banner565

banner472

banner458

banner457

Kırılgan sektörlere Japonya’dan destek

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Japonya Hükümeti (JICA), UNDP ve Kalkınma Ajansları işbirliğiyle yapılan çalışmayla kilit sektörlerde Covid-19 sonrası toparlanma yol haritalarıyla sağlanacak.

HABER 01.06.2021, 00:01 21.06.2021, 10:00
17380
Kırılgan sektörlere Japonya’dan destek

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank,  “Türkiye ekonomisi için kilit öneme sahip tekstil, lojistik, gıda, makine ve otomotiv sektörlerinde 25 farklı kırılgan sektörler analiz raporu hazırladık. Bu da özellikle iş ve tedarik kesintilerini önlemek için yol haritalarında bize yardımcı oldu” dedi.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın katılımı ile Japonya hükümetinin finanse ettiği, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından Bakanlık ve Kalkınma Ajansları işbirliğiyle yürütülen ‘COVID-19 Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Projesi’ kapsamında hazırlanan ‘COVID-19’un Kırılgan Sektöre Etkileri Raporları’ Tanıtım Toplantısı, video konferans yöntemiyle gerçekleştirildi.

Uluslararası işbirliği: Bakan Varank, COVID-19 salgınının etkilerinin hayatın her alanında ve dünyanın her köşesinde hissedildiğini belirterek, “Ülke ayırt etmeyen bu salgın, tüm insanlık için bir tehdit. Sorunun çözümü de küresel bir bakış açısını, global işbirliklerini gerekli kılıyor. Bakanlığımız ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğinde uygulanan, Japon Hükümeti tarafından finanse edilen bu çok taraflı proje, küresel salgınla mücadelede uluslararası işbirliğinin en güzel örneklerinden biri” dedi.

Çok boyutlu yaklaşım, KOBİ’lerden genç işsizlere kadar birçok alanda nitelikli çıktılar: Salgının etkilerinin çok boyutlu bir yaklaşımla ele alındığı projede, kırılgan sektörlerin toparlanmasına katkı sağlayacak çok detaylı bölgesel analizler yapıldığını aktaran Varank, “Geliştirilen bölge ve sektör bazlı bu analizler politika yapım süreçlerimizde önemli bir girdi teşkil edecek. Ayrıca KOBİ’lerde teknik kapasite artırımından genç işsizlerin becerilerinin geliştirilmesine kadar birçok alanda nitelikli çıktılar ortaya konuldu. KOBİ’ler ve gençlerin salgın sonrası döneme hazırlanmasına yönelik kapsamlı eğitim programları düzenlendi” diye konuştu.

Sağlık ve ekonomi arasında denge: Covid-19 salgınının sosyo-ekonomik hayatımızı derinden etkilediğini, etkilemeye de devam ettiğini vurgulayan Varank, geçtiğimiz yıl global üretim ve ticarette son yüzyılın en sert daralmalarına şahit olduğumuzu, dünya ekonomisinin yüzde 3.3; uluslararası ticaretin yüzde 8.5 düzeyinde gerilediğini, bu süreçte Türkiye’nin sağlık ve ekonomi arasında başarılı bir denge kurduğunu, dünya genelinde pozitif anlamda ayrışmayı başardığımızı kaydetti.  Varank, bu başarıda güçlü sağlık altyapısı ile dinamik sanayi sektörünün katkısının büyük olduğunu ifade etti.

Mikro ve Küçük İşletmelere Hızlı Destek Programı: Salgından turizm ve hizmet gibi sektörlerin olumsuz etkilendiğini ve bu etkileri hafifletmek için kapsamlı destekler sağladıklarını anımsatan Varank, şunları söyledi: “KOSGEB’in 5 milyar bütçeli ‘Mikro ve Küçük İşletmelere Hızlı Destek Programı’ ile imalat sanayi işletmelerimize ve teknoloji tabanlı start-up’larımıza 3 yıl geri ödemesiz ve faizsiz kredi desteği sunuyoruz. Başvuru süreci tamamlanan programda değerlendirme süreci başladı. ‘Bu imkandan daha fazla imalatçı KOBİ’mizini nasıl faydalandırabiliriz’, uluslararası kuruluşlarla görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Burada iyileştirmeler yaparak daha fazla işletmenin faydalanmasının önünü açmak için çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı diğer bir destek programıyla da salgın sürecinde işlerine ara vermek mecburiyetinde kalan esnaflarımıza hibe desteğinde bulunuyoruz. Yaklaşık 1 milyon 385 bin esnafımız bu destekten yararlanabilecek.”

63 projeye 42.9 milyon lira katkı: Bakanlık olarak, işletmelerin ve çalışanların yükünü hafifletmek, kabiliyetlerini artırmak için birçok uygulamaya öncülük ettiklerini kaydeden Varank, Kalkınma Ajansları aracılığıyla ‘COVID-19 ile Mücadele ve Dayanıklılık Mali Destek Programı’nı ilan ettiklerini, programla salgının yayılımını azaltmak için acil çözüm önerisi sunan 63 projeye 42.9 milyon lira katkı verdiklerini anlattı: “Salgın sürecinde tüm dünyanın peşinden koştuğu yoğun bakım solunum cihazını, Bakanlığımız koordinasyonunda bir araya gelen firmalarımız tasarlayıp üretti. Bu sayede sadece kendi ihtiyacımızı karşılamakla kalmadık, ihtiyaç sahibi diğer ülkelere de ihraç ve hibe ettik. Şimdi de Hindistan’da ihtiyaç duyulan tıbbi malzeme ihtiyacını gidermek için seferber olduk. DEİK, Başkent OSB, Manisa OSB ve Aselsan’ın da katkılarıyla oksijen jeneratörleri, solunum cihazları, oksijen tüpleri ve ilaçlardan oluşan tıbbi yardımları iki askeri kargo uçağımızla Hindistan’a ulaştırdık. Türkiye olarak salgınla mücadelede tüm dünyaya el uzatmaya, imkanlarımız ölçüsünde destek olmaya devam edeceğiz.”

97 proje: Bakan Varank, Covid-19’un toplum ve işletmeler üzerindeki akut etkilerini bertaraf ederken, salgının kısa ve uzun vadeli etkilerini analiz eden bilimsel çalışmalara ağırlık verdiklerine dikkat çekti: “Salgının henüz başlangıç döneminde, Covid-19’un sosyal, beşeri ve ekonomik etkilerine yönelik olarak TÜBİTAK aracılığıyla proje çağrımızı açtık. Geçtiğimiz Şubat ayında bu çağrı kapsamında destek verdiğimiz 97 projenin bulgularını iki günlük bir konferansla kamuoyu ile paylaştık. Bugün tanıtımını yaptığımız ve paydaşlarımızın katkısıyla hayata geçen Covid-19 Krizine Yanıt ve Dayanıklılık Projesi de bu anlamda attığımız önemli adımlardan biri” açıklamasını yaptı.

“Raporlar, birçok sektörel politikaya altlık oluşturacak”
5 kilit sektör, 25 farklı kırılgan sektörler analiz raporu: Projede, yereldeki ve bölgelerdeki aktörlerin ekonomilerinin toparlanmasına, krizlere karşı dayanıklılıklarının artırılmasına ve kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesine odaklandıklarını kaydeden Varank, özel sektörün güçlendirilmesi, gençlerin mesleki becerilerinin artırılmasının projenin temel önceliği olduğunu söyledi: “Bu kapsamda, ilk olarak bölgelerdeki kırılgan sektörlerin Covid-19 krizi sonrası durumlarını analiz ettik, yeniden toparlanma stratejilerini değerlendirdik. Türkiye ekonomisi için kilit öneme sahip tekstil, lojistik, gıda, makine ve otomotiv sektörlerinde 25 farklı kırılgan sektörler analiz raporu hazırladık. Bunların yabancı dilde olanları da mevcut. İş ve tedarik kesintilerini önlemek için yol haritalarını da içeren bu raporlar birçok sektörel politikaya altlık oluşturacak.”

Hedef pazarlar ve ürün çeşitliliği analizleri: Bakan Varank, bu sektörlerde faaliyet gösteren işletmelerin ihracat potansiyelinin artırılması için ‘Yeni Pazar Analizi’ ve ‘Ürün Uzayı Analizi’ raporları hazırladıklarını, bu raporlarda, ihracatta hedef pazarlar ve ürün çeşitliliği analizlerinin yanında, rekabetin artırılmasına yönelik politika, strateji ve eylemler yer aldığını bildirdi.

3 binden fazla gence eğitim: Projenin bir diğer çıktısını ise ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin dijital becerilerini geliştirmek için düzenlenen eğitim ve kapasite geliştirme faaliyetleri oluşturuyor. E-ticaret, dış ticaret, sosyal medya pazarlaması gibi konularda düzenlenen eğitimlerden 3 binden fazla gencin faydalandığını aktaran Varank, bu eğitimlerin, gençlerin salgın sonrası dönemde istihdam edilmelerinde ciddi fayda sağlayacağını söyledi.

Kırılgan sektörlerdeki KOBİ’lerin teknik kapasitelerini geliştirmek, 1000 işletme hedefi: Bakan Varank, kırılgan sektörlerde faaliyet gösteren KOBİ’lerin teknik kapasitelerini geliştirmek için de birçok eğitim ve danışmanlık faaliyetleri yürüttüklerini ifade etti: “500’e yakın işletmemiz; dijitalleşme, finansal analiz, finansmana erişim, stratejik planlama ve yenilik gibi konularda eğitim ve danışmanlık hizmeti aldı. Proje tamamlandığında bu sayı 1000’e ulaşacak.”

8 modülde dayanıklılık eğitimi: Bakan Varank, kalkınma ajanslarının kriz ve doğal afet sonrası yönetim yetkinliklerinin güçlendirilmesi için kapasite geliştirme faaliyetleri yürüttüklerini de aktardı. Varank, bu kapsamda kalkınma ajansları personeline 8 modülde dayanıklılık eğitimi düzenlediklerini, bu analiz ve eğitim faaliyetleriyle salgın sonrasındaki toparlanma sürecini hızlandırmayı, gelecekte karşımıza çıkması muhtemel krizlere karşı dayanıklılık oluşturmayı amaçladıklarını paylaştı.

“KOBİ’lere finansal ve teknik destekler sağlayacağız”
JICA (Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı) Türkiye Ofisi Başkanı Nobuhiro Ikuro ise Türkiye’ye projede destek vermekten memnuniyet duyduklarını belirterek, Covid-19 salgınına yanıt vermek amacıyla geçen ay Dünya Bankası aracılığıyla KOSGEB işbirliğiyle KOBİ’ler için Hızlı Destek Projesi yapmaya karar verdiklerini ve KOBİ’lere finansal destek sağlayacaklarını söyledi. Bu projede KOSGEB’le birlikte çalıştıklarını aktaran Ikuro, toplumdaki kırılgan gruplara bu tür çalışmalar aracılığıyla yardım etmeye çalıştıklarını dile getirdi: “Bu projenin yanı sıra KOBİ’lere bu yıl teknik destekler de sunacağız. Teknik destek projemizin amacı Türkiye’de yeni ortaya çıkmış danışmanlık hizmetine Japon danışmanlar tarafından destek vermek olacak. Japon danışmanlar ve müşavirlerle KOBİ’lere teknik destek vereceğiz. Teknik Destek Projesi ile KOBİ’lerin ne tür yetenekleri var, onu da görmüş olacağız. KOBİ’ler için Ağustos’ta, 3 konuda eğitim seminerleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz: İş devamlılığı, işin büyütülmesi ve işlerin geliştirilip inovasyon çalışmalarının gerçekleştirilmesi. Bu projenin finansmanı da Japonya Hükümeti tarafından karşılanıyor.”

“Doğaya karşı değil, onunla birlikte çalışmalıyız”
UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Louisa Vinton, Covid-19 mücadelesinde Türkiye’ye destek olmaya çalıştıklarını belirterek, artık Covid-19’un bir gerçekliğe dönüştüğüne dikkat çekti. Pandeminin dünya genelinde 44 milyon insanı yoksulluğa ittiğini kaydeden Vinton, “Yoksul ve kırgın insanlara odaklanarak çalışmalıyız” dedi. Bu dönemde stratejilere ihtiyacımız olduğunu vurgulayan Vinton, bu etkinlikle özel sektöre ve kırılgan sektörlere destek olmaya çalıştıklarını aktardı.

Geçen dönemde ekonomik büyüme kaydeden sayılı ülkelerden olan ve IMF’nin de daha hızlı büyüyeceğini söylediği Türkiye’nin daha hızlı kalkındığını belirten Vinton, salgınla mücadele bağlamında daha başarılı olan Türkiye’de bu dönemde daha fazla insanın yoksulluğa sürüklendiğini, KOBİ’lerin kapandığını söyledi: “Ekonomi genel olarak toparlanıyor ama kayıtsız çalışanlar, göçmenler, kadınlar, gençler gibi özel gruplar işsiz kaldı ve olumsuz etkileniyor. Aşıların daha hızlı şekilde yaygınlaştırılması gerekiyor. Gezegenin sınırlarını zorladık, artık doğaya karşı değil, onunla birlikte çalışmamız lazım. Pek çok toplumda kadınların rolü çok arttı, ücretsiz bakım işlerinin çoğunu onlar üstlendi, işsiz kaldılar, işgücü piyasasına dönemediler.”

Araştırma sonuçlarına da değinen Vinton, bu dönemde teknoloji ve otomasyonun ciddi büyüme potansiyeli bulunduğunu, Covid-19 sonrasında uzaktan eğitim, uzaktan çalışmanın yaygınlaşacağını, tüm bunlar düşünüldüğünde büyük bir potansiyel gördüklerini ve projede bölgesel kalkınma ajanslarının çok yardımcı olduğunu anlattı.


“Bütüncül bir devlet yaklaşımı gerekiyor”
Toplantının Anahtar Konuşmacısı London School of Economics’ten Prof.Dr. Andres Rodriguez Pose, ‘Politika Önerisi’ başlıklı sunumunda, UNDP Türkiye tarafından görevlendirilerek, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı yapısal sorunları da dikkate alan, Covid-19 sonrası toparlanmaya yönelik bir strateji önerisini hazırlamasının istendiğini anlattı. Pandemide dünya genelinde, resmi istatistiklere göre; 3.4 milyon insanın hayatını kaybettiğini, 160 milyon vaka tanılandığını, ancak gerçek rakamların bunlar olmadığını kaydeden Pose, Türkiye’de ise Mayıs 2021 itibarıyla 5 milyon vaka bulunduğunun, 42 bin kişinin ise hayatını kaybettiğinin düşünüldüğünü, bu bağlamda Türkiye’nin pek çok gelişmiş ülkeden (ABD, İngiltere, İtalya, Fransa) ayrıca Meksika, Peru gibi Güney Amerika ülkelerinden daha az etkilendiğini söyledi. Pose, Hindistan’da ise durumun çok kötü olduğunu ve acil müdahele ve ilgi gerektirdiğini aktardı.

Yüzde 1.8 büyümeyle 2020’de büyüme kaydeden sayılı ülkelerden biri olan Türkiye’de Covid-19’dan sonra sorunların ve eşitsizliklerin daha da artacağını öngören Pose, dünya genelinde de tedbirler alınmazsa Türkiye’de de kırılganlıkların artacağına işaret etti. Pandemide pek çok kadının işini kaybettiğini, KOBİ’lerin etkilendiğini anımsatan Pose, KOBİ’lerin yarışamaması gibi, uluslararası üretim yerlerinin de yer değiştirdiğine dikkat çekti. Pek çok Suriyeli göçmene kapılarını açan Türkiye’nin cömertliğine de değinen Pose, “Türkiye, Covid-19’dan çok daha iyi toparlanabilecek, çıkabilecek, çok daha iyisini yapıp, fırsat yaratabilecek” dedi. Türkiye’de bölgesel uçurumların bir hayli fazla olduğunu da belirten Pose, beyin göçünün önlenmesinin önemine işaret etti.

Pose, şunları dile getirdi: “Yatırıma odaklanacağız. Türkiye firmalarının inovasyonunu artırabilir. Ekonominin gelişmesi daha fazla bilgi ve inovasyon yaratacaktır. Pandemiden önce de mikro ve küçük ölçekli işletmeler, çok ciddi sıkıntılar yaşıyordu. Yerel ekonomide çok dikkatli olmak gerekiyor. Proaktif girişimler çok önemli. Proaktif girişimler, uluslararası girişimlerin yerel dokuya çok daha iyi girmesini sağlamalı. İşbaşı eğitimi konusunda da çok geri kalındığını görüyoruz, bu alanı da geliştirmek gerekiyor. Piyasaya odaklı yatırımlar, beyin göçünü engelleyebilir. Altyapıya Türkiye ciddi yatırım yaptı ancak karayolu ve demiryolunda bölgeler arasında ciddi farklar var. Çok geniş çaplı altyapı yatırımlarında bazen bölgesel eşitsizlikler görülüyor. Yerel ekosistemleri geliştirmek gerekiyor.”

Toparlanmanın K şeklinde olma riskini taşıdığına da dikkat çeken Pose, Türkiye’de kadınlar, mülteciler, gençlerin hassas durumdakiler olduğunu, pandemi sonrasında, öncesinden de kötü durumda olacaklarını ifade etti: “Türkiye, OECD’de en yüksek bölgesel eşitsizliğe sahip ülke. Türkiye bunu ortadan kaldırmak zorunda. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde veya en dezavantajlı Doğu Anadolu Bölgesi’nde daha dar odaklı yaklaşımla, örneğin; Akdeniz’de daha geniş ve karmaşık yaklaşımla çalışılabilir. En hassas gruplara odaklanmak çok önemli. Dünya gittikçe daha entegre hale geliyor. Türkiye, küresel değer zincirlerinin bir parçası olmak zorunda. Şu anda kırılgan olan sektörler, daha etkin hale gelebilir, teknoloji ile güçlendirilebilir. İhtiyacımız olan şu; Covid-19 büyük bir zorluk teşkil ediyor. Türkiye’nin bu zorluğun üstesinden gelirken avantaj çıkarması, fırsatlara odaklanması özel sektörle entegre çalışması gerekiyor. Bütüncül bir devlet yaklaşımı gerekiyor. Kimse geride kalmasın.”

Panel konuşmacılarından Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Başkan Yardımcısı Sefa Targıt, üretiminin yüzde 60’ını ihraç eden, olumlu gelişme gösteren ihracatıyla makine sektörününün iç pazardan yüzde 33 gibi az bir pay aldığına değindi. 2020’de Özbekistan ve Ukrayna’ya ihracatın yüzde 100 arttığını, Türkiye’nin küresel tedarik zincirinde önem kazandığını belirten Targıt, pandemide MAKFED’in sık aralıklı anketlerle sektörün nabzını tuttuğunu, firmaların kırılganlıklarının arttığını gördüklerini, kapasite kullanımlarının kritik noktaların, yüzde 50’nin altına indiğini ancak şimdi kapasite kullanımlarının artarak yüzde 75’ler civarına geldiğini anlattı.


Kur hareketliliğinin sektöre zarar verdiğini, seyahat engellerinin, girdi fiyatlarının çok hareketli olmasının belirsizlik ve dalgalı ortam oluşturduğunu ifade eden Targıt, Endüstri 4.0 ile makinaların ruhunda bir yenilenme olduğunu, gıda sektörünün ihtiyaç duyduğu makinaların hızla arz edilmesi gerektiğini vurguladı. Targıt, yüzde 99’u makine imalatı ve KOBİ’ler tarafında bulunan sektördeki son derece nitelikli insan gücünün çok yenilenebilir olmadığına dikkat çekti. Sektörde yüzde 99’u kayıtlı istihdamın korunabilmesi için destek gerektiğinin de altını çizen Targıt, KDV alacaklarının hızla tahsilinin önemine de değindi.

Koton Yönetim Kurulu Üyesi Gülden Yılmaz, pandemi öncesine göre e-ticaretin yaygınlaştığını, bu dönemde Çin’de görülen ‘intikam alışverişi’ davranışının yaygınlaştığını, online alışverişlerde yüzde 70 artış gerçekleştiğini, yeterli hammadde bulunamaz hale geldiğini, pamuk sıkıntısının da başladığını, makul fiyatlı kumaşlara yönelindiğini, ürün fiyatlarında engelleyemedikleri fiyat artışı gerçekleştiğini  aktardı. 2020’de markaların bir kısmının mağazalarını kapatarak tamamen e-ticarete döndüğünü, bir kısmının da mağazalarını çok azalttığını kaydeden Yılmaz, “Perakendecilikten toptancılığa geçiş yapıyoruz. 2021 sonunda sektörün yaralarını sarmasını, mağaza açılışlarını yeniden bekliyoruz” dedi.

Koton olarak yapay zeka, CRM, PLM gibi önemli dijital dönüşüm yatırımları gerçekleştirdiklerini aktaran Yılmaz, pandeminin başında 2020 Nisan-Mayıs aylarında tasarımlarını yeniden yapılandırdıklarını, gelmekte olan talebi öngörebildiklerini, verimli mağazalarını bırakarak, diğerlerini kapattıklarını, depolarını büyüttüklerini, böylece bu doğru hamlelerin geri dönüşlerini alabildiklerini anlattı: “E-ticaret kanalımız yurtdışında yüzde 62, yurtiçinde yüzde 50 arttı. Markalar, dijitalleşmenin yanı sıra sürdürülebilir olmalı. Markalar, dönüştürme gücünün de farkında olmalı. Yaşama Saygı ürünlerini koleksiyonlarımıza yerleştirdik. Dünya dalış rekortmeni Milli Sporcumuz Şahika Ercümen sürdürülebilirliğin yüzü oldu, Suya Saygı Projemizi yakında açıklayacağız. Moda endüstrisinin de çözümün bir parçası olması için biz de kendi tarafımızda çabalıyoruz.” Mağazalarında, depolarında, genel merkezleri dahil TSE Covid-19 Güvenli Hizmet Belgesi’ni alan ilk perakende şirketi olduklarını vurgulayan Yılmaz, “Çevik bir şekilde değişme becerisini gösterebildiğimiz için süreçten öğrenerek ve fayda sağlayarak çıkmayı başardık” dedi.

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Emre Eldener, Pandemi’de lojistik sektörünün ciddi deprem geçirdiğini söyledi. Hizmet ihracatında çok önemli payı olan sektörün net ihracatçı konumunda olduğunu belirten Eldener, can kayıpları, Avrupa Birliği ülkeleri arasında yaşanan nakliye sorunlarına değinerek, pandemide temassız taşıma yöntemlerinin öneminin bir kez daha farkedildiğine dikkat çekti. Eldener, Türkiye’de karayolu altyapısının gelişkin olduğunu, 2023’te demiryolu taşımacılığının arttırılacağını ifade etti: “Daha ucuz, güvenli ve çevreci olması nedeniyle bizim demiryolu taşımacılığına daha önem vermemiz gerekiyor. Haziran’da aşılamanın artmasıyla beraber, sektörün aşılanmamış kısmı acilen aşılanmalı. Şu anda Avrupa taşımalarında kota ve geçiş taşımaları serbestliği sorunları yaşıyoruz, çifte standart var.”

Yorumlar (0)
banner557