KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

Ekonomist Prof.Dr. Emre Alkin: “Ekonomi hazır, ameliyat yapılsın artık”

EKONOMİST

Ekonomide darboğazın derinleşeceğini belirten Ekonomist Prof.Dr. Emre Alkin, toparlanmanın iyimser yaklaşımla 2021 yılına kadar uzayacağını söylüyor. Bu dönemin ekonomide model değişikliği için iyi bir fırsat sunduğunu aktaran Alkin, “Burun kıvrılan yapısal reformlar hızla hayata geçmeli” diyor.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Emre Alkin, Türkiye ekonomisini değerlendirirken “kriz” ifadesini kullanmıyor. Doğru ifade: Darboğaz. Türk Dil Kurumu’na göre darboğaz; ‘piyasalarda üretimin, kredilerin, döviz imkânlarının, sürümün, ham madde arzının ve malzeme stoklarının gereksinim düzeyi altına düştüğü sıkıntılı durum’ olarak tanımlanıyor. Alkin, yaşananların uzun zamandır devam ettiğini belirterek, “Hiç kimsenin halinden memnun olmadığı bir noktaya gidiyoruz. ‘Şu anda en büyük sorun nedir?’ derseniz, yapılmayan, burun kıvrılan yapısal reformlardır. İnsanlar şunu anlamıyor; ekonominin düzelmesi teknik hadımlarla olmayacak” diyor.
Emre Alkin, yaşanan darboğazın kısa süreli olmayacağını ve iyimser yaklaşımla 2021 yılına kadar ancak toparlanma sağlanacağını kaydediyor: “Ekonomiyi konuşurken biraz felsefesiyle konuşalım. Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim tarzının doğru bir tarz olmadığını kabul ediyor muyuz? Evet. Bu tarzla uzun zaman yola devam edemeyeceğimizi kabul ediyor muyuz? Evet. Peki, bu değişikliği ne zaman yapacağız? Ekonomik büyüklüğün yavaş yavaş olduğu yerde saydığı, hatta biraz gerilediği dönemde yapabiliriz. Bu dönem bir fırsattır. Bundan sonra yapacağımız şey belli; kayıt dışılığı kayıt içine alalım. Çocuk işçiliği yok edelim. Gençleri çalışma yaşına hatta çalışmaya başladıktan sonra da eğitimle besleyelim. Bunun 3 koşulu var: ‘Adalet’, ‘Eğitim’ ve ‘Özgürlükler’.”
Bu dönem sektörlerin tek tek analizlerinin yapılması gerektiğini hatırlatan Alkin, bu süreçte Sanayi Envanteri’nin önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), ‘Sanayi Envanteri çıkaracağız’ demişti. Nerede? Bekliyorum. Ülkemizdeki sıkıntı; sektörlerle ilgili resmi istatistiki bilgi yok. Resmi istatistik tutamazsak bu ameliyatı yapamayız.”

“Türk özel sektörü direnç gösteriyor”
Ekim ayı sanayi üretim ve işsizlik rakamlarını değerlendiren Emre Alkin, kendi beklentisinden daha iyi bir performans sergilendiğini hatırlatarak bunu Türk özel sektörünün direnç gücüne bağlıyor. “Bu rakamların ortaya çıkması mucize” diyen Alkin, ekonomiyi 14-15 bin nitelikli firmanın ayakta tuttuğunu açıklayarak şu noktalara değiniyor: “İç piyasaya üretim yapanların kapasitesi düşük. Ancak ihracat kapasitesi hala yüksek. Ancak ilginç bir sıkıntıdan bahsetmek istiyorum; ithalat azaldığı için ihracat amaçlı gönderilen malların koyulduğu konteynerler geri gelmiyor. İhracat yapmak için konteyner gerekiyor. Konteyner yoksa neye koyacak, nasıl ihracat yapacaksın? Bununla ilgili önlem alınmalı. Şunun da altını çizmek lazım; yükte ağır, pahada hafif sattığımız sürece bize konteyner gerekiyor. Ama yükte hafif, pahada hafif şeyler satarsak bu kadar konteynere gerek yok.”
Bundan sonrası için beklentisini sorduğumuz Alkin, şu yanıtı veriyor: “ABD Merkez Bankası (FED) faizleri yükselttiği için fonlama maliyetleri yükselecek. Fonlama maliyetleri yüksek olduğu için bankalar kredi faizlerini çok aşağıya düşüremeyecekler. O nedenle yüksek maliyetli üretim altyapısı ile karşı karşıya olacağız. Bunun alışkanlık yaratmaması lazım. Bu alışkanlık yaratırsa doğrudan doğruya fiyatların üzerine yansır. Yüksek enflasyonlu, yüksek cirolu ama düşük karlı bir ekonomiye kavuşuruz. İkinci olarak ithalatı pahalı hale getirmeye devam edersek hayat pahalılığını artırmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla ekonomi tam anlamıyla ameliyat masasına yatırılacak kıvama gelmişken bu modeli değiştirelim. Bu modelle bir yere gidemeyiz.”

“Türkiye’nin üretim modeli değişmeli”
‘Üretim peki nasıl üretim?’ Emre Alkin, Türkiye’nin üretimde sıkıntı yaşamadığına ama yanlış şeyler ürettiğine dikkat çekiyor. Alkin, düşük katmadeğerli üretim modelinin terk edilmesi gerektiğini savunuyor: “Yüksek seviyede eğitimle katmadeğeri yüksek üretim yapabilecek nesiller yaratmak gerekiyor. Üniversite mezunu özgür olmak istiyor. Artık ‘8:30’dan akşam bilmem kaça kadar çalış, tuvalet temiz olsun, arada kahve içersin’ ile gençleri kandırmak mümkün değil. Artık gençler bolluk topluluğunun getirdiği yaratıcı işleri yapmak zorundalar. Dolayısıyla mevcut fabrikalar bu talebe cevap veren seviyede değiller. Bu talebe cevap veremedikleri için de ara elaman yetersizliği çekiliyor.”
“Meslek liseleri güçlendirilmeli” söylemine de katılmadığını aktaran Alkin, “Konuştuğum insanların hiçbiri çocuğunu meslek lisesine yollamak istemiyor. Meslek lisesi kafasından çıkalım. 10 yıl sonra fabrikalarda ‘ustabaşı’nın yerini yazılım veya robotlar alacak. Dolayısıyla üretim modelimiz külliyen değişmeli” diyor.
Ekonomik darboğazda inşaat sektörünün korunmaya çalışılmasını doğal olduğunu aktaran Emre Alkin, sektöre ilişkin eleştirisini şöyle sıralıyor: “Bugün Türkiye’nin büyük gayrimenkul firmaları inşaat sektörünün yüzde 7’sini oluşturuyor. Geriye kalan yüzde 93 yap-sat işi yapıyor. Alıyor toprak parçasını üstüne iki apartman dikince müteahhit oluyor. Ya da çeliği bükmek, plastiği eğmek, üretmek gibi algılanıyor. Oysa üretmek bu değil. Bugün 21. yüzyılda üretmekten önce yapılan ile sonra yapılan işlerin fiyat içerisindeki değeri yüzde 81 civarında. Asıl parayı üretimden öncekiler ve sonrakiler kazandırıyor.”

“Kırılgan olduğumuz kabul edilmiyor”
Moody’s Türkiye’yi kırılgan 5 ülke arasında gösterdi. Bunu hatırlattığımız Emre Alkin, asıl meselenin kırılgan olmak değil kırılganlığı kabul etmek olduğunu söylüyor. Süleyman Demirel’in ‘Meseleleri mesele etmezseniz mesele olmaktan çıkar’ söylemini hatırlatan Alkin, şu bilgileri veriyor: “Şu anda Hükümetimiz meseleleri mesele etmiyor. Faizler yukarı çıkmasın diye Hazine ihalelerini iptal ediyor. Sanki istihdam, büyüme seferberliği var gibi davranıyoruz. Oysa ülkede ciddi akut bir sorun var.”

“Ülkede tüm bireyler eğitime tabi tutulmalı”
Türkiye’de ekonomiden de öncelikli bir ahlak çöküntüsü yaşandığını kaydeden Emre Alkin, bunu yok etmenin yolunun da bireyden geçtiğini paylaşıyor. Alkin, sokaktaki insanların, iş insanlarının sürekli eğitime tabi tutulması gerektiğini savunuyor: “Eğitim evden başlamalı. Ülkedeki her bir birey eğitim görmeli. Çünkü bu eğitimlerin en temelinde ahlak var. Ülkemizde insanlar ahlaksızlaşmayı normal kabul etmeye ve ahlakı kendine göre tanımlamaya başlamıştır. Cinsel anlamda yanlış yerlere sapmadıkları sürece yaptıkları her şeyin ahlaklı olduğunu düşünüyorlar. Özellikle para pul konusunda fevkalade seviyesizleşmişler. Türk zengininin en büyük motivasyonu; en büyük yatı almak, iyi restoranda yemek yemek, ünlü birisinin konserini en önde izlemek. Bu motivasyonla Bill Gates veya Elon Musk yaratamıyorsun. Ne yaratıyorsun? Buzdolabı, televizyon veya araba satan işadamları yaratıyorsun. Patronlarımız da ahlak temelinde ciddi bir eğitime tabi tutulmalı.”
Türkiye’de düzenin ‘Hak’ yeme üzerine kurulu olduğunu savunan Alkin, buradan çıkış yolunun ahlak temasını öne çıkarmak ile mümkün olacağını, toplumu yönlendiren kişilerin ahlaklı tutumlarında direnmeleri, istifa mekanizmasını kullanarak örnek olabileceğini dile getiriyor. Alkin, ekonomide gelinen noktada sorumluluğun iş dünyasının olduğunun altını çiziyor: “Özel sektör bu Hükümet döneminde servetine servet katmadılar mı? En büyük suçlu Türkiye’yi rekabette geri düşüren, bu politikalar ile zenginleşmiş kesimdir. Çünkü iktidar iş dünyasını dinledi ve ona göre program yaptı. Bizler, sınırlı hayalleri olan, rasyonellikten uzak, eğitimi zayıf ama iyi kalpli insanlarız. Otoriteyi seviyoruz. Ya otoriteyi üretiyor ya da itaat ediyoruz. İş dünyasına menfaatleri için biat etmiş bir yapı var. Bu nesilden bir şey olmaz. Patron takımından umutlu değilim. Belki bundan sonra liderlik yapmak isteyen patronlar çıktıkça bir şeyler değişebilir.”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.