banner565

banner472

banner458

banner457

Prof.Dr. Yalçın Karatepe: “Ekonominin toparlanması uzun zaman alacak”

Türkiye ekonomisinin pandemi sürecine bozulmuş ekonomik göstergelerle yakalandığını savunan Prof.Dr. Yalçın Karatepe, “Yakın gelecekte bu sorunların ekonomiye olumsuz etkilerini açık bir biçimde göreceğiz. Kurların yukarı doğru hareketi devam edecek, enflasyon çift haneli rakamlarda Seyredecek, kredi geri ödemelerinde sorunlar yaşanacaktır” dedi.

EKONOMİST 01.09.2020, 00:01 29.09.2020, 10:18
20006
Prof.Dr. Yalçın Karatepe: “Ekonominin toparlanması uzun zaman alacak”

Prof.Dr. Yalçın Karatepe’ye göre Türkiye Koronavirüs salgınına çok bozulmuş olan ekonomik göstergeler ile yakalandı.
Salgın, işsizliğin yüksek seyrettiği, büyümenin olmadığı, TL’nin hızla değer kaybettiği, borç oranlarının yükseldiği, enflasyonun artarak devam ettiği ve geleceğe ilişkin belirsizliklerin çok yüksek olduğu bir döneme denk geldi. Karatepe, “Böyle bir dönemde salgının yol açtığı ekonomik etkileri dikkate aldığımızda, Türkiye’nin çok uzun zaman süreceği tahmin edilen bir ekonomik sorunlar yumağına dolandığını söylemek mümkün” dedi.
Karatepe, ekonomide içinde bulunulan sorunların çözümü için uygulamaya konulan politikaların hem yanlış hem de çözümden ziyade sorunların daha da büyümesine vesile olduğunu savunarak, görüşlerini şöyle aktardı: “Merkez Bankası’nın baskılar sonucu belirlediği faizlerin tasarruf sahiplerinin TL’den uzaklaşmasına yol açması, özellikle kamu bankaları üzerinden sağlanan genişlemeci kredi politikası kurlar üzerinde, enflasyonda ve finansal sistem üzerindeki risklerin artmasına yol açmaktadır. Yakın gelecekte bu sorunların ekonomiye olumsuz etkilerini açık bir biçimde göreceğiz. Kurların yukarı doğru hareketi devam edecek, enflasyon çift haneli rakamlarda seyredecek, kredi geri ödemelerinde sorunlar yaşanacaktır. Bütün bunlar ekonominin toparlanma sürecini çok uzun bir zamana yayacaktır.”

Temel sorunlardan biri işsizlik
Türkiye’nin en temel sorunlarından birinin işsizlik olduğunun altını çizen Karatepe, TÜİK tarafından açıklanan verilerin ülkenin gerçek işsizlik durumunu doğru tespit etmediğini savundu. Karatepe, gerekçesini ise şöyle açıkladı: “En son açıklanan Mayıs ayı işsizlik oranı yüzde 12.9’dur. Bu rakamın gerçeği yansıtmadığının en temel göstergesini yine TÜİK tarafından aynı raporda açıklanan işgücü verisinde görüyoruz. Geçen yılın aynı dönemine göre işgücüne dâhil edilenler 2 milyon 750 bin kişi azalmış durumdadır. Çalışan sayısının 2.5 milyon kişi azaldığı ve nüfusun 1 milyondan fazla arttığı bir döneme ilişkin açıklanan yüzde 12.9’luk oran haklı olarak kamuoyu tarafından da sorgulanır hale gelmiştir. Geniş tanımlı işsizlik açısından baktığımızda bugün ülkedeki oranın yüzde 30’a yaklaştığını söylemek mümkün. Ücretsiz izne çıkarılanlar, iş aramayan ama olsa çalışmaya hazır olanlar, kısa çalışma ödeneği kapsamına alındığı için kısmı olarak çalışanlar da dikkate alındığında, bugün üretim sürecinde yer alamayan, ya da fiili işsiz olarak adlandırabileceğimiz oranın tarihi zirvelerde dolaştığını söylemek mümkün.”
Covid-19’a karşı uygulanan destek programlarını eleştiren ve doğrudan destek olarak toplam 5 milyon aileye bir defaya mahsus bin liralık desteğin yetersiz olduğunu söyleyen Karatepe, milyonlarca işsizin doğrudan gelir desteğine ihtiyaç duyduğunu açıkladı: “Ücretsiz izine çıkarma ve kısa çalışma ödenekleri de yetersiz olmuştur. Personelin işten çıkarılmasını yasaklayan ancak onların ücretsiz izine gönderilmesine izin veren düzenleme kapsamında sağlanan aylık 1.177 liralık destek çok yetersizidir. Asgari ücret ile bile geçinmenin mümkün olmadığı bir dönemde bunun yarısı kadar bir gelir ile bir ailenin hayatını idame ettirmesi mümkün değildir. Burada sağlanan destekler de İşsizlik Fonu’ndan karşılanmaktadır. Devlete ek bir yük getirmemektedir. İşsizlik fonunda da yeterli kaynak vardır. Bu nedenle ücretsiz izine çıkarılanlara asgari ücret düzeyinde bir destek sağlanmalıdır.”
Açıklanan diğer destek paketlerinin ağırlıklı kredi kullanımı konusunda kolaylık sağladığını dile getiren Karatepe, işleri duran küçük esnafa kira yardımı, faizsiz ve uzun vadeli kredi ve doğrudan gelir desteği sağlanmasını istedi. Türkiye’de işletmelerin ağırlıklı KOBİ olduğunu hatırlatan Karatepe, “KOBİ’lerin finansal ihtiyaçlarının karşılanması için faizsiz çalışma sermayesi desteği ve elektrik, doğalgaz, kira gibi giderlerin desteklemesi gerekir. Ekonominin 2020 yılında ciddi derece küçüleceği, 2021 yılında ise çok düşük seviyede bir büyümenin olacağı beklentisi tüm analizlerde görülüyor. Bugün borçları artan işyerlerinin yarın ciddi bir kredi sorunu ile karşı karşıya kalmaları riski maalesef artmıştır” diye konuştu.
Karatepe, Türkiye’nin öncelikle sorunlarını kabul ederek işe başlaması gerektiğinin uyarısını yaparak, “Türkiye’nin ekonomin yanında bir de hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, ifade özgürlüğünün korunması, eğitim sisteminin bilimin ışığında düzenlenmesi gibi demokratik rejimlerde olmazsa olmaz konularda da çok ciddi sorunları vardır. Sadece geçici ekonomik tedbirler uygulayarak Türkiye ekonomisini hak ettiği büyüme patikasına sokmak ve vatandaşın refahını kalıcı olarak artırmak mümkün olmayacaktır” dedi.
Ekonomide uygulanan düşük faiz politikasının olumsuz sonuçlarını kurlar ve enflasyon üzerinde görüldüğünü hatırlatan Karatepe, “Yapılması gereken faiz oranlarının reel olarak pozitif seviyelere çekilmesidir. Bu olmadığı sürece TL’ye ilgi sağlanamayacağından dolayı dövize olan ilginin önüne geçmek de mümkün olmayacaktır. Ekonomi yönetiminin, hem kurları hem de faizleri baskılamaktan vazgeçmesi gerekir. Çünkü ikisini birden baskılamaya çalıştığınızda biriken enerji her ikisinin birden patlamasına yol açar ki şimdi içinde bulunduğumuz dönemde yaşadığımız tam da budur” açıklamasını yaptı.

“Sektörlere özel düzenleme gerekli “
İçinde bulunulan dönemi fırsata çevirmek için pek çok önemli konuda düzenleme yapma fırsatına sahip olunduğunu savunan Karatepe, salgın ile birlikte farklı ülkelerin aldıkları kararlar da dikkate alındığında bazı sektörlere yönelik özel planlama ve düzenlemelerin devlet desteği ile yapılmasının şart olduğunu açıkladı. Bunları şöyle sıraladı:
• Bütçe harcamalarının kamusal çıkarlar gözetilerek planlanması gerekir. Bütçe açığı sorununun temel nedeni yanlış harcamalardır. Bunlar göz ardı edilerek sadece bütçe dengesi üzerinden analiz yapılması eksik kalır, yanlış sonuçlar verir. Harcamalarda kamusal yarar gözetilmesi öncelik olmalıdır. Bu dikkate alınmadan sadece dolaylı vergilere yüklenerek bütçe dengesini sağlamaya çalışmak hem gelir dağılımını bozucu hem de enflasyonist sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle adaletsiz olan dolaylı vergilerin OECD ortalamasına indirilmesi gerekmektedir.
• Vergi sisteminin adil ve etkin bir biçimde çalışması için yeniden düzenlenmesi gerekir. Herkesin gücü oranında vergi ödemesi ve vergi tahsilatının etkinliğinin artırılması sağlanmalıdır.  Yüksek gelir gruplarının yüksek oranda vergilendirilmesi sağlanmalıdır.
• Sağlık ürünleri üretimi stratejik sınıflamasına alınmalı, bu alanda üretim yapan tüm şirketlerin desteklenmesi gerekir.
• Finansal sistemin sağlıklı çalışması önemlidir. Bu kapsamda kredi mekanizmalarının işleyebilmesi ve likiditenin sürekliliğinin sağlanması için düzenlemelerin yapılması gerekir.
• KOBİ’lerin sermaye yapılarının uzun dönemde güçlendirilmesi için vergisel desteklerin artırılması gerekir.
• Salgında dünya tedarik zincirinin olumsuz etkilendiği görülmüştür. Bu nedenle ara malı ve diğer üretim girdilerinin ulusal imkânlar dâhilinde üretilmesi için desteklerin sağlanması üretim sürekliliği açısından zorunludur.
• Turizm sektörünün yakın dönemde toparlanması zor görünüyor. Bunlara sağlanacak desteklerin uzun vadeye yayılması gerekir.

Yorumlar (0)