntıda bakılınca; tüketici fiyatlarının ABD'de yüzde 2.1, Avro Bölgesi'nde yüzde 0.9 ve gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 5.5 düzeyinde olacağı tahmin ediliyor.
İstihdam: İşsizlik oranlarına bakıldığında gelişmiş ekonomilerde oranın yüzde 7.1, ABD'de 5.9 ve Avro Bölgesi'nde 11.2 oranında olacağı tahmin ediliyor. Bu oranlar, dünya genelinde işsiz sayısında küçük de olsa bir azalma olacağını haber veriyor.
Petrol: Petrol fiyatlarının 2015 yılında ortalamada 99.4 dolar düzeyinde gerçekleşmesi bekleniyor.

BÖLGESEL DİNAMİZM
Dünya ekonomisinin 2015 yılına bölgesel dinamikler yönünden bakıldığında ortak değerlendirme aşağıdaki gibi biçimleniyor:
Doğu Asya: Çin ekonomisi 2014 yılında yüzde 7.7 büyüme gösterdi ve 2015 yılında da bu hızını koruyacağı belirtiliyor. Çin ekonomisinde büyümenin takip eden 2 yıl için ise yüzde 7.5'e düşmesi öngörülüyor.
Avro Bölgesi: Avro Bölgesi ekonomisi 2014'te yüzde 1.1 büyüyecek, 2015 yılında ise büyüme yüzde 1.4 düzeyinde gerçekleşecek.
Ortadoğu: Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki gelişmekte olan ekonomiler depresyondan çıkamadı. Sorunların, bölgedeki Lübnan ve Ürdün gibi ülkelere sıçrama ihtimali petrol ithal eden ülkeler ile yapılan ticareti sekteye uğrattı. İran'a uygulanan yaptırımlar petrol ihraç eden ülkeleri de olumsuz etkiledi. Bu bölge ekonomileri 2014 yılında ortalama yüzde 2.8 büyüme gösterdiler. 2015'te bölge ekonomileri ortalama yüzde 3.3 büyüyecek.

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ YERİMİZ
2015 yılında Türkiye ekonomisi dünya milli hasılasından alacağı yüzde 1.232 pay ile sıralamada 16. olacak. Türkiye bu yerini 1992 yılından buyana korumaktadır. 2023 hedefimizin “gerçekçi” olup olmadığını anlayabilmek için dünya gelirindeki payımız bakımından 1980-2015 arasındaki 35 yıllık kalkınma dinamiğimize bakabiliriz (Tablo 3). 35 yıllık süreçte Türkiye’yi geçen iki ülke, Güney Kore ve Endonezya’dır. Türkiye ise 1980 yılında gerisinde olduğu Arjantin, Avustralya, Polonya, Suudi Arabistan ve Hollanda’yı geçerek, 17. sıradan 1992 yılında 16.’lığa yükselmiş ve bu yerini 23 yıl boyunca koruyabilmiştir. Dünya gelirinden alınan pay tablosu –savaş gibi– olağanüstü haller dışında stabil kalmaktadır ve değişmez değildir ama Türkiye’nin, gereklerini eksiksiz yerine getirirse 2023 yılına kadar ilk 10 ekonomi arasına girmeyi başarması da “mucize” sayılmamalıdır. Çünkü aynı tablo bize; dünya gelirinden aldıkları payın oranı yönünden aynı dönemde ABD’nin yüzde 24.585’ten 18.361’e, Almanya’nın yüzde 6.681’den 3.417’ye gerilediği bilgisini de veriyor. Aynı dönemde Çin’in 12.’likten 2.’liğe yükseldiği de bir gerçek.

TÜRKİYE’NİN SORUNLU BÜYÜMESİ VE BÜYÜME SORUNLARI
Dünya Bankası, IMF VE OECD; yüksek gelirli ve gelişmekte olan ekonomilerde 2015 yılında büyümenin güçleneceğini açıkladılar. DB gelişmekte olan ülkeler için 2014'te ortalama 5.3 büyüme tahmin ederken,  bu ülkelerde 2015 büyümesinin ortalama yüzde  5.5, olacağını tahmin etti. Banka’ya göre, aynı ülkeler grubunda olan Türkiye 2014'te yüzde 3.2 büyüme gösterdi. 2014 yılında büyümeyi, tarımsal üretimin azalması sınırlandırdı. Net dış talep büyümeye 2.5 puan katkı yaparken; toplam yurtiçi talep negatif 0.8 puan katkı sağladı.
DB’nin Türkiye için öngördüğü  2015 ekonomik büyüme oranı ise yüzde 3.9 seviyesinde. Dünya Bankası’nın tahminleri tutar veya tutmaz, bunu zaman gösterecek ancak şunu not etmeliyiz: Ekonomik büyüme ülke sorunu olmaktan çıkmış, bir dünya sorunu haline gelmiştir. Bir büyük ekonominin yüksek büyümesi başka bir çok ekonomide büyümeyi yavaşlatıyor. Ayrıca büyüme her zaman sağlıklı ekonomi anlamına gelmiyor; çünkü pek çok ülkede istihdamsız büyüme sorunu var, büyüme var ama istihdam artmıyor.
Elbette Türkiye’de Hükümet’in, büyüme oranını yukarı çekmek için kamu harcamalarına yüklenmesi ihtimali yüksektir. Bu durumda vergi artışları ile özel kesim tasarruflarının azalması ikilemine girilebilir.
Fakat şunu da görmemiz gerekiyor: Maliye ya da para politikası kullanarak daha fazla büyüme elde etmek giderek güçleşiyor. Büyüme nereden, nasıl gelirse gelsin denilemiyor. İşgücü, ürün piyasası, sosyal güvenlik ve daha çok güvenlik ve şeffaflık günümüzde önem kazandı ve bu sahalarda reformlar bir çok ülkede başlıca büyüme vasıtası oldu.
Türkiye'nin ekonomisinin yapısına bakıldığında en önemli sorunların başında petrol ve gaz ithalatına bağımlılık ve tasarruf oranlarının düşük olması geliyor. Türkiye, bu ikisinin etkisiyle beraber cari açığı olan bir ülke konumunda. Cari açığı olan bir ülkenin de iç tüketimi arttırarak büyümeyi elde etmesi güç oluyor, kırılganlıkları artıyor, ileriye doğru riskleri artıyor.
Geliyoruz şu noktaya: Türkiye'nin ekonomiyi büyütmesi zorunlu fakat büyümesi mutlaka yatırıma, üretime ve ihracata dayalı olmalı. Buradan gelen bir büyüme ancak bizim ekonomimizi daha sıhhatli ve sürdürülebilir bir büyüme patikasına sokabilir. Türkiye'nin daha çok üretim, daha çok yatırım ve daha çok ihracat yapabilmesi gerekiyor ve bu da ancak yapısal reformlarla mümkün...

TÜRKİYE’NİN ZAYIF REKABETÇİLİĞİ
Sağlıklı bir büyümenin temelini ekonominin rekabetçi düzeyi belirlediğine göre Türkiye’nin büyüme sancısına özellikle bu açıdan bakmalıyız. Dünya üretiminden bize düşen payı da zaten rekabetçiliğimiz belirleyecek.
Küresel Rekabetçilik Endeksi’ndeki yerimiz  2014-2015 döneminde 144 ülke arasında 45. sırada yeralıyor. Bu yerimiz bir önceki yıl 148 ülke arasında 44., ondan önceki yılda ise 144 ülke arasında 43. sıradaydı (Tablo:4). Bu bir “yerinde sayma”dır.
Türkiye’nin 2013 yılında dünya toplam üretimi içindeki payı ise yüzde 1.35 seviyesinde olmuştur.
Demek ki ülke olarak harekete geçirmemiz gereken, üretime rekabetçi özellikler katacak olan çalışma alanlarıdır.

HÜKÜMET’İN 2014 VE 2015 ÖNGÖRÜLERİ
62. Hükümet’in, 2014 yılı içinde revize ederek açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) çerçevesinde ekonominin 2014 ve 2015 yılları için tahmin ettiği hedefler ve ulaşılması amaçlanan sonuçları  (Tablo:5) gösteriyor. Bu tahminler, büyüme hızını düşürmek amacıyla kredilere ve taksitli satışlara sınırlama getiren düzenlemelerden sonra yapılmıştı. 2014 yılı için yapılan tahmin kalemleri çok az sapmalarla gerçekleşti denilebilir. OVP’nin 2015 yılı tahminlerinde ise genel bir iyileşme varsayıldığı görülmektedir. Ekonomik büyüme oranı yüzde 4 öngörülürken yatırımlarda canlanma beklendiği görülüyor. Ancak, OVP açıklandıktan sonraki aylarda 2014 yılında; özellikle de yılın 3. çeyreğinde  belirgin sapmalar  yaşanmıştı. Yine de OVP’nin 2014 hedeflerinin küçük sapmalarla realize olabildiğini söyleyecek durumdayız.
OVP’nin, üstelik büyük jeopolitik risklerin etkisi altında iken ulaşabildiği hedeflerden biri de Tablo 6’da gördüğümüz dış ticaret değerlerdir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika pazarları büyük risk altına girdiği halde Türkiye bulduğu lojistik çözümlerle bu pazarlara tedarik ettiği malları ulaştırmada başarılı olmuştur. Ama hepsinden önemlisi, Türkiye’nin ithalata bağımlı bir ihracat yapısı varken bile, geliştirdiği teşvikler ve odaklandığı Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları sayesinde  ithalatını yavaşlatırken ihracatını hızlandırabilmiş olmasıdır. Bu denklemi 2015 yılında da koruyabilirsek, cari açığın belini kıracak hamleleri yapmada ülke olarak çok daha cesur adımlar atabileceğiz.


TÜRKİYE’NİN BUGÜNDEN VERDİĞİ
2015 YILI GENEL GÖRÜNÜMÜ
Temel göstergeler açısından 2014 gerçekleşmelerini ve 2015 tahminlerini yan yana koyarak baktığımızda, bize yolumuzu gösteren aşağıdaki tablo oluşmaktadır:
- 2015 yılında GSYH  yüzde 4 artarak 1 trilyon 940 milyar TL. (850.1 milyar dolar) gerçekleşecek. 2015 yılında ekonomik büyümenin yurtiçi talep kaynaklı olması bekleniyor.
- 2015 yılında kişi başı milli gelirin 10.936 dolara yükselmesi öngörülüyor.
- 2015 yılında ihracatın yüzde 7.8 oranında artarak 173 milyar dolara, ithalatın ise yüzde 5.7 artarak 258 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Böylece dış ticaret açığının 85 milyar dolar olması öngörülüyor.
- İhracat fiyatlarının 2015 yılında yüzde 0.2, ithalat fiyatlarının ise yüzde 0.9 azalacağı varsayımı altında ihracat ve ithalatın reel olarak sırasıyla yüzde 8 ve yüzde 6.7 artacağı tahmin ediliyor.
- 2014 yılında yüzde 9.4 olarak gerçekleşen tüketici enflasyonu 2015 yılında yüzde 6.3'e gerileyecek.
- 2015 yılında, öngörülen büyüme ve yatırım artışlarına bağlı olarak istihdam 2015 yılında 516 bin kişi artacak. işsizlik oranı ise yüzde 9.5 olacak. İşgücüne katılma oranının 2015 yılı sonunda yüzde 50.2 olması hedefleniyor.
- 2015 yılındaTüketimin toplam GSYH içindeki payının yüzde 84 oranında ve 1 trilyon 630 milyar TL olarak gerçekleşmesi bekleniyor.
- 2015 yılında toplam tüketimin 225.3 milyar TL'sini kamu (yüzde 11.6 pay), 1 trilyon 400 milyar TL'sini (yüzde 72.4 pay) ise özel harcamalar oluşturacak.
- 2015 yılında toplam yatırım miktarı 401.1 milyar TL'ye ulaşırken; bu yatırımın 87.3 milyar TL'sini kamu, 313.7 milyar TL'sini özel sektör yapacak.
- Sektörlerin büyüme hızlarına bakıldığında ise 2014 yılında binde 9 oranında küçülen tarımın, 2015'de yüzde 3, sanayi sektörünün yüzde 3.9, hizmetler sektörünün de yatay bir seyirle yüzde 4.6 büyümesi bekleniyor.
- 2014 yılında en yüksek üretim artışı dayanıklı tüketim malı sektöründe yaşandı. Bu durum pozitif bir sinyal oluşturuyor.
- 2014 yılında AB’ye yapılan ihracat yıllık bazda yüzde 7.1 arttı. İslam ülkelerine ihracat azaldı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 66.4’e yükseldi.
- Sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 2.2;  sanayide ciro ise yıllık bazda yüzde 5.8 arttı.
- Sanayi üretimi yıllık bazda yüzde 2.2;  sanayide ciro ise yıllık bazda yüzde 5.8 arttı. 2014 yılında yurtiçine doğrudan yatırımlar 2.36 milyar dolar, yurtiçi yerleşiklerin yurtdışına yatırımları ise 836 milyon dolar arttı.

2015 YILINDA 2 TEMEL BELİRLEYEN
Cari açıkta iyileşme: Ekonominin yapısal dönüşümünü; kırılganlık yaratan ana faktör olan yüksek cari açıktan dolayı konuşuyor ve çözüm arıyoruz. Çözülmedikçe sorun ve kırılganlığımız sürecek. Fakat biz cari açık  sorunumuzu; kredileri kısarak, iç pazarı daraltarak, yatırımları yavaşlatarak, bir bakıma hepimiz için çok “yorucu” olan önlemlerle ancak iyileştirebiliyoruz. 2014 yılında bu konuda göz doldurucu sonuçlar elde ettik. Adeta kemer sıkarak 2014 yılında dış ticaret açığımızı yüzde 18.8 düşürebildik. 2013 yılında negatif 61.3 milyar dolar olan cari işlemler dengesini 2014’te 46.7 milyar dolar düzeyinde kurabildik.
Cari açığımız 2013 yılında GSYH’mızın yüzde 7.9’u  seviyesinde idi, bu oranı 2014 yılında yüzde 5.8 seviyesine gerilettik. Ancak unutmayalım, çok büyük sıkıntılara katlanmadıysak, bu da  petrol fiyatlarındaki varil başı her 10 dolarlık düşüşün dış ticaret açığımızı  4.4 milyar dolar iyileştirmesi sayesinde gerçekleşti.
Yabancı sermaye girişi: ABD Merkez Bankası FED’in 2015 yılında finansal genişleme politikasını terkedip faiz oranlarını artırması olasılığı, banka ‘sabırlı’ olacağını açıklamasına rağmen çok arttı. Gerçi FED, G20 mutabakatı gereği AB ve Japon Merkez Bankaları ile işbirliği içinde hareket ediyor ve “normalleşme” sürecini makul bir hızda ilerletiyor fakat Türkiye ekonomisi bu sürece çok hassas. FED’in faiz artırımının Brezilya, Güney Afrika, Çin ve Türkiye’den önemli oranda hızlı bir sermaye çıkışı yaratacağı konusunda kimsenin şüphesi yok.
Bu gelişme hem doğrudan sermaye yatırımları çekmek bakımından Türkiye’nin önüne güçlükler koyacak, hem de Türkiye’nin kur riski yurtdışından döviz girişine çok bağlı olduğu için dış ticaretimizi doğrudan ve olumsuz yönde etkileyecek. 2014 sonundaki durum itibarıyla enflasyon oranı da dışarıdan sermaye girişine duyarlı hale geldi, bu nedenle yüksek enflasyon tehdidi 2015 yılında önemli gündem maddemiz olabilecek.

TÜRKİYE’NİN 2015 KADERİ: REFORM ÜSTÜNE REFORM
Uluslararası Para Fonu (IMF), 2015 yılına başlarken ülkemiz ekonomisi için şu tanımı yaptı: “Türkiye, ülkeyi, yüksek gelirli ekonomilerin saflarına katılmasını olanaksız kılacak ‘bir Orta Gelir Tuzağı’na’ yakalanma riskine atacak olan bir yavaş büyümeyle, ekonomik bir geçiş dönemi yaşıyor.”
Bu analizi kendimiz yaparsak şüphesiz daha objektif ve anlaşılır olacaktır:
Türkiye olarak biz, hiç tartışmadan ‘Denetimsiz Serbest Piyasa Ekonomisi’nin  içine daldık ve yaşadık. Oysa serbest piyasanın “kuralsız” ve “kurallı” olmak üzere, iki biçimi var.
Burada biz sadece küresel krizden sonraki döneme bakalım: Türkiye 2010-13 döneminde, iç tüketimi destekleyen politikalarla yıllık ortalama yüzde 6 büyüdü. Bu büyüme politikası ve büyümenin yapısı büyük bir cari işlemler açığı üretti. Yüksek cari açığımızı kısa vadeli sermaye akışlarıyla dengeledik. Yatırımdan uzaklaşarak tüketime dayanmamız ihracat artışında yavaşlama yarattı. Ekonominin potansiyel büyüme tavanı aşağıya indi; Çin ve Hindistan ölçeğinde büyüme hayalimizden çabucak vazgeçtik ve gelecek beş yıl boyunca yıllık sadece yüzde 3.5 büyüme kapasitesine hapsolduk. Bu sıkışmanın nedenleri vardı. Düşük yurtiçi tasarruf ve rekabet zorlukları, Avrupa’daki yavaş büyüme, içeride yatırımları sınırlandırdı.
Türkiye ekonomisi bu sıkışmışlıktan; mevcut dengeleri bozacak ve yeni dengeler oluşturacak ciddi bir “Restorasyon” dönemi yaşayarak çıkabilecektir. Davutoğlu Hükümeti bu restorasyon dönemini açmıştır. Geçen sayımızda verdiğimiz 9 Eylem Programı’na ek olarak Aralık ayında Hükümet reel sektörü hedefleyen ve adına, 'Kurallı serbest piyasa ekonomisi'ne geçiş dediği yapısal dönüşüm politikalarına yönelik aşağıdaki 8 Eylem Programı’ndan 7’sini daha açıkladı. ‘Kayıt Dışı Ekonominin Azaltılması Programı’ daha sonra açıklanacak:

1-ÜRETİMDE VERİMLİLİĞİN ARTIRILMASI
Verimlilik artışı ekonomide üretim kapasitesinin artırılması, rekabet gücünün geliştirilmesi ve büyümenin hızlandırılması açısından kritik önem taşımaktadır. 1981-2013 döneminde yüzde 4.3 olarak gerçekleşen ortalama büyümenin yalnızca 0.3 puanı toplam faktör verimliliği (TFV) artışından kaynaklanmıştır. Bu nedenle, Onuncu Kalkınma Planı döneminde verimlilik odaklı bir yaklaşımla rekabet gücü artırılarak cari açık sorunu yaşanmadan yüksek ve istikrarlı büyümeye ulaşılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, ‘Üretimde Verimliliğin Artırılması Programı’yla verimlilik algısının geliştirilmesi, üretim süreçlerinin iyileştirilmesi, katmadeğerin artırılması ve böylelikle söz konusu hedefe katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Onuncu Plan döneminde altyapı yatırımları, doğrudan yabancı yatırım, Ar-Ge ve eğitim gibi alanlarda uygulanacak politikalar verimlilik artışlarını destekleyici olacaktır. Bununla beraber, hedeflere ulaşmak açısından mikro ölçekte ilave politikalara da ihtiyaç duyulmaktadır.
Türkiye ekonomisinde verimlilik artışının düşük olmasının çeşitli nedenleri bulunmaktadır. Bu nedenlerden biri, küçük firmaların büyüme motivasyonlarının sınırlı kalması ve dolayısıyla ölçek ekonomilerinden yeterince yararlanamamalarıdır. Ayrıca işletmeler arası etkileşimin zayıflığı nedeniyle değer zincirleri gerekli ölçüde güçlenememiştir. Nitekim ülkemizde, büyük ölçekli işletmelerin (250+ istihdam) işgücü verimliliği düzeyi, küçük ölçekli işletmelerin (1-19 istihdam) verimlilik düzeyinin 5.1 katına kadar ulaşmaktadır. Verimlilik artışlarının düşük olmasının diğer önemli sebepleri ise teknoloji geliştirme, transfer ve kullanım kapasitesinin yetersiz kalması ve işgücü niteliğinin ortalamada düşük olmasıdır. Bu bağlamda, verimlilik algısını geliştirme çalışmaları yanında, kurumsallaşmanın artırılması, üretim süreçlerinin geliştirilmesi ve ölçek sorunlarının azaltılmasına yönelik faaliyetlerin yürütülmesi yerinde olacaktır.
Ekonomideki verimlilik sorununun odağında olmaları ve tüm işletmelerin yüzde 99’undan fazlasını teşkil etmeleri nedeniyle bu program KOBİ’lere odaklı tasarlanmıştır.
Bu program üretim alanlarında verimliliğin artırılmasına yönelik tasarlanmış olup, ayrı bir program olarak ele alınan enerji verimliliği konusu kapsam dışında tutulmuştur. Ayrıca program özel sektör üretimine odaklı olarak tasarlanmış, kamu kesiminde etkinlik konusu ayrı bir programda ele alınmıştır. Programın sonuçları ithalata bağımlılığın azaltılması ve yurtiçi tasarrufların artırılması programlarına katkıda bulunacak  eğitim, mesleki beceri, teknoloji, Ar-Ge, iş ve yatırım ortamı ve kayıt dışılık konuları için oluşturulan diğer programlar ise bu programa önemli girdi sağlayacaktır. Üretimde verimliliğin artırılabilmesi için işgücünün niteliğini artırmaya yönelik reformların önemli katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Bu reform alanına yönelik çalışmalar, Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Programı ve İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi öncelikli dönüşüm programlarında ele alınmaktadır. Son olarak, özellikle sektörel boyutta rekabet aksaklıklarının azaltılması verimliliği olumlu yönde etkileyecek bir konu olmakla beraber bu programın kapsamı dışında tutulmuştur.

2-ÜRETİMDE VERİMLİLİĞİN ARTIRILMASI
Gayrisafi milli harcanabilir gelirin tüketilmeyen kısmı olan yurtiçi tasarruflar, yatırımların finansmanı açısından büyük önem taşımaktadır. Uluslararası veriler açık ekonomi koşullarında dahi gelişmekte olan ülkeler açısından yurtiçi tasarruflarla yatırım arasında pozitif ilişkiye işaret etmektedir.
Türkiye’nin orta-uzun dönem kalkınma hedeflerini yakalaması açısından istikrarlı ve yüksek bir büyüme sağlanması önem taşımaktadır. Büyümenin sağlıklı bir yapıda sürdürülmesi için yatırımlarda da istikrar sağlanması gerekmektedir. Türkiye’nin yurtiçi tasarruf oranlarının yüzde 15’in altındaki mevcut düzeyi, benzer gelir grubundaki ülkelere ve hızlı büyüyen ülkelere göre daha düşük seviyededir. Türkiye ekonomisi yakın geçmişte dış finansmana erişimde sorun yaşamamış olsa da yatırımların ve büyümenin istikrarlı bir biçimde sürdürülmesi için tasarrufların artırılmasına yönelik önlemler alınması önem taşımaktadır.
Mevcut kaynakların etkinlikten uzak kullanımı anlamına gelen israf ekonomideki tasarrufları azaltmakta ve doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı artırmaktadır.
Bu program çerçevesinde, yüksek ve istikrarlı bir büyüme dinamiği sağlamak üzere, en güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurtiçi tasarrufların artırılması, artan yurtiçi tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve israfın azaltılması amaçlanmaktadır.
Program hedefi yurtiçi tasarruf oranının dönem sonunda yüzde 19’a yükseltilmesidir.

3-İSTANBUL ULUSLARARASI FİNANS MERKEZİ
Ekonomik büyümenin desteklenmesi ve katmadeğeri yüksek olan finans sektörünün geliştirilmesi amacıyla İstanbul Uluslararası Finans Merkezi (İFM) çalışmalarına 2009 yılında başlanmıştır. Kaynakların etkin bir şekilde toplanmasını ve dağıtılmasını sağlayan, küresel piyasalarla entegre ve uluslararası alanda hizmet ihraç edebilen bir finans sektörünün oluşmasına katkı sağlanması açısından İFM çalışmalarının kararlılıkla sürdürülmesi önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, İstanbul’un uluslararası alanda rekabet gücüne sahip bir finans merkezine dönüşebilmesi için reel sektörün ihtiyaçlarını karşılayacak, her türlü finansal aracın ihraç edilebildiği, güçlü bir fiziksel, beşeri ve teknolojik altyapıya sahip, etkin bir biçimde denetlenen şeffaf bir piyasa yapısının tesis edilmesi amaçlanmaktadır.

2 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazete’de İFM Stratejisi ve Eylem Planı yayımlanmış olup 2010/11 sayılı İstanbul Uluslararası Finans Merkezi’nin ‘İdari Yapılanması’ konulu Başbakanlık Genelgesi’nde üç yılın sonunda yenilenmesi öngörülmüştür. Bu çerçevede İFM Öncelikli Dönüşüm Programı Eylem Planı oluşturulmuştur.
Program Hedefleri:
- İstanbul’un dünyada ilk 25 küresel finans merkezi içerisinde yeralması.
- Türkiye’nin finansal gelişmişlik açısından ilk 30 ülke içerisinde yeralması.
- Finansal hizmetler sektörünün GSYH içindeki payının yüzde 6’ya yükselmesi.

4-KAMU HARCAMALARININ RASYONELLEŞTİRİLMESİ
Sosyal refahın artırılması ve adaletli paylaşımın sağlanması ile istikrarlı büyüme sürecinin tesisinde önemli bir politika aracı olan kamu kaynaklarının etkin kullanımı, sağlıklı işleyen bir kamu mali yapısının da en önemli unsurlarından biridir. Kamu harcamalarının etkinliğinin ölçülmesi ve bu kapsamda, bir kamu harcamasından beklenen faydanın ve aynı harcamanın genel ekonomi üzerindeki etkisinin doğru ve zamanında tespiti ve analizi önem arz etmektedir.
Bu program çerçevesinde, mevcut harcama programları gözden geçirilerek verimsiz harcamaların tasfiye edilmesi, bu yolla oluşturulacak mali alanın öncelikli harcama alanlarına tahsis edilmesi ve kamu faiz dışı harcama büyüklüğünün belirli bir seviyede tutulması amaçlanmaktadır.

Program Hedefleri
Kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYH’ya oranının Plan dönemi sonunda en fazla yüzde 0.5 olması.
- Harcamaların yerindeliği ve kalitesinin artırılması.

5-KAMU GELİRLERİNİN KALİTESİNİN ARTIRILMASI
Etkin bir kamu mali sistemi için kamu gelirlerinin sağlıklı ve sürekli kaynaklardan çağdaş yöntemlerle toplanması son derece önemlidir. Bu süreçte, sadece mali kaygıların değil, ekonomik ve sosyal amaçların da dikkate alınması modern kamu mali yönetiminin bir gereği haline gelmiştir.
Gelir mevzuatının oluşturulmasından, gelirlerin toplanmasına ve kamuoyunun bilgilendirilmesine kadar olan tüm sürecin kalitesinin artırılması büyük önem arz etmektedir.
Program kapsamında  kamu mali sisteminin ihtiyaç duyduğu gelirlerin sağlıklı ve sürekli kaynaklara dayandırılmasının yanında, gelirlerin etkili ve ekonomik bir şekilde toplanması, vergide adaletin sağlanması, gelir dağılımının iyileştirilmesi, tasarrufların artırılmasına katkı sağlanması ve yerel yönetimlerin mali yönden merkezi yönetime bağımlılığının azaltılması amaçlanmaktadır.
Bu Program kapsamında, sosyal güvenlik prim tahsilatlarının artırılması ve kayıt dışılıkla mücadele gibi ele alınabilecek birçok önemli konu olmakla birlikte, diğer Öncelikli Dönüşüm Programlarının kapsamı da gözetilerek odaklanılacak alanlar aşağıdaki bileşenlerle sınırlandırılmıştır.

Program Hedefleri:
- Vergilemede hizmet sunumu kalitesinin artırılması.
- Kamu gelirlerinin sağlıklı ve sürekli kaynaklardan elde edilmesi.
- Belediye ve il özel idarelerinin sermaye gelirleri hariç öz gelirlerinin Plan dönemi sonunda GSYH’ya oran olarak yüzde 1.7’ye çıkarılması.

6-İŞ VE YATIRIM ORTAMININ GELİŞTİRİLMESİ
İş ve yatırım ortamına ilişkin sorunlardan bürokratik süreçler, hukuki süreçler ve yatırım yeriyle ilgili olanlar öne çıkmaktadır. Bu sorunların daha etkin bir koordinasyonla çözülmesinin, yatırıma ilişkin belirsizlikleri azaltarak gerek yerli gerek doğrudan yabancı yatırımları kolaylaştıracağı düşünülmektedir.
Bu programda, iş ve yatırım ortamının öncelikli sorunlarına odaklanılarak, yatırımcının karşılaştığı belirsizliklerin giderilmesi ve sorunların hızla çözülmesi, bunun için mevcut mekanizmaların iyileştirilerek yatırımların artırılması amaçlanmaktadır.

Programın Hedefleri:
- Özel sektör yatırımlarının GSYH’ya oranının 2018 yılı sonunda yüzde 19.3’e çıkarılması.
- Plan dönemi boyunca (gayrimenkul hariç) kümülatif uluslararası doğrudan yatırım tutarının 92.8 milyar dolara ulaşması.
- İş Yapma Kolaylığı Endeksi sıralamasında ilk 40 ülke arasına girilmesi.
- Süreçlerin iyileştirilmesi suretiyle yatırım yeri tahsis miktarının artırılması.

7-İSTATİSTİKİ BİLGİ ALTYAPISININ GELİŞTİRİLMESİ
Günümüzde, toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda mevcut durumlarını görebilmesi, gerçekleşen olaylar hakkında doğru kararlar verebilmesi ve geleceğe ilişkin sağlıklı planlar yapabilmesinde doğru, güvenilir ve zamanlı olarak üretilen istatistiki verilerin önemi büyüktür. Ayrıca kamuoyuna sağlanan bilgi aynı zamanda toplumlar için de stratejik bir kaynak olarak değerlendirilmektedir. Özellikle doğru ve çabuk karar almada  gerekli bilgiyi sağlayabilmek, bilgi çağının gereği olan yenileşmeye ve gelişmeye açık olmak, güçlü bir istatistik ve bilgi sistemi altyapısını oluşturmak, ülkemizin bugünü ve geleceği için önem arz etmektedir. Bu yüzden, başta TÜİK olmak üzere, istatistiki bilgi üretiminde rol alan tüm kuruluşların istatistik bilgi altyapısının iyileştirilmesi, istatistik süreçlerinin planlanması, yürütülmesi ve izlenmesi önem arz etmektedir.
Paylaşımcı, işbirliğine dayalı ve planlı bir istatistik üretim süreci ile bilimsel metotlarla elde edilmiş güvenilir istatistiklerin kalitesinin ve sayısının artırılması, ulusal ve uluslararası ihtiyaçlar doğrultusunda üretilmesi gereken istatistik yelpazesinin genişletmesini de beraberinde getirecektir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, idari kayıtların sağlıklı bir şekilde tutulması, mevcut istatistiki verilerin detaylandırılması ve istatistik üretiminin önceliklendirilmesi büyük önem arz etmektedir.

Program Hedefleri:
- Bilgi/veri ihtiyacını karşılayan istatistik portalı.
- Uluslararası standartlarda üretilmiş istatistik sayısının artırılması.
- Bölge bazında istatistik üretilmesi.
- Entegrasyonu sağlanmış sürdürülebilir istatistik sisteminin kurulması.
- Kayıt sistemlerinden üretilen istatistikler.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
ALİ BABACAN - Başbakan Yardımcısı: “Türkiye sağlam”


Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) bundan sonra izleyeceği politikalar, doların değerini etkileyecek bir numaralı faktördür.
Her adımda rasyonel hareket edilmelidir. Genel anlamda doların değerlenmesi ile ilgili genel bir trend var. Bu trend bir süre daha devam edebilir. Bunun hızı ve dalga boyutları Amerikan Merkez Bankası’nın atacağı adımlara bağlı.
Türkiye farklı senaryolara hazır olmalıdır. Türkiye'nin kendi işini sağlam tutması önemlidir. Bu zamana kadar hep ihtiyatlı olunması gerektiğini söyledik. Biz bugüne kadar bu kadar sağlam ve ihtiyatlı gelmeseydik, Türkiye, defalarca, krizden krize savrulmuştu. Türkiye cari açığı olan ve dışarıdan finansman girişine ihtiyaç duyan bir ülkedir. Bu, tasarrufları artırarak büyümesini finanse edebilir hale gelene kadar sürecektir. Petrol fiyatları düştüğü zaman cari açığımız düşüyor. Gelecek sene için hesabımızı 102 dolardan yaptık. Gelecek yılın ortalaması 102 değil de 62 dolar olursa 17-18 milyar dolar cari açığımız daha düşük çıkacak.
Düşük petrol fiyatları ve yaptırımlar Rusya ekonomisini etkiledi. En çok etkilenen ülke Rusya ama gelişmekte olan ülkelere de G20'ye de bulaşma etkisi oluyor. Ruble, bir günde, tarihindeki en büyük değer kayıplarını yaşadı. Türk Lirası’nda değer kaybı yüzde 3.5 oldu. Kurda böyle bir etkisi oluyor ama temeller sağlamsa bundan da korkmamak lazım. Hızlı karar, tedbir alabiliyoruz. O da bizim belki diğer ülkelerden farklı bir özelliğimiz.
Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik ortam oldukça zor. Avrupa Birliği’nde de küresel kriz hala bitmedi.
Türkiye ise bunun tam tersine makroekonomik konularda dengelerini önemli ölçüde sağlamış, yapısını güçlendirmiş, uzun vadeye bakma lüksüne sahip bir ülke konumundadır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
MEHMET ŞİMŞEK - Maliye Bakanı: “Küresel riskler”


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Düşen petrol fiyatlarının mevcut seyrini sürdürmesi halinde cari açığın yüzde 4’ün altına dahi ineceğini tahmin ediyoruz" dedi. Bakan Şimşek; 2014’ün yüzde 3.3 ile beklentilerin ve potansiyelin altında büyüdüğünü belirterek; bunda temel olarak, ABD ekonomisinin beklentilerin altında büyümesi, Avro Bölgesi’nde süregelen durgunluk, jeopolitik gerginlikler, gelişmekte olan ekonomilerde yavaşlayan büyümenin rol oynadığını söyledi.
Küresel büyümenin 2015 yılında yüzde 3.8, olacağını öngören Mehmet Şimşek, 2014 yılında yüzde 4.4, büyüyen gelişmekte olan ülkelerin 2015’te ortalama yüzde 3.6 oranında büyüyeceğine dikkat çekti. Şimşek, küresel ekonomide zayıf talebin etkisiyle ticaret hacmindeki artışın 2014 yılında yüzde 3.8 olduğunu, 2015 yılında ise yüzde 5 artmasının beklendiğini belirterek dünya enflasyon ortalamasını da yüzde 3.9 olarak tahmin etti.
Şimşek’e göre 2015’in riskleri şunlar: "Küresel ekonominin önündeki en önemli risk Avro Bölgesi’nde yavaş büyümenin devam etmesi ve bölgenin 90'lı yıllardaki Japonya gibi deflasyonist bir sürece girmesidir. Bu Türkiye ekonomisi için de en büyük risklerden biridir. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin daha da yavaşlaması Çin ekonomisinde sert bir düşüş diğer bir temel risk olarak karşımıza çıkıyor. Bir diğer önemli risk ise FED’in faiz artırımının finansal piyasalarda yaratabileceği aşırı oynaklık ve sermaye akımlarının tersine dönmesidir. Ancak Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları’nın genişletici para politikası uygulamalarına devam ediyor olması bu riski belli ölçüde dengeleyecek bir unsurdur. Öte yandan jeopolitik gerginliklerin artması küresel ekonomik görünümü aşağıya çekebilecek bir başka risk olarak karşımıza çıkıyor."

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
CEVDET YILMAZ - Kalkınma Bakanı: Temel sorun alanlarına yönelik programlar


Plan hedeflerinden farklılıklar gözlense de 2014 yılı makroekonomik gerçekleşmeler açısından istikrarın devam ettiği bir yıl olmuştur. Enerji fiyatlarında gerçekleşen düşüş cari açık ve ithalatımıza olumlu yansısa da petrol ihracatçısı ülkelerde görülen talep daralmasıyla beraber ihracat ve üretime olumsuz yansımaları olacaktır.
Orta Vadeli Program’da (2015-2017), 2014 yılına ilişkin GSYH büyüme tahmini yüzde 3.3 olarak belirlenmiştir. 2014 yılının ilk üç çeyreğinde yurt içi talepte yavaşlama yaşanırken, bu süreçte döviz kurunda ortaya çıkan gelişmelerin de etkisiyle net mal ve hizmet ihracatı kaleminden büyümeye pozitif katkı gelmiş ve böylece ilk üç çeyrekteki büyüme oranı yüzde 2.8 olarak gerçekleşmiştir.
2014 yılı içerisinde yaşanan olumsuz hava koşulları nedeniyle bitkisel üretimde ciddi bir düşüş gözlenmesi, GSYH büyümesini sınırlayan bir etken olmuştur. Özellikle üçüncü çeyrekte tarım sektörünün ağırlığının yüksek olması bu çeyrekteki büyüme hızını etkilemiştir. Yılın son çeyreğinde hem yurtiçi talebin hem de net mal ve hizmet ihracatı kaleminin büyümeye pozitif katkı vermesiyle önceki yıllara göre daha dengeli olan bir büyüme sürecinin devam etmesi öngörülmektedir.
İşsizlik: Mevsimsel etkilerden arındırılmış verilere göre 2014 yılı Eylül döneminde istihdam, bir önceki yılın aynı dönemine göre, 1.229 bin kişi artmıştır. Ocak döneminde yüzde 9.2 olan işsizlik oranı Eylül döneminde 1.5 puan artarak yüzde 10.7 seviyesine yükselmiştir. Bunun en önemli nedeni işgücüne katılım oranında yaklaşık 1 puanlık artıştır.
Enflasyon: 2014 yılında yüzde 5.3 oranında gerçekleşeceği tahmin edilen TÜFE yıllık artış hızının, yüzde 9 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir. Bu gelişmede, OVP ilan edildikten sonra gerçekleşen; Türk Lirası’nda yaşanan belirgin değer kayıpları, don ve kuraklığa bağlı olarak ivmelenen gıda fiyatları ve yönetilen fiyatlarda yapılan ayarlamalar etkili olmuştur. 2015 yılı TÜFE yıllık artış hızının 2014 yılına kıyasla Kalkınma Planı hedefleriyle uyumlu gerçekleşmesi, petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün 2015 yılı hedefini (yüzde 6.3) en az 1 puan aşağı çekmesi beklenmektedir. 
Cari açık: 2015 yılında cari açığı kısmaya ve enflasyonu dizginlemeye yönelik uygulanan makro ihtiyati tedbirlere devam edilecektir. Böylece, iç talep ile dış talep arasında denge kurmaya dayalı büyüme politikası sürdürülecektir. Üretken alanlara yönelik özel sektör yatırımlarının geliştirilmesine yönelik politikalar kararlılıkla uygulanacaktır.
Büyüme: 2015 yılında ekonomik faaliyetteki ılımlı canlılığın devam etmesiyle OVP’de (2015-2017), 2015 yılında GSYH büyümesinin yüzde 4 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiştir. 2015 yılında, öngörülen büyüme ve yatırım artışlarına bağlı olarak istihdamın bir önceki yıla göre 516 bin kişi artacağı, işsizlik oranının ise yüzde 9.5 oranında gerçekleşeceği öngörülmektedir.
Öncelikli Dönüşüm Programları: Onuncu Kalkınma Planı’nda “Öncelikli Dönüşüm Programları” adıyla 25 adet özel uygulama programı yeralmaktadır. Sözkonusu programlar, Plan’ın uygulanabilirliğini ve kalkınma çabalarının etkinliğini artırmak amacıyla yeni bir yaklaşım çerçevesinde hazırlanmıştır. Temel sorun alanlarına yönelik olarak tasarlanan bu programların Plan hedeflerine ulaşılması yolunda önemli katkısı olacaktır.
Programlar, toplamda 90 bileşen ve 1300’ün üzerinde eylem içeren eylem planları yoluyla hayata geçirilecektir. 
Kalkınma ajansları: Kalkınma ajanslarının 2015 yılı bütçelerinin toplam büyüklüğü, taslak bütçe tahminlerine göre, 875 milyon TL’dir. Bu tutarın 371 milyon TL’sini 2015 yılı merkezi bütçe payı, yaklaşık 190 milyon TL’sini ise yerel paylar oluşturmaktadır. Kalan tutarın ajansların nakit mevcudu ile karşılanması öngörülmektedir. 2015 yılında öngörülen destek tutarı 500 milyon TL’yi aşmaktadır.
Ajanslar, 2015 yılında işletmelerin rekabet gücünü artırmak üzere yenilik, ileri teknolojilerde yüksek katmadeğerli ürünlerin üretimi, yaratıcı endüstrilerin geliştirilmesi, sağlık turizmi ve diğer alternatif turizm türlerinin geliştirilmesi, yenilenebilir enerji, temiz üretim, mikro işletmelerde kurumsallaşmanın sağlanması, esnaf ve sanatkârların kapasitelerinin geliştirilmesi gibi alanlarda destek sağlayacaktır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
MEHMET BÜYÜKEKŞİ - TİM Başkanı: 2015’te cari açıkta ve enflasyonda gerilem
e

2014’te 11 aylık dönemde ihracatımız yüzde 4.4 artışla 144 milyar 267 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. 1 iş günü yaklaşık 500 – 600 milyon dolar ihracat rakamına denk geldi. Son 12 aylık ihracat da yüzde 4.4 artarak 157 milyar 441 milyon dolara yükseldi.
En fazla ihracatı, otomotiv sektörü yaptı. Bu sektörü kimyevi maddeler ile hazırgiyim ve konfeksiyon sektörleri takip etti. Kasım 2014 ayında en fazla ihracat artışını yüzde 117 ile mücevher, yüzde 46 ile tütün ve yüzde 45 ile fındık sektörleri yakaladı.
En fazla ihracat yapılan 30 ülke arasında, en yüksek ihracat artışı yüzde 137 ile İran’a yapıldı. Kanada’ya ihracat yüzde 90, ABD’ye ihracat yüzde 30, Cezayir’e ihracat yüzde 21 arttı.
2014’ün 11 ayında ABD’ye önemli bir ihracat artışı yakalandı, ABD’ye ihracat yüzde 12 artış gösterdi. Aynı şekilde İran’a ihracatta da ilk 11 ayda yüzde 53 artış yakalandı. İran’la 20 Eylül’de imzalanarak devreye giren Tercihli Ticaret Anlaşması ile 150 ihraç kaleminde gümrük engelleri kalkıyor, bunun da iki ülke arasında hedeflenen 35 milyar dolarlık ticaret hacmine ulaşmaya katkı sağlaması bekleniyor.
Rusya’da yaşanan sıkıntıların ihracat rakamlarına etkisi oldu. Özellikle Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim ve petrol fiyatlarındaki düşüş Rusya ekonomisine etki etti. Bu ülkenin ithalatına, dolaylı olarak da Türkiye ihracatına yansıdı.
Putin’in Türkiye’ye gelişine büyük önem veriyoruz. Rusya’ya yapılacak gıda ihracatı için özellikle et ve süt ürünlerinde akreditasyonlar gerekiyor, bunun çözülmesini bekliyoruz. 22 milyar dolarlık ithalatımız var ve çoğu enerji maliyeti, bu bağlamda her iki ülke arasındaki ticaretin yerel paralarla yapılmasını istiyoruz.  Doğalgazda yine bir indirim beklentimiz var. Ayrıca Rusya’nın uyguladığı yüksek gümrük vergilerinde de iyileştirme bekliyoruz.
Rusya ile 100 milyar dolarlık dış ticaret hedefimiz var. Sorunların çözümü halinde bu hedefe ulaşılacaktır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
NİHAT ZEYBEKCİ - Ekonomi Bakanı: Performansımız beklentilerin üzerinde gerçekleşti


Her ne kadar kendi hedeflerimizin biraz altında kalmış olsak da Türkiye 2014 yılında, birçok uluslararası kuruluşun beklentilerinin üstünde bir performans sergiledi. Yıllık yüde 3 civarı bir büyüme, ihracatta yüzde 5 artış ve cari açıkta yüzde 40’a yakın bir azalma yaşadığımız bir yıl geçirdik. İç talepte yaşanan durgunluğa karşın, net ihracatın büyümeye pozitif katkısıyla büyüdüğümüz bir yıl oldu. 2015 yılında da yine aynı şekilde, net ihracatın büyümeye pozitif katkı sağlayacağı, ancak bu sefer iç talepten de sağlam bir destek alarak tatmin edici bir büyüme performansı göstereceğimizi ve Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan yüzde 4’lük büyüme oranını yakalayacağımızı düşünüyorum. 2015 yılında cari açığımızda yaşanan düşüş sürecinin devam etmesini ve yüzde 5’in altında hatta yüzde 4’lere yaklaşan bir cari açık/GSYH oranı yakalayacağımızı düşünüyorum.
Hem gıda fiyatlarının normalleşmesi hem de son dönemlerde petrol fiyatlarında yaşanan düşüşle beraber 2015 yılında ciddi bir şekilde gerileyerek yüzde 6-7 civarında bir enflasyon göreceğimizi düşünüyorum.
İstihdam tarafında ise ülkemiz 2014 yılında gerçekten çok etkileyici bir performans göstererek tarihin en yüksek istihdam seviyesine ulaştı. 2015 yılında da bu hızla istihdam oluşturmaya devam eden bir ekonomi olmaya devam edeceğiz. 2015’te istihdam düzeyinin 26.3 milyon civarında gerçekleşmesini, işsizlik oranının da yüzde 9.5’e kadar düşmesini bekliyoruz.
İç talep: 2014 yılı iç talep açısından istediğimiz performansı gösteremediğimiz bir yıl oldu. İlk 9 ayda iç talebin büyümeye katkısı 1.1 puan olarak gerçekleşti. Bu durumda, kredi büyüme hızını yavaşlatmak için BDDK tarafından alınan önlemler büyük rol oynadı. Önümüzdeki yıl da bu önlemlerden vazgeçmeyi düşünmüyoruz. Yurtiçi tasarruflarımızın artırılması ve yatırımlarımıza kaynakların yurtiçinden sağlanması adına bu önlemleri kritik buluyoruz. Ancak petrol fiyatlarında meydana gelen düşüşle beraber, piyasada genel olarak bir hareketliliğin yaşanmasını ve iç talepte bir canlanma bekliyoruz.
Dönüşüm: Öncelikli Dönüşüm Programları (ÖDÖP) eylemlerinin hayata geçirilmesi en büyük çalışma alanlarımızdan olacak. Özellikle, Bakanlığımız sorumluluğunda yürütülecek olan “İthalata Bağımlılığın Azaltılması” programıyla ilgili yoğun bir çalışma içerisinde olacağız.
Bunun yanında; lüks tüketim mallarının ithalatının azaltılması için bir çalışma yapacağız. Kendi imkânlarımızla üretip kullanabileceğimiz ancak ithal etmekte olduğumuz malların da ithalatıyla ilgili çalışmalarımıza devam edeceğiz.
İhracat: 2014 yılında küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler ve bölge ülkelerde yaşanan krizlere rağmen ihracatta etkileyici bir performans gösterdik. Yıl sonunda da yaklaşık yüzde 5’lik bir ihracat artışıyla beraber 160 milyar dolara yakın bir ihracat yakalayacağız. 2015 yılında da daha etkili bir performans göstermek zorundayız. En büyük ticari ortağımız olan Avrupa Birliği’nde yaşanacak iyileşmeyle beraber ihracatımızın da bu yönde hareketleneceğini düşünüyorum. Beklentilerimiz doğrultusunda, ihracatımızda yüzde 8 civarında bir artışla beraber 173 milyar dolar düzeyinde bir ihracat değerine ulaşacağımızı düşünüyorum.
Jeopolitik: Sorunlu ekonomilerin başında Avrupa gelmektedir. Son zamanlarda Avrupa’ya yönelik büyüme tahminleri ciddi anlamda aşağı çekilmiştir.  Bu bizim için Avrupa’nın gerek ihracat pazarımız olması, gerek doğrudan yatırımlarımızın yüzde 70’inin bu bölgeden gelmesi sebebiyle son derece önemlidir. Bu yıl büyüme anlamında gayet iyi bir performans sergileyen ABD ekonomisinin performansı küresel ekonomi için sevindiricidir. Gelecek yıllarda da ABD’nin bu performansı devam ettireceği beklenmektedir.
Dünya ekonomisinde yaşanan bu gelgitlerin ve kısmi istikrarsızlığın yanısıra jeopolitik gerginlikler de ülkemize kısa süreli şoklar yaşatmaktadır.  Ancak; ilk defa ülkemiz bir ekonomik krizden bağımsız şekilde hem ihracatını arttırmış hem de ithalatını azaltmıştır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
HALUK DİNÇER - TÜSİAD Başkanı: “Zor yıl olacak”


Belli ki 2015 yılı çok zor bir yıl olacak. Yine de dünya ekonomisinin yüzde 3.5’lar civarında büyümesi mümkün. Gelişen piyasaların başı çekmesi, dünya ekonomik büyümesinin yaklaşık yarısını da karşılaması bekleniyor. Ülkemiz büyümesi ilk defa arka arkaya düşük büyüme bandına girdi. Düşük büyüme oranlarını kabullenmiş gibiyiz. Geçtiğimiz 15-20 yıl içinde çabalar kişi başına milli geliri 12 bin doların üzerine doğru taşıyabilmiş olsaydı, bugün belki küresel krizi salt makroekonomik tedbirlerle aşmak mümkün olabilirdi. 10 bin dolar kişi başı gelire takılıp kalmış durumdayız.
Geçtiğimiz yıl yaptığımız bir çalışmaya göre, Çözüm Süreci’nin başarıyla sürdürülmesi, Türkiye’nin potansiyel büyümesine 1 puan kadar katkıda bulunabiliyor.
Eğitim ve büyüme arasındaki ilişki de büyük önem taşımaktadır. Milli Eğitim Şurası’nda bilim, eğitim ve teknoloji ekseninde yapılan tartışmalar, beklentilerimizin gerisinde kaldı.
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler incelendiğinde, Türkiye’deki kadar dağınık iş dünyası temsil yapısıyla karşılaşılmıyor. Dağınık yapı iş dünyasının gündem belirleme ve katılımcı gücünü sınırlıyor. Bu dağınık yapının yarattığı boşluk, sistemin diğer unsurları tarafından dolduruluyor. Katılımcılık geri kalıyor. Karar ve uygulamalar eksik karşılık buluyor.
Son 15-20 yıldır Türkiye’de önemli bir değişim süreci yaşanıyor. Bu değişimde AB süreci de önemli bir katalizör görevi gördü ve görmeye devam edecek. Bugün AB maalesef Gümrük Birliği, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı gibi alanlarla sınırlı bir tartışma platformuna indirgeniyor, biz bunu çok yanlış buluyoruz.
Elbette bunlar gözden geçirilmeli ve geliştirilmeli ancak Kopenhag Kriterleri Türkiye demokrasisi açısından hala önemli bir çıpadır. Türkiye ile AB arasında uzaklaşma görüntüsü veren temelsiz her türlü tutum ile uğraşmaya çaba sarfettik ve bundan sonra da çaba sarfedeceğiz.”

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
SÜLEYMAN ONATÇA - TÜRKONFED Başkanı: İhracat 2015’te itici güç olacak


Ekonomik büyüme beklentisi 2015’te yüzde 3-4 civarında seyrediyor. En önemli ticari partnerimiz AB’nin durağan giden ekonomisinde önümüzdeki yıl kısmen de olsa canlanma beklentisi,  ihracatın 2015 yılında da büyümenin itici gücü olacağının sinyallerini veriyor. Bu koşullarda ihracat yapan KOBİ’lerimiz için yeni fırsatlar doğabilir.  KOSGEB gibi kurumların desteklerinin artırılması bu kapsamda sevindirici. Zira KOBİ’lerimizin uluslararası rekabet gücünün artırılması için daha fazla desteğe ihtiyacı var.
2015 seçimlerinin ekonomik parametrelere etkisinin olacağı da unutulmamalı. İç talepte enerji fiyatlarında görülen gerilemenin gelecek dönemde maliyetlere yansıması durumunda enflasyon ve cari açık oranları gerileyerek,  para ve maliye politikaları için kısıtlı da olsa bir alan yaratabilir. Genel olarak değerlendirdiğimizde gerileyen kredi artış oranları, cari açıkta sağlanan önemli düşüş, istikrarlı şekilde yüzde 3’ler seviyesinde büyüyen ekonomi ile başarılı bir stabilizasyon sürecinden geçiyoruz. Bu sürecin devamlılığı çok önemli. Bu nedenle, 2015’te istikrarı bozmadan KOBİ’lere finansman aktarılacak kanalların açılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
BENDEVİ PALANDÖKEN - TESK Başkanı: 2015 daha iyi olacak


Uluslararası piyasalardaki gelişmeler ve Güneydoğu sınırımızda yaşanan hareketlilik nedeniyle 2014 yılını oldukça zor geçirdik. Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen birçok gelişmekte olan ülkeye göre ekonomimizin daha iyi bir noktada olduğunu da belirtmek gerekir.
2015 yılından umutlu olduğumuzu ve 2014’e kıyasla daha pozitif bir dönem olacağını bekliyoruz. Cari açıktaki azalma 2015 yılında da sürecektir. Düşen petrol fiyatları sayesinde, Türkiye'nin 2015 yılında dış hesaplarında önemli bir yeniden dengelenme sağlamasını ve cari açığın GSYH'nın yüzde 4-5'i düzeyine, enflasyonun ise yüzde 6-7'ye inmesini öngörüyoruz. Tek endişemiz ise, Rusya ekonomisindeki olumsuz gelişmelerdir. Ancak bu da ekonomimize oldukça sınırlı bir etki yapacaktır. Turizm yönüyle bakıldığında Rusya üzerinden gelen turist sayısında bir azalma olabilir, ancak bu açık diğer ülkelerde yapılacak tanıtımla telafi edilecektir.
2014 yılında büyüme oranındaki azalma 2015 yılında yeniden yükselme trendine girecektir. 2015’te yüzde 4 civarında bir büyüme oranını yakalayabileceğimizi tahmin ediyoruz.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
İBRAHİM ÇAĞLAR - İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı: 2015’te faizler düşecek


Türkiye ekonomisinin önünde kısa vadeli makro politikalar açısından üç temel mesele duruyor. Bunlardan ilki, cari açık. İkincisi faiz. Ve üçüncüsü de enflasyon. 2015 yılında ülke ekonomisi; cari açık, cephesinde olumlu bir seyir izleyeceği görülüyor. Bu yılın ilk on ayında cari açık yüzde 37 oranında düşüş gösterdi. Bu ivme, petrol fiyatlarındaki düşük seviyenin devam etmesi halinde daha da gerileyecek.
Diğer yandan yüksek seyreden faizler konusunda yeri geldiğinde ifade ediyoruz. Şu an uygulanan politika faizi, 8.25. Bu rakam, Türkiye ekonomisinin ve özellikle de KOBİ’lerin ayağına dolanıyor. İş yapmak isteyenlerin önüne engel oluyor. Enflasyondaki düşüş çizgisi, petrol fiyatlarının gerilemesi ve cari açıktaki düşüşle birlikte ben, 2015 yılında Merkez Bankası’nın faizleri ciddi biçimde aşağı çekeceğini düşünüyorum. Özellikle üretime yönelik teşvik ve finansman olanaklarının genişletilmesi halinde Türkiye, 2015 yılında beklentilerin üzerinde büyüyecektir.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
YALÇIN SÖNMEZ - TOSYÖV Başkanı: Türkiye’nin ufku reformlarla açılacak


2014 yılı ekonomik büyümemiz beklentilerin altında gerçekleşti. Ancak, ihracatta performans korunurken cari açıkta sağlanan düşüş 2015 yılı beklentilerini güçlendirdi. Öngörüler, alınan ve alınacağı açıklanan tasarruf önlemlerine rağmen iyimser; ‘yüzde 5 büyürüz’  diyenler bile var.
Ancak 2015 öngörüsünün jeopolitik risklerden bağımsız yapılması da hiç doğru değil. Özellikle Rusya ekonomisinin yaptırımlardan dolayı 2014’ün son ayında geçirdiği sarsıntı dünyada endişe kaynağı oldu. Ancak Rusya Devlet Başkanı Putin, kriz esnasında Ankara’ya geldi ve yapılan ortak açıklamada iki ülkenin dış ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılmasının hedeflendiği belirtildi. Bu temenninin altı doldurulursa Türkiye ekonomisi 2015 yılında öngörüleri fazlasıyla aşabilir. Jeopolitik gelişmelerden Türkiye lehine olan biri de İran ile ticaretimizin katlanarak büyüme eğilimini yakalamış olmasıdır. Buna AB’de görüleceği umulan iyileşmeyi de eklemek gerekir. Kamu harcamalarında tasarrufa gidileceği Hükümet tarafından açıklanmış olsa bile 2015 yılında Türkiye’de genel seçim yapılacak olması, piyasalarda güven endeksini yükseltecektir.
Fakat bütün bunlar, ekonominin kırılgan bir çizgide seyrederken verdiği görünümlerdir. Oysa Hükümet’in, ekonomiyi güçlendirmeye yönelik hazırladığı ve yarıdan fazlasını açıkladığı “Dönüşüm Programları” da Ocak ayından itibaren yapılmaya başlanacak düzenlemelerle hayatımıza girmiş olacak. Bu reform uygulamalarının bazılarında geri dönüş orta ve uzun vadeli olsa bile, bir çoğunun olumlu sonuçlarını, yapıldığı andan başlayarak devşirmemiz mümkün olabilecektir. Bu nedenle 2015’i, 2014 yılının düşük performansıyla karıştırmamak gerekir.
Yapılacak reformların Başbakan Davutoğlu tarafından sunumuna baktığımızda, KOBİ’lere özel  bir itina gösterildiğini, inovasyon ve tasarım faaliyetlerinin cömertçe desteklenmek istendiğini farkediyoruz. KOBİ’ler de rekabetçilik istencini ortaya koyabilirse Türkiye ekonomisi yine, ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’ grubu içinde baştan ilk üç sıradaki yerine geri dönebilecektir. Çin, Hindistan; ve Türkiye!...

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
NURETTİN ÖZDEBİR - Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı: Yüzde 3 büyüme yetmez


Türkiye ekonomisi 2014 yılını yüzde 3 civarında büyüyerek kapatacaktır. Orta vadeli programda 2015 yılı büyüme tahmini de aşağı çekilerek yüzde 4 olarak açıklanmıştır. Ekim ayında düşük gelen sanayi üretiminden sonra ekonomide son çeyrekte bir canlanma beklentimiz de ortadan kalkmış, biz zaten 2014’ten umudu kesmiştik. İmalat sanayiinde yılın üçüncü çeyreğinde büyümenin yüzde 2.2’de kalması imalat sanayiindeki ivme kaybını açıkça ortaya koymuştur. Bizi artık imalat sanayiindeki büyümenin genel büyüme hızının üzerinde olması teselli etmemektedir. Bizi en çok endişelendiren konu ise Ekim ayında yatırım malları üretiminde meydana gelen düşüştür. Bu bizim gelecekteki büyümemizi de olumsuz etkileyecektir. Durgunluktan çıkmaya çalışan ABD ekonomisinin bile yüzde 3 büyüdüğü bir ortamda yüzde 3’lük büyümeyle yetinmemiz mümkün değildir.
Bu yıl olduğu gibi gelecek yıl da Türkiye, potansiyelinin altında büyüyecek, bu düşük büyüme oranlarında işsizlik yüksek düzeylerde kalmaya devam edecektir. Düşük büyüme, yatırım şevkini de azaltacak, bu ise gelecekteki ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyecektir. Türkiye’nin ekonomik potansiyeli bu değildir. Bu potansiyel büyümeyi açığa çıkarmak ve sürdürülebilir büyüme oranlarına ulaşmak için Türkiye kurumlarının yeni baştan kurgulanması, bu yeni kurgulamanın da mutlaka özel sektörün, büyük şirketlerin yani tuzu kuru olanların temsilcileriyle değil, yüzde 98’i KOBİ’lerden oluşan ekonominin gerçek temsileriyle işbirliği içinde yapılması gerekir.
Hükümet’in açıklamış olduğu yapısal önlemler paketi, gecikmiş olmakla birlikte doğru yönde atılmış bir adımdır. Ancak açıklanan tedbirlerin içi doldurulmalı ve uygulanabilir olmalıdır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
ENDER YORGANCILAR - EBSO Başkanı: 2015’in yarısı iyi, yarısı belirsizlik


2014 yılında yaşananlar ekonomik istikrara ilişkin risk algısının yükselmesine sebep olmuştur.  Belirsizliklerin hakim olduğu bu ortamda, imalat sanayi ve büyüme oranlarımızın tatmin edici düzeye erişememesi, enflasyon oranımızın yükselmesi ve işsizlik oranımızın çift haneye ulaşması, ekonomide bozulan dengelere birer işarettir. Orta Vadeli Program ve Yapısal Dönüşüm Eylem Programı ekonominin tekrar istikrar kazanması adına önemli girişimlerdir. Küresel ekonomide petrol fiyatlarının düşüş etkisinin yaratacağı olumlu katkılar da 2015 yılına dair bizleri bazı başlıklarda umutlandırmaktadır.
Öngörülerimizi özetleyecek olursak;
- 2015 yılının ilk yarısında politik konjonktüre ve geçen yıldan devir alınacak olan olumlu baz etkisine bağlı olarak kamu harcamaları ve iç talep ile büyümenin yaşanabileceği,
- FED’in faiz artırma sürecinin başlayıp başlamamasına bağlı olarak dış kaynak girişinin şekilleneceği,
- Yılın ilk yarısında enflasyonda baz etkisi ve enerji hammaddeleri fiyatlarındaki gerilemeye bağlı olarak düşüş yaşanacağı,
- Bu gelişmenin Merkez Bankası'nın hem enflasyonla mücadele hem de faiz indirimi için uygun iklime sahip olacağı,
- Bu öngörüler çerçevesinde sanayi sektörü açısından yılın ilk yarısında daha çok olumlu bir iklimin, ikinci yarısında ise belirsizliklerin ön plana çıkacağı ifade edilebilir.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
NAİL OLPAK - MÜSİAD Başkanı: Türkiye ekonomisi yanmaz, yıkılmaz


Yaptığımız çalışmalarda ve toplanan verilerde 2014 yılı sanayi endeksi 5.01 puan artarak 57.57 puana, hizmet endeksi ise 1.72 puan düşerek 51.35 puan seviyesine ulaştı. Bu veriler sonucunda yılsonu birleşik endeksi 0.23 puan artarak 53.15 puan seviyelerine yükseldi. Hizmet sektöründeki düşüşün nedeni, üretim, istihdam, yeni sipariş, satın alma, tedarikçinin teslimat süresi ve elde kalan stoklarla bağlanan endekslerin 50 puanın altına düşememesi başarı sayılıyor.
Dünya genelinde bir yavaşlama sözkonusu. Avro Bölgesi durgunluğu aşamadı. 2015 yılı ABD’nin faiz artırımına neredeyse tüm piyasalar kilitlenmiş durumda. Kendi çevremize baktığımızda Rusya ve Avrupa Birliği arasında ekonomik ve siyasi gerginlik yaşanıyor, Güneyimiz’de yaşanan şiddetin, akan kanın ekonomiye yansıyan yönünü görüyoruz. "Yanmış, bitmiş ve kül olmuş bir Türkiye" tablosu çizilmeye çalışıldı. Biz de bu verilerden ve farklı verilerden hareketle diyorduk ki Gezi'nin siyasi boyutunu ayrı konuşalım, ağaçtı değildi onu ayrıca konuşalım ama ekonomiye yansıması olarak baktığımızda böyle bir yansıması yok. Elbette, yerelde olayın olduğu yerde veya psikolojik etkileşimler olacaktır ama birebir böyle bir yansıma olmayacaktır dedik. O dönemi yansıtan 2013 ikinci çeyrek büyümesinin yüzde 4.3 geldiğini hatırlatmak isterim.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
AYHAN ZEYTİNOĞLU - Kocaeli Sanayi Odası Başkanı: Reformlar ekonomiyi güçlendirecek


Her ne kadar 2014 yılında küresel ekonomide bir toparlanma süreci yaşanmış olsa da en büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği’nin beklenen düzeyde büyüyememesi ve jeopolitik gerginliklerin artması nedeniyle ülke olarak istenilen ekonomik büyüme performansını yakalayamadık.
2015 yılına baktığımızda önümüzdeki yılın risklerle beraber fırsatları da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Önümüzdeki dönem için iyi senaryoların yanısıra olumsuz senaryoları da gözardı edemeyiz. Örneğin, petrol başta olmak üzere dünya emtia fiyatlarındaki gerilemeyi ülkemiz için önemli bir fırsat olarak görmekle beraber, jeopolitik kaygılarımız ve Avro Bölgesi için riskler 2015 yılı için halen devam ediyor.
Türkiye ekonomisindeki temel göstergelere bakıldığında; sanayi üretiminde ılımlı bir büyümenin gerçekleştiğini ve kapasite kullanım oranlarının da bir evvelki yıla göre kıyaslandığında paralel ve yüzde 74 seviyelerinde sabitlenerek yıl boyu yatay seyrettiğini gözlemliyoruz. Oysa verimlilik ve rekabet gücümüzü yüksek kapasite kullanımları ile artabileceğimizi biliyoruz. Reel sektörün hiç yatırım yapmadan kapasitelerin 5-6 puan artırabilir olması bizleri 2015 yılı için umutlandırmaktadır. Açıklanan dönüşüm programı bizler için çok önemli. Bütününde değerlendirildiğinde program, yapısal sorunları düzeltme konusunda büyük yol kat etmemize olanak verecek. A’dan Z’ye yerli üretimin desteklendiği bu program Türkiye ekonomisini çok daha fazla güçlendirecektir.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
AKKAN SUVER - Marmara Grubu Vakfı Başkanı: Adalet ekonomiye güç kazandırır


Türkiye’nin 2015 yılında başarılı bir ekonomiye sahip olabilmesi öncelikle demokrasi ve hukuk ilkelerinin tam işler hale gelmesiyle orantılıdır. Adalete güven ekonomiye kendiliğinden güç kazandırır. Gene başarılı bir ekonomi cari açığın kapatılmasına, hatta cari fazla vermeye dayanır.
2015 yılında İstanbul’u dünyanın önemli finans merkezlerinden biri yapmayı tasarlamalıyız. Böylelikle Ortadoğu’da ve Balkanlar’da lider olma fırsatını elde edebiliriz.
Yenilebilir enerji kaynaklarını en az yüzde 30 seviyesine çıkarmayı hedeflemeliyiz. Orman varlığını da ülke toplam alanının yüzde 30’una çıkarmayı planlamalıyız. Deniz ticaret filosunu modernize etmeli, turist sayısının da 30 milyonun altına inmemesini sağlamalıyız.
Mutlaka küresel bilişim teknolojileri pazarında söz sahibi olan bir şirketin yaratılmasıyla en az bir ulusal markaya ve de tasarımıyla bize ait bir ulusal ürüne sahip olmanın yollarını aramalıyız. Böylelikle daha gezgin daha barışçıl daha adil daha müreffeh bir Türkiye'ye kavuşuruz.
Ekonomik kalkınmanın sürdürülebilir olması için 2015 yılında Türkiye AB ile bağlarını sıklaştırmalı ve ihracatla ileri ve ileri teknoloji ürünlerinin payını yüzde 20’lere çıkarmalıdır.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
GÜLDEN TÜRKTAN - KAGİDER Başkanı: Piyasa güven verecek


2015 yılı ekonomik gidişat öngörüm oldukça olumlu. Yılın ilk dört ayında her zaman olduğu gibi, öncelikli olarak, seçim ekonomisi hüküm süreceği için iç piyasa hoşgörülü ve güven verici olacaktır. Müdahil olmayan ve gelişen bir ekonomi bekliyorum. 2015 Haziran ayından sonra da Avrupa ekonomisinin açılmasını ve dünyadaki ekonomik stresin azalacağını öngörüyorum. Bu durumda da turizm gelirleri ve yurtdışından yatırımlar artacak diye düşünüyorum.  Rusya bir soru işareti ve ülkemizi de etkileyen bir ülke, Rusya dışı fonlardan ve yatırımlardan pay almayı başarmamız gerekiyor. Yabancı yatırımlar için ülkedeki yasaların üstünlüğünün ve güvencesinin yerinde olduğunu ispat etmemiz gerekiyor. Önce sağlam bir adalet sistemi, sonra ekonomik gelişme geliyor.
Elbette adalet reformu, çok öncelikli ve önemli. Bireysel özgürlükler, eşitlikçi yaklaşımlar ve tüm Türkiye için kutuplaşmadan hep birlikte yaşayabilmek en önemli önceliğimiz. Birey özgürlükler ve eşitlikçi bakış ile cinsiyet eşitliğinin ülkeyi kalkındıracak ve geliştirecek olmasına herkesin inanmasını sağlayacak programlar oluşturabilmemiz gerekiyor.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
SAVAŞ ÖZAYDEMİR - Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı: Verimlilik ve kalkınma desteklenmeli


Türkiye tarihinin en önemli yapısal ekonomik dönüşümü olarak nitelendirilen 10. Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programı ve beraberinde ifade edilen 9 maddelik ekonomik reformlar paketi  açıklandı. Dört yıl içinde GSYH’yi 1.3 trilyon dolara çıkarmak, cari açığı yüzde 5.2’ye çekmek, işsizlik oranını da yüzde 7 civarına düşürmek hedefinde olan program, ithalattan teknolojiye, kamu alımlarından yerli üretime, enerji üretiminden tarıma ve sağlık endüstrisine kadar uzun zamandır sanayicilerimizin beklediği alanlarda değişimi içeriyor. Verimliliği artırmak, sürekli kalkınmayı teminat altına almak ve hesap verilebilirliği güçlendirmek gibi önemli bir amacı da üzerinde taşıyan paket, ülke sanayimiz açısından uzun vadeli sürdürülebilir kalkınması için önem arz etmektedir.
Bir diğer önemli husus da, teşvik uygulamalarında bir önceki teşvik paketlerinin eksikleri dikkate alınıp uygulamanın öyle yapılması son derece önemlidir. Sanayi, Ar-Ge ve teknoloji alanında bir seferberlik havasına bürünmemiz gerekmektedir. Buradaki seferberlikten kastımız sanayi alanındadır. Bu konuda atılacak adımlardan biri de dünyanın dört bir yanında yetişmiş, iş-güç sahibi, bilgi sahibi birçok Türk yatırımcısını geri getirmek olmalı. Hükümetimiz’in bu konuda program yaptığını da tahmin ediyoruz.
2015 yılı için dünya geneline baktığımızda ülke ekonomilerinin kendilerini dengeleme süreci içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. İşsizlik, borç ve global krizler büyümeyi önemli ölçüde etkiledi ve etkilemeye devam etmekte. Sözkonusu etkilerin yanında düşük faiz, sıcak politik ve çatışma riskleri, Avrupa ekonomisinin toparlanamaması dünya için 2015 yılını zor hale getirebilir.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
HASAN HÜSEYİN ERKOÇ - Malatya Sanayi Odası Başkanı: Yüzde 4-4.5 büyürüz


Türkiye ekonomisi nereden bakarsanız bakın, hangi ekonomik argümanları kullanırsanız kullanın son 10 yılda büyük başarı elde etmiştir.
Kırılganlıkların yoğun yaşandığı dünya ekonomisine paralel Türkiye ekonomisinin zaman zaman durağanlaşması ya da beklenilenin altında büyümesi aslında, küresel daralmanın verdiği olumsuz bir yansımadan ibarettir.
2014 yılı büyüme tahmini yüzde 4’lerden yüzde 3’lere çekildi. İş dünyası olarak biz de yüzde 3.0 ile 3.5 arasında büyüme bekliyoruz. 2015 yılı büyüme tahminleri de tabii genel seçimler gözönünde bulundurularak yapılmalı diye düşünüyorum. Bu açıdan baktığımda Türkiye’nin 2015 yılı büyüme tahmini yüzde 4 ile yüzde 4.5 arasında gerçekleşir diye düşünüyorum. Cari açık, işsizlik, gayri safi milli hasıla tahminlerinde de 2014 yılı rakamlarına yakın rakamların gerçekleşeceği düşüncesini taşıyorum. Muhtemelen 2014 yılı cari açığın bu yıl 45 milyar dolar olacağı varsayılıyor ve önümüzdeki yıl da buna yakın yani 45-46 milyar dolar çizgisinde gerçekleşeceğini öngörüyorum.

Türkiye’nin 2015 ekonomi gündemi
ADNAN KESKİN - OSİAD Başkanı: Türkiye AB’den uzaklaştı


İnşaat sektörüne odaklı büyümenin sınırlarına dayandığına, sanayi üretiminin gerilediğine üzülerek tanıklık ediyoruz.
2015 yılında büyümenin yaklaşık yüzde 2 civarında olacağını tahmin ediyoruz. 2015 yılında siyasi uzmanların, siyaset yürütücülerinin ‘en kritik seçim’ olarak ifadelendirdiği milletvekili genel seçimleri yapılacaktır. Seçimlerle bağlantılı yaşanacak gelişmelerin iç politik dalgalanmaları artıracağını söylemek kahinlik olmaz. Dalgalanmalar, yabancı yatırımcının Türkiye hevesini düşürecektir. Özellikle AB ile olan gerilimli ilişkinin, hukuk alanıyla ilgili tartışmaların bu haliyle süreceği, Ortadoğu’dan gelen sıcak para akışında sorunlar yaşanabileceği öngörüsüne sahip olduğumuz için yabancı yatırımların azalmasını bekliyoruz. Türkiye’nin AB’den uzaklaştığına dair düşünceler artık bir kanaata dönüşmüş durumda. Kur tahmini yapmak zor, gelir dağılımı eşitsizliği hem ekonomik hem sosyal birçok problemi ortaya çıkaracak denli büyüdü. Tasarruf yapamıyoruz, tüketimde sınırlara gelindi. Enflasyonun iki haneli rakamlara yaklaşması, işsizlikteki artış da alarm veriyor. Türkiye ne yazık ki düştüğü ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan çıkamıyor.

Yorumlar (0)