banner565

banner472

banner458

banner457

01.05.2019, 08:00 5455

İnsan Kalabilmek Bu Kadar mı Zor!...

Dünya hızla değişip gelişirken insan ve insanlığın yaşadığı büyük sorunlardan birisinin de “ahlak” olduğu gerçeği kendini hissettirmektedir.
Küçük çocuklara yapılan istismarlar, kişinin sevmediği birine yapılan linç ve saldırılar, hırsızlıklar, nefret söylemleri, haksız kazançlar, yalan dolan ile insanları aldatmak, canlı bombaların insanların hayatlarına kast edişleri vs. vs. vs…
“Bu kadar bilgiye, teknolojiye, kadim kültürlere ve onca yaşanmışlıklara rağmen hala neden insan ve insanlık ahlak sorunu yaşamaktadır?” sorusu bence her şeyden daha önemlidir zira küçük bir ahlak dışı hareket, tüm insanlığa ve onun gelişimine yapılan büyük saldırı olmasının yanı sıra her türlü güzellikleri örten kara bir buluttur.
Önce ahlakın ne olup olmadığını tanılayalım. Kısaca ahlak, Arapça: ahlâq, “yaradılış, huylar” kökünden gelir. Bir toplumda veya toplulukta uyulması gereken ve iyi ile doğru olarak kabul edilen, normlar; davranış biçimleri ve kurallardır. Ahlakın felsefi olarak yorumunda ise  “etik” adı kullanılır. Etik, “Ahlak Felsefesi” olarak kabul edilir ve Aristo ile gelişen “etik” daha çok genel yargıları ifade eden sistematik ahlak anlayışıdır. Türkçe’de her iki sözcüğü ahlak (edep) olarak kullanılmaktadır.
Ahlak, bazen iyilik ya da doğruluk sözcükleriyle eş anlamlıdır. Toplumun kabul ettiği, karşı çıkmadığı ve hoş gördüğü ve güzel olarak kabul edilen davranış biçimleridir. Felsefe ve dinlerde yaygın olarak kabul gören “Önce zarar verme” ilkesi tüm mesleklerin ortak öğesi olan iş ahlakını; “Kendine davranılmasını istediğin gibi sen de başkalarına davran” ilkesi de toplumsal yaşamın özünü oluşturur. “Kul hakkıyla gelme ve komşusu aç yatarken kendi tok gezen bizden değildir” deyişleri ise kadim dinlerin ve inançların felsefesini oluşturur.
Filozof William James ise “Değerler uğruna savaşmak kolaydır ama değerler ile yaşamak zordur” derken ahlaklı yaşamanın her şeyin ötesinde bir çaba gerektirdiğini yıllar önce söylemiştir. Günümüzde de gördüğümüz şey budur. İnsanlar para, şöhret, ün, mevki kazanıyor ama iş ahlaklı ve değerlerle yaşamaya gelince zorlanıyor denilebilir. Maddi kültürün yüceltildiği ve “Para etmeyen!” bu değerlerin anlamsız ve hatta çocukça kabul edilmesi nedeniyle ahlak; diğer bir deyişle değerle yaşamak zorlaşıyor ve yaşamaya çalışana ise farklı bir gözle bakılıyor. Kültürün özellikle Batı kültürünün yücelttiği değer olan başarı ne yazık ki çoğunlukla Makyavelist bir düşünce ürünü olan “Kazanmanın her yolu doğrudur”, “Kazanan haklıdır,” anlayışı çok zaman değerleri ve değerlerle yaşamayı değersizleştirmektedir…
Değerler, bir şeyin özüdür, ruhudur ve manasıdır. Değerle harmanlanmamış hiçbir şey insanda mutluluk oluşturmaz. Ahlaki veya etik kodlar insanın her türlü mutluluğunun ve erdeminin ruhudur. Ailede başlar doğumla birlikte. Okullarda ise herhangi bir dersin notu kadar önemlidir davranış notları. Genelde davranış notlarına “pekiyi” verilir ama fizik, kimya, matematik düşükse çocuk başarısız kabul edilir ama hayatta bu dersler çocuğun mesleki yönelimini belirlese de gerçek başarısını, Türkçe’yi nasıl konuştuğu ve yazdığı, tutum ve davranışları, iş ve yaşam felsefesi, edebi ve ahlakı, sanata ve spora yönelişi, nasıl bir insan olduğu mutluluğunu perçinleyecektir…

“İnsan olabilmek ve insan kalabilmek işte bütün mesele budur!” dersek herhalde abartmış olmayız…

Yorumlar (0)
banner557