İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) Temmuz ayı meclis toplantısı “Küresel Piyasalardaki Hareketliliğin Dünya ve Türkiye Ekonomisine Bugün ve Gelecekteki Etkileri” ana gündemiyle İstanbul’da gerçekleştirdi. Toplantıya katılan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel ekonominin sıkıntılı bir dönemde olduğunu belirterek, gelişmekte olan ülkelerdeki kırılganlıkların devam edebileceği uyarısında bulundu. Merkez bankalarının sağlamış olduğu likidite ile pek çok finans kuruluşunun çarkını döndürdüğünü belirten Babacan, gelişmiş ülkelerin kamu borç stokunun tarihi seviyelere yükseldiğini ifade etti. Babacan şu bilgileri verdi: “Bugün, Avrupa ve Amerika merkez bankaları sürekli piyasadan kamu kağıdı alıyor. Amerika, Avrupa ve Japonya merkez bankaları 'tahvil almıyorum vazgeçtim' derse yarın sabah borcunu ödeyemeyecek düzinelerce ülke var ve bunların çoğu gelişmiş ülkelerdir. Krizin asıl dinamiği halen devam etmektedir. Karşılıksız para basıp çöküş ertelenmiş durumdadır. Buna rağmen AB toparlanamıyor. Avro Bölgesi'ndeki 18 ülkenin toplam ekonomisi bu yıl da daralmaya devam edecek. Yapısal sorunların çözümü yapısal reformlarla oluyor. Yapısal problemleri para basarak çözemezsiniz.”



Avrupa Birliği’nin hala toparlanamadığını açıklayan Babacan, “Bugünkü likidite bolluğuna da kimsenin aldanmaması gerekir” diye uyardı. Babacan, gün gelecek bu likidite geri çekilmeye başlanacak dedi ve gelişmekte olan ülkelerin çok dikkatli olmasına ve o günlere bu günlerden hazırlıklı olunması gerektiğine dikkat çekti.



Kur riskinden korunmalı

Kur konusunda 10 yıldır herhangi bir ifade kullanmadığını dile getiren Babacan, “Nihayetinde bu, piyasada oluşuyor. Bunu Merkez Bankası'nın politikaları bir miktar etkileyebilir ama bu bire bir kontrol şeklinde değildir. Uluslararası piyasaların kontrol kabiliyeti daha fazla, çünkü dışa açık bir ekonomiyiz” diye konuştu. Özel sektörün de kur konusuna dikkat etmesi gerektiği söyledi.



Bankacılık güçlü olmalı

Babacan, Türkiye'deki bankacılık sisteminin şu anda toplam sermaye yeterlilik rasyosunun yüzde 17 olduğunu belirterek, bunun dünyadaki en yüksek oranlardan biri olduğunu ifade etti. Dünyada pek çok sarsıntı yaşayan ülkenin, bankacılık sektöründen kaynaklanan kriz sebebiyle sarsıldığına işaret eden Babacan, şöyle konuştu: “Bankacılık sistemine çok dikkat etmek gerekiyor. Mutlaka bilançoların güçlü olmasını sağlayacak düzenleme ve denetimi yapmak  gerekiyor. Ama öte yandan reel sektörle bankacılık sistemi arasındaki ilişkinin de daha sağlıklı olması için de sürekli çaba göstermek gerekiyor. Fakat şu var ki bankalar kriz yaşarken bu sadece kendilerini vurmuyor, reel sektörü daha da çok vuruyor. Dolayısıyla bankacılık sistemine bir yandan kızalım, bir yandan da daha iyi bir performans göstermesi için çaba gösterelim ama bilançoların güçlülüğünün ne kadar önemli olduğunu da böyle dönemlerde hiç unutmayalım.”



Enerji verimliliği yatırımlarına teşvik

Enerjinin de önem verdikleri konulardan biri olduğunu belirten Babacan, “Yerli, yenilenebilir enerjiye ağırlık vermemiz lazım. Enerji verimliliği konusu çok önemli. Şimdi sanayimizde enerji verimliliği yatırımlarıyla alakalı özel bir teşvik programı üzerinde çalışıyoruz” diye konuştu.



Üretim odaklı yönetim olmalı

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, üretimin dünya ölçeğinde uzun süren bir zaman diliminde dışlanmış olmasının küresel ölçekte yaygın bir işsizliğe, toplumsal huzursuzluğa ve patlamalara neden olduğunu belirterek, sanayinin ve sanayicinin yeryüzü ölçeğinde yeniden önem kazanacağı bir dönemin eşiğinde olunduğuna inandıklarını söyledi. Bahçıvan, mevcut sanayi yapısı ve temposu düşen büyüme hızıyla 2023 hedeflerine ulaşılamayacağına dikkati çerek, şöyle konuştu: “Sanayideki dönüşümü tetikleyici somut adımlar, her türlü kayıt dışı ekonomiyle mücadele, tasarrufların artırılması, enerji ve ulaştırma altyapısı ile Ar-Ge ve inovasyonun geliştirilmesi, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaştırılması, yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin sağlanması ve bu konuda özel havzaların kurulması, aktif işgücü politikasının geliştirilmesi ve eğitimin işgücü talebine duyarlılığının artırılmasıdır.”



2013-2015 arası dönemin Türkiye açısından çok önemli olduğunu belirten Bahçıvan, şöyle devam etti: “Şu küresel kriz ortamında finansal istikrarı korumalıyız. Finansal istikrarsızlık korkusunu kalıcı bir şekilde üzerimizden atacak yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç duyuyoruz. Parasal değer olarak hesaplandığında imalat sanayinin milli gelir içindeki payı 1998 yılında yüzde 23.9 iken 2012 yılında yüzde 15.6'ya kadar gerilemiştir. Bu durumu dikkate alarak, arzumuz yeni ekonomi politikasının üretime odaklı olmasıdır.”



Projeye kredi verilmeli

Türkiye'de ekonominin lokomotifinin reel sektör olduğunu aktaran Bahçıvan, reel sektörün büyümesi ve gelişmesi için mevcut sermaye olanaklarına ulaşmanın son derece önemli olduğunu kaydetti. Bahçıvan, “İstanbul'un, tasarlanan gelecek vizyonunda sanayinin önemli ölçüde dışlanarak finans, lojistik ve moda merkezi olması hedeflenmektedir. İstanbul'da ekonominin denkleminden sanayiyi çıkarmak yerine bilakis, finans merkezi olunması hedefiyle uyumlu sanayinin finansmanını güçlendirecek yenilikçi uygulamalar hayata geçirilmelidir” diye konuştu.

Finans sektörü ile reel sektör arasındaki kredi ilişkilerinde bazı düzenlemelere ve iyileştirmeye ihtiyaç duyulduğunu belirten Bahçıvan, “İhtiyaç kredisi, düğün kredisi, tatil kredisi reklamları yapılıyor. Allah aşkına, proje finansman kredisi reklamlarını görmek için daha ne kadar süre bekleyeceğiz” dedi.

Bankacılık sisteminde, teminat konusuna yeni bir bakış açısı getirilmesi gerektiğine inandıklarını kaydeden Bahçıvan, şu noktalara değindi: “Sektörel risk algısı nedeni ile kredilerin geri çağrılmasının önüne geçecek mevzuat düzenlemeleri hayata geçirilmelidir. Yatırım bankacılığı ve proje finansmanının geliştirilmesi, biz sanayiciler açısından çok önemli. Bankacılık sektöründe sanayi kuruluşlarına yönelik uzun vadeli yatırımları destekleyen, proje bazlı kredi uygulamaları mutlaka hayata geçirilmeli. Bankacılık sektöründe yerli sermayeyi ve kamu bankalarının varlığını önemsiyoruz. Finans sektöründe yabancı özel sektör payının, olumsuz sonuçlar doğurmayacak şekilde oluşması sağlanmalıdır.”

Devletin KDV iadesi uygulamasında sanayicilerin zaman zaman ciddi sıkıntılar yaşadığını ifade eden Bahçıvan, şöyle konuştu: “Devlet, reel sektörü sermaye kaynağı olarak görmemeli. KDV iadesinde gecikme yaşanınca, işletmeler, açığını banka kredisiyle gidermek zorunda kalıyor. Bazı sektörlerde, yüksek orandaki ÖTV'den kaynaklanan sıkıntılar var. Bir başka önemli sorun da dolaylı vergilerdir. Mal ve hizmet tüketirken, devletin tüketiciden aldığı dolaylı vergi oranı yüzde 71 gibi olağanüstü bir orana ulaştı. Dolaylı vergiler, dayanma ve tahammül sınırlarını artık daha fazla zorlamamalı. Bu konuda, kayıt dışı ekonomiyle daha fazla mücadele başta olmak üzere gerekli düzenlemelerin yapılmasını arzu ediyoruz.”