banner565

banner472

banner458

banner457

Yüksek Katmadeğerli KOBİ İhracatı

Türkiye 2009’dan sonraki 5 yılda kişi başı milli gelirini 10.000 dolardan 11.000 dolara çıkaramadı.Orta gelir tuzağına takılıp kalma riski kendini gösteriyor.Bu tuzaktan Türkiye’yi fason olmayan, rekabetçi, yüksek katmadeğerli ürünlerin ağırlıkta olduğu bir KOBİ ihracatı kurtarabilir.

KAPAK 01.05.2014, 08:00 01.05.2014, 08:00
16329
Yüksek Katmadeğerli KOBİ İhracatı

Yeni bir ekonomik döneme girdiğimiz konusunda birleşiyoruz. Bu yeni dönemi 2014 yılı ile birlikte başlamış sayabiliriz. Bu yeni küresel dönemin ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’ için güç; çok yüksek olan cari açığı nedeniyle Türkiye için daha da güç olacağını adımız gibi biliyoruz.
Biliyor fakat bekliyor muyuz? Hayır. Yaşamamız  muhtemel sorunları yaşamamak için bir yıldır peş peşe “acı ilaç” türünden tedbirler aldık. İç piyasayı baskı altına aldığımız bu tedbirlerin bunaltıcı yan tesirlerini bugün yaşıyoruz. Buradan bir çıkış yolunu acilen bulmalıyız. Türkiye için birden fazla çıkış yolu yoktur ve bu tek çıkış yolunun özelliği, ihracata dayalı bir ekonomik büyüme modelinde “rekabetçi” olmayı zorunlu kılmasıdır. İhracatta rekabetçi olmak ise, “fason ihracatçı” olmaktan çıkmaktır. İhracatta rekabetçi olunabilirse cari açık kırılganlık faktörü olmaktan çıkacaktır.
Değişik kavramlarla ifade  etsek de aslında hepimiz aynı noktaya işaret ediyoruz: Yapılacak tek şey; üretimin ve ihracatın ithalata bağımlı olan yapısının kırılması, yüksek teknolojiyle bilgi yoğun üretim yaparak yüksek katmadeğer elde edilmesidir. Çözmemiz gereken sorun budur. Bu soruna çözüm üretmenin Türkiye’de tek yolu vardır o da; “rekabetçilik”te olması gereken bütün özellikleri KOBİ’lere kazandırmaktan geçiyor. İhracatta KOBİ’leri rekabetçi kılarsak, yolumuz açılacaktır.
İşte bu nedenle bu sayımızın kapak konusunda Türk KOBİ’lerinin ekonomideki ve ihracatımızdaki yerine ve gelecekteki rolüne yakından bakmaya çalışacağız. Hangi politikalarla, hangi reform, düzenleme ve  araçlarla KOBİ’lerimizi küreselleştirebiliriz sorusunun cevaplarını arayacağız.

Türkiye’nin en son ihracat verileri
Açıklanmış son TÜİK verilerine göre  Mart 2014’te ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.3 artışla 13 milyar 14 milyon dolara yükseldi. Yıllık bazda bakıldığında ise 2014 ihracatı 2013 seviyesinde olacak görünüyor.
İhracatımızın ithalatı karşılama oranında ise yine yıllık bazda bakıldığında, 2013’e göre, yüzde 61.1’den yüzde 64.7’ye çıkmak gibi bir iyileşme yaşandı. Bunun anlamı, cari açığımızı normalleştirmede bir başlangıç momenti yakalamış olmamızdır.

İhracatta ana ortağımıza dönüş
İhracatımız yerinde seyredecek ama rakamlar bize yeni bir şey söylemeye başladı bile. Bu şudur: Türkiye ile Avrupa arasında 150 yıllık bir “ekonomik akrabalık” mevcuttur. Bu akrabalık “genetik örtüşme”ye dönüşmüştür. 2007 krizinden sonra alternatif pazarlara yönelik ihracatımızın ağırlığı görece artmış, Avrupa’ya ihracatımızın genel ihracatımızdaki payı 2003 yılındaki yüzde 58.15’ten 2012 yılındaki yüzde 38.96’lar seviyesine inmiştir ama bu tamamen konjonktüreldir. Nitekim 2013’ten itibaren ihracatımızın yönü yeniden Avrupa’ya dönmüştür. 2013 yılı Ocak ayında AB-28’e ihracatımız yüzde 42.1’e çıkmıştır. Ana ortağa dönüş hızlanmış 2014 yılı Ocak ayında yüzde 44’e yükselmiştir.
İhracatta “Ana ortak Avrupa”ya dönüşümüz, son on yılda ihracatımızdaki payını 100/100’den fazla artırdığımız ve böylece Avrupa’ya azalan ihracatımızı telafi ettiğimiz Yakın Doğu, Orta Doğu ve Afrika pazarlarında daha da güçlenmemizin alternatifi olmayacaktır. Aksine Türkiye, –eğer başladığı ekonomik dönüşümde ve reformlar sürecinde  KOBİ’lerine gerekli önceliği ve ağırlığı tanıyabilirse– dış pazarlarda tek yönlü (one-way) bağımlı yapısını da değiştirmiş, çok yönlü (versatile) bir genişleme ve gelişme dinamiğini yakalamış olacaktır.

Dış ticaretimizin yapısal dönüşümü
Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nun (EKK) verilerine göre Türkiye’nin ihracatında bugün yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3.1 seviyesindedir. Buna karşılık orta yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payı ise umut verici bir gelişme göstermiş, örneğin 2014 Ocak ayında yüzde 27.6’yi bulmuştur. Yakalanmış olan bu dinamikle, yüksek teknolojili ürünlerin ihracatımızdaki payının bazı hamlelerle ilk etapta yüzde 10’lara çıkarılması mümkün gözükmektedir. Orta yüksek teknolojili ürünlerde yakalanan gelişmede KOBİ’lerin payı büyüklere yakındır. Bu da KOBİ’lerin yaşadığı dönüşümle mümkün olmuştur  ise korunup güçlendirilmelidir. Bu dönüşüm durmamalı, kesintisiz sürmelidir. Bunun için yapılacak olan bellidir: Ar-Ge harcamaları artırılmalı, buna ilişkin düzenleme teşvik ve destekleme programlarında önceliği KOBİ’ler almalıdır. Ancak biliyoruz ki Ar-Ge ve inovasyon harcamalarının artırılması “aritmetik” değil, “cebirsel” bir konudur, bütünlüklü politikaları gerektirir. Sadece aritmetik bakılırsa Ar-Ge ve inovasyon harcamaları, boşuna yapılan ve hatta çöküntüye yolaçan harcama olmaktadır. KOBİ’lerde özellikle böyledir. Fakat böyledir diye vazgeçemeyiz; KOBİ’lere yüksek teknoloji içeren ürünler ürettirmek zorundayız.

Güç olan nokta burasıdır. Bugün Türkiye'nin ihraç ürünlerinde kilogram başına satış geliri 1.58 dolardır; bunu mutlaka arttırmak, ilk etapta 3 doların, kısa vadede ise 5 doların üzerine çıkarmak, hedefimiz olmalıdır.

Güvencemiz olan KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki yeri
İhracatın kalitesini yükselteceğimiz potansiyel, sektörden sektöre değişmekle birlikte genel olarak KOBİ’lerdedir. Bunu görmek için KOBİ’lerin ekonomideki yerine ve boş laftan arındırılmış önemine bakmalıyız.
2011 yılında Türkiye’de sanayi ve hizmet sektörlerinde 2 milyon 591 bin 82 girişimin faaliyette olduğu görüldü. Buradan hareketle Türkiye’de 2.5 milyonun üzerinde KOBİ var, diyebiliyoruz. İşlenmiş veya ham, bu sayıda KOBİ büyük bir güçtür.
Küresel ekonomik entegrasyonun bugünkü düzeyinde her ülke için “sürdürülebilir kalkınma”nın zorunlu modeli ihracata dayalı büyümedir. Nüanslar, yapısal olanla ilgilidir. Türkiye özelinde sürdürülebilir kalkınmanın motor gücü KOBİ’lerimizdeki potansiyeldir ve her tür ekonomik açılım, burada aranmalıdır.
Türkiye’de KOBİ’lerin taşıdığı ekonominin hacimsel oranı şöyledir:
İstihdamda...............................................yüzde 76
Maaş ve ücretlerde..................................yüzde 53
Ciroda......................................................yüzde 63
Faktör/maliyet katmadeğer (FMKD)........ yüzde 54
Maddi mallarda brüt yatırım...................yüzde 55
Sektörel KOBİ dağılımı: Ekonomik faaliyetlerin istatistiki sınıflamasına göre(*) Türkiye’de KOBİ’lerin faaliyet alanlarına oransal dağılımı şöyledir:
Toptan ve perakende ticaret................yüzde 40.8
Motorlu kara taşıtları ve 0narımı ulaştırma ve depolama.........................yüzde 16.4
İmalat sanayi........................................yüzde 12.8
Diğer.....................................................yüzde 30.0 
* (NACE Rev.2)
KOBİ ihracatında gecikme: Türkiye’de KOBİ’ler iç pazara yönelik ikameci bir  yapıda oluşup geliştikleri için Türkiye’nin ihracata dönük büyümesinde rol almaları da gecikmiştir. KOBİ’lerin ihracatta görünürlük kazanmaları 1994 AB Gümrük Birliği ve 1999 DTÖ tam üyeliğinden sonra gelmek üzere henüz çok yenidir. Ancak çok yoğun gayret ve nitelikli kamu destekleriyle son 10 yıl içinde belli bir noktaya gelinebilmiştir. Gelinen nokta ise Türk KOBİ’lerinin küreselleşme sürecinde belli bir eşiğe ulaştıklarıdır.
Türkiye’nin ihracatı içinde KOBİ’lerin payı 2012 yılında aşağıdaki tabloyu vermiştir:
KOBİ’lerin ihracatta yeri:
- KOBİ’lerin toplam ihracatta payı.......yüzde 62.6
- mikro ölçeklilerin payı...................... yüzde 20.6
- küçük ölçeklilerin payı.......................yüzde 24.3
orta ölçeklilerin payı..........................yüzde 17.7
KOBİ ihracatının sektörel dağılımı: KOBİ’lerin gerçekleştirdiği ihracatın üç ana sektöre dağılımı ise 2012 yılında şöyle olmuştur:
Sanayi sektörü...................................yüzde 34.9
Ticaret sektörü...................................yüzde 60.1
Hizmet vb. sektörler......................... yüzde  5.0
KOBİ’lerin ithalatta yeri: Türkiye’nin 2012 yılında yaptığı toplam ithalat içindeki KOBİ payına baktığımızda görünen şudur:
- KOBİ’lerin yaptığı ithalat....................yüzde 38.5
- mikro ölçeklilerin payı.......................yüzde  6.2
- küçük ölçeklilerin payı.......................yüzde 14.4
- orta ölçeklilerin payı..........................yüzde 17.9
Ana faaliyet konularına göre KOBİ’lerin 2012 yılı ithalatındaki payı şöyle olmuştur:
- Sanayi sektörü...................................yüzde 33.2
- Ticaret sektörü...................................yüzde 55.7
- Hizmet vb. sektörler............................yüzde 11.1
e-ticaret-KOBİ’ler: Günümüzde KOBİ’lerin küreselleşmesinde başta gelen teknolojik araçlardan biri olan “Bilişim”i kullanmada Türk KOBİ’leri henüz yeterli düzeye erişememiştir. Veriler şöyledir:
- İnternet erişimine sahip KOBİ’lerin oranı 2013 yılında yüzde 90.5’tir.
- KOBİ’lerde bilgisayar kullanım oranı yüzde 91.8, web sayfası sahiplik oranı yüzde 52.9, internete geniş bant bağlantı ile erişim oranı yüzde 90.4, en yaygın kullanılan internet bağlantı türü yüzde 86.4 ile DSL bağlantıdır.
- Ancak mevcut girişimlerin sadece yüzde 10.1’i 2012 yılında web sayfası veya Elektronik Veri Alışverişi (EDI) yoluyla mal veya hizmet siparişi almıştır.  KOBİ’lerde bu oran yüzde 9.7 ile ortalamanın altındadır.

Türkiye’de KOBİ’lerin engelleri
Avrupa ve biz: Önce şu tespiti yapmamız gerekiyor: Türk KOBİ’leri ülke pazarlarında, kendileriyle aynı ölçekte olan KOBİ’lerle rekabet etmektedirler ve edeceklerdir. Ancak edindikleri güç ve dinamizm Türk KOBİ’leri aleyhine olarak son derece eşitsizdir. Örneğin Avrupa’da küçük şirketler büyüklere kıyasla daha hızlı büyümektedir. Türkiye’de ise KOBİ’ler büyük şirketlere oranla çok daha yavaş büyümektedir. Bu nedenle KOBİ’lerimizin yaşadığı güçlükleri ve rekabetçi özellik kazanmada aşmaları gereken engelleri doğru saptamamız gerekmektedir.
KOBİ’lerin yaşadığı rekabet zorlukları: Durum saptaması yaparsak; Türk KOBİ’leri için rekabet engeli yaratan olguları şöyle özetleyebiliriz:
İçsel engeller:
- Türkiye’de KOBİ’ler yetersiz know-how ve düşük seviye teknolojiyle üretim yapmaktadır.
- Ürün dizaynı ve sunumu bakımından Türk KOBİ’leri modası geçmiş teknikleri kullanıyor.
- Küçük işletmelerde sertifikasyon ve teknoloji lisansı ile çalışma oranı son derece düşüktür
Dışsal engeller:
- Dünya Bankası belgelerinde Türkiye hala yeni iş kurma maliyeti ve süresi bakımından “kötü” ve caydırıcı görünmektedir.
- KOBİ’lerin alım yaptıkları teşebbüslerin kartel oluşturması, KOBİ’ler açısından girdi fiyatlarını yükseltiyor.
- Müşterilerin ya da coğrafi pazarların paylaşımına ilişkin anlaşmalar KOBİ’lerimizi dışlamakta, pazarını daraltmaktadır.
- Bayi olarak hizmet veren KOBİ’lere pasif satışların yasaklanması önemli bir dezavantaj oluşturmaktadır.
KOBİ’ler ve finans: Türk KOBİ’leri yönünden müzmin sorun olan “finansa erişim güçlükleri” ya da “öz kaynağa mahkumiyet”, ‘kredi-para’nın en bol olduğu zamanlarda bile sürmektedir.
- KOBİ’lerin kredi pastasından alabildiği pay, Türkiye’de henüz daha rekabetçiliği artıran niteliğe kavuşmamıştır.
- Eximbank ihracat sigorta primleri özellikle KOBİ’lere cazip olacak seviyelere çekilmemiş ve bu enstrümanı kullanmaları teşvik edilmemiştir.
- Özellikle elektrik, elektrik üretim ve dağıtım ekipmanları ve kablo grupları ve daha pek çok sektörde ve ürün grubunda gelişmekte olan piyasalarda, –alıcı proje kredileriyle desteklenmediği için– KOBİ’lerimiz çok büyük projeleri üstlenmekten kaçınmaktadırlar.

KOBİ dış ticaretinin niteliği
KOBİ ihracatının yapısı: Türk KOBİ’lerinin dişle tırnakla kazıyarak ulaştıkları, şimdilik cep doldurmasa da göz doldurucu olabilen ihracattaki payı, yapı itibarıyla bakıldığında, niteliksel bir sıçramanın eşiğinde gözükmektedir:
- KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilen ihracatın 2012 yılında yüzde 43.9’u Avrupa ülkelerine yapıldı.
- KOBİ’ler tarafından yapılan ihracatın 2012 yılında yüzde yüzde 42.2’si Asya ülkelerine gerçekleştirildi.
- KOBİ'lerimizin ihracatının yüzde 92.9’unu imalat sanayi ürünleri oluşturdu.
- KOBİ’lerimizin ihracatının ürün bazında sektörel dağılımı ise şöyle gerçekleşti:
- Ana metallerin payı............................yüzde 22.4
- Giyim eşyasının payı..........................yüzde 12.9
- Tekstil ürünlerinin payı......................yüzde 8.7

KOBİ ithalatının yapısı: Türk KOBİ’lerinin ithalatçı olarak görünümü şöyledir:
- KOBİ’lerimizin ithalattaki payında Avrupa ülkeleri malları yüzde 51.2, Asya ülkeleri malları ise yüzde 37.9 ile yer alıyor.
- KOBİ’lerin yapmış olduğu ithalatta öne çıkan sektörler şöyledir:
- Kimyasallar ve kimyasal ürünler.........yüzde 16.2
- Ana metaller.......................................yüzde 13.8
- Makine ve ekipmanlar.......................yüzde 12.4

KOBİ’lerin Ar-Ge performansı
KOBİ’leri rekabette güçlü kılacak ana faaliyet kollarının başında Ar-Ge çalışmaları gelir. Bu alanda KOBİ’lerimizin durumu şöyledir:
- TÜİK verileriyle Türkiye’de 2012 yılında toplam 13 milyar 62 milyon dolar Ar-Ge harcaması gerçekleştirildi. Bu Ar-Ge harcamalarının yüzde 16.6’sı olan 2 milyar 166 milyon TL’sini KOBİ’ler yaptı.
- Tam Zaman Eşdeğeri (TZE) cinsinden 2012’de toplam 105 bin 122 Ar-Ge personeli çalıştı. TZE cinsinden toplam Ar-Ge personelinin yüzde 25.3’ü olan 26.595 kişisi KOBİ’lerde istihdam edildi.

KOBİ’lerin Ar-Ge ve inovasyondaki yeri, ekonominin geneli ve gereksinmemiz yönünden bakıldığında denizde  damla kadardır. İhracata dönük üretim sistemine geçebilmeleri için Ar-Ge ve inovasyona yönelmek zorunda olan KOBİ’lerimize yönelik yeni politikalar üretilmesi şartı kapıya dayanmıştır. Yeni politikalara ve yeni yaklaşımlara, bunun olabilmesi için de yeni bir yaklaşıma ihtiyaç vardır:

İnovativ ortam ve KOBİ’ler
TÜİK verilerine göre, son 10 yıl içinde Türkiye’de Ar-Ge’ye ayrılan bütçe 3.5 kat, toplam Tam Zaman Eşdeğeri çalışan sayısı ise 3 kat artmış olmasına rağmen KOBİ’lerimiz hala Ar-Ge ve inovasyon temelli bir sürdürülebilir büyüme ivmesini yakalayamamışlardır. Buna karşılık her KOBİ işini iyileştirmenin, kendini geliştirmenin peşindedir. KOBİ’ler Ar-Ge farkındalığı konusunda ileri düzeye gelmişlerdir; 2014 yılında artık Ar-Ge’nin ve inovasyonun önemini bilmeyen KOBİ kalmamıştır ama bu riski göze almaktan da kaçınmaktadırlar.
İnovasyon ile katma değer yaratma arasında özdeşlik ilişkisi bulunur. Bu nedenle küresel serbest piyasanın acımasız rekabet ortamında çalışan firmalar için inovasyon, katmadeğerli üretim yapabilmenin kaçınılmaz şartıdır. İnovasyon yapamayan, bir süre sonra ürünlerinin öldüğünü, kar etmez olduğunu görmektedir. Bu nokta, iş firmanın Ar-Ge–inovasyon yeteneğini geliştirmesine geldiğinde KOBİ’nin temel talebi, devletin Ar-Ge projelerini daha fazla desteklemesi biçiminde oluşmaktadır.
Kamunun proje bazında Ar-Ge harcamalarını desteklemesi yetmez. İnovasyon ekosistemi Ar-Ge projelerine indirgenemez. İnovasyona sistematik bakılmalıdır. İnovasyon ya da Ar-Ge firma içinde değil dışında; diğer firmalarla, eğitim kurumlarıyla, danışmanlarla, devletle, destekleyici aktörlerle, uluslararası ağyapıları ve kümelerle, sürekli ve canlı bir bilgi akışı ve yardımlaşmayla gerçekleşir; özerk inovasyon ortamlarını zorunlu kılar. Bu tür pozitif ortam bireysel üretkenliği artırır. İnovasyon ortamı işlemeyen fikirleri farkeder ve ayıklar; gereksiz yatırımları engeller.
Türkiye’nin ve KOBİ’lerin de geç kalmadan başarması gereken budur: Ar-Ge ve inovasyon algısını firmanın ve izole yapıların dışına çıkarmalı, işbirliği kültürünü edinmeliyiz.

Yine de olmuyorsa niçindir?
Ar-Ge ve inovasyon konusunda Türkiye’de  çok ciddi, çözülünceye kadar üzerine gidilmesi gereken bir sorun daha var: “Olmuyor!”
Kurumlar var, eşgüdüm yok.  Destekler var ama  “önce firma harcasın” gibi, firmaya güvensizlik felsefesi geçerli. Böyle olunca da firma destek talep etmekten vazgeçiyor. Dikkatler, verilen desteğin niteliğinden çok miktarına çevrili. Bürokrasi süreç çıktı ve etkinliğini ölçemiyor.
Türkiye’de üniversite-sanayi işbirliği de sağlanamıyor. Arada bir uçurum var fakat geçiş köprüsü yok. Çünkü tarafların olaya bakışı farklı. Bu konuda, genelleştirilebilecek bir model henüz kurulamadı.
Ar-Ge ve inovasyona yönelik politik kararlar  kısa vadeli. Uzun vadeli stratejiler geliştirilmiyor. Bir çok kurum sorumlu kılındığı için gerçek sorumlu kurum ortaya çıkamıyor. Eğitim sistemimizi biz de beğenmiyoruz ama ideal olanı da bir türlü kuramıyoruz. Uygun ortam oluşmadığı için insan gücü boşa harcanıyor.
Ar-Ge ve inovasyon kültürümüz de yok. Bilgi paylaşmayı sevmiyoruz çünkü  iyi niyeti istismara elverişli bir toplumsal yapımız var. Hukuk sistemimiz iyi işlemiyor. Kurumsal şeffaflık çok uzağımızda bir yerde. Ar-Ge ve inovasyondan uzun vadede elde edilecek kazançtan çok daha çabuk kazanç vadeden ekonomik alanların sayısı da çok fazla. Bu nedenle yatırımcı teknolojik olarak yüksek risk taşıyan projeler yerine kesin geri dönüşlere yöneliyor.

KOBİ’lerde Ar-Ge ve inovasyon için reform alanları
- KOBİ’lerin Ar-Ge bölümü kurmasındaki mevzuat güçlükleri. Teknoparkların avantajlar sağlaması fakat “inovasyon ortamı” yaratmaktan uzak olmaları.
- ‘Bürokrasi’nin inovasyon faaliyetine bakışı ile  KOBİ'nin bakışı arasında uçurum denecek farklılıklar, hatta zıtlıklar bulunması.
- Proje değerlendirmesinde, desteklerin ödenmesinde, bıktırıcı bürokratik işlemler.
- Kalkınma ajanslarının hala kapatamadıkları çeşitli caydırıcı zaafları.
- İnovasyon için kaynaklarını seferber eden KOBİ’lerin, “merdivenaltı” rakiplerce kopya edilmeleri.
- Büyük firmaların, –yeni bir rakip çıkardığı ve maliyet avantajı sağladığı için– inovasyon yapan yan sanayisi KOBİ’nin kopya edilmesine göz yumması.
- Kopyalama, fikir ve ürün çalmayı olağan hale getiren hatalı kanunlar.
- KOBİ’de yetişen elemanın rakip firmaya transferinin müeyyidesiz olması.
- TTK’daki “Büyük firmaların KOBİ’lere geç ödemeyi engelleyici” maddesinin uygulanabilirliğinin olmaması; bu nedenle KOBİ’nin sattığı malın finansmanına devam etmek zorunda kalması.
Sonuç:
İnovasyon riskini göze alan KOBİ’lerin özel koruma altına alınması, özel mevzuatla desteklenmesi olmazsa olmaz gözükmektedir.

NİHAT ZEYBEKCİ - Ekonomi Bakanı
İhracatçı KOBİ’lere desteğe hazırız
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Türkiye’nin ihracat perspektifinde KOBİ’lerin yeri ve önemi ile bu konuda KOBİ’lere yönelik teşvik ve destek politikalarını konuştuk:

Türkiye’nin ihracat vizyonunda sizce KOBİ’lerin yeri ve önemi nedir?

Nihat Zeybekci:
Beş yıllık kriz sürecinin ardından küresel ekonominin, başta gelişmiş ekonomilerde görülen toparlanma sebebiyle ivmelenmeye başladığı günümüzde, ihracatımızı artırmanın en temel koşulu teknolojiye dayalı ve marka odaklı ürünlerin üretiminden geçmektedir. Bununla birlikte, ihracatın artırılması sadece büyük ölçekli firmalar ile değil tabana yayılarak daha çok sayıda KOBİ’nin ihracat faaliyetinde bulunması ile mümkündür. Bu sebeple Bakanlık olarak, 2023 vizyonumuz çerçevesinde KOBİ’lerimize ayrı bir önem verilmektedir.
Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde 500 milyar dolarlık ihracatı gerçekleştirmek amacıyla kamu ve özel sektör işbirliğinde oluşturulan ‘2023 Türkiye İhracat Stratejisi’ çerçevesinde KOBİ’lerimizin ihracatını hem nicel hem de nitel olarak artırma ve geliştirme yolunda çalışmalar yürütülmektedir. Bu doğrultuda, 2023 yılı gelecek beklentileri ile sektörel hedeflere paralel bir şekilde tasarlanan stratejimiz ile teknolojik dönüşümünü tamamlamış, lojistik ve mevzuat altyapısı güçlü, en yeni üretim teknolojilerine hakim, kaynaklarını öncelikle Ar-Ge ve inovasyona yönlendiren, tüm dünyada tanınan ve marka-tasarım değeri yüksek ürünler pazarlayan, uluslararası pazarlarda güçlü KOBİ’lerin yaratılması hedeflenmektedir.
Bilindiği üzere 2023 yılı için hedefler belirledik: 500 milyar dolar ihracat gerçekleştiren 2 trilyon dolar GSYİH ve kişi başına 25 bin dolar gelire sahip bir ekonomi olmayı hedefliyoruz. Ülkemizde ihracat ve üretimle ilgili bir hedefin KOBİ’lerimizin katkısı olmadan başarıya ulaşması mümkün değildir. 2013 yılı Kasım ayında TÜİK tarafından açıklanan verilere göre KOBİ’lerimiz 2012 yılında ihracatın %62.6’sını gerçekleştirdi. Bu rakam 2011 yılında %59.6 seviyesindeydi ki bu artış ihracatımızın tabana yayıldığının göstergesidir. İhracatta; 1-9 kişi çalışan mikro ölçekli girişimlerin payı %20.6 iken 10-49 kişi çalışan küçük ölçekli girişimlerin payı %24.3, 50-249 kişi çalışan orta ölçekli girişimlerin payı %17.7, 250+ kişi çalışan büyük ölçekli girişimlerin payı ise %37.2’dir.
Ülke gruplarına göre 2012 yılında dış ticaret incelendiğinde ise KOBİ’ler tarafından yapılan ihracatın %43.9’u Avrupa ülkelerine, %42.2’si Asya ülkelerine gerçekleştirildi. 2011 yılında ise Avrupa ülkelerine yapılan ihracatın %53.3’ü KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmekteydi. Bu bize, KOBİ’lerimizin pazar çeşitlendirmesini başarıyla sürdürdüklerini, Avrupa dışında yeni pazarlara da açıldığını göstermektedir. Bu sonuçlara bakıldığında pazar çeşitlendirmesi çalışmalarımızın meyvelerini vermeye başladığını göstermektedir.
Diğer taraftan, 2002 yılında 31.731, 2012 ise yılında 56.440 olan ihracatçı sayımız, 2013 yılında 60.119’a ulaşmış olup, 2023 yılı hedefimiz ise 70.000 firmamızı ihracatçı yapmaktır.

Ağırlıklı olarak orta ve geri teknolojilerle üretim yapan KOBİ’lerin bu durumlarıyla ihracat şansı sizce hangi pazarları kapsayabilir?
Nihat Zeybekci:  Bilindiği üzere, ülkemiz ihracatının önemli bir kısmı, yaklaşık 2/3’ü KOBİ’ler tarafından gerçekleştirilmektedir. Nitekim ağırlıklı olarak orta veya düşük teknolojilerle üretim yapan KOBİ’lerimizin ihraç ettikleri ürünler de Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı tekstil, giyim eşyası, gıda ürünleri, mobilya ve içecek gibi düşük teknolojili ürünler ile metal eşya, plastik ve kauçuk gibi orta-düşük teknolojili ürünlerdir. Düşük teknolojili ürünler toplam ihracatımızın %37’sini, orta-düşük teknolojili ürünler ise %28’ini oluşturmaktadır. Dolayısıyla toplam ihracatımızın yaklaşık %65’ine tekabül eden düşük ve orta teknolojili ürün grupları için ihracatçılarımız hâlihazırda çok geniş yelpazede pazarlara erişim sağlamakta olup tüm pazarlarda başarılı olma imkânları mevcuttur. Yüksek teknolojili ürünlerde gelişmiş ülke pazarlarına ihracat şansımız daha yüksek iken orta ve düşük teknolojili ürünlerde ihracatçılarımızın tüm pazarlara yönelmeleri desteklenmektedir.
Dolayısıyla Türkiye’nin hâlihazırdaki ihraç ürün gamıyla var olduğu tüm pazarlarda KOBİ’lerimizin ihracat şansı bulunmaktadır. Ancak benzer ürünlerle yeni pazarlara girmek veya mevcut pazarlardaki paylarını artırmak söz konusu olduğunda KOBİ’lerin yönlendirilmesi/desteklenmesi ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Ekonomi Bakanlığı KOBİ’lerin bu yeni ortamda hem fırsatları hem de tehditleri en iyi biçimde tespit ederek küresel ticaretten daha fazla pay almaya yönelik bir yaklaşım benimsemeleri ve ticari ilişkilerinde geniş görüşlü olabilmeleri için destek vermektedir.
Ayrıca, KOBİ’lerimizin ihracat yapmadan önce veya ihracat esnasında hedefledikleri pazarlarda karşılaştıkları sorunlara çözüm bulmak ve onlara pazara ilişkin bilgi sağlamak amacıyla Bakanlığımız portalı www.ibp.gov.tr ile Bakanlığımız bünyesindeki “Ülke Masaları” başta KOBİ’ler olmak üzere tüm ihracatçılarımızın taleplerini karşılamak amacıyla hizmet vermektedir.

KOBİ’lerimizin dış pazarlarda rekabetçi olabilmeleri için ne gibi yeni kamu destekleri düşünülmeli veya düşünülmektedir?
Nihat Zeybekci: Küreselleşme sürecinin etkisiyle ticaret engellerinin, iletişim ve taşıma maliyetlerinin günden güne azaldığı; hızlı teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz. Değişimler oldukça etkileyici. Bütün bu gelişmelerin sonucunda, ulusal sınırlardan ve düzenlemelerden oldukça farklı olan bir uluslararası pazar meydana geldi. Bu pazarda söz sahibi olmak isteyen ülkeler için en önemli unsur KOBİ’lerin rekabet güçleri olmaktadır.
KOBİ’ler esnek üretim yapıları, dinamik, değişen şartlara hızla uyum sağlayabilen, bürokratik olmayan yapılarıyla yaratıcı, yenilikçi, talep boşluklarını hızla yakalayıp, fırsatları zamanında değerlendirebilen işletmeler olarak ekonomilerin en dinamik kuruluşları, gelişmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel taşı konumundadır. Bu nedenle birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke, işletmelere rekabet gücü kazandırmak adına devlet yardımı mekanizmalarını kullanmaktadır.
Bakanlığımız da ülkemizdeki tüm sektörlerin gelişmesi, istihdam olanaklarının artması ve KOBİ’lerimizin ihracata yönelmesi ile mevcut pazar paylarını artırmaları ve yeni pazarlar bulmaları hususlarında yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Bu noktada 2023 hedeflerimize ulaşmak için ihracata yönelik devlet yardımlarını genişleterek etkin bir şekilde uygulamaya devam edilmektedir.
İhracata yönelik devlet yardımlarını yönetirken temel amacımız; başta KOBİ’ler olmak üzere tüm firmalarımızın ihracata yönelik faaliyetlerini üretim ve pazarlama aşamalarından başlayarak desteklemek, uluslararası pazarları tanımalarını sağlamak, uluslararası pazarlarda karşılaştıkları sorunların giderilmesine yardımcı olmak ve rekabet gücü kazanmalarına imkan sağlamaktır.
Bakanlık olarak yaptığımız düzenlemeleri özetleyecek olursak:
Devlet desteklerine yönelik, yatırım-üretim-istihdam-ihracat değer zincirini destekleyen, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya değer veren bir yaklaşım ile nihai hedefi katmadeğerli ürün ihraç etmek olan bir sistem oluşturduk, bu çerçevede kamu-özel sektör işbirliği anlayışı ile çalışmalarımızı aralıksız sürdürmekteyiz.

İhracatı bilmeyen ancak ihracatçı olmak isteyen KOBİ’yi nasıl ihracatçı yaparsınız?
Nihat Zeybekci: Bilindiği gibi hızlı bir küreselleşme ile birlikte etrafımızda baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Bir yandan ticaret engellerinin azalması; hızlı gelişen teknoloji, uluslararası göçler ve oldukça mobilize olan işgücü ve yatırımlar diğer yanda dünya Ticaret Örgütü bünyesinde yürütülen müzakereler, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri gibi büyük blokların yer aldığı Transatlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı gibi dev anlaşma hazırlıkları gündemde.
Bu gelişmeler sonucunda, Dünya giderek sınırların kalktığı tek bir pazar haline geldi ve firmalarımızın bu rekabet şartlarında ayakta kalabilmesi için ihracat yapmama gibi bir lüksleri kalmadı. KOBİ’lerin küreselleşmenin getirdiği fırsatlardan faydalanmak ve yoğun bir rekabetin getirdiği zorluklardan arınmak noktasında, yeni kaynak ve pazarların avantajlarından nasıl yararlanacaklarını bilmeleri önem taşımaktadır. Küresel pazarlara zamanında cevap verebilmek için KOBİ’ler, teknoloji, pazarlama, işletme, insan kaynakları ve finans alanlarını da kapsayacak şekilde ihracata yönelik kapasitelerini geliştirmelidir.
Türkiye 80 ve 90’larda fiyat-maliyet avantajı kaynaklı üretim ve ihracatla bu düzeylere geldi. Ancak, artık köklü bir değişime gitmemiz gerekiyor. Rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale getirmek için mühendislik ve malzeme bilgileri, ergonomi, etkin üretim yöntemleri ve pazar özelliklerini de içeren tasarımlarla oluşturulmuş, yenilikçi ürünler üretmeliyiz.
Bu noktada, ülkemizde Ar-Ge harcamalarının GSYİH’ye oranının halen istediğimiz seviyede olmadığının altının çizilmesi gerekiyor. 2000 yılında % 0.48 olan söz konusu oran ve 2011 yılında % 0.86’ya ulaşmış, 2012 yılında ise 0.6 puan artarak % 0.92 seviyesine gelmiştir. Bu oran AB ülkelerinde yaklaşık % 2, ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerde ise % 3 olarak gerçekleşmiştir. 2023 yılında bu oranın ülkemizde de % 3 seviyelerine gelmesini hedeflemekteyiz.
Ekonomi Bakanlığı olarak, yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimiz, ülkemizde Ar-Ge, İnovasyon, Tasarım ve Markalaşmayı özendirecek şekilde kurgulanmış durumda ve günümüz ihtiyaçları çerçevesinde güncellenerek uygulanmaktadır.
Peki, Bakanlık olarak, ihracatı geliştirme noktasında genel olarak neler yapıldığına dönecek olursak…
İhracatımızı geliştirmek için neler yaptığımızı çok özet biçimde anlatmak istiyorum. İhracatımızı desteklemek için gerçekleştirdiğimiz en önemli faaliyetlerden birisi sağladığımız devlet yardımları. Ekonomi Bakanlığı olarak verdiğimiz desteklerin temel amacı, katmadeğeri artırarak, ihracatımızda sürdürülebilir artış yakalamaktır.
Bakanlığımız ülkemizdeki tüm sektörlerin gelişmesi, istihdamın artırılması ve KOBİ’lerimizin ihracata yönelmesi ile mevcut pazar paylarını artırmaları ve yeni pazarlar bulmaları hususlarında yoğun bir şekilde çalışmaktadır. Bu noktada 2023 hedeflerimize ulaşmak için ihracata yönelik devlet yardımlarını genişleterek etkin bir şekilde uygulamaya devam etmekteyiz.

Destek sistematiğimizde 3 olgunluk seviyesi var.
1-İhracata Hazırlık Aşaması: Bu seviyedeki firmalarımız, ihracatı yeni öğrenen veya düzenli bir ihracatı olmayan KOBİ’ler. Bu noktada, firmalarımızın alt yapısını güçlendirmek, deyim yerindeyse kaslarını geliştirmek için hazırlık aşamasında UR-GE (Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesi) desteğimiz ile firmalarımızın, yurtdışı pazarlara açılma hususundaki eksikliklerini tespit edip, küme mantığı çerçevesinde eğitimlerini gideriyor, bir küme yöneticisi eşliğinde pazara ilk adımlarını atarken yanlarında oluyoruz.İhracat yapmayı öğrenen ve yurtdışı pazarlara ilk adımlarını atan ihracatçılarımıza, Çevre Desteği ile karşılaştıkları teknik engelleri giderecek belgeleri almaları için destek veriyoruz.
2-Pazarlama Aşaması: İhracat yapmayı öğrenen ve yurtdışı pazarlara ilk adımlarını atan KOBİ’lerimiz, artık kendi imkanlarıyla pazar araştırması yaptıklarında devreye Pazar Araştırması desteğimiz giriyor. Fuar Desteği ve Yurt Dışı Birim desteği ise artık düzenli ihracat yapmaya başlayan KOBİ’lerimizin, yurtdışı pazarlarda daha çok tutunmaları, dağıtım kanalları kurmaları ve pazar paylarını artırmaları için vazgeçilmez destekler.
3-Markalaşma Aşaması: Yurtdışı pazarlarda dağıtım kanallarını oluşturan, özgün tasarımları ile bulundukları pazarın dinamiklerine uygun markalı ürün sunma yetkinliğine ulaşan firmalarımız için ise Tasarım ve Turquality desteklerini sunuyoruz.
Yatırım teşvikleri ve yurtdışından ucuz tedarik sağlamayı amaçlayan ve finansman maliyetlerini kısan Dahilde İşleme Rejimi ise oluşturduğumuz sistemin önemli parçaları.
Diğer yandan 2012 yılı Haziran ayında yürürlüğe koyduğumuz yeni yatırım teşvik sistemimizin en temel amaçlarından biri de gerek KOBİ’lerimizin gerek büyük ölçekli şirketlerimizin uluslararası rekabet gücümüzü artıracak araştırma-geliştirme içeriği yüksek yatırımlar ile araştırma ve geliştirme faaliyetlerini desteklemektir.
Her şeyden önce şunu söylememiz gerekiyor: Devlet ne yaparsa yapsın asıl görev işadamlarına ve girişimcilere düşüyor. Zihinsel dönüşümün önce yatırımcılarımızda ve ihracatçılarımızda başlaması gerekir.
Dolayısıyla, Türkiye’deki teknolojik değişime ve dönüşüme katkı sağlayacak yüksek katmadeğerli ve yüksek teknolojili ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar son derece kritik bir öneme sahiptir.
Bu anlayışla, yeni dönemde Ar-Ge yatırımları için iki yaklaşım benimsedik. Bunlardan ilki Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, KOSGEB veya TÜBİTAK tarafından desteklenen Ar-Ge projeleri neticesinde geliştirilen ürünlerin üretimine yönelik yatırımların “öncelikli yatırım” konuları arasında değerlendirilmesidir. Böylelikle sözkonusu yatırımlar, Türkiye’nin neresinde yapılırlarsa yapılsınlar, yardım yoğunluklarının önemli boyutlara ulaştığı 5. Bölge’de geçerli olan destek oran ve sürelerinden yararlandırılıyorlar.
Yeni dönemde, bu kapsamda 7 adet yatırım teşvik belgesi düzenlenmiş olup, bu belgelerde öngörülen sabit yatırım tutarı yaklaşık olarak 65 milyon TL ve öngörülen istihdam artışı 190 kişi olmuştur.
Bir diğer uygulama ise Ar-Ge yatırımlarına özel teşvik belgesi uygulamasıdır. Bu çerçevede, Ar-Ge yatırımlarını; KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, faiz desteği ile sadece 6. Bölge’de uygulanmak üzere ilave olarak gelir vergisi stopajı ve sigorta primi işçi hissesi destek unsurları ile destekliyoruz.
Yatırım-üretim-ihracat-istihdam değer zincirini destekleyen Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya değer veren bir yaklaşım ile kurguladığımız bu desteklerin nihai hedefi katmadeğerli ürün ihraç etmek. Yani, ihracatımızı yükte hafif pahada ağır ürünlerle artırmak. Bu hedefe, bu amaca ulaşmak için de tüm gücümüzle çalışıyoruz, tüm gücümüzle firmalara destek oluyoruz.

Kurumsal tecrübenize göre ihracatçı KOBİ’nin karşılaştığı güçlükler nelerdir, çözüm önerileri nelerdir?
Nihat Zeybekci: Dünya ticaretinden daha fazla pay alabilmek için ülkeler arasında kıyasıya rekabetin yaşandığı bir döneme tanıklık ediyoruz. Ülkemizin rekabet gücünü oluşturan KOBİ’lerimizin ise süreçte kritik bir öneme sahip olduğunu görüyoruz.
Firmalarımız dış pazarlara açılma sürecinde birçok engel ile karşılaşıyor. Ancak büyük ölçekli firmalar daha fazla kaynağa sahip oldukları için engelleri daha kolay aşabilirken küçük ölçekli firmaların finansal kaynaklara erişim konusunda yaşadıkları sıkıntıların ve rekabetçi koşulların dış pazarlara açılma süreçlerini olumsuz etkilediğini görüyoruz.
Firmalarımızın dış pazarlara açılma sürecinde karşılaştıkları engelleri; kaynak yetersizliği, yabancı pazarlar hakkında bilgi eksikliği, istenilen kalite ve fiyatta mal sunulamaması, yabancı dil bilen eleman eksikliği, bürokratik engeller, ticareti engelleyen kotalar, üretim ve hammadde temininde yaşanan sıkıntılar, Ar-Ge çalışmaları için yeterli kaynak ayrılamaması, güvenlik işaretleri, kalite standart belgeleri, taşıma-dağıtım-depolama maliyetlerinin yüksekliği, rakipler, vize sorunları olarak sıralayabiliriz.
KOBİ’lerimizin küçük ölçekli olmaları nedeniyle düşük üretim hacmine sahip olmaları, sermaye ve eleman eksikliği nedeniyle teknoloji kullanımı konusunda geride kalmaları ve bu nedenle dış pazarlara belli bir kalitede ürün sunamamaları gibi sorunlar firmalarımızın dış pazarlarda rekabetçi olmalarını engelliyor.
KOBİ’lerin küreselleşmenin getirdiği fırsatlardan faydalanmak ve yoğun bir rekabetin getirdiği engelleri aşma noktasında, yeni kaynak ve pazarların avantajlarından nasıl yararlanacaklarını bilmeleri önem teşkil etmektedir. Küresel pazarlara zamanında cevap verebilmek için KOBİ’ler, teknoloji, pazarlama, işletme, insan kaynakları ve finans alanlarını da kapsayacak bir ihracat kabiliyetini geliştirmelidir.
Ülkemizin dünya ticaretinden aldığı payın arttırılması ve daha ileri basamaklarda yer alması için firmalarımızın ihracatının arttırılması yönünde destekler sağlanması ve dış pazarlara açılma sürecinde karşılaştıkları engellerin azaltılması için Bakanlık olarak firmalarımıza İhracata Yönelik Devlet Destekleri sağlıyoruz. Bu destekler ile KOBİ’lerimizin yurt dışı piyasalara daha fazla ve etkin biçimde açılma, daha kaliteli ve daha nitelikli ürünlerle bu piyasalarda rekabet edebilme ve ihracatlarını daha yüksek düzeylere çıkarma yolunda önemli başarılar elde ettik.
Bu süreçte ihracatçılarımızın karşılaştıkları engelleri daha kolay aşabilmeleri için Bakanlığımızın yürüttüğü destek programlarını yoğun bir şekilde kullanmalarını, ülkelerin ithalatları, firmaları ve birçok detaylı bilgiyi içeren ve sayısı 196’ya ulaşan ülke raporlarının bulunduğu İhracat Bilgi Platformu web sitemiz (www.ibp.gov.tr) başta olmak üzere Bakanlığımız web sayfalarını (www.ekonomi.gov.tr)  yakından takip etmelerini ve etkili bir şekilde kullanmaları yerinde olacaktır.
Ayrıca başta hedef ve öncelikli ülkeler olmak üzere diğer ülkelere yönelik genel ve sektörel ticaret heyetlerine ve alım heyetlerine katılmalarını, sektörleri ile ilgili önemli fuarlara iştirak etmelerini, yönelmek istedikleri pazarlara bizzat giderek yerinde pazar araştırması yapmalarını ve bu ülkelerdeki Ticaret Müşaviri/Ataşelerimizi ziyaret ederek onların bilgi, tecrübe ve bağlantılarından istifade etmelerini, dünyadaki gelişmeleri yakından takip etmelerini, bilgili, yabancı dil bilen ve deneyimli kişilerden oluşan bir ihracat bölümü oluşturmalarını ve şirketlerini dünyaya açacak ve ürünlerini elektronik ortamda tanıtmalarını sağlayacak, müşterileri üzerinde olumlu bir etki yaratacak bir web sayfası oluşturmalarını tavsiye ediyoruz.
Buna ilaveten, ihracatlarında markalı ve kaliteli ürün ihracına önem vermeleri, kendi markalarını yaratmaları, ihraç ülkelerinin kültürleri ile müşteri zevk ve tercihlerini tanımaları ve ürünlerinde bu yönde gerekli değişiklikleri yapmaları, satış sonrası hizmet kalitesini yükseltmeleri, yoğun olarak ihracat gerçekleştirdikleri pazarlarda depo, ofis ve mağaza açmaları böylece ürün tedarikinde sürekliliği sağlamaları yönünde adımlar atılması da bir diğer önemli unsur.
KOBİ’lerimizin küreselleşen dünya içerisinde yer alması, dış pazarlarla bütünleşmesi ve rekabetçiliğini arttırması için Bakanlık olarak biz de her zaman gerekli desteği sağlamaya hazırız.

ALİ BABACAN - Başbakan Yardımcısı
İhracat ekmektir
Türkiye ekonomisi büyüme ve ileriye doğru var ettiği bütün potansiyeli bir bakıma ihracata borçludur. Bizim ekonomik yapımız ancak ürettikçe, ihraç ettikçe ve buna dayalı bir büyüme elde ettikçe sıhhatli gelişiyor. Aksi halde, içeride tüketerek büyüme maalesef bizim sürdürülebilir büyümeye ulaşmamızı sağlamıyor. Sadece iç tüketime dayanan bir büyümenin Türkiye için sürdürülebilir bir büyüme olmadığını da tekrar özellikle ifade etmek istiyorum. Haketmeden, içeride çok tüketmeye, suni bir refah artışına ulaşılmasının istenmesi durumunda bu sürdürülebilir bir durum değildir. Bunun içindir ki Türkiye için ihracat eşittir ekmek. Bu kadar önemli bir konu.
2008’den bu yana 10 bin dolarlara geçtik ama daha 11 bin diyemedik. Tabii küresel krizin bunda etkisi var, TL’nin değer kaybının bunda etkisi var, –şu var bu var– ama nereden bakarsanız bakın 10 binden 11 bine atlamakta dahi güçlük çekmeye başladık. Bu bir gerçek. İşte o orta gelir tuzağı dediğimiz riskli bölgeye düşmemek için ve büyümemizi yılda 3’lük 4’lük bir alana hapsetmemek için siyasi reformları kararlılıkla yürütüyor olmalıyız.
Türkiye’nin ana teması ihracat odaklı bir bir ekonomik büyüme modelini seçmek ve önümüzdeki dönemde sıhhatli ve sürdürülebilir bir büyüme elde etmektir.

MEHMET BÜYÜKEKŞİ - TİM Başkanı
KOBİ’lerimizin yol haritası inovasyondur

KOBİ’lerimizin dış pazarlarda rekabetçi olabilmeleri için KOBİ’lerin Ar-Ge kapasitesinin artırılmasını, KOBİ’lerin inovatif faaliyetlerinin desteklenmesini oldukça önemli görüyoruz. Bu bağlamda ihracat destekleri özellikle ihracatı yeni öğrenen veya düzenli bir ihracatı olmayan KOBİ’ler için adeta can suyu niteliğinde. İhracata hazırlık aşamasında firmalar, altyapılarını güçlendirmek için özellikle Ür-Ge desteği ilk aşamadan başlayarak destekleniyor. Halihazırda düzenli ihracat yapmaya başlayan firmalar için Fuar Desteği ve Yurtdışı Birim Desteği ise bu firmaların dış pazarda dağıtım kanalları kurmaları ve pazar paylarını artırmaları için önem arz ediyor. Yurtdışı pazarlarda dağıtım kanallarını oluşturan, özgün tasarımları ile bulundukları pazarın dinamiklerine uyum sağlayan firmalarımız için TURQUALITY desteğinin önemini her fırsatta vurguluyoruz.
Türk Eximbank ticari bankalar aracılığıyla opsiyon hizmetlerine ulaşmayan ve bu konuda yeterli bilgisi olmayan ihracatçı KOBİ’lerimize opsiyon işlemleri yapma imkanı sağlıyor. İhracatçılarımız böylece döviz riskine karşı birebir korunma, kurdaki aleyhte değişikliklerden etkilenmeme, spotta lehte gelişen hareketlerden faydalanma imkânına sahip oluyor.
KOBİ’lerimizin yol haritasını inovasyon olarak görüyoruz. Biz TİM olarak bu konuda yoğun olarak çalışıyoruz. Her yıl Türkiye İnovasyon Haftası etkinlikleri düzenliyoruz. Ayrıca ülkemizin geleceği açısından çok kritik olduğuna inandığımız, Türkiye’nin ilk İnovasyon Geliştirme Programı “Inovalig” projemizin startını verdik. İnovalig projemiz ile inovasyona değer veren şirketlerimizi yarıştıracağız. Bu proje ile Türkiye’nin yüksek yaratıcılık potansiyelini, doğru inovasyon yönetimi yetkinlikleri ile katmadeğere dönüştürmek istiyoruz. Bu girişim, şirketlerimizin organizasyonlarına inovasyon kültürünü aşılamaları için çok çok önemli bir fırsat. 31 Mayıs’a kadar tüm KOBİ’lerimizi www.inovalig.com adresinden İnovalig’e ücretsiz olarak ön kayıt yaptırmaya davet ediyoruz.

SÜLEYMAN ONATÇA - TÜRKONFED Başkanı
Geleneksel ürünlerle rekabetçi olunmaz
KOBİ’lerin küresel rekabette karşılaştıkları üç sorun vardır: birincisi; rakiplerine göre enerji, iletişim, ulaştırma gibi temel altyapı alanlarındaki yüksek üretim maliyeti. İkincisi; KOBİ’lerin gelişmesinin önünde iş ve yatırım ortamından kaynaklanan engeller. Bu ikisi KOBİ’lerin değil ekonomi yönetiminin çözümlemesi gereken sorun alanlarıdır. Üçüncüsü ve KOBİ’lerin odaklanması gereken alan ise KOBİ’lerin verimliliğinin arttırılması ve kurumsal yapılarının güçlendirilmesidir.
KOBİ’lerin geçmiş dönemde olduğu gibi siyasette bir tansiyon artışı olduğunda öngörü ufku daralıyor. Ekonomideki dalgalanmalar KOBİ’lerin iş yapma olanaklarını daraltan bir yapıyı beraberinde getiriyor. Dolayısıyla ekonomik ve siyasi istikrarın temini KOBİ’ler için çok büyük önem arz ediyor. Bu kapsamda KOBİ’lerimizin ihracata yönelmesi riskleri azaltıcı bir etki yaratacaktır.
Toparlanma eğilimine giren dünya ekonomisinden pay kapma uğraşında olan KOBİ’lerimiz için orta ve uzun vadeli ekonomik programların uygulanması ve ekonomide yapısal dönüşümlerin gerçekleşmesi giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Aksi halde KOBİ’lerin küresel ticaretin genişlemesinden pay alabilmesi mümkün olmayacaktır.
Halihazırda nakit akışında problemler yaşayan KOBİ’lerimiz için bu dönem daha da sancılı geçmektedir. Bu bağlamda, finansman sıkıntısı yaşayan ihracatçı KOBİ’lerimizin özellikle bu dönemlerde desteklenmesi çok önemli.
Günümüzde dünya ticaretinde geleneksel ürünlerin ve hammaddelerin değil, ileri teknolojili ürünlerin ticareti hızla artmaktadır. Bu tür ürünlerin üretilebilmesinin ön koşulu da geleneksel yönetim anlayışının yerini modern bir yönetim anlayışı ve kurumsallaşmaya bırakmasıdır. Ekonominin belkemiği KOBİ’lerimizin rekabetçi bir yapıya kavuşmasının yolu kurumsallaşmaktan geçmektedir.
Küresel piyasalarda rekabet edebilmek için ucuza üretmenin yanısıra verimlilik artışına da odaklanmak gerekmektedir. Bunun için firma altyapıları teknolojiye ve bilgi çağının gereklerine uyumlu hale getirilmelidir. Gelecek vizyonu taşıyan profesyonel bir yönetim yapılanması, hızla gelişen pazar ve ürünlerin takibinde giderek daha çok önem kazanmaktadır.
Bu kapsamda, yeni pazarlara açılma, nitelikli eleman desteği, pazar araştırması gibi konularda KOBİ’lerimizin mutlaka desteklenmesi gerekiyor.

NAİL OLPAK - MÜSİAD Başkanı
Henüz yolun başındayız

Yeni kalkınma stratejimizin odak öznesinin ihracat ve büyümenin lokomotifi olan KOBİ’lerin olması gerektiğini MÜSİAD olarak her fırsatta dile getiriyoruz. Diğer taraftan Hükümet de buna paralel olarak KOBİ’lerin ihtiyaçlarını önplanda tutmayı amaçlayan düzenlemeler ve politikalar geliştirmeye çalışıyor. Fakat henüz yolun başındayız.
Çok ciddi düzenlemelere ihtiyaç olduğu yönündeki şu düşünce ve önerilerimizi paylaşmıştık:
• Özel sektör olarak, bilanço yapılarındaki şeffaflık dâhil, gerekenler yerine getirilmelidir.
• Bankacılığın ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemeler varsa bunlar, Meclis ve Hükümet’ten, talep edilmelidir.
• Bankacılığı, mevcut sisteme göre daha fazla risk taşıyan modele yönlendirmek için, yeni sistemin ve proje finansmanının, pozitif bir ayrımcılıkla teşvik edilmesi düşünülmelidir.
• Sonuç olarak, gelir-gider dengesi ve nakit akışı doğru biçimlendirilmiş, bilançosunu ortaya şeffafça koyan projelerin, makul teminatlar alınarak, kaliteli ve hızlı finansman bulabilmeleri, bundan sonra, ülkemizin önü-ndeki önemli gündem maddesidir.
• Ayrıca ülkemizin gururu, çok büyük projeleri, makul boyutlara bölerek, bu projelerde, orta ölçekli firmaların da yeralmasını sağlamak, hem projelerin riskini azaltacak, hem finansmanını kolaylaştıracak, hem de daha fazla oyuncuyu piyasaya dâhil ederek, onları da küresel lige taşıyarak dış pazarlarda önemli ölçüde rekabet gücüne kavuşturacaktır.
KOBİ’lerin katmadeğeri yüksek ve yenilikçi ürünler geliştirerek dış pazarlardaki rekabet gücünü attırmaları en büyük avantajları olacaktır. Diğer taraftan yüksek teknolojili ve katmadeğerli ürünlerin yer aldığı yenilikçi bir ekonomi ise iyi işleyen bir fikri mülkiyet sistemini gerektirir. Bu minvalde, etkin bir fikri mülkiyet sistemine yönelik hukuki ve idari altyapı ile beraber sağlıklı bir eğitim altyapısının hayata geçirilmesi, KOBİ’lerin dünya pazarlarındaki rekabet gücünü arttırması bakımından çok önemlidir.

AKKAN SUVER - Marmara Grubu Başkanı
Avrasya’da Türk girişimci engelsizdir

Dışa açılma vizyonu olan Türk KOBİ’leri için Avrasya ülke pazarlarının emsalsiz fırsatlar sunduğu görüşündeyim. Bu yönde yeni paradigmalar oluşmakta, yeni bir tarihsel kapı açılmaktadır.
Birincisi, Avrasya ülkelerinin büyük bir gayret göstererek ve içtenlikle serbest pazar ekonomisinin kurallarına riayet ederek gelişimlerini sürdürdükleri kaydedilmelidir. Avrasya coğrafyası yenilenmektedir. Kafkas ülkeleri yakın bir gelecekte Avrupa Birliği’nin kapısında, AB kriterleri ile yeralmaya hazırlanmaktadırlar.
İkinci husus, Avrupa ile Asya ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkinin ve ticaretin, yüzyıllık aradan sonra yeniden ve yüksek düzeyli yoğunlaşmakta oluşudur. Bu yoğunlaşma ayrıca, Türkiye’yi merkeze koyan yeni bir lojistik yapılanmaya da yolaçmaktadır.
Bu yeni lojistik yapılanma eski İpek Yolu ekonomik ve barış hattının uzun vadeli iyi komşuluklarla, dostluklarla ve yeni ekonomik işbirlikleriyle yeniden inşası görevini önümüze koymaktadır. Üzerinde yaklaşık 3 milyar nüfusu barındıran yeni İpek Yolu hattının sahip olduğu çap ve potansiyel eşsizdir ve Türk KOBİ’lerine özel bir kapı açacaktır.
Ortak kazanç temelinde karşılıklı yarar ve güven, eşitlik ve hoşgörü, tecrübe paylaşımı da İpek Yolu’nun karakteristiği olacaktır.
Türk KOBİ’lerinin o bölgelerde, sözgelimi gerekirse bayrak sallaması gerekmektedir. Yani oralara gidip, oraları tetkik edip sonra yatırımını yapmasıdır. Avrasya’nın Türk orta boy girişimcisine büyük ihtiyacı vardır. Türk girişimcilerin orada başarılı olmasının hiçbir engeli yoktur.

HİKMET TANRIVERDİ - İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı
İhracatın kilosunu 35 dolara çıkarırız
Hazır giyim sektörünün 4 yıllık yeni rotasını belirlerken, hakim pazarlarda daha da güçlenip, başta ABD ve Japonya olmak üzere uzak ülkelerde tasarım ve yüksek katmadeğere sahip ürünler ile var olma yoluna gideceğiz.
2013’te yüzde 8.3 artış elde edip, 2023 ihracat stratejisinde belirlenen 17.4 milyar dolarlık ihracat hedefini tam 12’den vurduk. 2014 yılının Ocak ayında ise yüzde 14.2 oranında artış yakaladık.
En fazla katmadeğerli ürün ihraç eden ilk üç sektör arasındayız. 24 dolar olan kilogram birim fiyatımızı halihazırda yatırım yaptığımız tasarım, moda ve markalaşma süreçlerinin desteğiyle 4 yılın sonunda 30-35 dolar aralığına çıkartmayı hedefliyoruz. AB ülkelerine Çin 12 Euro/kg, Bangladeş 11 Euro/kg ihracat yaparken Türkiye 17 Euro/kg üzerinden hazırgiyim ihracatını gerçekleştiriyor. Bu rakamlar dünya moda endüstrisinde elde  ettiğimiz başarının kanıtıdır.
Başarımızın sürmesi için önerilerimiz şunlardır:
• Hammaddeye erişimde engellerin kaldırılması
• Dahilde işleme rejimindeki sorunların giderilmesi
• Devlet yardımları uygulamalarının basitleştirilmesi ve süreçlerin hızlandırılması
• Koleksiyon hazırlayan firmalarımızın tasarım süreçlerinin desteklenmesi  ve  Ür-Ge'nin de Ar-Ge teşvik düzenlemelerinden
yararlandırılması
• Yurtiçinde her sektörün 1 prestij fuarının hedef ülke destek oranında desteklenmesi
Bu çözümler sürdürülebilir büyümeye kapı açacak.

KOBİ’LER İÇİN ÇÖZÜMLER VE GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKEN ÇÖZÜM ALANLARI

X. KOBİ Zirvesi Sonuç Bildirgesi Taslağı KOBİ’leri güçlendirecek bir talepler manzumesini içeriyordu. Konumuz bağlamında bu taleplere dikkat çekmeyi yararlı görüyoruz:
- Yaratıcılık, yenilikçilik, Ar-Ge kültürünü hakim kılma noktasında genel olarak Türkiye, özel olarak da KOBİ’lerimiz, elbette gelişkinler ortalamasına göre yeterli düzeyin çok gerisindedir. Ancak bu konuda özellikle teknoparkların çoğalmasına ve dolmasına paralel girişimci temelli önemli bir kapasite yakalanmıştır ve gelişmektedir. Teknoparklarda 2-3 kişilik şirketler deyim yerindeyse pıtrak gibi çoğalıyor. Bu minik işletmeler güneş pili, hidrojen yakıtı pili, yapay zeka uygulamaları, robotlar, nanoteknoloji, biyoteknoloji ürünleri geliştiriyorlar. Önemli bir Ar-Ge kapasitesi oluşuyor. Ancak bu başarı, yeterli bir Ar-Ge kültürü vasatı oluşturamadığımız için “bulaşıcı” olamıyor. Teknoparklardaki KOBİ ölçeğindeki işletmelerle OSB’lerdeki KOBİ’lerin işbirliğini geliştirecek verimli mekanizmaları birlikte kurmalıyız.
- Ayrıca binlerce girişimci ve KOBİ’nin ihtiyacı olan Ar-Ge alanına paralel, yine binlerce akademik kaynak mevcuttur ve atıl durmaktadır. Akademik kaynak taramalarının buluşlara ilham verebileceği, bu çalışmaların kurumsallaştırılmasının önemi X. KOBİ Zirvesi tarafından önemsenmiştir.
- Kamunun sanayici ile birlikte sektörel odaklı vizyon, misyon ve hedefler planlanması  ve güncellemesi gerekmektedir.
- Yurtdışına açılmak isteyen ancak nereden ve nasıl başlayacağını bilemeyen KOBİ’lere kılavuzluk hizmeti verecek, bürokratik olmayan oluşumlara ihtiyaç vardır.
- Türkiye yüzde 6’lık düşük dış yatırım oranıyla Tayland, Kolombiya, Kazakistan, Polonya, Azerbaycan gibi ülkelerin dahi gerisindedir. Halbuki KOBİ’lerimizin küresel ölçekte bir değer zincirine eklemlenmesi, uluslararasılaşması, yurtdışında doğrudan yatırım yapmalarını gerekli kılar. Alternatif pazarlara girip yerleşmeleri bakımından da KOBİ’lerin yurtdışı yatırımlarının ve üretimlerinin teşviklerle desteklenmesi, büyümeleri ve ölçek ekonomisine geçerek uluslararasılaşmaları için önemli bir faktör olacaktır.
- KOBİ’lerimizin gelişen proje yapma kapasitesini yeterince harekete geçirdiğimiz söylenemez. Çünkü bankacılık sistemimiz projeye değil, teminata kredi vermektedir. Ülkemizde bankaların serbest kullanacakları garanti fonları bulunmadığı için KOBİ bankacılığı da yavaş gelişmektedir. Oysa ihtiyaç, KOBİ’lerin krediye ulaşmasının tüm engellerini ortadan kaldırmayı emretmektedir. KGF, tam veya kısmi kefaletleriyle KOBİ’leri destekliyor fakat yeterli olamıyor. Faktoringin garanti, finansman ve tahsilat avantajlarından KOBİ’lerin yararlanması, bu sektörün henüz genç olması ve ürün yelpazesinin darlığı nedeniyle yetersizdir.
- KOBİ Bölge Ajansları kurulması ve bunlar aracılığıyla profesyonel kümelerin oluşturulup desteklenmesinin gereğine X. KOBİ Zirvesi dikkat çekmiştir.
- Özellikle makine sektörünün çok geliştirilmesi ve bu sektörde Türkiye’nin her geçen gün artan iddiasının pekiştirilmesi önem kazanmıştır. Makine sektörümüzün itkisiyle KOBİ’lerimizin dışarıda yatırım istenci artabilecektir.
- Zirvemizin dikkat çektiği bir husus da KOSGEB, Kalkınma Ajansları ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Müdürlükleri üçgeniyle yeni bir yapılanmanın, KOBİ’ye ve girişimciye destekleri mahallinde ulaştırmak için yararlı olacağıdır.
- Yöresel ürünlerin coğrafi işaret olarak tescil edilmesi kolaylaştırılmalıdır. Yöresel ürünlerden ulusal, bölgesel ve uluslararası markalar yaratma stratejisi üretilmeli ve desteklenmelidir.
- Kamu ihalesine giren yerli bir üreticinin teklifi, bir yabancıya göre yüzde 15 pahalı olsa dahi yerlisi alınacaktır hükmünü uygulamaya yansıtmakta daha titiz olunmasına ihtiyaç vardır.
- Yine, mahallinde işletilecek, KOBİ’leri hedef alan sanayileşme ve yatırım için etkin KOBİ fonlama mekanizması oluşturulmalıdır.
- TBMM gündeminde olan Sinai Mülkiyet Kanun Tasarısı yasalaştırılmalıdır.
- KOBİ’lere mikro ihracat olanakları sağlayan kurumlaşma ve organizasyonlar çoğaltılmalı ve geliştirilmelidir.
- Avrupa Birliği’nin 2014’te başlatacağı ‘KOBİ’lerin Rekabet Edilebilirliği Programı’nı Türkiye’de KOSGEB yürütecektir. Program kapsamında KOBİ’lere daha fazla uluslararası faaliyetlerde bulunma fırsatı sağlanacaktır. KOBİ’lerimiz bu imkanı ihmal etmemelidir.

Yorumlar (0)