KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

Ankara Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir: “Endüstri 4.0 ülkemiz açısından bir varoluş meselesidir”

HABER

Ankara Sanayi Odası (ASO) Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir, krizden çıkış yolunu gösterdi: İhracat. OSB’lerin Türkiye’nin rekabet gücünün artırılması için önemli bir kurumsal araç olduğuna dikkat çeken Özdebir, İstihdam Seferberliği ile eş zamanlı olarak Üretim Seferberliği başlatılmasını öneriyor. 

Söyleşi: Dr. Evrim İldem DEVELİ
Ankara Sanayi Odası (ASO), “Model Fabrika”, “NÜKSAK Nükleer Sanayi Kümelenmesi” gibi vizyoner projeleri hayata geçirdi. 35 meslek grubunda 8 binden fazla üyesiyle 300 binden fazla istihdam yaratan ve Ankara’nın ihracatını 8 milyar dolar seviyesine taşıyan, 55 yıllık köklü geçmişiyle ASO, geleceği yakalamak için koşuyor. Ankara Sanayi Odası (ASO) Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Özdebir ile ASO’nun yeni projelerini, hedeflerini, Türkiye sanayisinin ve Ankara sanayicisinin durumunu, sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk.

KobiEfor: Ankara Sanayi Odası’nın kısa ve uzun vadeli hedefleri nelerdir?
Nurettin Özdebir: ASO’nun temel hedeflerinden bir tanesi, sanayicilerimizi olabildiğince yeni teknolojiler, gelişmeler, trendler konusunda bilgilendirme ve kendilerine bir perspektif sunmaktır. Türkiye’nin gerçek gündemi olduğunu düşündüğümüz yenilikçilik, girişimcilik, verimlilik konularını her zaman ön planda tutma gayreti içindeyiz. ASO’nun bir sanayi odası olmasının ötesinde bir felsefesi bulunmaktadır. Bu felsefenin en temelinde verimlilik, yenilikçilik ve girişimcilik yatmaktadır. Türkiye gibi oldukça sınırlı kaynaklar ile rekabetçi üretim yapmak durumunda olan bir ülkenin kaynaklarını, verimliliği ve yenilikçiliği hızlı bir şekilde artıracak alanlara sarf etmesi gerekmektedir.
ASO olarak 2018’in sonunda açılışını gerçekleştirdiğimiz, Türkiye’de bir ilk olan ve Sanayi Bakanımız’ın açılışını yaptığı “model fabrikamız” ile verimlilik ve dijitalleşmeye ilişkin sanayicilerimize bir vizyon sunmayı hedefledik. Tüm dijital dönüşüm stratejilerinin temelinde dijital bir kültür yaratmak yer alır. ASO olarak sanayicilerimizin zihinsel dönüşümü için var gücümüzle çalışıyoruz, bunun için her türlü kaynağı seferber ediyoruz.
Bugün Ankara sanayisi yalnızca kendi şehri için değil aynı zamanda Türkiye ekonomisi açısından önem arz eden bir yapı sergiler hale gelmiştir. Zira İleri teknolojili patent/faydalı model başvurularının yüzde 14’ü, Ar-Ge yapan üreticilerin yüzde 15’i, ileri teknoloji üretiminin yüzde 13’ü, Ar-Ge mühendislerinin yüzde 28’i, ileri teknoloji yatırımlarının yüzde 30’u Ankara’dadır. Tüm bunlar Ankara girişimcilerinin dünyaya, teknolojiye, yeniliğe bakışının farklı olduğunu bize söylemektedir.
4 bine yakın ihracatçıya ev sahipliği yapan Ankara’nın üretim kültürü, anlayışı, vizyonu farklıdır. Üretiminin yüzde 40’ı yüksek ve orta yüksek teknolojilerden oluşan Ankara sanayicileri bu vizyonları ile tüm Türkiye’ye örnek olmaktadırlar. Ankara üretiminin niteliğinin anlaşılması için ihracat birim fiyatına bakmak gerekmektedir. Ankara’nın ihracat kilogram fiyatı, Türkiye ortalamasının yüzde 18 üzerindedir.
Ankara’nın edindiği bu birikimi yeni alanlarda da değerlendirmeye çalışıyoruz. ASO olarak uzun bir süredir nükleer enerji konusuyla da ilgileniyoruz. Ankara bu alanda üretim yapabilecek bilgi, birikim ve kapasiteye sahip bir kentimiz.  Ankara’da 13 Organize Sanayi Bölgesi, 4 Araştırma Üniversitesi bulunuyor. Türk sanayisine, nükleer sektöre hizmet edebilecek kabiliyetleri kazandırabilmek için yola çıktık. Geliştirilecek olan kapasite sadece nükleer alanında değil, katmadeğeri yüksek diğer sanayi kollarında da kullanılabilir.
Geniş yelpazede iş imkânı sunan, yerli sanayiye ve ekonomiye dinamizm kazandıracak nükleer santral projeleri, kalifiye personele ihtiyaç duyan yeni istihdam alanlarını da ortaya çıkaracaktır. Bu konuda ASO olarak Enerji Bakanlığı, TAEK ve kurucu şirketlerle işbirliklerimiz son derece önemli, başarılı bir koordinasyon yürütüyoruz. İşbirliklerimiz çerçevesinde Rusya, Fransa ve Çekya’dan önemli kuruluşlarla anlaşmalar imzaladık. Japonya ile çok güçlü temaslar ve ortak çalışmalar yürütüyoruz. Sanayicimizin tüm ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir uluslararası iş ağı oluşturduk. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı desteği ile tüm Türkiye’den nükleer sektöre girmek isteyen sanayicilerin yer aldığı NÜKSAK Nükleer Sanayi Kümelenmesi’ni hayata geçirdik. Nükleer sektöre özel malzeme teknolojilerinin geliştirilmesi, alt yapı ihtiyaçlarının belirlenmesi ve en önemlisi de imalatçı onayı süreçlerinde kümelenme yapısında yer alan sanayicilere önemli destekler sunabiliyoruz.
Hedefimiz, Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santral projelerinde ve bu projelerin altyapılarında yerlileşmenin en yüksek oranda sağlanmasıdır. Nükleer endüstriye özel, malzeme ve imalat teknolojilerinin, kümelenme birlikteliği üyelerince geliştirilmesi; sanayiye teknoloji edinimi, tasarım ve imalat kabiliyeti kazanımı da sağlayacaktır. Ülkemizde oluşturulacak bu tecrübe, uzun vadede dünyadaki diğer nükleer santral projelerinde de Türk sanayisinin tedarikçi olmasına zemin hazırlayacaktır. Türk sanayisini sektöre adapte etme sürecimiz tamamlandığında Akkuyu Nükleer Güç Santrali başta olmak üzere Türkiye’de kurulacak diğer nükleer güç santrallerinin büyük kısmını tedarik edebileceğimize inancımız tamdır.

KobiEfor: Yüksek teknolojili ve tasarıma dayalı daha fazla ihracat için orta vadeli hedef nedir? Dünyada öne çıkan korumacılık, sanayicimiz açısından hangi riskleri ve fırsatları barındırıyor?
Nurettin Özdebir: Krizden çıkış yolu ihracattır. Ki önümüzdeki kısa dönemde iç talepte bir iyileşme olmayacak gibi gözüküyor. Firmalarımızın güçlü olması lazım, güçlü firma ülkeye döviz kazandıran firmadır. İhracat mevcut yapının devam edebilmesi için hayati öneme sahiptir.  Artık bir zihniyet değişikliği yapmamız gerekiyor. Hep yapısal reformdan bahsediyoruz. Yapısal reform sanayide dönüşümün gerçekleştirilmesiyle sağlanacaktır. Sanayide yapısal dönüşüm; insan kaynağının kalitesini ve niteliğini arttırmaktır. Yüksek teknolojili üretim ancak bu şekilde sağlanır.
ABD ile Çin arasındaki bir ticaret savaşının, dünyanın en büyük iki ekonomisi için, aşılmaz büyüklükte sonuçları ortaya çıkarması muhtemeldir. 2018’de özellikle ikinci yarıda tüm dünyada yaşanan ticaret savaşlarının 2019’da da devam etmesi muhtemel görünmektedir. ABD’nin yaptırımları ülke bazında ne dereceye kadar genişleteceği endişesini tüm dünya ülkeleri taşımaktadır. Türkiye krizi fırsata çevirerek önemli kazanımlar sağlayabilir. Özellikle ABD ürünleriyle ikame ürünler üreten ülkemiz, Çin pazarında önemli bir rekabet avantajı yaratabilir. Hammadde ve yarı mamulde dışa bağımlı bir ekonomiye sahip olduğumuzdan, kur savaşlarına dâhil olmamız ekonomik olarak bize kaybettirecekse ticaret savaşlarında etkin olabilmemiz de ekonomik gelişmemiz açısından fırsatlar yaratacaktır. Sanayicilerin yaşanan savaşları kendileri için avantaja çevirecek stratejileri geliştirmesi gerekmektedir.

KobiEfor: Rekabetçi olduğumuz alanlarda sanayicimizin sorunları ve çözümleri nasıldır?
Nurettin Özdebir: Dünyayla bütünleşen bir ekonominin başarısının temel parametresi rekabet gücüdür. Rekabet gücünün geliştirilmesinde sanayi politikaları ve yatırım ortamlarının iyileştirilmesi oldukça önemlidir. Sanayi işletmelerine nitelikli altyapı hizmetlerini sağlayan OSB’ler ülkemizin rekabet gücünün artırılması için önemli bir kurumsal araçtır. Dünya ekonomileri ile entegrasyona giren ülkemizde imalat sanayi için, özellikle Çin ve Hindistan gibi ucuz işgücü maliyetlerine sahip olan ülkelerin yarattığı rekabet baskısı, rekabet gücüne yönelik politika ve stratejiler son derece büyük bir önem teşkil etmektedir. Teknolojiye bağlı olarak verimliliği arttırmamız gerekir. Verimlilik, firmanın rekabet gücünü artırabildiği gibi toplam katmadeğerin artmasına, ekonomik refah artışına da neden olacaktır.

KobiEfor: İstihdam seferberliği ve istihdama sağlanan kamu desteklerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Tam bir iyileşme için sanayicinin Hükümet’ten beklentileri nelerdir?
Nurettin Özdebir: Aralık ayında yüzde 13.5’lik işsizlik oranı ile işsizlik ülkemizin en temel ekonomik sorunlarından birisi haline gelmiştir. Hükümet’in özel sektörle birlikte istihdam seferberliği ile eş zamanlı olarak üretim seferberliği başlatılmasını öneriyoruz. Üretim kendiliğinden istihdamı da doğuracaktır. İşyeri yoksa üretim de yoktur, işyeri yoksa istihdam da yoktur, işyerini korursak istihdamı da yaratmış oluruz. “2019 İstihdam Seferberliği Programı” kapsamında hayata geçirilen “ilave istihdam desteği” programında İŞKUR’a kayıtlı işsiz olması ve işe alındığı aydan önceki 3 ayda 10 günden fazla sigortalılığının bulunmaması gerekiyor şartının tekrar gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Özellikle yetişmiş eleman sıkıntısı çeken sektörler için, mevcut şartlarda, yetişmiş işgücünün istihdam dışında kalmasına neden olacaktır. Bu şartın düzeltilmesi yetişmiş elemanın da işgücüne dâhil olmasını sağlayacaktır. Günümüz koşullarında her türlü fedakârlığı yaparak üretim yapmaktan vazgeçmeyen sanayicilerin işgücünden daha etkin bir biçimde faydalanması için işsizlik maaşı ödeneği alma koşullarının daha da zorlaştırılması gerekmektedir. İşten kaçınmaları durumunda kolay yoldan bir ödenek almayacaklarını bilen işçilerin işlerine daha sıkı bağlanması kaçınılmaz olacaktır.
Verilen destekler sanayicilerimizin yaralarını tam olarak sarmaya yetmemektedir. TÜİK tarafından yayınlanan ekonomik veriler bu gerçeği daha kolay yansıtmaktadır. İmalatçımızın üretim maliyeti resmi rakamlara göre geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 28.5 seviyesinde artış göstermiştir. Bu artışı üreticimiz daralan talep ve küresel korumacılığın baş göstermesi nedeniyle maalesef fiyatlara yansıtamamıştır.Üretimin can damarı olan enerji kullanımı ele alındığında 2018’in 2. döneminde geçen yılın aynı dönemine göre ödenen ortalama tutarda elektrikte yüzde 67.7’lik artış, doğalgazda  yüzde 65.1’lik artış söz konusudur. Bir de sanayicilerin finansmana ulaşmada yaşadığı zorluklar bulunmaktadır. BDDK’nın yayınladığı verilere göre 2019 Mart ve 2018 Aralık verileri karşılaştırıldığında toplam mevduatta yüzde 7.84 artış varken toplam kredilerdeki artış yüzde 3.7 seviyesinde kalmıştır. Toplumun tasarruf etme ihtimali verisi yüzde 22 seviyesinde iken bankaların da kredi verme konusundaki tutuculuğu sanayiciyi daha da zor durumda bırakmaktadır.
Sanayiciler olarak Hükümet’ten beklentimiz 2018’in 2. yarısından bu yana yaşadığımız sıkıntılara maliyetlere katlanarak göğüs geren sanayicilere artık kalıcı destekler verilmesidir. Şimdiye kadar elindeki malvarlığını nakite çevirerek ayakta kalmaya çalışan sanayicilerimiz artık kalıcı destekler beklemektedir. Bu süreçte bazı firmalarımız maalesef müflis durumuna düşmüştür. Kapanan her işyeri azalan istihdam anlamına gelmektedir. Artık finansmana ulaşımın daha kolay hale gelmesini istemekteyiz. Hammadde ve yarı mamulde dışa bağımlı olduğumuzdan dolayı döviz kurlarından etkilenmemiz kaçınılmaz ise en büyük sabit maliyetlerimizden olan enerjiyi daha düşük fiyatlarla kullanmamız sağlanmalıdır. Halkın yarattığı para bankalar aracılığı ile hala inşaat sektörüne yönlendiriliyor. Bu krediler riskli kredilerdir, geri dönüşü zor kredilerdir. Bu paraların, sanayiciye, üretime kullandırılması gerekir. Bu noktada Eximbank rolünün ve ihracat desteklerinin arttırılması gerekir.
Bizce işsizliğin en büyük nedeni mesleksizliktir. Ülkemizde işsizlik yüksek oranlarda seyrederken sanayinin nitelikli işgücüne olan talebi de bir türlü karşılanamamaktadır. Mesleki eğitimde sanayinin ihtiyaçlarına uygun bir planlama yapamadığımızdan eğitimli gençler arasındaki işsizlik de yüksek kalmaya devam edecektir. Üretim, istihdam ve mesleki verimliliğin artması için insan kaynağı planlamasının ivedi bir şekilde yapılması gerekir.
Nitelikli bir işgücüne sahip olmadan küresel ölçekte rekabet edemez, ekonomide verimlilik artışını sağlayamaz, gelir düzeyimizi yükseltemeyiz. Mesleki eğitim, işgücümüzün niteliğini yükseltmek için en önemli araçtır. Mesleki eğitimi, ekonominin ihtiyaçları, küresel rekabet ve teknolojide meydana gelen eğilimleri dikkate alarak planlamalıyız.

KobiEfor: Endüstri 4.0 sanayi dönüşümünde neredeyiz?
Nurettin Özdebir: Nesnelerin interneti ve yapay zekanın birlikte kullanılması anlamına gelen ve neredeyse her platformda dile getirilen Endüstri 4.0 ülkemiz açısından bir uyum sağlama meselesi değil bir varoluş meselesidir. Şu anda yapay zeka, robotik teknolojiler ve nesnelerin interneti ile dördüncü sanayi devriminin içindeyiz. Her devrimin yıkıcı sonuçları ortaya çıkıyor lakin en yıkıcı olanı, daha doğrusu bozucu olanı da son devrim olacak gibi görünüyor. Nesnelerin interneti ile veri toplanıyor, yapay zekâ ile akıllandırıyor. Üretim zincirinin her aşaması dijitalleşiyor, akıllı üretim sistemleri ile sanayide bir paradigma değişimi yaşanıyor. Bu süreç tartışmasız biçimde tüm dengeleri ve tüm iş ekosistemini değiştiriyor, geleneksel imalat sanayinin yerini bilişim teknolojileriyle entegre olmuş üretim sistemlerine bırakıyor. Sürece sanayicimizin topyekûn hazırlıklı olması artık bir zaruret haline gelmiştir. Çağa uygun teknolojileriyle üretime geçebilmesi için öncelikle firmaların yüksek teknolojili yatırıma teşvik edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda yatırımların arttırabilmesi için teşviklerin yanında firmaların kar edebilmesi de gerekir.

KobiEfor: 2019 yılı için öngörüleriniz nelerdir ve neler yapılmalıdır?
Nurettin Özdebir: 2018’in özellikle ikinci yarısında ekonomi açısından ülke olarak çok da olumlu gelişmelerin yaşanmadığını hepimiz bilmekteyiz. Söz konusu dönemde tüm dünya ekonomilerinde daralma gerçekleşmesinin yanında Türkiye ekonomisinde de daralma süreci yaşanmış, enflasyon ve işsizlik rakamları yükselmiş, döviz kurundan dolayı üretim maliyetleri artmıştır. Bu olumsuzlukların ardından açıklanan 2019’un ilk aylarındaki ekonomik verileri ülke ekonomimizin toparlanma sürecine girdiğini göstermektedir. Bu toparlanma sürecine biz sanayiciler, finans sektörü, üniversite ve sivil toplum kuruluşları olarak destek vermemiz gerekmektedir.
Sanayinin rekabet gücü konusunda, devletin, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin rollerinin yeniden biçimlendirilmesi gerekmektedir. Kaynakların verimli kullanılabilmesi ve rekabet gücünün ortaya çıkabilmesi için bu sayılan 4 unsurun koordineli bir biçimde çalışması kaçınılmazdır. Şu ana kadar birçok kez bu işbirliği denendi ancak tam olarak amacına ulaşamadı. İşbirliğinin oluşması için bu 4 unsurun da birlikte çalışma yapması gerekmektedir.
Fiyat odaklı üretim yapmaktan vazgeçen bir ülke olmamız gerekir. Ülkemizde işgücü maliyetini, hammadde ve yarı mamul maliyetini düşüremiyorsak diğer ülkeler ile rekabeti fiyat ile değil de kalite, üretilen üründe özgünlük gibi başka alanlarda yapmamız gerekmektedir. Yani diğer bir deyişle Mavi Okyanus Stratejisi’ni benimsememiz gerekmektedir. Madem ki hammadde, işgücü gibi alanlar rekabetin yoğun bir şekilde yaşandığı kızıl okyanusları oluşturmakta, bizim rekabetin yoğun olduğu bu alanların dışında farklılık yaratarak üretim yapmamız gerekmektedir. Bu da ancak Ar-Ge yatırımlarının arttırılması ile mümkün olacaktır.

KobiEfor: Son olarak dergimiz okurlarına vermek istediğiniz mesajınız nedir?
Nurettin Özdebir: KobiEfor Dergisi, Ankaralı sanayiciler olarak yakından takip ettiğimiz bir yayın. ‘KOBİ’lerin sesi’ diyebileceğimiz bu platform, hem sorunların gündeme taşınması hem çözüm önerilerinin tartışılması açısından önemli bir görevi yerine getiriyor. Ayrıca Türkiye’nin en önemli üretim merkezleri olan OSB’ler konusundaki çalışmaları da takdire değer. Bu vesileyle dergiyi kuran ve bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyor, bundan sonraki yayın hayatında başarılar diliyorum.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.