banner565

banner472

banner458

banner457

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Fikri Işık

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile konuştuk: “GÜVENİ VE İSTİKRARI KORUYACAĞIZ”

KAPAK 01.03.2014, 08:00 01.03.2014, 08:00
20523
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı: Fikri Işık

ZORLUKLARIMIZ KÜRESELDİR
‘2014 yılı zor yıl olacak’ deniyor; Hükümet’inizin orta vadeli programı da az çok bunu söylüyor. Nedir bu zorluklar?
Fikri Işık: 2014 yılının zorluğu, esas olarak küresel ekonomik gelişmelerden kaynaklanacak. Özellikle FED’in aylık tahvil alım rakamlarını kademeli olarak düşürmesi, gelişmekte olan ülkelerin paralarının değer kaybetmesine neden oluyor. Bizde dövizin değer kazanması da bir bakıma, bu gelişmeye bağlı olarak ortaya çıktı. Tabi bir de Hükümet’e karşı gerçekleştirilmeye çalışılan operasyon, bu sürecin etkisini biraz daha artırdı. Yine Çin gibi ülkelerin büyüme rakamlarında düşüş beklentisi de küresel ekonomi üzerinde olumsuz bir etki oluşturuyor. Ancak biz Hükümet olarak, çok sağlam araçlara, gerektiği zaman gereken adımları atacak bilgiye ve iradeye sahibiz. Kendi gündemimizle ilgili dalgalanmaların, yerel seçimlerden sonra durulacağını düşünüyoruz. Dünyadaki gelişmelere de hazırlıklıyız. Zaten Orta Vadeli Programı da bu tahminler doğrultusunda hazırlamıştık.
2013 yılında daha çok iç talep kaynaklı bir büyüme yaşadık. 2014 yılında ise ihracatın büyümeye katkısı artacak. Bu açıdan, başta Avrupa olmak üzere, geleneksel ihracat pazarlarımızdan iyi haberler gelmesi, Türkiye’de sanayi üretimine ve ekonomik büyümeye olumlu katkı verecektir. Bu durum, özellikle ihracat pazarlarındaki iyileşmeyi bekleyen ertelenmiş yatırımların da hayata geçmesine zemin hazırlayacaktır.

KISA VADEYE SAPLANMAMALI
Muhtemel ekonomik zorluklara karşı herhalde ekonomik savunma silahları da vardır ve kullanılacaktır. Örneğin ‘tasarruf politikası’,  ‘kredilere fren’ gibi. KOBİ’ler açısından iki ucu keskin bu politikalara karşı
Bakanlığınız ne gibi önlemler almaktadır ve alacaktır?

Fikri Işık: Biz, 2002’de göreve geldiğimiz günden bugüne kadar, güven ve istikrar kavramlarını özellikle vurguladık. Bu açıdan mali disipline büyük önem verdik. Ekonomideki riskleri en az indirecek adımlar attık. Seçim dönemlerinde dahi popülist politikalara asla tevessül etmedik. Kısa vadede belli kesimlere hoş görünelim diye, Türkiye’nin orta ve uzun vadeli programlarından sapmasına izin vermedik. Biz 11 yıldır her açıdan kendini kanıtlamış bir ekonomi yönetimiyiz. Bunu da özellikle küresel kriz ortamında net bir şekilde gösterdik. 2014 yılında da ekonomide en doğru adımları atacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Biz gerekli şartlar oluştuğunda pro-aktif davranır gerekli hamleleri atarız. Özellikle reel sektörü, KOBİ’leri, esnafı zor durumda bırakacak gelişmeler olursa, gerekli enstrümanları kullanırız. Bu konuda ekonomi yönetimindeki tüm arkadaşlarımızla ortak bir duyarlılık içinde çalışıyoruz. EKK bünyesinde neler yapmamız gerektiğini sürekli tartışıyoruz. Burada şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Kısa vadeli gelişmelere çok fazla saplanıp kalmak doğru değildir. Mühim olan orta ve uzun vadeli hedefleri muhafaza etmektir. Mühim olan güveni ve istikrarı korumaktır. Biz de bunu yapmaya devam edeceğiz.

KAYNAK SORUNU ZİHNİYET SORUNU
KOBİ’lerin, içinden bir türlü çıkamadıkları iki sorunları var: Bilgi teknolojilerine geçiş ve inovatif üretim. Burada görünür bir kaynak yetersizliği içindeler, insan dahil. Bu sorunun üzerine nasıl bir program ile gitmeyi düşünüyorsunuz?
Fikri Işık: Bu konuda şunu net bir şekilde ifade etmek istiyorum. Ar-Ge ve inovasyon konusunda kaynak elbette önemli ancak tek başına bir kriter değil. Türkiye’de açıkçası kaynaktan ziyade zihniyetle, projeyle, yetişmiş elemanla ilgili bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Sadece bizim Bakanlığımızın, TÜBİTAK ve KOSGEB ile birlikte, Ar-Ge destekleri için ayırdığı kaynak 1.5 milyar TL’nin üzerinde. Bunun büyük bir kısmı da hibe şeklinde kullandırdığımız destekler. Devlet artık eski devlet değil. Devletin her türlü projeyi destekleyecek kaynağı var. Ancak burada şuna dikkat etmek gerekiyor. Biz kaynağımızı doğru ve nitelikli projelere aktarmak zorundayız. Yeter ki iyi projeler gelsin, biz kaynak buluruz. Bu nedenle, KOBİ’lerimizin proje üretme becerilerini muhakkak bir surette artırmamız gerekiyor. Bunu sağlamak için de üniversitelerimizle sanayi arasında etkin bir işbirliği kültürü oluşturmalıyız. Biz bu konuda da çok önemli adımlar atıyoruz. Geçtiğimiz günlerde, Kamu – Üniversite – Sanayi İşbirliği Final Çalıştayı’nı gerçekleştirdik. Bu çalıştaydan aldığımız verilere göre konuyla ilgili hazırladığımız strateji belgesine de son halini vermiş olacağız.

MARKA BAŞVURUSUNDA ÖNDEYİZ
Yüksek katma değerli üretim ve markalaşma açısından KOBİ’lerin kaynağa ve yönlendirmeye gereksinimi bulunmaktadır. KOBİ’lerin özellikle cesaret, risk alma ve kaynak yaratmada sıkıntıları malumunuz. KOBİ’lerde markalaşma kapasitesini artırmak için ne gibi çözümler düşünülebilir?
Fikri Işık: Bu soru, aslında bir önceki soruyla paralel bir soru. Türkiye’de son yıllarda marka başvurularında muazzam bir artış var. Hatta son birkaç yıldır, sürekli olarak Avrupa’da en çok marka başvurusu yapılan ülke oluyoruz. Ancak bu markalar rafta kalıyor, ticarileşmiyor, pazara inmiyor. Bizim bu sorunu çözmemiz lazım. KOBİ’lerimiz özellikle şunu fark etmeli: Artık küresel boyutta bir rekabet yaşanıyor. Bu küresel rekabete ayak uydurmanın şartları belli: Ar-Ge, markalaşma ve tasarım gibi alanlarda başarılı olacağız. Biz destek modellerimizde, KOBİ’lerimizi bu alanlara yönlendirecek bir kurgu oluşturduk. Nitelikli KOBİ’nin daha nitelikli şartlarda desteklenmesinin önünü açtık. KOBİ’lerimizin de iyi projelerle bu desteklerden yararlanmalarını, kurumsal kapasitelerini ve yenilikçi kültürlerini geliştirmelerini bekliyoruz. Bunu yaparlarsa zaman içinde çok iyi markalar oluşturabileceğimize inanıyorum. Zaten bizim 2023 hedeflerimizden birisi de küresel çapta tanınan en az 10 marka oluşturmak. Bu 10 markanın bazılarının mevcut KOBİ’ler içinden çıkacağına inanıyorum.

TEKNOPARKLARIMIZ 11 BİN PROJE ÜRETTİ
Yüksek teknoloji geliştirilmesi açısından teknoparklarımızın ulaştığı bugünkü düzeyi ve bu konuda ki yakın ve orta vadeli beklentilerinizi özetler misiniz?
Fikri Işık: Tüm dünyada, üniversite-sanayi işbirliğinin en önemli platformlarının başında teknoloji geliştirme bölgeleri geliyor. Ancak 2002 yılında ülkemizde sadece 2 tane teknopark vardı. Biz bu tabloyu değiştirmek, teknoparkları artırmak ve yaygınlaştırmak için yoğun bir şekilde çalıştık. Bugün kurulu teknopark sayımız 52’ye ulaştı. Bunların 39 tanesi de faaliyete geçti. Bugüne kadar, teknoloji geliştirme bölgelerimizde kurulan 2.500’den fazla firmamızda 22 binin üzerinde Ar-Ge personeli istihdam ediliyor. 11 bine yakın proje tamamlanırken, 7 bine yakın proje ise devam ediyor. Bu firmalarımızın yaptığı ihracat ise 1.5 milyar doları geçti. 2.500 firmanın yüzde 60’ına yakını bilgi teknolojileri, elektronik ve yazılım sektörlerinde faaliyet gösteriyor. Sanırım bu durum, teknoloji geliştirme bölgelerinin ne kadar önemli olduğunu izah etmek için yeterlidir.
Ancak biz bundan sonraki süreçte, artık sayı anlamında belli bir doygunluğa ulaşmış olan teknoloji geliştirme bölgelerini, nitelik olarak geliştirmeye daha fazla odaklanacağız. Bölgelerimizin altyapı ve yapılaşma ihtiyaçlarının yanında, teknoloji transferini sağlamak, kuluçka merkezlerini geliştirmek, yurt içinde ve yurt dışında teknoloji işbirliği programlarını güçlendirmek için de adımlar atacağız. Başka bir ifadeyle Teknoloji Geliştirme Bölgelerimizi, inovasyon ekosistemimizin tam merkezine yerleştireceğiz.

YAZILIM HER YENİ TEKNOLOJİNİN ANAHTARIDIR
Bilişim Vadisi projesinde gelinen son durum nedir ve bu projenin teknolojinin transferi açısından da yeri ne olacaktır?
Fikri Işık: Yazılım konusu, bugün dünyada gelişen hemen hemen her yeni teknolojinin anahtarı durumundadır. Bugün mobilyadan makineye, otomotivden tekstile, turizmden finans sektörüne, kamu hizmetinden tüketim faaliyetlerine kadar her aktivitenin içinde yazılım var. Bakanlığımız da başta yazılım olmak üzere her türlü teknolojiyi geliştirmek için teknopark çalışmalarına büyük önem veriyor. Bilişim Vadisi de bir ihtisas teknoparkı olarak kurgulandı. Seçilen mekan hem üniversitelerle hem reel sektörle hem de kamuyla yakın bir ilişki kurmaya elverişli stratejik bir noktadadır. Burada bilgi, teknoloji ve yazılım üretimine uygun bir iklim, atmosfer veya ekosistem oluşturmak istiyoruz. Önce her yönüyle mekânı hazırlayacağız, uygun destek ve teşviklerle dünyaca ünlü yazılım firmalarını bu bölgeye çekeceğiz. Aynı zamanda kendi firmalarımızın özellikle genç girişimcilerimizin burada yer almalarına, zaman içinde küresel aktörlere dönüşmelerine uygun bir zemin hazırlayacağız. Burada faaliyet gösterecek olan firmalara da çok önemli teşvik ve muafiyetler sağlayacağız. Bu desteklerden çok sayıda yerli ve yabancı firmanın yararlanacağını, dünyada parmakla gösterilen bir bilişim bölgesi oluşacağını düşünüyoruz. 2023 yılına kadar en az 10 küresel marka oluşturma hedefimizi biraz önce ifade etmiştim. Bu 10 markadan birkaç tanesinin Bilişim Vadisi’nde parlayacağına inanıyoruz.

OSB’LER EĞİTİME ODAKLANDI
OSB’ler Türkiye’de planlı kalkınmanın en önemli yapı taşı olarak bugüne kadar gelişti. Bu klasik yapı taşlarını yeni nesil kurumlara dönüştürme açısından Bakanlığınızın programı nedir?
Fikri Işık: Sanayinin rekabet gücü kazanması için en önemli hususlardan biri de sanayicimize üretim yapacağı altyapıları hazırlamaktır. Bu nedenle, planlı sanayileşmenin en önemli unsurlarının başında gelen OSB’lere ayrı bir önem ve değer veriyoruz. Türkiye’de bugüne kadar altyapısı tamamlanan 153 OSB projesinin 88 tanesini biz tamamladık. Yani 40 yılda tamamlanandan daha fazlasını, sadece 11 yılda bitirmiş olduk. OSB’leri daha nitelikli hale getirmek amacıyla başlattığımız OSB’lerde Teknoloji Geliştirme Projesi ve OSB Politikaları Etki Analizi Projesi’ni bu yıl tamamlamayı planlıyoruz. Son yıllardaki çalışmalarımız neticesinde, bugün 40 farklı OSB’de toplam 62 mesleki eğitim kurumu kurulmuş durumdadır. Mesleki eğitim kurumları kuran OSB’lere öğrenci başına 5 bin TL’yi bulan destekler sağlıyoruz. Önümüzdeki yıl da daha fazla OSB’de daha fazla meslek lisesi kurulmasına yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

GİRİŞİMCİLİĞİ ÖNEMSİYORUZ
Girişimciliğin geliştirilmesi ve özellikle sanayi yatırımlarının artmasını sağlayacak ekosistemin geliştirilmesi için ne tür çalışmalar yapmayı planlıyorsunuz?
Fikri Işık: Türkiye’de geçmişte girişimciliğin önündeki en büyük engel, uzun yıllar boyunca siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanamamış olmasıdır. Yüksek enflasyon, faiz oranları, bütçe açıkları, siyasi belirsizlikler nedeniyle, yeni iş kurmak bir yana, mevcut işleri devam ettirmek dahi çok zordu. Artık herkesin önünü görebildiği ve buna göre karar alabildiği bir Türkiye var. Ekonomik ve siyasi istikrar oluşunca, Türkiye güçlendikçe, girişimcilik potansiyelimiz de arttı. Girişimciliğin önünde iki temel engel var. Birisi insanımız nasıl girişimci olacağını, bir girişimcinin neler yapması gerektiğini bilmiyor. İkincisi girişimci olmak isteyenler sermaye ve finansman konusunda sıkıntı çekiyor.
Biz de KOSGEB aracılığıyla bu iki soruna çözüm üretiyoruz. KOSGEB, kamu kurumları, yerel yönetimler, meslek odaları ve STK’lar ile işbirliği içinde girişimcilik eğitimleri düzenliyor. 2010 yılına kadar, ülkemizde girişimcilik eğitimlerinden yararlananların sayısı 6 bin iken, son 4 yılda 200 binden fazla kişi girişimcilik eğitimlerinden yararlandı. Bu eğitimlerden yararlanarak sertifika alanlar, iş planı hazırlayarak KOSGEB’in girişimcilik desteklerinden yararlanabiliyorlar. Girişimci adaylarına kendi işlerini kurmaları için 30 bin TL geri ödemesiz, 70 bin TL geri ödemeli olmak üzere 100 bin TL’ye kadar destek sağlıyoruz. Bugüne kadar 11 bin 267 arkadaşımız bu destekten yararlanarak kendi işini kurdu, başkalarına da ekmek kapısı oldu.
Ancak sadece bu değil. Bakanlığımızın ve TÜBİTAK’ın da üniversite mezunu gençlerimize yönelik girişimcilik programları var. Bu programlara özel bir önem veriyoruz. Zira bu programlarda, girişimcilik ve yenilikçilik gibi ülkemiz için hayati öneme sahip iki konuya aynı anda çözüm üretiyoruz. Yine Hükümet olarak, özellikle risk sermayesi fonlarını, melek girişimcileri geliştirmek adına çok değerli adımlar attık, atıyoruz.

DÜNYA ÜRETİM MERKEZİ OLACAĞIZ
Sanayi stratejimiz ve 2023 vizyonumuz bağlamında atmamız gereken adımlar ve hamleler ne olmadır?
Fikri Işık: 2023 yılında, yıllık 500 milyar dolar ihracat yapmayı, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşmak için, daha nitelikli, katma değerli, ileri teknolojiye dayanan bir üretim yapısına geçmemiz gerekiyor. Türkiye, rekabet gücünü ucuz hammadde, ucuz işgücü veya ucuz enerjide bulamaz. Bizim rekabet gücünü, Ar-Ge, teknoloji, markalaşma, tasarım gibi alanlarda aramamız, bulmamız gerekiyor. 2023 hedeflerimiz doğrultusunda en fazla üzerinde durmamız gereken alan bilim ve teknolojidir. Zira bilim ve teknoloji alanında attığınız her bir adım, bizi birkaç adım birden ileriye taşıyacaktır. Bu açıdan Bakanlığımızın çalışmaları büyük önem taşıyor. Zira biz makine ve otomotiv gibi yerleşik sektörleri güçlendirmeye çalışırken, ilaç, uzay, bilişim gibi sektörlere de ivme kazandıracak bir alanda hareket ediyoruz.
Türkiye’yi dünyada bir üretim merkezine dönüştürdüğümüz gibi, aynı zamanda bir teknoloji üssüne de dönüştürmek için çalışmalarımızı kararlılık içinde sürdüreceğiz.

Yorumlar (0)