banner565

banner472

banner458

banner457

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekonomist Murat Sağman: “Sistem değişmeli”

Yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz sarmalındayız. Ekonomist Murat Sağman, çıkış için sabırlı, kararlı ve samimi olmak gerektiğini söylüyor.

EKONOMİST 01.09.2021, 00:01 27.09.2021, 10:47
28824
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekonomist Murat Sağman: “Sistem değişmeli”

Elbette ekonomi düzeltilebilir ama sorunların kaynağında sistem olduğunun altını çizen Sağman, “Yasama, yürütme ve yargı erkinin ayrı ve bağımsız olması gerekiyor. Şu andaki tüm bu sorunların çıkışı olarak tek bir şey yapılsa ilk olarak sistem değiştirilirdi” dedi.

Türkiye ekonomide; yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz sarmalının içinde. Ekonomist Murat Sağman, “Nasıl buraya geldik? sorusunu; “Daha önce kur, enflasyon ve faizde yapılan yanlışlıklar yüzünden bu haldeyiz” diye yanıtlıyor. Detayları ise şöyle anlatıyor: “Bugün ülkemizin politika faizi yüzde 19. Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler olan Brezilya, Hindistan, Rusya gibi ülkelerin ortalama politika faizi şu anda yüzde 3.5’tur. Bizi buradan olumsuz yönde ayrıştıran nokta yaptığımız yanlış politikalardır.”

Şu dönemde sanayinin ihracatın da etkisiyle iyi gittiğini ama bunun işsizlik verilerine yansımadığını paylaşan Sağman, “Şu anda toparlanma görsek de bu geçici olabilir. Devamı gelmezse de işsizlik yükselişi görebiliriz. Zaten hükümetler açısından en istenmeyen durum ekonominin büyümemesi, enflasyonun ve işsizliğin yüksek olmasıdır. Şu anda bizdeki toparlanma geçici olabilir. Çünkü pandemi sonrasına ertelenmiş talep devreye girdi. Bunun devam etmesi için istikrarlı büyüme olması lazım. Düşük enflasyon ile ekonominin güven verdiği bir ortam olmalı. Ancak o zaman kalıcı toparlanma olur” görüşünü aktardı.

“Enflasyonu düşürmek için samimi, kararlı ve sabırlı olunmalı”
Enflasyonu düşürmek için sabırlı, samimi ve kararlı olmak gerektiğini söyleyen Sağman, bunun bir türlü sağlanamadığını savundu ve 2 yıl içinde 4 kez değişen Merkez Bankası başkanlarını örnek verdi. Sağman, şunları söyledi: “1931’den bu yana Merkez Bankası başkanları ortalama 3.5 yıl görev yapmışlar. Son 2 yılda ise 4 başkan değiştirdik. Bu değişimler aynı zamanda Merkez Bankası’na güvensizliği de yarattı. Görevden alınan Merkez Bankası başkanlarının ise sadece birinin nedenini biliyoruz.  Diğer 3 başkanın neden değiştiğini bilmiyoruz. Yaratılan güvensizlik Merkez Bankası’nın kredibilitesini de sarsıyor. Böyle olunca da kur artıyor.”

Yaratılan güvensizlik nedeniyle Merkez Bankası’nın fiyat istikrarı hedefine ve politikasına güvenin kaybolduğuna dikkat çeken Sağman, “Açıklanan enflasyon ile hissedilen arasında fark olduğu için vatandaş TL’sini faiz ile korumak yerine döviz almayı tercih ediyor. Yüzde 19 deniliyor ama hissedilen bunun iki katı. Böylece vatandaş dövize güvenmeye devam ediyor” diye konuştu.

Temmuz’da TL’nin varlık gösterdiğini ama Ağustos’ta yeniden bozulmaya başladığını hatırlatan Sağman, buna hem içeride hem de dışarıdaki gelişmelerin neden olduğunu söyledi. ABD’nin tarım dışı istihdam verisi ve güçlenen enflasyonun dış neden olduğunu hatırlatan Sağman, iç neden olarak da Cumhurbaşkanının açıklamalarını örnek gösterdi: “Cumhurbaşkanı hem faiz hem enflasyonun ineceğini söylüyor. Şu anda yüzde 45 üretici, yüzde 19 tüketici enflasyonu var. Üretici ya bunu maliyetlerine yansıtmayacak, sevabına çalışacak veya batacak ya da tüketici fiyatına yansıtacak. Ben ikincisi olacağına inanıyorum. Çünkü yansımaların TÜİK’in son aylardaki verilerinin bir kısmında görüyoruz. Yani yüzde 45 olan maliyet enflasyonu tüketici enflasyonuna yansıyacak. ”

“Merkez Bankası doğru bulduğu politikayı uygulamalı”
Enflasyonda düşme ihtimalinin en erken Ekim’den itibaren görüleceğini ve Merkez Bankası’nın işinin zor olduğunu açıklayan Sağman, asıl sorunun; ‘enflasyon neden kalıcı olarak düşmüyor’ olduğunu kaydetti: “Enflasyonla mücadelede de Merkez Bankası gerçekten bağımsız olmalı. Zira bağımsız denilince tamamen para politikasına ve enflasyonu düşürmek için odaklanıyor. Siyasi müdahale gelse de bu duruşundan vazgeçmiyor. Bu arada Merkez Bankası’na müdahale sadece ülkemize özgü değil. ABD’de de yaşandı. ABD’nin bir öncesi başkanı Donald Tramp, FED’e ciddi baskı kurdu. Kendisinden memnun olmadığını dahil paylaştı. Ama FED Başkanı işini yapmaya devam etti. Ama bizde görevden alınmalar olduğu için bağımsızlık kalmadı. Merkez Bankası bağımsız gibi davranmak istediğinde bir hafta sonu görevinden ayrılma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.”
Murat Sağman, kilit unsurun Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve toplumun tüm paydaşlarıyla enflasyonun düşürülmesinin hedeflenmesi olduğunu kaydetti.

“İktisat tarihinde bu bakış yok”
Cumhurbaşkanı’nın faiz ve enflasyona ilişkin bakış açısının 300 yıllık iktisat tarihinde bir geçerliliği olmadığını kaydeden Sağman, “Siyasetçi seçimi kazanmak, günü kurtarmak, işsizliği azaltmak ister. Bunun için de faizleri indirmeyi öncelikler. Faizi düşürünce iki taraftan enflasyon yükseliyor. Faiz düşüyor genişleme oluyor, yatırımlar artıyor ve talep genişliyor. Faiz düşünce bizde TL’nin değerini koruyamadığımız için dövize yöneliyoruz. Döviz yükselince enflasyon geri dönüyor. O nedenle enflasyonla mücadelede samimi, kararlı ve bağımsız olunmalı. Bizim en büyük hatamız enflasyonu kalıcı düşürmeden çok çabuk faizleri indiriyoruz. Ve sarmal başlıyor” açıklamasını yaptı.

“Pandemide hibe destekleri yetersizdi”
Döviz kurunun yükselişinin güvensizlikle ilgili olduğunu hatırlatan Sağman, pandeminin sürece etkisine ilişkin ise şunları ifade etti: “Pandemi tüm dünyayı etkiledi. Ve bu sorunun direkt döviz kuruna etki ettiğini düşünmüyorum. Ama ne oldu? Bütçe açığı arttı. Önemli olan kıt kaynakları verimli ve doğru kullanmaktır. IMF raporlarında gördük. Türkiye hibe olarak en az destek veren ülkelerin başında  geliyor. Ama kredi oranında ise en yüksek ülkelerden biriyiz. Yani borçlandırmayı tercih ettik.”

“Şirketlere sağlanan destek objektif olmalı”
Kredinin ağırlıklı şirket bilançolarını döndürmek için kullanıldığını kaydeden Murat Sağman, kredinin bir kısmının dövizde değerlendirildiği görüşünü ise şöyle değerlendirdi: “Bu ihtimal olabilir. Aslında Kredi Garanti Fonu (KGF) kredilerinde de bunu gördük. Döviz alınabiliyor. Ama ciddi arz ve talep şok yaşandığı bir dönemdi. Şirketlerin ağırlıklı özsermaye olarak kullandığını düşünmek istiyorum. Döviz alınmıştır ama bunu genellememek lazım.”

Sağman, şirketlere destek sağlandığında şeffaf olunmasının hayati önemde olduğunu paylaştı: “Bu tür destek ve teşviklerde şirketin performansı objektif olarak değerlendirilmeli. Yani siyasete yakınlığı vs. önemli olmamalı. Aksi halde  siyasete yakın olan şirketler desteklerden yararlanıyorsa o kaynak o şirket için kullanılmıyordur.”

“Ekonomideki sorunların kaynağı sistem”
Murat Sağman, ekonomiye ilişkin tek bir şey değiştirmek gerekse ‘sistemi’ değiştireceğini söyledi: “Ekonomide en büyük sorun sistemin getirdiği sorunlar. Bu sorunlar nedir? Bir kere kurumlar bağımsız değil. Sorumluluk verildiğinde liyakat en başta gelmeli. Örneğin; ne olursa olsun yargının bağımsızlığının sağlanması lazım. Başkanlık sistemi sıkıntılı değil ama ülkemizdeki şekli sıkıntılı. Oysa Fransa’da yarı başkanlık sistemi var. ABD’de de veya Güney Kore’de başkanlık var. Ama yargı bağımsız. Sistem nasıl olursa olsun yargının bağımsızlığı kırmızı çizgi olmalı. Çünkü ekonominin temeli güvendir. Güvenin temeli de yargının üstünlüğüdür.”

Yargı ne kadar üstün olursa ekonomiye o derece güven sağlanacağını ve sermaye girişinin olacağını öngören Sağman, erklerin ayrılması gerektiğini savundu. Mevcut sistemin ise sürdürülemez olduğunun altını çizen Sağman, bir yerden sonra düzeltmek gerektiğini belirtti: “Eğer ekonomide kalıcı toparlanmak istiyorsak radikal bir sistem değişikliği gerekiyor. Bu sistem belirsizliğin azaldığı güvene dayalı bir sistem olmalı.”

Yorumlar (0)