banner565

banner472

banner458

banner457

ENERJİYE MECBURUZ

20. yüzyılın bütün savaşları pazar paylaşım savaşlarıydı.21. yüzyılın savaşları ise enerji kaynaklarını denetleme savaşları olarak şekilleniyor. Her ülkenin belli bir enerji hassasiyeti vardır ve olmalıdır; fakat Türkiye’nin enerji hassasiyeti, cari açığının neredeyse tamamı enerji ithalatından kaynaklandığı için her ülkeden daha yüksek olmalıdır. Ancak toplum olarak hala seyirci gibiyiz. Tezelden uyanmazsak sürprizler olabilir.

KAPAK 01.11.2012, 07:22 01.11.2012, 07:22
3972
ENERJİYE MECBURUZ



Dünya enerji üretimi ve tüketimi bakımından kritik bir eşiğe geldi. Devletlerin politikaları, siyasal krizler ve ülkelerin ekonomik gelişme kapasiteleri enerji sorununa düğümlendi.
Enerji üretim ve tüketiminde belli bir çerçeve oluşmuştu; günümüzde sorun bu çerçevenin değişime  zorlanmasından kaynaklanıyor. Yaşadığımız uluslararası sarsıcı gelişmelerin,  savaşların temelinde enerji paylaşımını yeniden düzenleme çabası var.
Enerjide her ülkenin kendine özgü bir politikası olmak zorunda; çünkü hiç bir ülkenin enerji kaynakları, bunlar üzerindeki hakimiyeti, uzun vadeli enerji sözleşmeleri ve angajmanları bir diğerine benzemiyor. Son yıllarda bazı ülkelerin enerjide dışa bağımlılığı yok etmeye  veya azaltmaya yönelik politika değişikliğine gittiklerini gördük. Bunun da sınırları var ve esas itibarıyla ülkelerin ortak çabası, enerji arz güvenliğini 10-20-30 yıl gibi zaman dilimleri için garanti altına almaya odaklanıyor.
Türkiye’nin yerel enerji kaynakları çok yetersiz. Petrol ve doğalgaz gibi fosil enerji kaynaklarında mutlak bir dış bağımlılığı var. Bu yüzden ulusal ekonomisi sürekli  zararda ve bu zararını dış borçla kapatıyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Enerji ithalatımızı saymazsak cari açığımız olmayacak,  dış ticaretimiz başa baş gelecek” dedi ve enerji konusunun Türkiye için ne denli başat bir konu olduğuna dikkat çekti. Bu vesileyle KobiEfor bu sayısında kapak konusunu enerji sektörüne ayırdı. Türkiye’nin enerji üretim ve tüketimindeki mevcut durumuna, daha sonra da vizyonuna ve alternatif imkanlarına bakarak ulusal enerji politikamızı değerlendirmeye  çalışacağız. Enerji bakanı sayın Taner Yıldız’ın sorularımıza verdiği cevaplar da değerlendirmemizi güçlendirecektir.

Türkiye’nin enerji profili
Enerji Türkiye ekonomisinde mihenk taşı bir rol oynuyor. Etkisi ekonomik büyüme-küçülme dinamiğinin ötesine geçiyor. Örneğin 2012 Ocak-Ağustos dönemi enerji dışı ürünlerdeki dış ticaret açığımız yüzde 47 küçülürken, enerji girdi açığımız yüzde 15 büyüdü. Sekiz ayda 56.6 milyar dolar olan toplam dış ticaret açığımızın yüzde 60.3'ü enerjiden kaynaklandı. Yıllık fatura 62-63 milyar dolar olabilecek.
Enerji ithalatı olmasa Türkiye ekonomisi diye bir şey olmaz. Ekonomi yavaşlarken dahi azalmayan, aksine artan enerji ithalatımız, ekonomi büyürken elbette büyüyecek. Bu noktaya bakalım:
Türkiye’nin benimsediği ihracata dayalı büyüme modeli, enerji ve cari açık bağlamında  adeta bir bumerang dinamiği gibi işlemektedir. Tablo 1’den izliyoruz: Toplam ithalatımız örneğin 2003 yılında 69.3 milyar dolarken ve bunda enerji payı yüzde 16.7 iken 2012 yılında (8 ay) 156.6 milyar dolar olan toplam ithalatımızda enerji ithalat  payı yüzde 24.9’a yükselmiş. Bu yapı Türkiye’nin potansiyel büyümesini geri çekmek zorunda olduğumuz bir durum yaratmaktadır. O halde ulusal kaynaklara  dayalı enerji üretimine ve enerji tasarrufuna yatırım Türkiye’nin büyümesini artıran stratejik yatırımlar niteliğindedir

İTHALATIMIZDA ENERJİNİN YAPISAL YERİ

 

Enerji ithalatı

Değişim

(%)

Diğer ithalat

Değişim

(%)

Toplam ithalat

Değişim

(%)

Enerjinin payı (%)

2003

11.574.900

25.8

57.764.800

36.8

69.339.700

34.8

16.7

2004

14.407.100

24.5

83.132.700

43.9

97.539.800

40.7

14.8

2005

21.254.800

47.5

95.519.400

14.9

116.774.200

19.7

18.2

2006

28.858.800

35.8

110.717.400

15.9

139.576.200

19.5

20.7

2007

33.882.800

17.4

136.179.9

23.0

170.062.700

21.8

19.9

2008

48.281.000

42.5

153.682.600

12.9

201.963.600

18.8

23.9

2009

29.905.100

-38.1

111.023.300

-27.8

140.928.4

-30.2

21.2

2010

38.497.000

28.7

147.047.300

32.4

185.544.300

31.7

20.7

2011

54.116.800

40.6

186.764.900

27.0

240.881.700

29.8

22.5

2012

39.080.100

-14.8

117.568.400

–7.0

156.648.500

-2.4

24.9

 ENERJİ GİRDİLERİ İTHALATI (Milyar dolar)

 

2011

2012

Değişim(%)

Taş kömürü, kok kömürü ve biriket kömürü

782.700

913.700

16.7

Petrol, petrolden elde edilen ürün

9.936.700

10.847.200

9.2

Doğal gaz ve mamul gaz

2.080.600

1.811.100

–13.0

Elektrik enerjisi

30.900

133.400

331.6

Gizli veri(*)

21.196.400

25.374.900

19.7

TOPLAM

34.027.300

39.080.100

14.8

(*) Gizli veri: Bir fasıldaki ithalatçı sayısı üçten az, ya da bir-iki ithalatçı olan durumda kullanılıyor.

Yakıt ithal ederek elektrik üretiyoruz
21.3  iken Türkiye’de yüzde 46.2 ile iki katından fazladır. Buda 1990-2000 döneminde izlenen enerji politikamızın yarattığı  sonuçtur. Kömürden elektrik üretimi ise dünyada ortalama yüzde  41’dir;  Türkiye’de ise yüzde 25.9’dur. Yenilenebilir enerji kaynakların dan elektrik üretimi, hidrolik hariç, dünya ortalaması yüzde 2.8; bizde ise yüzde 1.9’dur. Yerel kaynak avantajını azami kullandığımız alan ise hidro-enerjidir; dünya ortalaması yüzde 15.9, Türkiye ortalaması yüzde 24.4’tür.
Buradan çıkan sonuç, ulusal enerji politikaları bakımından bir müdahale  alanımız bulunduğudur. Dış kaynak çeşitlendirmesi bakımından petrol, iç kaynak düzenlemelerinde ise kömür dikkati çekmektedir.
Ancak bu yöndeki politikaların maliyet sorunlarını aşan, rekabetçiliği gözetmek için de sübvansiyonları göze alan bir “ulusal” politika olması gerektiği de açıktır. Örneğin uzun yıllar boyunca üretim maliyeti ton/4.85 TL olan Zonguldak taşkömürünün ton/225 TL’den Çatalağzı  termik santraline ve Karabük demir-çelik tesislerine satılmasında olduğu gibi ve bunu da ancak kamunun gerçekleştirebileceği unutulmadan.

Pahalı elektrik rekabetçiliğimizi  düşürüyor
Dünya’da emtia fiyatlarının yüksek düzeyde sabitlendiği yeni bir döneme girdik. Bütün ülkeler enerji politikalarını buna göre revize ediyor. Dünya emtia fiyatları iki katına çıktığında Türkiye’de elektrik üretim maliyetleri kömürde yüzde 31, doğalgazda yüzde 66, nükleer enerjide ise yüzde 0.9 artmaktadır. (bkz: tablo 3) Fiyat odaklı bakılınca politikanın nükleer ve kömüre kayması normaldir. Ulusal olabilen işletme ve bakım maliyetleri odaklı bakılınca da sonuç aynı: Nükleerde ulusal kaynaklı maliyet tüm  maliyetin yüzde 70’i, kömürde 23’ü olabilirken doğalgazda bu sadece yüzde 10 olabilmektedir. Bu nedenle önümüzdeki  yıllarda Türkiye’nin ulusal enerji politikalarının ana karakterinin “doğalgazdan kaçış” olarak şekillenmesi kaçınılmazdır.  Nitekim kamunun  yönelimi bu  noktaya odaklanmıştır. Elektrik üretiminde yüzde 46.2 olan yakıt doğalgaz payını düşürmek için Türkiye’nin başvuracağı kaynaklar ve alanlar enerji sektörümüzün stratejik konularıdır.
Elektrik üretiminde Türkiye’nin kaynak bağımlılığı, ‘termik’ alandadır. Bu alan marjinal miktarda petrole, mutlak manada doğalgaza, kısmen de ithal taşkömürüne bağımlıdır. Bu noktada belirleyici olan ‘termik’/’hidrolik’    kurulu güç dengesidir. 2002’de 19.5 MW/12.2 MW olan  denge 2011 yılında 33.9 MW/17.1  MW olarak  gerçekleşmiştir. Aynı denge elektrik üretimi alanında da geçerlidir.  Termik üretim 95.563 GWh’den yüzde 80 büyüme ile 2011’de 171.638  GWh’ye  yükselirken hidrolik  üretim yüzde 58 artarak 33.683 GWh’den 52.338 GWh’ye yükselmiştir. (Tablo 4)Buna göre son 10 yılda kurulu güç bağlamında elektrik üretim yapısında hidrolik  aleyhine bir gelişme olmuştur. Son 3 yılda başlatılan ve henüz sonuçları tam olarak alınmamış ‘hidrolik hamlesi’  en  azından eski  dengeyi bulmak  yönünde olumlu, ancak ‘yeşil gelişme’ yönünden ise olumsuz bir tablo ortaya çıkarmıştır. Bu durumda dışa bağımlılığı ciddi biçimde azaltacağı savunulan elektrik üretim kaynakları olarak güneş ve rüzgar enerjisine vurgu yapılmaktadır. Bu konuda bir tercih tartışması olmamakla birlikte Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel yönünden farklı görüşler mevcuttur.

Cari açığımızın faili belli
Türkiye ekonomi hakkında ne konuşuyorsa, cari açıkla birlikte konuşuyor.  Dış ticaretimiz  zararına sürekli açık veriyor ve buna da enerji ithalat faturamız sebep oluyor. Bu faturanın dış ticaret açığımıza etkisini ise 5 No’lu tablodan izleyebiliyoruz. Enerjinin dominant rolü açıkça görülüyor. Örneğin 2004 yılında enerji ithalimiz 14.4 milyar dolarken bunun dış ticaret açığımıza  yansıması  yüzde 38.7 idi.  Halbuki 2012 yılında enerji ithalimiz 39 milyar olurken bunun dış ticaret açığımıza oranı yüzde 60.3’e çıkmış olacak. Bu açıdan “enerji ithalatını görmeyin, dış ticaretimiz başa baş gidiyor” sözü hem gerçek duruma uygundur, hem de potansiyelimize uygun bir ekonomik büyüme için ne yapmamız gerektiğine işarettir.

Neyimiz var neyimiz yok
Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulması olanaksız. Böyle bir ülke zaten dünyada yok. Bağımlılığın oranı önemli. Çünkü enerjide ulusallaşma oranını sahip olunan kaynaklar belirliyor. Türkiye’nin ispatlanmış enerji rezervleri şöyledir:

Rüzgar çok verimli:     8.000 MW;
Rüzgar orta verimli:  40.000 MW
Kömür linyit:               12.4 milyar ton
Taşkömürü:                1.33 milyar ton
Jeotermal                   31.500 MW
Jeotermal elektrik için: 650 MW
Su                              130 Milyar KWh/yıl
Güneş                        33 Mtep/yıl
            -muhtemel-   47 Mtep/yıl

Doğal Gaz                       8 milyar m3
Asfaltit                       82 milyon ton
Petrol                         43 milyon ton
Biyokütle                   8.6 Mtep/yıl

Yerli potansiyelimizin tamamını kullanabildiğimiz noktaya geldiğimiz zaman Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı yüzde 50+50 olabilecektir.

Enerjide bağımlılıkla ‘yenilenebilir’  savaş

Hidrolik: Elektrik üretiminde su 1980 öncesi başat  kaynaklardandı, zamanla geride kaldı. Türkiye’de hidroelektrik santrallerde yılın 8760 saatinin 
3854 saatinde elektrik üretimi yapılabilmektedir.
Hidrolikte kurulu güç potansiyelimiz 36 bin MW, kurduğumuz ise 16.934 MW’dir. Kapasite faktöründe üst  sınır yüzde 44  olan  hidrolikte  halen  yüzde 34’ünü kullandığımız potansiyelimizin 2023’te tamamını kullanarak 130 milyar kWh hidroelektrik üreteceğiz.
Türkiye’nin toplam elektrik üretiminde hidroelektriğin payı 2006’da yüzde 25.1, 2007’de yüzde 18.7, 2008’de yüzde 16.88, 2009 yılında yüzde 18.4 olarak gerilemişti. 2011 ve 2012’de yapılan yoğun özel sektör yatırımlarıyla  süreç tersine çevrildi, 2011’de yüzde 24’ü aştı.

Rüzgar enerjisi: Bağımlılığı azaltacağımız alanlardan biri olan rüzgar enerjisinde gecikmeli de olsa umutlu bir  başlangıç  yapma noktasına geldik. Bu enerji kolu  lisanssız enerji yatırımının  da gözdesi olabilecektir.  Rüzgarda kurulu güç potansiyelimiz 48 bin MW, kurulu gücümüz ise bunun yaklaşık 30’da biri;  1.587 MW’dir. Sektörün bu kolunda kapasite faktörü üst sınırı Türkiye’de  yüzde 30’dur; 2023 yılı kurulu güç hedefi 20 bin MW’dir.
Rüzgar enerji santrallerinin ortalama verimli çalışma süresi 20 yıl, sistemin kullanım ömrü ise 30 yıl civarındadır.

Güneş enerjisi: Isıl enerji bakımından Türkiye’de verimli bir kaynak olan güneş elektrik üretimi için 50 bin MW’lik bir kurulu güç potansiyelini ifade etmektedir ama kurulu gücümüz sıfırdır. Kapasite faktöründe üst  sınır yüzde 20’dir  ve

2023 yılında 600 MW kurulu güç hedeflenmektedir. Üretimin bu dalında teknolojik yeterlilik uzun zaman alacaktır.
Jeotermal enerji:  Bu dalda kurulu güç potansiyelimiz 600 MW, tamamını kurduğumuzda üreteceğimiz elektrik 4.400 KWh olacaktır. Kapasite faktöründe üst sınır yüzde 84’tür ve 2023 yılında potansiyelin tamamının üretimi hedeflenmiştir.  2011 yılı sonu itibarıyla 15 adedi elektrik üretimi ve 55 adedi ise ısıtma ve termal turizme uygun toplam 70 adet jeo termal saha yatırımcıya devredilmiştir.

Nükleer teknoloji Türkiye için ne anlam ifade ediyor?
Türkiye’nin enerjide dışa ve doğalgaza bağımlılığı azaltabileceği seçeneklerden biri   olarak  nükleer enerji gündeme geldi ve ilk önemli adımlar atıldı. Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerinin kuruluş süreci başladı. Türkiye 2023 yılına kadar 2 nükleer enerji santrali işletmeye alınacak ve kurulu gücümüzün yüzde 20’si nükleer olacak. Üçüncüsünün de inşaatına başlanacak.
Akkuyu NGS  inşaatına 2014 yılında başlanacak, ilk ünite 2019 yılında devreye girecek. Akkuyu ve Sinop NGS’leri yılda yaklaşık 80 Milyar kWh elektrik üretecek. Yakıt maliyeti her iki santral için yıllık yaklaşık  720 milyon dolar olacak.
Sinop ve Mersin Akkuyu santralleri için 40 milyar dolarlık yatırım yapılacak, karşılığında 8 Keban Barajı’nın ürettiği enerjiye eşdeğer bir üretim kazanılacaktır. Akkuyu NGS işletmeye  alındığında 7.5 milyar m3 ve Sinop NGS devreye  alındığında  16 milyar m3 kadar doğalgaz ithal edilmeyecek, enerji ithalatımız yıllık 7.2 milyar dolar azalacaktır.

Nükleerin iki önemli avantajı var:

1.  Arz güvenliği değeri yüksek. Aşağıdaki tablodan görebiliriz:
Yılda 8760 saat bulunduğu hesabıyla   değişik santrallerin yıllık çalışma saatleri şu şekildedir:

- Nükleer santral                    8000 saat
- Hidroelektrik santral            4000 saat
- Rüzgar santrali                     3000 saat
- Güneş santrali                     2500 saat

2. Üretim miktarı ile kurulu güç arasındaki oransal  değerlendirme bakımından nükleer yatırımın avantajı şöyle: 10.000 MW nükleer güç santralinin üreteceği elektriği elde edebilmek için 30.000 MW rüzgar veya 38.000 MW güneş santrali yapılması gerekmektedir.

Asıl yerli enerji kaynağımız: VERİMLİLİK
Türkiye kullandığı enerjide yüzde 40'lara kadar tasarrufa gidebileceği bir yerde duruyor. Örneğin aynı katma değeri üretmek için gelişmiş ülkelerin kullandığından yaklaşık 4 kat fazla enerji kullanıyoruz. Bu dehşet verici verimsizliğin üstesinden gelmeden rekabetçi olamayız. Başta sanayi olmak üzere her alanda enerji tasarrufunu birinci sıraya almak zorundayız. Ayrıca Türkiye'nin bir nükleer güç santralından elde edilecek güç ve o yatırıma denk gelecek 
para kadar, yani yıllık yaklaşık 23 milyar dolar tasarruf imkanı bulunuyor. Bu çok ciddi bir rakam. Topluma tasarruf kültürünün mutlaka yerleştirilmesi gerekiyor. Enerji tasarrufu yönünde yapılacak yatırımlar kendini 1.5 yılda amorti edebiliyor. Bu tasarrufçu yatırımların özellikle sanayi kesiminde bir patlama yapması özleniyor ve bekleniyor.
Kullanmayarak enerjide verimlilik veya tasarruf sağlanamaz. Enerji verimliliği ve enerji tasarrufu, binalarda yaşam standardı ve hizmet kalitesini, endüstriyel işletmelerde ise üretim kalitesini ve miktarını düşürmeden yapılandırır.  Diğer deyişle; birim hizmet veya ürün miktarı başına enerji tüketiminin azaltılmasıdır. Isıtma, aydınlatma ve ulaşım ihtiyaçlarımızı karşılarken,  elektrikli ev eşyalarımızı kullanırken, kısacası günlük yaşantımızın her safhasında enerjiyi verimli kullanmak suretiyle, ihtiyaçlarımızı kısıtlamadan ülke ekonomisine katkı sağlamak önümüzdeki yılların birincil gündemi olacaktır.
2035 yılına kadar enerji tüketiminde dünyanın yüzde 40 büyüyeceği, Türkiye ise önümüzdeki 11 yıl içerisinde enerjide yüzde 100'lük bir büyüme öngördüğü için enerjide verimlilik ve tasarruf konusunu hiçbir yer, zaman ve bağlamda ıskalamamak gerekiyor.

Elektriğini kendin üret dönemine geçiyoruz
Lisanssız elektrik üretimi dönemi Türkiye’de sektöre önemli bir boyut kazandıracak. Yasaya göre isteyen herkes, 500 kW hatta 1 megavata  kadar elektriği  lisansız üretip  satabilir.  Bu serbestiyet yerli enerji kaynaklarına ilgiyi artıracak, evinin önüne rüzgâr gülü dikip  veya çatısına  güneş paneli kurup, kendi elektriğini üretebilecektir.
500 kW kurulu gücünde güneş enerjisi tesisi maliyeti ortalama 1  milyon avro. Rüzgâr gülü maliyeti 800 bin dolar. Küçük bir akarsu kenarındaki ev için hidrolik maliyeti 650-700 bin dolar.
500 kW’lik bir güneş enerjisi tesisi değil de 10’da biri gücünde 50 kW’lik bir tesis kurarsanız yatırım maliyeti yaklaşık 300 bin avro oluyor. Tesisin gücü düştükçe birim maliyet artıyor.
EPDK hesaplamasında   evinin çatısına  küçük ölçekli bir güneş enerjisi tesisi kurmak isteyen, aylık 516 lira destek ödemesi alıyor ve 97.50 TL elektrik faturası ödemekten muaf kalıyor. Destek ödemesi, küçük ölçekli rüzgar türbini kuranlar için bin 569 lira. Fabrika bahçesinde kurulacak 500 kW gücünde bir rüzgâr santrali kuran aylık 5.000 bin liralık elektrik faturası ödemekten muaf.
Kendi ihtiyaç fazlasını sisteme satmak isteyenler elektrik  ticareti yapacak, dağıtım şirketine tüketiminden fazlasını satabilecek,  bununla ilgili bir mahsuplaşma mekanizması da kurulmuş.
500 kW gücünde bir güneş enerjisine 1 milyon avro yatırım için 200 bin avroluk özkaynağın  yanına bankadan 800 bin avro kredi temini mümkün.
Lisanssız yatırımlarda  “talep birleştirme” olanağı var. 100 dairelik bir apartman birleşip tek kişi üzerinden başvurabiliyor. Talep birleştirme yatırım maliyetlerini düşürüyor.
Saniyede ortalama 5 metre rüzgâr alan, her yere kurulabilir dikey rüzgar türbinlerinin (Icon Wind Enerji) yerli üretimi var. 20 kW gücünde rüzgar gülü kurarak, her ay 160 ila 250 dolar gelir sağlamak mümkün.
Lisanssız  elektrik  üretiminin Türkiye’de okullar, camiler, küçük ölçekli fabrikalar, akaryakıt istasyonları, belediyeler, tarımda kooperatiflerden oluşan bir uygulama potansiyel pazarı var.
Lisanssız üretilen elektriğin satıldığı pazar bir kaç yıl içinde tamamen özel sektörün olacak. Buradan bir monopol pazar doğabilecek. Bu da “ihtiyaç fazlasını satma” imkanını ortadan kaldıracağı için küçük yatırımcıyı caydırabilecek.  Bu nedenle süreç yeni başlamışken “kendi elektriğini üreten” yatırımcıya ihtiyaç fazlasını satacağı pazar garantisi veren yasal düzenlemeye olan ihtiyaç ihmal edilmemeli.
Enerjide Türkiye vizyonu 1980’lere kadar Türkiye’de elektrik üretimi hidro-elektrik santralleri ve kömür yakıtlı termik santralleriyle yapılmaktaydı. Yapılmış olan seçim ülke açısından o günün şartlarında çok doğru idi. Süleyman Demirel’in haklı gururunu taşıdığı Keban Baraji ve GAP Projesi bu tercihin ürünüydü. Gerçekten de su ve kömür Türkiye’nin sahip olduğu ve elektrik üretiminde öncelik verdiği iki ulusal kaynaktı. O günden bugüne devran çok değişti ve artık bir parçası haline geldiğimiz yeni paradigmalar doğdu.
Dünya elektrik ihtiyacı 2035 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 1.4 yükseldiğinde toplamda yüzde 49 artmış olacak. Yoğun artış, 2018 yılına kadar yıllık elektrik talebinin yüzde 4.5-6.7 oranında artacak olmasıyla yaşanacak. Dünya elektrik üretiminin yüzde 26.7’si petrolden sağlanmaktadır. Bu hesapla dünya petrol rezervleri 2050 yılında, doğalgaz rezervleri ise 2070 yılında tükenecektir.  Başbakan Erdoğan Türkiye için 2071 gibi bir vizyondan bahsettiğine göre ekonomik analizlerimizde, stratejik planlarımızda uzağa bakma alışkanlığını edinmemiz gerekiyor.
Ülkeleri enerji stratejilerine odaklayan, tam da bu enerjide dünya gerçekliğidir.  Ancak Türkiye, Çin’den sonra ikinci gelen ülke olarak önümüzdeki 6 yılda yoğun elektrik tüketim artışı ile  farklılaşmaktadır. Tüketim talep seyri şu şekilde olacaktır:

2013 253.6 (milyar KWh)
2016 314.8 (milyar KWh)
2019 390.0 (milyar KWh)
2023 500.0 (milyar KWh)

Bu talep yükselişinin bizi 2023 yılında 500 milyar kWh elektrik ihtiyacına taşıdığını görüyoruz. Bu hesapla kurulu gücümüzü bugünkünün 2 katına ve 110.000-
130.000 MW’a ulaştırmamız,  bunun için de her yıl 4.000-5.000 MW’lık bir enerji yatırımını  gerçekleştirmemiz, ayrıca yıllık ortalama 6-7 milyar dolarlık bu yatırım ihtiyacını da düzenlenmiş bir serbest piyasa çerçevesinde özel sektöre devretmemiz kaçınılmazdır.

TANER YILDIZ Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı

“Yerli kaynakların tamamını kullanacağız”
Enerji ihtiyacımızı ve cari açığımızı paralel şekilde büyüten bugünkü ekonomik yapıya enerji yönünden müdahale hangi alanlarda ne kadar ve nasıl mümkündür?
Biz dışa bağımlılığımızı azaltmak  için yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın tamamını harekete geçirmeyi hedefledik, bunun için adımlar atıyoruz. 2002 yılında 19 bin MW olan termik santral kurulu gücü 2011 yılında yüzde 75 artarak 34 bin MW’a çıktı.
10 yılda 6 milyar ton kömür bulduk. Yerli kömürden 18 bin MW termik santral kurma potansiyelimiz var. En önemli yerli kaynağımız olan kömürden en yüksek faydayı sağlamak için modellerimizi kurduk. Kamuya ait kömür sahalarını elektrik santrali kurma amaçlı özel sektöre devrediyoruz. 2023’te tüm kömür potansiyelini kullanan bir Türkiye hedefliyoruz. Yenilenebilir  kaynaklarımızın etkin kullanımı konusunda yaptığımız  çalışmalar devam ediyor.
Dünyada madencilikte ilk 10 içerisindeyiz. Dünyada ticareti yapılan 90 çeşit madenden 77’si ülkemizde bulunuyor ve bunlardan 60’ını üretiyoruz.
2002 yılında 100 bin  metre olan maden arama sondajı miktarı 2011 yılında 1.4 milyon metreye çıktı. 2002 yılında 607 milyon dolar olan maden ihracatı,  2011 yılında 3.5 milyar dolara çıktı. 2002 yılında 303 milyon dolar olan mermer ihracatımız,2011 yılında 6 kata yakın artarak 1 milyar 680 milyon dolara çıktı. Bor, hammaddesi ithal ürün olmayan, tamamen yerli ve üretilenin neredeyse tamamının ihraç edildiği bir madenimiz. Bor kimyasalları ve eşdeğeri ürün üretimi 2002 yılında 436 bin ton iken,  2011 yılında 4 kat artarak 1 milyon 800 bin tona ulaştı. Bor ihracatı 2002 yılında 136 milyon dolar iken, 2011’de 855 milyon dolara çıktı. Bunun % 60’ı kar oldu.
Yenilenebilir enerjinin tüketim içindeki payını artırmak için yenilenebilir Enerji Yasası’nı çıkardık. Türkiye 10 yıl önce sıfır düzeyinde olan rüzgâr enerjisinde, Avrupa’da ilk 10’a girdi. 2002 yılında neredeyse yok düzeyinde olan rüzgar kurulu gücünü 2 bin MW’a çıkardık. Aynı şekilde rüzgarda olduğu gibi güneşte de bir ivme yakalayacağız.Biz iktidara gelmeden önce zengin jeotermal potansiyelimiz atıl vaziyette bekliyordu. Jeotermalden elektrik üretimi, termal turizm, seracılık  ve konut ısıtması amaçlı olarak 81 sahayı özel sektöre devrettik.  Yenilenebilir enerjinin etkin  kullanımı için başlattığımız ve sürdürdüğümüz  çalışmaların yanında, enerji verimliliğine de 2012’nin ilk günlerinden itibaren ağırlık verdik.
Şubat  ayında “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi”ni yayınladık. Böylece sanayiden, kamuya ve konuta, aydınlatmadan, araçlara kadar hayatın her alanında uygulanması mümkün olan ancak, bu zamana kadar geç kalınmış olan bütün adımlar atılmaya başlandı.
2023’e  kadar enerji  ihtiyacımızda doğalgazın, petrolün ve yenilenebilirin payını yüzde 30’a, nükleer enerjinin payını da yüzde 10’a ulaştırmayı hedefliyoruz. 2023 yılına kadar 2 nükleer santralı hayata geçireceğiz, birinin de inşaatına  başlayacağız ve ithal bağımlılığımızı azaltmış olacağız. 2023 yı-lına kadar yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızın tamamını harekete geçirmiş olacağız.

Enerji diplomasisinde son 10 yılda yürüttüğünüz çalışmalar neler?
Türkiye, 10 yılda ekonomi başta olmak üzere her alanda ciddi bir ivme kazandı. Türkiye, siyasi istikrara bağlı olarak, ekonomik istikrarıyla da kalkınmaya devam ediyor. Büyüme ve kalkınmada önümüze koyduğumuz hedefler gerçekleştikçe daha fazlasını  hedefleyen bir  yapıyı ortaya koyuyoruz. Bütün bunlarla birlikte Türkiye artık dünyada hak ettiği yeri alan bir ülke konumuna geliyor. 10 yıldır sağlanan ekonomik ve siyasi istikrarla birlikte Türkiye artık güvenli bir liman haline geldi. Siyasi anlamda sağladığımız istikrar, büyüme ve güvenin yansımalarını enerji sektöründe de görüyoruz. Sürdürdüğümüz yoğun enerji diplomasisiyle, enerji alanında da ülkemizi hak ettiği konuma kavuşturuyoruz.

- Türkiye, bölgesinde bir enerji üssü olma yolunda hızla ilerliyor. Yıllar yılı bitirilemeyen Bakü-TiflisCeyhan Ham Petrol Boru Hattı’nın inşasını bitirdik; Azeri, Kazak ve Türkmen petrolünü Türkiye üzerinden dünyaya ulaştırdık.

- Bakü-TiflisErzurum (Şahdeniz) Doğalgaz Projesi’ni  hayata geçirdik. Şahdeniz Doğalgaz Boru hattı ile sadece Türkiye’nin ihtiyacı olan doğalgazı tedarik etmekle kalmadık, AB ülkelerinin de bir kısım ihtiyacını karşılamış olduk. Türkiye-Yunanistan Doğalgaz Boru hattı ile Güney Avrupa Gaz  Ringi 
Projesi’nin ilk ayağını tamamladık ve komşu ülkeye gaz ihraç etmeye başladık. Azeri doğalgazını Türkiye’ye ve  Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi’nin (TANAP) ilk adımını Azerbaycan ile attık.

- Nabucco Projesi’ne verdiğimiz destek sürüyor. Proje, TANAP’ın tamamlayıcısı olarak, Batı Nabucco ismiyle Bulgaristan sınırından Avrupa içlerine kadar uzanan bir boru hattı şeklinde hayat bulabilir. Irak

- Türkiye Doğalgaz Boru Hattı Projesi için mutabakat zaptı imzaladık. Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı Anlaşması’nın süresini 20 yıl uzattık. Ülkemizin elektrik sistemini Avrupa elektrik sistemi ile senkron hale getirdik.

- Nükleer enerji santralları kurma sürecimiz devam ediyor. Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş. 2011 yılı sonunda 700 milyon dolarla ilk sermaye girişini yaptı. Rusya'ya nükleer mühendislik eğitimine ilk öğrenci grubumuzu gönderdik. Her yıl 75 öğrencimizi, toplamda 600 öğrencimizi göndereceğiz. Sinop’a kurulacak 2. Nükleer santral için dört ülkeden birini  seçeceğiz.  Ancak ikinciyi alamayanlara üçüncünün yolu açık. Ayrıca üçüncü nükleer santral yapımına şu ana kadar müzakere etmediğimiz ülkelerden de talip çıkabilir.

- Denizlerde petrol aramacılığında atağa kalktık. Kendi petrolümüzü bulmak için kendi sismik arama gemimizin inşasına başladık. Türkiye’nin %100 yerli sismik gemisi olacak.

Özel sektörün enerji yatırımları bakanlığınızın beklentileri  ve öngördüğü performans açısından ne durumdadır, nasıl seyretmektedir bu bağlamda 2023 hedeflerimiz nelerdir?
Bizim önümüzdeki 10 yılda hedefimiz “devletin hâkim olduğu” piyasadan, “tüketicinin ve özel sektörün hâkim olduğu bir piyasaya” geçiştir. Elektrik dağıtım sektöründe de özelleşme ve serbestleşme süreci devam etmektedir.
Halihazırda  13 dağıtım şirketinin özelleştirme işlemleri tamamlanmış olup 8 dağıtım şirketinin özelleştirme işlemleri devam etmektedir. 2000 yılında yüzde 13,7 olan dağıtımda özel sektör payı 2012 yılı itibarıyla yüzde 46’dır. Elektrik üretim özelleştirmelerinde  EÜAŞ’a ait santraller için 80 teklif geldi. EÜAŞ’ın 10 grupta 17 elektrik santralının özelleştirme süreci devam ediyor.
17 santralın toplam kurulu gücü 63 MW. Bununla ilgili süreci de ay sonunda tamamlayacağız. Şu anda Batı Hattı’nın 4 milyar metreküpünü özel sektör getiriyor. 6 milyar metreküpü getirmek için başvuran 13 şirketten 4’ünün EPDK’ya başvurusu kabul edildi.  Bu 6 milyar metreküpü 2013’den itibaren özel sektörün getirmesini istiyoruz.
Batı Hattı’nda kalan 4  milyar metreküpün de özel sektör tarafından getirilmesiyle ilgili Rusya ile müzakereler yapılacak. 2013 yılı içinde bunu da tamamlarsak Batı Hattı’nın tamamıyla özel sektöre devredilmesi 2013 yılının en önemli liberalleşme adımlarından bir  tanesi olacak. Şuanda enerjide özel sektörün payı yüzde 60’lar civarındadır. 2023 yılında inşallah yüzde 75’lere çıkacak.

SANTRALLARIN ÖZELLEŞTİRİLMESİNDE KAPSAM
Elektrik Üretim A.Ş.'ye ait santrallerin özelleştirme ihalelerine başvuran teklif sahipleri belirlendi. Şöyle:

Grup 1: Engil, Erciş, Hoşap Santralleri
1.EN-SA Yapı ve İnşaat Turizm Nakliyat Gıda Sanayi A.Ş. 2.Net Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. 3.Har Enerji Yatırımları A.Ş. 4.Tahiroğulları Petrol Ürünleri Nakliyat İnşaat Otomotiv ve Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.

Grup 2: Koçköprü Santrali
1.EN-SA Yapı ve İnşaat Turizm Nakliyat Gıda Sanayi A.Ş. 2.Fındıklı Elektrik Üretim Ltd.Şti. 3.Net Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.
4.Har Enerji Yatırımları  A.Ş.
5.Tahiroğulları Petrol Ürünleri Nakliyat İnşaat Otomotiv ve Taahhüt Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.

Grup 3: Kısık Santrali
1.MBM  Enerji İnşaat Turizm Emlak Petrol Nakliye Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Şenol Mutlu Ortak Girişim Grubu 2.Tayfurlar Enerji Elektrik Üretim A.Ş. 3.Isısan-Mayıs Ortak Girişim Grubu 4.Sanko Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. 5.Nurol Enerji Üretim ve Pazarlama  A.Ş.
6.Samsun Makine Sanayi A.Ş. 7.Cevahir  Yapı Sanayi Turizm ve Ticaret A.Ş. 8.Güngör Elektrik Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. 9.Kale Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. 10.Ekmekçioğulları Metal ve Kimya Sanayi Ticaret A.Ş. 11.Fina Enerji Holding A.Ş. 12.Kılıç Enerji Üretim A.Ş. 13.ODAŞ Elektrik Üretim Sanayi Ticaret A.Ş.
14.Har Enerji Yatırımları A.Ş.

Grup 4: Göksu Santrali
1.Tayfurlar Enerji Elektrik Üretim A.Ş. 2.Lozan Elektrik Maden Nakliyat Sanayi ve Ticaret A.Ş. 3.Nurol Enerji Üretim ve Pazarlama A.Ş. 4.Samsun Makine Sanayi A.Ş. 5.Güngör Elektrik Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. 6.Birol MUTLU-Şenol  MUTLU Ortak Girişim Grubu 7.Kılıç Enerji Üretim A.Ş. 8.Konya Şeker Sanayi ve Ticaret A.Ş. 9.Ena Elektrik Üretim Ltd.Şti.
10.Har   Enerji  Yatırımları A.Ş.  11.Özbey   Hijyenik Ürünleri Sanayi Tic. A.Ş.

Grup 5: Bozkır, Ermenek Santralleri
1.AKY  Mutfak Eşyaları  İmalatı Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. 2.Met Enerji Üretim İnşaat Taahhüt Turizm San. ve Tic. A.Ş. 3.Har Enerji Yatırımları A.Ş. 4.Özbey Hijyenik Ürünleri San. ve Tic. A.Ş.

Grup 7: Hasanlar Santrali
1.MBM Enerji İnşaat Turizm Emlak Petrol Nakliye Sanayi ve Tic. A.Ş. 2.YBT  Enerji Elektronik İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. 3.Tayfurlar Enerji Elektrik Üretim A.Ş. 4.Karadeniz Örme Sanayi ve Dış Ticaret A.Ş. 5.Batıçim Enerji Elektrik Üretim A.Ş. 6.IsısanMayıs Ortak Girişim Grubu 7.Altek Alarko Elektrik Santralleri Tesis, İşletme ve Ticaret A.Ş. 8.Sanko Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. 9.Samsun Makine Sanayi A.Ş. 10.Cevahir  Yapı Sanayi Turizm ve Ticaret A.Ş. 11.Koyuncu  Akaryakıt Otomotiv Ticaret Sanayi A.Ş. 12.Kılıç Enerji Üretim A.Ş. 13.Ena Elektrik Üretim  Ltd.Şti.  14.Har  Enerji Yatırımları  A.Ş. 15.BESS Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. 16.Çalık Yedaş Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.

Grup 8: Ladik-Büyükkızoğlu, Durucasu Santralleri
1.Rönesans Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş. 2.Metaltek Metalurji Kimya Gıda  Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti.
3.Met Enerji Üretim İnşaat Taahhüt Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. 4.Har Enerji Yatırımları A.Ş.

Grup 9: Arpaçay-Telek, Kiti Santralleri
1.Metaltek Metalurji Kimya Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti. 2. Har Enerji Yatırımları A.Ş.

Grup 10: Berdan Santrali
1.MBM Enerji İnşaat Turizm Emlak Petrol Nakliye Sanayi ve Tic. A.Ş.-Şenol Mutlu Ortak Girişim Grubu
2.Tayfurlar Enerji Elektrik Üretim A.Ş. 3.Batıçim Enerji  Elektrik Üretim A.Ş. 4.Isısan-Mayıs  Ortak Girişim Grubu 5.Altek Alarko Elektrik Santralleri  Tesis, İşletme ve Ticaret A.Ş. 6.Bilici Yatırım-Asa Enerji Ortak Girişim Grubu 7.Sanko Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.
8.Nurol Enerji Üretim ve Pazarlama A.Ş. 9.Cevahir Yapı Sanayi Turizm ve Ticaret A.Ş. 10.Ekmekçioğulları Metal ve Kimya Sanayi Ticaret A.Ş. 11.Fina Enerji Holding A.Ş. 12.Kılıç Enerji Üretim A.Ş. 13.Konya Şeker Sanayi ve Ticaret A.Ş. 14.Kale Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. 15.Koyuncu  Akaryakıt  Otomotiv Ticaret Sanayi A.Ş. 16.Har Enerji Yatırımları A.Ş. 17.Sunar Mısır Entegre Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. 18.Eyyüpoğlu Mühendislik Elektrik Enerjisi Toptan Satış Ltd. Şti. 19. Çalık Yedaş  Yeşilırmak  Elektrik Dağıtım A.Ş.
20.Özbey Hijyenik Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.

HASAN KÖKTAŞ EPDK Başkanı
Amaç rekabetçi bir enerji piyasası
Artık enerji sektörü için önemli ve ideal olan enerji arz güvenliğini daha fazla yerli kaynakla, daha rekabetçi bir ortamda, daha ekonomik, daha verimli ve çevreye duyarlı bir şekilde karşılayabilmektedir. Hedefimiz budur. Sektörün değişen temel paradigması arz güvenliğinin sürekliliği ve tüketici memnuniyeti için kamu işletmeciliğine dayalı tekelci yapıların yerini rekabetçi piyasalara bırakmış olmasıdır.
Kamu işletmeciliğinin  yerini düzenlemeye dayalı rekabetçi bir piyasada özel sektör işletmeciliğine terk  etmiş olması sürdürülebilirlik açısından son derece önemli sonuçlar doğurmuştur. Son 8 yıla baktığımızda ülkemiz enerji sistemine bugün itibarıyla toplam 18 bin megavatın üzerinde kurulu gücü olan 665 adet özel sektör elektrik üretim tesisi ilave edilmiştir. En güncel rakamlarla baktığımızda ise bu yılın ilk 8 ayında devreye alınan özel sektör yatırımlarının adedi 117,  kurulu gücü ise 2 bin 432 megavattır. Bu durum elektrik üretim cephesinde arz güvenliği için gereken yatırım sürekliliğinin rekabetçi bir piyasada ve özel sektör eliyle sağlandığını göstermektedir.
Bu  yatırımların kırılımına baktığımızda  hidroelektrik santrallar yatırımlarındaki artış dikkat çekicidir. Özel sektör marifeti ile son üç yılda yaklaşık 6 milyar lira yatırım tutarı olan 3 bin 800 megavat kurulu gücünde 168 adet proje işletmeye girmiştir.  Son 8 yılda ise iki Atatürk Barajı büyüklüğünde HES  projesi devreye alınmıştır.  Üretilen elektriğin nasıl dağıtıldığına baktığımızda ise bilhassa özelleştirme işlemleri sonucunda  yarı yarıya ulaşan özel sektör işletmecileri tarafından yapılan yatırımlar, verimlilik, müşteri memnuniyeti, tahsilât artışı, kayıp kaçak oranlarında azalma gibi tüm verilerde son yıllarda son derece müspet sonuçlar alınmaya başlanmıştır.
Arz güvenliği ve özel sektör eksenli olarak doğal gaz sektörüne baktığımızda ise BOTAŞ’ın elindeki kontratların özel sektöre devri konusunda her geçen yıl ciddi mesafe katedilmektedir. Akfel Gaz Sanayi ve Ticaret şirketi yıllık 2 milyar 250 milyon metreküp,  Bosphorus  Gaz Corporation  şirketi yıllık 1 milyar 750 milyon metreküp, Batı Hattı Doğalgaz Ticaret şirketi ve Kibar Enerji Dağıtım Sanayi şirketleri de yıllık birer milyar metreküp doğal gaz ithalat faaliyeti göstermek Gazprom Export Limited şirketi ile alım satım anlaşmaları da dahil olmak üzere gerekli tüm bilgi ve belgeleri tamamlamıştır. Bu kapsamda 6 milyar metreküp doğal gazın ithalatı konusunda dört şirketin başvurusu önümüzdeki haftalarda Kurulumuzda da uygun bulunacaktır. Bu çerçevede; daha önce BOTAŞ’ın kontratlarının devir miktarları ile birlikte toplam 2013 yılı için öngörülen yaklaşık 51 milyar metreküplük doğal gaz ithalatının toplam 10 milyar metreküpü bir başka ifade ile doğal gaz ithalatının yaklaşık yüzde 20’i özel sektöre geçmiş olacaktır.
Finansman  açısından önümüzdeki dönemin en önemli konularından biri de enerji yatırımları için uluslararası teknik  kriterlere uygun fizibilitelerin yapılması konusunun öneminin artacak olmasıdır. Bu çerçevede, iyi hazırlanmamış fizibilite raporlarının ya da riskleri ve belirsizlikleri nedeniyle yapılabilirliği zor olan projelerin, kredi bulabilmelerinin giderek güçleştiğine dikkat çekmek isterim. Zaten dışsal ekonomik sarsıntıların etkisi ile yurt dışından alınan kredilerin makine ve ekipman, emtia ve hammadde fiyatları ve döviz kuru beklenmedik değişkenlikler gösterirken bizlere kendi iç pazarımızı en az belirsizliğe taşımak düşer.
Kurumumuz tarafından bu tür açılımlar geliştirilmesine özel bir önem verilmektedir.  En son sektörün merakla beklediği güneş santralı lisans başvurularını kabul etmeden önce süreci baştan sona tüm sarihliği ile dizayn ederek, bir yıllık ölçüm zorunluluğu getirmek gibi düzenlemelerimiz de yatırımcının doğru proje ile kaynak bulabilecek şekilde iç ve dış kreditörlere başvurmasını sağlamaya yöneliktir.

ERTUĞRUL ŞEN İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Yalıtım sektörünün ekonomiye katkısı
Yalıtım çalışmalarının hızlandırılması durumunda yüzde 50’nin üzerinde enerji verimliliği yakalanması mümkündür. Yüzde 50’nin üzerinde sağlanacak enerji verimliliği ile binalarda ısı yalıtımı  yoluyla bugünkü petrol fiyatları baz alınarak hesaplandığında en az 10 milyar dolarlıklık tasarruf sağlanabilir. Enerjiyi ithal eden bir ülke olduğumuz için böylesine bir tasarruf, cari işlemler açığının da en az 10 milyar dolara yakın azalması anlamına geliyor.
Bütün binaların yalıtımlı olduğunu varsaydığımızda bir seferde değil, her yıl en az 4 tane Keban Barajı kazanırız ya da en az iki tane Akkuyu Nükleer Santral yapmış gibi enerji tasarruf etmiş oluruz.  Yüzde 75’ini ithal etmek durumunda olduğumuz enerjinin yüzde 35’ini binalarımızda kullanıyor, bununda en az  yüzde 50’sini israf ediyoruz.
Ülkemizde 19 milyon mevcut konut stoğunun sadece 3-3.5 milyonunun yalıtımlı olduğunu düşünüyoruz. Yalıtımın uzman kişiler tarafından yapılması şart. İZODER (Isı, Su, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği) olarak yalıtım bilincini  arttırmaya çalışıyoruz.
Şekerbank ile 2 yıldır yürüttüğümüz “EkoKredi Yalıtım” projesinde, bu yıl bireysel kredilere ilave olarak müteahhitlere, yatırımcı firmalara ve tüzel kişiliği bulunan ticari kuruluşlara yönelik olarak ticari kredi hizmetleri sunuyoruz.  İZODER’in teknik danışmanlığında Yalıtım Kredilerinin verilmesi ile ilgili çalışmalarımızı Denizbank, Ziraat Bankası, Tekstilbank, Finansbank ve Türkiye Finans Katılım Bankası ile genişlettik.
Sektörün şu anda en önemli gündem maddeleri, Kentsel Dönüşüm ve Enerji Kimlik Belgesi. Yaklaşık 16 milyon konut mevzuat kapsamının  dışında. Mevcut yapı stoğunda ruhsat gerektiren esaslı tadilat yapılmadığı sürece enerji verimliliği ile ilgili herhangi bir mevzuat kapsamında uygulama yapılamıyor. Artan doğal gaz fiyatları ve yalıtım bilincine bağlı olarak son kullanıcılar imkanları doğrultusunda yalıtım yapmaya çalışıyorlar. Bu aşamada kentsel dönüşümün önemi büyük. Kentsel dönüşüm projelerinden beklentimiz; yeni yaşam alanlarının oluşturulması esnasında çağdaş yapı konseptinin en önemli parçalarından birisi olan yalıtıma gereken önemin verilmesidir.

ICCI 2011 Enerji Oscar Ödülleri
Sektörel Fuarcılık tarafından düzenlenen, her yıl ICCIEnerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı kapsamında verilen Enerji Oscar Ödülleri sahiplerini buldu. Türkiye’de ilk kez geçtiğimiz yıl verilen Enerji Oscar Ödülleri’ni, 2 kategoride toplam 7 enerji santrali kazanırken, yarışma jürisi 2 santrali ‘Başarı Ödülü’, 1 projeyi ‘Jüri Özel Ödülü’ almaya layık buldu. Yarış-maya Türkiye’de enerji sektörünün en önemli ve lider 72 şirketi başvuruda bulundu, 57 şirket değerlendirmeye alındı. Bakan Taner Yıldız “Özel sektör enerjide omuzlarımızdan 7.2 milyar TL bir yükü aldı. Yüzde 34’ler seviyesinde  aldığımız özel sektör üretim payını şu anda yüzde 60’lar seviyesinde.  Kısa ve orta vadede bu yüzde 75’lere çıkacak” dedi.

Oscar kazanan santraller
- Yenilenebilir Enerji Santralleri alanında Hidroelektrik Kategorisi’nde Limak Hidroelektrik Santral Yatırımları A.Ş., Alkumru Barajı;
- Rüzgar Kategorisi’nde Borusan EnBW Enerji Yatırım ve Üretim A.Ş., Bandırma Rüzgar Enerji Santrali;
- Jeotermal Kategorisi’nde,  Gürmat Elektrik Üretim A.Ş., Germencik Santrali;
- Biyokütle ve Atık Kategorisi’nde  Oyka Kağıt Ambalaj San. ve Tic. A.Ş., Çaycuma Kağıt Fabrikası Santralleri;
- Termik Santraller Atık Isı Kategorisi’nde  Akçansa Çimento San. ve Tic. A.Ş., Çanakkale Çimento Fabrikası;
- Doğalgaz Kategorisi’nde  EnerjiSA Enerji Üretim A.Ş., Bandırma Santrali;
- Kömür Kategorisi’nde  İçdaş Çelik Enerji Tersane ve Ulaşım San. A.Ş., Değirmencik  Termik Santrali;

Başarı ödülü alan santraller:
- Hidroelektrik Kategorisi’nde Sanko Enerji / Sanibey Barajı Elek. Üret. Ve Tic. A.Ş., Cevizlik  Regülatör Santrali;
-  Rüzgar Kategorisi’nde  Polat Enerji San. ve Tic. A.Ş.’nin Soma Rüzgar Enerji Santrali;

Özel ödül:
- Güneş Kategorisi’nde Türk Telekomünikasyon A.Ş.’nin “Türk Telekom A.Ş. Enerji Altyapısının Güneş Enerjisi ile Beslenmesi...

TEMSAN dünya markası olacak
Türkiye’nin ilk  elektromekanik sanayi kuruluşu olan Temsan, yüzde yüz yerli hidro elektrik santrali kurulumunun yanında rüzgar enerjisi tribününe de giriyor. Genel Müdür Hilmi Baştürk, yabancı teknoloji ile rekabet ettiklerini belirterek yeni laboratuvarlar kurduklarını  açıkladı. Kamunun en eski ve elektromekanik sanayide tek kuruluşu olan Temsan’ın Türkiye’nin çok büyük enerji yatırımlarında stratejik kurum olduğunun altını çizen Baştürk, “Üretim için fabrikalarımızı  büyütmemize gerek yok   ‘OSTİM’in 
500 işletmesi yanıbaşımızda, her biri ayrı departmanımız gibi çalışıyor” dedi.
OSTİM Başkanı Orhan Aydın ise TEMSAN’ı da bir ASELSAN gibi dünya markası yapmayı hedeflediklerini söyledi. “Artık kendi üretim gücümüzün yanına tasarım ve markayı koymamız gerekiyor” diyen Aydın; “Hem iç pazar hem de dış pazarda  TEMSAN’a büyük sorumluluklar düşüyor” diye konuşuyor. Uluslararası Enerji Kongresi ve  Fuarı’nda OSTİMTEMSAN  işbirliğini önplana çıkaran Enerji ve Tabii Kaynaklar  Bakanı Taner Yıldız; “Projelerinizi birlikte yapın üretin”  diyerek yerli üretime tam desteğini ilan etti.

Kömür politikası
Taşkömüründe 2023 yılına kadar 25 milyar dolar büyüklüğünde ihaleler yapılacak. Elektrik üretiminde kömürün payını yüzde 30’larda tutan bir yatırım politikası izlenecek. Türkiye Kömür İşletmeleri’ne  (TKİ) ait Manisa-Soma linyit kömür sahasında kurulacak olan 450 megavat (MW) kapasiteli santral yapımı sözleşmesi imzalandı. Kömür 30 yıllığına Kolin Grubu’na verildi.
Yaklaşık 153 milyon ton rezervli sahada işi üstlenen firma, 6 yıllık yatırım süresinin ardından 7’nci yıldan itibaren rödovans bedeli ödemeye başlayacak. Kurulacak santralden yılda 2.9 milyar kilovatsaat (kWh) enerji üretimi sağlanacak.

Türkiye, doğalgaz tüketim artışında 3’üncü
Dünya Enerji Raporu’na göre Türkiye, yılda 32 milyon ton petrol tüketiyor, yıllık tüketim artış oranı yüzde 5.8. 2011 yılında Türkiye yüzde 17.3 artışla 45.7 milyar metreküp doğalgaz tüketti. Dünya doğalgaz tüketiminin yüzde 1.4’ünü Türkiye gerçekleştiriyor. Dünya kömür üretiminin yüzde 0.4’ünü  gerçekleştiren Türkiye’de kömür  üretimi yüzde 5.1’lik artış gösterdi.

Kömürde hedef 100 bin megavat
Dünyada kömür tüketimi  artıyor. 2011 yılında kömür tüketimi petrol ve doğalgazdan daha hızlı arttı. Türkiye 2023 yılına kadar kömür kaynaklarının tamamını harekete geçirmiş olacak. Kömür yataklarının 30 yıllığına özele devri kesintisiz sürdürülecek. Kısa dönemde  kömüre dayalı 7 bin megavat kurulu güç hedefleniyor. Türkiye’nin kurulu gücü halen 56 bin megavat civarında.

Dünyada ve Türkiye’de enerji
TEPAV’ın  davetiyle Türkiye’ye gelen BP Grubu Baş Enerji Ekonomisti Paul Appleby, bir dünya enerji görünüm raporu sundu. Bu rapora göre: Türkiye  2011 yılında dünyadaki enerji tüketiminin yüzde 1’ini gerçekleştirdi. Çin, dünya enerji tüketiminde birinci sırayı aldı. Dünyanın toplam enerji tüketimi yüzde 2.5 oranında artarken gelişmekte olan ekonomilerde enerji talebi yüzde 5.3 arttı. Tüketim artışı  OECD ülkelerinde yüzde 0.8 oldu. Petrol, yüzde 0.7 artışla dünyanın en çok kullanılan yakıtı olmaya devam etti. Doğalgaz talebi ise yüzde 2.2 artış gösterdi. Ortalamanın üzerinde artış gösteren tek fosil yakıtı ise yüzde 5.4 artışla kömür oldu. Yenilenebilir enerjinin tüketim artışı ise 2011 yılında  yüzde 13’ü buldu fakat toplam dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 2’yi aşamadı.

Yorumlar (0)