banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci

Daha Daha Katmadeğer

KAPAK 01.04.2014, 08:00 01.04.2014, 08:00
20032
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci

Bizi hedeflerimize ulaştıracak olan, Ar-Ge’ye, inovasyona, yüksek teknoloji ve tasarım konularına önem veren üretimi geliştirmemiz gerekmektedir. Yatırım Teşvik Sistemimiz, hedeflerimize ulaşmak için en önemli politika araçlarımızdan biridir.
Ekonomik tüm platformlar Türkiye ekonomisinin kırılgan yapısını ve bunun getirebileceği kısa vadeli riskleri konuşuyor. Esasen 2013 Mayıs’ında alınan FED kararlarıyla başlayan bu süreç tüm ‘Gelişmekte Olan Ülkeleri’ ilgilendiriyor ve Türkiye, ekonomisinin  bu süreçten zarar görebileceği hesabıyla, bir dizi önlemi zaten Ekim 2013 ayından itibaren kademe kademe uygulamaya sokmuş bulunuyor. Kredi hacmindeki büyümenin kontrollü olması, kredi kartı kullanımına değişik boyutlarda sınırlar konulması, reel  iç tasarrufları artırma amaçlı düzenleme ve politikalara yönelim, bunlar arasında sayılabilir. Hükümet, yatırım temposunda gerileme yaşanmaması için, sektörlerden gelen taleplere göre Teşvik Sistemi’nde gerekli revizyonları yapmakta veya sisteme yeni paketler ilave etmede her zamankinden daha hızlı hareket etmektedir.
Diğer yandan ardarda gelen 3 seçim siyasi istikrarın ekonomik istikrarla olan ilişkileri konusunda da hassasiyetler yaratmıştır. Bütün bu gelişmeler ışığında yeni Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci’ye, “Neredeyiz ve nereye doğru gitmekteyiz?” bağlamında sorular sormayı ve aldığımız cevapları okurlarımızla paylaşmayı, Dergimizin görevi saydık. Kapak konumuzu okurlarımızın bilgi ve değerlendirmesine sunuyoruz:

AR-GE’YE DAYALI ESNEK BİR İHRACAT YAPISI

Türkiye’de ‘Yeni Bakan’dan ‘yeni’ beklentiler hep vardır. Bakanlığınız bağlamında ‘yeni’ olan ve olacak olan nedir?
Nihat Zeybekci: Türkiye ekonomisi son 11 yılda kat ettiği yol sayesinde bugün, geçmişe göre daha nitelikli mal ve hizmetler üretip ihraç etmektedir. Yüksek teknolojili ve orta-ileri teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatımızdaki toplam payı 2002’de yüzde 31 iken, 2013’te yüzde 34.9’a yükselmiştir. Ekonomi Bakanlığı olarak son 11 yılda ülkece gerçekleştirdiğimiz atılımları devam ettirmek gayretindeyiz. Bunun için mal ve hizmetlerimizde gözlenen nitelik geliştirme çalışmalarını sürekli hale getirmeyi, üretim yapımızı modernize etmeyi, günümüzün ve geleceğin ticaret dünyasının taleplerine cevap verebilir ileri teknoloji ve Ar-Ge’ye dayalı, esnek bir ihracat yapısına kavuşmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, mevcut üretim ve ihracat yapımızı daha fazla katmadeğer yaratacak olan yüksek teknolojili bir hale dönüştürme sürecinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dinamik bir yapıya sahip olan teşvik sistemimiz bu çalışmalarımızın bir parçasıdır. Bu dönüşüm sürecinde reel sektörümüzü yakından takip ediyor ve teşvik sistemimizi sektörün ihtiyaçları doğrultusunda geliştiriyoruz.
Mal ve hizmet ihracatımızın yapısını geliştirmek çerçevesinde,  Bakanlığımız tarafından döviz kazandırıcı hizmet sektörlerine destekler verilmektedir. Sağlık, bilişim, eğitim ve film gibi sektörlerde hizmet ihracat kapasitesinin geliştirilmesi için teşvikler sağlanmaktadır. Gerekli koşulları sağlayan kurum ve kuruluşlar pazar araştırması, tanıtım, fuar arama motoru, yurtdışı birim, danışmanlık gibi birçok alanda desteklenmektedir. Mal ticaretinde ise, ihraç ürünlerinin uluslararası rekabet gücünü arttırmak, ihracat pazarlarını çeşitlendirmek amacıyla pazar desteği, Ar-Ge desteği gibi destekler de verilmektedir. (*)

KATMADEĞER SAĞLAYAN TEKNOLOJİK
SEKTÖRLERDE DAHA DAHA ÜRETİM

Önümüzdeki 10 yıl için 3 kat büyüme öngördüğünüzü açıkladınız. Bunun ilk 3 yılı, OVP revizyonu kapsamında küçülmeye dönük olacağı için yeniden ve yüksek  büyüme dönemine ne zaman ve nasıl geçebileceğiz? Bu öngörünüz OVP’nin koyduğu  hedeflerin aşılacağı
anlamına da gelir mi?
Nihat Zeybekci:
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum. Önümüzdeki üç yılda Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında 2014 yılı için yüzde 4.0, 2015 ve 2016 yılları için ise yüzde 5.0 oranında büyüme hedefliyoruz. Yani önümüzdeki üç yıllık dönemde herhangi bir küçülme süreci söz konusu değildir. Türkiye ekonomisi 16 çeyrektir yüzde 6.2 ortalamayla kesintisiz büyüme sürecini sürdürmektedir. Önümüzdeki dönemde de bu sürecin devam edeceği öngörülmektedir. Ayrıca, OVP, her yıl değişen koşullara göre güncellenen bir yapıdadır. Dolayısıyla, makroekonomik göstergelerin beklentilerinde meydana gelen değişmelere göre OVP hedefleri, her yıl aşağı veya yukarı yönlü olarak revize edilebilmektedir.
2023 yılında, 500 milyar dolar mal ve 150 milyar dolar hizmet ihracatı, dünya ticaretinden yüzde 1.5 pay alan, 2 trilyon dolarlık ekonomik büyüklükle kişi başına milli geliri 25 bin dolara ulaşan bir Türkiye hedefliyoruz. Ekonomik büyüklüğümüz 2013 yılı sonu itibarıyla 800 milyar doların üzerine ulaşmış olacaktır.
Ekonomi Bakanlığı olarak bu hedeflerimize erişmek adına çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bizi hedeflerimize ulaştıracak olan, Ar-Ge’ye, inovasyona, yüksek teknoloji ve tasarım konularına önem veren üretimi geliştirmemiz gerekmektedir. Makine ve teçhizat, tıbbi aletler, bilgi iletişim makineleri, haberleşme, savunma sanayi gibi yüksek katma değer sağlayan teknolojik sektörlerde daha fazla üretim yaparak 2023 hedeflerine ulaşabiliriz. Yatırım Teşvik Sistemimiz, hedeflerimize ulaşmak için en önemli politika araçlarımızdan biridir. Teşvik Sistemiyle makine, elektronik sanayi, hava ve uzay taşıtları ve parçaları imalatı ve ilaç üretimi gibi büyük ölçekli yatırımları gerektiren yüksek teknolojili sektörlere önemli destekler sunuyoruz. Bundan sonraki çalışmalarımız da yüksek teknolojili ve yüksek katma değer yaratan sektörlerdeki üretimin ağırlığını artırmaya ve böylece büyüme potansiyelimizi yükseltmeye yönelik olacaktır.

YOİKK TEKNİK KOMİTELER EYLEM PLANI

Türkiye hala yatırım ortamını iyileştirme ve
gerektirdiği reformları gerçekleştirme durumunda olan bir ülke. Bu yönde bakanlığınızın kısa ve orta vadeli ‘hatta mümkünse takvimli’ bir planından bahsedebilir misiniz?
Nihat Zeybekci:
Son on yıllık dönemde, uluslararası yatırımcıların Türkiye’yi tercih etmeye devam etmelerinde, kararlılıkla yürütülen reform çalışmalarımızın büyük katkısı bulunmaktadır. Bu doğrultuda, yatırım ortamımızı iyileştirmek adına yeni politikalar üretmeye ve bunları etkin bir şekilde uygulamaya koymaya büyük gayret gösteriyoruz. Ülkenin refah düzeyinin, gelişmişlik seviyesinin yükseltilmesinin, özel sektörün güçlendirilmesi ve ekonomideki rolünün artırılmasına bağlı olduğunu biliyoruz. Özel sektör odaklı bir büyüme hedefliyorsak, yatırımların artırılması için cazip bir yatırım ortamının oluşturulması gerekiyor. Diğer taraftan,  özel sektörün bakış açısını ve önceliklerini bilmeden yatırım ortamını iyileştirmek mümkün olmamaktadır. Bundan hareketle de, daha önce belirttiğim gibi bu alandaki çalışmalarımızı özel sektörün de aktif olarak yer aldığı, kamu-özel sektör işbirliğine dayalı bir platform olan “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu” (YOİKK) çatısı altında sürdürmeye devam ediyoruz. Bu bakış açısıyla platform, yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik daha sonuç odaklı, somut ve etkinliği ölçülebilir çalışmalar yürütmek ve daha yatırım-dostu bir ekonomi olma yolunda ilerlemek adına, çalışmalarını 2007 yılından bu yana yıllık olarak hazırlanan eylem planları aracılığıyla sürdürmektedir. YOİKK eylem planları, kalkınma planları gibi temel politika metinleri ve uluslararası yatırım yeri endeksleri dikkate alınarak, özel sektörün öncelikleri doğrultusunda hazırlanmakta ve YOİKK Teknik Komitelerince uygulanmaktadır. Böylece, yürütülen çalışmalar, eylem planları vasıtasıyla yakından takip edilebilmekte ve sonuçlandırılmaları için gerekli işbirliği YOİKK paydaşı kurum ve kuruluşların katkılarıyla gerçekleştirilmektedir.
Yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik 2013-2014 dönemini kapsayan çalışmalarımız, 17 Temmuz 2013 tarihinde kamuoyu ile paylaşılan ve 49 eylem maddesinden oluşan YOİKK Teknik Komiteler Eylem Planı çerçevesinde yürütülmektedir. Özenli bir çalışma neticesinde ortaya konulan eylem planı kapsamında, YOİKK paydaşı kamu ve özel sektör kuruluşlarının ortak çalışmaları sonucunda Şubat ayı sonu itibarıyla 7 eylem maddesine ilişkin düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Eylem Planı döneminde diğer eylem maddelerinin tamamlanmasına yönelik faaliyetler tüm paydaşlarca özverili bir şekilde sürdürülmektedir.

ULUSLARARASI YATIRIMCININ
TÜRKİYE’YE İLGİSİ DEVAM ETMEKTEDİR

Doğrudan yabancı sermaye gelişinde Türkiye parlak bir yakın geçmişten sonra duraksamaya 
geçti denebilir mi? Eğer böyleyse bu duraksama dönemi nasıl ve hangi çalışmalar ile aşılacaktır?
Nihat Zeybekci:
Son 11 yıllık dönemde ekonomide oluşan güven ortamı sayesinde Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırımlar önemli ölçüde artmış, 2003-2013 döneminde 136.3 milyar dolara ulaşmıştır. 1993-2002 döneminde yıllık ortalama 1.1 milyar dolar seviyesinde olan uluslararası doğrudan yatırımların 2003-2013 dönemindeki yıllık ortalaması ise 12.4 milyar dolar seviyesindedir.  Diğer bir ifadeyle yıllık ortalama, 11 kattan fazla artmıştır. Son yıllarda Dünya genelinde yaşanan siyasi belirsizlikler ve makro-ekonomik kırılganlıklar ve özellikle Avrupa ülkelerinde görülen borç krizi uluslararası doğrudan yatırımları olumsuz yönde etkilemiştir. Ancak olumsuz giden bütün ekonomik göstergelere rağmen uluslararası yatırımcılar Türkiye’ye olan ilgisini kaybetmemiş, 2013 yılında Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırımlar 2012 yılına yakın bir seviyede, sadece 538 milyon dolar, yüzde 4 oranında düşerek, 12.7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. OECD verilerine göre, 2013 yılının dokuz aylık döneminde dünyada yapılan doğrudan yatırımlarda meydana gelen düşüş de yüzde 4 seviyesindedir. Bu noktada, Türkiye’ye gelen uluslararası doğrudan yatırımlarda gerçekleşen azalışı, duraksamaya geçti şeklinde değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Ancak, Türkiye’ye gelen yatırımların dünyada yapılan doğrudan yatırımlardaki düşüşten etkilendiğini söylemek mümkündür.
Yatırım ortamını gerek yerli gerekse uluslararası yatırımcılar açısından daha elverişli hale getirebilmek için Bakanlığımız bünyesinde yürüttüğümüz çalışmalara aralıksız bir şekilde devam ediyoruz. Yatırım ortamının iyileştirilmesi süreklilik gerektiren bir çalışmadır. Bu süreçte, yatırım ortamının öngörülebilirliğini artırmak ve yatırımcıların önündeki idari engelleri azaltmak amacıyla, kamu özel sektör diyalogunun önemli bir örneği olan “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu”, paydaşı kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra özel sektörü temsilen ilgili sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla on yılı aşkın süredir çalışmalarını sürdürüyor. Yine, 2012 senesinde uygulamaya konulan yeni yatırım teşvik sistemi de yatırımcılara önemli avantajlar getirerek Türkiye’nin yatırım yapılabilir ülke olmasına şüphesiz önemli bir katkı sağlamaktadır.

YATIRIMCININ ÖNÜNÜ AÇACAK
TÜM TEDBİRLERİ ALIYORUZ, ALACAĞIZ

Yatırım teşvik sistemimiz değişen dinamik bir yapı arz ediyor. Bu bağlamda yatırımları hızlandırmak ve cari açığı azaltacak sektörlere yönlendirmek bakımından kısa vadede sizce ne tür yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır ve bu konuda öngörülen çalışmalar nelerdir?
Nihat Zeybekci:
Bilindiği üzere, Ekonomi Bakanlığımızın ihdas edilmesinin hemen akabinde, yatırım teşvik politikalarının başta 2023 hedeflerimiz olmak üzere reel sektör taleplerini, küresel ekonomi ve ülke ekonomisindeki gelişmeleri dikkate alan yeni bir anlayışla gözden geçirilmesi ve ihtiyaçlar doğrultusunda yeniden inşa edilmesine yönelik çalışmalarımızı başlatmıştık. Tüm ilgili kamu kurum ve kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin etkin katılımı ile gerçekleştirilen ve yaklaşık bir yıl süren çalışmaların ardından yeni yatırım teşvik sistemimiz 19 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
“Yeni” bir yatırım teşvik sistemi için yola çıkarken, cari açığın azaltılmasına katkı sağlamak, üretim yapımızın teknolojik değişimini ve dönüşümünü temin edecek yatırımları özendirmek, büyük ölçekli ve stratejik yatırımlara hız vermek, uluslararası sermayeyi doğrudan yatırım olarak ülkemize kazandırmak, bölgeler arası gelişmişlik farklarını azaltarak ülkemizin her bir bölgesini kendi potansiyeli doğrultusunda birer yatırım ve üretim merkezi haline getirebilmek gibi oldukça iddialı hedefler koyduk. Uygulama sonuçları da hedeflerimize adım adım yaklaştığımızı gösteriyor.
Ancak, politika yapıcılar olarak bizim görevimiz asla mevzuatın yayımlanması ile bitmemiştir. Görev ve faaliyet alanımıza giren hemen her alanda;
- Nasıl daha faydalı politikalar geliştirebiliriz?
- Uygulama süreçlerini nasıl kolaylaştırabiliriz?
- Uygulamalarla ilgili aksayan hususlar var ise bunları en etkin şekilde nasıl çözeriz?
- Ve yatırımcı dostu bir yatırım ortamını nasıl temin edebiliriz?
anlayışı ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Teşvik sisteminin hazırlık aşamasında olduğu gibi tüm süreçlerde Bakanlık olarak özel sektör ile koordineli bir çalışma anlayışını benimsemiş bulunuyoruz. Bu kapsamda, özel sektörden gelen talep ve görüşlere istinaden yaptığımız değerlendirmeler sonucunda 3 adet mevzuat düzenlemesi gerçekleştirdik. İlk olarak Ekim 2012’de bir değişiklik yayımladık. Özellikle 6. bölgede emek yoğun sektörlerde yatırım yapan yatırımcılarımızın taleplerine kulak verdik. Bu değişiklik ile Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteğine ilişkin azami destek sınırını 6. Bölge için kaldırdık. Böylelikle, bölge yatırımcılarımıza, Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteğinden 10 yıl, yatırımın organize sanayi bölgesinde yapılması halinde ise 12 yıl süreyle destek sınırı olmaksızın yararlanabilme imkânı getirmiş olduk.
Akabinde Şubat 2013’de belirli büyüklükteki otomotiv ana sanayi ve bazı yan sanayi yatırımları ile başta kömür olmak üzere belirli madenleri girdi olarak kullanan elektrik üretimi yatırımlarını “öncelikli yatırımlar” kapsamına aldık. Böylece, söz konusu yatırımların 5. bölgede uygulanan desteklerden yararlanmasını sağladık.
Son olarak, Mayıs 2013 ‘te yaptığımız düzenleme ile yüksek kalorili kömür istihracına yönelik yatırımları da öncelikli yatırım konuları arasına dahil ettik.
Yaptığımız bütün bu değişikliklerin yanı sıra, ülkemizde gerçekleştirilecek yatırımları hızlandırmak ve yatırımları cari açığı azaltacak sektörlere yönlendirmek hedefiyle teşvik mevzuatımız üzerinde yoğun çalışmalarımıza ara vermeden devam etmekteyiz. Bu perspektifimiz doğrultusunda teşvik sistemimizin dinamik yapısını teminen Bakanlığımıza iletilen kamu-özel sektör taleplerini incelemeye devam ediyor ve bu doğrultuda önümüzdeki dönem içerisinde de teşvik sistemimize ilişkin ihtiyaca binaen bir takım değişikliklerin hayata geçirilmesini öngörüyoruz. Bu çerçevede, yatırıma başlama tarihine ilişkin sürelerin uzatılması ile bazı turizm ve enerji verimliliği yatırımlarının daha fazla desteklenmesi yönünde çalışmalarımız devam ediyor. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, teşvik sistemimiz dinamik bir yapı arz ediyor. Bu kapsamda, tüm sektörlerin nabzını yakından takip ediyor ve gerekli düzenlemeleri hızlıca hayata geçiriyoruz. Benzer şekilde, önümüzdeki dönemde de özel sektör talepleri ile ulusal ve uluslararası gelişmeleri dikkate alarak, yatırımcılarımızın önünü açacak tüm tedbirleri uygulamaya alacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

PAZAR ÇEŞİTLENDİRME BAŞARIMIZ 
İHRACATIMIZIN İSTİKRARLI BÜYÜMESİNİ SAĞLIYOR

İhracatı büyütmede ve ihracata dayalı büyümede 
sıkıntılar vardı. Bölgemizdeki siyasi gelişmeler de buna eklendi. Bu sıkıntıları gidermede nasıl bir yapılanma planlıyorsunuz?
Nihat Zeybekci: 2008 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan küresel krizin yansımalarını özellikle Avrupa ekonomileri üzerindeki etkisi nedeniyle biz de hissetmeye devam ediyoruz. Son yıllarda ihracatımız içindeki payı azalan ve 2012 yılında yüzde 39’a kadar geriledikten sonra 2013 yılında yüzde 41,5’lik payla hala en büyük pazarımız olmaya devam eden Avrupa Birliği’nde bir büyüme sorunu olduğu bir sır değil. Ancak 2014 yılında ekonomik büyümenin dünya genelinde 2013’e göre daha güçlü olacağı tahmin ediliyor. Avrupa ülkelerindeki toparlanmanın ülke bazında farklı hızlarda olacağı öngörülse de genel kanaat artık ekonomik krizin en kötü günlerinin geride kaldığı yönünde.
Bu tabloya komşularımızda ve son olarak Ukrayna’da yaşanan siyasi gelişmeleri de eklediğimizde ortaya çıkan sonuç ihracatçılarımız açısından çeşitli riskleri barındırıyor. Bu sorunları aşmak için son dönemde hızlandırdığımız pazar çeşitlendirmesi stratejimiz ile dünyaya açılarak, AB pazarındaki riskleri diğer pazarlarda gerçekleştirdiğimiz atılımlar ile telafi etmeye gayret gösteriyoruz. Bakanlığımız koordinasyonunda belirlenen hedef ve öncelikli ülke çalışmamız ile ihracatçılarımızı doğru pazarlara yönlendirmeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda 2014-2015 dönemi için 17 hedef ve 27 öncelikli ülke belirledik. Bu ülkelere yönelik ticaret ve alım heyetleri düzenliyor, bu ülkelerde yapılacak faaliyetlere destek programlarımızda avantajlar sağlıyoruz.
Bunun yanında dünya pazarlarında rekabet gücümüzü artırmaya yönelik eğitimden danışmanlığa, pazara girişten markalaşmaya kadar her süreçte ihracatçılarımızın istifadesine sunduğumuz destek programlarımızı devam ettiriyoruz. Kümelenme anlayışını temel alan, proje bazlı hedef pazar ve hedef sektör odaklı “Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi”ne (UR-GE) ilişkin desteğimizle de KOBİ’lerimize yeni ufuklar açıyoruz.
Güçlü yurtdışı teşkilatımızın da bu noktada ihracatçılarımıza sağladığı yardımlar ve ticari ilişkilerimizin geliştirilmesi konusundaki katkıları büyük önem arz ediyor. Halihazırda 110 ülkede 160 merkezde 178 arkadaşımız ihracatımızı artırmak için işadamlarımızla birlikte var gücüyle görev yapıyor. 
Her zaman dile getirdiğimiz gibi bizim Türkiye için belirlediğimiz bir 2023 vizyonumuz var. 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmeyi, 2 trilyon dolar milli gelire sahip olmayı, kişi başına düşen geliri 25.000 dolara çıkarmayı, 500 milyar dolar mal ihracatı ve 150 milyar dolar hizmet ihracatı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Tüm çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürmeye devam ediyor ve 2023 hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz.
Yeni pazar açılım stratejilerini desteklemek üzere hedef ülkelere yönelik ikili, çok taraflı ve bölgesel nitelikli girişim ve çalışmalarımız sürdürülmektedir.
Bu çerçevede, ikili bazda ve ülkemizin üyesi bulunduğu bölgesel kuruluşların çatısı altında ticari ve ekonomik ilişkilerimizin hukuki çerçevesini oluşturmak amacıyla, Tercihli Ticaret Anlaşmaları (TTA) ile Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmaları akdedilmektedir.
Benzer biçimde, Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantıları da özel sektör katkılarıyla desteklenmekte olup, bu çerçevede, 2013 yılında 18 adet KEK toplantısı düzenlenmiştir.
KEK’ler, ilgili ülke ile ülkemiz arasındaki ticari, ekonomik, sınai, teknik ve bilimsel işbirliği konularının tümünün en üst düzeyde ele alındığı platformlar olup, ilişkilerin düzenli bir şekilde geliştirilmesi, kamu ve özel sektör kuruluşlarının yönlendirilmesi, ikili ilişkilerde ortaya çıkan sorunların ve engellerin kaldırılması ve ekonomik ilişkilere yeni boyutlar kazandırılması açısından önemli işlevleri yerine getirmektedir. Ülkelerin farklı yapıları ve siyasi konjonktür dikkate alınarak ihdas edilen Ekonomi ve Ticaret Ortaklık Komitesi (JETCO) mekanizmaları kapsamında da geçtiğimiz yıl dört ülkeyle toplantılar geçekleştirilmiştir. Çok taraflı platformda ise, DTÖ çatısı altında ülkemizin müzakereleri yönlendiren ülkeler arasında yer almasını teminen,  gerek mal gerek hizmet ticareti alanında, ilgili tüm iç ve dış paydaşlarla koordineli olarak stratejiler geliştirilmekte ve uygulamaya konulmaktadır.
DTÖ çatısı altında yürütülen çoklu girişimlerden  biri de halen müzakereleri devam etmekte olan Hizmet Ticareti Anlaşması’dır (TiSA) Anlaşmasıdır. Ülkemiz söz konusu Anlaşmanın müzakerelerine Haziran 2012’den beri katılım sağlamaktadır.
Öte yandan, yeni nesil Serbest Ticaret Anlaşmalarının (STA) önemli bir parçası haline gelen hizmetler ticareti için de G. Kore, Peru, EFTA, Singapur gibi ülkeler ile müzakereler yürütülmektedir.

E-TİCARETİMİZİ GELİŞTİRECEK
HER TEDBİRİ ALIYORUZ

Türkiye’nin son yıllarda gelişim gösterdiği
sektörlerden birini de  e-ticaret oluşturuyor. Bu konuda Bakanlığınızın yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarında ‘koordinasyon’ görevi bulunuyor. Bu noktada gerek kanuni altyapı gerekse de fiili olarak yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi verir misiniz?
Nihat Zeybekci: Elektronik ticarete ve bilgi toplumu hizmetlerine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesi amacını güden temel kanuni altyapı girişimi, 2011 yılında çalışmaları başlatılan 1/488 esas sayılı “Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” olarak karşımıza çıkmaktadır. Tasarı vasıtasıyla ayrıca, istenmeyen elektronik postalar vb. unsurlara ilişkin hükümlerin düzenlenmesi, Avrupa Birliği’nin konuyla ilgili mevzuatı ile Türk mevzuatı arasında uyum sağlanması amaçlanmaktadır. Gelinen noktada; esas ve tali komisyonlarda paydaşlar tarafından ele alınan Kanun Tasarısı, halen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde yer almaktadır.
Öte yandan, 2011/1 sayılı  “Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği Hakkında Tebliğ” ekseninde e-ticaret sektörünü ilgilendiren önemli bir destek unsuru uygulamada bulunmaktadır. Bahse konu Tebliğ kapsamında Bakanlığımız tarafından, ticari ve sınai şirketlerin nihai tüketiciye yönelik olmayan, tedarikçi ve alıcılara hizmet eden uluslararası ticarete yönelik elektronik ticaret sitelerine veya elektronik pazar yerlerine üyelik giderleri, %70 oranında ve yıllık en fazla 10.000 ABD Doları’na kadar desteklenmektedir. Söz konusu destekten Türkiye’de yerleşik ticari/sınai şirketler en fazla 5 (beş) elektronik ticaret sitesi için ve e-ticaret sitesi başına en fazla 3 (üç) yıl süresince yararlanabilmektedirler.  
2011/1 sayılı “Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Tebliği” kapsamında Bakanlığımızca yürütülen desteklerden birisi e-Ticaret sitelerine üyelik desteğidir. Destek kapsamında, şirketlerin, tedarikçi ve alıcılara hizmet eden uluslararası ticaret sitelerine üyelik bedellerinin %70’ini karşılıyoruz. 2006 yılından bu yana uygulanan desteğin yapısı incelendiğinde, süreç belli kriterleri sağlayan e-ticaret sitelerinin Bakanlıkça uygun görülmesiyle başlıyor. Bakanlık gerekli gördüğü durumlarda, ticaret ve ihracat potansiyeli yüksek olan bazı e-ticaret sitelerini de re’sen akredite edebiliyor. Yerli e-ticaret sitelerine üyelik desteklenirken, özellikle sitelere ait yurt dışı ziyaretçi oranları da dikkate alınıyor. Sadece ya da çoğunlukla yurt içi pazara yönelik rehber ya da iş bağlantısı sağlayan sitelere onay verilmiyor.

2014 yılı itibarıyla Bakanlığımızca ön onay verilen 29 e-ticaret sitesi halen destek kapsamında yer alıyor. Bir şirketin 5 farklı e-ticaret sitesine, site başına 3 yıla kadar yaptığı üyelikler destek kapsamında yer alıyor. Bugüne kadar 2 binden fazla başvuru işleme alındı ve uygun görülen başvurular için yaklaşık 3 milyon TL tutarında ödeme yapıldı. Desteğe en çok başvuru yapan bölgeler %50 ile Marmara, %30 ile İç Anadolu ve %15 ile Batı Anadolu olarak sıralanıyor.
Uygulamada dikkate değer seviyede talep gören bu destek için geliştirme çalışmalarımız da devam ediyor. Özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde faaliyet gösteren firmalar ile bünyesinde birçok firmayı barındıran dernek, ticaret ve sanayi odaları, ihracatçı birlikleri gibi işbirliği kuruluşlarının e-ticaret alanında daha aktif ve etkin olabilmelerini sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışıyoruz.
(*) Ekonomi Bakanlığı tarafından sağlanan destek ve teşviklerin bir bölümü dergimizin bu sayısında, “Destek Kurum” sayfalarında yeralmaktadır.

Yorumlar (0)