KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi

Türkiye ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörü: Stratejik ve potansiyel gücüyle parlıyor

KAPAK

Pandemi’de yıldızı parlayan ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörü çok hızlı bir dönüşümden geçiyor.

Pandemi’yle birlikte Türkiye’nin tedarik zincirinde öne çıkması, zorlu koşullara rağmen 2020’yi iyi geçiren ve 2021’den umutlu sektörde yeni fırsatların ve yatırımların önünü açacak. Türkiye doğru hamlelerle potansiyelini değerlendirirse dünyanın ‘Tedarik Zinciri Yönetim Merkez’lerinden biri olabilir.

Dünyada yeni bir dönem, Pandemi (Covid-19 Salgını) ile başladı. Doğal afetler, siber tehditler, finansal krizler küresel çapta çok daha sık ve yoğun şoklara neden oldu ancak Pandemi bunların en şiddetlisi. Bugüne kadar ki tüm krizlerin de ötesinde dünya ticaretine ve üretimine ciddi darbe vuran Pandemi, bilinen tüm dengeleri alt üst ederken kendi açtığı gelecek vizyonunun da balans ayarını yaptı. Pandemi’nin, dünya ekonomisine vurduğu darbenin yansımaları; küresel tedarik zincirinde yaşanan ciddi kırılganlıklar olarak karşımıza çıktı.

Dünya küresel ticaretinin geleceği: 18 trilyon dolar düzeyinde küresel ticaret ve ortalama ürün taşıma mesafelerinin 6500-7000 kilometre arasında olduğu bir dünya düşünüldüğünde 'Lojistik ve Taşımacılık' sektörünün önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Kaldı ki uzmanların 2060’larda 36 trilyon dolar, 2080’lerde 60 trilyon dolar, 2100’lerde de 80 trilyon dolarlık bir hacme yaklaşacağını öngördüğü bu kadar devasa bir küresel ticareti, dünyanın bir noktasından bir noktasına taşımak önemli.

Pandemi’de birçok sektör sönümlenirken sağlık, gıda, kimya ve e-ticaret, perakende sektörleri hızla yükselişe geçti. TÜİK verilerine göre; Türkiye’nin tek kullanımlık tıbbi maske ihracatı 2019’da 1.8 milyon dolarken; 2020’de 123 kat artarak 216 milyon 678 bin 896 dolara çıkarak rekor kırdı. Nitelikleri ve taşınma koşulları nedeniyle soğutma sistemli yeni nesil lojistik teknolojilerine ihtiyaç duyan özel bir taşımacılık gerektiren ‘koronavirüs aşı’ pazarı, Pazar araştırma şirketi Brandessence’e göre 2021’in sonunda 75.75 milyar dolara ulaşacak. Bu sektörlerdeki hızlı yükseliş, ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörünün yükselişinin de kaynağı oldu. Pandemi, uluslararası ve ulusal ticaretin sürdürülebilmesi adına ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörünün hayati önemini bir kez daha gösterdi.

Ülkelerin kendi içlerinde ve uluslararası ticarette; gıda, ilaç, aşı, dezenfektan, kişisel hijyen ürünleri, kolonya, maske, cerrahi maske, önlük, tulum, kişisel koruyucu ekipmanlar, solunum cihazları gibi medikal ürünler ve tıbbi cihazlar en çok talep gören ürünlerin başında yer alıyor. Bütün bu ihtiyaçların yanı sıra iş dünyasındaki hızlı değişimin, uzaktan çalışma modelinin ve dijitalleşmenin yaygınlaşmasının, e-ticaret pazarının hızlı büyümesinin, drone ile hava kargo taşımacılığı, IoT (Nesnelerin İnterneti) ve Yapay Zeka ile lojistik ve taşımacılık süreçlerinin dijitalleşmesi gibi yeni nesil teknolojilerin de ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörüne ciddi yansımaları oldu.

Hızlı dijitalleşme sonucunda, uzmanların önümüzdeki 5 yılda gerçekleşmesini beklediği dijital dönüşüm tüm dünyada Pandemi ile geçen 1 yılda hızla gerçekleşti. E-ticaret ve temassız alışveriş pazarları hızla büyürken Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0, işletmeler için gelecek öngörüsü olmaktan çıktı, ‘bugün ve şimdi’ anlamına geldi. İnsanlık, 1763’te buharlı makinenin bulunuşu ile birlikte başlattığı Sanayi Devrimi’nde yaklaşık 250 yıldır sırtını çevirdiği doğaya yeniden yüzünü döndü. İki yüzyıldan fazladır doğaya verilen zararın telafi edilmesi noktasında hız kazanıldı.

Lojistik ve taşımacılık sektörünü etkileyen Avrupa Yeşil Mutabakatı, getireceği değişiklikler ve ilave maliyetlerin şimdiden düşünülmesi, e-ticaretin yanı sıra e-ihracatın geliştirilmesine de büyük önem verilmesi, temassız taşımacılık, proje taşımacılığı, deniz, hava, kara, demiryolları taşımacılıklarının eş zamanlı ve stratejik biçimde entegrasyonunun sağlanarak lojistik ekosisteminin geliştirilmesi, sürecin hızlı, kaliteli, verimli ve sürdürülebilir yönetilmesi Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli.

Biz de KobiEfor olarak ‘Lojistik ve Taşımacılık 2021’ dosyamızı Kapak dosyasına taşıyarak, Pandemi sürecinin getirdiği risklerin dikkate alınması, fırsatların ise iyi değerlendirilmesi halinde yaşanan krizin Türkiye için fırsata dönüşebileceğini okurlarımızla paylaşmak istedik.

Fırsatlar iyi değerlendirilirse Çin’in yeni İpek Yolu projesi (Bir Kuşak, Bir Yol) düşünüldüğünde, Çin’den Avrupa’ya uzanan yeni ve modern İpek Yolu üzerinde bulunan Türkiye, ekonomisinin dış ticaretteki esnekliği, dünyanın en önemli lojistik ve taşımacılık üslerinden biri olabilme gücü, etkinliği, jeostratejik konumu, hitap ettiği hinterlandı, 'Temassız Ticaret' uygulamaları, limanları, denizyolu, karayolu, demiryolu, havayolu, kargo ve proje taşımacılığındaki gücü ve potansiyeliyle geleceğe göz kırpıyor.

Türkiye’nin ‘Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi’ olma potansiyelini iyi değerlendirmesi halinde Pandemi sonrasında yeniden şekillenecek dünya ekonomisinde söz sahibi olunabileceğine de işaret eden uzmanlar, ‘Lojistik ve Taşımacılık’ sektörünün Türkiye’nin en büyük kabiliyeti olması gerektiğini vurguluyor. Sektörün önü açık. Ancak özellikle Pandemi döneminde hızlanan dijital dönüşüm fırtınasıyla birlikte küresel rekabette öne çıkmak için sektörün dijital teknolojilerdeki gelişimle uyumlu olarak dönüşümünü tamamlaması, Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0’a uyumlanması, hatta Endüstri 6.0, Endüstri 7.0’a bugünden hazırlanmaya başlaması şart.

Gelecek bugüne daha da yakınlaşırken dünya ticaretini artık sürdürülebilir, karbon ayak izi azaltılmış veya sıfırlanmış, yenilenebilir enerji kullanan, çevre dostu, dijital dönüşen, Endüstri 4.0’a uyumlanmış şirketler yönetecek. Küresel düşünüldüğünde; Pandemi sürecinde ve sonrasında işletmelerin ve ülkelerin başarısının sırrı; sürdürülebilir, verimli, kaliteli, hızlı ‘Tedarik Zinciri Yönetimi’nde yatıyor.

‘Risk ve Dirençlilik’
Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company’nin iş ve ekonomi araştırma kolu McKinsey Global Enstitüsü’nün (MGI), küresel çapta 23 endüstride çok çeşitli kriz senaryolarını inceleyerek şokların maliyetlerini ve üretimde olası değişimi ele alan çalışması; ‘Risk, Dirençlilik ve Global Değer Zincirlerini Yeniden Dengelemek’ adlı rapora göre; kurumların tüm risklere karşı dirençliliğini ve karlılığını artırabilmelerinin temel faktörlerinden biri de tedarik ağlarında güçlü bir değer zinciri yaratmak.

Tek bir coğrafyada yoğunlaşan tedarik ağları kriz anlarında darboğazların yaşanmasına neden oluyor. Rapora göre, yıllık 135 milyar dolar değer yaratan 180 ürünün ana tedarikçisi tek bir ülke: Çin. Çok uluslu şirketlerin ise binlerce tedarikçisi olabiliyor ancak tedarik ağlarının iç içe geçmiş olmasından ötürü bunların çoğu görünür değil. Bu ağın ölçeği, karmaşık ve birbirine bağlı yapıları düşünüldüğünde değer zincirlerini yeniden yapılandırmak oldukça zor. Küresel çapta ihraç edilen ürünlerin yüzde 15-25’i (ki bu yıllık 2.9-4.6 trilyon dolar değerinde ticaret demek) gelecek 5 yılda başka ülkelere taşınabilir.

Türkiye, ‘Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi’ olma gücü ve potansiyeline sahip
Türkiye için uluslararası ticarette güçlü fırsatlar ve riskler: Her dört operasyondan birinin yer değiştirme potansiyeli taşıdığı bu dönemde Türkiye de fırsatlar ve risklerle karşı karşıya. McKinsey & Company Türkiye Ülke Direktörü Can Kendi, sanayiden lojistiğe her alanda güçlü bir atılım içerisinde olan Türkiye’nin bu dönüşümde öncü rol alacak şekilde kendini hazırlamasının önemine işaret ediyor: “Bir yandan altyapı, işgücü ve teknoloji alanlarına yatırım yapılırken bir yandan da değişen uluslararası ticaret dinamiklerine uygun uygulamaların hayata geçmesi Türkiye’nin gücüne güç katacaktır.”

Pandemi sürecinde tedarik zincirlerinde başarı, fiyattan çok hıza bağlı. Turizm, ulaşım, restoran, tüketim ürünleri gibi birçok sektör sıkıntı yaşarken e-ticaret, gıda, sağlık, kimya, perakende gibi sektörlerin tedarik zinciri, lojistik ve taşımacılık sektörüyle birlikte çalışmaya devam etti ve birlikte büyüdü. Türkiye bu sınavdan başarıyla geçen ülkelerden biri oldu. Türkiye’de en kritik dönemde bile hemen hemen hiçbir üründe temin sıkıntısı yaşanmazken ABD ve Avrupa’da su, temizlik ürünlerine ulaşamama, sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanamama sorunları yaşandı. Müşteri beklentilerine hızlı yanıt verebilen ve bu konuda kendini geliştiren işletmeler, bu süreçte yarışı önde göğüsleyecek. Lojistik ve taşımacılık tarafında hizmet sağlayıcıların rolü kritik. Uzmanlar bu dönemin yerel ve küresel tedarik zincirlerinin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat olduğuna dikkat çekiyor. Birçok ülke gibi Türkiye’de tüm sektörler için makro ve mikro düzeyde yol haritaları oluşturuyor.

Küresel tedarik zinciri ağlarında yer değiştirmenin ve yeniden yapılanmanın beklendiği bir süreci yaşıyoruz. ‘Tedarik Zinciri Yönetimi’nde Türkiye’nin güçlü bir ekosistemle merkez ülke rolü üstlenmesi; her ürününe ve hizmetine rekabette avantaj ve yüksek katmadeğer kazandıracaktır. Türkiye, fırsat olarak uluslararası ticaret dinamiklerine uygun altyapı, işgücü ve teknoloji uygulamalarıyla doğal olarak sahip olduğu jeostratejik potansiyelini gerçeğe dönüştürebilir.

Türkiye, havayolları sisteminde benzer bir potansiyeli kaldıraç olarak değerlendirmiş ve başarılı olmuştu. ‘Topla-dağıt’ prensibiyle oluşturulan uçuş bağlantıları, ‘HUB’la (Aktarım Merkezi) verimli ve etkin olmayı sağlamış, Türk Hava Yolları (THY) gidilen ülke ve lokasyonlara göre (126 ülke, 316 şehir, 319 havalimanı) dünyanın lider havayolları şirketi olmuştu. Konunun uzmanları Türkiye’nin ‘Tedarik Zinciri Yönetim Merkezi’ olabileceğini söylüyor, bu hedef için hızlıca aksiyon alınması gerektiği konusunda da uyarıda bulunuyorlar.

Küresel Tedarik Zincirindeki Değişim
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), ‘İhracat 2021 Raporu’nda, odak tema; ‘Küresel Tedarik Zincirindeki Değişim.’ TİM Başkanı İsmail Gülle, geçen yıl tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar neticesinde, ithalatçı ülkelerin tedarikte tek kaynağa bağımlılığın olumsuzluklarını tecrübe ettiğini belirterek, şu bilgileri verdi: “Dünya artık tek bir bölgeden, tek bir fabrikadan çıkan ürünlere bağımlı olamayacağının farkında. Tedarik krizinin zirve yaptığı anlarda, ülkemiz alternatif bir güvenilir tedarikçi olarak öne çıktı. Raporumuzda, Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerindeki dönüşüm sürecinde durumunu analiz ettik. Ülkemiz küresel tedarik yapılarındaki değişimden en çok yararlanabilecek ülkeler arasında.”

Türkiye tedarikte Avrupa için en önemli potansiyel ülke: Rapora göre, Türkiye küresel tedarik yapılarındaki değişimden en çok yararlanabilecek ülkeler içinde yer alıyor. Türkiye’nin üretim ve ihracatta alt yapıya ve rekabet avantajlarına sahip olduğu çok sayıda sektörde tedarik değişimlerinin yüksek olması bekleniyor. Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde dönüşüm sürecinde güçlü yönleri; sanayi üretiminde ürün ve sektör çeşitliliği ile gelişmiş yan sanayine sahip olması. Esnek ve hızlı üretim yapısı, yüksek ürün standartları ve standartlarda AB ile uyumu, güçlü lojistik firmalara ve hizmetlere sahip olması, yüksek liman ve taşımacılık kapasitesi (kara-deniz, demir, hava yolları) ile gelişmiş ihracat finansman olanaklarının bulunması.

Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde dönüşüm sürecinde fırsatları; tedarik güvenliği eğilimi kapsamında potansiyel ülke olarak öne çıkması, emisyon sınırlamaları kapsamında gelişen yakından tedarik eğilimi içinde Avrupa pazarına yakınlık avantajı, bölgeselleşme eğilimi içinde Avrupa için en güçlü potansiyel tedarikçi olması, AB pazarı için Gümrük Birliği ile sağlanan vergi avantajıyla yüksek navlun fiyatları karşısında yakından tedarikte Avrupa için en önemli potansiyel ülke olması.

Türkiye için yeni fırsatlara kapı açacak
Modern İpek Yolu projesinde fırsat: Rapora göre; Çin’in esasen Trans Pasifik Ticaret Ortaklığı’na karşı oluşturduğu, Kuşak Yol İnisiyatifi’nde Türkiye’nin coğrafi ve kültürel olarak merkezi bir rolde bulunmasının yanı sıra yumuşak gücünden ve tarihsel derinliğinden kaynaklı olarak geniş bir sahaya etki etmesi bu projedeki ağırlığını daha da yükseltecek.

Afrika’da fırsatlar: Türkiye, 2005’i Afrika Yılı ilan etmesinin ardından bölgeye yönelik istikrarlı bir dış politika uyguluyor. 1 Ocak 2021 itibariyle yürürlüğe giren Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Alanı Anlaşması, Türkiye’nin kıtayla olan istikrarlı ilişkilerine ticari boyutta ivme kazandırabilecek başlıkları içinde barındırıyor. Somali, Tunus, Nijerya, Nijer gibi ülkelerde ilişkilerini güçlendirmesi, Türkiye için Afrika kıtasında yeni çok boyutlu yeni fırsatlara kapı açacak.

LODER: “Türkiye lojistik faaliyetlerinin büyüklüğü yaklaşık 606 milyar TL”
Maltepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölüm Başkanı ve Lojistik Derneği (LODER) Başkanı Prof.Dr.Mehmet Tanyaş, lojistik giderlerinin; Kuzey Amerika’da Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yüzde 10’unu; Avrupa’da yüzde 11’ini, Türkiye’de ise fiziksel ve kurumsal alt yapı eksiklikleri ve bazı düzenlemelerden kaynaklanan verimsizlikler nedeniyle yüzde 12’sini oluşturduğunu anlatıyor. Tanyaş, bu oran içerisindeki yüzde 50’lik payın doğrudan lojistik hizmet sağlayıcı firmaların faaliyetlerinden, geri kalan yüzde 50’lik payın ise ürün ticareti yapan firmaların kendi bünyelerinde gerçekleştirdiği lojistik faaliyetlerden oluştuğunun öngörüldüğünü belirtiyor.

"Lojistik sektörü büyüklüğü 303 milyar TL": Mehmet Tanyaş, şu bilgileri veriyor: “TÜİK tarafından yapılan açıklamaya göre üretim yöntemine göre cari fiyatlarla Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 16.8 artarak 5 trilyon 47 milyar 909 milyon TL oldu. 2019’da 760 milyar dolar olan GSYH, 717 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2020 yılında bir önceki yıla göre mal ve hizmet ithalatı yüzde 7.4 arttı, ihracatı ise yüzde 15.4 azaldı. 2020 yılında kişi başına GSYH cari fiyatlarla 60 bin 537 TL, ABD doları cinsinden 8 bin 599 dolar olarak hesaplandı. Bir önceki yıl 9 bin 127 dolardı. Bu çerçevede Türkiye lojistik faaliyetler büyüklüğünün, yaklaşık 606 milyar TL (GSYH'nin yaklaşık yüzde 12’si) olduğu öngörülmektedir. Bu rakamın yüzde 50’sinin doğrudan lojistik hizmet sağlayıcı firmalar tarafından gerçekleştirildiği varsayımıyla lojistik sektörü büyüklüğünün 303 milyar TL olduğu söylenebilir.”

“Tedarik zincirleri senkronize hale getirilmeli”
“2021 yılı toparlanma yılı olabilir”: Mehmet Tanyaş, 2020’de Covid-19 ile mücadele ederken lojistik faaliyetlerin başarıyla sürdürüldüğünü, sadece ihracat bazında kayıplar, e-ticarette ise adeta patlamalar yaşandığını söylüyor: “Etkin bir aşılama başarılırsa ve önlemler sürdürülürse 2021 yılı bir toparlanma yılı olacaktır. Bu çerçevede yüzde 5’lik bir büyüme öngörülebilir. Tedarik zincirlerinde kamçı etkisi, ancak tedarik zincirleri senkronize hale getirilerek önlenebilir. Hızlı ve doğru bilgi akışı en temel konudur. Tedarik zinciri tarafları işlerin normalleşmesi için hızlı bilgi akışını ve birlikte hareket etmeyi önceden planlamalıdır. Tek merkezli çözümler yeterli olmamaktadır. Bütün paydaşların doğru zamanda, anlık, doğru ve güvenilir bilgiye ulaşarak birlikte hareketinin gerekliliği, gelecekte ülkeler ve firmalar için kaçınılmaz bir gerçek olacaktır.”

Etkin dijitalleşmenin önemi
“Lojistik Sistem Standartları bir an önce oluşturulmalı”: Tanyaş, Pandemi sürecinin; sektöre esneklik, adaptasyon ve dirençlilik kavramlarının önemini ve gerekliliğini çok baskın şekilde ortaya koyduğuna, bunun da ancak etkin bir dijitalleşmeyle gerçekleşebilirliğine dikkat çekiyor: “Dolayısıyla gelecekte dijitalleşmeye dayalı dinamik ve optimum çözümler üretebilen lojistik şirketler tercih edilecektir. Pandemi sonrası bize düşen görev, ülkemiz lojistik sektörünü sürekli değişen koşullara etkin ve verimli bir şekilde uyum sağlaması konusunda hazırlamaktır. Bu da etkin planlamaya dayalı ulusal çapta lojistik master plan, strateji ve eylemleri belirlemekten geçer. Sektörün dört önemli performans göstergesi; süre, maliyet, risk ve emisyondur. Dolayısıyla uzlaşık seçenek çözümler bulmak zorundayız. Ayrıca ‘Lojistik Sistem Standartları’nın bir an önce oluşturulması ve lojistik şirketlerin bu standartlara göre akreditasyonu artık bir zorunluluktur.”

Lojistik ve taşımacılık sektöründe eğilimler ve beklentiler
UTİKAD (Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, “Koronavirüs (COVID-19) salgınının hayatımıza girmesinin ilk gününden bu yana yeni bir düzene uyum sağlamaya çalışıyoruz. Kısıtlamalar, yasaklar, mücadelelerle geçirilen günlerde lojistik akışların devamlılığı için üstün çabalar gösterilerek çalışmalar yapıldı” diyor.

Türkiye taşımacılık sektöründe hem ithalat hem de ihracatta en büyük pay sahibinin denizyolu taşımacılığı olduğuna dikkat çeken Emre Eldener, pandeminin her iki alanda da denizyolu sektöründe düşüş yaşanmasına neden olduğunu söylüyor: "İthalatta bir önceki sene değer bazında yüzde 62.47 oranına sahip olan söz konusu taşımacılık 2020’nin üçüncü çeyreğinde 58.10 oranına geriledi. Ihracatta ise bir önceki sene yüzde 60.82 değere sahipken bu sene yüzde 59.86 oranında gerçekleşti. Türkiye lojistiğinde ikinci sırada havayolu taşımacılığı var. 2020'nin üçüncü çeyreğine kadar olan aralıkta havayolu taşımacılığı ithalatta yüzde 21.22, ihracatta ise yüzde 7.55 pay aldı. Karayolu taşımacılığında ise ithalat yüzde 19.60’a gerilerken ihracatta artış yaşandı. Ihracat değer bazında geçen sene yüzde 30.36 iken 2020’de 31.79’a yükseldi. Benzer oranda yükseklik demiryolu taşımacılığında kendini gösterdi. 2013’ten bu yana en yüksek rekora imza atan demiryolu taşımacılığının aldığı pay ise ithalatta yüzde 1.07, ihracatta yüzde 0.80 olarak gerçekleşti. Türkiye’nin ihracatında Almanya yüzde 9.53 oranıyla ilk sırada yer aldı. Onu yüzde 6.38 ile Birleşik Krallık ve yüzde 6.11 pay ile ABD takip etti. Ithalat sıralamasında ise ilk ülke Çin oldu. Türkiye’nin Çin’den ithalatındaki pay 10.49 olurken onu yüzde 9.42 ile Almanya ve yüzde 8.22 ile Rusya Federasyonu izledi.”
Kaynak: https://www.utikad.org.tr/images/HizmetRapor/utikadlojistiksektoruraporu2020-53923.pdf

Sektörün geleceği: Eldener, sektörün 2021 yılına ilişkin öngörülerini de paylaşıyor: “Dünyada ve ülkemizde belirsizlikler hakimken 2021 yılı için hedeflerimizi tahminler üzerinden yapabiliriz. 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda bahsedildiği üzere lojistik altyapısı ve hizmet sunumu gelişmiş ülkelerin ticaret faaliyetlerinin daha etkili ve verimli olduğu görülmektedir. Eylül’de açıklanan Orta Vadeli Program’a (2021-2023) göre; program dönemi boyunca üretimde ithalata bağımlılığı azaltıcı, yerli üreticileri kamu alımlarında önleyici tedbirler ve yatırımlar ile ihracat odaklı üretimin artırılması ile güçlü ve istikrarlı büyüme hedeflenmektedir. Ayrıca Orta Vadeli Program’da e-ticaretin perakende ticaret içindeki payında ilk on ülke arasına girmek için tüketici ve üretici tarafında e-ticaret kullanımının yaygınlaştırılacağı belirtilmektedir.”

Salgından çıkarılması gereken ders: Emre Eldener, Covid-19 salgınının üretim yapanlar için hammadde ve yarı mamul tedarikinin önemini vurguladığı gibi pazar çeşitliliği avantajlarının altını çizmiş olduğunu ifade ediyor: “Covid-19 salgını sebebiyle Uzakdoğu’dan hammadde tedariki yapamayan üreticiler üretim yapamadılar. Gerek hammadde ve yarı mamul üreticilerinin üretim yapamayacak hale gelmeleri ve gerekse taşımacılığın yapılamaması sebebiyle girdi ürünlerin ulaştırılamaması bu durumda etkili oldu. Salgının merkezinin Çin’den Batı ülkelerine kayması ile birlikte bu sefer Batı ülkelerinin aldıkları önlemler sebebiyle üreticiler bu pazarlara erişmekte sorunlar yaşadılar. Hem tedarikçilerin hem de pazarların çeşitliliği ile tedarik zincirinde muhtemel bir aksama yaşansa bile üreticiler hem üretmeye hem de satmaya devam edebilecektir. Belki de üretim sektörü ve tedarik zinciri yöneticilerinin salgından çıkarması gereken önemli derslerden birisi de budur.”

Emre Eldener, UTİKAD tarafından 2019’dan bu yana hazırlanan ‘Lojistik Sektöründe Eğilimler ve Beklentiler Araştırması’na da değiniyor: "Araştırma sonuçları sürdürülebilir/yeşil projelere yatırımın; geçen yıl olduğu gibi bu yıl da gündemde olmadığını gösteriyor (yüzde 57). Detaylı bir değerlendirme yapıldığında şu sonuçlar ortaya çıkıyor: Lojistik sektöründe faaliyet gösteren işletmeler sürdürülebilirliği çoğunlukla şirket politikası haline getirdi (yüzde 70). Personel farkındalık eğitimleri geçtiğimiz yıla oranla yüzde 15 azalarak yüzde 56’ya geriledi. İşletmelerin yüzde 41’i sürdürülebilirlik konusundaki ulusal ve uluslararası gelişmeleri aktif olarak takip ettiğini belirtti. Enerji, su ve atık yönetimi süreçlerinin iyileştirilmesi konularında girişimleri olan işletmelerin oranı yüzde 37 iken karbon ayak izi ölçümü konusuna her dört işletmeden birinin ilgi duyduğu ortaya çıktı.”
UTİKAD ve Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Lojistik Yönetimi Bölüm Başkanı Prof.Dr. Okan Tuna ve ekibinin işbirliği ile hazırlanan ‘Lojistik Sektöründe Eğilimler ve Beklentiler Araştırması 2020’ye göre;

2020 yılının eğilimleri
• Sektör için 2020 yılı istikrarlı geçti ve işletmeler 2021’den ümitli.
• Lojistik işletmelerinin yüzde 46’sı, 2020’de iş hacimlerinin arttığını belirtti. İşlerinde olumsuz geri bildirimde bulunanların oranı da yüzde 25. Araştırmaya katılan işletmelerin hiçbirinin ‘çok olumsuz’ değerlendirmesinde bulunmaması sektörün 2021 yılı için pozitif sinyaller veriyor.
• Müşterilerin lojistik sektörüne olan güven düzeyi geçtiğimiz yıla göre artış gösterdi (2020 Güven düzeyi yüzde 46 Orta, yüzde 41 Yüksek, yüzde 9 Düşük, yüzde 2 Çok düşük, yüzde 2 Çok yüksek).
• 2020'de firmalar fiyat seviyeleri (yüzde 83) ve hizmet hızı (yüzde 42) konularında rekabetçi olmaya çalıştı. Firmalar en çok fiyat odaklı rekabet (yüzde 72) ve stratejik plan eksikliği (yüzde 57) konularında sorunlarla karşılaştı.
• Geçtiğimiz yıla benzer şekilde E-ticaret/perakende sektörü 2020'de en çok fırsat sunan sektör oldu (yüzde 68 Çok yüksek + yüzde 24 Yüksek).
• Geçen yıldan farklı olarak katılımcıların yarısından fazlası, hizmet ağını genişletme ve yeni müşteri kazanma stratejilerine önem verdi. Dijitalleşme stratejisi firmaların gündeminde değil.
• Eğitime ayrılan bütçe yüzde 61 ile aynı kaldı.
• COVID-19 en çok lojistik süreçlerin yönetimi (yüzde 48) ve insan kaynakları yönetimi (yüzde 48) konularında etki gösterdi. Firmalar yaşanan sorunlar ile teknolojik altyapı (yüzde 76) ve güçlü müşteri ilişkileri (yüzde 61) yönleri ile başa çıkmaya çalıştı.
• Birçok işletme uzaktan çalışma (yüzde 54) ve çalışma saatlerinin azaltılması (yüzde 37) gibi önlemler aldı.

2021 ilk yarısının beklentileri
• Lojistik sektörü, Türkiye’nin makroekonomik hedeflerinin gerçekleşmesi konusunda kararsız (Güven düzeyi yüzde 54 Orta, yüzde 30 Düşük, yüzde 9 Yüksek).
• Sektör büyüme (yüzde 43 büyüyecek-yüzde 46 değişmeyecek) ve yabancı sermaye (yüzde 31 artacak) konularına 2019'a göre daha iyimser bakıyor.
• Gelecek altı aylık dönemde katılımcıların yüzde 70’i yatırım planlıyor. Teknoloji ve insan kaynakları konuları yatırım yapılması planlanan en önemli alanlar olarak öne çıkıyor.
• Sektör, yeni personel istihdam etme konusunda istekli (yüzde 74).
• Sürdürülebilir/yeşil projelere yatırım bu yıl da gündemde değil (yüzde 57).
• Vergi düzenlemeleri / finansal teşvik konuları (yüzde 76) ve gerekli mevzuat değişiklikleri (yüzde 67) sürdürülebilirlik adına ele alınması gereken konular olarak öne çıkıyor.
• Buna bağlı olarak kamudan, mevzuat düzenlemeleri beklentisi (yüzde 74) devam ediyor.
• Üniversite-sanayi işbirliği kapsamında proje yapılması düşünülmüyor (yüzde 66).
• Dijitalleşme açısından bakıldığında gelecek 5 yıllık süreçte Robotik ve Otomasyon sistemleri (yüzde 74) ve Büyük Veri Analizi (yüzde 67) konularının sektöre olan etkilerinin en fazla olması bekleniyor.

Güven ortamı: Pandemi ile beraber e-ticaret sektöründeki yoğun talep artışı, lojistik sektörüne olan talebi olumlu yönde etkiledi (yüzde 46 olumlu ve çok olumlu). Türkiye’nin makro ekonomik hedeflerinin gerçekleşmesine yönelik güven düzeylerinin ihtiyatlı bir değerlendirme içerdiği gözleniyor (yüzde 84 orta ve düşük). Sektör, müşterilerine yansıttığı ‘güven algısı’ kapsamında yükselişte (yüzde 41 yüksek).

Lojistik Ekosistemi: Katılımcıların yüzde 72’si lojistik sektörünün karşılaştığı temel sorunu ‘fiyat odaklı rekabet’ olarak belirtti. Türkiye’de lojistik sektörü ‘fiyat’ konusunda çok büyük bir rekabetle karşı karşıya. Bu durum, özellikle küçük ve orta boylu işletmelerin (KOBİ’lerin) sektörde sürdürülebilirliği konusunda önemli sorunlar ortaya çıkarabilmekte. Geçen yıldan farklı olarak katılımcıların yarısından fazlası, hizmet ağını genişletme ve yeni müşteriler kazanırken mevcut müşterileri korumaya yöneldi. Sektörün iş hacminin 2020’de artması, geçen yıl gözlemlenen ‘yeni müşteri kazanma’ odağının ‘hizmet ağını genişletme’ olarak değişmesini sağladı. Katılımcıların yeni müşteri kazanımında en önemli faktör olarak yine, geçen yıldan da yüksek bir oranla ‘müşteri ilişkileri (yüzde 81)’ ön plana çıkmakta.  Sektörde, müşteri kazanmada diğer faktörlerle karşılaştırıldığında ‘rekabetçi fiyatlar en az rolü oynuyor (yüzde 44).

Finansman ve yatırım: Sektör önümüzdeki altı aylık dönemde büyüme beklentisi içerisinde. Yatırımlar çoğunlukla teknoloji ve altyapı odaklı planlanıyor. 2021'in ilk yarısında katılımcıların yüzde 46’sı sektörün finansal hacminde önemli bir değişiklik beklemezken yüzde 43’ü büyüme beklentisi içerisinde. Her 10 kişiden 1'isi altı aylık süreçte lojistik sektöründe küçülme bekliyor. Katılımcıların yüzde 70’i lojistik sektörüne olan yabancı yatırımcıların ilgisinin artacağını veya aynı seviyede kalacağını ve altı aylık süreçte yatırım planladığını belirtti. Yatırım planlamalarında çoğunlukla ‘Teknoloji (yüzde 59)’, ‘İnsan Kaynakları (yüzde 35)’ ve ‘Altyapı (yüzde 26)’ konuları öne çıkıyor.

İnsan Kaynakları: Lojistik sektöründe istihdam artışı bekleniyor. Eğitime ayrılan bütçeler nispeten aynı kaldı. 2020'de işletmelerin yüzde 44’ü beyaz yakalı çalışan sayısında, yüzde 28’i ise mavi yakalı çalışan sayısında artışa gitti, çoğunluğun çalışan sayılarında önemli bir değişim olmadı.

Dijitalleşme ve Endüstri 4.0: Katılımcılar, yatırım yaptığı alandan bağımsız olarak, “Önümüzdeki 5 yılda lojistik sektörüne etkisinin daha fazla olacağını düşündüğünüz teknolojik gelişmeler nelerdir?” sorusuna ağırlıklı olarak “Büyük Veri Analizi” ve “Robotik ve Otomasyon Sistemleri” cevaplarını verdi. Katılımcılar, önümüzdeki 5 yıl için “Otomasyon ve Robot Teknolojileri ile verimlilik artışı olacak (yüzde 83)” öngörüsünde hemfikir.

Kamu ilişkileri: Geçen yıldan farklı olarak ‘altyapı sorunları (yüzde 48)’ kamunun çözmesi beklenen sorunlarda ön sıralarda. Sebebi; mevcut altyapılardan, Covid-19 ile ortaya çıkan sorunlara üretilen çözümlerin uygulanmasında ve özellikle e-ticaret kanalında artan talebin karşılanmasında yeterli verimin alınamaması.

Covid-19: 2020’ye damgasını vuran koronavirüs pandemisinin olumsuz etkilerinin hissedildiği sektörlerin başında küresel lojistik sektörü geliyor. Salgın işletmelerde en çok ‘Lojistik Süreç Yönetimi (yüzde 48)’, ‘İnsan Kaynakları Yönetimi (yüzde 48)’, ‘Müşteri İlişkileri (yüzde 46)’ ve ‘Pazarlama Faaliyetleri (yüzde 46)’ konularında etki gösterdi.  Salgının sektöre yönelik talebe etkisinin yüksek olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 35. Covid-19 salgınının etkilerini azaltmak anlamında işletmeler sahip oldukları ‘Güçlü Teknolojik Altyapı (yüzde 76)’, ‘Güçlü Finansal Yapı (yüzde 61)’ ve ‘Müşteri İlişkileri (yüzde 61)’ konularının en büyük katkıyı sağladığını belirtti.

KARAYOLU TAŞIMACILIĞI
UND: “Temassız Ticaret uygulamasının hayata geçirilmesini sağladık”
UND (Uluslararası Nakliyeciler Derneği) İcra Kurulu Başkanı Alper Özel, 2020’de Türk plakalı araçlar ile gerçekleştirilen toplam karayolu ihracatımızda önceki yıla göre yüzde 6 oranında azalma kaydedildiğini paylaştı: “Bu düşüşün önemli bir bölümü, Mart-Nisan döneminde batı ve doğu sınır kapılarımızda zorunlu olarak devreye alınan karantina kısıtlamalarının yarattığı sefer kayıplarından kaynaklandı. Ancak Avrupa ülkeleri özelinde ihracat taşımalarımız geçen yıl ile aynı seviyelerde kaldı, çünkü UND olarak, Ticaret Bakanlığımızın yoğun desteğiyle, sınırlarımızdan yük akışlarının kesilmemesi için hem Kapıkule sınır kapımızda, hem de güneyde, Habur’da ‘Temassız Ticaret’ uygulamasının hayata geçirilmesini sağladık. Bu yenilikçi uygulama sayesinde Türk sürücüler ve yabancı sürücüler, sınırlarımızdan içeri girmeksizin araç veya yük değişimi yapabildi, taşımalar kesintisiz devam ettirilebildi.”

Alper Özel, Rusya-Orta Asya tarafında da kapanan sınır kapılarıyla eksilen güzergah alternatifleri, transit taşımalarda uygulanan mevcut ücret ve kotalar, pandeminin getirdiği ilave kısıtlama ve kontrollerle yaşanan kayıplar da eklendiğinde; 2020’de yurtdışına yönelik karayolu ihracat taşımalarımız durmasa da yine güçlüklerle mücadele etmek zorunda kaldığını söylüyor.  Özel, Türkiye’den yurtdışına yapılan taşımaların 1.219.658 seferlik bölümünü Türk araçları, 373.020 seferinin ise yabancı ülke plakalı araçlar tarafından gerçekleştirildiğini aktarıyor: “Türk araçları geçen yıla oranla 80 bin sefer kaybetti. Yabancı araçlar ise önceki yıla göre 3.665 adet daha fazla taşıma yaptı. 2020’de Türk araçlarının Doğu sınır kapılarımızdan Orta Asya pazarlarına ihracat yüklü taşıma sayısı yüzde 10 düşerken, yabancı plakalı araçların taşımaları yüzde 18 arttı. Ocak-Mart 2021 döneminde; Türkiye’den yapılan toplam ihracat taşıma sayıları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 12 arttı, toplam ithal taşıma sayısı ise yüzde 18 arttı.”

“Türkiye’nin uluslararası tedarik zincirlerindeki rolü artıyor”: Alper Özel, pandemide çoğu sektörde faaliyetler durma noktasına gelirken; lojistik sektöründe faaliyetlerin artarak devam ettiğine dikkat çekiyor: “Değişen uluslararası tedarik zincirlerinde Türkiye’nin rolü pandemiyle beraber artıyor; bu durum ihracatımızdaki artışlara, dolayısıyla sınır ötesi yük taşımalarımıza da yansıyor.  Sektör bu şekilde canlılığını korurken; sektöre yeni girişlerde de geçen yıldan bu yana artış olduğu, yetki belgesi alan firma sayısının 400 civarında arttığı görülüyor” diyor.

“Sektörü yeni yatırımlara teşvik edecek finansal desteklere ihtiyaç çok”: Özel, Türkiye yük pazarından faydalanarak kendi ülkelerine veya diğer ülkelere taşıma yapan yabancı ülke taşımacılarının da faaliyetlerini artırdıklarını, üstelik kota, vize, işgücü ve yatırım maliyetleri gibi unsurlarda ülkemizde kayıtlı taşımacılara karşı ciddi rekabet avantajlarına sahip olduklarını kaydediyor. Özel, lojistik sektöründe mevzuat ve sınır işlemleri bağlamında bazı iyileştirme ve kolaylaştırmaların yanında sektörü yeni yatırımlara teşvik edecek finansal desteklere çok fazla ihtiyaç bulunduğuna işaret ediyor: "Tamamen lojistik sektörüne yönelik finansal destek mekanizmaları, vergi ve SGK prim ödeme sürelerinin faizsiz ertelenmesi, mevcut banka kredi geri ödemelerinin ertelenmesi, uygun koşullarda kamu bankalarından yeni kredi imkanlarının sağlanması, sektördeki mükelleflerin faaliyetlerini devam ettirmesi için en temel iktisadi kıymet olan çekici ve treyler alımlarında vergi yükünün kaldırılması, hizmet ihracat sektörüne ilave teşvik sağlanması, lojistik sektörümüzün potansiyelini gerçekleştirmesinin önünü açacaktır.”

AB ülkelerinin Türk taşımacılara uyguladıkları ayrımcı transit kısıtlamaları, Orta Asya ile gelişen siyasi ve ekonomik ilişkiler çerçevesinde dış ticaretimizin gelişmesini kısıtlayan lojistik engeller, sınır Kapılarındaki beklemeler, sürücü vizeleri gibi konuların da sektör açısından kritik öneme sahip olduğunun altını çizen Özel, Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi müzakerelerinin halen AB tarafının ileri sürdüğü siyasi gerekçelerle ertelendiğini anımsatıyor. Pandemide ‘Yeşil Hatlar (Hızlı Sınır Geçişi)’ ilkeleriyle görüldüğü üzere, AB Komisyonu ‘tedarik zincirlerinde kopmaları engellemek’ adına, Türkiye-AB Gümrük Birliği sahası içinde serbest dolaşımda olan malları taşıyan araçları da ‘malların serbest dolaşımı’ çerçevesinde değerlendirdiğini anımsatan Özel, Türkiye ile AB arasındaki ‘tarife dışı-transit kısıtlamalarının (transit kotası, transit ücretleri vb.)’  erken uygulanabilecek bir formülle acilen çözülmesinin  Avrupa tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliği, özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma sürecinin etkinliği açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.

Özel, Türk araçlarının Macaristan üzerinden transit geçişlerinden alınan ücretin, 2017’deki AB Adalet Divanı kararı ile gümrük birliğine aykırı bulunarak kaldırıldığını, 27 AB Üye Ülkesi'ni bağlayıcı olan bu kararın, halen sadece Türk taşımacılardan transit geçiş ücreti alan Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’da da uygulanması için bu ülkelerin gerekli adımları atmasının sağlanması gerektiğini ifade ediyor.

Özel, ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz Avrupa’ya yönelik dış ticaretimizi taşıyan profesyonel sürücülerimizin, uzun yıllardır vize temininde ciddi sorunlar yaşadığını ancak pandemide ‘acil ve öncelikli meslek kategorisinde’ tanımlanarak sınır geçişlerinde kolaylıklar tanınsa da yine de vize alımı ve süresi yurtdışındayken biten vizelerini uzatmakta ciddi güçlükler yaşadığını aktarıyor: “Profesyonel tır sürücülerimizin Türkiye-AB arasında geçerli hukuk kuralları ve diğer uluslararası kurallar gereğince ‘hizmet sağlayıcı statüsü’nde, benzer meslek gruplarına tanınan vize muafiyetinden faydalanabilmeleri, bu sağlanana dek ise yılın başında yenilenen Schengen kurallarına göre en az 1 yıl geçerli ve çok girişli sürücü vizelerinin düzenlenmesi gerekiyor. Ancak önceden vize almış ve uygun kullanmış tır sürücülerimize dahi hala kısa süreli vizeler veriliyor, üstelik 6 aylık vizeleri olsa dahi en fazla 90 günlük kalış süresine müsaade ediliyor. UND olarak Türkiye-AB arasında gelişen yeni diyalog ortamının, bu soruna kalıcı çözüm bulunmasını ümit ediyoruz.”

“Karayolu taşımacılığı, ticaretin de ekonominin de sigortasıdır”: Türk ihracatçısının en büyük destekçisinin uluslararası karayolu taşımacıları olduğunu da vurgulayan Özel, “Ülkemiz ticaretinin gelişmesinde en büyük desteği veren nakliyecilerimiz, ihracatçılarımızın yüklerinin en hızlı şekilde yerine ulaşması ve markalarımızın rekabetçiliğinin artması için büyük bir özveri ile çalışmaktadır. Bunun için zor şartlarda da olsa yatırımlarına devam eden istihdamını koruyan sektörümüz ekonomi için can suyu oldular. Pandemi döneminin kahramanı karayolu taşımacılarımız ve sürücülerimizdi. Her şeyin durduğu bir dönemde onlar yollardaydı. Bugün ekonomide hareketlilik varsa, firmalar üretim, satış faaliyetlerine devam ediyorsa karayolu taşımacılık sektöründen aldıkları destek sayesindedir. Ticaret sıkıştığında, tedarik zinciri koptuğunda imdada yetişen karayolu taşımacıları olmuştur. Bu sektör ticaretin de ekonominin de sigortasıdır.”

Dijital dönüşümün önemi: Alper Özel, lojistik sektörünün dijital dönüşümünü en hızlı gerçekleştiren sektör olduğunu, nakliye ve depolama operasyonlarının verimliliğini artıran teknolojilere yatırım yaparak kendini geleceğe bugünden hazırladığını vurguluyor.

DENİZYOLU / SUYOLU TAŞIMACILIĞI
Büyük ölçüde ihraç ve ithal edilen malların taşınmasında kullanılan denizyolu taşımacılığında dış ticaretin yanında kabotaj ve transit amaçlı taşımacılık ile limanlarda elleçlenen yük miktarı da genel itibarıyla artmaya devam ediyor.

“Deniz taşımacılığının stratejik önemi sürecek”
DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, Kovid-19 küresel salgınına rağmen denizyolu taşımacılığının ve limanların başarılı bir sınav verdiğini belirterek, 2021’de de küresel denizcilik sektörünün stratejik önemini koruyacağını, pandeminin küresel ekonomide yarattığı sıkıntılara rağmen Türk limanlarının 2020’yi çok az kayıpla kapatacağını kaydetti.

Kuşak ve Yol Projesi: Öztürk, Çin’in yeni yılda dünya ekonomisinin lokomotifi olmaya devam edeceğini, İzmir Limanları’nın, Uzakdoğu’yu denizyolu ve demiryolu ile Avrupa’ya bağlayan Kuşak ve Yol Projesi’nde konumlanmasını sağlayacak yatırımların 2021’de hızlandırılması gerektiğini dile getirdi: “Kuzey Ege Çandarlı Limanı Projesi, konteyner limanının yanında gemi bakım-onarım üssü, tedarik merkezi, gemi akaryakıt ikmal istasyonu ve üretim bölgelerinin yer aldığı serbest bölge konseptiyle tasarlanmalıdır. Ülkemizin vizyon projesi Çandarlı, Güneydoğu Avrupa ve Karadeniz bağlantıları ile Kuşak ve Yol Projesi’nde önemli bir aktarma merkezi olacaktır.”

Öztürk, TCDD İzmir Alsancak Limanı’nın suyolunun derinleştirme çalışmaları ve İzmir Körfezi Tarama Projesi ile İzmir’in liman ve deniz şehri kimliğinin güçleneceğini anlattı: “Kemalpaşa lojistik merkezinin tamamlanarak işletmeye açılması, denizyolu-demiryolu ve karayolunu entegre ederek Ege Bölgesi’nin lojistik aktarma merkezi olma kabiliyetini artıracaktır. Lojistik performansımızda artış ülkemiz ihracatına rekabet gücü kazandıracağı gibi yeni uluslararası yatırım çekmemizi de sağlayacaktır. Ticaret savaşları ve pandeminin dünya ticaretindeki bölgeselleşme eğilimini güçlendirmesi doğrultusunda bölgesel denizyolu taşımacılığımızı geliştirmeliyiz. Hem bölgemizdeki ticareti artırmak hem kabotaj hattında yük taşımacılığını geliştirmek için Türk bayraklı gemi filomuzu büyütmeliyiz.”
Pandemi nedeniyle turizmde 2020’nin kayıp yıl olduğunu söyleyen Öztürk, buna rağmen deniz turizmi sektörünün ‘Mavi Yolculuk’ konseptiyle insanların izole tatil taleplerine yenilikçi çözümler sunabildiğini ifade etti.

Türkiye’de 2021’de 4 liman özelleştirilecek
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, 2020 Yılı Faaliyet Raporu’na göre; bu yıl 13 hidroelektrik santralı ile birçok liman ve doğalgaz üretim santralı özelleştirilecek. Raporda, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi’ne ilişkin de şu limanların özelleştirilmesine dair süreçlerin devam ettiği belirtildi:

Güllük Yat Limanı Projesi: Limanın 45 yıllığına işletme hakkının verilmesi yöntemiyle özelleştirilmesine ilişkin ihale süreci başlatıldı ve nihai pazarlık görüşmeleri 24 Kasım 2020’de gerçekleştirildi. İhale sonucuna ilişkin onay süreci devam ediyor.
Taşucu Limanı ve Liman Geri Sahası ile Fenerbahçe-Kalamış Yat Limanı'nın özelleştirmesinin 2021’de tamamlanması planlanıyor.
Çanakkale Gökçeada Kuzu Limanı'nın 36 yıl süre ve işletme hakkının verilmesi yöntemi ile özelleştirilmesine yönelik hazırlık süreci devam ediyor, özelleştirme işlemlerinin 2021’de tamamlanması hedefleniyor.

KARGO TAŞIMACILIĞI
KARİD: “E-ticaret, kargo, kurye ve lojistikte işlem hacmini 2 katına çıkardı”
Türkiye Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmecileri Derneği (KARİD) Yönetim Kurulu Başkanı Aslan Kut, Pandemi’nin başından itibaren kargo sektörünün insanların ihtiyaçlarına erişimini sağlamak için hayati bir görev üstlendiğinin altını çiziyor: “Tüm sektör çalışanlarımız önlemlerini alarak büyük bir özveriyle kesintisiz hizmet sunmak için çalışmalarına devam ediyor. E-ticaret gönderilerindeki artışın işlem hacimlerini 2 katına çıkardığını söyleyebiliriz.”
Aslan Kut, “Türkiye’de kargo sektörünün yüzde 90’lık kısmını oluşturan üyelerimiz 19 kargo firmasında 130 bin kişi istihdam ediliyor. Son dönemde artan kargo hacmine paralel yaklaşık 20 bin ek istihdam sağlandı. Ayrıca girişimci kurye vb. uygulamalarla 5 bin dolayında kişi sisteme dahil oldu. Önümüzdeki dönemde bu sayının katlanarak artacağını düşünüyoruz” diyor.

Yakın zamanda esnaf ve ev kadınları da sisteme dahil olacak: Aslan Kut, dünyada ve Türkiye’de e-ticaret pazarı hızla büyürken bunun kargo taşımacılığına etkilerini şu sözlerle aktarıyor: “Alternatif teslimat yöntemleri üzerine çalışmalarımız devam ediyor. Akaryakıt istasyonları, mahallemizdeki esnaf, emanet kasaları vb. noktalarda pilot uygulamalar yapılıyor. Yakın zamanda ev kadınlarını sisteme dahil etmeyi planlıyoruz. Konutların yoğun olduğu bölgelerde ev kadınlarının emanetçi olarak kargoları teslim alacağı bir kurgu üzerinde çalışıyoruz. Hem kadınların ev ekonomisine katkı sağlamasına hem de teslimat süreçlerini rahatlatmaya yönelik bu uygulama için mevzuatta bazı değişiklikler yapılması gerekiyor. Görüşmelerimizi sürdürüyoruz, gerekli yasal zeminin oluşturulacağından umutluyuz.”

Kargo, kurye, lojistik; gelişime çok açık, potansiyeli yüksek bir iş: Aslan Kut, “Sektör olarak teknolojik gelişim ve değişime bağlı olarak sürekli kendimizi yenilemeli, geliştirmeli ve tüm müşterilerimize değişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek hizmet sunabilecek noktaya gelmeliyiz. Gelişime çok açık ve potansiyeli yüksek olan bir iş yapıyoruz. Bu nedenle teknoloji odaklı yatırımlarla sektörümüzü önümüzdeki yıllarda çok daha ileriye taşıyacağımızı düşünüyorum” diye konuşuyor.

Sektörün teknolojik yatırımlarda destek talebi: Aslan Kut, sektörün kamu hizmeti verdiğini ve stratejik öneminin çok yüksek olduğu gerçeğini yıllardır dile getirdiklerini ve bugün bunun daha iyi anlaşıldığını ifade ediyor: “Önümüzdeki dönemde, posta sektörünün serbest rekabete kavuşturulması, dijital dönüşüm konusunda gerekli mevzuatların yeniden düzenlenmesi, teknolojik yatırımların gerçekleştirilebilmesi için sektöre bir kısım muafiyetlerin sağlanması ve teşvik edilmesi çok önem arz etmektedir. Sektör bu yönüyle desteklendiğinde; hem istihdama yüksek düzeyde bir imkan sağlanacak hem de global markaların ülkemizde gelişmesine yol açılmış olacaktır.”

HAVAYOLU TAŞIMACILIĞI
Havayolu taşımacılığı sektörün serbestleştirilmesi ve kamunun büyük alt yapı yatırımlarıyla devamlı  büyüyor.  Havayolu taşımacılığında genellikle çabuk bozulabilen, değeri yüksek, hızlı ve güvenli taşınması gereken ürünler tercih ediliyor. Daha yüksek maliyetli olsa da oldukça hızlı ve güvenli.
Dünyada önemi giderek daha kritik bir konuma gelen hava kargo taşımacılığı ise dünya ticaretinin hacimsel anlamda sadece yüzde 1'ini, değer olarak ise en az yüzde 35’ini oluşturan çok önemli bir taşıma yöntemi. Global hava kargo sektörü içinde ağırlığını hissettiren e-ticaret talepleriyle birlikte, ürünlerin kapıdan kapıya hızlı teslimatı yeni ve sürekli iş olanakları için önemli pencereler açıyor. Hava kargo taşımacılığı, ülkelerin ihracatının en önemli paydaşlarından biri olma yolunda.

Bayrak taşıyıcı Turkish Cargo, Türkiye’nin ihracatına değer katıyor
Dünyanın en güçlü uluslararası kargo uçuş ağına sahip olan ve kıtalararasında ticaret köprüleri kuran Turkish Cargo, bu gücüyle Türkiye’nin ihracatına büyük katkı sağlıyor. Bayrak taşıyıcı hava kargo şirketi Anadolu’nun dört bir yanında, bin bir emekle üretilen ürünleri dünyada 100’den fazla ülke ve 300’den fazla noktaya ulaştırıyor.

Pandemide ticari ürünlerin yanı sıra dünyanın ihtiyaç duyduğu tüm medikal ekipmanları, ilaçları ve aşıları özenle taşıyan Turkish Cargo ortaya koyduğu başarılı performansla Türkiye’nin toplam ihracatında önemli bir paya sahip oldu. Hava kargo markası, TİM işbirliğinde Türkiye’nin ihracat seferberliğine desteğini bu zor dönemde de sürdürdü. TİM ve Turkish Cargo arasında Aralık 2020’de yapılan anlaşmayla, Türk ihraçatçısı açısından stratejik öneme sahip 28 destinasyon için 50 bin tonluk ek kapasite ve yüzde 30’a varan indirimler yapılarak, Türkiye’nin ihracat seferberliğine ciddi katkılar sağlandı. Kampanyanın sadece Aralık ayı raporlarına göre ihracat pazarının ilgili hatlarında taşınan kargo miktarında yüzde 47 gibi planlananın çok üzerinde bir büyüme gerçekleşirken, 400 milyon dolara yakın tutarda yüksek katma değerli ürün ihracatı gerçekleştirildi.

Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı İlker Aycı; ““Bayrak taşıyıcı marka olarak, ülkemizin ihracatına destek olmayı sürdürüyor ve TİM ile değerli işbirliklerimize devam ediyoruz. Geçtiğimiz üç yılda Turkish Cargo’nun ihracatçılara özel çözümleriyle hava kargo ile ihraç edilen çeşitli ürün gruplarında (yaş meyve, su ürünleri, tekstil, otomotiv ürünleri, ilaç gibi) yüzde 40’lardan yüzde 105’lere varan ihracat artışları sağlandı. Yani hava kargo taşımacılığı ekonomik anlamda ülkemize ciddi şekilde katma değer sağlıyor, örneğin; diğer taşıma modlarında yer alan ortalama ürün değerine göre, hava kargo taşımalarında 50 kat daha değerli ürünler yer alıyor. Katmadeğeri çok yüksek olan bu önemli pazarda, dünyanın en geniş uçuş ağına sahip markası olarak, ihracatçılarımızın lojistik çözümlerinin önemli bir parçası oluyor, bu değerli misyonun bilinci ve motivasyonuyla müşteri odaklı hizmet kalitemizi her geçen gün geliştiriyoruz” dedi.

IATA: “Havacılıkta 2021 beklentilerden kötü olacak”
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (International Air Transport Association-IATA), bugüne kadar yapılan rezervasyonlara ilişkin verilerin, havacılık endüstrisi için 2021 yılının ‘beklentilerden kötü’ geçeceğini gösterdiği uyarısını yaptı. Endüstrinin nakitlerini, önceden öngörülenden daha fazla kullanmak zorunda kalacağına dikkat çekilen IATA açıklamasına göre veriler, 2021’de ‘ücretli yolcu-kilometre’nin (revenue passenger kilometers-RPK), geçen yıla göre yüzde 62 ile 67 arasında düşeceğini gösteriyor.

IATA ayrıca, Nisan’dan itibaren ‘Covid-19 uçuş seyahat kartı’ üretmeye başlayacağını belirterek, hükümetlere de, dijital aşı sertifikasyonu sistemi kurmaları çağrısı yaptı. IATA açıklamasına göre; 2021’de 2019’daki düzeylerinin yüzde 50'sine ulaşılabilecek, ancak bu düzeye ulaşmak dahi oldukça zor olacak. Açıklamada altı çizilen en kötü senaryoya göre, 2021’de geçen yıla göre yalnızca yüzde 13 artışla 2019 düzeylerinin yüzde 38’ine ulaşılabilecek.
IATA Genel Direktörü Alexandre de Juniac, “Yakın zaman için Covid-19'un olmadığı bir dünyayı öngörenin olduğunu sanmıyorum; hatta, bu yılın içinde” dedi.

DEMİRYOLU TAŞIMACILIĞI
TCDD Taşımacılık A.Ş. Genel Müdürü Hasan Pezük, pandemi, dünyada tedarik zincirini sekteye uğratırken; ülkelerin sınır geçişlerine getirdiği önlem ve sınırlamalar sonrası Türkiye’nin demiryolu yük taşımacılığının devam etmesi için gerekli tedbirleri aldığını, demiryolu taşımaları için sınırları açık tuttuğunu ve tüm demiryolu sınır kapılarımızda taşımacılığın insan temassız gerçekleştirilmeye başlandığını anlattı. Bu dönemde uluslararası taşımalarda özellikle karayolu geçişlerdeki önlemler ve kısıtlamalar nedeniyle demiryoluna önemli oranda yük akışı arttı ve uluslararası demiryolu yük taşımalarında artış gözlendiğini dile getiren Pezük, Türkiye’nin doğu-batı ve kuzey-güney koridorlarında demiryolu yük taşımacılığında önemli adımlar atarak, demiryolu taşımacılığında hızla büyüdüğünü ifade etti.

Hasan Pezük şu bilgileri verdi: “2020’de TCDD Taşımacılık A.Ş. olarak, yurt içi 26.5 milyon ton, yurt dışı 3.4 milyon ton olmak üzere toplamda 29.9 milyon ton yük taşıması gerçekleştirilerek, tüm zamanların en fazla taşıması yapılmıştır. Diğer 2 adet tren işletmecisi tarafından da 4.6 milyon ton yük taşındı, demiryolu ile toplamda 34.5 milyon ton yük taşındı. Demiryolunun yük taşımacılığı içindeki payı yüzde 5’i geçerken, 2023 yılı için hedef yüzde 10’dur. Kısıtlamaların başlangıcında taşımalarda gıda ve tıbbi malzemelere öncelik verildi ve bu ihtiyaçların giderilmesinde tedarik zincirinin aksatılmamasına çalışıldı. 2020’de demiryolu ile çoğunluklu olarak; dökme yük, inşaat malzemeleri, maden ve akaryakıt taşıması öne çıkmıştır."

Pezük, Rusya ve Çin taşımalarının arttırılması, Pakistan ve Afganistan taşımalarının başlatılması için çalışma yürütüldüğünü belirterek, İran ve ilerisi ülkelere yapılan yük taşımalarının 1 milyon tona çıkarılması ve İran üzerinden de Çin’e yük taşınabilmesinin hedeflendiğini söyledi. Pezük, işletmeye açılan Sivas-Samsun demiryolu hattıyla Samsun Limanı’ndan; özellikle Rusya ve Ukrayna’ya ihracat taşımalarında artış yaşanacağını da kaydetti.

‘Demir İpek Yolu’ Projesi: Pezük, Türkiye’den Avrupa yönüne; Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya, Avusturya, Slovakya, Çekya ve Almanya’ya, BTK hattı üzerinden; Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’a, yine bu hat üzerinden Rusya ve Çin’e blok yük trenleri, Van/Kapıköy sınır garımız üzerinden İran ve İran ötesi ülkelere de blok yük trenleri işletildiğini paylaştı: “Tek Kuşak Tek Yol Projesi kapsamında ‘Demir İpek Yolu’ olarak adlandırılan BTK hattı sayesinde Çin-Türkiye arasında blok konteyner trenleri işletilmeye başlanmıştır. Türkiye-Çin-Türkiye hattında 1450 adet konteyner taşındı, Türkiye-Avrupa-Türkiye hattında yaklaşık 2.5 milyon ton yük taşıması gerçekleştirildi, 2020’de toplam uluslararası taşıma 3.4 milyon tona ulaştı.” Pezük, Türkiye’den Çin’e ihracat taşımalarına öncelik verileceğini de açıkladı. Özel sektöre, 600 adet yük vagonu ve 18 adet lokomotif kiraya verildiğini aktaran Pezük, Marmaray’dan bugüne kadar yurt içi ve yurt dışına toplam 578 yük treni ile 256 bin ton taşıma gerçekleştirildiği bilgisini verdi.

Pezük, 2026’ya kadar 64 elektrikli lokomotif ve 20 dizel lokomotif alımı planlandığını, ihracat taşımalarını arttırmak için özellikle 80 ve 90’lık konteyner vagonu teminine öncelik verildiğini, 2023’e kadar 60 adet tır kasası olmak üzere toplam 2460 adet vagon alımı planlandığını kaydetti.

Tır kasası taşımacılığı artacak: Hasan Pezük, salgın döneminde karayolunda yaşanan kısıtlamaların demiryolu ile tır dorsesi taşımacılığını ön plana çıkardığını belirterek,  2020’de 10.266 adet tır kasası taşındığını, halen Çerkezköy ve Çatalca’dan devam eden tır kasası taşımalarının 2021'de artırılarak devam ettirilmesinin planlandığını paylaştı.
Kaynak: MTA Lojistik Dergisi Şubat 2021

PROJE TAŞIMACILIĞI
Proje taşımacılığı; “özellikle ağır, havaleli, normal standartlardan farklı hacimli eşyalar, malzemeler, yüklerin taşınması” olarak tanımlanıyor. Proje taşımacılığı diğer taşıma şekillerinden farklı olarak ciddi bir mühendislik çalışmasıyla hayata geçiyor.
Pandemi nedeniyle ötelenen yatırımların yeniden devreye girmesiyle 2021’e hızlı başlayan proje taşımacılığı, artan enerji, inşaat ve sanayi projeleriyle büyüyor. Çelik, trafo, kazan, tank, çimento, kağıt rafineri, madencilik üretimlerinin artmasıyla proje taşımacılığı kapasitesi de giderek artıyor. Yılın ikinci yarısında proje taşımalarının hareketlenmesi bekleniyor. Hizmet alanı genişleyen proje taşımacılığı, Uzak Doğu ülkelerinden Türkiye’ye ve bölgeden Afrika’ya uzanan coğrafyada taşımalar yapılmasını sağlıyor.
Proje taşımacılığı pazarının öncelikle beklentileri arasında; ‘karayolu ve denizyoluna alternatif olarak demiryolunun geliştirilmesi’ ve ‘limanlarda dev projeleri elleçleyebilecek ekipman altyapısının güçlendirilmesi’ yer alıyor.

BORU HATTI TAŞIMACILIK
Boru hattı taşımacılığı, ham petrol ve doğalgaz gibi enerji ürünlerinin naklinde tercih edilen bir taşımacılık türü. Başlangıçtaki yatırım maliyetleri yüksek olduğundan uzun vadeli bir strateji ile ve genellikle de devletler arasında kullanılıyor. Türkiye coğrafi konumu ile enerji kaynaklarına yakın bir ülke olduğundan boru hattı ile taşımacılık önemli bir alt sektör.

Lojistik ve taşımacılık nedir?
Maltepe Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölüm Başkanı ve Lojistik Derneği (LODER) Başkanı Prof.Dr.Mehmet Tanyaş’ın tanımına göre; “lojistik; taşımacılığın yanı sıra depolama, gümrükleme, sigortalama, paketleme ve katmadeğerli hizmetler, talep ve stok yönetimi, tamamlayıcı ve destekleyici faaliyetlerinin eşgüdümlü yapılmasını gerektiren entegre faaliyetler kümesidir.”

Mehmet Tanyaş; “Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) baz alınan NACE Rev.2’ye göre Lojistik Sektörü, H grubu altında ‘Ulaştırma ve Depolama’ olarak tanımlanmaktadır. ‘H’ Grubu; 49 (karayolu taşımacılığı, demiryolu taşımacılığı, boru hattı taşımacılığı), 50 (Suyolu taşımacılığı), 51 (Havayolu taşımacılığı), 52 (Taşımacılık için depolama ve destekleyici faaliyetler) ve 53 (Posta ve Kurye faaliyetleri) alt gruplarını kapsamaktadır. Yolcu taşımacılığı faaliyetleri de bu alt gruplar altında yer almaktadır” açıklamasını yapıyor.

“Ulaştırma projeleri 2021’de de artarak devam edecek”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, 2020 Yılı Yatırım Programı’nda Bakanlık ve bağlı, ilgili, ilişkili kurumların başlangıç ödeneğinin 27.4 milyar lira olduğunu, bu ödenek miktarının söz konusu yatırım programında 44.8 milyar liraya yükseltildiğini belirterek, son yıllarda sürekli artış gösteren ulaştırma projelerinin 2021’de de artarak devam edeceğini söyledi. Karaismailoğlu, bu projelerin hükümetin toplam yatırım bütçesinden, 2021 Yılı Yatırım Programı'nda  yüzde 31 ile en büyük payı alan toplam 462 projenin tutarının 715.5 milyar lira değerinde olduğunu aktardı.

Karaismailoğlu, şunları dile getirdi: “Bugün Londra'dan Pekin'e kadar kesintisiz demir yolu taşımacılığı, Türkiye’nin hayata geçirdiği demir yolu reformuyla mümkün olmuştur. İstanbul Havalimanı, hava yolu taşımacılığı bakımından İstanbul'un bir hub haline gelmesini sağlamış, salgın koşullarına rağmen dünya hava trafiğinin işlerliğinin sürdürülmesine katkı yapmıştır. Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, İstanbul Havalimanı, Ankara-İstanbul Yüksek Hızlı Treni, Ankara-Konya Yüksek Hızlı Treni, Kuzey Marmara Otoyolu, Kömürhan Köprüsü, Ankara-Niğde Akıllı Otoyolu, Çamlıca Kulesi, 5A gibi çok önemli projelerin yanı sıra yapımı devam eden 1915 Çanakkale Köprüsü ve çok sayıda havalimanı da dahil olmak üzere dünyada son 10 yılda gerçekleştirilen mega projeler içinde Türkiye'nin birçok projesi üst sıralarda.”

Karaismailoğlu, Türkiye’nin son 10 yıllık performansıyla küresel ölçekte en önde bulunduğunu belirterek, bu projelerin bugünün ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde Türkiye'nin ekonomik geleceğinin tasarımında son derece önemli mihenk taşları olduğunu vurguladı: "Projelerimiz, bölgemizde bir lojistik güç olmak, ülkemiz içinde yatırımlara uygun bir ortam yaratmak, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimi her yöremizde eşit ölçüde yaygınlaştırmak gibi orta ve uzun vadeli hedeflerimizi de karşılayacaktır.”

Lojistik ve taşımacılık sektöründe teknoloji ve dijital çağ
Lojistik ve taşımacılık sektöründe kullanılan teknoloji ve çözümlerden dikkat çekenleri şöyle:

Yapay Zeka (Al)
Endüstri 4.0
Nesnelerin İnterneti (IoT)
Sanal Gerçeklik teknolojileri: VR-Sanal Gerçeklik, AR-Artırılmış / Zenginleştirilmiş Gerçeklik, MR-Karma Gerçeklik, XR-Genişletilmiş Gerçeklik teknolojileri
Simülasyon teknolojileri
Makine Öğrenmesi-Machine Learning, Derin Öğrenme (Deep Learning)
Büyük Veri-Big Data
Hiperotomasyon
Bulut Bilişim, Dağıtılmış Bulut
Güçlendirilmiş Edge
• Robot teknolojileri, Otonom Robotik Sistemler
Otonom Araçlar
3 ve 4 Boyutlu Yazıcılar (3D veya 4D Yazıcılar)
Giyilebilir Teknolojiler
5G Teknolojileri
Siber Güvenlik
• İş Zekası Çözümleri ve Uygulamaları
• Mobil uygulamalar
• Dronelar
• ERP-Kurumsal Kaynak Planlaması
• EDI-Elektronik Veri Değişimi
• Otomatik Tanıma ve Veri Toplama Sistemleri-OT/VT teknolojileri  •CRM-Customer Relationship Management-Müşteri İlişkileri Yönetimi
SRM-Supplier Relationship Management-Tedarikçi İlişkileri Yönetimi
• SCM/SCP Tedarik Zinciri Yönetimi/Planlaması/Tedarik Zinciri Mühendisliği
TMS-Taşıma Yönetim Sistemleri/Nakliye Yönetim Sistemi/Dağıtım Yönetim Sistemi
CMC-Konteyner Yönetim Birimi/CMS-Konteyner Yönetim Sistemleri
• Dinamik Rotalama Sistemi
• Yük Optimizasyon Sistemleri
• GPS Sistemleri
• Analiz Yazılımları
• POD-Teslimat Yönetim Sistemi
• APS-İleri Planlama Sistemleri
• Stok Yönetimi
• Depo Otomasyon Çözümleri/WMS-Depo Yönetim Sistemi / Bulut Tabanlı Depo Yönetim Sistemi, TOD-Tam Otomatik Depo/Akıllı Depo Sistemi, E-Ticaret Depolama teknolojileri
Doküman ve Arşiv Yönetim Sistemleri, Elektronik Belge Yönetim Sistemleri, Elektronik Doküman Yönetim Sistemleri, E-Fatura, E-Arşiv, E-Defter, E-İrsaliye
Uzaktan Çalışma ve Web Konferans Sistemleri.

Tedarik Zinciri ve Tedarik Zinciri Yönetimi nedir?
Hammaddelerin ürüne dönüştürülerek, hizmetlerle birlikte son kullanıcılara ulaştırıldığı karmaşık lojistik sistemler; ‘tedarik zincirleri’, bu zincirler boyunca malzemelerin, ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin tedarikçiler ve müşterileri arasında karşılıklı akışına yönelik tüm yönetsel görevler, kaynaklar, teknolojiler, insanlar, örgütler, sistemler ve faaliyetleri kapsayan entegre yapı ise ‘Tedarik Zinciri Yönetimi’ olarak tanımlanıyor.

Verilerini ve depolarını doğru yönetemeyen, stoklarını doğru hesaplayamayan, üretim zincirini doğru kurgulayamayan, operasyonlarını ve tüm iş süreçlerini zamanında tamamlayamayan işletmeler, iş sözleşmelerinde verdikleri taahhütleri yerine getiremiyor, yükümlülükleriyle ilgili sorunlar yaşamaya başlıyor. Tam da bu noktada, imdada; ‘tedarik zinciri yönetimi ve teknolojileri’ yetişiyor. Çünkü; verimlilik, kalite, hız, tasarruf, büyüme; dirençlilik ve karlılık demek. Kurumların risklere karşı dirençliliğini ve karlılığını artırabilmelerinin temel yollarından biri de tedarik ağlarından güçlü bir değer zinciri yaratmak.

İhracatçıyı tek tuşla dünyaya açacak lojistik portal müjdesi
TİM Başkanı İsmail Gülle, son 6 aylık ihracatımızın 100 milyar doları aştığını, önümüzdeki 15 yılda, ihracatımızın büyük ivmeyle artacağını beklediklerini anlattı: “TİM olarak, lojistikte küresel olarak yaşanan soruna, ulusal bir çözüm getirmek adına hazırlıklarımızı tamamladık.  Çok yakında, Türkiye Lojistik Portalımızı (www.türkiyelojistikportalı.com) faaliyete geçirerek, bu portalı ihracatçılarımızın dünyaya açılan kapısı haline getireceğiz. Portal ile ihracat hacmimiz artarken, lojistik noktasında önemli avantajlar elde edeceğiz. Portal, lojistik firmalarıyla ihracatçılarımız arasında bir köprü vazifesi görecek. Ürünlerimiz, dünyanın dört bir köşesine artık daha hızlı,  daha ucuz ve daha güvenli bir şekilde ulaşacak. İhracatçılar, dünyaya açılacağı portalla daha çok ihracat yapacak ve lojistik noktasında önemli avantajlar elde edecek."

TİM, ABD’ye lojistik merkezi kuracak
TİM Başkanı İsmail Gülle, yurt dışı lojistik merkezlerinin Türk ihracatçısının yeni pazarlara erişmesine hız kazandıracağını belirterek, “ABD ile 100 milyar dolarlık dış ticaret hacmi hedefimiz var. Bu hedefe hızla ulaşmamız adına, açılacak lojistik merkezinin büyük önem taşıdığına inanıyoruz” dedi.
Türk ihracatçısı, pandemiden dolayı küresel talep daralmasına rağmen 2020’de ABD’ye yüzde 13.5 artışla 10 milyar 186 milyon dolarlık ihracat yapma başarısı gösterdi ve en fazla ihracat gerçekleştirilen üçüncü ülke oldu.

“Maliyetler düşecek, Bakanlık ihracatçılara destek verecek”: İsmail Gülle, “Lojistik merkezlerin konumu olarak Batı Afrika ve Kuzey Amerika öne çıktı. Batı Afrika'da Gana özelinde faaliyetler devam ediyor. Lojistik merkezinin konumunu ise sektörlerimizin maksimum faydasını gözeterek belirlememiz gerekiyor. Lojistik merkezlerimiz özelinde oluşacak sektörel kümelenme ile ihracatçımızın maliyetlerinde önemli düşüşler yaşanacak. Ayrıca ihracatçılarımız Bakanlığımız tarafından verilen desteklerden de faydalanacak” dedi.

İsmail Gülle, yurt dışı lojistik merkezlerinin ihracatçı için bir bölgesel üs görevi göreceğini; pazara erişim maliyetlerini düşüreceğini ve yeni pazarlara erişilmesine hız kazandıracağına dikkat çekti: “Lojistik merkezlerimizin konumlarını belirlerken ihracatçımızın bölgeye fiziksel ihracatının yanında e-ihracat olanaklarını dikkate alacak; e-ihracat yapan firmalarımızın da ihtiyaçlarına cevap vereceğiz. En kısa sürede, yurt dışı lojistik merkezlerimizi faaliyete geçirme arzusundayız.”

‘Türkiye Lojistik ve Taşımacılık’ sektörünün gücü ve fırsatları
• Coğrafi konumu itibariyle kara-deniz-hava ve demiryollarının entegre kullanılabilecek olması.
• Karayolu ağının geniş ve araç sayısının yeterli olması.
• Havayollarına yapılan yatırımlarla altyapı açısından ciddi bir büyüklüğe ulaşılmış olması ve havacılık sektöründeki geniş ağ.
• Karayolu taşımacılığındaki deneyim.
• Ağır sanayi merkezlerinin çoğunu içine alan bir demiryolu ağının olması.
• Limanlar ile demiryolları arasında bağlantının bulunması.
• Limanların bölgesel konumu itibariyle önemi ve transit taşımacılığa uygun olması.
• Denizyolu taşımacılığında filonun genç olması.
• Dijital teknolojilerdeki gelişmeler.
• Bölgedeki ülkelerin yeniden inşasında ihtiyaç olacak hizmetler.
• Dünya ticaret hacminin gelişmekte olan doğu ülkelerine kayması.
• E-ticaretle birlikte yeni ve hızla büyüyen iş alanı.

TOBB: “Türkiye lisanslı depo kapasitesi 7 milyon tonu geçti”
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yaklaşık 16 yıl önce, 2005’te, bugün ki lisanslı depoculuk sisteminin temelini oluşturan, lisanslı depoculuk kanununun TOBB’un da katkılarıyla hazırlandığını belirterek, “Özel sektörün lisanslı depoculuk yatırımını teşvik etmek için, 2010'da TMO ile birlikte TMO-TOBB Lidaş ortak girişimi kuruldu. Lidaş, 330.000 ton için lisans almış durumdadır. İnşaatların tamamlanmasıyla birlikte, 8 ayrı bölgede 406 bin tonluk kapasiteye ulaşacaktır” dedi.
Hisarcıklıoğlu, Türkiye’de lisanslı depo kapasitesinin 7 milyon tonu geçtiğini, lisans alıp faaliyet gösteren 126 işletme bulunduğunu, kuruluş izni alan işletme sayısının ise 235’e ulaştığını kaydetti.

Lojistik sektörü 2021’e yükselişle başladı
Lojistik sektörü pandemi dalgasının etkilerini atıyor. KPMG Türkiye ile İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi işbirliğiyle hazırlanan; 2021’in ilk üç ayını kapsayan Lojistik Güven Endeksi’ne göre sektör ölçüme başlandığından bu yana en yüksek seviyeyi kaydetti. Yaklaşık yüzde 12 artan endeks 124,74 puanla, ölçülmeye başladığından bu yana en yüksek artışı gösterdi. Endeks geçen yılın aynı dönemine göre de 40 puanın üzerinde arttı. Mevcut Durum Endeksi bu dönemde de artararak 116,06 puana yükseldi, Gelecek Dönem Beklenti Endeksi de 2020’nin son çeyreğine göre yüzde 13’lük artışla 129.08 puana ulaştı. Gelecek üç ayda sektörün insan kaynakları ihtiyacına ilişkin endeks yüzde 5’lik artarak 129,93 puana yükseldi. Şirket birleşme ve satın almalarına ilişkin endeks de lojistik ağına yapılan yatırımlardan destek alarak, yüzde 9’un üzerinde artışla 137,23 oldu.
KPMG Türkiye Taşımacılık Sektör Lideri Yavuz Öner, şunları söyledi: “Endekslerdeki yükseliş eğilimi, dünya genelinde hız kazanan aşılama çalışmaları ve hafifleyen kısıtlamalar sayesinde gerçekleşti. Ancak son günlerde vaka sayılarında yaşanan artışlar, gelecek döneme ilişkin olumlu beklentilere bir nebze ket vurabilir. Diğer yandan sektör online kanallarda yoğunlaşan müşteri talebinden güçlü destek görmeyi sürdürüyor. Küresel gemicilik sektörünün 2026 için öngörülen yükleme hacimlerine 2023 yılı itibarıyla erişileceği tahmin ediliyor. UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), sektörün 2021’de yaklaşık yüzde 4.8 büyüyeceğini öngörüyor. Havacılık sektöründe ise yolcu trafiğindeki düşüş nedeniyle zayıf görünüm sürüyor, ancak sektörün 2021’de 2020’ye kıyasla daha kısıtlı düşüş göstereceği tahmin ediliyor. Taşımacılık sektöründeki global trend, ‘supply chain as a service’ (SCaaS) pandeminin başlangıcından bu yana gündemde. Şirketler, antrepo, lojistik operasyonlar ve sipariş yönetimi için dışarıdan entegre hizmet almayı tercih edebiliyor. Sektörün gündemindeki diğer konular sürdürülebilirlik ve teknolojik dönüşüm olarak karşımıza çıkıyor.”

TAİD’in yeni Başkanı Ömer Bursalıoğlu oldu
Ağır Ticari Araçlar Derneği’nin (TAİD) 15’inci Genel Kurul Toplantısı’nda yeni yönetim kurulu seçildi. Genel kurulda Renault Trucks Türkiye Satış Direktörü Ömer Bursalıoğlu, TAİD’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı, Ford Trucks Türkiye Direktörü Burak Hoşgören ise Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyeleri ise; Mehmet Dinçer, Alper Kurt, Murat Kemal Tokatlı, Kıvanç Kızılkaya ve İffet Türkan oldu.

TAİD’in yeni Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Bursalıoğlu, Avrupa’da Türkiye ağır ticari araçlar pazarının önemine dikkat çekerek; ağır ticari araçların aslında uzun yol taşımacılığı başta olmak üzere yurtiçi lojistiği, dağıtım, inşaat, maden, atık yönetimi ve daha pek çok alanda ülke ekonomilerinin yükünü taşıdığını dile getirdi. TAİD bünyesinde; Ford-Otosan, Iveco, MAN, Mercedes-Benz, Renault Trucks, Scania, Temsa Volvo Trucks, Karsan gibi ağır ticari araç markalarının yanı sıra Koluman, Krone, Otokar, Schmitz, Tırsan gibi treyler, üst yapı ve yan sanayi markaları da yer alıyor.

Ağır ticari araç pazarında 2021’de rekor büyüme
TAİD verilerine göre; 2021 Ocak-Mart dönemi ağır ticari araç pazarı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 148 arttı. Bu dönemde satılan toplam araç sayısı 6.020 oldu.  Çekici satışları, 2021 Ocak-Mart döneminde geçen yıla göre yüzde 205 artarak 3.954 adet olurken, kamyon satışları da yüzde 83 artarak 2.066 adet olarak gerçekleşti. Toplam ‘Ağır Ticari Araç Pazarı’, 2021 Mart’ında bir önceki yılın Mart’ına göre yüzde 198, çekici satışları yüzde 230 ve kamyon satışları da yüzde 151 arttı. 2021 Mart’ında ağır ticari araç pazarı 2020 Mart’ına göre yüzde 198 artış göstererek 2.717 adet oldu.

BALO, intermodal taşımacılık hizmeti sunuyor
TOBB öncülüğü ve katılımında, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Organize Sanayi Bölgeleri (OSB’ler), UMAT ve UTİKAD ile birlikte 94 ortakla 2011'de kurulan ve 2014'te 118 ortağa ulaşan  BALO (Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonlar), lojistik sektörüne demiryolu ağırlıklı intermodal taşımacılık hizmeti sunuyor.

BALO, Türkiye sanayici ve ticaret adamlarının lojistik sektörüne önemli bir yatırımı.
Uluslararası Tarifeli BALO Blok Trenleri ile daha çok proje bazlı veya kontrat lojistiği olarak dönemsel gerçekleştirilen demiryolu taşımacılığı, konteyner-vagon yatırımlarıyla olağan ve sürekli bir hizmet haline getirildi. Anadolu-Avrupa arasında haftada 3 karşılıklı blok tren çıkarılıyor ve haftanın her günü sevkiyat hedefleniyor. Doğu Avrupa için Macaristan’daki Sopron terminaline, Kuzey Almanya ve Benelux ülkeleri için Duisburg ve Orta Almanya için Ludwigshafen terminalleri ile Güney Almanya’da Giengen terminaline ulaşılıyor, Duisburg-Tekirdağ arasında ihracatta 6 gün ve ithalatta 5 gün transit süreyle çalışılıyor. BALO lojistik sektörüne navlun, hacim, ekipman, transit süre ve izlenebilirlik avantajları ile nötr bir operatör olarak katkı sağlıyor; özellikle çevreci, ekonomik, dakik ve güvenli bir sistem olarak sürdürülebilirlik beklentisini destekliyor.

BALO projesinin inovasyonel yönleri: Yüklerin Anadolu’dan demiryolu ile toplanması. Mevcut durumda kullanılan Anadolu’dan gelip, İstanbul Boğazı’nı geçerek Avrupa’ya ulaşan eski demiryolu rotasına alternatif olarak, Marmara Denizi’ni Bandırma-Tekirdağ arasında Tren Ferisi ile geçilen yeni bir rota oluşturulması. Avrupa’ya, Anadolu’daki 10 farklı noktadan tarifeli blok tren seferlerinin başlatılması.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.