banner565

banner472

banner458

banner457

2013 te Çarklar Daha Hızlı Dönecek

Dünya ekonomisi 2013 yılında yine gelişmekte olanların performansına dayanarak büyümeye başlayacak. Gelişmiş ülkelerin toparlanması ekonomik büyümeyi hızlandıracak.

KAPAK 01.01.2013, 18:32 01.01.2013, 18:32
6505
2013 te Çarklar Daha Hızlı Dönecek


Ayarlı Büyüme

Umut bağlanan ülkelerden biri de Türkiye'dir ve Türkiye'nin potansiyellerini sınırlasa bile yüzde 5'in üzerinde büyüme göstereceği tahmin ediliyor. Ama Türkiye kendi hesabını yine kendisi yapacak ve bir yandan yatırım, diğer yandan alternatif pazarlara ihracat ve iç pazarını canlandırmayla farklılığını sürdürecektir.
2012 yılından daha iyi bir 2013 Türkiye'nin kendi elindedir.
Yıla başlarken 2013'te dünya ekonomisinin ne durumda olduğuna ve ne yönde gelişeceğine bakmak ve bu bağlamda Türkiye ekonomisinin nasıl bir seyir izleyeceği noktasında kesine yakın tahminlerde bulunmak, yeni yılı planlamak ve azami verimlilikle değerlendirmek açısından zorunlu görünüyor.
Toplam dünya ekonomisi bize genel doğrultuyu gösterir. 2013 için daha net kestirimi, dünya ekonomisini yönlendiren ABD, Çin, Avro Bölgesi gibi en büyük ekonomik güçlerin durum ve beklentilerine bakarak yapabiliriz. Ancak bu kadarı yeterli olmaz, çünkü bölgesel ekonomik güçler de var ve etkileri her bakımdan önemli.
Ve nihayet Türkiye ekonomisinin 2012'deki durumu ve 2013 yılından beklentilerine bakmamız gerekiyor. Bu dizge bizim 2013 yılının tamamını kesine yakın bir doğrulukla görmemizi sağlayacaktır.
Kapak incelememizde kesin ve tahmini verileri kullandık. Bu veriler IMF, Dünya Bankası, OECD, AB Komisyonu gibi ortak güven kaynaklarından alındı. Ayrıca kapak konumuzu Türk iş dünyası aktörlerinin görüşleriyle de destekledik.

Dünya Ekonomisi Genel
Dünya toplam üretimi 2012 itibarıyla ortalama 70 trilyon dolar. Bunun 15 trilyon dolarlık bölümünü ABD üretti. Avro Bölgesi üretimi 13 trilyon dolar oldu. Çin'in dünya üretimindeki payı 7.3 trilyon dolar olurken Japonya'nın katkısı 6 trilyon dolar olarak gerçekleşti. Dört ülkenin 41.3 trilyon dolar eden üretimi toplam dünya üretiminin yüzde 60'ına denk geliyor. (yüzde 21'i ABD, yüzde 19'u Avro Bölgesi, yüzde 10'u Çin ve yüzde 9'u Japonya'dan.)
Dünya ekonomisinin 2013 yılında yüzde 3.6 büyümesi ve toplam dünya üretiminin de cari fiyatlarla 74.2, satınalma fiyatıyla 86.8 trilyon dolara yükselmesi bekleniyor. Artışta gelişmişlerin payı yüzde 1.5, gelişmekte olanların payı ise 1.6 olacak. Toplam dünya ticareti 2012 yılında yüzde 3.2 büyümüşken 2013 yılında yüzde 4.6 büyüyecek ve 16.5 trilyon doları geçecek. Cari fiyatlarla kişi başına yıllık dünya geliri 7.2 milyar insana bölünecek ve ortalaması da kişi başına 10.300 dolarda seyredecek.
OECD ülkelerinin tamamında ise 2013'te yüzde 4.1'lik ortalama büyüme öngörülüyor. Büyüme tahminleri krizden en geç çıkan bölgenin Avro Bölgesi olacağını gösteriyor.
Olumlu bir diğer öngörü de 2012'de ortalama 106.2 dolar olan petrol fiyatlarının 2013'de cüzi düşüşle 105.1 dolar olacağıdır.

Sonuç:
 Dünya ekonomisi 2013 yılında, 2012 yılında olduğundan daha iyi olacak.

Dünya Ekonomisi Avro Dışı Gelişkinler
"Gelişmiş Ekonomiler"in dünya ekonomisi üzerindeki yüz yıllık egemenliği son 30 yıldır sürekli daralıyor; "Gelişen" ekonomiler hızlı büyüyerek aradaki, kapanmaz denilen farkı kapatıyor (Tablo:2). Örneğin 1994-2003 döneminde "Gelişkinler" yılda ortalama 2.8 oranında büyümüşlerdi; 2004-2012 döneminde büyümeleri yılda ortalama yüzde 1.6'ya geriledi.
"Gelişmiş Ekonomiler"i Avro Bölgesi ve Avro dışı olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Avro dışı gelişkinlerden ABD, Japonya ve İngiltere 2013 yılı için toparlanma umudu veriyorlar. ABD ekonomisi 2012 yılında yüzde 2.2 büyüdü; 2013 büyüme beklentisi yüzde 2.1 olarak açıklandı. Yüzde 2'nin üzerinde üstüste iki yıl büyüme toparlanmanın işareti olarak kabul ediliyor.
Uzun süredir bir büyüme atağı yakalayamayan Japonya'da bir atak ihtimali olmasa bile 2013 yılı beklentileri iyileşti; yüzde 0.7-1 oranında büyüme görünüyor.
Keza, krizden önemli yara almış, ancak Avro Bölgesinde olmadığı için etkilerini daha hafif yaşamış olan İngiltere ekonomisinin 2013 yılında toparlanarak yüzde 1.1 oranında büyümesi öngörülüyor.

Sonuç:
 Avro Bölgesi hariç ekonomik gelişme "Gelişmişler"de 2012 yılından daha iyi olacak ve bu da dünya ekonomisinin toparlanmasına çok önemli katkı sunacak.

Dünya Ekonomisi AB ve Avro Bölgesi
2013'te dünyanın hiçbir bölgesinde daralma yaşanmayacağına dair güçlü bir vurgu mevcutken, Avro Bölgesi nedeniyle Avrupa için tereddütler sürüyor (Tablo:3). Büyüme 2013 yılında Batı Avrupa diye bakarsak binde 3, Doğu Avrupa'da ise yüzde 2.9 oranında bekleniyor. Ancak AB'yi Avro Bölgesi belirliyor: 2012'de AB toplamında yüzde 0.3 ve Avro Bölgesi'nde yüzde 0.4 ekonomik daralma yaşandı. 2013'te ise AB'nin yüzde 0.4'le ve Avro Bölgesi'nin yüzde 0.1'le de olsa hafif bir toparlanma sürecine gireceği bekleniyor.
Kıta'yı geri çeken Avro Bölgesi'nde durum hala kritik. 2013 yılında, Euro bölgesinin en büyük dört ekonomisinden Almanya'nın yüzde 0.9, Fransa'nın yüzde 0.4 büyüyeceği tahmin edilirken İtalya'nın yüzde 0.7, Portekiz'in yüzde 1.0, İspanya'nın yüzde 1.3 ve Yunanistan'ın da yüzde 4.0 küçüleceği öngörülüyor.
Avro Bölgesi'nde 2012'de iş kayıpları, kapasite kullanım oranlarının düşmesi nedeniyle arttı, çünkü iç ve dış talep düşük seyretti. İşsizlik 0.2 puan artarak yüzde 11.6 seviyesine çıktı. Genç işsiz oranları ise Yunanistan'da yüzde 55.6, İspanya'da yüzde 54.2, Portekiz'de yüzde 35.1'e ulaştı. İşsizliğin 2014 yılına kadar artarak yüzde 12'ye çıkacağı da bekleniyor.
Avro Bölgesi'nde borç sorunu yaşayanların 10 yıllık borçlanma maliyetleri de 2012 yılı sonunda Yunanistan'da yüzde 17.9, Portekiz'de yüzde 8.2, İrlanda'da yüzde 4.8, İspanya'da yüzde 5.6, İtalya'da yüzde 4.9, Belçika'da yüzde 2.4, Almanya'da 1.5 seviyesine geriledi ve bu göstergeler de finansal piyasalarda toparlanmaya işaret olarak gösterildi. Bu gelişmeyi de, Avro Zirvelerinde alınan kurtarma fonlarının esnekleştirilmesi kararı ve ECB'nin müdahaleleri sağladı.
Avro Bölgesi'nde halen enflasyon yüzde 2 civarında seyrediyor. Politika faizi yüzde 0.75, mevduat faiz oranı ise sıfır seviyesinde.

Sonuç:
 Bazı toparlanma belirtilerine ve 2012'den daha kötü olmayacağı öngörülerine rağmen Avrupa Kıtasının "Japonyalaşmak" diye bilinen uzun süreli bir durgunluk dönemine girip girmeyeceği sorusu ortada duruyor

Avro-dünya etkisi

Dünyanın en büyük ikinci ithalatçı bölgesi olan Avrupa'da 2012'de özel tüketim yüzde 1.1, kamu tüketimi yüzde 0.2 geriledi ve bu gerileme, büyüme dinamiği Avrupa'nın tüketimine bağlı "Türkiye dahil" bir çok ülkeyi sıkıntıya soktu. Sabit Sermaye yatırımları yüzde 3.1, ithalat küçüldü (Tablo:3) ve küçülen Avrupa bir çok ülkenin ekonomilerini de küçülttü. Bu nedenle Avro Bölgesi krizinin çözümü Avrupa ve dünya ekonomisi için önemini korumaktadır.
Avro Bölgesi'nin çevre ülkelerinde banka kredileri ciddi şekilde daralıyor, merkez ülkelerde ise kredilerin artış hızı yavaşlıyor. Artan risk algısı nedeniyle gelişmekte olan ülkelerden Avrupa menşeili sermaye çıkışı yaşanıyor. Fonlar, gelişmekte olan ülkelere kredi koşullarını zorlaştırıyor. Böyle olunca da gelişmekte olanlar yakın vadede kırılgan oluyorlar, dalgalı sermaye akımlarına maruz kalıyorlar.

Dünya Ekonomisi Bölge Bölge
Gelişmiş ülkeler dışında kalan 143 ülkeye "gelişmekte olanlar" deniyor. Türkiye de bu ülkeler arasında. İlginç olan, bu ülkelerin son yirmi yıl içinde, tarihin gidişatını değiştirebilecek bir güç olarak ortaya çıkmalarıdır. İçlerinden 8-10 ülke bu blok'un öncülüğünü yapmaktadır. Çin, Hindistan, Meksika, Brezilya, Türkiye, Güney Afrika Cumhuriyeti, Arjantin, Rusya 143 ülkeden oluşan büyük blok'un başını çeken ülkelerdir.
"Gelişmekte olanlar" 1994-2003 döneminde yıllık ortalama yüzde 4.4, 2004-2012 arasında ise yüzde 6,6 büyüdüler. Gelişmiş ülkelerle olan arayı hızla kapatmaya başladılar. 2003-2012 döneminde kişi başına düşen milli gelir dünya ortalamasında 1,9, gelişmiş ülkelerde 1.6 kat artarken gelişmekte olan ülkelerde 4,37 kat, bunların içinde orta/düşük gelir grubunda olanlarda 3,45 kat arttı.
"Gelişmekte olanlar" 2012'de 5.3 büyüme gösterdiler; 2013 yılında ise yüzde 5,6 büyüyecekler.

Bu da şunu gösterir:
 Türkiye'nin de dahil olduğu gelişmekte olan 10 ülke, dünya ekonomisinde yükselen yeni bir gücü temsil ediyor. Bu ülkeleri görmeden dünya ekonomisi anlaşılamaz ve açıklanamaz duruma geldi.

Dünya Ekonomisi ABD
Dünya ekonomisinin ana eksenini hala ABD oluşturuyor. ABD ekonomisinin 2013 yılı için verdiği görüntü bütün dünyayı umutlandırıyor. Enflasyon, işsizlik, tasarruf, bütçe dengesi, iç tüketim artışı konularında göstergeler 2013 yılında iyileşiyor. (Tablo:4) İhracatı azalan ve ithalatı artan bir ABD ekonomisi olacak ve bu da gelişmekte olanlara olumlu yansıyacak. ABD ekonomisi gerçi potansiyel büyümesi olan yüzde 3'ün gerisinde, yüzde 2.1'de kalacak ama diğer bütün ekonomik göstergelerde stabil bir eğilim gösterdiği için 2013 yılı toparlanma anlamına gelecek. 2013?'eki yüzde 4.1 ithalat artışı, başta Avrupa olmak üzere diğer ekonomilerin toparlanmasına da destek sağlayacak.

Sonuç:
 ABD ekonomisi krize geri dönmüyorsa, besbelli ki dünya ekonomisi düze çıkacak.

Dünya Ekonomisi Çin
Bütün dünyanın dikkatle izlediği ikinci ülke, dünya ekonomisine nefes aldırması bakımından, Çin'dir. Çin'i görmeyen bir adım ilerisini göremez olmuştur. Kasım 2012'de Çin'de politik kadrolar yenilendi ve en liberal ekonomiden daha liberal üretim yapısına sahip bir devlet ekonomisi olması bakımından politik yenilenme ilgi uyandırdı. "Çin iyi olursa biz de iyi oluruz" diyen ülkeler umutlandılar. 2012 ortasında olumsuz sinyaller alınan Çin ekonomisinde gelişme 2012 sonunda olumluya dönüştü ve bir toparlanma gözlendi. Toparlanma 2013 yılında da sürecek.
Çin ekonomisi 2012 yılında, daha düşük beklenirken yüzde 7.8 büyüdü; 2013 yılında ise yüzde 8.2 büyüyecek; yüzde 8.8 artış ile güçlü ithalatçı konumunu da sürdürecek. Hükümetin iç talebi canlandırmak için attığı adımlar, yoksulluğu azaltma politikaları, düşük faiz oranları ve yükselen reel ücretler tüketimi artırdığı için ekonomideki yavaşlama hız kesti. 2012 son aylarında ihracat yüzde 9 ve 11.6 gibi tırmandı, aylık cari fazla 30 milyar doların üstüne çıktı.
Çin?de ilginç bir gelişme de oldu: Artan işçi ücretleri ve azalan ihracat talebi imalat sanayi üreticilerini komşu ülkelerde üretim yapmaya yöneltti. Büyük bir sanayi transferi yaşandı ve tekstil, hazır giyim, ayakkabı ve şapka üretimi yapan imalatçıların 3'te 1'i komşu ülkelere gitti. Kamu tüketimi 2012'de yüzde 9.0 arttı ve bu daha da artarak 2013 yılında yüzde 12.9 olacak. Güçlenen Çin iç piyasasına dışarıdan giriş imkanları çoğalacak.
2012 Ocak-Eylül döneminde Avrupa Birliği'nden Çin'e sermaye girişi 1.4 oranında artarken Asya ülkelerinin Çin'e yatırımları yüzde 4.9 oranında azalarak 70.9 milyar dolar seviyesine indi. ABD'den gelen yatırımlar ise yüzde 0,6 azaldı. Demek ki Çin'e yabancı sermaye girişi düşüyor. İşsizlik yüzde 4.0 enflasyon oranı yüzde 2.7 gibi sevindirici seviyede seyrediyor.

Sonuç:
 Çin ekonomisi toparlandı, 2013'te toparlanma sürecek ve bu gelişme dünya ekonomisine rahat bir nefes aldıracak.

Dünya Ekonomisi Rusya Federasyonu
Rusya Federasyonu dünya ekonomisi açısından ilginç, Türkiye ekonomisi açısından bambaşka bir ülke. Dünyanın en yüksek oranlı tasarrufçu ülkesi fakat tasarruf gücünü yatırıma dönüştürmek yerine tüketen bir ülke. Avrupa ekonomisinin bir parçası olduğu halde doğal ve yapısal dinamikleriyle farklılaşıyor, Avrupa krizle kıvranırken Rusya kendini koruyor. 2012'de yüzde 3.8 büyüyen Rusya ekonomisi 2013 yılında da aynı oranda büyüyecek. Ekonomik büyüme yine artan iç tüketime dayanacak. Çünkü hem halk tüketimi seviyor, hem de banka sistemi tüketime cömert davranıyor.
Rusya ekonomisi, kendisiyle birlikte çevre ekonomilerini de büyüten yapısıyla Türkiye açısından büyük önem arzediyor. Türkiye'nin ihracat potansiyeline çok değerli fırsatlar sunan Rusya ile ticaret hacmimizin önümüzdeki üç yılda 100 milyar dolara çıkarılacak olması, iş dünyamızın 2013 planlarında Rusya'yı bir kaç basamak yukarıya çekmesi kaçınılmaz olacaktır.

Dünya Ekonomisi Genellemeler
Dünyanın geneline ve büyük ekonomilerine baktıktan sonra toparlayabiliriz: Latin Amerika 2012'de yüzde 3.2 büyüdü ve 2013'te yüzde yüzde 3,9 büyüyecek olmasıyla dikkat çekiyor. Burada 2012 yılında Brezilya tökezledi, yüzde 1.5 gibi düşük bir büyüme gösterdi, altyapı yatırımlarına yöneldi ve 2013 yılında yüzde 4 oranında büyümesi bekleniyor. Orta ve Güney Afrika bölgesinden ise 2013'te yüzde 5.7 büyüme bekleniyor. Bölgesinin gerisinde kalan tek büyük ekonomi Hindistan ise 2012'de yüzde 5.3 büyüdü, 2013'te ise ancak yüzde 4.9 büyüme gösterebilecek.
Küresel ticaret hacmi 1994-2003 yılları arasında yılda ortalama yüzde 6.9 büyüme göstermişti; 2004-2012 döneminde ise yüzde 5 civarına geriledi. Nedeni krizdi, dünya ticareti 2009 yılında yüzde 10.4 daralmıştı. Ancak 2012'ye gelindiğinde yüzde 3.2 genişledi, 2013 yılı ortalama yüzde 4,5 oranında artış öngörülüyor. Bu artışın AB'deki daralmaya rağmen gerçekleşecek olması ise ilave bir iyimserlik kaynağı oluyor.
Küresel kriz boyunca enflasyon birkaç ülke dışında sorun oluşturmadı; 2012'de de olmadı; gelişmiş ülkelerde ortalama yüzde 1.7 olarak gerçekleşince 2013 tahmini de aynı düzeyde kalıyor.
Talep düşüşünün doruk noktaya çıktığı bu dönemde piyasalara gerek Fed'in enjekte ettiği devasa dolar ve gerekse AMB'nin sürdüğü trilyonluk avro paketleri enflasyonist bir etki yaratmadı. Ama bu aşırı likidite ileride tam canlanmaya geçildiğinde enflasyonist baskı yaratacaktır.
Gelişen ekonomilerde 2012'de enflasyon yüzde 4.8 gerçekleşti fakat 2013'de yüzde 4'e düşmesi beklenmektedir.
Borç yükü açısından ise haassasiyet sürüyor. Almanya dışında bütün gelişmiş ekonomilerin borç yükünün 2013'de artması bekleniyor. Japonya 2013 sonunda yüzde 245'lik bir borç oranına ulaşacak. ABD'nin borç yükü yüzde 111,7'ye Euro bölgesinin borç yükü ise yüzde 95'e yükselecek. Avro Bölgesi ise yüksek borç yükünü nasıl taşıyacağını yaşayarak öğreniyor. Kritik nokta geçildi gibi ama;

Sonuç:
 AB hala "Kimse hesabını bana göre yapmasın" noktasında bulunuyor.
Türkiye'nin farklı bir devir değil ama farklı bir dönem yakaladığı görülüyor. Elde ettiği bu şansını kullanabilirse sosyal refah toplumuna doğru uzun bir yürüyüşe çıkabilir. Bunun propagandif bir böbürlenme olmadığı, kendi kendimizi kandırmadığımız, artık sadece içerde değil, dünyada da kabul görmeye başladı. Türkiye bu şansı, küresel krizdeki performansıyla yakaladı.

Türkiye Ekonomisi Genel
Türkiye'nin farklı bir devir değil ama farklı bir dönem yakaladığı görülüyor. Elde ettiği bu şansını kullanabilirse sosyal refah toplumuna doğru uzun bir yürüyüşe çıkabilir. Bunun propagandif bir böbürlenme olmadığı, kendi kendimizi kandırmadığımız, artık sadece içerde değil, dünyada da kabul görmeye başladı.Türkiye bu şansı küresel krizdeki performansıyla yakaladı. Türkiye'nin çizgisine ayrıntılarıyla bakalım.
Türkiye, 1994-2003 yılları arasında yüzde 2.7 oranında büyümüştü. Bu bir gerileme dönemiydi. 2004-2012 yılları arasında ise yıllık ortalama yüzde 5.1 büyüdü. Türkiye'nin potansiyel büyüme hızının yüzde 5 olduğu düşünülürse son 8 yılda potansiyelini ortaya koyabildiği görülür.
2013 yılı beklentileri ise Türkiye'nin potansiyelinin altında (Tablo: 5). Fakat bu düşük beklentiler Türkiye ekonomisinin kendi iç potansiyeli ve performansından değil; Başta Avrupa ekonomisinin üstesinden gelemediği borç krizi olmak üzere gelişmiş ülkelerin gelişmekte olanları da sınırlayan durumundan kaynaklanıyor. Ancak Türkiye'nin 2013'te 2012'de olduğundan daha iyi bir ekonomik gelişme göstermesi de, aşağıdaki veriler ışığından bakıldığında mümkün:

Türkiye ekonomisinin artıları

- 2012'de GSYİH büyümesi yüzde 3'ün üzerinde (3.3) oldu. Genel dünya tablosu içinde iyi.
- Türkiyenin döviz rezevleri 100 milyar doların üstünde. Finansal güven açısından iyi.

- Enflasyon 2012 Kasım'ında, TÜFE 6.3, ÜFE 3.6 olarak ölçüldü. Başarılı.
- Cari açık 2012 Ocak-Ekim döneminde 2011'in aynı dönemine göre 23.9 milyar dolar geriledi. Beklenmiyen oranda iyi.
- İşsizlik yüzde 8.8 e geriledi. Ekonomide soğutma tedbirleri uygulanırken çok çok iyi.
- Bütçe açığının GSMH'ye oranı 2012 sonunda yüzde 2.3 oldu. Gelişmiş ülkenin rakamlarından daha iyi.
- Kamu kesimi net borç stoku 2010 da 317.8 milyar lirayken 2012'de 275.8 milyar liraya indi. Borç krizindeki ülkeleri kıskandıracak kadar iyi.
- Ülke toplam borcunun GSMH'ye oranı yüzde 39.4 ile Avrupa'da en iyi durumdakilerden. Çünkü örneğin bu oran Almanya'da yüzde 81.2 Yunanistan'da yüzde 165.3.

Türkiye ekonomisinin eksileri

- Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı konumundaki Avro Bölgesi ekonomileri yavaşlama, bazıları da daralma içinde. Türkiye'nin ihracat sıkıntısı çekmesi çok mümkün.
- Gelişmiş ekonomilerdeki düşük faiz yatırımcıyıyüksek faiz veren Türkiye'ye yöneltebilir. Ama risk yüksekliği gelen parayı kısa vadeli kılıyor. Finansman kalitesindeki bu bozulma 2013'te de devam edebilir.

Türkiye Ekonomisi Büyüme
Türkiye ekonomisi, politika tercihi ve bilinçli uygulamalarla frene bastı ve 2012?'de yavaşladı; yüzde 3.3 civarında büyüdü. Ekonominin kan dolaşımına bakarak görüş açıklayanlar Türkiye ekonomisini ve ekonomi yönetimini başarılı buldular. Bu bağlamda Türkiye 2013 yılına uluslararası kredi notunu iyileştirmiş olarak giriyor.
2013 yılında Türkiye'nin ekonomik büyümesi nasıl olacak?
Besbelli ki bunu yine 2012'de olduğu gibi, politika belirleyecek. Türkiye ekonomisinin her şey normalde iken ortalama yüzde 5 büyüme potansiyeli var; bunu politika aracılığıyla yukarı ve aşağı çekmek mümkün oluyor. Türkiye için yapılan 2013 büyüme tahminleri yüzde 4-6 bandında oynuyor. Hükümetin Orta Vadeli Program öngörüsü yüzde 4 ama yüzde 5.5 tahminleri de var. Demek ki Türkiye büyümede 2013'te potansiyelini aşabilir veya aşmayabilir de.

2010 ve 2011 yıllarının sırasıyla yüzde 9.2 ve 8.5'luk büyümeden sonra Türkiye eğer potansiyelininin altına düşerse yavaşlamada ikinci yılını da yaşamış olur. O zaman politika, ya potansiyele göre düşük fakat konjönktüre göre büyük bir büyüme oranına odaklanacak; ya da tersi. Politikadan söz ediliyorsa, artacak işsizliği, doğacak sosyal sorunları ve hormonlu büyüyerek artırılacak diğer riskleri de 2013 yılı için birlikte değerlendirmek gerekiyor.

Türkiye Ekonomisi Dış Ticaret
Türkiye ekonomisinde en dikkat çekici gelişme ihracatta yaşandı. İhracat hem büyümeye katkı sunan bir kalem haline geldi, hem de Avrupa?nın talebine bağımlı yapısını görece kırmayı ve yeni pazarlar kazanmayı başardı. Örneğin kriz öncesinde dış ticaretimizde yüzde 50'nin üzerinde paya sahip olan Avro Bölgesi ticaretimizin 2013 yılında da gerileyeceği ve yüzde 35 seviyesinin de altına inebileceğini öngörsek bile, ihracat artışının da istikrarlı yükselişini, diğer pazarlarda güçlenmiş olmamız nedeniyle öngörebilmekteyiz. 2012 yılında Afrika pazarlarına ihracatımız yüzde 31, Asya pazarlarına ihracatımız ise yüzde 42 artmıştır.
88 milyar dolarlık ticaret açığının karşılığı 60 milyar dolar cari açık olacaktır ve bu da 2011'de GSYİH'ya oranı yüzde 10 iken 2012'de yüzde 8'e düşmesi anlamına gelir. Dış ticaret yapımızda elde edilmiş bu gelişme kısmen ithalatta izlenen daralma politikasının, kısmen de ihracat artışının sonucunda yakalanmıştır ve 2013 yılında, küçülme önlemlerinin gevşetilecek olmasına rağmen sürdürülmesi ve OVP'de öngörülen yüzde 6.8'e düşürülmesi Türk ihracatçısının 2012'de gösterdiği başarıyı 2013 yılında da sürdürmesi ile mümkün olacaktır.
Ancak ithalatta daralmanın cari açığı düşüren, fakat vergi sisteminin ithalattan sağladığı yüksek vergiyi de düşürdüğü için bütçe açığını büyüten özelliği dikkatlerden kaçırılamaz.
2012'de gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 2.4'ü seviyesinde gerçekleşen bütçe açığı 2013'te yüzde 3.2'ye ve seçim yılı olan 2014'te ise yüzde 3.8'e yükselecektir. Bu nedenle 2013 yılında vergilendirme politikalarında ve hatta vergi sisteminde önemli bir reforma gidilmesi kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye Ekonomisi Diğer
2013 yılına ekonominin diğer görünümlerinden bakacak olursak nasıl bir gelişme olacağını kesine yakın şekilde tahmin edebiliyoruz:
İşsizlik: İşsizlik 2012'de IMF'nin öngördüğünden 0.4 puan daha az, yüzde 9.0 olarak gerçekleşti. 2013 yılında artmayacak yüzde 8.9'a düşecek.
Borçluluk:
 2011'de GSYİH'nın yüzde 39,2'sine gerileyen kamu borç yükü düşmeye devam ederek 2012 yılında yüzde 36.8'e indi. Türkiye'nin en sağlam bastığı konu olan kamu borçluluğu 2013 yılında da iyileşmesini sürdürecek ve yüzde 36.5'a ve bir sonraki yılda da yüzde 35.8'e inecek.
Enflasyon:
 AB Komisyonu Türkiye'de 2012'de yüzde 8 beklediği enflasyon oranının 2013 sonunda yüzde 7.8 ve 2014 sonunda yüzde 5.8'e gerileyeceği tahmininde bulunmuştu. Türkiye daha fazlasını başardı; 2011'de yüzde 10.4 olan enflasyonu 2012'de yüzde 6.5'da tuttu ve 2013'te ise yüzde 5.3'e indirecektir.
Yatırımlar:
 2013 yılının 2012'den daha iyi olacağının sağlam kanıtlarından biri de yatırımlar olacaktır. 2011'de yüzde 23.8 olan yatırımlardaki artış 2012 yılında yüzde 19.8 ile daha az olmuştu. 2013'te yatırımlarda artış yeniden yükselişe geçecek ve yüzde 20.5 olarak gerçekleşecek diye beklense de, yeni teşvik yasasının amaçlanan sonuçlarını 2013'te vermeye başlayacağı ve yatırımlardaki artışın beklentilerin üstünde gerçekleşeceği kesin gibi gözükmektedir.
Tüketim:
 Merkez Bankası Başkanı itidal önerse bile siyaset 2013 yılında iç tüketimi kısmaya dönük önlemlerde kısmi gevşemenin gerekli ve mümkün olduğu görüşünde. 2012'de yüzde 0.5 daralan iç tüketimin 2013 yılında yüzde 3.1 artması makro ekonomik dengeleri bozmayacak fakat çok geniş bir beklentiyi karşılayacaktır.

ZAFER ÇAĞLAYAN / Ekonomi Bakanı:
Büyüme dinamiğimiz ihracattır

Ülkemiz 2010 yılında %9,2, 2011 yılında %8,5 büyüyerek; Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmuş, 2012 ilk yarıda küresel gelişmelerle paralel şekilde bir yumuşak iniş gerçekleştirmiştir. 2012 yılı 3. çeyrek büyüme oranı %1,6 olurken geçtiğimiz yıl aynı döneme göre 2012 yılının ilk 9 aylık dönemde %2,6'lık bir büyüme oranı yakalanmıştır. Türkiye ekonomisi son 12 çeyrek boyunca kesintisiz büyümesini sürdürmüştür. 2012 yılının ilk dokuz ayında ortalama %2,6 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi AB ve IMF tahminlerine göre yılsonu itibarıyla yine Avrupa'nın en hızlı büyüyen 2. ekonomisi olacaktır. OECD verilerine göre ise 2003-2012 döneminde dünya ekonomisi %3,5, OECD ülkeleri ortalama %1,7 büyüme kaydederken ülkemiz %5,1 büyüme kaydetmiştir. Orta Vadeli Program'a göre 2012 yılı için büyüme hedefimiz %3,2, 2014 yılı için ise %4'tür. Burada özellikle vurgu yapmak istediğimiz nokta, son beş çeyrektir büyümenin temel dinamiğinin net ihracat olduğudur.
Bu çerçevede; ekonomimiz için en büyük risk en önemli ticaret partnerimiz Avrupa Birliği'ndeki kriz olmaya devam etmektedir. Ancak ekonomik göstergeler Avrupa'da 2013'ün daha iyi bir yıl olacağını göstermektedir. 17 ülkeden Avusturya, Belçika, Fransa, Almanya, Malta ve Slovak Cumhuriyeti 2011 yılında kriz öncesi durumunu yakalarken kalan 11 ülkeden 5'inin (Güney Kıbrıs, Estonya, Finlandiya, Lüksemburg ve Hollanda) 2014 yılı itibarıyla kriz öncesi seviyesini yakalayacağı beklenmektedir. Bu çerçevede Avrupa?da talebin artması ve geçtiğimiz üç yılda toplam 28 milyar dolar kazanç sağlayan pazar çeşitlendirmesi sayesinde 2013 yılı OVP hedefimiz olan 158 milyar doların üzerine çıkabilecek duruma geleceğimizi öngörmekteyiz.
Türkiye, bugün dış ticaretinde mevcut yapıya bağlı kalmadan kendine yeni rotalar yeni pazarlar arayan bir ülkedir. Almanya?nın ardından ikinci en önemli ticaret partnerimiz olan Rusya ile, 2012 yılı Ocak-Ekim dönemi itibarıyla 27,4 milyar dolar olan toplam ticaretimizi 100 milyar dolara çıkarmayı hedeflemekteyiz. Bu hedef doğrultusundaki çalışmalarımız sonuçlarını göstermekte olup. Ticaret Müşavirliğimiz 2012 yılında Rusya?nın en önemli ekonomik misyonu seçilmiştir.


NİHAT ERGÜN / Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı
KOBİ desteklerimiz artarak sürecek

2012 yılında dünya büyümesinde asıl sorun gelişmiş ülkelerden kaynaklandı. Ancak her şeye rağmen Türkiye 2012 yılında çevresindeki ülkelerden pozitif yönde ayrışmıştır. 2013 ve 2014 yıllarında büyümemiz daha iyi olacaktır. Önümüzdeki dönemde büyümenin kompozisyonu da değişecek, 2012'de net dış ticaret odaklı iken, iç talebin de büyümeye pozitif yönde katkı yaptığını göreceğiz. Bu durum Türkiye'nin kırılganlıklarını da artırmayacaktır. Türkiye yapısal reformları da yapmaya devam edecektir. Cari açığı kalıcı olarak gündemden çıkarmak için tasarrufları artırıcı tedbirler 2013 yılı itibarıyla kendine uygulama alanı bulacaktır.
Ülkemizde teknoloji yoğun, yüksek katma değerli yatırımların artmasını istiyoruz. Son teşvik programını nitelikli yatırımların daha nitelikli şartlarda destekleneceği bir anlayışla hazırladık. Yerli üretimi destekleme kapsamında Kamu İhale Kanunu'nda önemli değişiklikler gerçekleştireceğiz. Ar-Ge ve yenilikçiliğin geliştirilmesi, eğitimin niteliğinin ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin artırılması, yüksek katma değerli üretim yapısına geçiş bu yıl ve takip eden yıllarda gündemimizde olacaktır.
2013 yılında Bilişim Vadisi'nin altyapı çalışmalarına başlamış olacağız, en kısa sürede de firmalara tahsis işlemlerini gerçekleştireceğiz. Ülkemizin bütün şehirlerinde bilim ve teknoloji merkezleri kurma konusundaki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Proje pazarları açacağız ve şirketlerimizi TÜBİTAK'ta geliştirilen ürünlerle, teknolojilerle tanıştıracağız ve o ürünlerin ticarileşmesini o şirketler vasıtasıyla yapacağız.
KOBİ'ler ekonomik ve sosyal hayattaki istikrarın temel unsurlarıdır. KOBİ?lerin rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek için 2013 yılında desteklerimiz devam edecektir. Bu konuda yaklaşık 500 milyon TL'ik bir bütçemiz var.
KOBİ destekleri sinerji kaynağıdır. Desteklerimiz KOBİ'lerin yüzde 65'inde ciro artışı, yüzde 42'sinde istihdam artışı, yüzde 65'inde ihracat artışı, yüzde 82'sinde Ar-Ge faaliyetlerine başlama, yüzde 47.8'inde rekabet üstünlüğü kazanma, yüzde 83.5'inde desteğin işletmeye sağladığı faydanın destek maliyetini aşması olarak geri dönmüştür.


CEVDET YILMAZ / Kalkınma Bakanı
İstikrarlı kalkınma sürecek

Küresel ekonomide özellikle gelişmiş ülke ekonomileri kaynaklı belirsizlik ve risklerin sürdüğü bir ortamda, ülkemiz olumlu performans göstermeye devam etmiştir. Kredibilitesi yüksek orta vadeli programların kararlılıkla uygulanması buna büyük katkı sağlamıştır.
2012 yılında ithalat azalırken ihracatın artış eğilimini koruduğu gözlenmektedir. İhracatta ülke ve pazar çeşitlenmesine gidilerek AB ülkelerindeki ekonomik sorunlara rağmen başarılı bir performans ortaya konulmaktadır. Bunun sonucunda cari açık önemli miktarda azalmıştır.
AB'de yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler küresel görünüm üzerinde belirleyici olmaya devam etmektedir. 2013-2015 döneminde AB'nin sırasıyla yüzde 0.5, yüzde 1.5 ve yüzde 1.9 oranında büyümesi beklenmektedir. 2013 yılı GSYH büyümesinin yüzde 4, cari açığın 60.7 milyar dolar, ithalatın yüzde 5.6 oranında artarak 253 milyar dolar, ihracatın ise yüzde 5.7 oranında artarak 158 milyar dolara yükseleceği öngörülmektedir.
2013 yılı ve sonrası için kaydedilmesi gereken diğer bir gelişme Türkiye ile Rusya arasında imzalanan Orta Vadeli Program olmuştur. 2012-2015 Ticari, Ekonomik, Bilimsel ve Teknik Alanlarda İşbirliği Orta Vadeli Programın temel amacı, Türkiye ile Rusya arasındaki ticari hizmetler, müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri, bölgeler arası işbirliği, ulaştırma, enerji, turizm, tarım, sanayi, bankacılık ve finans ile bilim ve teknoloji alanlarında işbirliğinin geliştirilmesidir.
Türkiye-Çin diplomatik ilişkileri hem siyasi hem de ekonomik alanda son yıllarda büyük bir ilerleme kaydetmiştir. ?Stratejik İşbirliği İlişkisi Kurulmasına ve Geliştirilmesine İlişkin Ortak Bildirge?nin iki Başbakan arasında kabul edilmesiyle Çin ile ikili ilişkilerimiz yeni bir boyut kazanmıştır. Çin'e ihracatımızda Çin ekonomisinin ihtiyaç duyduğu hammaddeler ve kimyasallar ağırlıklı bir yapıdadır. İthalatımızın önemli bir bölümünü yatırım malları ve ara mallar (yüzde 76), geri kalanını ise tüketim malları (yüzde 24) oluşturmaktadır.
Bunlara ek olarak, yatırım alanında işbirliğimiz de gelişim göstermektedir. 2013 yılına, 2012 yılında atılmış bu olumlu adımların sonuçlarını almaya başlayacağımız bir yıl olarak bakabiliriz.


TANIL KÜÇÜK / İstanbul Sanayi Odası Başkanı
Türkiye yüzde 7-8 büyümeli


Yeni OVP'de, yıllık büyüme oranı 2013 için yüzde 4, 2014 ve 2015 için de yüzde 5 olarak öngörülmüştür. Bu da, 2015 sonuna kadar, ortalamadan daha hızlı adımlarla yol alma olasılığımızın düşük olduğu anlamına gelmektedir. Türkiye, yoluna mutlaka daha yüksek hızlarla devam edebilmelidir. Beklentimiz, hükümet ve ekonomi yönetiminin üretime daha fazla destek olabilmesi, yatırım ve üretim odaklı politikalara daha fazla ağırlık verebilmesidir.
Ekonomimizin, bu günkü seviyesine ulaşmasında, en büyük katkı, sanayi sektöründen gelmiştir. Gelecekte de en büyük katkıyı yine sanayi sektörü yapacaktır. Hal böyle iken, GSYİH'mız içinde sanayimizin cari fiyatlarla payı düşmektedir. Türkiye ölçeğinde bir ülke, güçlü bir sanayi olmadan sorunlarını çözemez, hedeflerine ulaşamaz. Türkiye sanayi ruhunu yeniden canlandırmalıdır. Rekabet gücünü artıracak yapısal reformlar adeta unutulmuş görünmektedir. Bu yapısal reformları yeniden gündeme alarak, 2013 ve sonrasının kazanılması adına önemli bir adım atmış oluruz.
Cari açıktaki gerileme sevindirici olmakla birlikte, bu azalmanın büyümeden taviz verilerek elde edildiği bir gerçektir. Büyümeden taviz, cari açıkla mücadelede kısa vadeli bir çözüm olarak kabul edilebilir olsa da, asıl olan, üretim ve ihracatımızda yüksek katma değerli ürünlere geçişi hızlandıracak, orta ve uzun vadeli yapısal tedbirlerin devreye girmesidir. Yeni teşvik sistemi bu doğrultuda önemli bir adımdır, bu adımların devam etmesi gerekir. Beklentimiz, yüzde 4'lük büyüme öngörülen 2013'ün, büyüme adına mütevazı olsa bile, sanayi ve ekonomimizde yapısal değişim adına, dönüm noktası bir yıl haline getirilebilmesidir.


MEHMET BÜYÜKEKŞİ / TİM Başkanı
Avrupa pazarı toparlanırsa hedefleri aşarız

Türkiye ekonomisi ihracatın büyük desteği ve katkısıyla büyümeye devam ediyor. Bu süreçte alternatif pazarlara yönelme konusunda önemli aşamalar kaydettik. En büyük ihraç pazarımız olan AB'ye ihracatımız yüzde 9 azaldı ve pazar payımız yüzde 38.2'ye indi. Bu azalmaya karşın ihracatçılarımız krizi fırsata çevirmede başarı sağladılar. Pazar çeşitlendirmesinde sağladığımız başarı ile birlikte Afrika'ya ihracatımız yüzde 29, Amerika'ya ihracatımız yüzde 26, Ortadoğu'ya ihracatımız yüzde 13 yükseldi.
Türkiye ekonomisi, dünya ekonomilerindeki resesyona rağmen yılın ilk yarısında yüzde 3.1 büyüdü. Türkiye'ye yılın ilk 8 ayında 10.1 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım geldi. Türkiye büyük bir ekonomik dinamizm yakaladı. İstikrarlı büyümeyi, istihdam artışı ile destekledi. Türkiye finansal, ekonomik ve turistik bir çekim merkezi haline geldi. Bu başarı, nihayetinde yatırım notumuza da yansıdı. Türkiye'nin notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarıldı.
Türkiye ihracat sayesinde büyümeye devam edecek. 2013'de Türkiye OVP hedefleri paralelinde yüzde 4 büyüyecek, ihracat ise 158 milyar dolar civarında gerçekleşecek. Eğer Avrupa pazarında hızlı bir toparlanma görebilirsek bu rakamın üzerine kolay bir şekilde çıkabiliriz.


RONA YIRCALI / DEİK İcra Kurulu Başkanı
Türkiye, olumlu ayrışacak

Küresel ekonomi alışılmışın ötesinde çalkantılı bir geçiş dönemindeyken Türkiye ekonomisi direncini ve özgüvenini korumaya devam ediyor.Önemli ihracat pazarlarımızda ve gelişmiş ekonomilerdeki küçülmeye, komşu coğrafyalarda artan jeopolitik risklere rağmen Türkiye bu yıl belirsizlik döneminde kalkınma ve ekonomik büyümeyi başaran bir ülke olarak cazibesini arttırmaya devam etti.
Ülke notunun yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılması önümüzdeki yıl faiz ve sermaye girişi beklentilerini olumlu etkileyecektir.
Türkiye, ihracatını arttırmaya devam eden, küresel sermaye için cazibesini arttıran gelişmiş ekonomilerdeki ve birçok gelişmekte olan ekonomilerdeki daralmaya rağmen isabetli para politikaları ve maliye politikaları ile küresel ekonomideki belirsizliklerden olumlu yönde ayrışmaya devam edecek.

MURAT YALÇINTAŞ / İstanbul Ticaret Odası Başkanı
Hatırı sayılır sermaye Türkiye'ye gelecektir

Türkiye ekonomisi, 2013 yılında 2012 yılına göre daha ılımlı oranda canlanma eğilimine girecek bir görünüm çiziyor. Büyüme performansında başlıca etken, Euro Bölgesi krizinin izleyeceği yol olacaktır. Ayrıca Suriye'deki iç karışıklık ile İran ile ilgili gelişmeler de bu tabloyu olumlu ya da olumsuz etkileyebilecektir.
Bu arada IMF, gelişmiş ekonomilerin geneli için 2013 yılı büyüme tahminini revize ederek, Ekim ayında yüzde 1.5'e düşürdü. Avrupa Birliği'nde sıfıra yakın bir büyüme tahmin edilirken, Almanya, Fransa ve İngiltere'nin AB'nin ortalamasının biraz üstünde ılımlı canlanma göstereceği öngörülüyor. Bununla birlikte Yunanistan, İspanya ve İtalya?da daralma beklentisi sürüyor.
Euro Bölgesi'nin geneli için beklenen durgunluğun Türkiye ekonomisine doğrudan etkisi yine ticaret kanalı üzerinden olmaya devam edecek. Çünkü 2012 ilk 9 ayında Türkiye'nin AB'ye ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 8 oranında küçüldü. Diğer taraftan Almanya, Fransa ve İngiltere ekonomilerinin canlanmaya başlamaları bu tabloyu 2012 yılına göre daha olumlu bir seviyeye çekebilir.
2013 yılında Euro krizi etkilerinin hafiflemeye başlaması ile birlikte gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımları artacaktır. Yine Türkiye'nin kredi notunun yükseltilmesi neticesinde Türkiye'ye yabancı sermaye girişinin artması, TL'nin güçlenmesini sağlayacaktır. Bu da ithalat üzerinden enflasyonist baskıların daha da azalmasını beraberinde getirebilir.
Özetlemek gerekirse, 2013 yılı da bir önceki yıl olduğu gibi özellikle Avrupa merkezli gelişmelerin küresel ekonomi üzerindeki belirleyiciliği altında geçecektir. Avrupa Birliği'ndeki siyasi krizin bir ölçüde aşılması ve alınan önlemler, Euro krizinin 2013 yılından başlayarak aşılmaya başlayacağı beklentilerini kuvvetlendiriyor. Böyle bir ortam, küresel risk algılamalarının da iyileşmesini sağlayacaktır. Bu durumda gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımları hızlanacaktır. Türkiye de bu sermaye akımlarından hatırı sayılır bir pay alacaktır.


BENDEVİ PALANDÖKEN / TESK Genel Başkanı
2013'te vergiler arttırılmamalı

Dünyada 2013 yılında küresel ekonominin yüzde 3.5 ile 2012'den daha hızlı büyüme, Türkiye?nin de içinde olduğu OECD ülkelerinin tamamında ise 2013'te yüzde 4.1'lik büyüme öngörülüyor. Ayrıca küresel ticaret hacminin yüzde 4.6 artış göstereceği tahmin ediliyor.
2013 yılında ekonominin nasıl bir yola gireceği, büyümenin seyri, enflasyon riskinin olup olmadığı Avrupa Birliği, ABD ve dünya açısından kritik önemde. Türkiye ekonomisi aynı gemide olduğumuz için kötüleşmeden olumsuz etkilenebilir. Gerek ABD'deki gelişmeler gerekse Avrupa Birliği'ndeki gelişmeler sert bir krizin gerçekleşmeyip yumuşak bir geçişin sağlanacağı şeklinde olacağı belli oldu. ABD Merkez Bankası uzun vadeli faizleri yükseltmemek için para genişlemesini sürdürecek açıklamaları piyasaların rahatlamasını sağladı. Türkiye açısından diğer bir kapı da Rusya olmuştur. Ticaret hacminin artması ekonomik olarak karşılıklı sermaye yatırımları ve yeni büyük hacimli işbirliği anlaşmaları, AB?de olabilecek bazı ekonomik olumsuzluklar için de subap görevi görebilecektir.
Türkiye ekonomisinin büyüme oranı yüzde 4 seviyesinde gerçekleşebilir. Büyüme 2012 seviyesinin altına düşmez. Hatta uluslar arası derecelendirme kuruluşlarından biri daha kredi notumuzu yükseltir ve pozitif görünüm sürerse, büyüme oranı 1-2 puan daha yüksek bile olabilir.
Aşağı yönlü riskler ise petrol fiyatlarının yeniden yükseliş eğilimi göstermesi, ABD'nin İran'a uyguladığı ambargonun Türkiye'nin ticaretini etkilemesi ve Orta Doğu'da artacak hareketlilik, Avrupa'da durulan suların yeniden çalkalanması olarak öne çıkıyor. Bölgemizdeki savaş ortamı devam ederse enerji fiyatları baskı altına girebilir.
Ekonominin soğutulmasını değil, ısıtılmasını isteyen düşüncede olanların baskılarını 2013 yılının bilhassa ilk 6 aylık döneminde göreceğiz.
Bir endişemiz bütçe açığının kapatılması için vergi artışının yapılmasıdır. Kazançtan alınan vergi yerine yine tüketim mallarına konacak dolaylı vergiler bizleri olumsuz etkilemektedir.


ÜMİT BOYNER / TÜSİAD Başkanı
Çok ayarlı gidilmeli

2013 risklerin çok iyi yönetilmesi gereken bir yıl olacak. İhracata bağımlı bir büyüme mevcut. Ticaret hacmindeki duraksama önemli bir risk oluşturuyor. Dıştan gelen taleple büyümeye devam edebilirsek ve iç talebi biraz dengede tutabilirsek belki bu yıl yüzde 3'ü aşan, yüzde 4'e doğru bir büyüme yakalayabiliriz. Eğer dış pazarlarda bu talep gelmezse ve içeride de aynı şekilde soğutma tedbirleri devam ederse bu sefer büyüme oranımız yüzde 1-3 gibi bir oran arasında kalabilir. Bu Türkiye'nin istihdam rakamları açısından da sorunlu hale geliyor. Burada karar vericilere çok önemli görev düşüyor. Çünkü bu yıl büyüse dert, küçülse dert. Makro istikrar, fiyat istikrarı, finansal istikrar ve istihdam rakamlarını sosyal gerçekleri de gözönünde tutarak optimal bir seviyede tutması gerekecek. Türkiye'de fren-gaz tartışması çok oldu. Bence orada ne tam gaz, ne tam fren. Türkiye çok ayarlı bir şekilde, belki hafif bir gevşetilmeyle içerideki talep noktasında bir gevşeme yaşamak durumunda kalabilir gibi gözüküyor.

NAİL OLPAK / MÜSİAD Başkanı
Yatırımlarla büyüyeceğiz

2012 yılının son çeyreği itibarıyla gelinen noktaya bakıldığında Türkiye ekonomisinin kriz sonrası güçlü büyüme performansı yerini dengelenmiş bir ekonomik büyümeye ve yumuşak bir inişe bırakmıştır.
2013 yılında Türkiye için bir projeksiyon oluşturmak bir çok varsayıma bağlı olarak yapılabilecektir. Küresel ekonomik dalgalanmanın bir miktar durulduğu, özellikle Avrupa'nın resesyondan çıktığı bir görünüm altında, Türkiye için 2013'te de izlenecek iki gösterge cari açık ve enflasyon olacaktır. 2012 yılında ekonomi alanında Türkiye?nin en büyük kazanımı olan pazar çeşitliliğinin artmasının da etkili olduğu cari açıktaki düşüş trendi ve buna mukabil ekonomideki risklerin azalmış olması, 2013'te bu trendin devam ettirilmesini zaruri kılmaktadır. 2013'te büyümeyi OVP'de hedeflenen yüzde 4'ün üzerine taşımak için, dünya ekonomisinin bir miktar toparlanması, içeride ise, daralmaya devam eden ithalat, artırılmaya çalışılan pazar çeşitliliğinin devamlılığı, ihracattaki birim değer artışının sürmesi ve özel sektör yatırımlarından büyümeye gelecek katkı ön plana çıkmaktadır.


RIZANUR MERAL / TUSKON Başkanı
Piyasalar rahatlatılmalı

Türkiye ekonomisi cari açık sıkıntısını hafifletmeyi ve yumuşak geçişi sağlamayı başardı. Bu durumda ekonominin hız kesmesi kaçınılmazdı. Tüketicilerin ve bankaların tedbirlere oldukça temkinli yaklaşması sonucu büyümede beklenenden daha fazla fedakarlık oldu. Bu da piyasada tansiyonu biraz yükseltti. Enflasyon, cari açık ve ticaret açığındaki belirgin azalmalardan sonra piyasaları artık hem Merkez Bankası hem de bütçe açısından bir nebze rahatlatmanın vakti geldi.
Türkiye büyüme hızını tekrar yüzde 5'lerin üzerine çekmek zorunda. Yüzde 15 artan ihracata karşılık ithalatta yüzde 3'lük azalma görüldü. İç talebin de kredi yavaşlaması sonucu dengelenmesi neticesinde pozitif bir ayrışma yaşadık.
Türkiye küresel piyasalardaki olumsuz beklentilerden kendini sıyırmayı çok iyi bildi. Bunu da ihraç marketlerini çeşitlendirerek ve Avrupa'ya ihracatta olan bağımlılığını aşarak yaptı. Ayrıca, ekonominin kırılganlık noktalarını da oldukça iyi bir şekilde kabul edilebilir düzeylere çekti.
Türkiye arzu edilen büyüme seviyelerini rahatlıkla yakalayacaktır. Dünyada krize bağışıklığını güçlendirmiş ve güçlü büyümeyi sürdüren bölgelere yoğunlaşarak buralarla olan ticaretimizi artırmak bizi daha da olumlu etkileyecektir. Bundan sonra artık tekrar büyümeye odaklanılmalı ve büyümenin kaynağı olarak ithalat yerine yerli üretime ağırlık verilmeli. 2013'ün 2012'den daha iyi bir yıl olacağı büyüme açısından görülüyor.


HASAN SERT / Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı
2013'te ılımlı büyüme olacak

Ekonomi 2012'deki gibi 2013 yılında da ılımlı büyüyecek, ancak OVP'de belirtilen yüzde 4 öngörüsünün üstünde olacağı kanaatindeyiz.
2012 ihracatçılar açısından çok başarılı geçmedi, yılın 11 ayındaki 139.4 milyar dolarlık rakam 2023 hedefi için yeterli gözükmedi.
Özellikle kredi konusunda, üretim yapan ve ürettiğini ihraç edecek olan KOBİ'ler fonlara ulaşmada sıkıntı yaşıyor. Sanayi, turizm ve döviz getiren diğer hizmet sektörlerinde yeni stratejilerin geliştirilmesi, ihracatı artırmaya yönelik yapılan reform ve yatırımlar, Ar-Ge ve inovasyona yapılan yatırımların uzun vadede cari açığı düşüreceğine inanıyoruz.
Enflasyon 2012 sonunda yüzde 7, önümüzdeki yıl ise yüzde 5'in altına inecek, özellikle Güney Doğu Anadolu ve diğer birçok bölgede yatırımcıya ciddi avantajlar sağlayan teşvikler, son dönemde gelen kredi notu artışı, ekonomik ve siyasi alanda gerçekleştirilen reformlar (TTK gibi) Türkiye'ye gelen yatırımlarda artış sağlayacak. Bu artış istihdam ve üretimi de olumlu yönde etkileyecek. Biz 2013 Türkiyesi'nden de çok umutluyuz.


MUSTAFA BOYDAK / Kayseri Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı
Dikkatli olalım

2012 yılı, yatırımın ya da üretimin çok arttığı bir yıl olmadı ancak Türk sanayisi açısından, iş dünyası açısından derlenme ve toparlanma yılı oldu. Tüketici açısından da biraz daha bütçelerine dikkat ettikleri bir yıl olarak tarihe geçmiş olacak. Tasarruf oranlarımızın hala artmadığını görmekteyiz. 2012 yılında da bunun ciddi emarelerini gördük piyasalarda. Bize benzer ülkelerde tasarruf oranı yüzde 40 iken yüzde 12'lere düşmüş durumda. Böyle parametreler tabi bizi ileriye yönelik biraz daha dikkatli olmaya yöneltiyor. Diğer yönden Türkiye'nin ihracatta hızlı ilerleyemediğini görmekteyiz. Şu anda 2023 yılı için öngörülen rakamların biraz zor hedefler olabileceği ihtimali var, çünkü katmadeğer üretme bakımından yoğun bir gayret gerekiyor ama bunu şu anda görebilmiş değiliz. Finans sektörü açısından baktığımız zaman 2012 yılının küçük ve orta boy işletmelerimizin iş takibi oranlarının yükseldiği bir dönem oldu. Bundan sonraki süreçte bu firmalarımızın ölçeklerini büyüterek ödeme ve öz kaynak dengelerini iyi bir duruma getireceklerine tahmin etmekteyim. 2013 yılı 2012'den daha iyi olacak.

SÜLEYMAN ONATÇA / TÜRKONFED Başkanı
Reformlara devam edilmeli

Ekonomideki yumuşak iniş süreci devam ediyor. Geçen yılın ilk yarısında yüzde 10.5 olan büyüme 2012'nin aynı döneminde yüzde 3.1'e geriledi. İç talep ve özel sektör yatırımlarının soluğu kesildi. Ekonomi dış talebe dayanarak büyüdü. Bu, Türkiye'nin uluslararası arenada rekabet gücünün arttığına işaret edebilir. Ancak, küresel planda ekonomilerdeki daralma nedeniyle dış talebe bağlı olarak yüksek ve sürdürebilir bir büyüme trendi yakalamanın zor olduğunu düşünüyoruz.
Sanayi üretimindeki azalmanın tüm sanayi kollarında yaygın olduğu görülüyor. Daralmanın yatırım mallarında yüzde 12'ye ulaşmış olması bugün karşı karşıya olduğumuz küçülmenin geçici olmadığını, tam tersine giderek derinleşebileceğini gösteriyor. Bununla birlikte önümüzdeki dönem için umutsuz değiliz. Enflasyonun düşürülerek büyümenin desteklenmesi, ekonomimizin ve sanayimizin rekabet gücünü iyileştirecek mikro ve makro reformların yapılması gibi birtakım koşulları sağlamamız gerekiyor. 2013'de küresel ekonomilerin yeniden rayına oturması ve Türkiye ekonomisinin de bu gidişattan olumlu etkilenmesi beklentimiz var. Sorunların çözümü yapısal reformlardan geçiyor. Yapısal reformlar arasında reel sektörün rekabet gücünün artırılması, bölgesel gelişmenin desteklenmesi ve KOBİ'lerin rekabet gücünün artırılması bulunuyor.

SAVAŞ M. ÖZAYDEMİR / Eskişehir Sanayi Odası Başkanı
Sanayide olumlu tempo yakaladık

2013 yılında, uygulamaya bu yıl giren Yatırım Teşvik sisteminin yatırımlarda sağladığı hareketlenmenin sürmesiyle birlikte, özellikle sanayimizdeki yatırım ve üretimin olumlu bir tempoda gelişmeye devam edeceği beklenmektedir. Ayrıca hükümet tarafından belirli şehirlerde başlatılan ve zamanla tüm kentlere yayılacak olan, kentsel dönüşüm çalışmalarının inşaat sektöründe büyümeyi daha da canlandıracağı görülmektedir. 2013 yılında ekonomiye dair bekleyişleri kuvvetlendiren diğer önemli gelişmeler ise Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönemde faiz indirimine gidebileceği beklentisi, gösterge tahvildeki bileşik faiz oranının ilk defa yüzde 6'nın altına inmiş olması. Bankalardaki kredi genişlemesinin sürmesi ve özellikle inşaat sektörüne destek olacak şekilde ev kredilerinin faiz oranlarının aylık yüzde 0.9'un altına inmesi önemli gelişmeler olarak ortaya çıkmaktadır. Dünya finansal piyasalarında beklenmedik bir gelişme olmadığı takdirde, Türkiye'de 2013 yılında bankacılık kesimi kredilerindeki büyümenin ise en az yüzde 15'ler düzeyinde olacağını tahmin ediyoruz.

ERKAN GÜRAL / TÜGİK Genel Başkanı
Bankaların insafsızlığı ekonominin hızını kesiyor

Bankaların faiz maliyetleri üzerindeki insafsızlığı ekonominin daha fazla hızlanmasına engel oluyor. Faiz maliyetleri tek haneli rakamlara düştüğü takdirde 2013 yatırım yılı olur Bankaların faiz maliyetleri üzerindeki insafsızlığı ekonominin daha fazla hızlanmasına engel oluyor. KOBİ'ler istihdamın yüzde 76?sını sağlıyor, ihracatın yüzde 30'unu geçekleştiriyorlar. Ancak Türkiye'de kullanılan kredilerin sadece yüzde 5'i KOBİ'ler tarafından kullanılıyor. Kredi faizleri düştüğü takdirde bu oran yukarı çıkacak ve KOBİ'ler yatırıma yöneleceklerdir. Aksi takdirde yatırımlar ve çeşitli sektörlerdeki ticaret hacmi azalacak, dolayısıyla ekonominin büyümesi yavaşlayacaktır. Faiz maliyetleri tek haneli rakamlara inerse 2013 yatırım yılı olur Bankaların faiz maliyetleri üzerindeki insafsızlığı ekonominin daha fazla hızlanmasına engel oluyor..

LÜTFÜ YÜCELİK / Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı
Daha iyi bir yıl olur

Erzurum ve bölgemiz teşviklerle, sanayisini geliştirmeye, istihdamını, üretimini ve ihracatını arttırmaya çaba gösteriyor. Teşvik unsurları ne kadar çok olursa, yatırım ortamı ne kadar pozitif olursa, yerli ve yabancı yatırımcılar da ilimize ve bölgemize o kadar çok ilgi gösterir. Erzurum'da halen uygulanan ve yılsonunda uygulama süresi bitecek olan 5084 gibi teşvik yasaları, batıdaki işletmelerle aynı şartlarda rekabet etme şansı bulamayan firmalarımız için bir can simidi vazifesi görüyor. Bölgemizdeki işletmelerin ayakta kalması, üretim ve istihdamda istikrarı temin etmek için bu yasanın süresinin uzun vadeli uzatılması veya kalıcı hale getirilmesini arzu ediyoruz. İstihdam, enerji, yer tahsisi gibi konularda işletmelere büyük kolaylık ve destek sağlayan bu ve benzeri cazip teşvik uygulamalarının 2013 ve sonraki yıllarda da sürmesini bekliyoruz.
Genel anlamda ekonomik büyümenin 2013'te de devam edeceğini, 2013'ün geride bıraktığımız yıla oranla daha iyi bir yıl olması ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

Yorumlar (0)