banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomist Prof.Dr. Seyfettin Gürsel: “Riskler birikti seçim erkene alınabilir”

2017 yılı kamu destekli, KGF kaynaklı ciddi bir ekonomik büyümenin yılı oldu. Ama bu büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği konusunda ise soru işaretleri oluştu. Konuyu Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof.Dr. Seyfettin Gürsel’e sorduk.

EKONOMİST 01.04.2018, 08:50 31.03.2018, 21:10
9549
Ekonomist Prof.Dr. Seyfettin Gürsel: “Riskler birikti seçim erkene alınabilir”

Büyümeyi riskleriyle birlikte değerlendiren Gürsel, seçimlerin bu noktada erkene alınabileceği sinyallerini de verdi.

KobiEfor: Büyümenin kalitesi ve sürdürülebilirliği konusunda risk görüyor musunuz?
Seyfettin Gürsel:
2017, 2016’dan bağımsız değerlendirilemez. Herkesin bildiği bir şeyi hatırlayarak başlayayım; 2016 kötü bir yıldı. Ekonomide 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yarattığı travma vardı. Ama tabii bir de travmadan önce başlayan gerçeklik de var; 2016’nın ilk çeyreğinde belirgin yavaşlama başlamıştı. Darbe teşebbüsüyle de işsizlik patladı. Aralık ayında tarım dışı işsizlik oranları yüzde 11.8’den 14.2’ye yükselmişti. Bu durum tabii Hükümet’i alarm durumuna soktu. Çünkü 2017’nin Nisan ayında referandum planlanıyordu.
Böyle bir ekonomi ile referanduma gitmek riskti. Ne pahasına olursa olsun ekonomi canlanmalıydı. Ve canlanma yaratmak için teşvikler getirildi. Bunların sonucunu 2017’de görmeye başladık. Ekonomide iç tüketime dayalı canlanma etkin oldu. Tekrar etmeye gerek yok. Çok sayıda ama kısa vadeli teşvikler verildi. En çarpıcısı ise Kredi Garanti Fonu’nun devreye alınması oldu. 220 milyar TL ekonomiye aktarıldı. İşe yaradı mı? Evet. 2017 ekonomisi son çeyrek henüz açıklanmadı ama kehanet olmaz, yüzde 7’nin üzerinde büyüme sağlandı. Büyümenin yansıdığı en önemli nokta ise istihdamdı. Aralık verilerine göre tarım dışı istihdam oranı yine yüzde 11.8’e geriledi.

KobiEfor: Peki 2018’de büyümede öngörünüz nedir, yüzde 7’ler tekrar olur mu hayal mi?
Seyfettin Gürsel:
2016’da yüzde 3.3 büyüme sağlandı. 2017’de de yüzde 7 küsur büyüme bekliyoruz. 2018 için Orta Vadeli Program’da da yüzde 5.5 büyüme öngörülmüştü. Bu abartılı bir hedef değil, ülke olarak yüzde 5 büyüme potansiyeline sahibiz. Ama potansiyele sahip olmak illa ki gerçekleşecek anlamına da gelmez. Ama şurası kesin ki 2018’de yüzde 7 küsur büyüme hayal. Üst üste yüzde 7 büyümeye kalkarsanız kamu kesimini aşırı zorlarsınız. Zaten Hükümet de bunun farkında kamu harcamalarında ciddi frene basıldığı görülüyor. Çünkü kamu kesimi çekiçli büyüme mali disiplinde bozulmaya neden oluyor. Böyle devam etmesi de hem enflasyon, hem faiz, hem döviz kuru açısından sıkıntı yaratılması anlamına gelir. Hükümetin mali disiplinde ısrar etmesi halinde yüzde 4-4.5 arasında büyüme bekliyorum. Bu büyüme oranları ülkemiz için düşük bir oran değil. OECD 2 ay önce 2018 için yüzde 4.9 büyüme öngörmüştü. IMF ise geçtiğimiz günlerde büyüme oranlarını yukarı yönlü revize etti ve yüzde 4.3’e çıkardı. Düşük bir büyüme değil ama bıçak sırtı bir büyüme olur. Çünkü yüzde 4’lerdeki büyüme işsizlik açısından önemli. Çünkü yüzde 7 büyüyen ekonomide istihdam yüzde 6 civarında oluyor. Bu normal bir gelişimdir. İşsizlik oranları bu büyüme oranlarıyla aşağıya düştü ama bunun sürdürülebilir olup olmadığı 2018 büyüme rakamlarıyla çok ilintili. Çünkü yüzde 4’lerde kalan büyüme güçlü işgücü artışı nedeniyle istihdamda yüzde 3.5’ta kalabilir. İşsizlik oranları yüksek düzeyde kalabilir. Şu andaki yüzde 11.8 tarım dışı işsizlik oranlarından söz ediyoruz. Bu oranlar da düşük değil aslında. Çerçeveye genel bakarsak da; kalıcı, istikrarlı bir yatırım atmosferi yok. Jeopolitik risk yüksek.  Gerek ABD, gerek AB gerek diğer komşu ülkeler ile ilişkiler malum. Yabancı sermayenin çekincelerini de görüyoruz. Böyle bir ortamda çok yatırım beklemiyorum, ama kriz de beklemiyorum. Çünkü GSYİH’nın yüzde 60’ını oluşturan özel tüketim var. Gelişimi durdu ama tüketim trendi devam ediyor. Özetlersek geçen yıl ki kadar büyük canlılık olmayacak. Son dış ticaret rakamları da gösteriyor ki; cari açık büyüyor. Ciddi ithalat artışı var. Bunlar büyümeyi düşürücü etki yapacak.

KobiEfor: KGF’nin riski var mı?
Seyfettin Gürsel:
Kredi Garanti Fonu’nun kullanılması dahiyane bir yöntem değildi. ABD’de resesyondan çıkmak için gündeme gelmiş olan ‘helikopter parası’ diye bir yaklaşım vardı. ‘Helikopterden paralar dağıtılsın, halk bu paraları kullansın ve durgunluktan çıkalım’ deniliyordu. KGF bu mantıkla hayat bulmuş bir sistem. Ayrıca olaya şöyle bakmak lazım; KGF bütçede hemen kendini göstermiyor. Geri dönüşü tam olarak anlaşılmayacak. Tabii KGF kullananların hepsi de kaynağı üretimde kullanmamış, üretim dışında da değerlendirmiştir. Bunların oranı fazla ise ödemelerde sorunlar ortaya çıkabilir. BDDK da bunu görmüş olmalı ki batık kredi koşullarında esneme yaptı, bankalar hemen pasife yazmasın diye. Demek ki orta vadede risk birikiyor. Bu seçimlere kadar idare edilebilir mi? Edilebilir. Ama sonuçta geri ödenemeyen kredilerin hacmi büyük olursa kamu kesimi açığı artacaktır. Ayrıca içeride KGF talebi canlandırarak ekonomiyi büyütürken ithalatta da patlamaya sebep oldu. Kızıyoruz notumuz düştü diye ama cari açık yüzde 5’in üzerinde. Taşınabilir değil. Üstelik TL şu anda değerli değil. Hatta bir miktar da değersiz. Buna rağmen döviz şoklarının yaşanıyor olması şu nedenlere dayanıyor; gelecekte jeopolitik riskler var, mali disiplinden uzaklaşılmış, cari açıktaki artış riskleri fiyatlara yansımaya başladı. Bu iyi bir gidişat değil.

KobiEfor: Seçimler erkene alınabilir mi?
Seyfettin Gürsel:
Şu anda ekonomideki risklerin birikmesi 2001 öncesini hatırlatıyor. Enflasyonda da benzer bir risk birikmesi var. Merkez Bankası enflasyonla mücadeleden vazgeçti. Hedefler sürekli revize ediliyor. Onun da hiçbir inandırıcılığı kalmadı. Merkez Bankası faiz konusunda ciddi baskı yemişti, eli kolu serbest değil. Enflasyona gelirse de çift haneli enflasyonu uzun süre sürdüremezsiniz. Bu tip riskler birikir birikir ve kazanı patlatır. Dolayısıyla bu risklerin birikmesi olarak da 2019 yılı seçimleri erkene alınabilir. Bir iktisatçı gözüyle seçimler ne kadar uzatılırsa riskler de artıyor. Teşviklerle desteklenmiş, canlı ekonomide seçim yapmak istiyorlarsa  seçimleri erkene almak zorundalar. Tabii karar Hükümet’in.

KobiEfor: Seçim sürecinde reformlar hayat bulur mu?
Seyfettin Gürsel:
Reform çok içi boş kavram haline geldi. Hükümet teşvikleri reform diye sunmaya başladı. Teşvik reform değildir. Teşvik para dağıtmaktır. Oysa gelir vergisinde, esnek işgücü piyasasında ve kıdem tazminatında reform yapılacaktı. Buna siyasetçi olarak cesaret edemedi. Biz iktisatçılar reformlara çok odaklanmıştık. Özellikle AK Parti’nin ilk yıllarında hukuk devleti, demokrasi, insan hakları belli seviyelere gelmişti. AB müzakere sürecinde iyileşmeler düşünüyorduk. Bugün bu sürecin çok gerisindeyiz. Reformlardan da önce demokratik bir devlet olmamız daha önemli. Zaten seçimlerden önce de bir reform beklemiyorum.

KobiEfor: Türkiye’de neden sağlıklı veri toplanmıyor?
Seyfettin Gürsel:
Net ölçüm olmadan Türkiye’de büyümenin kalitesi konusunda bir şey söylemek zor. Şu anda Türkiye’de büyüme tamamen kalitesizdir demiyorum ama zannedildiği kadar da kaliteli olmadığını düşünüyorum. Ekonomimiz istikrarsız. Ta öteden beri ekonomiyi kayda geçirme sorunu yaşıyoruz. Büyüme gibi makro ekonomik göstergeleri gerçekçi saptayabilmek için geliri iyi bilmek lazım. Geliri iyi bilmenin yolu da vergide kendini gösterir. Oysa Türkiye’de gelir vergisi bir faciadır. Artı ciddi miktarda kayıt dışı sorunu yaşıyoruz. Tabi bunlar yanlış politikalar izlemeye de yol açabiliyor. Ama sosyal devletin en önemli özelliklerinden biri geliri toplama ve onu en etkili şekilde yeniden dağıtarak gelir eşitsizliğini, yoksulluğu minimalime etmektir. Avrupa gibi sosyal devlet olmayı başarmış devletler bunu başarıyor. Biz ise halen daha Avrupa Birliği’nde gelir eşitsizliğinde, şiddetli maddi yoksullukta 1. numarayız.

Yorumlar (0)