banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomist Prof.Dr. Burak Arzova: “Enflasyon ile mücadele edilmiyor; ediliyormuş gibi yapılıyor”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Burak Arzova, ‘Yeni Ekonomi Modeli’ stratejisinin bir model olmadığını belirterek, “Artan enflasyon oranları ve yüksek maliyetler nedeniyle ekonomide ciddi bir krizin içindeyiz. Enflasyon ile mücadele edilmiyor, ediliyormuş gibi yapılıyor. Bu modelin en önemli özelliği belirsizlik. Şu anda 2001 krizinden daha kötü durumdayız. Kısa süre için bir toparlanma beklemiyorum. Umarım yanılırım” dedi.

EKONOMİST 01.03.2022, 00:01 28.03.2022, 10:24
22881
Ekonomist Prof.Dr. Burak Arzova: “Enflasyon ile mücadele edilmiyor; ediliyormuş gibi yapılıyor”

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Burak Arzova, ekonomide en temel sorunun belirsizlik olduğunu belirterek, “Ekonomistler ile yapılan toplantıda mevcut politikaların devam edeceğini görüyoruz. Merkez Bankası’nın faiz artırımı gündemde değil. Ancak bu süreçte en büyük kısıt enflasyon resmi olarak yüzde 49’lara gelmiş durumda. Önümüzdeki ay bu oran yüzde 50’yi geçecek. Mayıs ve Haziran’da enflasyon oranlarının yüzde 55-60’a ulaşması öngörülüyor. Kasım ve Aralık’ta ise baz etkisine bağlı olarak kısmi bir düşme olacak ve yüzde 30-40 ile yılı kapatacağız” dedi. Yüksek enflasyon baskısının enerji fiyatları üzerinde tehdit olduğunu dile getiren Arzova, petrol fiyatlarındaki yükselişin devam etmesiyle bu baskının artacağını ve cari açığın olumsuz etkileneceğini paylaştı.

“Enflasyon ile mücadele edilmiyor”
Enflasyon ile mücadele ‘ediliyormuş’ gibi yapıldığının ama bunun gerçeği yansıtmadığının altını çizen Arzova, görüşlerini şöyle aktardı: “Enflasyon ile mücadele para politikası ile yapılır. Merkez Bankası en önemli silahı olan faizi kullanmıyor. Oysa kur korumalı mevduat sistemi örtülü faiz artırımıdır. Hatta ucu açık bir faiz artırımıdır. Çünkü kur nereye giderse aradaki farkı Merkez Bankası ve Hazine ödeyecek.” Kur korumalı mevduat hesabının da sürdürülebilir bir politika olmayacağının altını çizen Arzova, “Düdüklü tencere kaynıyor. Ekonominin şartlarına uygun politikalar uygulanmadığı için kaynama devam ediyor. Bu modelin adına Türkiye Ekonomi Modeli diyoruz. Arada bu modelin havasını almak lazım. Türkiye’de enflasyon yüzde 40, ABD’de ise yüzde 5 ise aradaki fark kadar doların değer kazanması gerekiyor. Kur Korumalı Mevduat Hesabı, Yuvam Hesabı’nda veya yeni enstrümanlarla kuru baskı altında tutarsanız gerekli değer kaybına uğrayamaz ve daha sonra aşırı değerlenir” diye konuştu.

“Ekonomi kaderine terk edilmiş”
Enflasyonla mücadelede faiz enstrümanı dışında talebi de belirli oranda kısmak gerektiğini ifade eden Arzova, talep kısılması olmaması nedeniyle de maliye politikası tarafından desteklenemediğini kaydetti. Bakanlığın ekonomistler ile biraraya geldiği toplantıda da ‘baz etkisinden’ yararlanılacağını aktardığını ama baz etkisinin hesap olarak yapılsa da varlık olarak enflasyonu etkilemeyeceğini belirten Arzova, enflasyonla ile mücadele edilmemesi durumunda olumlu baz etkisinin olumsuza düşeceğinin görülmesi gerektiğini söyledi.
Fiyat kontrol mekanizmasıyla enflasyonla mücadelenin mümkün olmayacağını dile getiren Arzova, kolluk kuvvetleriyle sürecin yönetilemeyeceğinin altını çizdi. Enflasyonla mücadelede çıkış noktasının sebepler olması gerektiğini vurgulayan Arzova, tarım sektörünü örnek gösterdi: “Yanlış tarım politikaları örneğin; önemli sorun. Üretim miktarları kısıtlı, verimlilik düşük. Bu alanlara yoğunlaşıp doğru politikalar hayata geçirilmeli. Fiyat İstikrar Komitesi üzerinden yapılan toplantı sonucundan elde edilen unsurlar gerçekçi değil. Çünkü; tarım ürünlerinin pazara ulaştırılmasında Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı komite içerisinde yer almıyor. Rekabete aykırı politikalar uygulanıyor. Bir vatandaşa veya firmaya ‘Git oradan al veya alma’ denilemez. Gelişmeleri olumsuz olarak görüyorum. Tanzim Satış Mağazaları ile tarımı düzeltemezsiniz. Dolayısıyla yukarıdaki cümlemi tekrar söylemek istiyorum; enflasyon ile mücadele edilmiyor, ediliyormuş gibi yapılıyor.” Burak Arzova, ekonominin kaderine bırakılmış olduğunu savunarak, seçimlere kadar kurun belirli bir seviyede tutulup faizlerin baskısının Kredi Garanti Fonu ile dengeleneceğini, önümüzdeki yıl ise baz etkisinden yararlanılacağını, ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ sisteminin götürülmeye çalışılacağını kaydetti. Arzova, konuya ilişkin “Çok ümitli değiliz” dedi.

“Maliyet enflasyonu var”
İkinci önemli konunun talepten kaynaklı olarak maliyet enflasyonu olduğunu belirten Arzova, geçişkenliğin devam ettiğini söyledi. KGF destekleri ve KDV indirimleriyle talebin canlı tutulduğunu bunun da enflasyonu yükselttiğini dile getiren Arzova, geçişkenliğin ise ağırlıklı kurdan kaynaklı olduğunu belirtti. Geçişkenliğin sadece kurdan kaynaklı olmadığını hizmetler sektöründen de geçişkenliğin devam edeceğini aktaran Arzova, son açıklanan destekleri ise şöyle detaylandırdı: “Hazine ve Maliye Bakanımız da ifade etti. KGF üzerinden krediler dolara kaçtı. Burada hata ettiklerini söyledi. Bir kısım ekonomistler olarak uyardık. Bu dönem KGF aracılığıyla 60 milyar TL kredi aktif hale getirildi. Bu kez aynı hataların yapılmayacağını düşünüyorum. Yeni dönem için yatırım kredilerine destek verildi. Bu destekler takip edilecek. Kredi farklı bir dinamizm getirecektir. Ancak kaynağın nasıl verileceği daha önemli. Yani sektör seçimi şeffaf olmalı. Hükümet yanlısı gibi kriterler uygulanmamalı. Sonuç olarak politikalar güzel ama geçmişte gördüğümüzden farklı değil.”

“Seçim sonrası politikalar değiştirilmeli”
Seçim sonrasında politikaların daha anlaşılabilir, herkes tarafından kabul edilebilir politikalara dönülmesinin önemine işaret eden Arzova, politikaların özellikle yabancı yatırımcının çekilmesi hususuna odaklanılmasını istedi. Ülkeye giren parayı ‘sıcak’ veya ‘soğuk’ olarak nitelendirmediğini dile getiren Arzova, “Sıcak para yani kısa süreli yatırım, ortamı uygun bulursa yatırımı uzun vadeye çekebiliyor. Finans merkezi inşa ediyoruz. Yabancı olmadan nasıl bu merkezi hayata geçireceğiz? Türkiye’nin en fazla yatırım çektiği dönem Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin sıkılaştığı dönemdi. Şimdi ise Avrupa’nın mülteci koruma ülkesine dönüştük. Avrupa, mülteciler ülkemizde kalsın diye birçok şeyi görmezden geliyor. AB ilişkilerinin de bu şekilde sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum” görüşünü aktardı.

“2001’den daha kötü durumdayız”
Ekonomide yaşanılan krizi 2001 krizinden daha kötü olarak tanımlayan Arzova, şu değerlendirmeyi yaptı: “2001 krizinden sonra IMF desteği ile kurumları toparladık. BDDK ve TMSF gibi önemli kurumlar hayata geçirildi. Öngörülebilir ekonomi politikalarıyla toparlanma sağlandı. Ancak şu an ekonomiyi nasıl toparlayacağımıza ilişkin bir görüş yok. Kurumların içi boşaltıldı. TÜİK eleştiriliyor, Merkez Bankası’nın içi boşaltılıyor.”
Geleceğe yönelik umutlu bakışların bulunmadığını dile getiren Arzova, Yeni Ekonomi Modeli’nin ne olduğunun, sonuçlarının kestirilemediğini dolayısıyla yaşanılan krizin 2001’den daha derin olduğunu savundu. Yeni Ekonomi Model ile halkın alım gücünün yarı yarıya düşürüldüğünü hatırlatan Arzova, “Yeni Ekonomi Model’in tek amacı var, ekonomiyi seçime kadar götürmek. Bu nedenle ben modele geçici olarak kuru tutma modeli diyorum. Çünkü bu modelin matematiksel bir modeli yok. Ayrıca örtülü faiz artırımı yapan bu model sürdürülebilir değil. Umarım yanılırım ve buradan bir başarı hikayesi çıkar. Ben de helal olsun derim” diye konuştu.

“Elektrik maliyetleri istihdam verilerine olumsuz yansıyacak"
Artan maliyetlerin özellikle küçük işletmeleri ciddi olumsuz etkileyeceğini dolayısıyla kapanan işyerlerinde artışlar olacağını öngören Arzova, şu noktalara değindi: “Mahallemdeki küçük bir pastaneye 17 bin TL elektrik faturası geldi. Bu gideri karşılamak için ne kadar börek veya simit satacak? Dolayısıyla bu gideri karşılayamayacak. Artan elektrik maliyetleri nedeniyle birçok işletmenin kapanması sözkonusu olabilir. İşletmelerin kapanması işgücünü olumsuz etkiler. Bu sürece kadar göçmenler ucuz işgücü sağlayarak bir miktar dengeledi ama daha fazla olacağını düşünmüyorum. 52 yaşındayım, kış vakti bir kahvede elektrik açtırmak için para alındığına tanık olmamıştım. Çok büyük bir enerji krizinin içindeyiz.” Enerji fiyatlarının 60 dolardan 90 dolara çıktığının ve artan kur nedeniyle enerji maliyetlerinin öngörülemez şekilde yükseldiğinin altını çizen Arzova, kura bağlı maliyet artışına özel olarak dikkat edilmesini istedi

Yorumlar (0)