banner565

banner472

banner458

banner457

31.03.2016, 23:59 7235

Sürdürülebilirlik İçin İyi Bir Yönetişim Modeli Şart

Yaşam kalitesini yükseltmek için çıktığımız mükemmellik yolculuğunda, ülke ekonomimizin önemli kilometre taşları olan kurum ve kuruluşlara kattığımız değer katlanarak büyüyor. İrili-ufaklı pek çok şirketin sürdürülebilir büyümesinde, stratejik planlama süreçlerinde, verimli iş modelleri oluşturmalarında etkin rol aldığımızı görmek bizleri gururlandırıyor. Biliyoruz ki günümüz dünyasında değişim, farklılık yaratabilen ülkeler ancak inovasyon zincirini kırarak büyük gelişmelere imza atabiliyorlar.

Bu kapsamda KalDer olarak bizler de ülkemizin 2023 hedeflerine paralel hedefler belirledik. 2 bini aşkın üyeye sahip bir Sivil Toplum Kuruluşu (STK) olarak amacımız, 2023’te küresel anlamda rekabet edebilen bir topluluk yaratmak ve rekabette 51. sırada yeralan ülkemizi daha üst sıralara taşımak. Bizi amaca götürecek olan metot ise sürekli olarak revize edilen son olarak ise ‘yenileşim ve sürdürülebilirlik’ kavramlarının dahil edildiği ‘EFQM Mükemmellik Modeli.’

Artık, tüm şirket yönetimlerinde ve kamuda uygulanan ‘Mükemmellik Modeli’nde ana kriterlerden biri sürdürülebilirlik ilkesidir. ‘Ne olursa olsun büyümek’ kavramını yok eden sürdürülebilirlik, gelecekte de var olabilme anlamını taşımaktadır. Gelecekte işletmelerin değerlerini belirlemede ‘sürdürülebilirlik’ kavramı en önemli kriterlerden biri olacaktır. Şirketlerin borsadaki değerlerinin belirlenmesinde, kurumların itibarlarının değerlendirilmesinde rol oynayacaktır, oynamaya da başlamıştır.

Dünya nüfusu hızla artıyor, şehirler daha fazla insanı barındırabilmek adına hızla genişliyor, insanlığın üçte biri yoksulluk içinde yaşıyor, biyolojik çeşitlilik ve tatlı su kaynakları hızla azalıyor. Peki uygarlığın ekolojik çöküşe bu kadar yakın olduğu bir çağda bunu nasıl başaracağız? Diğer yandan büyümek ve kalkınmak zorundayız. Bu durumu ekolojide ve ekonomide denge olarak formüle edebiliriz.

İşte yönetim kalitesine önem veren tüm kesimlere, kuruluşlara ve hükümetlere bu noktada büyük görevler düşüyor. Bu konuda ilk yapılması gereken en başlıca şey ise ‘farkındalık’ yaratmaktır. İklim krizi ve beklenen etkilerine karşı harekete geçmeyi ne kadar ertelersek sonunda hükümetlerin topluma ve ekonomiye o derece büyük çapta müdahale etmesi gerekecek ve bunun muhtemel sonuçları çok daha sorunlu olacaktır.

Sosyal adalet anlayışı ve çevresel sürdürülebilirlik, istekli ve etkin bir vatandaş katılım kültürüyle mümkündür. Sosyal ve politik düzen içindeki tüm paydaşların (özel sektör, kamu, vatandaş ve diğerleri) ortak bir yapılanma içinde etkin kılınması, diğer bir ifadeyle iyi bir yönetişim modeli yaratılması sağlanmalıdır.

Ekonomist Kenneth Boulding bir zamanlar, “Gelecek kuşaklar benim için ne yaptı ki?” diye sormuştu. Cevap tabii ki hiçbir şey! Ancak, yine Boulding’in söylediği gibi; insana yakışır bir bakış, gelecek nesilleri kendi çıkarlarımızdan ayrı tutmamaktır.

Yorumlar (0)
banner557