banner565

banner472

banner458

banner457

XI. KOBİ ZİRVESİ Sonuç Bildirgesi

TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticileri Vakfı), TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), KOSGEB (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı) işbirliği ve İş Bankası ana sponsorluğunda 12-13 Mart 2015 tarihlerinde, İstanbul Dedeman Oteli’nde, “KOBİ’lerin Orta Gelir Tuzağı’ndan Kurtulma Stratejileri” ana temasıyla gerçekleştirdiğimiz XI. KOBİ Zirvesi’nin tespitlerini, tartıştığı güncel KOBİ sorunlarına önerdiği çözümleri özetleyerek kamuoyunun dikkat ve değerlendirmesine arzediyoruz.

HABER 01.06.2015, 08:54 30.05.2015, 12:02
8847
XI. KOBİ ZİRVESİ Sonuç Bildirgesi

1- Dünya ekonomisinde yeni bir dönem: XI. KOBİ Zirvesi’nin yetkin katılımcılarının ortaya koyduğu ortak analitik değerlendirme; 2015 yılı itibarıyla dünya ekonomisinde ‘yeni bir dönem’e girmekte olduğumuzun altını çizdi. Yeni dönem;  “Sermaye’nin Büyük Geri Dönüşü” olarak karakterize edildi. Uluslararası sermaye hareketlerinin, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’den çekilmesinin doğuracağı muhtemel etki, “dolar krallığına giriş” şeklinde özetlendi. Değerlendirmeler bu gelişmenin en çarpıcı etkisinin ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’de kendini göstereceği noktasında birleşti. Bu bağlamda yeni dönemin ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’de etkisini; dolar kurunda yükseliş, ulusal paraların değer yitirmesi, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında azalış, ekonomik büyüme hızlarında yaşanan keskin yavaşlama biçiminde gösterdiği vurgulandı.
2- Türkiye ekonomisi ve “Orta Gelir Tuzağı”: XI. KOBİ Zirvesi “Orta Gelir Tuzağı”nı, Türkiye’nin, 60 yıllık sanayileşme yoluyla kalkınma ve gelişme serüveni olarak değerlendirdi. Aynı zamanda küresel bir ekosisteme işaret eden ‘Orta Gelir Tuzağı’ kavramının dünya ekonomisi geneli için yapılan dönemsel tanımlamalarla literatüre;  “Doğu-Batı”, “Güney-Kuzey”, “Asya-Avrupa” kıyaslaması olarak girdiğine dikkat çeken katılımcılar, ‘Orta Gelir Tuzağı’nın Türkiye için artık aşmakta olduğu bir kalkınma eşiği olarak anlaşılmasını önerdiler. Ortak görüş olarak; Türkiye’nin yeni ekonomik döneme, ‘Orta Gelir Kuşağı’nın en üst basamağına işaret eden kazanılmış bir parlak statü ve ‘Gelişmekte Olan Ülke’ vizyonuyla girdiği ve bunun da “100. Yıl: 2023 Hedefleri”yle somutlandığı ifade edildi. ‘Orta Gelir’den kurtulma konusunun mikro ölçekten en büyük ölçeğe kadar, ekonominin bütün aktörlerini ilgilendirdiğine vurgu yapan XI. KOBİ Zirvesi’nde konu  özel sektörü, kamuyu, politika alanını kapsayan bir ülke vizyonu olarak ele alındı.
3- Türkiye ekonomisinde yeni dönem ve KOBİ’ler: XI. KOBİ Zirvesi’nde; Türkiye’nin “Güçlü ve Dengeli Büyüme” için YAPISAL DÖNÜŞÜM” dönemi başlattığına, 2015 yılına Hükümet’in açıkladığı 25 adet ÖNCELİKLİ DÖNÜŞÜM PROGRAMI kapsamında yeni bir rotayla girildiğine işaret edilerek, odağında sanayinin olduğu yeni bir ekonomik kalkınma modeline doğru güçlü bir yürüyüşün startının verildiğine dikkat çekildi. Dönüşüm’ün hedefi şu şekilde formüle edildi: “Sanayi kalkınma sürecinde merkezi bir rol üstlenecektir. Ekonomik yapıyı dönüştüren sürükleyici ana sektör sanayi olacaktır.  Yüksek oranlı yatırımlarla hızlı bir sermaye birikim süreci sağlanacaktır. Bu yeni kalkınma modelinde ileri teknolojiyle üretim yapacak olan Türkiye yüksek katmadeğer üreten rekabetçi bir ülke seviyesine gelecektir.”
Türkiye ekonomisinin omurgasını KOBİ’lerin oluşturduğunun vurgulandığı XI. KOBİ Zirvesi’nde yapısal dönüşümün ekseninde de KOBİ’lerin yeralmasının kaçınılmazlığına işaret edildi. Bugün artık, KOBİ’lerin sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada, her zamankinden daha önemli hale geldiği,  küresel rekabetin asli unsurları olarak, ekonomi gündeminin merkezine oturdukları, sürdürülebilir kalkınmanın temel kavramlarından olan girişimcilik, inovasyon, yenilikçilik, verimlilik, esneklik gibi rekabetçi özelliklerin KOBİ’ler ekseninde tartışıldığı belirtildi.
Ekonomimizin temel dayanaklarından ve geleceği şekillendirecek asli dinamiklerden olan KOBİ’lerin yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı bulunduğunu belirten katılımcılar; odağında sanayileşmenin olacağı yeni ekonomide KOBİ’lerin belirleyici bir işlev göreceğinin altını çizdiler ve Türkiye’nin sanayi hafızasının KOBİ’lerde bulunduğundan bahisle aynı zamanda geleceğin KOBİ ağırlıklı bir ekonomi olarak şekilleneceğini, bu nedenle yapılacak reform ve uygulamalarda önceliğin KOBİ’lere verilmesi gerektiğini seslendirdiler. Ekonomik ve sosyal gelişmenin kaynağı ve kalkınmanın temelini oluşturan küçük ve orta ölçekli işletmelerin güçlendirilmesi için atılacak adımlar:

ÜRETİM VE KOBİ’LER
KOBİ Zirvesi, kalkınmamızın temelinin üretim olduğunu bir kere daha teyit etti. Katılımcılar; ekonomiyi üretimden adım adım uzaklaştıran kısa erimli tercihlerden sakınarak uzun erimli stratejik tercihlere yönelmemiz gerektiğini vurguladılar. Üretime dönülmesinin aynı zamanda KOBİ’lere dönmek anlamına geldiğini belirten XI. KOBİ Zirvesi katılımcıları rekabetçi bir üretim açısından KOBİ’lerde halen vasat, geri teknolojili üretimin hakim olduğuna dikkat çekerek KOBİ’lerde yapısal dönüşüm ekseninin yüksek teknolojili üretime geçiş olarak kurgulanmasının altını çizdiler.
KOBİ’lerde üretimin aynı zamanda bir değerler sistemini ifade ettiğine değinen katılımcılar şu noktaları öne çıkardılar:
KOBİ’lerde özellikle yerli katkılı üretim modeline yönelmeliyiz.
- Ürün değil marka satmaya odaklanmalıyız.
Cesur ve dinamik KOBİ’leri seçerek güçlendirmeliyiz.
Üretim ahlakı ve kültürünü, değer yaratma kültürünü hayatın her alanına koyan politikalar yaratmalıyız.
Parayla ilgili paradigmalar değişti, yeni paradigma; şeffaflık, maliyet odaklı, özel üretim, algı yönetimi, teknoloji kullanımı, adalet odaklı oldu. Bu değerleri KOBİ’ler bazında yerli yerine oturtacak uygulamalar geliştirmeliyiz.
KOBİ’lerin ciro büyütme odaklı enerjisini inovatif yatırıma yönelten değişimi gerçekleştirmeli, şirket büyütme mantığından ekonomiyi büyütme ve tabana yaymaya yönelmeliyiz.

İLERİ TEKNOLOJİ VE KOBİ’LER
XI. KOBİ Zirvesi, KOBİ’lerde katmadeğer üretimini artırmanın önemini vurguladı. Bu konuda başat sorun olarak KOBİ’lerde ileri teknoloji kullanımına dikkat çekti. Zirve; Türkiye’nin rekabet çıtasının ancak ileri teknolojili üretime entegre olmakla yükseltileceğine kuvvetle vurgu yaptı.
Zirve’de KOBİ’lerin teknoparklarda yoğunlaştığı, binlerce Ar-Ge projesi yürüttükleri, sayılarla gösterildi. KOBİ’lerin artık teknoloji tabanlı bir hüviyet kazandığına dikkat çekildi.
Teknolojiye, markalaşmaya, kurumsallaşmaya yönelen KOBİ’lerde karlılığın 5 yıldan sonra optimum seviyeye çıktığı ve ölçek ekonomisine doğru yürüyüşte adımların büyüdüğü belirtildi.
KOBİ’lerin Ar-Ge ve yenilik kapasitelerini artırmaya yönelik yeni destek modellerine ihtiyacın altı çizildi, örneğin salt bu konuda etkin bir mentörlük mekanizmasının geliştirilmesi ve uygulanması önerildi.
Keza; benzer bir ihtiyaç, Ar-Ge proje pazarı ve tasarım proje pazarı oluşturulması bağlamında da ifade edildi, değişik modellerin üretilebileceği öngörüldü.

BİLİŞİM VE KOBİ’LER
XI. KOBİ Zirvesi katılımcıları gelişmiş ekonomilerin rekabet üstünlüğünü, dijitalleşme, bilimi, aklı ve hayali birleştirmek suretiyle yeni bir sanayi devrimine geçmiş ve bilgi toplumuna geçmiş olmakla açıkladılar. Türkiye’de KOBİ’lerin bu yeni teknoloji devrimini kaçırmamaları için elimizi çabuk tutmak zorunda olduğumuza dikkat çeken Zirve katılımcıları şu hususların altını çizdiler:
Türkiye’nin kalkınması aynı zamanda bilişimle kalkınmayı içermektedir.
Büyük bir ekonomik hız yakalamak için teknolojik bir hız yakalanmalıdır, bu da ancak KOBİ’lerin bilişim teknolojilerini en ileri yoğunlukta kullanmalarıyla sağlanacaktır.
KOBİ’lerimizin dönüşmesi ile bilişim teknolojilerine adapte olmaları eş anlamlı süreçlerdir.
İmalat sanayisine yönelme, Ar-Ge ve inovasyona dayalı yeni bir sanayi hamlesini gerçekleştirme, son tahlilde bilişim teknolojileri temelinde gerçekleşecektir.

İHRACAT VE KOBİ’LER
Türkiye’nin 2023 hedefi 500 milyar dolar ihracat erişilmez değildir. Mevcut durumda tüm dünyaya  20 bin farklı mal sattığımıza ve bu ihracatın yaklaşık yüzde 60’ını KOBİ’lerin gerçekleştirdiğine dikkat çekilen XI. KOBİ Zirvesi’nde, teknoloji ağırlıklı ve yüksek katmadeğerli üretim yapısına geçen ve ihracatına Ar-Ge, inovasyon ve tasarımı sokan KOBİ’lerin hızla markalaştıklarının gözlendiği kaydedildi.
Dış pazarlarda tutunma ve markalaşmada KOBİ’lerimizin hala önemli güçlükler yaşadığı, ittifak edilen bir görüş olarak ortaya kondu ve KOBİ’lerin hazır yabancı markaları satın almalarının ve bu alımların desteklenmesinin önemine dikkat çekildi. Ayrıca; yönlendirici bir birimin kurulması halinde Türkiye’de korunmayan milyonlarca patentten KOBİ’lerin yararlanabileceği ve markalaşmada önemli bir avantaj elde edeceği vurgulandı.
XI. KOBİ Zirvesi’nin ihracat ve KOBİ’ler noktasında dikkat çektiği diğer hususlar şöyle sıralandı:
Pazar çeşitlendirmesi için KOBİ’lere destek olunmalı.
- KOBİ’lerin gidemeyeceği pazarlar KOBİ gözüyle incelenmeli ve elde edilen sonuçlar KOBİ’lere aktarılmalıdır.
Turizm sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’lerin KOSGEB Hizmet ve Desteklerinden daha fazla yararlanması için tanıtım ve bilgilendirme faaliyetleri arttırılmalıdır.
KOBİ’lerin dış pazarlara açılmada ilk somut sonuç olan “Mikro ihracat” imkanlarından daha fazla yararlandırılmaları için gerekli yeni düzenleme ve kurumlaşmalar öngörülmelidir.
İhracatçı KOBİ’lere ve ihracatla tanışmamış KOBİ’lere lojistik desteği sağlanmalıdır.
Hizmet İhracatçıları Birliği kurulmalıdır.

EĞİTİM VE KOBİ’LER
Türkiye’nin önümüze koyduğumuz kapsamlı dönüşüm programının öznesinin beşeri sermayemiz olacağından hareketle XI. KOBİ Zirvesi, eğitim sorununa özel önem verdi. Formel eğitimde OECD ortalamasının çok gerisinde olduğumuza vurgu yapan Zirve katılımcıları, bilhassa yaşam boyu eğitimin önemine dikkat çekti. Türkiye’nin “Ar-Ge, İnovasyon, Tasarım ve Markalaşma” kapasitesinin ortaya çıkarılmasında eğitimin belirleyici rolüne işaret eden katılımcıların öne çıkardıkları tespit ve önerileri şöyle özetliyoruz:
Türkiye’nin güçlü bir beşeri sermayeye olan ihtiyacı, ertelenmesi olanaksız eğitim çözümlerini güncelleştirmiştir. İstenen ve özlenen beşeri sermayenin temel niteliği; Bilgi+Tecrübe = Yaratıcılık olmalıdır.
Özellikle üretim alanında bilgi ve tecrübeye dayalı ciddi bir insan kaynağı eksikliğimiz bulunmaktadır. Teknoloji kullanıcısı insan yerine onu üreten beyinlerin yetiştirilmesine odaklanmalıyız.
Eğitimin bilimsel kalitesini ve pozitif bilimlerde eğitimin kalitesini ve ortalama düzeyini hızla artırmalıyız. Yüksek kalite işgücü sağlamaya yönelik; fen-matematik eğitimini yaygınlaştırmak suretiyle genç nüfusun verimli istihdam alanlarına yönlendirilmesi gerekmektedir.
Meslek liselerinin eğitim programlarını sektörel ve bölgesel ihtiyaçlar temelinde ve kalkınma planları paralelinde ‘Odalar’ın düzenlediği yeni bir uygulama modeline geçilmelidir.
21. yüzyıl eğitim sisteminde eksen inovasyon; ticari odaklıdır, başarı ise ahlak odaklı. Bu aynı zamanda  “Sanal Dünya Vatandaşı”nın özetini ve değerini vermektedir. Bu eğitim çizgisinin akademik düzeyden çıkarak KOBİ’lere maledilmesi gözardı edilmemelidir.
Yeni inovasyon süreci, hayal /fikir / proje / üründür. Fikrin iyisini de Bilgi+Eğitim=Yaratıcılık sürecine erişmiş insan seçebilir. Çok acil Ar-Ge elemanları yetiştirmeliyiz, daha önemlisi üniversiteyi sanayi alanının içine taşımalıyız.
Vizyoner, yaratıcı çalışmalarla toplum içinde değer üreten ‘çevik’ işletmelerle ve bu işletmelerin yönetimde, üretimde uyguladığı kalite anlayışı örnek model olarak eğitim kurumlarından, toplumun en alt katmanlarına kadar yayılmasıyla ‘Orta Gelir Tuzağı’ aşılacaktır.

ÜNİVERSİTE VE KOBİ’LER
XI. KOBİ Zirvesi’nde üniversite-sanayi işbirliğinin sorunları ve çözümleri KOBİ’ler temelinde ve yeni bir yaklaşımla ele alınarak şu sonuçlara varıldı:
Üniversite-sanayi işbirliği, mali desteklerin artmasıyla paralel bir gelişme göstermektedir.
2001’de 2 teknopark varken bugün 52 teknoparka ulaşılmıştır.
Üniversite-sanayi işbirliklerinde şu çelişkileri çözme durumundayız: Üniversitede zaman hesabı aylar bazında yapılırken sanayide zaman gün ve hatta saat hesabı üzerinden yapılmaktadır. Ortak çalışmada üniversitelerin başarı kriteri; bilimsel yayın sayısı, öğrenci sayısı ve unvan iken sanayinin kriteri kardır. Üniversitede odak nokta bilim-teknoloji iken, sanayi için önemli olan üründür. Bu nedenle endüstriyel verim; üniversitede yüzde 30’larda kalırken sanayide yüzde 70’lere çıkmaktadır.
Üniversite-sanayi ilişkisinin yapısına müdahale gerekmektedir.

GİRİŞİMCİLİK VE KOBİ’LER
Zirve katılımcılarının ağırlıklı görüşüne göre Türkiye’de girişimciliğin genellikle hizmet sektöründe yoğunlaştığı gözlenmektedir. Girişimciliğin imalatçı KOBİ’lerde tabana yayılan bir tutkuya dönüşmesi için tutuşturucu ve yol gösterici desteklerin üretilmesine ihtiyaç vardır.  Örgütlenmiş network, know-how ve mentorlük hizmetlerinin üretim yapan KOBİ’lere odaklanması, melek yatırım fonlarının özellikle girişimci–imalaçı KOBİ yaratma projelerine yönelmesi, bankaların yenilikçi-imalatçı KOBİ’leri daha çok sahiplenmesi ve projelere kreditör gibi davranmasının orta vadede önemli sonuçlar vereceği belirtilmiştir.
Türkiye’deki KOBİ’lerin yüzde 45’inde bir yenilik faaliyeti bulunduğuna, organizasyon ve pazarlama konularında yenilikte bu oranın yüzde 30’lara düştüğüne dikkat çeken katılımcılar, “Girişimci KOBİ” kavramına odaklanarak, geleneksel yapılarıyla üretmeye devam eden KOBİ’lerin dışlanmamasına işaret ettiler.

KADIN İŞGÜCÜ VE KOBİ’LER
KOBİ’ler için fırsatlardan birinin de kadın işgücü olduğuna dikkat çeken XI. KOBİ Zirvesi katılımcıları; araştırmaların, kadın işgücüne karşı ekonomideki ayrımcılığın bitmesi halinde verimliliğin yüzde 40 artacağını gösterdiğini belirterek, özellikle kadın KOBİ’lerimizin sayısının artırılmasını önerdiler ve kadın KOBİ’lerimiz arttıkça ülkemizde kadının değerinin de yükseleceğine vurgu yaptılar.

FİNANS VE KOBİ’LER
XI. KOBİ Zirvesi’nde dönüşüm odaklı yeni ekonomik dönemin çözümlenmesi gereken baş sorunlarından birinin de “finansa erişim” olduğu üzerinde duruldu. KOBİ’lerde finansmana erişimin sistem kaynaklı güçlüklerine dikkat çeken katılımcılar, vergi yapımızın sermaye birikimini eriten özelliğini vurguladılar. XI. KOBİ Zirvesi’nde mikro, küçük ve orta boy işletmelere yönelik finansal destek politikaları için şu öneriler dikkat çekti:
Niceliksel bir kredi genişlemesi KOBİ’leri güçlendirmeye yetmez. Kredi genişlemesi girişimci KOBİ’leri destekleyecek yapıda olmalıdır.
KOBİ’lere destek sağlamakta bankacılık sektörüne de önemli görevler düşmektedir. Sistem KOBİ’lere kredi yapılandırmada esnek yaklaşarak yeni imkanlar sunmalıdır.
-Yapısal reformlar kapsamındaki öncelikli kalkınma projelerinde KOBİ’lere desteğin artırılması faktoring ve finansal sektöre ilgiyi de artıracak ve KOBİ’lerin finansmanı kolaylaşacaktır.
Bölgesel teşvik uygulamaları, büyük ölçekli yatırımların teşviki, stratejik yatırımların teşviki, öncelikli yatırımların teşviki, genel teşvik uygulamalarının yapılacak düzenlemelerle daha etkin hale getirilmesi KOBİ’ler için erişilebilir kaynakları genişletecektir.
Bölgesel gelişme ve yeni dönem çalışmaları kapsamında hibe alanından yavaş yavaş çekilmek ve daha sofistike finansal araçları devreye almak uygun olacaktır.

Yeni KOBİ Destek Stratejisi şu yeni çözüm ve araçlarla tahkim edilmelidir:
Finansal Mühendislik
Çeşitlilik ve Derinlik
Geri Dönüşlü Fonlar
Bölgelere Göre Özelleştirilmiş Araçlar
Faiz Desteği ve Faizsiz Kredi Desteği Sistemi
Bölgesel Girişim Sermayesi.

KAMUDA ZİHNİYET KURGU VE KOBİ’LER
XI. KOBİ Zirvesi, yeni ekonomik dönemin gereği ve Öncelikli Dönüşüm Program ve uygulamalarının  başarısı için kamusal alanda  tüm kurumların kurgusunun yeniden yapılmasına olan gereksinmeyi seslendirdi. Yeni kurguda işletmenin, hayatın merkezinde olması gerektiğine işaret eden katılımcılar, Orta Gelir Tuzağı’nın aslında KOBİ’lerde yaşandığını ve Türkiye için bir düzey oluşturduğunu savundular. Bu bir kısır döngü ise katılımcılar, bu döngünün kırılmasının da “dünya ölçeğinde KOBİ’ler” çıkarmaktan geçtiğinin altını çizdiler.

SONUÇ:
Toplum ve ülkemizin refahının KOBİ’lerin performansından geçtiği, Türkiye’de büyümeye ve gelişmeye dönük vizyonel bir bakış açısının oluşup güçlendiği görüşündeyiz.  XI. KOBİ Zirvesi olarak 2015 yılında, hedefleri ve hedeflerine doğru ilerleme isteği olan bir ülke durumuna ulaşılmış olmasından memnuniyet duyuyoruz.
Önümüzdeki dönemde ülke hedeflerine yönelik politikaların üretilmesine ve hızla uygulamaların hayata geçirilmesine yoğunlaşmamız gerektiğine inanıyoruz.

Yorumlar (0)