Sonda söyleyeceğini başta söylercesine Prof.Dr. Murat Ferman şu hüküm cümlesiyle girdi konuya: “Yeniden toparlanmanın, iradenin, yeniden yapılanmanın genel ifadesi olarak planla ilgili olumlu düşünmemek imkansız. Tam tersine uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin yapısal reformlarla güçlendirmesi ve reformların artık geciktirilmemesi uyarılarının akabinde kamuoyuna; şeffaf, derli toplu bir programın konulması önemli mesajdır.”
Ferman’ın bakış açısından bu denli geniş programlarda iç tutarlılığın ve dengenin sağlanması gerekiyor. Çünkü ekonomilerde rakamlar birbirine bağlıdır. Ne enflasyon, ne cari açık tek başına bir anlam ifade eder. Plan, bu gözle değerlendirildiğinde; “Programda başlığın altının doldurulması hususunda biraz acelecilik sözkonusu. Gönül isterdi ki; güçlü ve dengeli büyüme için yapısal reform eylem planı bir bütünlük içinde açıklansın.”
Ekonominin ahlaki unsuru enflasyondur: Planın bir başka eleştiri unsuru ise reel sektör ve makro ekonomik modüllerden sonra insan odaklı bir yaklaşımın uygulanacak olması ve öngörüde eksik kalınması. Murat Ferman, iktisat tarihi perspektifi ile bilgi veren Başbakan karşısında şapka çıkartılacağını, ancak bundan sonrasına ilişkin öngörüde ise eksikliklerin göze çarptığını aktarıyor. Buna en önemli gerekçe de; enflasyon olarak gözüküyor. Ferman, dikkat çekiyor: “İktisat tarihine bakınca şu gerçek; enflasyon önemlidir. Sayın Başbakan, enflasyon konusunu bir kez bile dile getirmedi. Ancak Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın daha önce açıkladığı programda ise asıl hedef olarak enflasyonla mücadele vardı. Burada da bir tutarsızlık var. Tutarsızlığı bu açıdan söylüyorum, bir bütüncül yaklaşım yok. Tabi ekonomik istikrarın çok önemli olduğunun vurgusunun yapıldığı bir yerde böylesi bir duruş da çok iyi değil. Bu açıdan bakınca şunu vurgulamak lazım; ekonominin ahlaki unsuru tamamen ve tamamen enflasyondur. Bir ülkede yüksek düzeyde enflasyon olduğu sürece –yüzde 5’i aşan– o ülkede gelir dağılımının, dengeli, büyümenin hakça ve sürdürülebilir olduğundan bahsedemezsiniz. Ahlaki duruşun ve davranışın ekonomik mihenk taşı veya göstergesi enflasyondur. Şunu vurgulamak lazım; Türkiye bu olumlu istikbale yönelik duruşunu mevcut enflasyon hedefiyle sürdüremez.”
“Peki bu aceleciliğin genel seçimlerle veya piyasadaki görece sıkıntıyla bir ilişkisi var mı yine günü mü kurtarıyoruz?” diye sorunca Ferman, elbette benzer bir istekle programda acelecilik yapıldığının yorumlanabileceğini belirtiyor ve ekliyor: “Ama bu bence iyi niyetli doğru yaklaşım olmakla beraber altının çok da doldurulmadığı ve 2023 hedeflerine giden skalada hedeflerin ne kadar somut, ne kadar sürdürülebilir olduğunun askıda kaldığı bir model. Burada 2’li bir yaklaşım var. Bu her hükümetin sorunudur. Ancak bugün sokaktaki esnafın mal ve iş derdine çare bulurken orta ve uzun vadede ise istikrarı sağlamak gerekiyor.”
Ferman için konuya bakışta önemli noktalardan biri de ekonominin aslında farklı unsurların kısa ve orta vadeli, zengin ile fakirin, varsıl ile yoksulun, sabit ücretli ile sermaye sahibinin çıkarlarını optimal düzeyde ulusal menfaatler ve ulusal anlayışlar bazında sürdürülebilir olup olmadığıdır. “Seçimlere çok az süre kala altı tam doldurulmamış plan da günü kurtarmaya yönelik bir izlenim verebiliyor” görüşüne katılan Ferman, uzun vadeli bakılması gereken Türkiye ekonomisi için yurtdışında da ciddi risk faktörlerinin olduğunu söylüyor.
ABD için yüksek doların bir sıkıntısı yok: Dünyadaki gelişmeler hala ABD ekonomisindeki gelişmeye bağlı. Ancak bu süreçte ABD Merkez Bankası’nın genişleme politikasını bitirdiğini biliyoruz. Faizi ise er ya da geç artıracak. Mesele ise ne zaman ve hangi oranda artıracak. Ferman, ABD’de iç piyasada canlılığın sürdüğünü ve cari açığın ise yüzde 2.5 seviyesinde olduğunu hatırlatıyor. Hatta bir puan artmasında da bir sıkıntı yok. Bu süreçte yüksek dolar ABD’yi rahatsız etmiyor çünkü iç pazarı canlı, dışa bağımlılık yok. Ferman, anlatıyor: “ABD gibi ekonomilerin iyiye gitmesi bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için önemlidir. Zira bizim gibi ülkelerin dolar havuzu ABD tarafından adeta emilir. Burada yapılması gereken nokta; daha iyi bir frekans uyumuyla ABD’nin politikalarının takip edilmesidir. Türkiye’nin henüz vakti var.”
Türkiye’nin önümüzdeki dönem daha yüksek dolar seviyesine hazırlıklı olması gerektiğini paylaşan Ferman, “Petrol fiyatlarındaki görece düşüş Türkiye gibi ülkelere kısa vadede belki biraz rahatlık getirir. Ama orta ve uzun vadede sürdürülebilir değildir. Türkiye ihracatına mal hazırlamak için ithalatını dolarla ve peşin yapıyor. İhracatı ise Avro ve vadeli yapıyor. İki ucu keskin kılıç benzetmesi Türkiye için geçerlidir” diyor.
Rusya ekonomisinin Türkiye’ye etkisi: Murat Ferman’a göre Rusya ne zaman sıkışsa ve büyümesine ket vurulsa Türkiye dolaylı sıkıntıya giriyor. Rusya’nın bize etkisi 3 ile 6 ayda hemen kendini gösteriyor. Rusya ekonomisinin 2014’te yüzde 2, 2015’te yüzde 1 küçülecek olması Türkiye ekonomisinde yüzde 0.5 küçülme anlamı taşıyor. Ferman, Türkiye’nin bu aşamada çok vakit kaybettiğini hatırlatarak şu örneği veriyor: “En son süt ürünleri ve gıda ürünlerinde bakanlığın tutumu nedeniyle Endonezya anlaşmayı yaptı ve pazarı kaptı. Geçmiş olsun. Yani iş alemi, iş yapanlar şunun farkındalar; kazan reel ekonominin tepesinde kaynıyor.”
AB’nin bu dönem Türkiye için yine eski önemli günlerine döndüğünü hatırlattığımız Ferman bu noktada şu kritik noktaya parmak basıyor: “Son dönemlerde ihracat pazarlarını zenginleştirme ve artırma adımlarına rağmen Afrika pazarı başta olmak üzere tüm pazarların toplamı hiçbir suretle geleneksel pazarımız AB’nin bir önemli ülkesinin 10’da 1’i etmez. Türkiye’nin AB’ye görece ihracatı bu dönem artıyor gözüküyor ama ithalat noktasında da baskı olacaktır. Türkiye’nin asıl başarısı, AB pazarında mevcudunu koruması olacaktır.”
2023 ütopya değil ama 2071 fantazidir: ABD veya AB gibi pazarlarlarda rekabet gücü katmadeğeri yüksek üretimle yakından ilintili. Ve katmadeğerli üretim aynı zamanda Türkiye’nin 2023 vizyonuna yaklaştıracak yegane yöntem. Hedeflere ulaşmak için adım adım gidilmesi gerektiğini hatırlatan Ferman, 2023’ten 2071’e uzanan hedefleri ütopyadan fanteziye tanımını kullanıyor. Türkiye’nin son 10 yıldır orta gelir tuzağında olduğunun da altını çizen Ferman, “Milli gelirimiz 10 yıldır 10 bin dolar. 2018’de biranda 16 bin dolara ulaşacağımız öngörülüyor. Dünya pazarında bir düzine marka yaratamadığımız sürece orta gelir tuzağını aşmamız zor. Onun için Türkiye’nin stratejik önceliklerini saptaması lazım. Ama kaçmaktan kovalamaya –tabir caizse– vaktimiz yok” diyor.
İnovasyon-tasarım-marka
Murat Ferman’a göre yeni ürün geliştirme karar ve kararname ile olacak bir şey değil. Yaratıcı ve özgür düşünce ortamı ne kadar iyiyse yenilik de o kadar fazla olur. Türkiye’de yenilikçilik ortamının yanında işin mekaniği de gözden kaçırılıyor. Üniversitelerde; mühendislerin yeni ürün geliştirme sürecini nasıl takip edeceği öğretilmiyor. Ferman, “Mühendis geliştirdiği projeyi muhasebeci veya finansçıya karşı nasıl savunacağını bilmiyor. Bu orta dili tutturamıyoruz. Konuşamadığımız sürece teşvikler kağıt üzerinde kalıyor. Ar-Ge’de çalışan mühendis sayısına bağlı teşviklerle bir yere gidemeyiz. Japonya gibi çok katı toplumlarda bile yenilikçiliğe açık olunabilir” diye konuşuyor.
Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Murat Ferman: ‘Yapısal reformlar güne odaklı’
Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Murat Ferman, ‘Güçlü ve Dengeli Büyüme için Yapısal Eylem Planı’nda bir bütüncül yaklaşım olmadığının altını çizerek programda acelecelik yapıldığını belirtiyor.
Yorumlar