KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Seyfettin Gürsel: “Türkiye müthiş bir darboğaza girdi”

EKONOMİST

Ekonomist Prof.Dr. Seyfettin Gürsel, 2021 yılı büyüme rakamlarını istisna olarak gördüğünü belirterek, “Türkiye ekonomisin iki büyük sorunu bulunuyor. Bunlardan biri beklenmedik ölçüde yükselmiş olan enflasyondur. İkinci olarak da ‘kısmen yapısal nedenle’ 2018’den bu yana yaşanan düşük büyüme sürecidir” dedi. Gürsel, gelinen aşamada ülkenin müthiş bir darboğaza girdiğini söyledi.

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi ve BETAM Direktörü Prof.Dr. Seyfettin Gürsel, Türkiye ekonomisinin 2018’den itibaren düşük büyüme patikasına girdiğini belirterek, “Zaten yapısal nedenleri de vardı. 2017’de yüzde 7 olan büyüme oranları 2018’de yüzde 3’e, 2019’da da yüzde 0.9’a düştü. İki yılın ortalama yıllık büyümesi yüzde 2 bile etmiyor. Bu Türkiye için ciddi ekonomik bunalım anlamına geliyor. Çünkü büyüyen bir nüfusumuz var. Yılda 800 bin net istihdam yaratmak lazım. 800 bin istihdam yaratmak için yılda en az yüzde 4-5 büyüme sağlanmalı” dedi.
Bu rakamın altındaki büyümede yoksullaşmanın artacağını kaydeden Gürsel, şunları söyledi: “2020’de Pandemiyle birlikte faaliyet kısıtlamaları oldu. 2020’de yüzde 1.8 büyüme rakamlarına ulaşıldı ve kayıp bir yıl olarak tarihe geçti. 2018-2019 ve 2020’nin büyüme rakamları ortalama yüzde 2’nin altında kaldı. Bu Türkiye’de ilk kez oluyor. Çünkü tüm krizlerde büyüyememe sorunu en fazla 1 yıl sürerdi. Demek ki Türkiye şiddetli bir daralma yaşamadan son derece düşük büyüme patikasına girmiş durumda. 2021 yılında ise yüzde 11 büyüme var. Acaba düşük büyüme patikasından Türkiye ekonomisi çıktı mı? Sorunlar çözülecek mi?  İktidarın beklentisi bu yönde. Beklentinin ötesinde buna inanıyor. Başka bir görüş de -ben de bu görüşe katılıyorum- 2022’de ve hatta 2023’de yüzde 2.5, 3.5 büyüme olacak. 2021 istisnai bir yıldı. Bana göre 2022’de düşük büyüme patikasına döneceğiz.”

“Dövizin bu kadar yükseleceği öngörülemedi”
2021’deki yüksek büyümeye dikkatli bakılması gerektiğini ifade eden Gürsel, rakamları şöyle değerlendirdi: “Bu büyümenin yarısı baz etkisi. Diğer yarısı ise net ihracat katkısından geldi. Bu nasıl oldu? Döviz kuru inanılmaz hızla arttı. Hatta 2021’de ipin ucu kaçtı. Planlı yapılmadı. Nasıl oldu? Önceden beri Cumhurbaşkanı yüksek faize karşıydı. Enflasyonun faizler düşük tutularak aşağıya çekileceğine inanıyordu. Bu nedenle birçok Merkez Bankası başkanı değişti. Söylenenleri yapacak bir Merkez Bankası Başkanı ile faizleri indirmeye başladı. Bu noktaya hangi teori ile gelindi derseniz; Şefik Çalışkan’ın bu konuya ilişkin raporu önemli. Raporda Cumhurbaşkanı’nın düşük faiz düşük enflasyon söylemine teorik olarak çerçeve çizilmiş. Bu teoriyi yeni model olarak sundular. Bu raporun ana fikri; “TL’nin değer kaybetmesinde esas mesele döviz kurunun yükselmesi değil önemli olan yeniden bizim sanayileşerek büyümemiz. Faizleri düşürünce döviz kuru artacak, döviz kuru artınca imalat sanayi ihracatı artacak. İhracatın çektiği büyüme ile düze çıkacağız. Büyüyünce cari açık sıfırlanacak ve ithalat da düşecek. Cari fazla vermeye başlayınca döviz bollanacak ve döviz kuru istikrara kavuşacak. Döviz kuru istikrara kavuşunca enflasyon da düşecek.” Raporda ifade edilen pembe tablo ne kadar gerçek? Şimdi bunu yaşıyoruz. Yaşarken TL tarihinden hiç olmadığı kadar düşük değere düştü. Bu enflasyonu tetikledi. Uluslararası düzeyde metal, emtia fiyatları yükselişteydi. Mazot ve gübre kullanarak tarım yapıyoruz. TL bu kadar değer kaybedince korkunç maliyet enflasyonu geldi. Döviz kurunun enflasyonunun bu kadar yükseleceğini planlamamışlardı. TL’nin değeri reel olarak 2003’ün yarısına düştü. Bunu beklemiyorlardı, reel ücretler bunu izleyemedi. Asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı ama bunu birkaç ay içinde tümüyle kaybedilmiş olacak noktaya geldi.”

“Tek yol dışarıdan döviz getirmek”
Çok ciddi bir reel gelir, harcanabilir gelir kaybı olduğunu, bunun özel tüketimi etkileyeceğini söyleyen Gürsel, yürütülen programın etkilerini ise şöyle özetledi: “Özel tüketim azalacak. Faizleri yüzde 14’te tutuyor diye kimse yatırım düşünmüyor. Çünkü bankadan kredi almaya çalıştığınızda en az yüzde 24-25’ten kredi alınabiliyor. Devlet tahvili bono faizleri yüzde 23. Demek ki yatırımlardan umut var mı? Hayır. Ayrıca yatırım mallarının bir bölümü içeride üretilmiyor, dışarıdan temin ediliyor. Bu kadar değersiz TL ile dışarıdan yatırım malı alınabilir mi? Hayır. Son çeyreklerde büyüme var gibi gözüküyor ama net bir şekilde yatırımlar azalıyor. Hükümet’in harcayacak parası var mı? Yok. Tek umut şu anda dışarıdan döviz getirmek.” İhracatta sınırlara dayanıldığının ve net ihracattan büyük fayda görülmeyeceğinin altını çizen Gürsel, 2022’de yüzde 3.5-4 bandında bir büyüme olacağını öngördü. Bu büyüme oranlarının yetersiz olduğunun altını çizen Gürsel, yüzde 5’in altında toplumsal sorunlara çözüm bulunmayacağını savundu.

“Türkiye müthiş bir darboğaza girdi"
Reel olarak ücretlerin enflasyon karşında tutunamadığı için orta tabakanın erimeye başladığını kaydeden Gürsel, şu noktalara değindi: “Seçim geldiği için Haziran’da yıllık enflasyon yüzde 60’ı bulacak. Bakacak ki zamlar yenmiş oldu, yaz aylarında asgari ücret tekrar artırılabilir. Buldukları dövizi satıyorlar kur yükselmesin diye. Enflasyon yüzde 54. Enflasyon önümüzde son bahara kadar yükselmeye devam edecek. Kur Korumalı Mevduat Hesabı daha fazla dövize geçiş olmasın diye yaptı ama bu koruma enflasyondan korumuyor. TL’nin aşırı kaybetmesinden koruyor ama enflasyondan korumuyor. Banka mevduatı yüzde 20’lerde. Senin yüzde 20 ile yatırdığın mevduat enflasyona karşı ne kadar koruyabilir? Vatandaş da ne yapacağını bilmiyor. ‘Mal al’ deniliyor ama hangi ürünü alacaksın? Ciddi parası olan konut ile korumaya çalıştı. Üretici fiyatları yüzde 80-90 artmış. Bu fiyatlar ile hangi babayiğit ipotekli kredi çekecek de yatırım yapacak. İmkansız.”  Gürsel, Türkiye’nin müthiş bir darboğaza girdiğini belirterek, 2022’nin Haziran ayında tüm sorunların aşılacağına ilişkin iddianın gerçeği yansıtmadığını aktardı.

“2-3 yılda sorunların aşılacağını söylemek zor“
Seyfettin Gürsel, 2023 seçimlerinde olası bir iktidar değişikliğinin ekonomide umutları yeniden canlandıracağını söyledi.
Seçimin ertesi gününden itibaren pek çok göstergenin olumluya döneceğini ama sorunların iktidar ile kısa sürede çözülemeyeceğini savunan Gürsel şunları ifade etti: “Algılar o kadar hızlı değişir ki TL’ye yatırım yapalım diye sıcak para akımı olabilir. Dikkat edilmesi lazım. TL’nin aşırı değeri yanlış olur. Ülke bir altı ay ferahlama yaşayabilir. Enflasyonun düşmeye başladığı, TL’nin değerlendiği ekonomi olur. Ancak iktidar değişti diye darboğazdan Türkiye ekonomisi kendiliğinden çıkamaz. Çünkü muazzam sorun birikti. Yüksek enflasyonu aşağıya çekmek kolay değil. Aşırı borçlanma hikayesi var. İstihdam ve işgücü piyasasında büyük sorun yaşanıyor.
Muhalefetin ne kadar hazırlık yaptığını bilmiyorum ama çok hazırlıklı olmak lazım. Örneğin; mazot fiyatının ne olacağını köylüye anlatmak lazım. Çok dikkatli ve zamanında adımlar atılmalı ve yoksullukla mücadele beraberinde götürülmeli. Devletin soyulduğu açık. Bunları önlemekle de kaynak yaratılacaktır.
Zor dönemde sosyal devlet yapısı artırılabilir. Reform ve mikro reformlar döneminde sosyal teşvikler sağlanmalı. ‘2-3 yıl içinde sorunları aşacağız’ mucizesinin beklenilmemesi gerekiyor. Ancak şunu net söyleyebilirim; muhalefetteki 6 partinin ortak açıklamasındaki; hukuk, anayasa, özgürlükler alanında vaatlerin yarısı yapılsa Türkiye farklı bir ülke olur.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.