banner565

banner472

banner458

banner457

‘YENİ NORMAL’ İYİLEŞİYORUZ

Pandeminin yaygınlaşma hızı küresel mücadeleyle kontrole alındı. Adım adım ‘yeni normal’e geçiyoruz; küresel üretimde çarklar yeniden dönmeye başladı ancak ‘2. Dalga’ riski devam ediyor. ‘Yeni Normal’de çalışanların ve çalıştıranların, iş hayatında, evde ve sosyal hayatta, kurumsal ve bireysel sorumlulukları artarak devam ediyor. Pandemi kurallarına uyarak çalışmak ve yaşamakla mükellefiz.

KAPAK 01.07.2020, 00:05 01.08.2020, 00:01
24011
‘YENİ NORMAL’ İYİLEŞİYORUZ

Pandemi dünya ekonomisini özellikle yılın 2. çeyreğinde ağır vurdu. Küresel önlemlerle ve ülkelerin ulusal sağlık planlarıyla Pandemi’nin yayılma hızı kontrol altına alındı ve ‘Yeni Normal’ dediğimiz döneme geçildi; duran ekonomiler canlanmaya başladı. Bunu, ekonomilerin ‘Entübe (solunum cihazına bağlı)’ olmaktan çıkıp, “Yoğun Bakım”a alınması olarak anlamak mümkün. Bu ‘Ekonomik Yoğun Bakım’ dönemi ile birlikte 2020 yılı bütününde oluşacak ekonomik dünya tablosu, Dünya Bankası’na göre şöyle:

Dünya Bankası, Pandemi nedeniyle 2020 küresel büyüme tahminini düşürdü
Dünya Bankası, Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu'nun Haziran 2020 sayısını yayımladı. Raporda, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yarattığı hızlı ve büyük şok ile salgına karşı alınan önlemlerin ekonomiyi ciddi bir daralmaya sürüklediği belirtildi.
Dünya Bankası, yeni tip koronavirüs salgınının, küresel ekonomiyi İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülen en derin ekonomik durgunluğa soktuğunu belirterek, küresel ekonominin bu yıl yüzde 5.2 daralacağı tahmininde bulundu.
Dünya Bankası, Ocak ayında yaptığı tahminlerde küresel ekonominin bu yıl yüzde 2.5 büyüyeceğini öngörmüştü. Bankanın raporunda, 2021 yılına ilişkin küresel ekonomik büyüme tahmini ise yüzde 2.6'dan yüzde 4.2’ye yükseltildi.

Gelişmiş ülkelerin ekonomilerinde ciddi bozulmalar yaşanıyor
ABD ekonomisi yüzde 6.1, Avro Bölgesi yüzde 9.1, Japonya yüzde 6.1 daralacak: Gelişmiş ekonomilerdeki iç talep ve arz, ticaret ile finans alanlarında ciddi bozulmaların yaşandığı aktarılan raporda, bu ülkelerin ekonomilerinin 2020'de ortalama yüzde 7 daralmasının, gelecek yıl ise yüzde 3.9 büyümesinin beklendiği kaydedildi. Gelişmiş ülkeler grubunda yer alan ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 6.1 küçüleceği, gelecek yıl yüzde 4 büyüyeceği, Avro Bölgesi ekonomisinin ise bu yıl yüzde 9.1 daralacağı, gelecek yıl yüzde 4.5'lik büyüme performansı göstereceği, Japonya ekonomisinin de bu yıl yüzde 6.1 küçülürken gelecek yıl yüzde 2.5 büyüyeceği öngörüsü aktarıldı.

Gelişmekte olan ülkeler 2020’de yüzde 2.5 daralacak
Çin’in büyüme tahmini düşürüldü: Gelişmekte olan ülke ekonomilerinin de bu yıl ortalama yüzde 2.5 daralacağının tahmin edildiği raporda, kişi başına düşen gelirin yüzde 3.6 azalmasının beklendiği ve bu durumun milyonlarca insanı aşırı yoksulluğa düşüreceği ifade edildi. Gelişmekte olan ülkelerin 2021’de ise yüzde 4.6’lık büyüme performansı göstereceği bekleniyor.
Bu grupta yer alan ülkelerden Çin'in bu yıla ilişkin ekonomik büyüme tahmini yüzde 5.9’dan yüzde 1’e düşürüldü. Çin ekonomisinin gelecek yıl ise 6.9 büyüyeceği öngörüldü.
Rusya ekonomisinin bu yıl yüzde 6 küçülmesi beklenirken 2021'de yüzde 2.7 büyüyeceği, Hindistan ekonomisinin de bu yıl yüzde 3.2 daralırken gelecek yıl yüzde 3.1 büyüyeceği öngörüldü.
Türkiye ekonomisine ilişkin beklentilerin de aktarıldığı raporda, ülke ekonomisinin bu yıl yüzde 3.8 küçüleceği, 2021’de ise yüzde 5 büyüyeceği öngörüsüne yer verildi.
Fitch öngörüsü: 2020 yılı bütününde oluşacak ekonomik dünya tablosu, FİTCH öngörüsüyle ise şöyle şekilleniyor: Dünya ekonomisi yüzde -4.6 küçülecek. Gelişmiş Ekonomiler’de (GE) küçülme yüzde -6.4 olacak. GE grubu ekonomilerde ABD yüzde -1.7, Euro Alanı -8.2, İngiltere yüzde -7.8 ve Japonya yüzde -5.0 küçülecek.
Gelişmekte Olan Ekonomiler (GEO) için oluşacak tablo şöyle öngörülüyor: Toplam küçülme yüzde -1.7 olurken ülke ekonomilerinden 2020 yılı toplamında Çin yüzde 0.7, Hindistan yüzde 3.9 büyüyecek. GEO grubundan Brezilya ekonomisi yüzde -6.0, Rusya ekonomisi yüzde -5.0, Türkiye ekonomisi de yüzde   -3.0 küçülmüş olacak.
Covid-19 vaka sayısındaki artış sürse de yayılma hızının birçok ülkede azalmasıyla birlikte dünya genelinde kısıtlayıcı önlemler gevşetilmeye başlandı ve Haziran ayı itibarıyla ‘Yeni Normal’ dediğimiz döneme geçilmiş oldu.
Pandemi’de ikinci dalga riski önemini korumakla birlikte, atılan normalleşme adımlarının, ekonomik faaliyete ilişkin beklentileri olumlu yönde etkilediği görüldü.
‘Yeni Normal’ dönem ekonomisinin pozitif yönde hareketlenmesini yanlış anlamamak çok önemli, çünkü ekonomiler entübe (solunum cihazına bağlı) olmaktan çıkarak ‘yoğun bakıma’ alınmış oldular. Bu nedenle kamunun desteğine, en az kriz dönemi kadar, hatta daha da fazla muhtaç durumdadırlar. Nitekim ‘Yeni Normal’de bütün dünya ekonomisini taşıyan büyük ekonomiler için benzer adımlar atılıyor. Olumluluklar ve olumsuzlukların iç içe geçtiği ‘yeni normal’in başlangıcında küresel görünümde şunlar var:
PMI verileri (kurumsal satınalma) Mayıs’ta küresel ölçekte iktisadi faaliyetteki daralmanın hız kestiğine işaret ediyor.
ABD’de imalat kesiminde satınalma verisi (PMI) aylık bazda 3.7 puan yükselerek 39.8 düzeyinde açıklanırken hizmetler satınalma verisi de normalleşme adımlarının kademeli olarak devreye girmeye başlamasıyla dip seviyelerden toparlanmaya geçti.
Avro Alanı’nda Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirlerin gevşetilmeye başlaması PMI verilerine yansıdı. Bölgede imalat satınalma verisi Nisan ayındaki 33.4 düzeyinden Mayıs’ta 39.4’e çıkarken hizmetler satınalma verisi bu dönemde 12’den 30.5’e yükseldi.
Çin’de açıklanan satınalma verileri ise beklentilerden olumlu bir görünüm sunuyor. Mayıs’ta imalat satınalma verisi 50 eşik değerinin üzerine çıkarken ülkede hizmetler PMI 55 ile 2010’dan bu yana en yüksek seviyesinde gerçekleşti. Öngörülerden güçlü verilere rağmen Çin’de ihracat talebinin hızlı bir şekilde daralmaya devam etmesi ve istihdamın azalması olumsuz bir gelişme olarak kayda geçti.
Petrol fiyatları küresel talebin toparlanma kaydedeceği ve üretim kesintilerinin uzatılacağı yönündeki beklentilerle yukarı yönlü bir seyir izledi.
ABD ekonomisi revize edilen verilere göre 2020’nin ilk çeyreğinde yıllıklandırılmış olarak çeyreklik bazda yüzde 5 daraldı. Ülkede son 10 haftada işsizlik maaşına başvuranların sayısı 40 milyonu aştı.
ABD-Çin gerilimi ve ABD’deki protesto gösterileri son haftalarda risk algısını bir miktar baskı altında bıraksa da küresel piyasalar toparlanma eğilimini sürdürüyor.
Enflasyon: Küresel ölçekte emtia fiyatlarındaki düşüş ve tüketim talebindeki sert gerileme, küresel ölçekte fiyat düzeyleri üzerinde aşağı yönlü baskı yaratmaya devam ediyor.
• Euro Alanı’nda Mayıs ayında yıllık bazda yüzde 0.1, ABD’de TÜFE’deki yıllık artış yüzde 0.3, Asya ülkelerinin genelinde de benzer bir tablo, Japonya’da çekirdek TÜFE enflasyonu eksiye döndü. Çin’de de yıllık TÜFE enflasyonu yüzde 3.3’e geriledi.
Finansal piyasalarda toparlanma: Salgının yayılma hızında görülen yavaşlamanın ardından atılmaya başlanan normalleşme adımlarının, küresel ekonomik aktivitede hızlı bir toparlanma sağlayabileceği yönündeki beklentilerle küresel piyasalarda genel olarak olumlu bir seyir izlendi.
Gelişmekte olan ülkelere portföy girişleri Nisan ayında 18.6 milyar USD düzeyinde gerçekleşerek Mart ayındaki 82.9 milyar USD’lik rekor çıkışın bir kısmını telafi etmişti. Son iki ayın ikisinde de verilere Çin hariç bakıldığında daha zayıf bir tablo izleniyor. Nisan ve Mayıs aylarında Çin hisse senedi piyasasına toplam yabancı sermaye girişi 13 milyar USD düzeyinde gerçekleşti.
Avrupa Komisyonu salgın sonrası ekonomik aktiviteyi desteklemek amacıyla 750 milyar EUR (Euro-Avro) tutarında bir paket tasarladığını açıkladı. Söz konusu tutarın 500 milyar Avro’luk kısmının hibe edilmesi planlanırken 250 milyar Avro’luk kısmı ile düşük faizli kredi imkânı sağlanacak. Bölgede para politikası da salgının etkileriyle mücadelede aktif bir şekilde kullanılmaya devam ediliyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) 4 Haziran’daki toplantısında acil varlık alım programını 600 milyar Avro tutarında artırarak 1.350 milyar Avro düzeyine yükseltti.
Japonya ekonomisini desteklemek amacıyla Hükümet 1.1 trilyon dolar büyüklüğünde yeni bir teşvik paketi hazırladığını açıkladı. Ülkede Nisan ayında 1 trilyon dolar büyüklüğünde bir teşvik paketi devreye alınmıştı. Ayrıca, Japonya Merkez Bankası da 22 Mayıs’ta olağanüstü toplantı gerçekleştirerek küçük ve orta ölçekli firmalara yönelik 280 milyar dolarlık yeni bir kredi paketi açıkladı.
‘Yeni Normal’in küresel özeti: Pandemi krizinde yeni bir döneme geçilirken küresel ekonomik görünüme özellikle odaklanarak bakmamızın anlamı büyüktür, çünkü Türkiye ekonomisi ‘Yeni Normal’ dönemde, dünya ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak seyredecektir. Büyüme, küçülme, yatırımların canlanması, dış talep şokundan çıkma vb. bütün ekonomik sonuçlar, dünya ekonomisi ile ilişkiler çerçevesinde ortaya çıkacaktır.

TÜRKİYE’NİN YENİ NORMALİ
Türkiye 2020 yılına ağır bir kur baskısı altında aldığı çok yönlü tedbirler sayesinde elde ettiği bir ‘toparlanma’ ile birlikte girmişti ve yılın ilk çeyreği için piyasa beklentisi, ekonomisinin yüzde 5.5 civarında büyüyeceği yönündeydi ama olmadı.
Büyüme yılın ilk çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 4.5 gerçekleşti. İlk çeyrek itibarıyla Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 4.4 trilyon TL düzeyine yükseldi (758 milyar dolar).
İlk çeyrekteki bu sonuç, yatırım harcamalarındaki düşüş eğilimi sürdüğü için doğdu. Yatırım harcamalarını aşağı çeken temel faktör inşaat harcamalarıydı. İnşaat harcamaları cari fiyatlarla yatırım harcamaları içerisinde yüzde 50 paya sahip; yıllık reel düşüş ilk çeyrekte yüzde 10.2 oldu. Öte yandan; yüzde 40’lık paya sahip makine ve teçhizat yatırımlarının bir önceki çeyrekte sergilediği güçlü yıllık artışın ardından bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 8.4 artması olumlu bir gelişme olarak kayda geçti.
Sanayi üretimi ilk çeyrekte yıllık bazda yüzde 4.4 arttı. Mart ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2 oranında geriledi. Bu dönemde dayanıklı tüketim malı imalatındaki yüzde 16.6’lık gerileme dikkat çekti.
Sanayi üretimi ilk iki ayda kaydedilen yüksek oranlı artışların etkisiyle yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 4.4 genişledi.
Aynı dönemde artan talebin etkisiyle gıda, kağıt ürünleri ve kimyasal ürünlerin imalatında ise yüzde 5’in üzerinde artışlar kaydedildi.
İmalat sanayisinde en hızlı daralma yüzde 20.3 ile motorlu kara taşıtlarında olurken; bunu yüzde 16.5 ile giyim eşyası, yüzde 15.3 ile diğer ulaşım araçları izledi.
Sanayi üretiminde Satınalma Verisi (PMI) Mayıs’ta 40.9’a yükseldi. Salgının etkilerinin en belirgin biçimde hissedildiği Nisan ayında 33.4 düzeyine gerilemişti.
Mayıs ayında işletmelerin bir kısmının üretime yeniden başlamasıyla üretim 16.9 seviyesinden 32.4’e yükseldi. Mayıs ayında yeni siparişler Nisan’a göre bir miktar toparlanmakla birlikte daralmayı sürdürdü.
Diğer taraftan, kur gelişmelerine bağlı olarak girdi maliyetleri son bir yılın en hızlı artışını kaydetti.

YENİ NORMAL’DE HEDEF VE RİSKLER
‘Yeni Normal’e yılın ikinci yarısında ekonomik aktiviteyi destekleyici yönde alınan önlemlerin ve normalleşme adımlarının etkisiyle büyümenin toparlanma kaydetmesi beklenmektedir. Olumsuz dış talep koşullarına karşılık petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş net ihracat performansı üzerindeki risklerin görece dengeli olabileceğine işaret ediyor. Bütün dünyada kısıtlayıcı tedbirlerin gevşetilmeye başlanması ve salgının seyrine ilişkin belirsizliklerin sürmesi yurt içinde de önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyeti etkileyebilecek önemli faktörler olacak.
Reel ekonomiye güven: Mayıs’la birlikte açıklanan normalleşme adımları güven endekslerine olumlu yansıdı. Ekonomik güven endeksi Mayıs’ta 61.7 iken Haziran’da yüzde 19.1 artarak 73.5’e yükseldi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK ) verilerine göre bir önceki aya göre Haziran’da tüketici güven endeksi yüzde 5.2 artarak, 62.6, reel kesim güven endeksi  yüzde 22.2 artarak 89.8, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 8.5 artarak 55.5, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 9.3 artarak 86.4, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 33.1 artarak 78 oldu. Son üç ayın toplam sipariş miktarındaki olumsuzluklara rağmen; gelecek üç aylık döneme ilişkin ihracat siparişleri ve üretim hacmine ilişkin beklentiler reel kesimin güvenindeki iyileşmede rol oynadı.
Enflasyon: Virüs salgınının yayılma hızında yavaşlama hem küresel ölçekte hem de Türkiye’de yeni normalleşme adımlarının atılmasını sağladı. Böylece, ekonomik faaliyetin kademeli olarak toparlanması hedeflendi.
İlk sonuç, emtia fiyatlarının yükselişi oldu. Anlıyoruz ki; maliyet kanalıyla enflasyonda yukarı yönlü bir etki oluşacaktır. Ayrıca bu süreçte döviz kuru gelişmeleri de fiyat genel seviyesini etkileyecektir.
İhracatta Mart’ta başlayan düşüş Nisan ve Mayıs aylarında belirginleşerek sürdü. Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan öncü verilere göre, Mayıs’ta ihracat yıllık bazda yüzde 40.9 gerilerken dış ticaret açığı yüzde 104.2 genişledi. Dünya genelinde salgına karşı alınan önlemlerin gevşetilmesine yönelik normalleşme adımları gündemde olmasına rağmen kısa vadede dış ticaret ve turizm gelirlerinin cari denge üzerinde baskı yaratmaya devam edeceği öngörülmektedir. Özellikle turizm sektörünün salgın öncesindeki performansına tamamen kavuşmasının zaman alabileceği değerlendirilmektedir.
İhracatta hazır giyim ve konfeksiyon: Mayıs ayında hazır giyim ve konfeksiyon ile yaş meyve sebze sektörleri atılım yaptı. Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Nisan’a göre Mayıs’ta yüzde 13 artışla 33.2 milyon dolar ihracat yaptı. Yaş meyve sebze ihracatı ise yüzde 6 artışla 61.9 milyon dolar oldu.
İhracatta ABD ve Avrupa pazarı: Mayıs’ta en fazla ihracat yaptığımız ülke 71.6 milyon dolar ile Irak oldu. Hollanda 57 milyon dolar ile ikinci, 41.6 milyon dolar ile Almanya üçüncü sırada yer aldı. Bu ayda en fazla ihracat artışı sağladığımız ülkelere baktığımızda ilk sırada yüzde 33 artış ve 35.3 milyon dolar ile Birleşik Devletleri görüyoruz. Yüzde 18 artış ve 21.6 milyon dolar ile Romanya, yüzde 17 artış ve 9.7 milyon dolar ile Belçika, yüzde 9 artış ve 34 milyon dolar ile Rusya Federasyonu ihracat performansını artırdığımız diğer ülkeler oldu.

YENİ NORMAL’İN KALICI YENİLİKLERİ
Covid-19 pandemisiyle değişen ve bütün dünyada kalıcı olacağına vurgu yapılan yenilikler konusunda en yetkili kurumlar tarafından kamuyu ve özel sektörü ilgilendiren değerli analizler yapılmaktadır ki her birini acilen gündemimize almak durumundayız.
İş yapma pratiklerine uyum sağlaması için e-ticaret sitelerine üyelikler, sanal ticaret heyetlerinin ve sanal fuarlara katılım ile sanal fuar organizasyonlarının, Ticaret Bakanlığı’nca destekleme kapsamına alınması boşuna olmamıştır. Dijital toplantı platformları aracılığıyla ihracatçıların koronavirüs sürecinde küresel pazarlardaki güncel gelişmeleri ve ülkelerin mevcut durumlarını izlemesi artık mümkün; pazar araştırmaları maliyetsiz olabiliyor.
Üniversiteler pandemi döneminde dayanıklılık, değişim, dönüşüm ve işletme stratejileri konularında sayısız bilimsel makaleler ürettiler, firmalara eğitim destekleri sundular, e-ihracat, sanal ticaret heyetleri ve sanal fuarlara katılım konularında rekabetçi, görünür bir ekosistem oluşmuş bulunuyor.
Kovid-19 salgınının yarattığı olumsuz sonuçların çözümünü hemen bütün sektörler dijitalleşmede görmeyi öğrendiler/öğreniyorlar/öğrenecekler ve dijital dönüşüm Türkiye’nin önceliği haline gelecek.
Pandemiye karşı önlemlerden sosyal mesafenin iş yapma biçimlerini şekillendirmesi; ‘Yeni Normal’de, özellikle de satış ve pazarlama süreçlerini dijitalleşmeye yöneltti ve bazı sektörlerde bu yönelim yüzde 70’lere kadar ulaştı.
Pandeminin iş kabiliyetleri üzerindeki negatif etkisi ve ticaret yollarını değiştirmesi, bütün ilişkileri online yapılara aktarılmasının yolunu açtı ve değeri iyice artan bu kanalları etkin kullanarak her firmanın kendi özel başarı hikayesini yazmasının olanakları genişledi.
Covid-19 süreciyle birlikte edindiğimiz yeni alışkanlıklar ortaya yeni sektörler çıkarmaya başladı. Hava, su ve zemin dezenfeksiyon sistemleri oluştu. Mikroorganizma, bakteri ve virüslerin yok edilmesi ve bunun aydınlatma ile sağlanması ileri teknoloji şirketlerinin öne çıkan inovasyon konuları haline geldi. Covid-19 sürecinde her sektörde ihtiyaç duyulan hijyen bilgisi, uzaktan eğitim programlarının kalıcı konularından birini oluşturdu.
Maske üretip ücretsiz dağıtarak sosyal sorumluluk projelerinin önemini ve toplum ne kadar güçlü ise şirketlerin de o ölçüde güçlü olacağını öğrendik; tedarik zinciri dengesini sağlayarak kriz dönemlerinde tedarikin sürekliliğinin sağlanabileceğini kavradık ve geri dönüşsüz bir toplumsal duyarlılık kazandık…
Bütün bunları öngörü olarak sonsuza kadar çeşitlendirebiliriz ve yaratıcı yeni bir evren kurabiliriz.

“Toplumsal sağlığı ve ekonomiyi aynı anda korumak mümkün”
Yönetim danışmanlığı firması McKinsey & Company’nin yaptığı araştırmalar, COVID-19’un son 35 yılda yaşanan en yüksek belirsizlik seviyesini yarattığını ve bunun toplumsal güvenin ve ekonomik iyileşmenin sağlanmasının önündeki en büyük engel olduğunu gösteriyor. Yılın ikinci çeyreğinde, gelişmiş ülkelerin GSYİH’sinde yüzde 8-13 arasında düşüş yaşanabilir. En ılımlı senaryoda dahi küresel GSYİH’de 2019’a göre 4-5 trilyon dolar düşüş gerçekleşecek.
Süreçte belirsizlikleri bertaraf edecek ve hızlı aksiyonlar alınmasını sağlayacak stratejiler belirlenmesi kritik önemde. Salgın dönemine uygun yeni yaşam alışkanlıkları yaratacak uygulamalar geliştirmek önemli. Gerçek zamanlı veri takibi gibi yeni nesil teknolojilerle desteklenecek uygulamalar toplumun tamamı tarafından sıkı bir şekilde uygulandığında, salgının kontrol altına alınması ve aynı zamanda ekonomik hareketlilik sağlanarak işsizlik ve ekonomik krizlerin önüne geçilmesi mümkün olabilecek.
McKinsey’in analizine göre ülkelerin şimdiye dek izledikleri 3 temel yol şöyle:
1) Hareketliliği dengelemek: Liderler, sokağa çıkma kısıtlamalarını kademeli olarak kaldırarak sağlık sistemlerinin kapasitesi ölçüsünde COVID-19 vakalarını kontrol altında tutmayı hedefliyor. Ancak yöntem, virüsün nüksetmesi durumuna karşı tam bir koruma sağlamıyor. Diğer risk; toplum genelinde güvenin tesis edilememesi. Güven sarsılırken ekonomik iyileşme de ihtiyaç duyulan hızda gerçekleşemiyor. Güveni oluşturabilecek temel faktör, virüse karşı bir aşının bulunması ancak bunun ne zaman gerçekleşeceği en büyük belirsizliklerden biri.
2) Sıfıra-yakın virüs: Bu yöntemi tercih eden ülkeler, geniş çaplı sokağa çıkma yasakları yerine önlem paketleriyle virüs yayılımını engellemeyi amaçlıyor. Önlemler yerel ihtiyaçlara göre farklılık gösterse de temelde geniş katılımlı etkinliklerin yasaklanması, maske kullanımı, test ve vaka takibi, enfeksiyon durumlarında karantina, fiziksel izolasyon, ülke sınırlarının kontrolü, işyerlerinde ve toplu taşımada yeni protokollerin uygulanmasını kapsıyor. Uygulamaların ve ekonomik iyileşme paketlerinin net bir şekilde kamu ile paylaşılması, sürece dair belirsizliklerin çok daha hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmasını sağlıyor. Tüketiciler ve iş dünyası liderleri nezdinde oluşturulan güven ortamıyla iyileşme süreci hızlandırılmış oluyor. Virüsün yayılımının durduğu bölgelerde ise yavaş yavaş önlem paketleri uygulamadan kaldırılıyor.
3) Geçiş aksiyonları: Bu yolu tercih eden ülkeler, ‘sıfıra-yakın virüs’ yolu için hazırlık aşamasındalar. Gerekli önlem paketlerini ve uygulamaları hayata geçirebilmek için zamana ve finansal kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Bunun başlıca nedenleri; yeterli test ya da maske gibi kişisel ekipman kapasiteleri olmaması ya da sınırlarında yeterli kontrolü henüz oluşturamamış olmaları.
McKinsey’nin analizlerine göre; toplumsal güveni ve ekonomik iyileşmeyi en hızlı şekilde sağlayacak yöntem ‘sıfıra-yakın virüs’ uygulaması. Bütüncül  iyileşme için fiziksel izolasyonu sağlayacak, aynı zamanda ekonomik hareketliliği mümkün kılacak uygulamalar geliştirilmeli. Her bir ülkenin kültürü ve sosyal normları doğrultusunda yeni davranış politikaları geliştirilebilir. Kurallar, herkesin aynı anda ve aynı şekilde fiziksel izolasyon uygulamasının getirdiği toplumsal ve ekonomik yük göz önüne alınarak, daha etkin bir izolasyonun nasıl yapılabileceği sorusu çerçevesinde geliştirilmeli.
Belirli alanlarda uygulanmaya başlanan ve başarısı kanıtlanan yöntemler farklı alanlara taşınarak sağlığı riske etmeden işlerin devamlılığı sağlanacak. Örneğin; sağlık personelinin aldığı sıkı önlemler ve uyduğu kurallar süpermarket çalışanları için de geçerli olabilir. Bugün Çin’de yüksek teknolojiye sahip fabrikalarda her bir çalışan koronavirüs testinden geçiyor, aynı yöntem bir havalimanında tüm personel ve yolcular için uygulanabilir, böylece güvenli şekilde hava yolculukları yeniden başlatılabilir.
Örneğin; Hong Kong hükümeti, ülkeye yeni giriş yapan ve semptom göstermeyen vatandaşlarına evlerinde karantinaya alınmalarını zorunlu kılıyor, grubun hareketliliğini dijital bir kol bandı ile takip ediyor. Kişisel korunma ekipmanları ve testlerin yaygınlaştırılması ile birlikte bir yandan salgının kontrol altına alınması bir yandan da insanların belirli bir düzeyde hareketlilik kazanması mümkün.

Tedarik zincirinin kazanan ve kaybeden sektörleri
Deloitte Türkiye’nin yayımladığı “COVID-19 sonrasında Tedarik Zincirinde Kazananlar ve Kaybedenler” raporu; bu sene turizm ve otelcilik, inşaat ve gayrimenkul ile endüstriyel ürünler sektörü için yüzde 20’den fazla küçülme; teknoloji, medya ve telekom sektörü için ise yüzde 10’a yakın bir büyüme öngörüyor. 28 Nisan-15 Mayıs 2020 tarihleri arasında Türkiye’de farklı sektörlerden 314 üst düzey yöneticinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada toplam 9 sektör analiz edildi.
Deloitte Danışmanlık Hizmetleri Ortağı Gökay Özdemir, “Türkiye’de az sayıda firmanın böylesi bir kriz sırasında, sorunları önceden anlayabilme ve doğru reaksiyonu gösterebilme konusunda başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Dijital teknoloji kullanımının düşüklüğü ve işgücü yetkinliklerinin kısıtlı olması bu durumu yaratan esas faktörler olarak karşımıza çıkıyor.  Önümüzdeki dönemde birçok sektör için kalıcı değişiklerin yaşanmasını bekliyoruz. Pandemi sonrasında birçok sektörün ‘yeni normale’ uyum ile faaliyetlerine başlarken operasyonel görünürlüklerini artırma ve alternatif iş modelleri yaratma konularına odaklandıklarını görmekteyiz” dedi.
Teknoloji, medya ve telekom sektörü büyüyecek: Yüzde 61 ile mal ve hizmet yönetiminde dijital teknolojilerden en fazla yararlanılan sektör. Katılımcıların yüzde 67’si yüksek performans gösterildiğini belirtiyor. Hizmet seviyelerinin düşmesi sektördeki şirketlerin en çok etkilendiği alan. Katılımcılar gelecek dönemde farklı iş modellerine odaklanmayı düşünüyor.
Turizm ve otelcilik sektörü yüzde 20’den fazla küçülme öngörüyor: Katılımcılarının yüzde 96’sı şirket içerisinde veya hükümet tarafından alınan tedbirler ile nakit pozisyonlarını 6 aydan fazla koruyamayacaklarını belirtirken; 2020’de şirketleri için yüzde 20’den fazla küçülme öngörüyor. Talebin ve nakit akışının azalmasından yüksek derecede etkilenen şirketlerin yüzde 86’sı gelecek dönemde finansal risklerin yönetiminin çok önemli olacağını düşünüyor.
İnşaat ve gayrimenkul sektörü salgın sonrası alternatif iş modellerine odaklanacak: Salgından en çok etkilenen sektör oldu. Katılımcıların yüzde 75’i bu yıl sektörde yüzde 20’den fazla küçülme bekliyor; yüzde 88’i salgının sektör üzerindeki etkilerini anlayamadığını ve takip edemediğini belirtti. Talep azalması, işgücü hareketliliği kısıtlamaları ve nakit akış problemleri en çok etkilenen alanlar. Öncelikli hedefler; Salgın sonrasında finansal riskleri yönetmek ve alternatif iş modellerine odaklanmak.
İlaç sektörü tedarikçi çeşitliliğini artırmaya odaklanacak: Yüzde 94 ile tedarik sorunlarından en çok etkilenen sektörlerden biri. Şirketler ithalatla tedarik edilen malzemelerin ülke içerisinden karşılanmasında da sorunlar yaşıyor; katılımcıların yüzde 94’ü pandemi döneminde yaşadıkları sorunlara istinaden ilerleyen süreçte tedarikçi çeşitliliğini artırmaya odaklanacaklarını belirtiyor.
Perakende sektörü operasyonel görünürlük çalışmalarına odaklanacak: Salgının tedarik zinciri üzerindeki etkilerini belirleme konusunda zayıf performans gösterildiği düşünülen sektörlerden.  Katılımcılarının yüzde 95’ine göre tedarik sorunlarının operasyonlara etkisi yüksek, yüzde 85’ine göre; tedarik ağı boyunca dijital teknolojilerden yeterince faydalanılmadı. Gelecek dönemde operasyonel görünürlük çalışmalarına odaklanılması hedefleniyor.
Endüstriyel ürünler sektörü otomasyona odaklanacak: Sektördeki şirketlerin salgına gösterdikleri reaksiyon zayıf olarak değerlendiriliyor. Katılımcıların yüzde 61’i 2020’de yüzde 20’ye kadar küçülme bekliyor. Şirketleri en çok etkileyen sorun; talep tahmin zorluğu. İleriki dönemde operasyonel görünürlüğü artırmanın yanı sıra otomasyona odaklanarak manuel işgücüne bağlılığın azaltılması hedefleniyor.

Tüketici ‘aşı bulunmadan normale dönmem’ diyor
KPMG, ABD’de bin tüketiciyle yaptığı ankette Covid-19’un günlük yaşam üzerindeki etkisini araştırdı.  Süreçle ilgili bilinmezlikler tüketici davranışını doğrudan etkiliyor. ‘Covid-19 Tüketicinin Nabzı’ araştırmasına katılan tüketicilerin neredeyse tamamı ‘Aşı bulunmadan Covid-19 öncesi rutinime dönmem’ dedi. Tüketici yine de salgının kontrol altına alınacağına inanmıyor. ‘Aşı bulunduğunda kendimi güvende hissederim’ diyenlerin oranı yüzde 49.
Araştırmaya katılanların kısıtlamalar kalktıktan sonra ‘asla yapmam’ dediği şeyler şöyle:
• Bara gitmek (yüzde 40)
• Spor salonuna gitmek (yüzde 39)
• Konser veya müzik festivaline gitmek (yüzde 35)
• Sinemaya gitmek (yüzde 29)
• Evde parti vermek (yüzde 26)
• AVM’ye gitmek (yüzde 22)

Tüketicilerin kısıtlamalar kalktıktan sonra ‘Belki yapabilirim’ dediği rutinleri ise şöyle:
• Arkadaşlarımla buluşurum (yüzde 42)
• Restoranda yemek yerim (yüzde 37)
• Doktor, kuaför vs. hizmet alırım (yüzde 33)
• Seyahat ederim (yüzde 33)
• Sinemaya giderim (yüzde 22)
• Spor salonuna giderim (yüzde 17)

Güvende hissetme eşiği düşük: Ankete katılanların yüzde 49’u ‘aşı bulunduğunda’, yüzde 37’si ‘ilaç tedavisi onaylandığında’, yüzde 33’ü ise ‘ülkede yeni vaka görülmediğinde’ kontrolün sağlanacağını düşünüyor. Yüzde 50’den yüksek kesimin salgında kontrolün sağlanmasıyla ilgili güvensizliği dikkat çekiyor.
Herkes markette harcadı: Sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu dönem boyunca, ankete katılanların yüzde 60’ının market kategorisindeki harcamaları arttı. Harcamaların azaldığı sektörler  şöyle: “Gel-al 9 eve servis restoran harcamaları (yüzde 54). Giyim, ayakkabı, aksesuar harcamaları (yüzde 46). Eğlence ve medya harcamaları (yüzde 46).”Katılımcıların yüzde 12’si ise harcamaların asla eskisi gibi olmayacağını ve normale dönmeyeceğini düşünüyor.
Online platformlara göç var:  KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Emrah Akın, Covid-19’un etkisini en hızlı perakende sektörünün hissettiğini söyledi: “Tüketiciye bire bir dokunan sektör, ‘yeni normal’e hızla adapte olmak zorunda kaldığından, tüketicinin de ne kadar hızlı geliştiğini anlamak zorunda. Tüketicinin nerede ve nasıl harcama yapacağını belirleyen kalıcı değişimlere tanıklık ediyoruz. Araştırmadan gördüğümüz kadarıyla, ABD’de sosyal mesafenin önemiyle ilgili farkındalık yüksek. Bunun süreceğini ve tüketicilerin online platformlara göç edeceğini söyleyebiliriz. Online kanallardan alışveriş büyüyerek devam edecek. Yine kendilerini güvende hissetmeyen tüketicilerin daha küçük gruplarla sosyalleşeceğini, konser, bar, spor salonu gibi rutinlerin yerini restoranlarda ya da daha sakin yerlerde dar buluşmalara bırakacağını anlıyoruz. Buradan işletmelerin tüketicileri etkilemek için sağlık tedbirlerini önceliklendiren değişiklikler yapmaları gerektiği sonucuna ulaşıyoruz.”
“Yeniliklerde fırsat var”: Akın, perakende sektörünün tüketicinin güvenini kazanmak için zor bir dönemden geçeceğini vurguladı: “Ancak sektörleri şekillendiren her yıkıcı olayda olduğu gibi yeniliklerde de fırsatlar var. Yeniliklerden fırsat yaratmak için tüketiciye yakın olmak, değişimin sinyallerini doğru okumak ve işletmeleri yeni normalde müşteriyle buluşturacak şekilde dönüştürmek bu işin anahtarı.”

Türk girişimler tek işlemle milyarlar liginde
KPMG’nin dünyadaki girişim ekosisteminin nabzını tuttuğu ‘Venture Pulse 2020’ raporuna göre Covid-19’a yakalanmadan geçen bu yılın ilk üç ayında küresel girişim yatırımlarına 61 milyar dolar geldi.
Tek işlemle 1.9 milyar dolar: Startups.watch verilerine göre Türkiye’de girişim ekosistemi 2020’nin ilk çeyreğinde 32 işlemle 42.3 milyon dolar yatırım aldı. İkinci çeyrekte gerçekleşen 21 yatırımla birlikte toplam yatırım tutarı 1 milyar 881 milyon doları aştı. Salgın etkisindeki ikinci çeyrekte gerileme beklenirken ABD’li Zynga’nın Haziran’da Peak Games’i 1.8 milyar dolara satın almasıyla Türk şirketlere 2020 yılının ilk yarısında yapılan yatırım miktarı 1.9 milyar doların üzerine çıktı. Peak Games böylece 1 milyar doları aşan değerleme ile Türkiye’nin ilk ‘Unicorn’ şirketi oldu.
Türk girişim ekosisteminde 2020’nin en büyük ikinci satın alması ise yine Haziran’da gerçekleşti. Yerli ödeme platformu Payguru, Ortadoğu ve Afrika'daki büyük yatırımlarıyla dikkat çeken mobil ödeme şirketi TPAY Mobile tarafından 40 milyon dolara satın alındı.
Dünyada çeşitli ülkelerde 20 ofisi bulunan pazarlama teknolojileri girişimi Insider, Haziran’da tamamladığı 32 milyon dolarlık yatırım turu ile Riverwood Capital, Endeavor Catalyst ve Sequoia Capital’den yatırım aldı. Insider, bugüne kadar aldığı toplam 46.1 milyon dolar yatırımla 2020’nin öne çıkan şirketlerinden oldu.
5 milyon dolar yatırım çeken Türk site/apartman yönetimi yazılımı girişimi Apsiyon, yatırımdan elde edilen nakdin uluslararası pazarlara açılmak için kullanılacağını belirtti.
KPMG Türkiye Birleşme ve Satın Alma Hizmetleri Şirket Ortağı Gökhan Kaçmaz,“Yılın ilk yarısındaki pozitif manzarayı maalesef ikinci yarıda görmekte zorlanacağız. Ancak Türk şirketlere yatırım iştahı devam ediyor. KPMG Türkiye olarak 2019’un sonunda açıkladığımız raporda öngördüğümüz gibi oyun, ödeme sistemleri, siber güvenlik, biyoteknoloji ve hizmet olarak yazılım (SaaS) şirketlerine yatırımlar önümüzdeki dönemde de devam edecek” dedi.
Yükselen trendler: Covid-19’un da etkisiyle sağlık alanında biyoteknoloji, dijital sağlık, ilaç ve yaşam bilimleri, hastalıkların tahmini için yapay zeka modellemesi ve medtech alanlarında faaliyet gösteren girişimlerin yıldızının daha da parlaması bekleniyor.

“Yatırımlar azaldı, ikinci dalgaya hazır değiliz”
Hedefler İçin İş Dünyası Platformu’nun TÜRKONFED, TÜSİAD ve UNDP koordinasyonunda hazırladığı “Kovid-19 Krizinin İşletmeler Üzerindeki Etkilerinin İkinci Anket Sonuç Raporu” düzenlenen bir webinarla açıklandı. Anket sonuçlarını, Hedefler İçin İş Dünyası Platformu Başkanı Ümit Boyner, UNDP Türkiye Mukim Temsilcisi Claudio Tomasi ve Politika Analiz Laboratuvarı’nın Yönetici Ortağı Esen Çağlar değerlendirdi.
Yüzde 60’ı mikro ve küçük, yüzde 40’ı orta ve büyük ölçekli olmak üzere toplam 619 firmanın katıldığı anket, elektronik ortamda yanıtlandı. İşletmeler, anket aracılığıyla salgının neden olabileceği krize ilişkin öngörülerini ve ne gibi tedbirlere ihtiyaç duyduklarını paylaştı.
Ankete katılan firmaların Mart’ta verdiği yanıtlara göre, bu firmaların yüzde 85’i salgından olumsuz etkilendi. Bu oran, Mayıs’ta yüzde 78’e düştü. Ankette, koronavirüs krizinin kadın çalışanları daha çok etkilediği, işletmelerinse yarısından fazlasının ikinci salgına hazır olmadığı görüldü.
Ümit Boyner, salgından en fazla kadın çalışanların etkilendiğine dikkati çekti: “Kovid-19 krizinden olumsuz anlamda en fazla kadın çalışanların etkilendiğini de görüyoruz. Özellikle çocuk bakımı, hasta bakımı, hijyen ve gıda güvenliği gibi aile ve ev işine ilişkin sorumlulukların artmasıyla kadın çalışanlar üzerinde daha yoğun bir etki oluşmuş durumda. Firmaların yüzde 34’ü Covid-19 krizinin etkisiyle ortaya çıkan koşulların, kadınları erkeklerden daha fazla etkilediğini ifade etti. Hatta bu algı, üst düzey kadın yöneticisi olan firmalarda daha da belirgin hale geliyor.”
Anketten özet bulgular: Ankete göre; Mart’tan Mayıs’a, krizin firmaları etkileme düzeyinde az da olsa bir düşüş izleniyor. Krizden en yoğun etkilenen firmalar yüzde 69 ile mikro firmalar. Firmaların yüzde 53’ünün cirosu yarıdan fazla azalmış. Bölgeler içerisinde en fazla ciro kaybı yaşayan firma oranı yüzde 90 ile ankete katılan Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinden oluşan grupta gerçekleşiyor, onu yüzde 86 ile İstanbul takip ediyor. Firmaların yarısı ürün ve hizmetleri için gerekli olan girdileri tedarikte zorluk çekiyor.
Firmaların yaklaşık yarısı ödemelerini yapmakta zorlanırken ciddi oranda güçlük çekenlerin oranı  yüzde 17. Konaklama ve yiyecek sektörünün yüzde 48’i, imalat sanayisinin yüzde 7’si, mikro ölçekli firmaların yüzde 33’ü, büyük firmaların yüzde 2’si çok zorlandıklarını belirtiyor. Ankete katılan firmaların yüzde 76’sı çalışan sayısının değişmediğini ifade ediyor. Çalışan sayısının yüzde 50’den fazla azaldığını belirten firmaların büyük çoğunluğu mikro ve küçük ölçekli firmalar. Covid-19 krizinin devamı durumunda firmaların yüzde 48’i sermayelerinin en fazla 3 ay yeteceğini, yüzde 22’si ise sermayelerinin ya yetmediğini ya da en fazla bir ay yeteceğini söylüyor.
Firmaların yüzde 64’ü yeni yatırım ve büyüme planlarını ertelemiş. Firmaların yarısına yakını devlet desteklerinden faydalanırken yüzde 47’si yeni borç almış veya borcunu yapılandırmış.  Ankete katılan firmaların yüzde 44’ü Kısa Çalışma Ödeneği desteğinden faydalanmış. Kısa bir sürede kısa çalışma ödeneği desteğinin mikro ölçekli firmalara kadar nüfuz edebildiği görülüyor. Destekten ankete katılan küçük ve orta ölçekli firmaların yüzde 51’i, büyük ölçekli firmaların ise yaklaşık yüzde 56’sı yararlanmış. Personelinin yarısından fazlası uzaktan çalışabilen firmaların oranı yüzde 41.
Firmaların yüzde 34’ü Covid-19 krizinin etkisi ile ortaya çıkan koşulların kadınları erkeklere oranla daha fazla etkilediğini ifade ediyor.
Gelecek öngörüleri, ihtiyaçlar: Temel fiziksel önlemleri almış olan firmaların oranı yüzde 70’in üzerinde. Özellikle potansiyel hastaları tespit etme, maksimum kapasite sınırları uygulama gibi konularda kapasite inşasına ihtiyaç duyulduğu anlaşılıyor.
Önümüzdeki dönemde, satış kanallarını çeşitlendirmek ve e-ticarete başlamak firmaların krizle mücadelesinde öne çıkan stratejiler olacak.
Firmaların toparlanma sürecine ilişkin öngörülerinde Mart’tan bu yana önemli değişiklikler oldu. Krizin 2021 ve sonrasını da etkileyeceğini düşünen firmaların oranı kayda değer bir yükselişle Mart’taki yüzde 11’den Mayıs’ta yüzde 48’e yükseldi. Firmaların bugünkü risk algıları itibarıyla, bu kriz mali bir krizden ziyade iç ve dış talep krizi olarak görülüyor. İç talep yetersizliği ve dış talep yetersizliği (ihracat pazarlarında daralma) firmaların en yüksek risk atfettiği başlıklar olarak öne çıkıyor.
Mikro ve küçük firmaların yüzde 51’i ikinci bir salgın dalgasına hazır değil. Suriyelilerce kurulmuş firmalarda bu oran yüzde 78’e yükseliyor. Firmaların yüzde 62’si zorunlu ödemelerinde ertelemeye ihtiyaç duyuyor. Kısa vadeli ek sermayeye ihtiyaç duyan firmaların oranı yüzde 38.
Firmaların yüzde 68’i Covid-19 salgını sonrası dönemde sektörlerinin önemli ölçüde değişeceğini düşünüyor. Özellikle küçük ölçekli firmaların değişim beklentisi daha yüksek.

Corona krizi “en keskin ve en derin” durgunluğa yol açtı
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, corona virüs pandemisinin neden olduğu krizin, dünyanın savaşlar dışında karşı karşıya kaldığı, gelmiş geçmiş “en keskin ve derin” durgunluğa yol açtığını söyledi.
Avrupa İş Liderleri Kongresi’nde konuşan Lagarde, ekonomide dip noktanın geride kaldığını belirterek, daha ciddi bir ikinci dalganın da gelebileceği uyarısı yaptı. Lagarde, toparlanma sürecine ilişkin olarak da ekonomideki restorasyonun, virüsün coğrafi olarak küresel düzeydeki, doğudan batıya doğru yayılmasını izleyen belirli bir sırada olacağını kaydetti. Covid-19 pandemisi sürecinde, Avrupa ekonomisinin ortaya çıkan krize karşı ayakta tutulması için parasal ve finansal politikaların “el ele” yürütüldüğünü ifade etti. Lagarde, merkez bankasının da, parasal ve finansal tüm politika kaldıraçlarını birlikte kullanmaya özen gösterdiğini de dile getirdi.

ECB’den birlik dışı MB’lere yeni likidite imkanı
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Euro Bölgesi dışındaki merkez bankalarına (MB) Euro likiditesi sağlayacak yeni repo programı başlattığını duyurdu. Eurosystem Repo Program (EUREP) aracılığıyla birlik dışı MB’lere finansman sağlanabilecek. Birlik dışı ülkelerin euro cinsinden borçlanabileceği EUREP programı 2021 Haziran’a kadar devam edecek. Yapılan başvurular ECB Yönetim Kurulu’nun onayına tabii olacak. EUREP programında swap ve repo hatları açılmayan ülkeler de başvurabilecek.

İkinci Dalga olursa büyük ekonomiler 2020/2021 öngörüleri
OECD Kovid-19 salgınından en fazla etkilenen ülkeler olan ABD, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya için 2. Dalga olursa tahminlerini açıkladı:

ABD ekonomisi için bu yıl yüzde 7.3 daralma ve gelecek yıl için yüzde 4.1 büyüme bekleniyor. Salgında ikinci dalga yaşanırsa ABD ekonomisinin 2020’de yüzde 8.5 küçüleceği ve 2021’de yüzde 1.9 büyüyeceği öngörüldü.
Avro Bölgesi için bu yıl yüzde 9.1 küçülme ve gelecek yıl yüzde 6.5 büyüme öngörüldü. İkinci dalga yaşanırsa bölge ekonomisinde daralmanın bu yıl yüzde 11.5’e yükseleceği ve gelecek yıl büyümenin de yüzde 3.5’e gerileyeceği ifade edildi.
İngiltere için ülke ekonomisinin gelecek yıl yüzde 9 büyümeden önce bu yıl yüzde 11.5 küçüleceği öngörüldü. İkinci dalga senaryosunda ise bu yıl için yüzde 14 küçülme ve gelecek yıl yüzde 5 büyüme tahmini yapıldı.
Çin ve Hindistan ekonomisinin bu yıl sırasıyla yüzde 2.6 ve 3.7 daralacağı, İkinci Dalga olursa bu ülkelerin sırasıyla yüzde 3.7 ve 7.3 daralacağı tahmin edildi.
OECD raporunda, Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 4.8 daralacağını öngörürken salgında ikinci dalganın yaşanması durumunda ise bu daralmanın yüzde 8.1’e çıkabileceği tahmini yapıldı.

“Türkiye pozitif ayrışıyor”
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başkanı Robin Brooks, Türkiye’nin bu yılın ilk çeyreğinde diğer gelişen piyasa (EM) ekonomilerinden pozitif ayrıştığını söyledi. IIF, Türkiye’nin ilk çeyrek büyümesinde diğer EM’lere göre olumlu bir görünüm ortaya koyduğunu ifade etti.
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) yayınladığı, 24 Haziran tarihli “Gelişen Piyasa (EM) Ekonomilerinde Nicel Genişleme (QE)” başlıklı raporunda, Türkiye, Nijerya’dan sonra en az mali teşvik açıklayan ülke olmasına rağmen bu yıl toplam üretimi - faktör maliyetleri üzerinden - Kore ve Hindistan’dan sonra en az daralan ülke olarak yer aldı.
IIF Başekonomisti Robin Brooks, Türkiye’nin en büyük güçlerinden birinin ihracat olduğunu belirterek yaptığı paylaşım şöyle: “Türkiye’nin en güçlü yanlarından biri hacim olarak diğer EM’lerden pozitif ayrışan ihracat sektörü. Bunun nedeni, sektörün hakiki gücü ve inovasyonu, 2014’ten bu yana reel efektif bazda yüzde 30 değer kaybeden para birimi ve emtia ihracatçısı olmaması.”

İstihdam Kalkanı Paketi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan duyurdu; Normalleşme süreciyle birlikte 'İstikrar Kalkanı Paketi'nin yerini ‘İstihdam Kalkanı Paketi’ alacak ve gündeme, birçoğu köklü reform mahiyetinde olan aşağıdaki düzenlemeler oturacak:
• Tamamlayıcı emeklilik sigortası ile aynı zamanda ilave emeklilik desteği alınabilmesi 2022'de devrede olacak. Tesis edilecek karma model ile işçilerin kazanılmış hakları korunacak.
• Esnafa, küçük işletmelere, yatırımcılara üretim ve istihdam için uygun maliyetli ve uzun vadeli kaynak sağlayacakları bir sistem kurulacak.
• İşçiyi kısa çalışmaya veya ücretsiz izne çıkaran işverenlere normalleşme desteği verilecek.
• İlave istihdama teşvik sağlanacak.
• Gençlerin yararlanabilmesi için kısmi ya da esnek çalışmada değişiklikler yapılacak.
• 25 yaş altı ve 50 yaş üstü kişilerin istihdamına destek verilecek.
• 17 Temmuz'da bitecek olan işçi çıkarma yasağı 3 ay uzayacak.
• Ücretsiz izne çıkarılan işçilere nakit desteği 3 ay daha sürecek.
• Kayıtdışı çalışanların kayıt altına alınması şartıyla özel teşvikler geliştirilecek. Kayıtdışı çalışanlar kadroya alınırsa 1752 TL destek verilecek.
• Yeni alınan her işçi için Ekim’e kadar 1732 TL destek sağlanacak.
• 25 yaş altı ile 50 yaş üstü 3 yıla varan sözleşme yapabilecek.
• Kısa çalışma ödeneği model değişikliğiyle devam edecek.
• Çek yükümlülüğüne 9 ay erteleme geliyor.
• Kamu bankalarının sermayeleri güçlendirilecek.
• Türkiye'den emekli yurtdışındakiler için part-time iş imkanı sağlanacak.
• Kredi gibi sözleşmelerin elektronik olarak yapılması imkanı gelecek.

“Türkiye, salgın sonrası dünyanın yıldız ülkelerinden biri olacak”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Salgının sürmesi, ülke olarak bizim önümüzü görmemizi de zorlaştırıyor. Buna rağmen içerideki ve dışarıdaki ortak kanaat; Türkiye’nin salgın sonrası yeniden şekillenecek dünyanın yıldız ülkelerinden biri olacağı yönündedir” dedi.  Vatandaşlara ve reel sektöre verilen desteklerin önümüzdeki dönemde de sürdürüleceğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları özetle şöyle:
• “926 devlet korumasındaki genç ile 274 şehit yakını, gazi ve gazi yakını kura ile kamu kuruluşlarına yerleştirilecek, sonuçlar Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın internet sayfasında ilan edilecek.
• Kısa Çalışma Ödeneği’nden faydalanma süresi bir ay daha uzatılacak, nakdi ücret desteği de bir ay daha devam edecek, iş feshi sınırlaması ve dolayısıyla nakdi ücret desteği de bir ay daha devam edecek.
• Gençlere yeni ve güçlü fırsatlar sağlamak, gelişimlerini ve hayata katılımlarını desteklemek için sürekli kişisel gelişim temalı bir proje çağrısına çıkılacak. Sivil toplum kuruluşlarını hedef alan, 35 milyon lira bütçeli çağrı; gönüllülükten iletişime, spordan kültür ve sanat faaliyetlerine kadar sekiz ayrı başlıkta toplanıyor. Proje başvuruları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın internet sitesi üzerinden 1 Temmuz’dan itibaren başlayacak.
• Yılın ilk 5 ayında organize sanayi bölgelerimizde (OSB) 520 yeni fabrikanın faaliyete geçmesi dahi başlı başına bir iftihar meselesidir. Özel sektörün talep ettiği 110 bin yeni istihdamı öngören 67 milyar liralık yatırım teşvik belgesi de bir diğer önemli göstergedir.
• Daha demokratik, daha çoğulcu, temsil düzeyi yüksek bir baro yapısı oluşturmakta kararlıyız. Bunun için çoklu baro yönetimi üzerinde duruyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız bu konuyla ilgili kanun teklifini yarın sabah veriyorlar. İnşallah bu düzenlemeyi en kısa sürede hayata geçireceğiz.
• Yılın ilk çeyreğindeki yüzde 4.5’luk büyüme performansı ekonomimizin potansiyelinin ve gücünün en büyük ispatıdır. Mayıs’ta başlayan normalleşme takvimini Haziran’da büyük ölçüde tamamladık. Haziran’la ilgili öncü veriler ekonominin çok güçlü bir toparlanma sürecinde olduğunu gösteriyor.  Haziran ayı sektörel güven endekslerinde yüzde 9 ile yüzde 33 arasında artış görülüyor. Tüketici güven endeksi bu ay yüzde 5.2 artış ile son 14 ayın zirvesine çıktı. Reel kesim güven endeksi de yüzde 15.7 artış ile 92.6 seviyelerine ulaştı. Ekonomik güven endeksinde Mayıs’a göre yüzde 19 gibi büyük bir sıçrama yaşadık. İmalat sanayi kapasite kullanım oranında 3.4 puanlık artışla yüzde 66’lara gelindi. Ekonomik performansın en önemli göstergelerinden biri olan OSB’lerdeki elektrik kullanımı bu ay yüzde 26 arttı. Türk ürünlerine talepteki artış gözle görülür bir hal aldı. Haziran ayının ilk 3 haftasında ihracatımız yüzde 25 artış gösterdi.”

“Kalkınma hedefleriyle uyumlu bankacılık istiyoruz”
Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) 63. Genel Kurul Toplantısı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Bakan Albayrak, Türkiye’nin tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını ile mücadelede aldığı önlemlerle normalleşme dönemine en hazır, ekonomik açıdan en az etkilenmiş şekilde giren ülkelerden biri olduğunu, koronavirüs kaynaklı olarak yılın ikinci çeyreğinde olumsuz ekonomik görünüme rağmen Haziran ayına ilişkin öncü rakamların ekonomide toparlanmaya ve ekonomik güvende iyileşmeye yönelik önemli pozitif işaretler vermeye başladığını söyledi.
Bakan Albayrak, özellikle ihracata, istihdama ve yüksek katmadeğerli üretime dayalı bir modeli emin adımlarla hayata geçirmeye devam edeceklerini, normalleşme dönemi ile birlikte pandemi döneminin açıklarını da kapatmak için fırsat sunacak resimle karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Albayrak, Twitter hesabından yaptığı açıklamada toplantıya ilişkin şunları vurguladı: “Türkiye Bankalar Birliği’nin 63. Genel Kurul Toplantısı’nda tüm bankalarımızın temsilcileri ile bir araya geldik. Ülkemiz, bir ekonomik değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyor. Bu süreçte iki temel hedefimiz var. Birincisi, finansal istikrar ve güvenliğimizi güçlendirmek. İkincisi, yüksek katmadeğerli üretim yoluyla ihracatı ve istihdamı artırmak, cari dengeyi güçlendirmek, sağlam makroekonomik temeller üzerine güçlü bir ekonomi inşa etmek.”
Albayrak, Twitter hesabından da bankalara yaptığı çağrıyı yineledi: “Bu değişim sürecinde, bankalarımızın da bazı eski alışkanlıklardan kurtulması ve kabuk değiştirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bankalarımızdan, ülkemizin kalkınma hedefleriyle uyumlu bir bankacılık yapmalarını bekliyoruz.”
“Milli bir şuurla hareket etmenizi bekliyoruz”: Bakan Albayrak, bankacılık sektörünün çok özel ve çok stratejik bir sektör olduğunu vurgulayarak, “Milli bir şuurla hareket etmenizi bekliyoruz” dedi. Albayrak, bankacıların topladığı tüm kaynakları ithalatın ve lüks tüketimin finansmanına, ya da reel anlamda bir değer oluşturmayan farklı bankacılık, hazinecilik faaliyetlerinden ziyade daha çok yerli üretim ve ihracatın finansmanına, istihdam oluşturucu alanlara yönlendirmeleri gerektiğini söyledi.
“Finansmandan sonra yatırımcıyı kendi haline bırakmamalıyız”: Albayrak, enerji, maden, tarım, kimya, sağlık, turizm, lojistik gibi birçok farklı sektörlerde, yatırımcıları yönlendirecek kalitede uzman ekiplerin de oluşturulması gerektiğine dikkati çekti. Albayrak, bankacılardan finansmanı sağladıktan sonra yatırımcıyı kendi haline bırakmamalarını, süreçlerin takipçisi olmalarını istedi.
Konut kredisinden 101 bin kişi faydalandı: Albayrak, kamu bankaları öncülüğünde, konut, motorlu taşıtlar ve çeşitli sektörlere yönelik başlattıkları kampanyalar ile üzerinde çalıştıkları yeni istihdam paketinin önümüzdeki dönemde ekonomideki iyileşme sürecini destekleyeceğini söyledi: “Normalleşme süreci kapsamında devreye aldığımız, tarihin en düşük maliyetli konut kredisi bugüne kadar, 133 bin başvuruyu geçti. Şu ana kadar 101 binin üzerinde vatandaşımıza yaklaşık 25 milyar TL tahsis yapıldı. Bugüne kadar, firmalar, hane halkı gibi desteklemeye devam ettiğimiz tüm paydaşlarla, istihdamı korumaya ve üretimimizi güçlendirmeye yönelik açıkladığımız Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinin tutarı ötelenen kredi ve faizler hariç 280 milyar TL’yi geçmiş durumda.”

“Türkiye, bu süreçten ‘V şeklinde’ toparlanmayla çıkacak”
Bakan Albayrak, Mayıs’ta çalışma gün eksiği bulunmasına rağmen ihracatın Nisan’a göre yüzde 10.8 artış kaydettiğine de değindi: “Günlük TİM ihracat verilerine göre Haziran ayı ilk 21 günlük döneminde ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 24.6 artış göstermiştir. Bu da geçtiğimiz yılın baz etkisi ve bayram etkisini göz önüne aldığımızda trendin Mayıs’a göre Haziran’da güçlü şekilde devam ettiğini gösteriyor. Açıklanan AB PMI rakamları, Haziran’daki toparlanmanın ticaret ortaklarımızda da güçlü şekilde devam ettiğini ortaya koyuyor. Söz konusu gelişmeler ihracatta da toparlanmanın başladığını, hızlı şekilde normalleşme sürecine emin adımlarla ilerlediğimizi gösteriyor. Ertelenmiş talebin devreye girmesi, beklentilerdeki iyileşme, alınan tedbirler ve açıkladığımız paketler ile Türkiye’nin bu süreçten ‘V şeklinde’ bir toparlanma ile çıkarak, kısa zamanda potansiyel büyümesine yakınsamasını bekliyoruz."

“Yatırımlarımızdaki odağımız: MİLLİ ÜRETİM
”Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, yeni dönemde yerli ve milli ihracat odaklı büyüme politikalarını daha güçlü şekilde uygulayabilmek için sanayicilere daha çok destek vereceklerini söyledi.

Bakan Albayrak son dönemlerde ertelenen yatırımların daha güçlü bir şekilde devreye alınmasını hedeflediklerini vurgulayarak şu açıklamayı yaptı: “Yeni dönemde üretim ve ihracat odaklı büyüme politikamızı daha güçlü şekilde uygulamakta kararlıyız. Bunun için reel sektörümüze ve sanayicimize daha çok destek veriyoruz. Yenilikçi ve yüksek katmadeğerli üretimi ve istihdamı artıracağız. Yatırımların yüksek ve orta yüksek sektörlere yönelmesini sağlayacağız. Türkiye olarak son yıllarda yerli ve milli üretimi güçlendirecek çok önemli adımlar attık. Bunlardan biri de stratejik alanlardaki firmalar için geliştirdiğimiz 20 milyar TL’lik yatırım teşvik kredileri.”

Bazı ithal ürünlere ilave gümrük vergisi getirildi
İthalatta 400’ün üzerinde eşya için değişen oranlarda yüzde 20’ye kadar ilave gümrük vergisi uygulanacak. Karar 30 Eylül’e kadar geçerli olacak. Daha sonra 10 puana kadar daha düşük oranlarda ek gümrük vergisi devreye girecek. Konuya ilişkin İthalat Rejimi Kararına Ek Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve yerli sanayinin artan ithalat baskısına karşı korunması amacıyla sanayi sektörü kuruluşları ve firmalardan gelen talepler de dikkate alınarak bazı ithal ürünlerde ek gümrük vergisi uygulanmasına karar verildi. Buna göre, tekstil, döküm ve kaynak makineleri, takım tezgahları, presler, tarım ve hasat makineleri, pompalar, gemi vinçleri, römorklar, kord bezi, sitrik asit, camlar, ateş tuğlaları, emniyet kemerleri, yapışkanlar, termostat, tartı alet ve cihazları, peruklar, kar küreyiciler, fırınlar, davlumbazlar, demir çelikten eşya, kablolar, kıymetli süs eşyası ile bazı muhtelif ürünleri kapsayan 400’ün üzerinde ürün için 30 Eylül’e kadar geçici olarak ürün bazında değişen oranlarda yüzde 20’ye kadar, bu tarihten sonra ise 10 puana kadar daha düşük oranlarda ilave gümrük vergisi uygulanacak.
Ticaret Bakanlığı, kararda yer alan hususlara ilişkin tebliğleri çıkarabilecek, özel ve zorunlu durumları inceleyerek sonuçlandırabilecek.
Öte yandan yayımlanan diğer bir ithalat rejimi kararında yapılan değişiklikle, güneş panellerinde kullanılması kaydıyla ithal edilecek yansıtıcı filmlerde gümrük vergisi oranının yüzde 10 olarak uygulanması kararlaştırıldı.
Ayrıca plastik kart ve akıllı kart üretiminde kullanılmak üzere ithal edilecek plastik plakalar için de gümrük vergisi yüzde 10 olarak belirlendi. Bu kararlar da 30 Eylül’e kadar geçerli olacak.

“Hedefimiz, Türkiye’yi dünyada faizsiz finansın merkezi haline getirmek”
İslam Kalkınma Bankası kuruluşu İslami Araştırma ve Eğitim Enstitüsü'nün koordinasyonunda, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin ulusal ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği halinde gerçekleştirdiği Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı'nın (IIEFC) 12'ncisi online düzenlendi.

Toplantıya video konferans ile katılan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, katılım sigortacılığını teşvik edici mahiyette mevzuat ve kurumsal yapı geliştirilerek her türlü risk grubuna hitap edecek düzenlemeleri devreye almaya başladıklarını belirterek, “Ayrıca ülke kaynaklarının yurt dışına akışının önüne geçilmesi için Katılım Reasürans Fonu kurma sürecini başlattık. Başta kitle fonlaması olmak üzere alternatif finans alanında da katılım finansmanının yaygınlaşması ile ilgili destekleyici adımlar atıyoruz” açıklamasını yaptı. Berat Albayrak, “Faizsiz finansın Türkiye ekonomisi ve finansal sistem içerisindeki yerini güçlendirecek tüm araç ve mekanizmaları devreye alıyoruz. Hedefimiz, Türkiye’yi, gelişmiş finansal altyapısı, genç, dinamik nüfusu ve nitelikli iş gücünün yanında jeostratejik konumuyla İstanbul Finans Merkezi’nin sağlayacağı avantajlarla dünyada faizsiz finansın merkezi haline getirmektir” dedi.

Bakan Albayrak, sektörel güven
endekslerini değerlendirdi
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Twitter hesabından TÜİK tarafından açıklanan sektörel güven endekslerine ilişkin değerlendirmede bulundu: “Güven endeksi Haziran ayında bir önceki aya göre; hizmette %8.5, perakendede %9.3 ve inşaatta %33.1 arttı. Ekonomik İstikrar Kalkanı ile verdiğimiz destekler, sektörel güven endekslerimize de yansıdı. Veriler bu zor süreçten güçlenerek çıkacağımıza olan inancımızı destekliyor.”

Reel sektöre güven arttı
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Twitter hesabından, Haziran ayında güzel bir haber daha geldiğini belirterek, tüketici ve sektörel güven endekslerinden sonra reel sektör güven endeksinin de güçlü bir yükseliş gösterdiğini açıkladı: “Endeks Mayıs’a göre 15.7 puan artarak 92.6 oldu. Reel sektörün güçlenmesi, Türkiye'nin güçlenmesi demek.”

Ekonomik canlanma hız kazanacak
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Twitter hesabından, TÜİK tarafından açıklanan Nisan ayı tüketici güven endeksine ilişkin de paylaşımda bulundu. Tüketici güvenindeki artışın, Mayıs’tan sonra Haziran’da da devam ettiğine işaret eden Varank, “Tüketicilerin genel ekonomik duruma ilişkin beklentileri de Haziran’da yüzde 4.5 arttı. Bu artışı, daha güçlü ve kalıcı hale getirecek politikalarla yılın son 2 çeyreğinde ekonomik canlanmaya hız kazandıracağız” ifadelerini kullandı.

Eximbank’tan ihracatçıya
385 milyon euroluk yeni kaynak
Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Türk Eximbank’ın Dünya Bankası garantisi altında bankalar konsorsiyumundan 380 milyon euro kredi sağladığını açıkladı: “Bu kapsamda ihracatçılarımıza 10 yıla varan vade ile kullandırılacak işletme sermayesi ve yatırım harcamalarının finansmanına yönelik yeni bir kredi penceresi açılacak.”
Pekcan, Türk Eximbank’ın 26 Haziran 2020’de, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kontrgarantisi ile Dünya Bankası Grubu üyesi olan International Bank for Reconstruction and Development’ın (IBRD) anapara tutarının yüzde 50’sine garanti sağladığı 380 milyon euro tutarında kaynak için anlaşma imzaladığını belirtti. Standard Chartered Bank, ING Bank ve Societe Generale’nin katılımlarıyla gerçekleşen 2 yıl geri ödemesiz toplam 10 yıl vadeli işlemin toplam maliyetinin 6 aylık Euribor+yüzde 2.83 civarında gerçekleştiğini aktaran Pekcan, söz konusu fonun mevcut koşullarda benzer vadede bir eurobond ihracına göre çok daha uygun maliyetle sağlandığını söyledi. Pekcan, küresel salgın döneminde 10 yıl vadeli bu işlemin başarıyla sonuçlandırılmasının uluslararası piyasalarda Türkiye’ye olan güveni bir kez daha gösterdiğini vurguladı.
Yüzde 70’i KOBİ’lere kullandırılacak: Söz konusu kredinin tamamının Türk Eximbank’ın yeni sürdürülebilirlik süreci kapsamında değerlendirileceğini anlatan Pekcan, “Kredinin yüzde 70’i KOBİ’lerin finansmanında kullandırılacak. Bu kapsamda yeni ihracatçılar üzerinde yoğunlaşılmasını hedefliyoruz. Kredinin en az yüzde 10’u da cinsiyet eşitliği prensibiyle Dünya Bankası ile geliştirilen yeni ‘Kadın Katılımı’ tanımı kapsamında değerlendirilecek firmalara kullandırılacak” dedi.

Pandemi sonrası kurumsal şirketlere yol haritası
EGİAD (Ege Genç İş İnsanları Derneği) düzenlediği “Geleceğin Kurumsal İhtiyaçları ve Salgın Sonrası Döneme İlişkin Öneriler” başlıklı webinarda,  salgın sonrasında şirketlerin alması gereken önlemleri ve çizmesi gereken yol haritasını değerlendirdi.

EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Aslan, bu süreçte şirketlerinin salgın sürecindeki tutumunun firmanın geleceğine direkt etkili olduğunu vurguladı ve kurumsal yönetimin temel bileşenlerinden olan sosyal sorumluluğun önemine dikkat çekti. Aslan, Netflix’in toplumun internet ihtiyacını düşünerek, görüntüde farklılık yaratmayacak şekilde filmlerin görüntü kalitesini düşürme kararını hızlı almasının da aslında rakiplerden önce fırsatları değerlendirmeyi ve güçlü IT altyapısı ile işin sürekliliğini sağladığını anlattı.
Zara’nın yaptığı gibi maske üretip ücretsiz dağıtarak sosyal sorumluluk projelerinin önemini ve toplum ne kadar güçlü ise şirketlerin de o ölçüde güçlü olacağını, tedarik zinciri dengesini sağlayarak kriz dönemlerinde tedarikin sürekliliğinin sağlanabileceğini, tüm süreçlerde dijitalleşmenin önemini gördüklerini belirtti. Aslan, Toyota Türkiye’nin araç satılmasa bile bir sene boyunca hiçbir çalışanının işten çıkarılmayacağını taahhüt etmesinin çalışanların sağlığı ve huzurunun her şeyden önemli olduğunu gösterdiğini kaydetti. İş insanları olarak iyi risk yönetiminin, iletişimin, iyi bir nakit yönetimine sahip olmanın önemini salgın sürecinde bir kez daha anladıklarını vurgulayan Aslan, bu yeni dönemde şirketlerin yönetim kurulunda çeşitlilik konusuna daha fazla önem vermeleri gerektiğini söyledi: “İşletme fonksiyonlarının sekteye uğramaması için pay sahiplerine güven veren yedekleme planlarının hazır olması ve kamu ile paylaşılması da önemli bir unsur olacaktır.”
TKYD Başkanı Feyyaz Ünal, artık herkesin aynı gemi içinde olduklarını anladığını, başarının ve sağlığın bireysel değil toplumsal olduğunun idrak edildiğini belirtti. TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Tanyer Sönmezer de negatif süreçlerden pozitif gelişmelerin doğduğunu kaydetti: “Avrupa’da ve başka ülkelerde değişime uğrayan firmalarla birleşme ya da satın alma imkanları doğdu. Dünyaya açılım için büyük bir fırsat barındırmakta. Çin’in GSMH’nin (Gayri Safi Millî Hasıla) yüzde 1’ini alsak Türkiye ekonomisinin ne kadar büyüyeceğini düşünün. Bu dönemi bu fırsatları görüp altına hücum tabiriyle tarihi fırsatları barındırıyor olarak görebiliriz.”

Değişen tüketici davranışları online pazar yerlerine nasıl yansıdı?
Uluslararası dijital pazarlama ve SEO (Arama Motoru Optimizasyonu), ajansı Zeo Agency’nin hazırladığı Online Pazar Yerleri Sektörü 2020 İlk Çeyrek Raporu, ziyaretçi hacmini 2019’a göre artıran sektörde tüketici davranışları ve pazar paylarındaki değişimleri gösteriyor, 2019 ve 2020 yıllarının ilk çeyrek dönemini kıyaslayarak COVID-19’un sektör üzerindeki etkisini ölçümlüyor.

Tüketiciler ürün-fiyat karşılaştırmaya daha çok vakit ayırdı: Türkiye’deki en büyük 11 web sitesini baz alan rapora göre; sektöre gelen toplam ziyaretçi sayısı 2019’un ilk çeyreğinde 841 milyon civarında, 2020’nin ilk çeyreğinde 868 milyona yükseldi. Raporda öne çıkan nokta; ürün-fiyat karşılaştırma sitelerinin 2020’nin ilk çeyreğinde yaşadıkları çıkış. Ziyaretçi hacimlerini artıran ürün-fiyat karşılaştırma sitelerinde kullanıcıların geçirdiği süreler yükseldi, direkt pazar yeri domainlerinde geçirilen süreler azaldı. Kullanıcılar arama yaptıkları ürün üzerinde satın almadan önce düşünme süresini artırdı, akıllı alışveriş adımları daha da yaygınlaştı.
Mobil uygulamalar iki kattan fazla indirildi: 5 lider web sitesinin mobil uygulamalarını inceleyen rapora göre; tüm markaların mobil uygulamalarındaki indirilme sayıları 2020’de iki kattan fazla arttı.  Karantina sürecinde tüketici, online alışverişi daha fazla tercih etti, uygulamaların süpermarket uygulamalarıyla yaptıkları ortaklıklar da sürece katkı sağladı. 5 uygulamadan en fazla indirilme sayısı; 2019’un Ocak ayından itibaren Trendyol’da. İndirmelerde yüzdesel olarak bir önceki yıla göre en yüksek artışa sahip ve geçirilen sürenin arttığı tek uygulama; fiyat karşılaştırma sitesi Akakçe.
En çok teknolojik ürünler arandı, spor ve hijyen ürünleri yükselişte: Sektörün en fazla trafik alan 10 web sitesinin en az 9’unun ortak sıralandığı ve en fazla hacme sahip 10.000 ortak anahtar kelimenin analiz edildiği rapora göre; aranma hacimleri 2020’nin ilk üç ayında masaüstünde de mobilde   de  arttı. 2020’nin ilk çeyreğinde en fazla aranan kelimelere bakıldığında cep telefonları başta olmak üzere teknolojik ürünler listede baskın. Cep telefon modelleri, akıllı saatler gibi giyilebilir teknolojiler, bebek ürünleri ve oyuncakların yanı sıra kahve makinası, avize, düdüklü tencere, buhar makinası, şarjlı matkap ve oyuncu koltuğu gibi ürünler 2020 ilk çeyrekte en çok aranan ilk 40 kelime arasında. Aynı dönemde 2019’a göre aranma hacminde en çok artış yaşanan kelimeler; ağırlık seti gibi evde spor yapmaya odaklı ürünlerle değişen hijyen alışkanlıklarıyla birlikte kağıt sabun ve sprey şişesi gibi ürünler.

Covid-19 Y kuşağını vurdu
KPMG’nin ABD’de bin tüketiciyle yaptığı, koronavirüs salgınının tüketici üzerindeki etkilerini inceleyen ‘Covid-19 Tüketicinin Nabzı’ anketine göre salgından geliri en fazla etkilenenler Y kuşağı oldu. Araştırmaya katılan Y kuşağından (milenyum kuşağı, 1981 yılından sonra doğanlar, dijital teknolojiyle yakından haşır neşir olan ilk kuşak) tüketicilerin gelirleri yüzde 47.7 oranında azaldı.

Katılımcıların neredeyse yarısı (yüzde 44) pandemi nedeniyle gelirlerinin düştüğünü, milenyum kuşağından (Y kuşağı) katılımcıların yüzde 52’si gelirlerinin olumsuz etkilendiğini, Y kuşağından tüketiciler gelirlerinde yüzde 47.7’lik azalma yaşadıklarını ifade etti. Katılımcıların yüzde 11’i Covid-19 salgını nedeniyle artık çalışmıyor. Karantina boyunca tüketicilerin büyük çoğunluğu zorunlu olmayan harcamalardan uzaklaştı. Tüm gruplarda yeme-içme alışkanlıkları ‘evde yemek yapma’ temasına döndü, evde spor yapanların sayısı da arttı. Katılımcıların çoğunluğu, salgın sonrasında hızlı ekonomik toparlanma konusunda umutlu değil, toparlanmanın 6 ay ve 2 yıldan fazla sürede gerçekleşeceğini öngörüyor.
Emrah Akın, “2008 krizini de yaşayan milenyum kuşağı pandemi sırasında ekonominin durması nedeniyle en çok etkilenen sektörlerde çalışıyor. Sosyoekonomik çöküşün etkilerini gelirlerinde hissediyorlar. Yaşam tarzları, harcama alışkanlıkları değişiyor. Bu, 20 yıl içinde yaşadıkları ikinci büyük kriz. Onlar Amerikan tarihinde muhtemelen ebeveynlerinden daha yoksul ilk nesil olarak tarihe geçtiler. Borçlu ve düşük ücretli Y kuşağı, salgının etkilerini uzun süre yaşayacak gibi görünüyor” dedi.

Yorumlar (0)