banner565

banner472

banner458

banner457

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu:

Nüfusumuzun yüzde 11'i, kırsal nüfusumuzun yüzde 50’si, yani 7.3 milyon insanımız ‘orman köylüsü’dür ve doğrudan ormandan beslenmektedir. Odun, mobilya hammaddesi, inşaat için mamüller, yabanıl bitki ve meyveleri, fidan ve süs bitkileri ile ormancılık bütün sektörlerin içine giren bir faaliyettir. ‘Islak dönem’e girildi ve önümüzdeki 8 yıl boyunca Türkiye’de kırsal kalkınma ekonomisi gözde olacak.

KAPAK 01.10.2014, 09:00 03.11.2014, 09:59
24095
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu:

Türkiye’nin başta gelen kırsal kalkınma kaynaklarından biri olduğu gibi aynı zamanda kaliteli yaşamın temeli olan ormanlarımızın durumunu, ekonomik değerini, orman türevi olan ürünlerde Türkiye’nin gerçekleştirdiği gelişmeleri ve planladığı projeleri  Orman ve Su İşleri Bakanı Prof.Dr. Veysel Eroğlu ile konuştuk. Eroğlu ayrıca kuraklığın  sonuna gelindiğini, alınan önlemleri ve özel olarak da İstanbul için çözümleri anlattı.
Çok az bakılan bir alana bakarak kırsal kalkınma konularına ilgi gösteren okurlarımıza Bakan Eroğlu’ndan aldığımız bilgileri aktarıyoruz.

NET ORMAN VARLIĞIMIZ
Peşpeşe gelen 2B uygulamalarından sonra Türkiye’nin net orman varlığı nedir? Tür ve bölgeler itibarıyla nasıl bir dağılım göstermektedir?
Veysel Eroğlu:
Türkiye’nin 2012 yılı verilerine göre net orman varlığı 21 milyon 678 bin 134 hektar olup, ülke genelinin yüzde 27.6’sını kaplamaktadır. Orman varlığımız arasında tür olarak ilk sırayı yaklaşık 6 milyon hektarla kızılçam almaktadır. Kızılçamı yaklaşık 5 milyon hektar alanla meşe, 4.7 milyon hektarla karaçam, 2 milyon hektarla kayın ve sarıçam izlemektedir. Bunların yanısıra göknar, ardıç, sedir, ladin ve kızılağaç olmak üzere diğer türler de orman varlığımızın geri kalanını oluşturmaktadır.
Orman varlığımızın orman bölge müdürlükleri görev sahasına göre dağılımına bakıldığında ilk sırayı Amasya Orman Bölge Müdürlüğümüz almakta. Onu sırasıyla Kastamonu, Elazığ, Şanlıurfa, Balıkesir, Muğla ve diğer bölgeler izlemektedir.

ORMAN YANGINLARINA KARŞI AKDENİZ BİRİNCİLİĞİ
2014 yılı yaz aylarında yangınlar nedeniyle kaybettiğimiz orman varlığı ne kadar oldu? Bu konuda Bakanlığınızın gelecek yıllara ilişkin projeksiyonu ve çalışmaları nelerdir?
Veysel Eroğlu:
2013 yılında 5.007 adet kırsal alan yangını ekiplerimizce söndürülmüştür. 2014 yılında bugüne kadar 2.610 adet kırsal alan yangını yine ekiplerimizle söndürülmüştür.
Orman yangınları ile mücadelede önleme, söndürme ve rehabilite olmak üzere 3 temel stratejimiz bulunmaktadır. Olası yangınları önlemek maksadıyla eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerini yürütüyoruz. Antalya’da Uluslararası Orman Yangınları Eğitim Merkezi kurarak, orman yangınları ile mücadele çalışmalarında görevli personelimizin eğitimlerine hız verdik. 2014 yılında; 8 bin teknik eleman ve memur ile 11 bin işçi olmak üzere toplam 19 bin personele yangın eğitimi konusunda eğitim verdik.
Okul çağındaki kitlelere yönelik eğitimlerle, çocuklarımız ve gençlerimizde orman sevgisi ve çevre bilincinin geliştirilmesi, artırılması ve orman köylülerimizin bilinçlendirilmesi çalışmalarını başlattık ve bu çalışmalara yıl boyunca devam ediyoruz.
Yangınlarla mücadele hususunda Akdeniz ülkeleri arasında ilk sırayı alıyoruz. 776 adet kule ile ormanlarımızı 24 saat gözetliyor ve erken uyarı sistemimiz sayesinde hemen harekete geçiyoruz. İlk müdahale süremiz 18 dakika ve biz bunu daha da aşağıya indirmek için çalışıyoruz.
2014 yılında meydana gelen yangınlarla mücadele için 43 adet hava aracımız, 2 bin 282 adet araç ve iş makinemiz, 929 adet ilk müdahale ekimizi kapsayan toplam 19 bin personelimiz görev aldılar. Başarılı bir şekilde de mücadele ederek oluşan yangınları kısa sürelerde etkisiz hale getirdiler.

KIRSAL NÜFUSUN YARISI ORMAN KÖYLÜSÜ
Geçmişte Türkiye’nin müzmin sorunlarından olan “orman köylüsü” meselesinde hangi noktaya geldik?
a) Orman köylüsü nüfusu ne kadardır?
Veysel Eroğlu:
2013 yılı verilerine göre 21 bin 427 orman köyünde 7 milyon 296 bin 892 kişi yaşamaktadır.
b) Orman köylüsünün işgücüne kadardır ve ne kadarı istihdam edilmektedir?
Veysel Eroğlu: 
Türkiye de yaklaşık 21 bin orman köyünde toplam 7.3 milyon civarında bir nüfus yaşamakta olup toplam nüfusun yüzde 11’ini, kırsal nüfusun ise yaklaşık yarısını teşkil etmektedir.
Son yıllarda orman köylerinden göç hızlanmıştır. Böyle olmakla birlikte kente göç edenlerin büyükçe bir kısmının köyleri ile olan ilişkileri de sürmektedir. Halen tarım, orman ve hayvancılık işlerinde istihdam edilen ve edilebilecek kişi sayısının 1 milyon kişi olduğu tahmin edilmektedir. Her yıl yaklaşık 190 ila 200 bin arasında bir nüfus ormancılık faaliyetlerinde (ağaçlandırma, orman bakımı, üretim vs.) istihdam edilmektedir.
c) Orman ürünleri olarak son 5 yılda üretilen değer ve bu değerin gayrisafi milli hasıladaki payı ne kadardır?
Veysel Eroğlu:
Ormanlarımıza yapılan teknik ormancılık müdahaleleri (bakım, gençleştirme) sonucu ürettiğimiz odunun ekonomik değeri 2 milyar TL’nin üzerindedir. Ayrıca son 5 yılda üretilen odun dışı ürün miktarı 773.000 tondur. Ekonomiye katkısının ise 1.6 milyon TL civarında olduğu tahmin edilmektedir.
d) Orman köylüsünü yoksulluktan ve işsizlikten kurtaracak hangi projeleri gerçekleştirdiniz?
Veysel Eroğlu:
Ormanlarımızın servetinin ve verim gücünün artmasına paralel olarak, oduna dayalı sanayinin de hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak endüstriyel odun üretimini son 10 yılda yüzde yüzün üzerinde bir artışla 15 milyon m3’lere çıkardık. Üretimin artırılması orman köylüsüne daha fazla iş ve para anlamına gelmektedir. Her yıl sadece ormanlarımızda üretim işinde çalışan orman köylüsüne 850 milyon TL civarında bir bedel ödüyoruz.
Sakız, Trüf Ormanı, Salep, Ceviz, Badem, Bal Ormanı eylem planları hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Odun dışı ürünlerin envanter ve planlamasını web tabanlı uygulamayla yapmayı sağlayan ODÜH-ETS programı yapılmıştır. Afyonkarahisar Tıbbi-İtri Bitkiler Merkezi kurulmuştur. Orman köylüsünün odun dışı ürün üretiminde doğru yöntemler kullanmasını sağlayacak olan uzaktan eğitim sistemi kullanıma açılmış olup her yıl geliştirilmektedir. Mesire yerlerinde yöresel ürünlerin pazarlanmasını sağlayacak alanlar oluşturulmuştur. Ekoturizm uygulamalarının geliştirilmesi için proje odaklı çalışmalar yapılmaktadır.
Ayrıca orman köylülerinin sosyal ve ekonomik kalkınmalarını sağlamak için Orman Genel Müdürlüğümüzce hayvancılık, meyvecilik, arıcılık, seracılık, kültür balıkçılığı v.b alanlarda gerek bireysel olarak gerekse de kooperatif olmak üzere kredi kullandırılmaktadır.

KARAYOLLARIMIZ ORMANLAŞACAK
Orman varlığını büyütme ve geliştirme açısından Bakanlığınız hangi projeleri yürütmektedir?
Veysel Eroğlu:
Bakanlık olarak, ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesi maksadıyla son yıllarda çok önemli projelere imza attık. 2008-2012 yıllarını kapsayan “Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberliği Eylem Planı” ile 2 milyon 300 bin hektar alanda çalışma yapmayı planladık, 2012 yılı sonu itibarıyla hedefleri aşarak 2 milyon 429 bin hektar alanda ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve bozuk ormanların iyileştirilmesine yönelik çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmalar kapsamında 2 milyar fidanı toprakla buluşturduk.
Yine 2013 yılında 3 yeni eylem planını uygulamaya koyduk. Erozyonla Mücadele Eylem Planı ile 2013-2017 yıllarını kapsayan 5 yıllık dönemde 1 milyon 400 bin hektar alanda çalışma yapmayı planlıyoruz. Yine bu dönem içerisinde Baraj Havzaları Yeşil Kuşak Ağaçlandırma Eylem Planı ile 400 adet baraj ve gölette çalışma yapacağız. 2013 yılında 62 adet baraj ve gölet havzasında çalışma yapıldı, 2014 yılında da çalışmalara devam edeceğiz. Yukarı Havza Sel Kontrolü Eylem Planı ile de 41.3 milyon dekar alanda sel ve erozyon önleme çalışmasını gerçekleştireceğiz.
Bir tarafta ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesine yönelik çalışmalar yaparken diğer taraftan da kırsalda yaşayan 7.3 milyon orman köylümüzün gelirlerini artırmanın gayreti içerisindeyiz. Bu maksatla ceviz, badem, dut, trüf mantarı, salep ve sakız ağacı eylem planlarını da hayata geçiriyoruz.
Ayrıca yol ağaçlandırmalarına da ara vermeden devam ediyoruz. Bugüne kadar ağaçlandırdığımız 10 bin 908 km karayoluna 8 milyon 499 bin 813 adet fidan diktik. Önümüzdeki 3 yıl içerisinde de 6 bin 400 km karayolunun ağaçlandırmasını gerçekleştireceğiz.

MOBİLYA SEKTÖRÜMÜZ ÖNDEN ORMANIMIZ ARKADAN
Orman varlığımız ve mobilya sektörümüzün birlikte gelişmesi ve büyümesi açısından bugünkü veriler ve sektörün ithalatı nedir?
Veysel Eroğlu:
Ülkemizde mobilya sektörünün gelişmesine paralel olarak oduna dayalı sektör özellikle de levha sektörü büyük bir gelişim göstermiştir. Levha sektöründe Avrupa ve dünyada ilkler arasındayız. Bu sektörlerin odun hammaddesine olan talebini tamamen yerli kaynaklardan karşılamaya çalışsak da sektör oldukça büyüdüğü için hammadde ihtiyacı tamamen yerli kaynaklardan karşılanamamaktadır. Bu nedenle hammadde ihtiyacının bir kısmının ithalatla karşılanması zorunlu olmaktadır. 2013 yılı sonu itibarıyla tomruk, kereste, cips, kontrplak ve levha ithalatının toplam değeri 1 milyar 333 milyon dolardır. 

Bakanlık olarak mobilya sektörünü stratejik sektör olarak belirlediğinizi açıklamıştınız. Bu karar neyi amaçlıyor? Bu kararınız hangi çalışmalarla desteklenecek? Bu kararınız “Orman İşletmeciliği” sektörüne nasıl yansıyacak?
Veysel Eroğlu:
Mobilya sektörünün en önemli hammaddesi odun ve odun ürünleridir (kereste, lif ve yonga levha). Sektörün ihtiyacı olan hammaddeyi yurtdışı piyasalarla rekabet edebilecek fiyatlarla ve istenilen miktarda temin etmesi çok önemlidir. Biz de bu noktada hammadde üretimini artırdık, artırmaya da devam ediyoruz. En uygun fiyatlarla da piyasaya arz ediyoruz.

ORMANLARIMIZIN ‘TÜREV’ ZENGİNLİĞİ
Orman ürünleri istihsalinde (arıcılık, mantar yetiştiriciliği, alabalık üretimi, avcılık vs.) hâlihazırdaki durum nedir? Bu üretimlerin çeşitlendirilmesi ve büyütülmesi yönünde Bakanlığınızın politikaları ve çalışmaları nelerdir?
Veysel Eroğlu:
Bal: 2013 yılı sonu itibarıyla; Türkiye Cumhuriyeti’nin bal üretimi 94 bin ton olmuştur. Üretilen balın yüzde 85’i (79.900 tonu) tarımsal alan dışı sahalardan  (yani ormanlık alanlardan) sağlanmıştır. Bunun içinde balsıralı çam alanlarından 25 bin ton civarında çam salgı balı üretilmiştir. Arıcılığı desteklemek için yani özellikle bal üretim miktarı ve kalitesini artırmak için 2013-2017 yıllarını kapsayan “Bal Ormanı Eylem Planı” hazırlanmıştır. Bu kapsamda 5 yıl boyunca her yıl en az 54 bal ormanı kurulması öngörülmektedir.
Yabanıl meyve: Ayrıca orman içi yaban hayatı desteklemek için 2014-2018 yıllarını kapsayan “Yabanıl Meyveli Türler Eylem Planı” hazırlanmış olup, 5 yıl boyunca 38.6 milyon adet yabanıl meyveli tür dikilecektir.
Mantar: Trüf Ormanı eylem planı hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. Mantarların doğal ortamında geliştirilmesi amacı ile hazırlanan akademik ve uygulama geliştirmeye dönük projeler desteklenmektedir.

ORMANCILIK VE SEKTÖREL BORSA
Fidan ve Süs Bitkileri Borsası ile hem Türkiye’nin ihtiyacınıkarşılayacak hem de dünyaya ihracat yapacak bir yapı oluşturduğunuzu belirtmiştiniz. Bu yapıyı biraz açar ve sağlanacak kamu desteklerini açıklar mısınız? Bu borsa faaliyeti diğer bölgeleri nasıl ve hangi mekanizmalarla kapsayacak?
Veysel Eroğlu:
Sapanca Fidan ve Süs Bitkileri Borsası fidancılık özel sektörünün ihtiyacı olan altlık fidan üretimini gerçekleştirmek, sektörün ürünlerinin iç ve dış pazara tanıtım ile pazarlanmasına katkı sağlaması gayesiyle 2010 yılında kurulmuştur.
Bakanlık olarak gayemiz; süs bitkisi üretimini talebe göre planlamak, ürün kalitesini iyileştirmek, pazara geçerli norm ve standartlara uygun ürün sevk etmek ve ürünlerin ulusal ve uluslararası ölçekte pazarlama gücünü arttırıcı tedbirleri almaktır.
Oluşturulan bu model ile tüm üreticiler ürünlerini aynı koşullarda alıcıya sunabilecek, fidan üretimi konusunda standardizasyon oluşturularak sektörün büyümesine ve ihracattaki payının artmasına imkan sağlanacaktır. Orta ve küçük ölçekli işletmelerin gelişmesine de katkı sağlayacaktır.
Gerek kamu kurum ve kuruluşları ile özellikle de belediyelerin fidan alımlarını bu tesis üzerinden yapmaları durumunda Türkiye’de ki tüm üreticiler için cazibe merkezi olacaktır. Bu model diğer bölgelere de örnek teşkil edecektir.

TIBBİ BİTKİLERİMİZ
Türkiye’nin şifalı ve tıbbi bitkiler yönünden dünyaca ünlü zenginliğini kullanmada ve ticarileştirmede halen ne durumdayız? Sektörün mevcut ticari büyüklüğü ne kadardır? Bu zenginliği geliştirme ve ekonomiye mal etmede Bakanlığınızın çalışmaları ve projeleri nelerdir? Sektörün büyüme potansiyeli nedir?
Veysel Eroğlu:
Ülkemizin barındırdığı bitki tür sayısı 12 bin civarında olup 3 bin 400’ü endemik niteliktedir. Ticari maksatla ya da geleneksel kullanıma konu edilen tür sayısının 500 civarında olduğu bilinmektedir. Kurumsal istatistikler ve akademik bilgiler değerlendirildiğinde, her yıl 100 üzerinde bitki türü ihracata konu edilmekte olup, 170 civarında bitki türünün ise semt pazarlarında ticareti yapılmaktadır. Yerel halkın hane ihtiyaçlarını giderme maksadıyla geleneksel kullanıma konu ettiği miktarın ise azımsanmayacak ölçüde olduğu tahmin edilmektedir. Son yıllarda her geçen yıl artış eğiliminde olan odun dışı ürün ihracat miktarı 2013 yılı itibari ile 436 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Bu zenginliğin geliştirilmesi ve daha fazla ekonomiye katılması için çok sayıda eylem planı hayata geçirilmiştir. Afyonkarahisar Tıbbi-Itri Bitkiler Merkezi kurularak çalışmalarına başlamıştır. Sözkonusu merkezde, odun dışı ürünlerin yetiştirilmesi, hasat teknikleri, işlenmesi ve yüksek katmadeğerli ürünlere dönüştürülmesi gibi hususlarda çalışmalar yapılarak kurum ve kamuoyu farkındalığı artırılmaktadır. Odun dışı ürünlerin nerede ve ne miktarda bulunduğunu tespit etmek maksadı ile oluşturulan Envanter ve planlama başmühendislikleri ile ülkemizin odun dışı ürün üretim potansiyeli tespit edilmektedir. Sözkonusu envanter çalışmaları geliştirilen web tabanlı ODÜH-ETS yazılım programı ile yapılmakta olup ilgililerin kullanımına sunulmuştur.

GEOFİT (SOĞANLI) BİTKİLER
Yalova’da kurulacak Türkiye Geofit Bahçesi Projesi’nde amaçlanan nedir? Bu projeye Bakanlığınızın katkısı ve desteği nasıldır? Projenin getirileri neler olacaktır?
Veysel Eroğlu:
Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından kurulacak Türkiye Geofit Bahçesi yapılacak fiziksel yapılar, seralar kompleksi, giriş kompleksi ve açık alanlar olmak üzere 20.000 m2’den oluşmaktadır.
Ülkemiz Geofit bitkiler (soğanlı, rizomlu ve yumrulu bitkiler) bakımından zengin bir floraya sahiptir. Ülkemizde yaklaşık 1.200 farklı geofit bitki türü bulunmaktadır. Ex-situ koruma amacıyla yapılan bu çalışma ile ülkemizin genetik kaynakları habitatları dışında da korunarak, bilimsel çalışmalara konu edilebilecektir. Ayrıca doğa fotoğrafçılığında önemli objelerden biri olan orkide gibi türlerle turizm hareketleri geliştirilebilecektir. Bu çalışmalar kapsamında bizden bir talepte bulunulursa biz de imkanlar dâhilinde buna cevap veririz elbette.

‘YARI KURAK’ AMA SUSUZ DEĞİLİZ
Türkiye’nin su varlığı hakkında bilgi verir misiniz? Türkiye’nin içme ve kullanma suyu yönünden total ve kişi başına düşen varlığı ve temiz suya erişim oranı açısından hali hazırdaki görünümü nasıldır?
Veysel Eroğlu:
Yıllık toplam kullanılabilir su miktarı 112 milyar m3 olan Türkiye bunun 44 milyar m3’ünü tüketiyor. Tüketilen bu suyun yüzde 73’ü yani 32 milyar m3’ü sulamada, yüzde 16’sı yani 7 milyar m3’ü içme-kullanma suyunda, yüzde 11’i yani 5 milyar m3’ü ise sanayi ihtiyacı olarak kullanılıyor.
Su ve enerji: Ülkemizde özellikle hızlı nüfus artışı ve sanayinin gelişmesi su yatırımları açısından çok önemli kavramlardır. Günümüzde Türkiye kişi başına düşen 1.500 m3 yıllık kullanılabilir su miktarı ile “su azlığı yaşayan” bir ülke konumundadır. Bakanlık olarak bu durumu tersine çevirmek, su kaynaklarımızdan azami faydalanmak adına son 12 yıldır baraj, gölet, HES inşa ettik ve sulamada modern sistemleri hayata geçirdik. 12 yılda ülkemizin dört bir tarafında 268 adet barajı tamamladık, özel sektörümüz ile birlikte su kaynaklarımızdan enerji üretimini arttırdık, 600’e yakın dereyi ıslah ettik, İçmesuyu sıkıntısı çeken pek çok şehrin içmesuyu meselesini çözdük.
Gölet ve sulama: GÖLSU olarak adlandırdığımız “1000 Günde 1000 Gölet ve Sulama Projesi” ile 2012-2014 yılları arasında, geçmişte yapılanının 2 katı gölet ve sulama projesini hayata geçirmiş olacağız. Sulamada iptidai yöntemleri bırakıp, modern teknikleri kullanarak hem ciddi tasarruf sağladık, hem de tarımsal geliri arttırdık.
İçme-kullanma-sanayi suyu: Bunun yanında şehir merkezlerimizin içme suyu sıkıntısı çekmemesi ve gerekli tesislerin yapımına zamanında başlanabilmesi için “81 Şehir Merkezinin İçme-Kullanma ve Sanayi Suyu Temini Eylem Planı”nı hazırladık.  Şehirlerimizin yakın orta ve uzun vadede su ihtiyaçlarını tespit ederek gerekli çalışmaları başlattık ve planları uygulamaya koyduk. Bu çalışmalar neticesinde 81 il merkezinde mevcut olan ve gelecekte ihtiyaç duyulacak içme, kullanma ve sanayi suyu miktarları ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu eylem planının hedefi; şehir merkezlerimizin asgari 2040 yılına kadar olan su ihtiyaçlarının 2023 yılına kadar yapılacak tesislerle temin edilmesidir. Hedefimiz geçmişte yaşanan içmesuyu sıkıntılarını aziz milletimize bir daha asla yaşatmamaktır.

ISLAK DÖNEME GİRDİK
İstanbul’da su korkusu yaşanıyor. Bu korku ne ölçüde reel bir korkudur, kısaca değerlendirir misiniz?
Veysel Eroğlu:
İstanbul ve su:
Bilindiği gibi ülkemiz kurak bir periyottan geçmektedir. Bu aslında ülkemizin her 7-8 yılda yaşadığı bir süreç olup, bakanlığımızca alınan tedbirler ile kuraklığın daha da ciddi hissedilmesi önlenmiştir. İstanbul’un gelişen sanayisi, artan nüfusu ile paralel olarak su ihtiyacı da devamlı artmaktadır. Bu ihtiyacı karşılamak bakanlık olarak bizlerin asli görevlerinden olup, vatandaşlarımıza bir daha susuz günler yaşatmamak adına çalışmalarımız ilgili kuruluşlarla birlikte devam etmektedir. Biz bakanlık olarak susuzluğun maliyetinin su temininin maliyetinden daha fazla olduğunu biliyoruz. Vatandaşlarımızın korkuya, paniğe kapılmalarına gerek olacak bir durum bulunmamaktadır. Ayrıca meteorolojik tahminlere göre ülkemizin 7-8 yıllık kurak periyotların ardından ıslak döneme gireceği tahmin edilmektedir. Bu barajlarımızın yeniden ciddi seviyelerde doluluk oranlarına erişmesi anlamına gelmektedir.
Melen Barajı: Biz bakanlık olarak İstanbul’un su konusundaki en büyük eksikliği olan depolama kapasitesini arttırmak adına yaklaşık 700 milyon m3 suyu depolayabileceğimiz “Melen Barajı’nı” inşa etmekteyiz. Şu an itibarıyla İstanbul barajlarının depolama hacminin 877 milyon m3 olduğunu düşündüğümüzde bu barajın İstanbul’un içmesuyu miktarına ne kadar büyük etkisi olacağını anlamak daha kolay olacaktır.
Şu an itibarıyla barajda yüzde 15’lik gerçekleşme sözkonusudur. Melen Barajı’nın 29 Ekim 2016 tarihinde bitirilmesi planlanmaktadır.
Melen Barajı tamamlandığında İstanbul ilinin 2071 yılına kadar olan içmesuyu ihtiyacı karşılanmış olacaktır. Bu baraj ile yılda 1 milyar 77 milyon m3 su temin potansiyeli oluşturulacak, ve 45 MW kurulu gücünde HES tesis edilebilecektir.

SU KANUNU HAZIRLANIYOR
Küresel bağlamda ortaya çıkan su sorunu konusunda Türkiye’nin durumu, riskleri, alabileceği tedbirler ve bu konuda Bakanlığınızın konsepti ve hazırlıkları nelerdir?
Veysel Eroğlu:
Ülkemiz dünyanın yarı kurak bölgesinde bulunmakta ve yağışlar bölgeler arasında farklılık göstermektedir. Karadeniz Bölgesi’nde yıllık ortalama yağış miktarı 2.500 mm iken İç Anadolu’da 250 mm’ye kadar düşmektedir. Durum böyle olunca yağışın çok olduğu zamanlarda suyu depolamak gerekmektedir.
Su kaynakları, üzerindeki talebin giderek artışının yanında zaman ve konuma göre bu kaynağın arzu edilen miktar ve kalitede bulunmaması, mevcut su kaynaklarının ekonomik, çevresel ve sosyal faydalar içinde en verimli şekilde kullanımını, yani yönetimini gerekli kılmaktadır.
Hazırlanan su kanunu ile gerek kalite (suyun korunması) gerek miktar ve tahsis açısından ülkemizdeki yetki ve görev karmaşasını gidermesi sağlanacaktır. Ayrıca su ile ilgili birçok mevzuat bulunmakta olup, bu mevzuatın yeniden düzenlenerek mevzuatta yeknesaklığın sağlanması ayrıca bilimsel gelişmeler doğrultusunda güncellenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla hazırlanan su kanununda;  ülkemizin su kaynaklarının tek elden yönetilmesi, Avrupa Birliği mevzuatının müktesebatına uyum sürecinde Su Çerçeve Direktifi’nin uygulanmasında Avrupa Birliği’ne karşı sorumlu kuruluşun belirlenmesi, su kaynaklarının geliştirilmesi ve bu kaynaklardan maksimum ölçüde faydalanılması ve zararlarının önlenmesi hedeflenmektedir.
Yine yapılacak düzenleme ile su mevzuatının büyük ölçüde bütünleştirilmesi sağlanmaktadır.
Ayrıca su arzının artırılmasına ilişkin tedbirler kapsamında depolama kapasitesi artırılmaya çalışılmakta bu doğrultuda artan su ihtiyaçlarını karşılayacak nispette ve gelecek su ihtiyaçlarını belli oranlarda garanti altına alacak baraj ve göletler inşa edilmektedir.
Su talebinin azaltılması çerçevesinde ise suyun tüketicisine ulaşması esnasında ortaya çıkan kaybın önlenmesine yönelik faaliyetler yürütülmektedir. Bu kapsamda tarımsal sulamada su kaybının önüne geçen modern sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması ve şehir şebekelerinin eskiliğinden kaynaklanan kayıpların önlenmesi amaçlanmaktadır.

Yorumlar (0)