banner565

banner472

banner458

banner457

‘Üniversite-Sanayi İşbirliği’nin yükselen yıldızları: Vakıf Üniversiteleri

Vakıf üniversiteleri Türkiye’de dönüştürücü bir işlev görüyor. Vakıf üniversitelerinin dönüştürücü işlevini en somut şekliyle Türkiye’nin Ar-Ge ve inovasyon kapasitesini yükseltmelerinde görüyoruz. ‘Sanayi-Üniversite’ işbirliğini, yeni açılım ve örnek modeller ortaya koyarak geliştiriyorlar.

EĞİTİM/ÜNİVERSİTE-SANAYİ 01.01.2017, 08:58 30.04.2022, 21:01
10731


Kurdukları Teknoloji Transfer Ofisleri,  Kariyer Merkezleri ve İnovasyon Ekosistemleri ile ‘Türk Sanayi Sektörü’nün küresel rekabet gücünü yükseltiyorlar. Vakıf  üniversitelerinin ‘Üniversite-Sanayi İşbirliği’ sürecine öncülük ediyor olmaları ayrıca şu sebeple açıklanıyor: Bu üniversiteleri kuran vakıfların arkasında destekleyici ve talepkar güç olarak Türkiye sanayisinin öncü özel grupları bulunuyor.
Vakıf üniversiteleri farklı alanlarda ortaya koydukları açılımlarla Türkiye’de yükseköğretimin çıtasını yükseltiyor. Yabancı dilde eğitim, güçlü uluslararası bağlantılar, saygın akademik kadro, çift diploma imkanları, uygulamaya dayalı eğitim, üniversite sonrası kariyer için özel çaba, sürekli kalite artışı, motive eden sosyal iklim, inovasyon ve teknoloji kullanımı, iş dünyası ile güçlü ilişkiler, beyin göçünü tersine çevirme imkanı, sosyal sorumluluk konusunda hassasiyet gibi çalışmalar bunu sağlıyor.  Türkiye’de bugün aktif olarak faaliyetlerini sürdüren 63 vakıf üniversitesi bulunuyor. Bu kurumlarda toplam 550 binin üzerinde öğrenci eğitim görüyor. Üniversitelerde yabancı öğrencilerin oranı yüzde 5’in altında.
Vakıf Üniversiteleri Birliği İletişim Direktörü Nur Sarıkaya, Türkiye’ye son 5 yıl içerisinde gelen yabancı öğrencilerin sayılarının yüzde 182 oranında arttığını belirterek, bu artışın altında özellikle vakıf üniversitelerinin Türkiye’nin ve üniversitelerin tanıtımı adına yurtdışında sergiledikleri faaliyetlerin büyük rol oynadığını söylüyor. Sarıkaya, “Hem yurtdışında uluslararası eğitim fuarlarında hem de akademik kongrelerde vakıf üniversitelerimizin sergilediği çabalar dikkati çekmektedir” diyor.
Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamalarına giren 7 üniversitenin 4’ünün vakıf üniversitesi olduğunu aktaran Sarıkaya, şunları söylüyor: “Vakıf üniversitelerinin kurucu vakıflarının önemli bir kısmının arkasında Türkiye özel sektörünün önemli kuruluşları vardır. Bu kuruluşlar sadece kurucu olarak bu kurumların arkasında durmakla kalmayıp aynı zamanda sanayi-üniversite işbirliğini geliştirecek çalışmalara da ön ayak olmaktalar. Bugüne kadar hem vakıf üniversiteleri bünyelerinde kurulan Teknoloji Transfer Ofisleri ile hem de kariyer merkezleri ile iki taraf arasında yoğun bir bilgi ve insan kaynağı akışı sağlanmaktadır.” Sarıkaya’ya göre Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin önündeki en büyük sıkıntı kaliteyi artıracak yönde bir rekabet ortamının oluşmuyor olması. Sarıkaya, “Orta öğretimde devlet, özel kurumları ciddi oranda destekliyor olmasının yanında yüksek öğretimde devlet üniversiteleri dışında kaliteyi artırmayı çabalayan vakıf üniversitelerini teşvik edici herhangi bir mekanizma ortaya koymamaktadır” diyor.

Bahçeşehir Üniversitesi: Dünya devi teknoloji şirketleri ile işbirlikleri kuruluyor
Sanayinin birçok farklı alanında faaliyet gösteren firmalar ile sürdürülebilir ilişkiler kuran ve firmaların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikli akademik desteği sağlayan Bahçeşehir Üniversitesi (BAU), gerek iş dünyası ile yürüttüğü işbirlikleri ile gerekse Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiği CO-OP Eğitim Modeli ile ‘Üniversite – Sanayi’ işbirliği konusunda Türkiye’de öncü yaklaşımlar sergiliyor. BAU, Türkiye’de ve dünyada 2 bine yakın şirket ile işbirliği yapıyor. 
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi ile elektro-optik, optik, akustik, fiber optik-akustik, elektronik, görüntü işleme, veri madenciliği, telekomünikasyon alanlarında akademik danışmanlık, sanayi fonlu Ar-Ge projeleri, TEYDEB ve SANTEZ projeleri yürüten Bahçeşehir Üniversitesi’nin bu çalışmalarına; dünyanın oyun devi şirketi Crytek ile oyun geliştirme ve VR teknolojileri, Proline ile akıllı şehirler, Netaş ve N11 ile yazılım ve İstanbul Denizcilik A.Ş. ile elektro-optik muhabere sistemlerin geliştirilmesi konusunda yapılan ortak çalışmalar örnek gösterilebilir.
Türkiye’nin birçok farklı alanında faaliyet gösteren firmaların yanı sıra dünyanın önde gelen teknoloji devi şirketleri ile de işbirlikleri yürüten Bahçeşehir Üniversitesi’nde Intel işbirliği ile kurulan IOT (Internet of Things) ve Samsung işbirliği ile kurulan, mobil uygulamalar geliştirilmesi konularında çalışmalar yürüten laboratuvarlar da yer alıyor.
2 bine yakın partner şirket
‘Sanayi-Üniversite’ işbirliği konusunda global anlamda çalışmalarını yürüten Bahçeşehir Üniversitesi’nde üniversite-sanayi işbirliğine açılan bir diğer köprü ise CO-OP Eğitim Modeli. Türkiye’de ve dünyada 2 bine yakın şirket ile işbirliği bulunan Bahçeşehir Üniversitesi’nde, CO-OP Eğitim Modeli ve BAU TTO (Teknoloji Transfer Ofisi) koordinasyonu ile stratejik öneme sahip alanlarda ve öncelikli sanayi ihtiyaçlarına ilişkin yenilikçi ürün, servis ve teknolojiler geliştirilmesi hedefleniyor.
Öte yandan CO-OP Eğitim Modeli ile Bahçeşehir Üniversitesi öğrencileri henüz üniversite sıralarında iken gerçek bir iş deneyimi yaşama şansı yakalıyor. BAU’nun yerli ve yabancı 2 bine yakın şirket ile yaptığı işbirliği sayesinde öğrenciler yaz aylarında tam zamanlı; kış aylarında ise yarı zamanlı çalışarak mesleki deneyim ediniyor. CO-OP Eğitim Modeli’yle eğitim ve çalışma hayatını birleştiren Bahçeşehir Üniversitesi, bugüne kadar 3 bine yakın öğrencisine CO-OP deneyimi yaşama şansı sağladı.
CO-OP Modeli’nin en özgün ve en yenilikçi kavramı olan ‘Markalı Dersler’ ile işbirliği yapılan şirketler kendi alan, ürün, hizmet ve uygulamaları konusunda nitelikli işgücü yetiştirmek adına Bahçeşehir Üniversitesi’nde kendi markalarıyla dersler açıyor. Şirketler tarafından  uygulamaya dönük bu derslerin içerikleri sektörün ihtiyaçlarına göre hazırlanıyor ve derslere sektör temsilcileri giriyor. Öğrenciler markalı dersleri seçerek birebir sektör temsilcileri ve şirket yöneticileriyle ders yapma olanağına sahip oluyor. Dersin sonunda başarılı olan öğrencilere ilgili şirketin imzasının da yer aldığı bir sertifika veriliyor.

TOBB ETÜ’nün hedefi: ‘Üniversite-Sanayi’ işbirliğinde yüksek düzeyde farklılaşmak
TOBB ETÜ, 2016 yılı itibariyle 5.000’den fazla öğrencisi, 6 fakültesi, 23 bölümü ve lisansüstü programlarıyla eğitim-öğretime devam ederken yürüttüğü Ar-Ge çalışmalarıyla da yüksek düzeyde farklılaşma sağlıyor. Sanayinin uluslararası rekabet gücünün artması üniversitelerde üretilen bilginin teknolojiye dönüşümünün sağlanmasıyla ve sahip olunan araştırma alt yapısının teknolojik gelişmelerde kullanılmasıyla mümkün. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi (TOBB ETÜ) Rektörü Prof.Dr. Adem Şahin, “Üniversitemiz; programı, eğitim yöntemi, sosyal ortamı, iş dünyası ile ilişkiler ve Ar-Ge gibi birçok alanda yüksek düzeyde bir farklılaşma arayışı içindedir” diyor. TOBB ETÜ’nün temel amacı; multi-disipliner anlamda mühendislik bölümleri ve endüstriyel tasarım bölümü ile Türkiye’nin kendi alanlarında en donanımlı ve önde gelen araştırmacılarından oluşan güçlü bir akademik kadrosunun çalışmaları sayesinde, vakıf üniversitesi olmanın getirdiği göreceli olarak küçük, fakat dinamik-odaklı yapısı ile her geçen gün gelişmekte olan ‘iş dünyası ile ilişkiler ve Ar-Ge gibi birçok alanda ‘yüksek düzeyde bir farklılaşma arayışı’nı hedef alarak öğretim faaliyetlerine devam etmek.
TOBB ETÜ, 2016 yılı itibariyle 5.000’den fazla öğrencisi, 6 fakültesi, 23 bölümü ve lisansüstü programlarıyla eğitim-öğretime devam etmekle beraber araştırma-geliştirme çalışmalarını da sürdürüyor. 74 araştırma ve 37 eğitim laboratuvarının, 12 sanat ve endüstriyel tasarım stüdyosu ile Su Türbini Test ve Tasarım Merkezi’nin bir arada bulunduğu ‘Teknoloji Merkezi’ sayesinde disiplinler arası çalışmaların yapılmasına da olanak sunuyor. Şahin, bu kapsamda bölümlerinin gerçekleştirdiği bazı çalışmaları şöyle özetliyor: “Bilgisayar Mühendisliği Bölümü: Bilgisayarla Görü, Görüntü İşleme, Bilgi Güvenliği & Kriptografi, Gömülü Sistemler, Robotik, Veri Madenciliği, Makine Öğrenme, Biyoenformatik. Makine Mühendisliği Bölümü: İnsansız Hava Araçları, Üretim Teknolojileri ve Sistemleri, Otomotiv, Akışkanlar Mekaniği, İçten Yanmalı Motorlar ve Yapısal Optimizasyon. Biyomedikal Mühendisliği Bölümü: Nanotıp, Biyomekanik, Biyomalzemeler, Biyoteknoloji, İlaç Taşınımı, Biyoalgılayıcılar, Biyomoleküler Makineler, Biyomedikal Görüntüleme. Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Mühendisliği Bölümü: Uluslararası çalışmalarda rekabet avantajı sağlayacak Yüksek Enerji Fiziği, Proton Geçirgen Zar Yakıt Pilleri, Parçacık Hızlandırıcıları ve Uygulamaları, Optik Biyosensör Tasarımı, İnce Film Güneş Pilleri İçin Alternatif Malzemeler ve Üretim Teknolojileri. Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü: Başta savunma sanayisi olmak üzere farklı sektörlere yönelik Optik Fotonik, Radar Sistemleri ve Görüntüleme, Analog ve Dijital Elektronik, Süper İletken Elektroniği, Kablosuz Haberleşme ve Uzaktan Algılama. Endüstriyel Tasarım Bölümü:  Disiplinler arası işbirliği anlayışı çerçevesinde mühendislik alanındaki çalışmaların ürüne dönüştürülmesi sürecine katkıda bulunmaktadır. Bunlar; Deneyim Tasarımı, Tasarımda Kullanıcı Araştırmaları, Kavramsal ve Bilgisayar Destekli Tasarım, Farkındalık İçin Tasarım ve Medikal Ürün Geliştirme ve Endüstriyel Tasarımıdır.”
Ortak Eğitim Modeli
Adem Şahin, TOBB ETÜ’de uygulanan Ortak Eğitim Modeli’nin ise öğrencilerin daha eğitimleri sırasında iş tecrübesi kazanmasına neden olduğunu belirterek, “Öğrenci, 5 yıllık lisans eğitiminin yaklaşık 1 yılı işletmelerde, fabrikalarda, kurumlarda geçirmektedir. Sadece TOBB ETÜ’nün uygulayabildiği bu model, iş dünyası-üniversite ilişkilerinde yeni bir çığır açmıştır. TOBB ETÜ’nün Ortak Eğitim Modeli’ne dahil firma ve kuruluş sayısı 2.300’dür. Öğrencilerimizin üçte ikisi daha ortak eğitimleri sırasında iş teklifi almakta, bunların yarısı mezuniyetleri sonrasında o işyerinde çalışmaya başlamaktadır” diye konuşuyor.

FMV Işık Üniversitesi: Türkiye’nin ilk ‘Vak’a Analizi’ merkezini kurdu
Türkiye’de yenilikçi yaklaşımları ile kendi alanında fark yaratan FMV Işık Üniversitesi, üniversite-iş dünyası işbirliği konusundaki çalışmalara bir yenisini ekliyor. Üniversite, bu çerçevede işletmecilik ve finans alanlarındaki çalışmalara sistematik olarak ‘vak’a analizleri üzerinden büyük katkılar sağlayacak olan bir uygulama ve araştırma merkezi kurdu. Işık Üniversitesi Finansal Yönetim ve İşletmecilik Uygulama ve Araştırma Merkezi (FİMER) çalışmalarını kamu, özel sektör ve sosyal sektörde faaliyet gösteren işletme ve kuruluşlar nezdinde odaklaştıracak. Merkez ile ekonominin farklı alanlarındaki işletmelerin kurumsal deneyim ve birikimleri ile işletmecilik faaliyetlerinde yarattıkları değerlerin daha geniş düzeyde farkındalık ve bilinilirlik kazandırılması hedefleniyor. Bu oluşumun alt yapısını oluşturan unsurların başında geniş bir arşiv kapasitesi ve veri tabanı erişimi geliyor. Bu bağlamda Işık Üniversitesi, ülkemizin ekonomik kalkınma ve bankacılık sektöründe en birikimli, deneyimli ve saygın kurumlarından biri olan Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası (TSKB) ile arşiv paylaşımı ve veri erişimi konusunda işbirliği anlaşması imzaladı. FMV Işık Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Şirin Tekinay, Işık Üniversitesi ve TSKB arasında imzalanan işbirliği anlaşması ile yalnızca kurulmakta olan araştırma merkezi ile bağlantılı olarak güçlü ve zengin bir alt yapı imkanı sağlanmadığını; aynı zamanda FİMER’in bundan sonraki çalışmalarında da çok değerli bir paydaşlık ilişkisinin de ilk adımının atıldığını söyledi. Tekinay, Merkez’in ana çıkış noktasını, yükseköğretim kurumlarında gerek sınıf-içi, gerekse de sınıf-dışı programlarda giderek daha yoğun olarak kullanılmaya başlanan ‘vak’a analizlerinin “güncel, yaşayan ve kendi çevremizde karşılığı olan örneklerden oluşmasının önemi” olarak tanımladı.  
FİMER, bir yönetim ve uygulama araştırmaları merkezi olarak işlev görmesi planlanmakta; Merkez’in, akademisyenler, finans yöneticileri, şirket sahipleri, sektörel STK'lar, yatırımcılar, finans medyası ve gelişmelere dayalı olarak oluşacak, alanda görev yapacak araştırmacılar/lisansüstü, master ve doktora öğrencilerinin faaliyet gösterecekleri bir platform olarak geliştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede, açık bir sisteme sahip olması düşünülen merkez çalışmalarına Türkiye’nin bütün yörelerindeki akademisyenlerin, araştırmacı ve profesyonellerin aktif, güncel ve doğrudan katılımlarının gerçekleştirilmesine büyük önem veriliyor.

Yeditepe Üniversitesi: Mezun olmadan e-ticaret girişimcisi olma şansı Yeditepe’de
Girişimcilik alanında yaptığı çalışmalar ile insanlığın ve gençlerin geleceğinde fark yaratacak katkılar sağlayan Yeditepe Üniversitesi, öğrencileri için fırsatlar yaratmaya devam ediyor. Yeditepe Üniversitesi Elektronik Ticaret Yüksek Lisans Programı’nda, ‘Girişimcilik’ dersini alan öğrenciler, gerçek zamanlı projeleri ile sponsor bulmak için yarışacak. 2016-2017 bahar dönemi sonunda yapılacak yarışmanın jürisinde; PayU, Migros, Şirket Ortağım gibi E-Ticaret şirketlerinden üst düzey yetkililer ve melek yatırımcılar yer alacak. İlk üçe giren proje, jürideki firmalar tarafından finanse edilecek ve öğrenciler henüz mezun olmadan bir E-Ticaret girişimcisi olma hakkını elde edebilecek. E-ticaret ve teknoloji alanında girişimcilik eğitimi veren bir yüksek lisans dersi olan Girişimcilik, e-ticaret sektöründen iki profesyonel olan Hepsiburada.com’dan CDO Üyesi Müge Akkor Kortekin ve beyazkutu.com’un Kurucusu, E-Ticaret Danışmanı Serdar Çınar tarafından veriliyor. Girişimcilik dersleri Yeditepe Üniversitesi’nde MIS, e-ticaret alanında yüksek lisans yapan öğrencilere yönelik olarak açılmış olsa da yüksek lisans yapan tüm Yeditepe öğrencilerine de açık olarak düzenleniyor.

Sanayi işbirliğinde farkı adı: “Sabancı Üniversitesi”
Sanayi-üniversite işbirliğinde yürüttüğü çalışmalarla sektörün ‘rol model’ kurumlarından olan Sabancı Üniversitesi, sanayinin beklenti ve ihtiyaçlarını sürekli takip edip, öğretim üyeleri ve araştırmacıları ile paylaşarak ‘Pazar Odaklı’ araştırmanın yapılmasına olanak sağlıyor. Üniversite-Sanayi işbirliği süreçlerinde yenilikçi yaklaşımlarıyla ulusal ve uluslararası seviyede rol model olan Sabancı Üniversitesi, üniversitedeki araştırmacı ve sanayideki çalışan açısından süreci kolaylaştırmayı hedefliyor.
Sabancı Üniversitesi Araştırma ve Lisansüstü Politikalar Direktörü Prof.Dr. Cengiz Kaya, “Sanayi ile üniversitenin farklı dilleri konuşması, işbirliği sonuçlarına yönelik beklentilerinin çoğu zaman örtüşememesi gibi çeşitli nedenlerle özellikle ortak Ar-Ge projesi geliştirmede sıkıntılar yaşanmakta, çoğu zaman da süreçlerde aksamalar meydana gelmektedir. Sabancı Üniversitesi sanayi işbirliği çalışmalarında yer alan uzmanlar, sürecin en başından başlayarak; problemin ve çıktıların doğru tanımlanması, çalışmaya uygun dış fon kaynağının belirlenmesi ve projelendirme konularında aktif rol alarak sanayici ve araştırmacı üzerindeki yükü paylaşırlar” diyor.
Sabancı Üniversitesi, araştırmacıların düşük teknoloji olgunluk seviyesindeki çalışmalarının, olgunluk seviyesini yükseltecek ve bu çalışmaların endüstriyel alanda daha kolay ticarileşmesine imkan sağlayacak sanayi ile ortak projeler geliştirmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda birim çalışanları sanayinin beklenti ve ihtiyaçlarını sürekli takip edip, öğretim üyeleri ve araştırmacılar ile paylaşarak, pazar odaklı araştırmanın yapılmasına olanak sağlıyor.
İşbirliğinde ulaşılabilir üniversite
Sabancı Üniversitesi dünyanın en büyük sivil teknoloji ve iş ağı olan Enterprise Europe Network'ün bir parçası. Dolayısıyla üniversite, çevresindeki inovasyon ekosisteminde yer alan paydaşlar ile sadece üniversite sanayi işbirliği süreçlerinde değil, inovasyon kapasitesinin geliştirilmesi ve uluslararasılaşma alanlarında da çalışıyor. Bu kapsamda üniversite sanayiden kendisine bir talep geldiğinde, talebin yanıtsız kalmaması için sahip olduğu iş ağını dış paydaşlara açarak sanayi ile sürdürülebilir ve katmadeğerli ilişkiler kurulmasını sağlıyor. Sabancı Üniversitesi sanayi tarafından her ortamda ulaşılabilir bir üniversite olmaya çalışıyor. 
İşbirliğinde Sabancı’nın imzası var
Prof.Dr. Cengiz Kaya, sanayi ile yürüttükleri işbirliklerinde; özellikle kompozit malzemeler, büyük veri analitiği ve nanoteknoloji alanlarının öne çıktığını ve ilgili sanayi kuruluşları ile pek çok işbirliğinin bulunduğunu aktarıyor. Kaya, şu bilgileri veriyor: “TÜBİTAK 1007 Programı ile desteklenip sonuçlanmak üzere olan iki projemiz ile ticarileşme potansiyeli yüksek iki ürün ortaya çıkmıştır. Yenilenebilir enerji alanında, ülkemizin ilk milli rüzgar türbini (MİLRES Projesi -www.milres.org.tr) üniversitemiz öncülüğünde tamamen yerli firmaların katkılarıyla geliştirilmiştir. Benzer şekilde Karayolları Genel Müdürlüğü’nün ihtiyaçları doğrultusunda, Sabancı Üniversitesi yürütücülüğünde Akkim ve KGM Ar-Ge Birimi ile ülkemizde ilk kez buz önleyici sıvı solüsyon teknolojisi geliştirilmiş ve ticari kullanıma hazır hale getirilmiştir. 2014 yılında temeli atılan ve 2016 yılında faaliyete geçen Kompozit Teknolojileri Mükemmeliyet Merkezi’nde Sabancı Üniversitesi ile KordSA güçlerini birleştirmiş ve kompozit parça üretiminin tüm değer zincirlerini kapsayan bir araştırma merkezi oluşturmuştur. Bu merkez ile Sabancı Üniversitesi özellikle havacılık, otomotiv, savunma sanayi alanlarındaki firmalar ile sonuca yönelik, kolay ticarileşebilecek teknolojiler üzerinde çalışmalar yapabilecektir.” Sabancı Üniversitesi aynı zamanda Savunma Sanayi Müsteşarlığı, ASELSAN, C-TECH, HAVELSAN, ROKETSAN, TAI ve TEI ile birlikte Savunma Sanayi için Araştırmacı Yetiştirme Platformu (SAYP) protokolüne imza atarak savunma sanayi firmaları ile ortak proje geliştirilmesinde aktif rol oynuyor.
Cengiz Kaya, sanayi-üniversite işbirliğinin avantajlarına değiniyor: “Firmalar açısından bakıldığın bu işbirlikleri firmaların Ar-Ge programlarını destekleyerek gelişmelerini sağlar. Üniversiteler  akademik araştırmaların ticarileşmesinden kaynaklanan patentlerin ve lisansların potansiyel mali yararı nedeniyle endüstriyel ortaklıklar ister. Toplum ise üniversite-sanayi araştırma ilişkilerinden yenilikçi ürünler ve teknolojilerden yararlanır.”

BEYKOZ Üniversitesi iddialı büyüyor
Sanayi üniversite işbirliğinin en iyi örneklerinden biri olan Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu, bu yıl “Beykoz Üniversitesi” adını alarak eğitim öğretim sektöründe ki iddiasını sürdürüyor. Üniversitenin 5 yıllık stratejisi hazır. Rektör Prof.Dr. Mehmet Durman, “Kişiye özel eğitim sunan, hem öğrenci hem akademisyenlerin mutluluğunu hedefleyen, yurtiçi ve yurtdışında saygın, modern kampüs imkanlarını barındıran örnek bir üniversite olmayı hedefliyoruz” diyor. Türkiye’nin ilk tematik meslek yüksekokulu olarak Türkiye Lojistik Araştırmaları ve Eğitimi Vakfı (TÜRLEV) tarafından temelleri atılan Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu, bu yıl Yüksek Öğretim Kurumu’ndan (YÖK) gerekli onayı alarak Beykoz Üniversitesi adıyla; kalite odaklı, uluslararası, yeni nesil bir üniversite olarak toplumun karşısına çıkıyor. Bugüne kadar meslek yüksekokulu olarak ‘niş’ bir alanda hizmet veren Üniversite, iddialı eğitim altyapısını genişleterek sürdürmek istiyor. Üniversitenin 5 yıllık stratejisinde; kampüs hayatına geçilmesi, tüm lisans öğrencilerinin burslu eğitim alması ve 1000’i yabancı uyruklu olmak şartıyla 8 bin öğrenciye ulaşılması gibi hedefleri var. Sözkonusu hedeflerin oluşturulması ve yürütülmesinde en yetkili kişi ise Rektör Mehmet Durman. Üniversitenin; “John Dewey’in ‘Eğitim Hayata Hazırlık Değil Hayatın Kendisidir’ sözünü motto olarak kabul ettiğini belirten Prof.Dr. Mehmet Durman, Türkiye’nin en çok tercih edilen 10 vakıf üniversitesinden biri olmak istediklerini, tüm yapılanmayı da bu hedefe uygun olarak inşa ettiklerini belirtiyor.
Kurulduğu 2008 yılından bu yana Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu olarak lojistik sektörünün ihtiyacı olan nitelikte 2 bin 500 mezun verdiklerini söyleyen Mehmet Durman, şu anda aktif bin 500 öğrencinin eğitim gördüğünü söylüyor. Yüksekokul olarak ise ilk öğrencilerini 2017-2018 eğitim öğretim yılında alacak olan ve yüzde 80 İngilizce eğitim veren Beykoz Üniversitesi’nde İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Sosyal Bilimler Fakültesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi olmak üzere dört fakülte bulunuyor. Ayrıca Yabancı Diller Yüksekokulu, Sivil Havacılık Yüksekokulu olmak üzere iki yüksekokul, Meslek Yüksekokulu, Beykoz Lojistik Meslek Yüksekokulu olmak üzere iki meslek yüksekokulu ve yüksek lisans ve doktora programlarının sunulacağı bir Lisansüstü Programlar Enstitüsü yer alıyor.

Beykoz Üniversitesi Kampüsü’ne
kavuşacak
Adını Beykoz İlçesi’nden alan tüm eğitim mekanları da Beykoz’da bulunan Beykoz Üniversitesi, öğrencilerine kampüs hayatının imkanlarını sunmak için de yine Beykoz’da hummalı bir çalışma yürütüyor. Üniversite halihazırda 4 binadaki eğitimini sürdürürken aynı zamanda 80 dönüm alan üzerinde Mahmut Şevket Paşa Kampüsü’nü inşa etmeye hazırlanıyor. Rektör Durman, Mart-Nisan 2017 gibi inşaatlara başlayacaklarını ve örnek bir kampüs inşa ederek 2019 yılında üniversitenin tüm birimlerini buraya taşıyacaklarını duyuruyor. Beykoz Üniversitesi ailesinin tüm fertlerinin özgür, mutlu ve özgüvenli bireyler olması için gerek alt gerek üst yapıda gerekli tüm yatırımları hayata geçireceklerini kaydeden Durman, “Uluslararası bir ortam sunacağız. Uluslararasılaşma kavramıyla da öğrenci hareketliliği, işbirliklerinin kurumsal yapıda sürdürüldüğü bir çalışmayı kastediyoruz. İlk 5 yıl içinde 1000 tane yabancı uyruklu öğrenciye lisans eğitimi vermek istiyoruz. Her öğrencimizin en az 1 sömestr yurtdışında eğitim almasını arzu ediyoruz” açıklamasını yapıyor. 
Lisans öğrencilerine yüzde 100 burs
Beykoz Üniversitesi’nin iddialı olduğu diğer bir alan ise burs imkanı olacak. Zira üniversite yönetimi nitelikli öğrenciye ulaşmak adına yaklaşık 8 yıllık bir sürede tüm lisans öğrencilerine yüzde 100 burslu eğitim vermek istiyor. Mehmet Durman, “Sektörümüzde farklılık yaratmak istiyoruz. Farklılığın yolu da nitelikli öğrenciden geçiyor. Bu bir stratejik yaklaşım. 8 yıl sonra önemli bir farklılaşma yaratacağımıza inanıyorum” diyor.
Tekmer, TTO ve Teknopark
Sanayi ile kurumsal nitelikte yakın ilişkiler kuran Beykoz Üniversitesi, lojistik alanındaki ağırlığını korumakla birlikte yeni programlarda güçlü bir işbirliği oluşturmak istiyor. Uygulama ağırlıklı eğitimin olmazsa olmaz bir yöntem olduğunun altını çizen Mehmet Durman, ancak staj yapısının bu hedef için yeterli bir yöntem olmayacağına inanıyor. Bunun için donanım konusuna da ağırlık vereceklerini belirten Durman, “KOSGEB ile ilk aşamada TEKMER oluşturacağız. Ardından Teknoloji Transfer Ofisi’ni hayata geçireceğiz. Son olarak da kampüs alanımızda Teknopark kurmak istiyoruz. Gerek öğrenci gerek akademisyenlerimizin sektörler ile iç içe olmasının altyapısını oluşturacağız” diye konuşuyor.

Eğitimin içeriği sanayi ile
ortak belirleniyor
Mehmet Durman, Lojistik Meslek Yüksekokulu olarak bugüne kadar lojistik alanında Türkiye’nin alanındaki tüm kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yürütmüş kurum olarak Üniversite olduktan sonra da yine aynı stratejiyle ‘sanayi işbirliğine’ ağırlık vereceklerini duyuruyor. Durman, şunları söylüyor: “Uygulamalı eğitime önem vereceğimiz Üniversitemiz’de öğrencilerimizin sadece bilmek için değil, uygulamak için öğrenmeleri gerektiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda, önlisans, lisans ve lisansüstü programlarımız için geliştirdiğimiz eğitim modelleri ve yaklaşımları ile öğrencilerimize uygulama ağırlıklı, bilgi ve becerilerini geliştirebilecekleri, çok disiplinli yaklaşımlara açık, çok yönlü uluslararası kalite standartları ile desteklenen bir öğrenme ve üniversite ortamı sunmayı hedefliyoruz.”
Sanayi üniversite işbirliği konusuna özel dikkat çeken Mehmet Durman, şu noktalara değiniyor: “Sanayi ile işbirliği dendiğinde hep ortak projeler ve ortak araştırmalar algılanıyor. Oysa sanayi ve üniversite işbirliğinin geliştiği ülkeler incelendiğinde şunu görüyoruz; iki yapı arasındaki esas birliktelik eğitimde sağlanıyor. Türkiye’de en temel nokta es geçiliyor. Bunun için de öğrencinin alacağı eğitimin niteliğine odaklanmak lazım. Gerekli eğitimi alan öğrenci zaten mezun olduktan sonra sanayici için gerekli olan araştırmayı da projeyi de rahat yürütebilecek yapıda olabiliyor. Beykoz Üniversitesi olarak bu alandaki eksikliği gidermeye odaklanacağız.”
Programların tasarımında iş dünyası ile sağlanan kurumsal ilişkilere ihtiyaç duyulduğunu belirten Durman, diğer önemli bir noktanın da staj sistemi olduğunu belirtiyor. Durman, görüşlerini şöyle aktarıyor: “Gerçek anlamda staj öğrenmenin önemli bir yoludur. Stajı müfredata yerleştirdik. Ve sıkı bir denetim ve kontrol mekanizması oluşturduk. Meslek yüksekokullarımızda 3+1 modelini kullanacağız. Öğrenci 3 sömestr üniversitede olacak 1 sömestr ise işyerinde. Sadece sınavlar için okula gelecek. Lisans eğitimlerinde ise 7+1 modelini, yüksekokul lisans programında ise 6+2 modelini kullanacağız. Staj Koordinasyon ve Yönetim Birimi bu noktada öğrencinin takibini etkin bir şekilde yürütecek.”
Koç Üniversitesi; Araştırma Üniversitesi
Koç Üniversitesi’nin araştırma programlarının amacı evrensel bilime nitelikli ve özgün katkılarda bulunmak, Türkiye’nin entelektüel, teknolojik, ekonomik ve sosyal alanlardaki gelişimini yararlı bir şekilde etkilemek. Öğretim üyeleri kendi bağımsız araştırmalarını sürdürürken disiplinlerarası işbirliğine önem vermekte, stratejik alanlarda takım olarak çalışıyor.
Öğretim üyesi başına düşen makale sayısında Türkiye’deki üniversiteler sıralamasında Koç Üniversitesi’nin en üst sıralarda olması araştırmaya verilen önemin, öğretim üyelerinin ve araştırma programlarının başarısının bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Koç Üniversitesi, ulusal ve uluslararası düzeyde kamu ve özel kuruluşlar (üniversiteler, Avrupa Komisyonu, kamu kurumları, araştırma ve geliştirme kurumları, iş dünyası ve sanayi kuruluşları) ile çeşitli araştırma projelerinde işbirliği içinde çalışıyor. Araştırma faaliyetleri;  ‘Mühendislik, Fen, İnsani Bilimler ve Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler, Hukuk ve Tıp’ fakültelerindeki öğretim üyeleri tarafından yürütülüyor.
Lisans öğrencileri ilgi duydukları özel alanlarda öğretim üyeleriyle araştırma projelerinde çalışarak, araştırma yeteneği yüksek ve yaratıcı bireyler olarak yetişiyor. Üniversitenin öğretim üyelerinin yüzde 95’i doktora derecelerini ABD’nin ve Avrupa’nın önde gelen üniversitelerinden almış. Birçoğu Koç Üniversitesi’ne gelmeden saygın ABD, Avrupa ve Türk üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmış. Koç Üniversitesi öğretim üyesi başına düşen makale sayısında Türkiye’deki üniversiteler sıralamasında en üst sıralarda yer alıyor. Koç Üniversitesi’nde 11 öğretim üyesi Türkiye Bilimler Akademisi’nde (TÜBA) asli, 1 öğretim üyesi emeritus, 4 öğretim üyesi ise yardımcı üye olarak onurlandırılmış. 2014 yılı itibarıyla 14 öğretim üyesi TÜBİTAK Bilim Ödülü, 1 öğretim üyesi TÜBİTAK Özel Ödülü, 26 öğretim üyesi TÜBİTAK Teşvik Ödülü, 3 öğretim üyesi TÜBİTAK TWAS Teşvik, 3 öğretim üyesi TÜBA Teşvik Ödülü ve 42 öğretim üyesi TÜBA GEBİP Ödülü aldı. Koç Üniversitesi belirli alanlarda bilimsel ve uygulamalı çalışmalar yapmak, politikalar önermek, akademik birikimi toplumsal, sosyal, ekonomik ve hukuki alanlarda topluma aktarmak amacıyla çeşitli araştırma merkezleri kurmuş. Aynı zamanda Koç Üniversitesi’nin Rumeli Feneri Kampüsü’nde ve Hemşirelik Yüksek Okulu’nda sayıları bölümlerine göre çeşitlilik gösteren 77 adet laboratuvarı bulunuyor.
Bilgi Üniversitesi’nden işbirliği
İstanbul Bilgi Üniversitesi ile Havelsan (Hava Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş), Isaca İstanbul Chapter (Teknoloji Bilişim Yönetim ve Denetim Enstitüsü Derneği) ve Lostar Bilgi Güvenliği arasında gerçekleştirilecek işbirliği protokolü için Kozyatağı Kampüsü’nde imza töreni düzenlendi. Törene, İstanbul Bilgi Üniversitesi’ni temsilen Mütevelli Heyeti Başkanı Çağrı Bağcıoğlu, Rektör Vekili Murat Borovalı, Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd.Doç.Dr. Uğur Başer, Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Tayfun Acarer ve Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Leyla Keser’in yanı sıra Havelsan Genel Müdür Yardımcısı ve Isaca İstanbul Chapter Başkanı Doç.Dr. İzzet Gökhan Özbilgin, Lostar Bilgi Güvenliği Genel Müdürü Murat Lostar ve YASAD Başkanı Doğan Ufuk Güneş katıldı.  İmzalanan işbirliği protokolü kapsamında, İstanbul Bilgi Üniversitesi Siber Güvenlik ve Yazılım Teknolojileri Ön Lisans programlarında; Havelsan, Isaca İstanbul Chapter ve Lostar Bilgi Güvenliği ortaklığı ile CO-OP (Cooperative Education) Eğitim Modeli uygulamaya geçirilecek. Üniversite’de yürütülen eğitim ile iş ortamında uygulamayı bütünleştiren model, program öğrencilerinin sektörel deneyim kazanmasına katkı sağlayacak. İşbirliği çerçevesinde öğrenciler, firma uzmanlarının danışmanlığı eşliğinde projeler yürütebilecek, şirket profesyonellerinden dersler alabilecek ve kurumlarda uzun ya da kısa süreli staj ya da bitirme projeleri yapma imkanı bulacak.

Yorumlar (0)