banner565

banner472

banner458

banner457

TÜSİAD Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu:

“En büyük sıkıntı enflasyondur” TÜSİAD Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu, ekonomideki konjonktürü ‘kriz’ olarak değil ama ‘ciddi durgunluk’ olarak nitelendiriyor. Bu durgunluğun krize dönüşmemesi için ise gerekli tedbirlerin biran önce alınması gerektiğini söyledi.

EKONOMİST 01.02.2017, 08:53 30.01.2017, 14:48
12721
TÜSİAD Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu:

TÜSİAD Başekonomisti Dr. Zümrüt İmamoğlu, ekonomide yaşananların kriz olarak tanımlanamayacağını belirterek, “Yaşadığımız klasik anlamda bir kriz değil. Kriz denince; sermaye girişinde ani duruş, cari açığın finansmanınında zorlanma, faizlerde ani ve yüksek artış ve sonunda da ekonomide ciddi bir daralmayı anlarız. Bunu 1994 ve 2001 yıllarında gördük. Yeniden bir kriz yaşamayacağımızın garantisi yok elbette ama şu an yaşadığımız bence ciddi bir durgunluk. Bu durgunluğun krize dönüşmemesi için gerekli tedbirleri bir an önce almalıyız” dedi.
Özellikle reel ekonominin talepteki yavaşlama nedeniyle zorluk yaşadığını aktaran İmamoğlu, dolar kurundaki son dönemdeki hızlı yükselişin de bilançolarda  önemli ölçüde bozulmaya yol açtığını kaydetti. Yılı genel olarak değerlendiren ve turizm sektöründeki yüzde 30’luk kaybı da göz önünde bulunduran İmamoğlu, şunları söyledi: “Başka sektörlerde de kısmı daralmalar eklenince bu sezon işsizlikte ve özellikle genç işsizlikte artış oldu. Bu da talebi olumsuz etkiledi. 3. çeyrekte yüzde 1.8’lik küçülme yaşandı. Bunun üstüne ABD seçimlerinde Donald Trump’ın Başkanlığa seçilmesiyle dolar kurunda yeniden yükselme görülüyor. 4. çeyrekte yüksek büyüme beklemiyoruz. Büyüme yüzde 1’in altında kalabilir zira önümüzdeki dönem için çok fazla belirsizlik var. İçeride Anayasa değişikliği referanduma sunulacak, olağanüstü halin de bir 3 ay daha uzatıldığını görüyoruz. Ekonominin durgunluktan çıkıp tekrar canlanması için belirsizliklerin azalması, güvenlik sorununun çözülmesi ya da en azından hafiflemesi Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke olduğuna dair yabancı yatırımcıya ve ekonomiye güven verilmesi lazım.”
MB, enflasyon hedeflemesinde başarısız oldu
Ekonomide en büyük başarısızlığın enflasyonu yüzde 5’in altına indirme hedeflemesinde yaşandığını aktaran Zümrüt İmamoğlu, “Enflasyonu düşük tek haneye indirme hedefinde başarısız olduk. Bu da bize çok pahalıya mal oluyor” dedi. Enflasyonu düşürmek için Merkez Bankası’nın eline çok fırsat geçtiğini ancak bunun bir türlü sağlanamadığına dikkat çeken İmamoğlu, şu eleştirileri yaptı: “Büyüyememe sorunu ile karşı karşıyayız. Oysa yüzde 8 seyreden enflasyon var. Bu tüm dünya ile karşılaştırılınca her açıdan yüksek. Ayrıca ekonomideki öngörülebilirliği de azaltıyor.”
Türkiye’de döviz cinsinden borçluluk oranının yüksek olmasını da enflasyona bağlayan İmamoğlu, “Döviz cinsinden neden bu kadar borçlanmamız yüksek? Çünkü enflasyon çok yüksek olduğu için TL cinsinden uzun vadeli borçlanamıyoruz. Kimse 8-10 yıllık TL cinsinden borç vermek istemiyor. Dövizde ise fiyat istikrarı var. Ama son noktada bu durum da kur riskimizi artırıyor” açıklamasını yapıyor.
Enflasyonun tüketici üzerinde de korku oluşturduğunu kaydeden İmamoğlu, fiyatların daha artacak olması anlamına gelen enflasyon nedeniyle tüketimin de olumsuz yönde etkilendiğini belirtti: “Enflasyon artık kanıksanmaya başlandı. Biz buna spiral ‘döngü’ diyoruz. Enflasyonun yüksek olmasını beklersiniz yüksek olur. Artık bu döngünün içindeyiz. 4-5 yıl içinde ciddi fırsatlar kaçıran Merkez Bankası’nın şimdi enflasyonu indirmesi mümkün gözükmüyor. Önümüzdeki dönem bu yapı aynen devam edecektir. Ama Merkez Bankası’nın düşürememesinin bedelini her gün ödüyoruz.”
Ekonominin yapısal reformlara ihtiyacı var
2002-2016 AK Parti’nin ekonomi performansını ikiye ayıran Zümrüt İmamoğlu, 2008’e kadar olan dönemde çok değerli işlerin yapıldığını düşünüyor.  İmamoğlu, ancak daha sonrası hem iç hem dış konjonktür nedeniyle beklentilerin verilmediğini söyledi. “Yapılan bir takım düzenlemeler var ancak büyük köklü reformlar artık yapılmıyor” diyen İmamoğlu, reform yapabilecek zamanlarda fırsatın kaçırıldığının altını çizdi: “Krizden sonra fırsatımız vardı ama seçim süreçleriyle yapılması gerekenler gerçekleşmedi. Son dönemde ülkemizde terör saldırıları, darbe girişimi gibi olağanüstü olaylar da yaşandı. Bu süreçte gündem müsait olsaydı,  ekonomiyi daha fazla tartışabilseydik o planlanan reformların daha büyük bir kısmını gerçekleştirebilirdik.”
TÜSİAD’ın en önemli gündem maddesinin yapısal reformlar olduğunu hatırlattığımız İmamoğlu, reform başlıklarına ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Demokratik, temel hak ve özgürlüklerin sağlandığı temel bir yapıyı talep ediyoruz. Bu yapının altında ise eğitim reformunu, vergi reformunu, işgücü reformu ile kamu yönetiminde liyakatin ön planda olduğu bir reformlar silsilesini talep ediyoruz. Ancak bunlar yapıldığı takdirde orta gelir tuzağından kurtulabiliriz.”
Türkiye kesişim kümesine ağırlık vermeli
Sanayi bazlı kurulmuş bir iş dünyası örgütü olan TÜSİAD’ın tabii ki sanayinin gelişimini desteklediğini kaydeden Zümrüt İmamoğlu, ancak kişi başına yaratılan katmadeğerin çok farklı yerlerden gelebileceğine inanıyor. Bunun için konjonktürü iyi değerlendirmek gerektiğini düşünüyor. İnovasyonun, Ar-Ge’nin sadece sanayide yapılmadığını kaydeden İmamoğlu, şunları söyledi: “Sanayide yaratılan katmadeğeri incelediğinizde ağırlıklı kısmı sanayi içindeki hizmetlerden geliyor. Örneğin; tasarım, pazarlama, inovasyon. Dijitalizasyon da ihmal edemeyeceğimiz bir konu. Bilgisayar yazılımları, makinelerin birbiriyle konuşmasını sağlayan yazılımlar, otomasyon ve robotlaşma. Türkiye’nin tüm sektörleri yatay olarak kesen alanlarda rekabet şansı yaratması gerektiğine inanıyorum. Dijitalizasyon böyle bir şey. Yazılım böyle bir şey. Her sektörde yazılıma, dijitalleşmeye ihtiyaç var. Kesişim kümesinde olmak zorundayız. Makro düzeyde verimliğimizi artırmamız gerekiyor. Ondan sonra özel sektör kendi yolunu bulur; özel-niş alanlarda mukayeseli üstünlüklerini sağlar.”
Türkiye’nin artık ucuz işgücü ile rekabet edebilen bir ülke olmadığını kaydetti. İmamoğlu, “Üretimde artık teknolojik yatırımlara geçmeliyiz. Ülke olarak ne Ar-Ge’si inovasyonu gelişmiş ülkeler kadar ileri düzeydeyiz ne de işgücü ucuz Asya-Afrika ile karşılaştırılabiliriz. Tam da ortada bir ülkeyiz. Ve de bir atılım yapmak zorundayız. Bunu da Ar-Ge ve inovasyon olmadan daha teknolojik ürünlere yönelmeden yapmak mümkün değil. Ancak bunun yolu sadece teşviklerle olmuyor. Üretimde teknolojinin ağırlığını artırmak, küresel değer zincirlerinde yükselmek aslında bir eğitim hamlesidir.”

Yorumlar (0)