banner565

banner472

banner458

banner457

Zamanın ruhu emrediyor; Her Yerde ve Şeyde Dijitalleşin!

SİSTEMLERİN SİSTEMİ: DİJİTAL EKOSİSTEM

KAPAK 01.09.2017, 09:00 30.08.2017, 11:27
15495
Zamanın ruhu emrediyor; Her Yerde ve Şeyde Dijitalleşin!
Artık yer gök dijitalleşiyor. Nesneler ve makineler insan gözetimsiz birbiriyle iletişim kuruyor ve üretiyor. Robotlar, duygu ve sevgi dışında, tüm yaşam faaliyetini insandan devralıyor. “Tembellik hakkı”nı ütopya olmaktan çıkaracak bir dijital dönüşüm çağına girdik. Bu bir devrim değil, hızlandırılmış bir evrim olarak yaşanıyor. Kim ve nerede olursanız olun; ilk adımı atın, dijital dünyadaki yerinizi belirleyin; aksi halde reel dünya elinizden kayıp gidecek.

Dijital teknolojiler ekonomiyi ve sosyo kültürel yapıyı değiştiriyor. Geleneksel üretim ve toplumsallık kayboluyor, yenisi geliyor.
Bu bir dönüm noktasıdır.
Bu dönüm noktası sadece ekonomik düzeni değiştirmekle kalmıyor; toplumun iş yapma biçimlerini, insan ilişkilerini eskitiyor, yerine yeni bir düzen, yeni ilişki biçimleri ve yeni bir dünya görüşü yerleştiriyor.
Dijital değişim ve dönüşümün etkilemediği hiçbir nokta kalmadı. İş, rekabet, üretim, tüketim, hizmet, iletişim, pazarlama, satış, ticaret, ekonomi, finans, insan kaynakları, eğitim, sağlık, savunma, ulaştırma ve hatta devletler ve ülkeler dijital dönüşüm temelli bir başkalaşma sürecine girdiler.
Bundan kaçış mümkün değil. Zorunlu olarak bu büyük dijital ekosistemin bir parçası olacağız.
İnternet ve mobilin hızla dönüştürdüğü yeni dijital çağda tüm alanlar birbirini tetikliyor, etkiliyor, birleştiriyor ve büyütüyor. Örneğin; 4.5G teknolojisi internet ve mobil kullanımını, dijitalleşme siber güvenliği, mobil teknolojiler IoT ve giyilebilir teknolojileri, veri merkezleri bulut hizmetlerini, bulut büyük veriyi, büyük veri pazarlamayı, IoT büyük veriyi, sanal gerçeklik artırılmış gerçekliği vb. etkileyerek dönüştürüyor. Hemen her alanda yeni iş modelleri ve yeni uygulamaların oluşmasına neden oluyor.
“Dijital dönüşüm”ün kavranması da zaten tüm dönüşüm alanlarının bütünlüğünü görmekten geçiyor.
KobiEfor bu sayısının kapak konusunda “herkese hemen lazım” dijital dönüşüm alanlarına ve dijital ekosisteme bakıyor.

Bilişim ‘SANAYİ’ oldu
Türkiye bilişim sektörü 2016 yılında yüzde 14.4 oranında büyüyerek 94.3 milyar liraya ulaştı ve öncü sektör  olduğunu kanıtladı. Ve biz “Endüstri 4.0” devriminden söz ederken aslında ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ ile açılan bir yeni dünyadan söz etmiş oluyoruz. Sektörün amiral gemisi ise yazılımdır.

Bütün dünyada ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ (BİT) sektörünün ekonomik ve toplumsal gelişmedeki öncü rolü kabul edilmişken bizde sektör düne kadar layık olduğu yere konulamıyordu. Gecikmeyle de olsa bu düzeltme yapıldı. 7033 Sayılı “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun olan 18/06/2017 Üretim Reform Paketi” ile  ‘Yazılımcılar’ ve ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ üretenler ‘Sanayici’ olarak tanımlandı. Bu durum sektörün teşvik ve desteklerden yararlanması bakımından çok önemli. Ayrıca geleneksel sanayi sektörünün ‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ sektörü ile bütünleşmesi yönünden de atılan adım büyük değer taşımaktadır.

Türkiye bilişim sektörünün bugün 1 milyar dolarlık yazılım ihracatı bulunuyor. Yazılımın düne kadar hizmet olarak görülmesi sektörün gelişmesine engel teşkil ediyordu. Sanayi kapsamına alınınca hedef yazılım ihracatında 6.5 milyar doları aşmak ve özellikle Orta Doğu ve Türk cumhuriyetlerinin yazılım merkezi olmak diye belirlendi. Bundan böyle artık devlet destekleriyle yazılım ya da bilişim sanayi bölgeleri kurulabilecek.

‘Bilgi ve İletişim Teknolojileri’ sektörünün kanunla ‘sanayi’ sayılması, sektöre bakışın toplumsal bilinç haline gelmesini de hızlandıracaktır. KobiEfor Dergisi olarak 15 yıldır büyük emek harcadığımız bir konuda amaca ulaşmış olmanın hazzını da yaşıyoruz.

Dijital ekosistem(ler)
Dijital dönüşüm; dijital organizasyonlar içinde veya dijital ağların etrafında şekilleniyor; sosyal, mobil, analitik ve bulut (SMAC) kategorisinden güçler, büyük bir dönüşüm rüzgarı estiriyor.
Bu rüzgar pazarları yeniden şekillendiriyor, çalışma ve yaşama biçimini yeniliyor.
Şirketler artık kendi ağlarının etrafında geniş bir yelpazede diğer sayısal işletmelere, dijital müşterilere ve dijital cihazlara dokunan yeni dijital ekosistem bileşenlerinin parçaları haline geliyor.
Niçin? Çünkü pazara hakim olma yarışında ekosistemler teknolojiler kadar önem kazanıyor.
Bilim ve teknolojik gelişmelerin yarattığı yeni ekosistemleri kavramak, sürece uyumu hızlandırmada belirleyici oluyor.
Dijital ekosistem dediğimizde, organizmaların; düşünce sistemleri, inanç sistemleri, eğitim sistemleri, ticari sistemler, finansman sistemleri, bilimsel ve teknolojik sistemler, sosyal, siyasi ve kültürel sistemler, hukuk sistemleri ve yönetim sistemlerini bir bütün olarak ifade ediyoruz. Buna "sistemlerin sistemi" diyebiliyoruz.

Dijital teknolojinin yarattığı ekosistemi internet ekonomisi bağlamında alt başlıklarla görmeye çalışalım:

Rakip ve müşteri tanımı değişiyor:
Herhangi bir elektronik araçla erişebildiğimiz bütün üreticiler "potansiyel rakip", tüketiciler de "potansiyel müşteri" oluyor.

Ürünler hızla "bireyselleşiyor”. Hem kitle üretimi yapan, hem de bireyin isteklerini karşılayan esnek iş süreçleri gelişiyor; "faktör koşulları" ve "talep koşulları" birbirini dönüştürüyor.
"Karşılıklı-bağımlılıklar" yenilendiği için "rekabet stratejileri" de değişmiş oluyor.

Ürünlerin doğası değişiyor: Yeni sentezlerle yeni malzemelerin üretilmesi, akıllı ve bağlantılı ürün imkanlarının artması, akıllı ve öğrenen ürünlerin yaygınlaşması ile ortaya "büyük veri" çıkıyor ve yeni bir ekosistem oluşturuyor. Ürün-hattı dediğimiz yapılar ile platform yapıları arasındaki rekabet keskinleşiyor. Ürün doğasındaki değişmeler farklı ekosistemlere sürüklüyor. Bu bağlamda "dönüştürücü inovasyon" da ekosistemin önemli bileşenlerinden biri oluyor.

Ulaşabilirlik ve erişebilirlikler artıyor ve akışlar hızlanıyor: Ulaşabilirlik ve erişilebilirliklerin artması ve akışların hızlanması "talep koşullarını" değiştiriyor. Özellikle orta sınıfın artması, örneğin; Asya’da iki milyardan fazla insanın orta sınıfa dahil olması küresel çerçevede tüketimin nicelik ve niteliğini değiştiriyor.

İş süreçleri hızlanıyor ve farklılaşıyor: Yeni hammadde sentezleri yeni girdi kombinasyonları teknolojik ölçme ve kontrol olanaklarınının artması iş süreçlerini hızlandırıyor ve dönüştürüyor.
Otomasyon tekniklerindeki gelişme, iş yaşamında yapay zekanın ileri düzeyde ve artan ölçüde kullanılması da süreçlerine yeni bir format kazandırıyor. Süreç optimizasyonundaki gelişmeleri izleyemeyen üreticiler rekabetten çekiliyor.

İş ile insan ilişkileri yeniden tanımlanıyor: Girdilerin değişmesi, tedarik zincirinin farklılaşması, akışların hızlanması iş ile insan ilişkilerini de dönüştürüyor. İş içinde işbirliği ve iş bölümü ihtiyaçları değişiyor. Yerel iş ilişkileri küresel perspektif kazanıyor. Bu değişmeler "ürün doğasını" ve "mesleklerin doğasını" da değiştiriyor.

Rakip stratejileri farklılaşıyor: Ulaşabilirlik ve erişilebilirliklerin değişmesi, rakip ve müşteri algısının farklılaşması, rekabet yapısını da köklü biçimde değiştiriyor; yeni rekabet koşulları, rakip stratejilerini de başkalaştırıyor.

Karşılıklı-bağımlılık ilişkileri ve ağ sistemler farklılaşıyor: İletişimin yarattığı yeni işbirliği ve iş bölümü olanakları her anlamda karşılıklı bağımlılık ilişkilerini ve iş ağlarını farklılaştırıyor. Ağ yapılarında temel belirleyici olan "etkileşim koşulları" yeniden tanımlanıyor. Bu yeni ilişkiler, "ekosistemin köklü değişimi" anlamına geliyor. Yeni oluşan ekosistemlerin anlaşılması, tanımlanması, eski ekosistemlerle farklılıkları, eski ve yeni ekosistemlerin değişme sürecinde birbirini destekleyen ve engelleyen yönlerinin netleştirilmesi gerekiyor.

Ekosistem analizinin önemi
Günümüz koşullarında rekabet gücü yaratmak, korumak ve geliştirmek için ekosistemdeki değişim ve dönüşümü yakından izlememiz şart. Bu noktada kendi insiyatifimizle değiştirmemiz mümkün olmayan "bağımsız değişkenlerin" yatırım maliyeti kadar işletme dönemi maliyetleri üzerindeki etkilerini öngörmek uzun soluklu gelişme yaratmanın kaçınılmazı haline geliyor.

İş, insan ve değer üretimi arasındaki bütün mekanizmaları dikkate alan bütünsel bir analiz; yeni teknolojilerin kullanılmasında ihtiyaca uygun olanı seçmek kadar, eski teknolojilerden zamanından önce vazgeçilerek gereksiz kaynak israfını da önleyebilir.

Bugün hemen her ürün, bir dizi elektronik donanım; entegre devre, sensör kullanılarak üretiliyor. Elektronik donanımla ilgili ihtiyaç analizi yapan, donanımları nereden ve nasıl satın alınacağını iyi araştıran firmalar ciddi kaynak tasarrufu sağlayabiliyor. Ekosistem analizi keşfetme, tanımlama, iletişimle işbirlikleri ve iş bölümü sağlamanın ilk adımını oluşturmaktadır; etkili yatırım yönetiminin önkoşuludur.

Sonuç olarak atılması gereken ilk adım, "rekabet” edebilmemiz için teknolojik yenilikler kadar ekosistemi de kavramaktır. İkinci adım, doğrudan ya da dolaylı olarak işimizdeki tedarik zincirini, dönüştürme süreçlerini, işlemlerini ve kendini yeniden üretme süreçlerini belirleyen etkenleri denetim  altına almaktır. Üçüncü adım, işimizi etkileyen eğilimleri; eğilimlerin yarattığı fırsat ve tehlikeleri analiz etmektir. Dördüncü adım ise imkan ve imkansızlıklarımızı net olarak tanımlamak ve son adım olarak bilimsel çalışmanın sorunu çözdüğüne inanmaktır.

Sanal gerçeklik
Dijital dönüşümün yaşandığı ve hayatımızın da değişikliklere maruz kaldığı alanlardan biri de “sanal gerçeklik” alanıdır. Sanal gerçeklik günümüzde giyilebilir teknoloji ürünlerinin artması, sanal gerçeklik teknolojilerinin de hızla gelişmesine yol açtı. Şimdilerde dünyanın bir çok ülkesinde sanal gerçeklik teknolojilerine milyarlar değerinde yatırımlar yapılmaya başlandı.

Sanal gerçeklik sektörel anlamda sadece gözlüklerle sınırlı değil, aynı zamanda yön, hareket, koku gibi duyularımızı da uygulamaların içerisine dahil edebilen donanımların geliştirilmesini sağladı.

Bunun yanı sıra akıllı telefonu olan herkesin, sanal gerçeklik mobil uygulamaları aracılığı ile sanal gerçeklik deneyimini yaşayabileceği kendi entegre lensleri olan sanal gerçeklik gözlükleri de üretildi.

Eğitimde sanal gerçeklik: Sanal gerçeklik gözlükleri ve beraberinde kullanılabilen platformlar, giysiler ya da konsollarla beraber öğrenciler, eğitim aldıkları konuyu birebir sanki oradaymış gibi sanal gerçeklik ortamında yaşabiliyorlar. Tarih derslerinde, önemli bir olay anlatılırken o anları öğrencilerin görerek, yaşayarak eğitim alması olanaklı. Biyoloji derslerinde insan anatomisini, iç organların nasıl çalıştığını sanki bir insanın içerisindeymiş gibi öğrenebilmesini mümkün kılan sanal gerçeklik teknolojileri devrede.

Sağlıkta sanal gerçeklik: Giyilebilir gözlükleri ve entegre çalışan eldiven ya da konsollar sayesinde tıp alanında eğitim alan doktor adayları ameliyat simülasyonları sayesinde, sanal ortamda ellerini kullanarak ameliyatı gerçekleştirebilir, uygulama tarafında tecrübe sahibi olabilir ve gelişimlerini hızlandırabilirler. Yine narkozsuz gerçekleştirilen ameliyatlarda, hastayı bulunduğu ortamdan uzaklaştırabilmek adına sanal gerçeklik gözlükleri kullanılıyor.

Sanal gerçeklik simülatörleri: Daha önce hiç gitmediğiniz ama gidip görmeyi istediğiniz çok uzaklardaki yerler, 360 derece sanal tur teknolojisi, 360 derece kayıt ve görüntü alabilen teknolojiler, sanal gerçeklik gözlükleri ve sanal gerçeklik simülatörleri sayesinde gezilebilir hale geldi.

Eğlence: Sanal gerçeklik gözlükleri, sanal gerçeklik simülatörleri ve konsollar, oyuncular için 3D oyunların içinde daha önce hiç yaşamadıkları ve kolay kolay vazgeçemeyecekleri yeni bir deneyimin kapılarını aralıyor.

İnşaat: Satın almayı düşündüğünüz inşaat aşaması henüz tamamlanmamış olan evinizin bitmiş ve dizayn edilmiş halini sanal gerçeklik gözlüğü sayesinde içerisindeymiş gibi gezebilir, artırılmış gerçeklik teknolojisi sayesinde de evinizi dilediğiniz gibi dizayn edebilirsiniz.

Artırılmış Gerçeklik (Zenginleştirilmiş Gerçeklik)
‘Sanal Gerçeklik’teki gelişmeleri ‘Artırılmış Gerçeklik’ izledi. Bu iki teknoloji arasındaki farkı şöyle açıklamalı: Sanal gerçeklik görüntü, hologram, ses, konum vb. duyusal unsurların gerçek dünyanın bir taklidi olarak oluşturulması iken ‘Artırılmış Gerçeklik’, oluşturulan duyusal unsurların gerçek zamanlı olarak zenginleştirilmesi ve fiziksel dünya ile etkileşime geçmesidir. Sanal gerçeklik gözlükleri kullanıcının fiziksel dünya ile bağlantısını keserek tamamen bilgisayar ortamında oluşturulmuş bir görüntü sunar. Bunu yaparken gerçek dünyanın konum ve yön gibi unsurlarından yararlanır. Artırılmış gerçeklik gözlükleri ise fiziksel dünyadaki çevre ve cisimler ile etkileşim kurar. Örneğin; yeni alacağınız bir halının mobilyalarınızla nasıl bir uyum sağlayacağını ya da 3 boyutlu modellerinizin 1:1 ölçekte nasıl görüneceğini artırılmış gerçeklik vasıtasıyla oluşturulan görsel sayesinde görebilirsiniz.

Endüstride ‘Artırılmış Gerçeklik’
‘Artırılmış Gerçekliği’ endüstriye de aktardık. Bu konuda en iyi endüstriyel uygulama örneklerini lojistik şirketlerinde görüyoruz. ‘Artırılmış Gerçeklik’ otomotiv firmalarının radarına da takılmış durumda. Volkswagen, BMW gibi devler bakımdan üretime bir çok alanda ‘Artırılmış Gerçeklik’ donanımını kullanmaya başlamış bulunuyorlar. BMW yeni hibrit spor arabası olan i8’de ön cama yansıtılan navigasyon yönergeleri ve hız göstergesiyle araç kullanıcısına da artırılmış gerçeklik deneyimi sunabiliyor.

Endüstri 4.0
‘Nesnelerin İnterneti’ni “akıllı” evlerden, yapılardan, şirketlerden, fabrikalardan biliyoruz. Tanımlarken, çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazlar sistemi diyoruz. Bunun sanayi üretiminde uygulaması olan “Endüstri 4.0”ı da az çok kavradık. Yapılan araştırmalara göre bugün internete 10-11 milyar cihazın bağlı olduğu tahmin edilmekte ve bu rakamın 2020 yılına gelindiğinde 50 milyar cihaz seviyesine çıkması öngörülmektedir. Aynı araştırmalara göre; 2003 yılında dünyada kişi başına düşen birbirleriyle bağlantılı cihaz oranı 0.08 iken bu oranın 2020 tahmini "6.48"dir. Ayrıca 2020 yılında, 20 adet tipik ev cihazının üreteceği bilgi trafiğinin, 2008 yılında üretilen tüm internet trafiğinden daha fazla olacağı tahmin edilmektedir.

Birbirine bağlanabilen cihazlar: ‘Nesnelerin İnterneti’ dendiği zaman yalnızca cihazların internete bağlanması olarak anlaşılması yanlıştır.
RFID benzeri algılayıcıların ve tanımlayıcıların bazı cihazlar ile bilgi üretmeleri de bu kavrama dahildir. Nesneler, algılayıcılar ve elektronik devreler ile donatıldığında insanlarla iletişime geçerek durum bilgilerini güncelleyebilecek yetenek kazanırlar. Mobil ağlar ve internetin gelişimiyle birlikte bu nesnelerin kişiler ile iletişim kurmaları kolaylaşır. İnsanların da onları her yerden, her zaman gözlemleme ve kontrol etme şansı olur.

IPv6 protokolüne geçiş: ‘Nesnelerin İnterneti‘ bazı sorunlara da yol açacaktır. Birbirlerine bağlı cihazlar sayesinde sosyal hayatımızı internet üzerinden kayıt altına sunuyor olmamız, ortaya çıkacak veri miktarını inanılmaz derecede arttıracak ve bu büyük verilerin çözümlenerek işlenmesi zor ve karmaşık bir iş haline gelecektir. Bunun yanında ortaya çıkan bu verilerin gizliliği ve güvenliği de önemli bir konu olarak önümüzde duruyor. Önümüzdeki yıllarda etkileşimin ve internetin hemen her nesnenin içine gireceği ve farklı nesnelerin ortak amaçlar için hareket edeceği bir döneme gireceğiz. Bu arada insanların fizyolojik ve psikolojik olarak bu değişime nasıl karşılık vereceğini hep birlikte göreceğiz. Günümüzdeki her elektronik cihaz artık akıllı olmaya başladığı için artık bu cihazlar da birbirleriyle iletişim edebilir duruma gelmiştir. Birkaç sene içerisinde ‘Nesnelerin İnterneti’ teknolojisi dünyaya egemen olacak; gündelik hayatta kullandığımız cep telefonumuz misali.
Bilimsel gelişmelerin ve yeniliklerin hızla yaşandığı teknoloji çağında, artık akıllı olan nesne yalnızca telefon değil.

Terimde adı geçen “nesne” birçok şey olabilir: Kalp ritim monitörü implantı yapılmış bir hasta, kahve makinesi, bulaşık makinesi, giyilebilir teknoloji ürünleri… Örneklerden anlaşıldığı üzere yakın gelecekte nesnelerin interneti insan-insan, insan-nesne ve nesne-nesne arasında olacak.

‘Yapay Zeka’ sınırları zorluyor
Yapay zeka, makinelerin karmaşık problemlere insanlar gibi çözümler üretmesini sağlama ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Bu genellikle insan zekâsının karakteristiğini alıp, bilgisayara algoritma olarak uygulanarak gerçekleştirilir. Talep edilen veya arzulanan ihtiyaçlara göre; hangi etkiye karşı hangi akli tavır sergilenecekse az veya fazla esnek ya da etkili yaklaşımlar yapay zeka BİT alanında bir gelişme gibi görünse de matematik, biyoloji, psikoloji, felsefe ve diğer farklı bilimleri de kapsamaktadır. Tüm bu alanlardaki bilgilerin kombine edilmesi yapay zeka konusundaki gelişmelere bağlıdır. ‘Yapay Zeka’ya bakalım.

Hareket ettirme/ Motivasyon: Bilgisayarlar bazı sabit programlanmış kurallar kullanılarak, mekanik hesaplama yapmaya uygundur. Ancak karmaşık problemlerde işler biraz daha zorlaşır. İnsanlardan farklı olarak bilgisayarlar, özel durumları algılama ve yeni durumlara adapte olma süreçlerini gerçekleştirememektedir. Yapay zekâ, bu tarz karmaşık görevlerde, makinelerin davranışlarını geliştirmeyi hedefliyor.

Birçok yapay zekâ araştırması bizim akli davranışlarımızı daha iyi anlamamızı sağladı. İnsanların problem çözme konusunda, soyut düşünce, bilinçli tümevarım ve örüntü tanımaya dayanan ilginç yaklaşımları var. Yapay zekâ bize bu prosesi tekrar tazeleyerek anlamamızı ve sonrasında var olan kapasitemizin üzerine çıkma konusunda yardımcı olacaktır.

Sınırlamalar: Bugüne kadar, insan zekasına ait özelliklerin tümü henüz tam anlamıyla keşfedilememiş olduğu için yapay zeka yaratılması için uygulanamamıştır. Bu nedenle günümüzde yapay zeka genel olarak sadece kazanç getirecek, yapay zeka kabiliyetinin tamamına ihtiyaç duymayacak özel bazı alanlara odaklanmıştır.

Halk arasında az da olsa yakın gelecekte zeki makinelerin fikir üretebilme yeteneklerine sahip olacağı kuşkusu vardır. Asıl soru bunun ne zaman olacağıdır? Makinelerin üretildiği malzeme tamamen silikon da olabilir, kuantum bilgisayarları ya da üretilen malzemenin ve sinir sisteminin hibrit bir kombinasyonu da olabilir. Ancak ne olursa olsun, genel inanç bu konudaki gelişmelerin içinde bulunduğumuz yüzyıl içerisinde büyük aşama kaydedeceği yönündedir.

Teknoloji: Yapay zeka konusu üzerine hiçbirinin doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanmamış bir çok farklı yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan bazıları diğerlerine nazaran çok daha kullanışlı gibi görünmekte olsa da sürekli yeni alternatifler üretilmektedir. Son 50 yıl boyunca, yapay zeka araştırmacıları genellikle özel bazı problemlerin çözülmesi üzerine yönelmişlerdir. Bu bağlamda sayısız çözüm yolu üretilmiş ve etkili ve güvenilir bir şekilde hayata geçirilmiştir.

Uygulamalar: Günümüzde yapay zekânın kullanılma potansiyeli olan binlerce uygulama alanı bulunmaktadır. Bu alanlar otonom kontrolü ve hedef tespiti gibi askeri uygulamalardan, bilgisayar oyunları ve robotik hayvanlar gibi eğlence dünyasına kadar geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Bunun yanında bankacılık, sağlık ve sigorta şirketlerinde müşteri davranışları ve trend tespiti gibi çok fazla miktarlarda bilgi işlenmesi gereken alanlarda da kullanılabiliyor.

Günümüze kadar birçok bilim kurgu filmine de konu olan yapay zekanın ilerleyen yıllarda bu yöndeki araştırmaların hızlanması ve gelişmesi ile günlük hayatımızı çok farklı yönlere taşıyacağı kesin gibi görünüyor. Yukarıda belirttiğimiz uygulama alanları sadece bunun çok küçük bir miktarı olsa da özellikle askeri amaçla kullanımı geçmiş yıllardan beri birçok kişinin fantezilerini süslemekte ve yakın gelecekte artık insanlar yerine robotların savaşacağına kesin gözle bakılmaktadır.

Genellikle genç popülasyonun sıklıkla kullandığı eğlence araçlarından en önemlisi olan oyun dünyasında yapay zeka kırıntıları günümüzde dahi kullanılmaktadır.

Yapay zeka sadece pahalı, o kadar: Bugün ev temizliği için bir robot tasarlandığınızı düşünün. Oysa bunu insanın kendi başına yapması ya da başka birine öğretmesi çok daha kolay ve ucuz. Dolayısıyla yakın gelecekte, bazı mesleklerin robotlar tarafından yapılması oldukça pahalı olmaya devam edecek. Nasıl bundan 50 sene önce dünya farklı bir yer idiyse bundan 100 sene sonrasında da bugünden farklı bir yer olacak. Ama teknolojinin hayatımızda gerçek anlamda nasıl bir etki yaratacağını ölçmek şimdiden zor görünüyor.

3 Boyutlu Yazıcılar (3D Yazıcılar)
Açıkçası bugün canlı örneklerini görmeden önce bizim de aklımızda bu soru vardı. Lakin konuyu biraz araştırıp üstüne düşününce iç boyutunun çok farklı ve çok zengin olduğunu fark ettik. Bu nedenle sizleri de bu konuya biraz ısındırmak istiyoruz.
Bilgisayar ortamında simülasyon tekniği ile üretilmiş üç boyutlu çizim ve resimlerin bire bir baskısını yaparak ürüne dönüştürülmesi mümkün. Üç boyutlu yazıcılarla artık neredeyse üretilemeyecek ürün kalmadı bile.
3D printer (3 boyutlu yazıcı), 3 boyutlu bilgisayar datasını katı, elinizle tutabileceğiniz gerçek nesnelere dönüştüren bir makinedir. Bu teknoloji geleneksel imalat yöntemleri ile gerçekleştirilmesi mümkün olmayan geometrileri üretebilmektedir.

Çalışma prensibi

Modelleme:
Üretilecek ürün 3 boyutlu tasarım programları (CAD) ya da 3 boyutlu tarama sistemleri ile bilgisayar datası olarak oluşturulur. Oluşturulan model genellikle STL dosya formatına çevrilerek 3D baskı sürecine geçilir.

3D Baskı: 3D baskı işleminde obje katmanlar halinde üst üste serilerek oluşturulur. Günümüz teknolojisinde bu katmanlar plastik ergitme, laset sinterleme, sterolitografi gibi farklı yöntemler ile gerçekleştirilebilmektedir. Makinenin bu katmanlar sırasındaki takım yolunu takip etmesi için STL dosyası hazırlanmış model dilimleme yazılımı ile katmanlara ayrılır.

Yüzey İyileştirme: 3D printer ile gerçekleştirilen objeler geleneksel teknolojiler ile karşılaştırıldığında boyutsal açıdan daha hatalı olabilmektedir. Bu nedenle kritik objelerde yüzey temizleme, iyileştirme ve son ölçüye getirme işlemi uygulanabilmektedir.

Sonuç olarak: Elinizde 3 boyutlu çizim yapacak ve tabi sizin de kullanabileceğiniz bir program olmalı. Daha sonra baskısını yapmak istediğiniz objeyi bilgisayar üzerinde oluşturarak bunu yazıcının okuyabileceği bir program haline getirmelisiniz.

Oluşturduğunuz programı 3D okuyor, en alttan en üste kadar parçalara ayırıyor ve daha sonra basıyor. 3 boyutlunun farkı derinliği vermek için en alttan en üste kadar materyali katman katman atarak bu şekli oluşturuyor olması. Bu sırada pek çok şeyi de belirleyebiliyorsunuz. Örneğin; yazıcının çıkaracağı nesnenin içinin doluluk oranına, kaç hassasiyetle çalışacağına karar veriyorsunuz. İçi ne kadar dolu olursa o kadar dayanıklı oluyor.

Kullanılan malzeme: Kullanılabilecek pek çok materyal var. Plastik ve herhangi bir plastiğin çok daha dayanıklı olan halleri, altın, platinyum, seramik tozu, metal tozu, metal görünümlü-akrilik plastikler ve daha nicesi…

Üretim: Kuyumculuk alanında bu yöntem sayesinde eşsiz ve hatasız yüzükler, kolyeler, küpeler ve daha nicesi elde edilebilir. Özellikle medikal alanda da pek çok yeniliğin öncüsü olacak bir yöntem bu. Pek çok implantın bu şekilde çıktısı alınıp kullanılabilir. Aynı şekilde kulak, burun ve benzeri organlar yapmak da mümkün.

Otomotiv alanında ve daha pek çok sektörde belli başlı parçaların üretilmesinde de kullanılabilecek bir teknolojidir. 3 boyutlu yazıcılarla silah üretmek bile mümkün. Çikolatayı materyal olarak koyup farklı çikolotalar ve şekerlemeler üretiliyor. Müzik aletleri, papyonlar, telefon kılıfları, sörf tahtaları, bu kategorilere emsal sayısız ürün ürütmek mümkün.  Dahası Endüstri 4.0 uygulamalarına geçerken elektrik-elektronik sektörünün doldurması gereken otomasyon sistemleri üretimi  alanında özel yazılımlarla devrelerin simülatif kurgulanması ve 3D tekniği ile üretilmesi de önemli bir gelişme olarak kaydedilmeli.

Sağlık 4.0: Sağlıkta Dijital Dönüşüm
Hastaya özgü cihazların geliştirilmesini sağlayan Endüstri 4.0, tıbbi imalat alanında önemli avantajlar sağlıyor. Endüstri 4.0 ile ürünler ve yazılımla geliştirilmiş donanımlar, kendi yönetimini ve üretim hattının optimizasyonunu sağlamak için akıllı bilgi alış verişinde bulunabiliyor. Ürünler hangi işlem adımlarından geçeceğini, makineler ise kendi durumunu, kapasitesini ve yapılandırma seçeneklerini biliyor. Bu merkezi olmayan üretim modeli ile operatör müdahalesine ihtiyaç duymadan üretim kararları alınabiliyor.

Bu üretim modeli sağlamlık, özerklik, kendi kendini düzenleme, kişisel bakım, kişisel tamir ve öngörülebilirlik sağlıyor. Böylelikle hasta ihtiyaçları için tamamen kişiselleştirilmiş ürünlerin otomatik olarak üretilmesi sadece pratik olmakla kalmayıp, aynı zamanda yüksek verimli ve ekonomik hale geliyor. Türkiye’de dev adımlarla gelişen sağlık sektöründeki dijital dönüşüm başarılarına kısaca bakalım:

Özelleştirme: Hastaya özel cihaz üretimi, her ürünün eşsiz olması nedeniyle yüksek kalite sunmaktadır. Bu cihazların maliyetleri şimdilik sorun olsa da Endüstri 4.0 çözümleri ile birkaç yıl içerisinde yaygın olarak kullanılacak.

BT Altyapısı: IT sistemlerinin benimsenmesi söz konusu olduğunda, tıbbi cihaz üretimi bu konuda gecikme yaşadı. Endüstri 4.0 ile tıbbi cihaz üreticileri, geçmiş üretim otomasyonunu ve tedarik zinciri entegrasyonunu geride bırakabilir ve yeni paradigmalar üzerinde bir BT altyapısı oluşturabilir.

Uygunluk: Uyum sağlanması ve uygulama karmaşıklığı birçok yönetmelik nedeniyle sorun teşkil ediyor. Ancak bu sorunun üstesinden gelindiğinde hizmet hızındaki yaşanacak artış, tıbbi cihaz üreticileri için Endüstri 4.0'ı zorunlu kılıyor.

Siber Fiziksel Sistemler: Tıbbi cihazlar, “akıllı cihaz” olarak nitelendirebileceğimiz, sağlık izleme sistemleri ve uzaktaki hekimlerle iletişim kurabilen, internete bağlanabilen cihazlar haline geliyor.

Pistonlu Dolum Makineleri: Bosch, öksürük şurubu gibi sıvı farmasötik maddeler için pistonlu dolum makineleri üretiyor. Modüler makine, dijital bir ağın bir parçasıdır ve bir insan-makine arabirimi aracılığıyla izlenir. Ayrıca kalite kontrolleri ve servis bakımı yapılır. Belirli bileşenlerin makine yakınında kullanılması durumunda derhal uyarı vermektedir. Baskılı devre kartlarının imalatı gibi pistonlu dolum makinelerinin imalatı da ağa bağlı üretim olup, müşteri ihtiyaçlarına göre daha küçük partilerin üretilmesini mümkün kılar.

İlaç Üzerindeki Dijital Kodlar: Dijital kodlar, her öksürük şurubu için ambalajın belirli bir kimliğinin olmasını sağlar. Böylece ilaç, şirketten ayrıldıktan sonra açıkça tanınabilir durumda olur. Bu, tüm lojistik zincirinde izlenebilirliği sağlar ve sahte ilaçların önüne geçilmesini olanaklı hale getirir. 2019'dan itibaren Avrupa Birliği'nde ilaçlar, yalnızca ambalajında seri numarası olması ve hasar görmemesi halinde satılabilecek. Bu nedenle Endüstri 4.0, üretimin ötesine geçerek tüm değer zincirini kapsamaktadır.

Akıllı Kentler
Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı’nın Bilgi ve İletişim Teknolojileri Destekli Yenilikçi Çözümler Ekseni Mevcut Durum Raporu (Şubat 2013) belgesinde ‘Akıllı Kent’ yapılanması şöyle tanımlanmaktadır:  Günümüzde kentlerin yasadıkları sorunları çözmeyi ve kentlerde yasayanların hayat kalitesini artırmayı amaçlayan ‘Akıllı Kent’ çözümleri önem kazanmaktadır ve dünyadaki pek çok şehirde hızla uygulamaya geçirilmektedir.

Akıllı Kent çözümleri temelde Kent Bilgi Sistemi (KBS) ve Coğrafya Bilgi Sistemi (CBS) gibi kentlerin bilgi teknolojileri altyapı sistemlerine bütünleşmiş ve gerçek-zamanlı bilgiye dayalı karar almayı mümkün kılacak şekilde hayata geçirilmektedir. Akıllı kent çözümleri enerji, su, ulaşım, kentsel hizmetler ve sağlık hizmetleri başlıkları altında incelenebilmektedir.

Akıllı kenti gelişmiş bir ‘Kent Bilgi Sistemi’ne sahip, vatandaşların bütün hizmetlerden sabit veya mobil sistemleri ile yararlanabildiği, her alanda bilgi dönüşleri sağlayan bütünleşik bilgi organizasyonu üzerine kurgulanmış kent yapılanmaları olarak tanımlayabiliriz.
Akıllı Kent bir dijital ekosistem oluşturur. Bu ekosisteme özellikle KOBİ'ler kendi inovatif çözümleriyle girebilirler. İşte çözüm alanları:

Kent Sorunlarına Çözüm Yaklaşımları:

- Doğal Kaynaklar ve Enerji Akıllı Şebekeler: Sürdürülebilir, ekonomik ve güvenli elektrik arzı için birbirine bağlı kullanıcıların davranışlarını hesaba katan elektrik şebekeleri. (Akıllı şebekeler kendini denetleyebilir ve sistem düzensizliklerine karşı dayanıklı olmalıdır).

- Kamusal Aydınlatma: Kamusal alanların aydınlatmasında kullanılan sokak lambalarının hava kirliliği kontrolü veya kablosuz internet bağlantı gibi başka fonksiyonları da yerine getirmesi. (Sokak lambaları ile iletişim kuran merkezi yönetim sistemleri sayesinde işletme maliyetleri düşürülebilir, hava durumu hakkında anlık bilgi sağlanabilir).

- ‘Yeşil’ Enerji: Güneş, su ve rüzgar gibi yenilenebilir doğal kaynaklardan faydalanılması.

- Topluma ve çevreye olumsuz etkileri en aza indirecek atık toplama ve geri dönüşüm yöntemleri geliştirilmesi.

- Su miktarı ve kalitesinin özellikle tarımsal ve endüstriyel kullanımda hidrolojik döngü aşamaları ile analizi ve yönetimi.

- Tarımsal ürünlerin yetiştiği alanların koşullarını takip etmek ve ekin yetiştirme süreçlerini yönetmek üzere kablosuz alıcı ağları kurulması. (nem, sıcaklık ve ışık alıcılarının entegre sistemler dahilinde bir araya getirilmesiyle don riski veya bitkisel hastalık riskleri azaltılabilir; sulama ihtiyaçları optimal olarak düzenlenebilir).

- Trafik durumunu, coğrafi ve çevresel etmenler ile çalışma hayatı gereksinimlerinin etkin şekilde entegre edilmesi ile kentteki lojistik akışın iyileştirilmesi.

- Trafik ve ulaşım etkinliğini ve ulaşım deneyiminin kalitesini arttırmak adına dinamik ve çok-modlu bilgi sistemleri kullanılarak seyahat öncesi ve daha önemlisi eş anlı olarak seyahat esnası bilgi sağlanması. Bu sistemlerin insan davranışlarını hesaba katması.

E-Devlet
Dijital dönüşüm, kamu hizmetlerini dijitalleştirdiği için devleti de dönüştürüyor.
Türkiye’de bu değişimin önemi daha da artıyor, çünkü ‘bürokratik devlet’ geleneğinden yakınıyoruz.
Kamudaki işler için her işletme belli bir istihdam yaratmak zorundaydı, bu sona erecek.
e-Devlet Kapısının amacı, tek bir adres üzerinden şifre, elektronik imza, mobil imza gibi kimlik doğrulama sistemleri ile güvenli bir şekilde kamu hizmetlerinin vatandaşlara sunulmasıdır.
e-Devlet Kapısı’nın en büyük faydası kredi kartında olduğu gibi kimlik ibrazıyla sadece ilgili kişiye elden teslim edilen şifre ya da varsa e-imza ve mobil imza gibi kimlik doğrulama araçları kullanılarak elektronik hizmetlere erişim sağlanmasıdır. Bu yönüyle e-Devlet Kapısı sağlamış olduğu altyapıyla birçok başka ülke tarafından da örnek alınan bir yapıdadır. E-devlet hizmetleri ücretsizdir.

Dijital Bankacılık
Bankaların hizmet çeşitlerini sürekli değiştirmesi ve kendini gelişen teknolojilere entegre etmesiyle birlikte her geçen gün yeni bir uygulama çıkmaktadır. İnternet bankacılığı da yakın zamanda ortaya çıkan bu uygulamalardan biridir.
Bankaların uygulamaya koyduğu internet bankacılığı; çoğu bankacılık işleminin internet üzerinden açılan bankaya ait hesaplarla kolay bir şekilde yapılmasını sağlayan uygulamadır. Bu hizmetin kullanımı bilgisayar, telefon, tablet gibi birçok araç ile yapılabilir. Her bankanın kendine ait internet bankacılığı sistemi vardır. Bu sayede en basit işlem için dahi bankaların yolunu tutmak tarih olmuş ve oturduğunuz yerden birkaç tıkla işlemlerinizi yapabileceğiniz döneme gelinmiştir. Bankacılık hizmeti almada zamana ve mekana bağımlılık son bulmuştur.

Dijital İş Ekosistemi
Dijital dönüşümü sürdürenlerin kendi ağlarının etrafında; bir dizi diğer dijital işletme, dijital müşteri ve dijital cihaza dokunan dijital ekosistemler inşa ettikleri gözleniyor. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde sosyal, mobil, analitik ve bulut (SMAC) şirketleri, dijital dönüşümün fırtınasını yaratmak, pazarları yeniden şekillendirmek, çalışma ve yaşama biçimimizi değiştirmek için bir araya geldiler.
Bugün şirketler, yalnızca iç süreçlerini iyileştirmek değil, büyümeyi ve büyümenin sürdürebilirliğini sağlamak için sunulan teknolojiyi kullanmaktadır. Oluşturulan dijital ekosistem modelleri, doğal ekosistemlerin bilgisi, özellikle de çeşitli kuruluşlar arasındaki rekabet ve işbirliği ile ilgili konularda bilgilendirilmektedir. Accenture Technology Vision 2015 raporuna göre, şirketler artık kendi ağlarının etrafında geniş bir yelpazede diğer sayısal işletmelere, dijital müşterilere ve dijital cihazlara dokunan yeni dijital ekosistem bileşenlerinin parçaları olacaklardır.

Sosyal Medya
Şirketin müşterisiyle birebir iletişim kurmasını sağlayan çok etkili bir ortamdır. Şirket müşterisinin nabzını orada yokluyor, orada anında geri dönüş alabiliyor. Bu aşamada markanın hedef kitlesiyle kurduğu doğru iletişim uzun vadede markanın itibar yönetimine katkı sağlıyor. Türkiye, dijital gelişim ve dönüşümü noktasında ciddi ivme yakalamış, belki de ileride bu dönüşümü kendisi şekillendirecek bir ülke olabilmiştir. Dolayısıyla bu potansiyeli bir adım önden yakalayan markalar, kendi sektörünün öncülüğünü üstlenebileceklerdir.
Sosyal medyanın milyonlarca insanın buluşma noktası olduğu, bunun da kişisel markalaşma sürecinin hızlanmasını sağladığı unutulmamalıdır.

Büyük Verinin Endüstriyel Kullanımı
Global seviyede üretilen ve depolanan bilginin miktarı hayal edilemeyecek kadar çoktur ve her gün büyümektedir. Bu da henüz çok az bir kısmı analiz edilmiş iş bilgilerinden kritik görüşler sağlamadaki potansiyelin daha da büyük olduğunu gösteriyor. Bu durum firmalar için ne anlam ifade ediyor?
Firmalar, kendi organizasyonlarına gelen, üzerinde çalışılmamış bu bilgilerden nasıl daha iyi faydalanabilirler?
Büyük veri güçlü analizlerle birleştiğinde işle ilgili şunlar gerçekleştirilebilir:

- Gerçek zamanlı hata ve sorunların temel nedenlerini belirleme.

- Müşterilerin satın alma alışkanlıklarına dayanarak satış amaçlı kuponlar üretme.

- Yeni portfolyoların risklerini tekrar hesaplama.

- İşleyişi etkilemeden önce yanlış davranışları tespit etme.

Büyük veri her endüstri dalını doğrudan etkilemektedir. Bu güçlü bilgi saldırısından yararlanma örnekleri verelim:

Bankacılık: Büyük veri önemli öngörü olanağı sağlar. Ancak aynı zamanda finansal kurumların gelişmiş analizlerle oyunda hep bir adım önde olmasını gerektirir.

Hükümetler: Devlet kurumları sahip oldukları büyük veriye analiz uygulamayı başarabilirse suç önleme, trafik sıkışıklığıyla mücadele, kurumları yönetme ve hizmetleri yürütme gibi konularda çok önemli bilgi birikimine sahip olmuş olur.

Üretim: Büyük verinin sağlayabileceği bir öngörüyle donanmış üreticiler kaliteyi arttırabilir, kayıpları azaltabilir ve günümüzün hayli rekabetli piyasasında anahtar rol oynayan işlemleri elde edebilir.
Analitik tabanlı ilerleme biçiminde çalışan üreticilerin gittikçe artması daha çevik iş kararları ve daha çabuk problem çözümleri anlamına gelir.

Eğitim: Büyük veri öngörüsüne sahip eğitimciler, eğitim sistemlerinin programlanması ile beraber yürüteceği çalışmalar ile öğrenciler üzerinde önemli etkiler yaratabilir.

Sağlık: Büyük veri etkili bir şekilde yönetildiğinde sağlık desteği sağlayıcıları saklı öngörüleri ortaya çıkararak hasta bakımı geliştirir.

Perakende: Müşteri ilişkileri inşa etmek, perakende endüstrisi için büyük önem taşımakta ve bunu en etkili biçimde başarmanın yolu büyük veriyi yönetmekten geçmektedir. Perakendeciler, müşterilere ve piyasaya ulaşmanın yöntemlerini ve uygun işlemleri en etkili biçimde uygulamanın sürecini bilmelidir. Böylece, sorunlu işleri tekrar istenen seviyeye çıkartmanın en stratejik yolunu uygulayabilir. Büyük veri tüm bunların merkezindedir.

RAHMİ AKTEPETürkiye Bilişim Derneği (TBD) Genel Başkanı
KOBİ’lerde dijital dönüşüm şart
“‘Dijital Dönüşüm’ dediğimizde ‘Servis bulut platformu’, ‘Büyük veri analitiği’, ‘Siber güvenlik çözümleri’, ‘Modelleme ve simülasyon çözümleri’, ‘Endüstriyel nesnelerin interneti platformu’, ‘Makine&makine,  makine&insan, makine&altyapı yazılım ve donanımları’, ‘Yenilikçi sensörler’, ‘Robot, otomasyon, ekipman, yazılım ve yönetim sistemleri’, ‘Eklemeli imalat malzemeler, ekipmanlar, yazılımlar’ ve ‘Akıllı fabrika sistemleri’ne bakabiliriz.
Sanayi 4.0 dönüşümüyle dört önemli kategoride gelişme kaydedilmesi bekleniyor; birincisi ‘verimlilik’, ikincisi ‘büyüme’, üçüncüsü ‘yatırım’, son olarak ‘istihdam’.
KOBİ’ler varlığını sürdürmek, gelişmek, büyümek, rekabet edebilmek ve iş süreçlerini daha verimli kılmak için dönüşüme ayak uydurmalıdır. KOBİ’lerin dijitalleşmesi önemli; ancak dijitalleşmenin sağladığı fırsatların işletmeler tarafından henüz tam olarak farkına varılmadığı bir gerçektir. Bu çerçevede, KOBİ’lerin esnek ve yenilikçi yapılarını koruyabilmeleri ve bunu rekabet unsuru olarak kullanabilmeleri için desteklenmesi gerekir. Ekonomiye dinamizm ve rekabetçilik anlamında önemli katkıları olan KOBİ’lerin dönüşümü ile ilgili bilgi ve farkındalık düzeyini arttırıcı çalışmaların, tüm paydaşların katılımı sağlanarak yapılması son derece önemli.
Yapılan araştırmalara göre KOBİ’lerin yüzde 70’inin iş süreci otomasyon araçlarını kullanmasının nedeni, üretkenliği artırma potansiyeli olarak belirlenmiş. Piyasadaki dijitalleştirme talebine, çalışan mobilitesindeki artışa ve gelişmiş belge iş akışı ihtiyacına doğrudan bir cevap olarak akıllı çok fonksiyonlu yazıcılar önemli bir işyeri teknolojisi olarak görülmekte. İşletmeler akıllı çok fonksiyonlu yazıcıları, belge iş akışına entegre ederek, çalışanların zamanını boşa harcayan ve üretkenliği etkileyen belgeyle alakalı zorlukların üstesinden gelebilir ve yoğun çalışan profesyonellerin nerede ve nasıl çalıştıklarından bağımsız olarak üretkenliklerini sürdürmelerine yardımcı olabilir.”

NEZİH KULEYİNTOSYÖV Başkanı
Toplumsal dönüşüm için dijital dönüşüm
“Dijital dönüşüm özünde bir toplumsal dönüşümdür. Bugün dünyada toplumlar sıralanırken ‘Avcı Toplum, Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu, Bilişim Toplumu ve Akıllı Toplum’ gibi yeni bir sıralama yapılmakta ve akıllı topluma;  Toplum’5.0 adı verilmektedir.
Nesnelerin interneti, büyük veri ve yapay zekânın doğrudan üretimde kullanılmaya başlaması buna ek olarak bilişim ve ileri teknoloji ile yeni disiplinlerinde bu bütünleşik çerçeve içine girmesiyle birlikte toplumlar dönüşmeye başladı. Önce bilişim toplumu kavramını tartışmaya başladık sonra gündemimize Sanayi’4.0 yerleşti. Şimdi ise Toplum’5.0 olgusunu irdeliyoruz.
Toplum sadece bir yanı ile değişememektedir. Sadece büyük sanayinin dijital dönüşümü gerçekleştirmesi toplum açısından sadece sürükleyici bir güç olması açısından önemlidir. Diğer yandan ülkedeki işletmelerin yüzde 99.8’ini oluşturan KOBİ’lerin bu dönüşümün dışında kalması dönüşümün başarı oranını düşürmektedir.
Dijital dönüşüm toplumun bütün katmanları için olmakla birlikte değişik toplumsal kesimlere değişik görevler yüklemektedir. Örnek vermek gerekirse bir geniş bant  stratejisinin hazırlanması ve ülkenin geniş bant fiber optik ağlarla döşenmesi doğrudan kamu yatırımları ile gerçekleştirilecek bir iş olduğu için kamunun görevleri arasındadır. Buna karşın bilişim teknolojilerini etkin bir biçimde üretimde kullanmak bu teknolojiyi kullanırken gereken güvenlik önlemlerini almak ve çalışanların yeni teknolojileri öğrenmekte ve kullanmakta istekli olmalarını sağlamak ilgili kurumların ve şirketlerin görevleri arasındadır.
Her şeyin son değerlendirmede insan için olacağını düşünürsek teknolojik dönüşüm için dijital dönüşüm kavramından çıkıp toplumsal dönüşüm için dijital dönüşüm kavramını ana eksene oturtmak zorundayız. Bu zorunluluk gönüllü kuruluşlara özellikle de TOSYÖV gibi KOBİ’lerin kurduğu gönüllü kuruluşlara sorumluluk vermektedir. TOSYÖV bu sorumluluğu yerine getirme çabası içerisinde olarak 25 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da Sanayi’4.0’dan Toplum’5.0 adlı etkinliği paydaşları ile birlikte düzenleyerek yeni yol haritasını hazırlayacaktır.”

MERT ÖZGÜR; TBV Yönetim Kurulu Üyesi Accenture Teknoloji Danışmanı
Radikal bir devrim
“Üçüncü sanayi devrimi ile saf dijital platformların ortaya çıkışını gözlemledik. Dördüncü sanayi devriminin ayırt edici özelliklerinden bir tanesi ise fiziksel dünya ile yakından ilişkili küresel dijital platformların ortaya çıkışı ve bu platformların yarattığı ekosistemdir.
Dijital Ekosistem denince bir parça kod anlaşılmamalıdır. Dijital Ekosistem daha çok; hizmet sunan, hizmet alışverişine olanak sağlayan, çevresi ile bilgi aktarımını mümkün kılan ve paydaşları destekleyen altyapısal uygulamalar olarak değerlendirilmelidir.
‘Dijital Ekosistem’lere olan güven gün geçtikçe artmaktadır. Öyle ki-çok uzak değil-beş yıl içerisinde müşterilerin önemli bir kısmı ürün, hizmet satın alımlarını, mesajlaşma platformları, birbiri ile konuşan cihazlar, yapay zekaya sahip akıllı asistanlar üzerinden gerçekleştirecek.
Yine beş yıl içerisinde S&P 500 şirketlerinin yüzde 80’i en az bir endüstriyel dijital ekosisteme entegre olacak ve bu ekosistemlere entegrasyonlarını gün geçtikçe derinleştirecekler.
Yakın geçmişte sektörlerin birbiri içerisine geçirgenliği neredeyse yoktu. Her işin kendine has bir oyun alanı vardı ve bu sınırlar içerisinde şirketler pazarda mevcut konumlarını koruyabiliyordu. Ulaşılabilir dijital teknolojilerin gelişmesi ile birlikte sektörlerin oyun sahasına giriş şartları değişti. Yenilikçi çözümler sunan girişimci şirketler mevcut şirketlerin geleneksel kurumsal stratejilerini sarstı. Bu sebeple halihazırda geleneksel yöntemler ile işleyişine devam eden pazar payı büyük şirketler bir dijital platform sahibi olmak üzere fizibilite çalışmalarına başlayacak, bir genel merkez veya sürekli geniş kadrolu çalışanları olmadan gelirlerini idame ettirmenin yollarını arayacaktır. Özetle kurumsal stratejilerini gözden geçirmeye zorlanacaklar.
Dijital dönüşüm çok radikal bir devrimdir. Ekonomide şeffaf ve sürdürülebilir varlık/ değer paylaşım modellerinin gelişmesine olanak tanımaktadır. Bu tür dönüşümler mal ve hizmet üreticileri için sınırsız içerik erişimi sunan büyük ölçekli güçlü platformlar ile hangi strateji ile etkileşime girmek gerektiğine, ürün sahiplik kriterlerinin nasıl tanımlanması gerektiğine ilişkin yeni sorunları doğurmaktadır.
Geçirgenlik sadece mal ve hizmet kavramları ile sınırlı kalmıyor. Sektörlerin de geleneksel sınırları ortadan kalkıyor. Örneğin; artık rahatlıkla otomobillere tekerlekli bilgisayar diyebiliyoruz. Apple ve Google’ın otomotiv piyasasına girme kararı bugün bir teknoloji şirketinin otomobil üreten bir şirkete nasıl rahatlıkla dönüşebileceğini gösteriyor. Halihazırda bir otomobil maliyetinin yüzde 35’ini elektronik parçalar ve teknolojileri oluşturuyor. Bu oran 2000’lerin başında yüzde 20 idi. Bu artış göz önüne alındığında teknoloji üretmenin ve yazılım lisanslamanın geleneksel imalata kıyasla stratejik olarak daha yararlı olduğunu öngörebiliriz.”

ANTONY BOURNEIFS Global Endüstri Çözümleri Başkan Yardımcısı
Dijital potansiyelin farkına varmak
Dijital dönüşüm için en önemli öncelikler Dijital Dönüşüm (DD) artık yanıbaşımızda. IFS tarafından hazırlanan ve geniş bir endüstri yelpazesinde 16 ülkeden 750 profesyoneli kapsayan Dijital Değişim Anketi’nde katılımcıların yüzde 80’i kendilerini Dijital Dönüşümü kaldıraç olarak kullanmak için “yetkin”, “gelişmiş” veya “optimize edilmiş” olarak görüyor. Daha da etkileyici bir şekilde, katılımcıların yüzde 89’u dijital projeler için “avantajlı” veya “yeterli” fonlamaya sahip olduklarını belirtiyor-bu, gelişmiş teknolojilerin kapımıza kadar geldiğinin açık bir kanıtı ve şirketlerin büyük bir çoğunluğu yatırım yapmaya ihtiyaç duyduklarını fark ediyorlar.
Ancak işletmeler neden yatırım yapıyorlar? Büyük karları nerede görüyorlar? Organizasyonlarında dijital değişimi ne kadar başarılı bir şekilde anlatabiliyorlar

Şirketlerin hızlı verimlilik kazanımlarının ötesine bakmaları gerekiyor
Ankete göre, şirketlerin dörtte birinden fazlası (yüzde 27), dijital dönüşümün işletmeler için hayati öneme sahip olan “farklılaşmayı” sağlayarak onları daha rekabetçi yaptığını söylüyor. Yüzde 29’u ana faydayı, “inovasyonun hızlandırılması” ve yüzde 28’i de “yeni pazarlarda büyüme fırsatları” olarak görüyor. Bunların hepsi ilham verici.
Dijital dönüşümü, “Pazardan daha büyük bir pay almak veya ürün portföyümü genişletmek için kullanabilir miyim?” gibi stratejik sorular sormak için kullanan şirketler, teknolojinin uzun vadeli, stratejik fırsatlarından en iyi şekilde faydalanıyorlar.  Dijital Dönüşüm ile aldıkları “Ekipmanlarıma ne sıklıkla bakım yapıyorum ve bu benim rekabet edebilirliğimi nasıl etkiliyor?” gibi küçük ancak taktiksel raporları bile temel stratejik farklılaştırıcılara nasıl dönüştürebileceklerini biliyorlar. Ancak bu şirketler azınlıkta. Ankette en büyük grup olan yüzde 47’lik kesim, hala ‘Dijital Dönüşüm’ün ana faydasını “iç süreçlerde verimliliği artırmak” olarak görüyor. Bu da şu soruyu akıllara getiriyor: Şirketler gelişmiş teknolojiler ile neleri başarabileceğinin potansiyelini gerçekten görebiliyor mu?
İnovasyon bir şirketi rezil de edebilir vezir de ve yapılan çok sayıda araştırma bunu bir C-seviye öncelik olarak ortaya koyuyor. Öyleyse inovasyon, dijital dönüşüm için neden bir güdümleyici olarak görünmüyor? Teknoloji yatırımları göz önüne alındığında, fonların büyük bir çoğunluğunun iç süreçlerini daha etkili kılmaya ayrıldığı, bu nedenle inovasyonun mümkün kılınmadığı düşünülebilir. Benim görüşüme göre, “iyileştirilmiş şirket içi verimliliği”, ‘Dijital Dönüşüm’ün temel nedeni olarak görmek çok kısa vadeli bir bakış açısı. Stratejik faydalardan yararlanmıyor ve personelin dijital dönüşüme ilgisini zorlaştırıyor.

Kalpleri ve zihinleri kazanmak-değişim korkusunu aşmak
Çok sayıda iyi habere rağmen anket, yanıt verenlerin yüzde 42’sinin “değişmeye karşı isteksizliği” dijital dönüşüm önündeki ana engel olarak gördüklerini ortaya koyuyor. Şirketlerin, Nesnelerin İnterneti (IoT) ve diğer gelişmiş teknolojileri nasıl konumlandırdıklarını, personeli ‘veri-fobiklerden’ veri hayranlarına dönüştürmek için bu teknolojileri nasıl kullandıklarını ve faydalarını nasıl anlatmaları gerektiğini dikkatli bir şekilde düşünmeleri gerekiyor.
Başarılı teknoloji değişimleri yukarıdan aşağı olduğu gibi aşağıdan yukarı da benimsenir ve insanlar tarafından yönlendirilirler. Personelin olaya müdahil olması çok önemlidir. Herkes için ilerleme ve gelişme fırsatlarının açık bir şekilde anlatılması gerekmektedir. Bir öngörüsel bakımın sistemden yapılacağını duyan bir bakım mühendisi hayal edin. Daha derin bir sorgulama ile mühendis, bu sistemle yeni çalışma yöntemlerine ihtiyacı olduğunu ve yeni fırsatlara açık olduğunu düşünebilir ama bundan daha yaygın tepki, “Bu gelişme bana işimi kaybettirir” olacaktır! Bu senaryoda, büyük resmi ve uzun vadeli stratejiyi vurgulamak (‘daha rekabetçi olacağız / inovasyon hızlanacak / yeni pazarlarda büyüme fırsatları elde edeceğiz’) kısa vadeli taktik faydalardan (‘iç verimliliği iyileştiriyoruz’) daha fazla ilham verici olacaktır.
Dijital dönüşüm, diğer birçok büyük değişim projesi gibi, veri girecek veya sistemi birebir kullanacak olan insanların kalplerini kazanmak ve onları ikna etmekle ilgilidir. İnsan ölçeğinde yönetilmesi gerekir. Eğer şirket uzun vadede rekabetçi kalamıyorsa hiçbir kısa vadeli tasarrufun işlerimizi veya işletmelerimizi güven altına alamayacağını hepimiz anlıyoruz. Büyük resmi anlatmak, dijital değişimi taktiksel değil stratejik olarak ve müdahaleci değil ilham verici olarak konumlandırmak büyük önem taşıyor.

Yeni teknolojiyi kaldıraç olarak kullanmanın anahtarı: becerileri üst seviyeye taşımak ve yeni beceriler kazandırmak
Ankete katılan 3 şirketten 1’i “dijital beceri boşluğu ile başa çıkmak için hazırlıksız”. Akıllı işletmeler, biraz önce bahsettiğimiz bakım mühendisimiz gibi görevlerini genişletmek için istek ve becerilere sahip olan potansiyel adaylarını seçmeye çoktan başladılar. Peki, şirketler beceri boşluğunu, makul maliyetli, sürdürülebilir ve yaratıcı bir şekilde nasıl kapatabilirler?

- Organizasyonel yapınızın, dijital dönüşümü güçlendirmek için nasıl geliştirilmesi gerektiğini düşünün. Büyük şirketler için analitik becerileri koruyan ve bunları şirket içerisinde besleyen dijital girişimler için yapılandırılmış yeni departmanlar oluşturma seçeneği bulunuyor.
- Dijital yetkinlik envanteri gerçekleştirin: Personelin verilerin yönetilmesi ve analiz edilmesi konusunda eğitilmesine büyük bir ihtiyaç var ve şirketlerin dijital girişimler konusunda başarılı olmaları için bu ihtiyacın karşılanması gerekiyor. Bu dijital envanterin bir parçası olarak becerilerini üst seviyeye taşımak için motivasyona sahip olan kişileri belirlemeye başlayın.
- Becerilerin düzgün şekilde geliştirilmesi büyük önem taşıyor. İK ekiplerinin, hangi mevcut görevlerin geliştirilmesi gerektiğine ve yeni yeteneklerin nerede gerekli olduğuna karar vermeleri gerekiyor. Yeni bakış açıları kazanmak için şirket dışından eğitmenler getirin.
- Hem yetenekleri kendinize çekmek hem de okulları, eğitim programlarını doğru alanlar üzerine odaklamaları konusunda yönlendirmek için yerel üniversitelerle birlikte çalışın. İşe yerleştirme programları, üniversite öğrencilerine gerçek hayata ilişkin programlama deneyimi sunar ve şirketin ve öğrencinin gelişmesini sağlar. Staj programları yerel yetenekleri keşfeder, onları destekler ve gelişmeleri için alan sağlar.

Başarının üç ayağı-nereye odaklanmanız gerekiyor?
Dijital dönüşüm konusunda başarılı olmak için üç temel bulunuyor-teknoloji, yatırım ve insan. İşin teknoloji yönü, açıkça belirlenmiş sorumluluk alanlarına sahip olan teknoloji uzmanları tarafından yönlendirildiği için genellikle en başarılı şekilde ustalaşılan yön oluyor. Başlıca soru, doğru zamanda dönüşümü gerçekleştirmek için doğru teknolojiye odaklanıyor olup olmadığınız. Risk alan bir öncü mü olmak istiyorsunuz, yoksa teknoloji olgunlaştığında mı trene atlayacaksınız?
Yatırımlara ilişkin olarak, bu ankette gördüğümüz gibi, şirketler dijital dönüşüme yeterince yatırım yaptıklarını düşünüyorlar ancak doğru alanlara odaklanıyorlar mı? Sonuçlar, süreç verimliliklerine yoğun bir şekilde odaklanıldığına işaret ediyor. Bu nedenle odak noktasını, daha inovasyon odaklı yatırımlara yönlendirmek gerekebilir.
Son olarak, insanlar dijital dönüşüm sürecinde genellikle en çok unutulan faktör. Bu hem yetenek hem de iletişim bakış açısından önemli. Eğer yüzde 40’ın üzerinde bir oran, “değişmeye karşı isteksizliği” ana engel olarak görüyorsa çalışan iletişimi, personelinizin değişimin amacını ve bundan nasıl etkileneceklerini bildiklerinden emin olmak açısından çok büyük bir önem taşıyor.

Öyleyse şu soruyu sorma zamanı geldi: Bu temelleri inşa etmek ve dijital dönüşümünüzde başarılı olmak için nereye odaklanmanız gerekiyor?

Pandora’nın kutusu açılıyor; bu robotlar hepimizi öldürecek!
Başta Tesla’nın Kurucusu milyarder İşadamı Elon Musk ile internet devi Google’ın geçen yıl 500 milyon dolara satın aldığı yapay zeka firması DeepMind’ın Kurucusu Mustafa Süleyman olmak üzere dünyanın önde gelen robot uzmanları, Birleşmiş Milletler’e yazdıkları mektupla öldürme yeteneği olan robotların geliştirilmesinin ve kullanılmasının yasaklanmasını talep etti. 26 ülkeden toplam 116 uzmanın altında imzası bulunan mektup ile yapay zeka ile hedeflerini otomatik olarak belirleyip onları öldürebilen robotların geliştirilmesinin engellenmesi istendi.
“Geliştirilmeleri durumunda otonom silahlar, savaşların daha önce eşi benzeri görülmemiş bir ölçüde, insanların kavrayabileceği hızdan kat kat daha hızlı gelişmesine yol açacaktır. Bu silahlar teröristler veya despotlar tarafından kullanılabileceği gibi hacklenmeye de müsait olacaktır” ifadeleri bulunan mektupta, “Harekete geçmek için çok zamanımız yok. Pandora’nın kutusu bir kere açıldıktan sonra kapatması zor olacak” uyarısında bulunuluyor.
Yapay zekanın eşitsizliği ve yoksulluğu yok etmek, iklim değişikliği ve küresel finansal krizin getirdiği sorunlarla başa çıkmak için kullanılabileceğini belirten uzmanlar, ama aynı teknolojinin otonom silahlarla savaşları endüstriyelleştirmek için de kullanılabileceğine dikkat çekiyor. Bu nedenle uzmanlar, hangi türden bir gelecek istediğimize acilen karar vermemiz ve ona göre hızla harekete geçmemiz gerektiği konusunda hemfikirler.

Otonom (Sürücüsüz) Arabalar
Robotik sistemler, gün geçtikçe insan gücü olmadan gerçekleşemeyeceğini düşündüğümüz birçok yapı ve sistemde insanların yerini alıyor. Bu sistemlerden biri de otonom yani sürücüsüz arabalardır. 2018 yılından itibaren yollarda yer alacağı düşünülen otonom araçlar büyük gelişim gösterdi. 2010’da otonom bir araba 230.000 km yol katetmişti.
Otonom araba donanımlarına örnekler: Yakın objeleri algılamak için radarlar. Ön cama monte edilmiş kameralar ile yol yüzeyi, yol kenarları ve şeritler arasındaki kontrastın algılanması. Araç üstü Lidar sistemi ile 360-derecelik bir nokta bulutu görüntüsü sağlanması. Kızılötesi kamerayla gece görüşü sağlanması. Ön cama monte edilmiş kameralar sayesinde aracın önündeki yolun gerçek zamanlı 3 boyutlu görüntüleri ve bu sayede yayaların konum ve hızlarından yola çıkarak, gelecekte (birkaç saniye) nerede olabileceklerinin tahmin edilerek araçla çarpışmalarının önlenmesi. GPS/Atalet Ölçüm Ünitesi sayesinde aracın nereye gideceği ve nerede bulunduğunu bilmesi. Tekerleklere monte edilmiş sensörler sayesinde aracın hızının ölçülmesi.

Yorumlar (0)