banner565

banner472

banner458

banner457

İşimizin geleceği nasıl olacak?

Pandemi ile birlikte iş yaşamı yeniden şekillendi, şekillenmeye de devam ediyor. Araştırmalar, şirketlerin, Covid-19’u gelişim için fırsat olarak görmeye başladığını gösteriyor. Pandeminin Ekonomi Günlüğü’nde iş dünyasındaki değişime ve gelecek öngörülerine ışık tutan araştırmaları, dikkatinize sunuyoruz. 

HABER 01.04.2021, 00:00 28.04.2021, 10:06
22125
İşimizin geleceği nasıl olacak?

Gelecek daha da yakına geldi
McKinsey, 2021 ve sonrasına yön verecek trendleri paylaştı: Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company, ‘küresel ekonomi’, ‘iş dünyası’ ve ‘toplumsal yapı’ ana başlıkları altında topladığı 2021 ve sonrasına yön verecek 13 trendi paylaştı. Pandemi şartları tamamen geride kaldığında, oluşacak yeni normalin 2019’un hâkim koşullarına geri dönmek anlamına gelemeyeceğini vurgulayan McKinsey & Company Türkiye Ülke Direktörü Can Kendi, yeni normalin bu yıl veya önümüzdeki yıl oluşacağı konusunda, dikkatli şekilde iyimser olmanın mümkün olduğunu söyledi: “2021’in dönüşüm yılı olması bekleniyor. 20. yüzyıldan bahsederken kullanılan ‘savaş öncesi’ ve savaş sonrası’ terimleri gibi pandemi de muhtemelen bu yüzyıl için önemli bir mihenk taşı olacak. Gelecek nesiller, tanımlamalarında, ‘COVID-19 öncesi’ ve ‘COVID-19 sonrası’ dönemlerden bahsedecek. Kurumlarda, iyi liderlik, dijital üretkenlik, sürdürülebilirlik, inovasyon, işimizin geleceği ve paydaş kapitalizmi trendleriyle açıkladığımız değişimlerin uzun vadede kalıcı bir temel oluşturması mümkün.”

Küresel Ekonomi Trendleri
1) Güvenin geri dönüşü: Tüketicilerin de geri dönmesini sağlayan bu trendle harcamaların artması bekleniyor. Biriken talebin açığa çıkışı, daha önceki bütün ekonomik krizlerde olduğu gibi, bir ‘intikam alışverişi’ hareketine neden oluyor. Pandemiden en çok etkilenen hizmet sektörü; özellikle restoranlar ve eğlence mekanlarının, bu geri dönüşte, diğer sektörlere göre öne çıkacağı tahmin ediliyor.

2) Tatil amaçlı seyahatlerin yeniden başlaması: Uluslararası seyahatte, pandemiye bağlı sınır kısıtlamaları nedeniyle kriz sürse de tatil amaçlı seyahatler hızla geri dönerken; iş seyahatlerinde toparlanma süreci, daha önceki kriz dönemlerinde de olduğu gibi farklı olacak. Pandemide teknolojinin etkin kullanımı ve çoğu şirketin önümüzdeki yıllarda yüzleşeceği ekonomik kısıtlamalar, iş seyahatlerinde uzun dönemli yapısal bir değişimin başlangıç işareti olabilir.

3) İnovasyon dalgası ve başlattığı yeni girişimciler nesli: İhtiyaçlar, icatları doğuruyor ve kaos girişimciler için alan açıyor. Daha önce yaşanan ekonomik krizlerin tersine, bu sefer yeni açılan küçük işletmelerin sayısında önemli oranda artış görülüyor. Örneğin; ABD’de, sadece 2020’nin üçüncü çeyreğinde, 1.5 milyon yeni işletme başvurusu yapıldı. Bu sayı, 2019’un aynı döneminin iki katıydı. Girişim sermayesi aktivitesi de 2020’nin ilk yarısında çok az gerileme gösterdi.

4) Dördüncü endüstri devriminin hızlanması: Hızlanmanın temelinde, dijital destekli verimlilik artışı yer alıyor. ABD’de verimliliğin, 2020’nin ikinci çeyreğinde yüzde 10.6 ve takiben üçüncü çeyreğinde de yüzde 4.6 arttığına dikkat çekiliyor. Geçmişte çığır açan teknolojilerin, verimliliği artırmaya başlaması 10 yıldan uzun sürüyordu. COVID-19 krizi yapay zekâ ve dijitalleşme gibi alanlarda, bu geçişi birkaç yıla indirdi. Şirketlerin yoğun baskı altında aceleyle yeni teknolojilere uyum sağlamaya çalışırken hatalar da yaptığını belirten McKinsey uzmanları, liderlere; şu ana kadar yapılan iyi şeyleri yapılandırmalarını ve kurumsallaştırmalarını öneriyor.

İş Dünyası Trendleri
McKinsey, tüketici anketinin uygulandığı 13 büyük ülkeden 9’unda, tüketicilerin en az 3’te 2’si yeni alışveriş şekilleri denediklerini, yüzde 65’ten fazlası buna devam etmeyi düşündüklerini belirtiyor.

1) Online Perakende: ‘Online perakendeye geçiş’ hızla devam edecek ve kalıcı olacak. Küreselde de 2020’nin ilk yarısında görülen e-ticaret artışı, önceki on seneye eşitti. Çoğu tüketici online alışverişe kayıyor, şirketlerin e-ticaret büyüme fırsatlarını yakalamaya hazırlıklı olması tüketicinin marka sadakatinde rol oynayabiliyor.

2) Tedarik zincirinde yeniden dengelenme: COVID-19, çoğu şirketin, uzun ve karmaşık tedarik zincirlerindeki zayıf noktalarını açığa çıkardı. Tek bir ülke, hatta tek bir fabrikanın kapanması, şirketlerin küresel üretimini durma noktasına getirince, ‘tedarik zincirindeki yeniden dengelenme’ başladı. McKinsey uzmanları bu trend sonucunda; küresel mal ihracatının 4’te 1’inin, 2025’e kadar yön değiştirebileceğini öngörüyor. Bu, yaklaşık 4.5 trilyon dolarlık bir ihracat hacmi anlamına geliyor. ‘Aksamaların normal olması’, ‘Endüstri 4.0 sayesinde üretimde ülkelere bağlı maliyet farklarının daralması’ ve ‘tedarik zincirindeki şirketlere üretim yapan alt tedarikçilerle ilgili bilgi eksikliği.’ Şirketler, bunları dikkate alarak otomasyon ve yapay zekâ, veri analitiği alanlarındaki gelişmelerden faydalanarak tedarik zincirlerini yeniden dengeliyor.

3) ‘İşimizin Geleceği’ beklenenden önce geliyor: Pandemi, farklı endüstrilerdeki on milyonlarca insanı, bir günde evden çalışmaya geçmek zorunda bıraktı. Böylece, önündeki kültürel ve teknolojik bariyerler yıkılan uzaktan çalışma modelinin, kısıtları ve faydaları geçen kısa zaman içinde daha da netleşti. McKinsey Global Institute (MGI) çalışmasına göre; çalışanların yüzde 20’si, haftanın 3 ila 5 günü uzaktan çalışarak verimliliklerini koruyabiliyor. Bu trend, sadece COVID-19 salgınından dolayı değil, otomasyon ve dijitalleşmedeki ilerlemeler de bunu mümkün kıldığı için gerçekleşiyor. Süreçte hem ofisin organizasyona tam olarak ne getirdiğinin sistematik değerlendirilmesi hem de işgücünün otomasyon, dijitalleşme ve diğer teknolojilere uyum sağlaması için desteklenmesi gerekiyor. Çalışanlara, eğitimlerle yeni beceriler kazandırmak maliyetlerin üstünde fayda sağlıyor, yatırım; çalışan bağlılığı, müşteri memnuniyeti ve olumlu marka algısı üzerinde etkilere de sahip.

4) Biyofarma devriminin güçlenmesi: Pandemi, medikal inovasyona ciddi bir ivme kazandırabilir. Zorunluluk olunca COVID-19 genom sekanslaması birkaç haftada gerçekleşti, aşılar bir yıldan kısa sürede geliştirildi. McKinsey uzmanları, daha büyük bir değişim potansiyelinin; biyomühendislik, genetik dizileme, programlama, veri analitiği, otomasyon, makine öğrenimi ve yapay zekâ gibi çeşitli becerilerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkacağını belirtiyor. MGI, bu gelişmeyi ‘Biyo-Devrim’ olarak adlandırıyor. Mayıs 2020’de yayınlanan bir raporda MGI, ‘küresel hastalık yükünün yüzde 45’inin, bugün bilimsel olarak mümkün olan becerilerle çözülebileceğini’ açıkladı. Örneğin; genom düzenleme teknolojileri senede 250 bin kişiyi öldüren sıtmaya çare bulabilir. Hücresel terapiler, zarar görmüş hücre ve dokuları onarabilir ve hatta yenileyebilir. Yeni çeşit aşılar kanser ve kalp hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara da uygulanabilir. Biyo-devrimin potansiyeli, sağlığın ötesine de uzanıyor. MGI raporlarına göre; küresel ekonominin fiziksel girdilerinin yüzde 60’ını biyolojik olarak üretmek, teoride mümkün. Biyo-devrim, önümüzdeki on yılda trilyonlarca dolarlık ekonomik etki yaratabilir.

5) Portföylerin yeniden yapılanması hızlanıyor: Ekonomi yeni normaline oturunca, yaşanan sektörel farklılıkların daralması, endüstrilerin kriz öncesine yakın pozisyonlarına dönmeleri beklenebilir. Bundan önceki krizlerden, kuvvetliler daha kuvvetli çıktı. Zayıflarsa daha da zayıfladı, tümden kapandı ya da satın alındı. McKinsey uzmanları, pandemide dayanıklılığı yüksek, sağlıklı bilançolara sahip şirketlerin; yeni fırsatlar arayışında olacağını ve ciddi boyutlu portföy değişimi görmeyi beklediklerini belirtiyor. Küresel özel sermayenin elinde ki yaklaşık 1.5 trilyon dolarlık yatırıma hazır kaynağın da portföy değişiminde belirleyici rol oynaması bekleniyor. Küresel krizlerde yapılan özel sermaye yatırımlarının geri dönüşlerinin, iyi dönemlerde yapılanlara göre daha yüksek olduğu biliniyor, özel sermaye endüstrisinin önümüzdeki dönemde yeni yatırım imkanlarını takip edeceği tahmin ediliyor.

6) Yeşil İyileşme: 2008-2009 finansal kriziyle başa çıkmak için çok sayıda devlet, teşvik programı uygulanmıştı ama bunların çok azı iklimsel ya da çevresel hareketleri içeriyordu. Pandeminin ekonomik etkileriyle mücadelede, durum farklı. Tüm ülkeler değilse de büyük çoğunluğu toparlanma planlarını var olan çevresel politika önceliklerini ilerletmek için kullanıyor. Avrupa Birliği (AB) 880 milyar dolarlık COVID-19 kriz planının yüzde 30’unu iklim değişikliğiyle ilgili tedbirlerde kullanmayı planlıyor. Kanada toparlanmayı iklim hedefleriyle birleştiriyor. Kolombiya 180 milyon ağaç ekiyor. Japonya ve Güney Kore 2050’de, Çin ise 2060’ta, net karbon emisyonunu sıfıra indirme sözü verdi. ‘Sürdürülebilirlik’, hükümetler düzeyinde ‘yeni normal’in öncelikli konusu. Şirketler tarafında da sürdürülebilirlik konusunda tüketici beklentileri arttı. McKinsey uzmanları, tüketici beklentilerinin yanı sıra yeşil ekonominin sunduğu büyüme imkanlarını öne çıkarıyor.

Toplumsal Yapı Trendleri
1) Sağlık sisteminin yenilenmesi: COVID-19 salgınıyla mücadelede alınan dersler, daha kuvvetli sağlık sistemleri inşa etmeye yol açabilir. Halk sağlığı altyapısının iyileştirilmesi ve sağlık sisteminin dijital dönüşümün sunduğu imkanlar kullanılarak modernleştirilmesi, üzerinde çalışılması gereken iki alan. İşletmeler açısındansa işverenlerin yeni normalin sağlıklı iş ortamını tasarlamaya odaklanmaları ve çalışanlarının sağlığına yatırım yapmaları bekleniyor.

2) Ülkelerin normalleşme süreci: Pandemi etkileri azaldıkça, ülkelerin mali sıkıntılarıyla nasıl başa çıkacaklarını düşünmeleri gerekecek. Uzun vadeli ve etkili cevap; büyüme ve verimlilik.

3) Paydaş kapitalizmi: İşletmeler ve parçası oldukları toplum arasında bir köprü görevi üstlenen paydaş kapitalizmi, pandemide daha da önemli hale geldi. Paydaş kapitalizminin; şirketlerde kâr amacı güdülmemesi olarak anlaşılmaması gerektiğini vurgulayan McKinsey uzmanları, önemli olanın, zaten değerlendirilebilen bir ölçüt olan kâra bir ‘amaç’ kazandırmak olduğunu söylüyor.

Girişim yatırımları rekor üstüne rekor kırıyor
KPMG Türkiye, 212 işbirliğiyle hazırladığı ‘Türkiye Start-up Yatırımları Raporu’na göre; 2020’de girişimlerin aldığı yatırımlar bir önceki yıla göre yüzde 35 artarak 143 milyon dolar işlem hacmiyle, Türkiye girişim ekosisteminin tarihi rekoruna imza attı. Start-up’ların hisse satışları da dahil edildiğinde 2020’de toplam işlem hacmi 2.3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. 2020’de Türkiye’de yatırım ve hisse satışları dikkate alındığında yıldızı en çok parlayan girişimler oyun alanındaki start-up’lar oldu.

KPMG Türkiye Birleşme ve Satın Alma Danışmanlığı Lideri Gökhan Kaçmaz, şu bilgileri verdi: “VC yatırımcıları ve melek yatırımcılar tarafından 155 start-up’a yapılan toplam 143 milyon dolarlık yatırım ile 2019’a göre yüzde 35 artışla daha önce görülmemiş seviyede yatırım faaliyetine tanık olduk. 2020’de Geç Dönem VC yatırımları 42 milyon dolar seviyesine ulaştı. Önümüzdeki yıllarda yeni girişimlerin de etkisiyle hem büyümeye devam eden, hem de olgunlaşan bir girişim ekosistemi ile Türkiye, ekosisteme değen tüm paydaşları umutlandırmaya devam ediyor. Güncel trendler, Türk start-up’larının geç dönem yatırımlarını öncelikle küresel yatırımcılardan aldıklarını gösterirken, yerli yatırımcılarının büyük bir kısmı erken dönem start up’lara yöneliyor.”

212’nin kurucu ortağı Ali Karabey, girişimler arasında en çok yatırım alan dikeylerin ‘Yazılım, Finans, Sağlık ve Yapay Zeka Teknolojileri’ olduğunu belirterek, Türkiye, pandemi döneminde ilk unicorn’unu çıkararak zor zamanlarda bile başarılara imza atabileceğini kanıtladı” dedi.

Türkiye Start-up Yatırımları Raporu’na göre yıl içindeki önemli hareketler şöyle:
Getir, Ocak 2020’de tamamladığı yatırım turuyla 25 milyon doları Silikon Vadisi yatırımcısı Michael Moritz’den olmak üzere toplam 38 milyon dolarlık yatırım topladı.
212’nin portföy şirketlerinden Insider, 2020’de Sequoia Capital, Riverwood Capital, Endeavor Catalyst ve Wamda Capital’den aldığı 32 milyon dolarlık yatırımla tüm girişimler içerisinde öne çıktı ve SaaS (hizmet olarak yazılım) sektöründeki toplam yatırım tutarının büyük çoğunluğunu oluşturdu.
ABD’de en çok indirilen 10 meditasyon uygulamasından biri olmayı başaran sağlık teknolojisi girişimi Meditopia, 60 milyon dolarlık değerleme ile kurumsal ve bireysel yatırımcılardan toplam 15 milyon dolarlık yatırım aldı.

Oyunlar zirvede: 2020’de en fazla yatırım çeken ana dikeyler ‘Oyun, Retailtech (perakende teknolojileri) ve Fintech’ olurken işlem adeti bakımından ise en çok işlemin gerçekleştiği dikeyler ‘SaaS, Fintech ve Healthtech (sağlık teknolojileri)’ oldu. 2019 ve 2020’de yeni kurulan start-up’lar arasında en büyük payı oyun alanındaki start-up’lar aldı. Bunda sene içerisinde Amerika kökenli oyun şirketi Zynga’nın sırasıyla yaptığı Peak Games (1.8 milyar dolar) ve Rollic Games (168 milyon dolar) satın alımların potansiyel etkisi bulunuyor.

Şirketler, Covid-19’u gelişim için fırsat olarak görmeye başladı
Deloitte, 2021 Global İnsan Kaynakları Trendleri Raporu’na göre; Covid-19’a en hazırlıklı şirketler, “gelişim” bakış açısına uyum sağlıyor ve şirketi geleceğe hazırlamak için yıkımı bir fırsat olarak değerlendiriyor.  Tüm sektörlerden toplamda 6 bin profesyonelin görüşlerini içeren araştırmadan önemli bulgular şöyle:
Şirketlerini pandemiye “çok hazırlıklı” olarak tanımlayan yöneticilerin yüzde 15’i, yatırımlarını değişen taleplere ve diğer şirketlere göre 2.2 kat daha fazla yeniden yönlendiiyor.
“Çok hazırlıklı” yöneticiler, işi dönüştürmede teknolojiyi diğerlerinden 2 kat daha fazla kullanıyor, hızlı karar almayı kolaylaştırmada işi tasarlamanın öneminin 2 misli daha fazla farkında, gelecek yıkımları yönetebilmek için çalışan adaptasyonu ve mobiliteyi neredeyse 3 kat daha çok kullanıyor.
Organizasyonel hazırlık sadece anlık krizlerde değil, süreklilik içinde de karar alma ve uyum sağlama gibi insani becerilere dayalı.

Deloitte İnsan Yönetimi Hizmetleri Lideri Cem Sezgin, “İlk şoku atlatan şirketler artık ‘İşin Geleceği’ odağı ile yarınlarını tasarlıyor” dedi.

Pandemi deneyimi, işin yeniden tasarlanması için bir fırsat: Raporda öne çıkan beş işgücü trendi ise şöyle:
1) Zindelik odağında işin yeniden tasarımı: İç içe geçen iş ve özel yaşam: Şirketler, zindeliği iş ve özel yaşama entegre ederek tasarlamalı ve böylece zindeliği iş/özel yaşam dengesinin ötesine taşımalı.
2) Yetkinlikleri yeniden geliştirmenin ötesinde: Çalışan potansiyelini ortaya çıkarmak.
3) Süperekipler: İşin yapıldığı yer: Teknoloji ve insanı entegre eden süperekipler oluşturulması ve bu ekiplerin tamamlayıcı yetenekleri ile işi daha insani yaklaşım ve yöntemlerle yeniden inşa etmesi.
4) İşgücü stratejilerinin yönetilmesi: İş ve işgücü için yeni yönler belirlemek
5) İK profesyonellerine not: İşin yeniden inşa edilmesine geçişi hızlandırmak.

Pandemide iş değiştirmek
Türkiye’deki çalışanların yaklaşık dörtte biri salgın döneminde iş değiştirmeyi düşünüyor: Kaspersky’nin ‘İşin Geleceğini Güvence Altına Almak’ başlıklı raporuna göre, COVID-19 salgını koşullarında Türkiye’deki çalışanların yüzde 23’ü önümüzdeki 12 ay içinde yeni bir işe geçmeyi düşünüyor. İnsanların kariyer değişikliği için öne sürdükleri en büyük itici güçler arasında daha yüksek bir maaş alma arzusu (yüzde 50), daha iyi bir iş-yaşam dengesine kavuşmak (yüzde 46), daha değerli ve anlamlı bir role duyulan ihtiyaç (yüzde 29) yer alıyor.

Müşterilerin yüzde 66’sı restoranlarda dış mekânda yemek yemeyi istiyor
Metro Türkiye, pandemide değişen tüketici beklentilerini belirlemek amacıyla araştırma şirketi NielsenIQ ile birlikte beş fazda (2020 Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim ve 2020 Aralık-2021 Ocak dönemlerini kapsayan), Ankara, İstanbul ve İzmir’de restoran ve otellerin sunduğu hizmetlerden faydalanan 3.073 kişinin katıldığı, “Horeca Müşterileri Davranışlar ve Beklentiler” başlıklı araştırma gerçekleştirildi. Araştırmaya göre; Covid-19 sürecinde restoran ve otel müşterilerinin önem verdiği kriterlerin başında, hijyen ve temiz atmosfere verilen önem yüzde 67 ile ilk sırada. Müşteriler kendilerine dışarıda oturma konusunda sunulacak çözümlere önem veriyor. Soğuk havalarda dışarıda otururken ısınma imkânı sunan çözümlere önem verenlerin oranı yüzde 54, yüzde 66’sı restoranlarda dış mekânda yemek yemeyi tercih ediyor. Otellerde ise müşterilerin önem verdiği ilk iki konu; yüzde 62 ile sağlıklı/hijyenik ortamlar, yüzde 49 ile uygun fiyatlar olmaya devam etti, Kovid-19 Sertifikası ise aradıkları bir şart.

Geçen yılın Kasım’ından itibaren restoranlarda paket ve gel-al servisinin zorunlu hale gelmesiyle bu hizmetlere talep arttı. Katılımcıların yüzde 42’si Kovid-19 önceki dönemle kıyaslandığında paket servisi daha sık kullanıyor, haftada 2-3 gün eve yemek siparişi veriliyor. Gel-al servis kullananların oranı yüzde 62’ye, kullanma sıklığı da haftada 2-3 güne çıktı. Paket ve Gel-Al Servisi’nde müşterilerin en önem verdiği iki kriter; sağlıklı ve hijyenik bir ortamın olması ile servis, lezzet, fiyat dengesi oldu.

Metro Türkiye CEO’su Sinem Türüng, yaşanan değişimi dikkate alarak restoranlar için özel ürün ve hizmetler; paket servis ürünlerinden, dezenfeksiyon çözümlerine; iç/dış mimari çözümlerinden hijyen setlerine kadar birçok çözümü bir arada sunduklarını, oteller tarafında da temizlik ve hijyen konusunda tek kullanımlık kullan-at ürünlere, yatak çarşafı & nevresim gibi tek kullanımlık kişiye özel ürünlere raflarında yer verdiklerini anlattı.

Online kitap satışlarında büyük artış
Türkiye Yayıncılar Birliği’nin açıkladığı 2020 Türkiye Kitap Pazarı Raporu’na göre; Pandemi nedeniyle Türkiye’de 2020 perakende kitap pazarının büyüklüğü yüzde 11.26’lık bir düşüşle 7.855 milyon TL’ye geriledi. 2020’de sesli kitap satışlarında ve dijital veri tabanlarına aboneliklerde artış yaşanırken; pandeminin en dikkat çeken getirilerinden biri online kitap satışlarında yaşanan artış oldu.

İşten çıkarma yasağı 2 ay daha uzatıldı
Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile işverenin çalışanını işten çıkarma yasağı, 17 Mart’tan itibaren 2 ay daha uzatıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan Kararla; 4857 Sayılı İş Kanunu’nda işçilerin iş akitlerinin feshedilmesinin önüne geçilmesine yönelik düzenlemeyi içeren geçici 10’uncu maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen sürelerin, 17 Mart’tan itibaren 2 ay daha uzatılması düzenlendi.

Covid-19 sonrası işimizin geleceği
MGI’nin hazırladığı ‘COVID-19 sonrası İşimizin Geleceği Raporu’na göre; Pandemi’den önce yapılan tahminlerin gerçekleşme süreci hızlandı, Pandemi’nin etkileri nedeniyle yüzde 25’e kadar daha fazla çalışanın yeni mesleklerde iş bulması gerekebilecek, kalıcı hale gelen uzaktan çalışmayla birlikte bağımsız çalışanların sayısın da da artış bekleniyor. McKinsey’nin çalışmayı gerçekleştirdiği sekiz ülke; Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Japonya, İspanya, İngiltere ve ABD, küresel işgücünün neredeyse yarısına ev sahipliği yapıyor ve küresel GSYİH’nın yüzde 60’ından fazlasını oluşturuyor.

Raporda; pandeminin, tüketici davranışında ve iş süreçlerinde; ‘uzaktan çalışmanın yükselişi’, ‘e-ticaret-sanal etkileşimlerin daha fazla benimsenmesi’ ve ‘daha hızlı otomasyon-yapay zekâ teknolojileri’ olmak üzere 3 önemli değişim trendini hızlandırdığına dair kanıtlar sunuluyor. Bu trendlerin, önümüzdeki on yılda, ekonomideki işlerin dağılımını değiştireceği belirtiliyor.
Çalışmanın gerçekleştirildiği sekiz ülkede, 100 milyondan fazla çalışanın 2030’a kadar yeni mesleklerde iş bulması gerekebilecek. Bu her 16 çalışandan biri demek.
Uzaktan çalışma kalıcı hale geliyor: Şirketlerin hâlihazırda hibrit uzaktan çalışma modelleri tasarladığı gelişmiş ekonomilerdeki işçilerin yaklaşık yüzde 20-25’i işlerini çoğu zaman evden yapabileceği tahmin ediliyor. Bağımsız ve esnek çalışanların oranının artması bekleniyor.
Çalışma coğrafyasında değişim yaşanabilir.
İş seyahatleri azalıyor.
E-ticaret ve sanal işlemler büyümesini sürdürüyor: COVID-19 salgını, tüketicileri ve işletmeleri, hızla ‘teslimat ekonomisine’ geçmeye zorladı, düşük ücretli işler; perakende mağazalarından ve restoranlardan, depolara ve dağıtıma kaydı. Çevrimiçi market alışverişi, yemek dağıtımı, bankacılık, tele tıp ve dijital platformlardan eğlence yayıncılığı arttı.
Otomasyon ve yapay zekânın daha da yükselmesi bekleniyor.
Düşük ücretli mesleklerde çok daha büyük iş kayıpları olabilir. Bu durum, ulaşım ve teslimatta daha net iş büyümesiyle kısmen dengelenebilir. Değişimden en çok etkilenecek kesimler; üniversite mezunu olmayanlar, kadınlar, etnik azınlıklar ve gençler olabilecek. Sağlık sektörü ve STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) alanlarındaki yüksek ücretli istihdamın payının artmaya devam etmesi öngörülüyor. Bazı çalışanların, özel beceriler, daha yüksek sosyo-duygusal kapasite gerektiren, çok daha yüksek ücret dilimlerinde iş bulmaları mümkün olan alanlara geçmeleri gerekecek.

En değerli 500 futbolcu yüzde 10 değer kaybetti
Futbol dünyasında kış transfer dönemi noktalandı. Covid-19 salgını nedeniyle transfer dönemi sessiz geçerken futbolcu değerlerinde de bir yıl içerisinde ciddi düşüş yaşandı. KPMG Football Benchmark ekibinin araştırmasına göre; en değerli 500 oyuncunun değeri Şubat 2020-Şubat 2021 arasında 20 milyar 714 milyon eurodan 18 milyar 515 milyon euroya düştü. Futbolcular yüzde 10.6 değer yitirdi. İlk 100 futbolcunun değeri ise 8 milyar 41 milyon eurodan 7 milyar 230 milyon euroya geriledi. ‘En değerli futbolcu’, 15 milyon euro değer kaybetmesine rağmen 185 milyon euroluk Kylien Mbappe oldu. İkinci sırayı Raheem Sterling’i geride bırakan 125 milyon euroluk Harry Kaane alırken; Sterling  8 milyon euro değeri yitirmesine rağmen 125 milyon euroyla üçüncü sırada.
İlk 500 futbolcudan İspanya La Liga futbolcuları değeri 1 milyar 400 milyon euro, İngiltere Premier Lig oyuncuları, 1 milyar 100 milyon euro, İtalyan Serie A ve Almanya Bundesliga oyuncularının değeri 400-500 bin euro arasında düşüş yaşadı.

Futbolcu değerleri kötü etkilendi: KPMG Türkiye Spor Sektör Lideri Hakan Uçak, Covid-19 nedeniyle futbol ekonomisinde daralma yaşandığını, birçok kulübün transfer yapmak yerine kulübü döndürmeye uğraştığını, bunun da futbolcuların değerlerini olumsuz etkilediğini söyledi: “Covid-19 salgının bitmesinin ardından futbol ekonomisinin yeniden yükselişe geçeceğini ön görüyoruz”

‘Türkiye Girişimcilik Ekosistemi’ne yatırımlar yüzde 38 arttı
Türkiye’de 2020’de startuplara 120 milyon dolar yatırım yapıldı: Global startup platformu StartupCentrum’un, yayınladığı 2020 Türkiye Yatırım Raporu’na göre; 2020’de toplam yatırım tutarı, yüzde 38 artarak, 120 milyon dolara ulaştı.
Kurucusu Türk, şirket merkezi yurtdışında olan teknoloji girişimlerine 366 milyon dolar yatırım yapıldı. Bu şirketlerin çoğu ekiplerini Türkiye’den oluşturmakta. Amazon başta olmak üzere farklı firmalarca 19 girişim satın alındı. 2020’de yatırım alan girişimlerin kurucularının yüzde 88.7’si erkek, yüzde 11.3’ü kadın girişimci. Mezun olduğu okullarda; Boğaziçi Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi öne çıkıyor.

Hande Enes, 9 yatırımla en çok yatırım yapan melek yatırımcı, Tarvenn fonlarıyla 18 yatırım yaparak en çok yatırım yapan VC, Keiretsu Forum Türkiye 12 yatırımla en çok yatırım yapan melek yatırım ağı. Türkiye’de İstanbul’dan 99 girişim, Ankara’dan 16 girişim, İzmir’den 8 girişim, Bursa’dan 4 girişim, Eskişehir’den 2 girişim, Antalya’dan 1 girişim, Samsun’dan 1 girişim, Gaziantep’ten 1 girişim yatırım almış. Kurucusu Türk olan girişimlere toplam 486 milyon dolar yatırım yapıldı. 2021’de yeni kurulan fonlar ile bu sayıların birkaç katı yatırım gelmesi bekleniyor.

Özel markalı ürünlerin cirosu 2020’de yüzde 23 arttı
PLAT Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği’nin hazırladığı PLAT 2020 Almanak’ta yer alan Nielsen’in sektöre yönelik 2020 yılı araştırmasına göre; tüketicinin tercihi olmaya devam eden özel markalı ürünlerin (Private Label) cirosu, 2020’de yüzde 23 artarak sigara ve alkol hariç toplam Hızlı Tüketim Ürünleri (HTÜ) pazarındaki yüzde 21.5’lik ciro payını korudu. Private Label ürünlerin 2020’de en yüksek ciro büyümesi yüzde 25 ile ‘Gıda’dan gelirken; bunu yüzde 22 ile ‘Ev Temizlik&Diğer’ ve yüzde 11 ile ‘Kişisel Bakım’ ürün grupları takip etti. Private Label ürünlerin gıdada en yüksek ciro performansını yüzde 33 ile ‘Yağlar’ kategorisinde kaydetti, gıdada en yüksek ciro payına sahip olduğu kategori ise yüzde 44.3 ile ‘Süt Ürünleri’ olmaya devam etti.

PLAT Beklenti Anketi sonuçlarına göre; sektör, 2021’de Dünya ve Türkiye ekonomisi için pandeminin temel belirleyen olduğunu düşünüyor. PLAT üyeleri, ihracatın 2021’de de önemli olacağını teyit etti, yüzde 62.1’i şirketlerindeki büyümenin ana kaynağının dış pazarlar olacağını belirtti. Kendi sektörlerinde gördükleri en önemli risk faktörleri; yüzde 62.1 ile ‘girdi maliyetlerinin artışı’, ‘Pandemi sürecinin uzaması ve döviz kurlarının dalgalanması’ yüzde 51.7 oranla aynı ağırlıkta ikinci ve üçüncü unsurlar. Katılımcıların yüzde 44.8’i perakende sektöründeki büyümenin 2021’de yüzde 5-10 aralığında olmasını bekliyor.
PLAT Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı M. İmer Özer, 2020’de kendi kendine yeten bir ülke olmanın ne kadar önemli olduğunu anladıklarını kaydetti.

Yorumlar (0)