Akbank Başekonomisti Dr. Fatma Melek, 2003 ve 2013 yılları arasında Türkiye’nin yüzde 5’le iyi bir büyüme performansı sergilediğini belirterek, seçim sürecinin geçmesiyle bundan sonraki süreçte de olumlu bir beklenti içinde olduklarını söyledi.
Türkiye’nin temel sıkıntısının cari açık olduğunun bilindiğini ve bu soruna yönelik önlemlerin alınma çalışmalarının başladığını aktaran Melek, “Ekonomi yönetimi hedefe yönelik bir şekilde kırılganlıkları azaltıcı yönde politika uygulamasına gitmiştir. Cari açık bir kırılganlıktır. Ancak enerji gibi, cari açığın da bir kısım yapısal faktörlerle ilişkisi vardır” diye konuşuyor.
Melek, görüşlerini şöyle aktarıyor: “Uluslararası yatırımcının nezdinde cari açığın milli gelire oranı Türkiye’de en büyük kırılganlık nedenidir. Çünkü bu oran Türkiye’de geçen yıl yüzde 8, daha sonra yüzde 6’ya gerilemiştir. Ancak yüzde 5 veya daha aşağı seviyelerde olması gerekir. Ancak cari açığın iki ana faktörü vardır. Birincisi yapısal faktör olarak enerjidir. Bu noktada da kısa vadede yapılacak bir şey yoktur. Yatırımlara devam edilmesi gerekiyor. İkincisi ise konjonktürel faktörlerdir. Bunlar da yüksek büyüme hızına bağlı ve kredi büyümesine hassas, ithalatı artırıcı gelişmelerdir. Benim gördüğüm; olayın ne olduğu biliniyor ve önlemler alınmaya çalışılıyor. Örneğin makro ihtiyati önlemler geliyor. Tasarruf oranları bu anlamda artırılmaya çalışılıyor. Yapılmak istenenler bir günde düzelecek gelişmeler değildir.”
En önemli adım verimliğin artırılması
Türkiye’de birçok kesim tarafından dile getirilen yapısal reformları hatırlattığımız Fatma Melek, konuya ilişkin en önemli reformun verimlilik artışı olduğunu savunuyor. Verimlilik artışını 3 kalemde detaylandıran Melek şöyle diyor: “Daha katmadeğerli üretim için teknolojide ilerleme sağlanmalı. Yani; gerek özel gerek kamu tarafından yürütülen Ar-Ge çalışmaları ağırlıklı ticari ürüne dönüşmeli. İkinci konu; kamu yönetiminde iyileşme sağlanmalıdır. Kamu harcamaları etkin ve verimli olmalı ve gelirler artırılmalı. Üçüncü bölüm ise özel sektörün beklediği reformlardır. Dolayısıyla bu reformlarda altı çizilmesi gereken; insan kaynağına yatırımdır. Örneğin Güney Kore’de eğitim ortalaması 12 yıl iken Türkiye’de bu oran, yarısıdır.”
Türkiye, orta gelir tuzağına dikkat etmeli
Fatma Melek, Türkiye’nin büyümesini 3’e bölüyor. Buna göre 1989-1997 yılları arası yüzde 4.9 büyüme. 1998-2003’te yüzde 1.7 büyüme oranı ve 2003-2013 döneminde yüzde 5 büyüme. Bu orana göre de kişi başına milli gelir 3 bin dolardan 11 bin dolara çıkmış bulunuyor. Ancak bu büyüme rakamları da gösteriyor ki; Türkiye’nin farklı bir hamleye ihtiyacı var. Kendine yeni bir kulvar belirlemek zorunda olan Türkiye daha hızlı büyüme, daha fazla ihracat, daha fazla tasarruf ve yatırım sağlamalı. İleri teknoloji de bu hedeflere ulaşmada kilit roldeki nokta. Ancak Fatma Melek, uyarıyor: “Orta gelir tuzağına düşmemek için büyüme oranları ve ülkenin gelişimi yeterli değil. Çünkü ihracatta teknolojik ürünlerin payı yüzde 15’lerden yüzde 34’lere geldi ancak yüzde 50’lere ulaşılmalı. Daha güçlü üniversite-sanayi işbirliği ile araştırmalar sanayiye ticari ürün olarak yansımalı. Gelişmiş ekonomilerde her 5 araştırmacının 3’ü sanayide çalışıyor. Türkiye’de bu oran çok düşük. Avrupa ve ABD modeli benimsenmeli ve teknolojik üretime yönelik risk sermayesi yapısı geliştirilmeli.”
Lokal KOBİ borsalarına ihtiyaç var
KOBİ’ler Türkiye’nin gelişiminde önemli bir lokomotif güç. Ancak KOBİ’lerin en önemli sorunu olan doğru finansmana erişim bu noktada sıkıntılı. Zira bankacılık sektörü KOBİ’leri önemli ölçüde fonlasa da yeterli olmuyor. Dolayısıyla KOBİ’lerin rekabet gücü farklı finansal yapılarla artırılmalı. Türkiye’nin orta gelir tuzağı riskine karşı KOBİ’lere yoğunlaşması gerektiğini dile getiren Fatma Melek, yapılması gerekenlere ilişkin ise şu öneriyi sunuyor: “Türkiye’de KOBİ’lerin gelişmesi için girişim sermayesine ihtiyacı var. Türkiye’deki girişim sermayesi miktarı ise çok az. Bunun en önemli nedeni ise risk sermayesi şirketlerinin şirketten çıkış stratejisinin henüz çözülmemiş olması. ABD’ye bakınca risk sermayesi grupları yatırımlarını tekrar nakde çevirip yeniden ortak olmak istedikleri zaman hisselerini yerel veya elektronik borsalarda halka arzediyor. Türkiye’de ise risk sermayesi şirketleri yatırımdan çıkmak istediklerinde hisselerini yatırım yaptıkları gruplara devrediyor.”
Türkiye’de bu şu demek: Türkiye’deki KOBİ’ler için yerel KOBİ borsaları önemli bir finansman çeşidi olabilir. Gaziantep’teki bir vatandaş yine şehrindeki bir girişimciye ortak olabilir. Böylece tasarruf modeli geliştirilirken aynı zamanda KOBİ’nin kurumsallaşmasının da yolu açılmış olur. Sermaye piyasalarında daha gidilecek çok yol olduğunu dile getiren Melek, sözkonusu yöntemin Türkiye’de oturmasıyla banka ve KOBİ ilişkilerinin de daha verimli hale bürüneceğini düşünüyor.
Tasarruf oranları artırılmalı
Türkiye’nin temel sorununun tasarruf eksikliği olduğunun unutulmamasını isteyen Melek, yatırımların yüzde 20’ler seviyesinde tasarrufun ise yüzde 10’larda kaldığı zaman geri kalan kaynağın yurtdışından borçlanarak geldiğini, dolayısıyla cari açığa neden olduğunu hatırlatıyor. Yılın başında ekonomi kurmaylarının tüketici kredilerini kısmaya yönelik tedbirlerini olumlu bulduğunu aktaran Melek, “Tüketime yönelik önlemler geldi, teşhis doğru. Bunların hepsi Türkiye’de kırılganlıkları azaltmaya yönelik tedbirlerdir” diyor.
Yurtdışı kaynaklı para bolluğunun FED kaynaklı azalacağını, ancak henüz tarih vermenin erken olduğunu dile getiren Fatma Melek, “FED’in çok düşük faiz politikasından yavaş yavaş çıkması bekleniyor. Ancak bu; zaman içinde olacaktır. Halen parasal koşullar genişlemeci. Dolayısıyla 2015 süresince de parasal koşullar bol. Türk şirketlerinin yurtdışı borçlanma rasyolarını belirli seviyede tutması önemli” diyor.
2015 sonrasında parasal sıkışıklığın kademeli olarak başlayacağını belirterek, Türkiye’nin de kırılganlıklarını minimal seviyede tutması önerisinde bulunan Melek, “Bu dönemde hükümetin başlattığı makro ihtiyati tedbirler özelinde tüketimin azaltılması, bazı sanayi teşviklerinin kesintisiz sürmesi, kamu maliyesine yönelik disiplinin bozulmaması, borçlanmanın uzun vadeye yayılması önemlidir” diye konuşuyor.
KOBİ'ler yerel borsaya
Türkiye ekonomisinin 2003-2013 yılları arasını rakamlarla değerlendiren Akbank Başekonomisti Dr. Fatma Melek, ekonomi politikalarını başarılı buluyor. Ancak kırılganlığın temelinde ise cari açığı gösteriyor. Melek, aynı zamanda Türkiye'nin farklı bir kulvarda ilerlemesinin yolu olarak KOBİ'lerin yerel borsalarda halka arzının teşvik edilmesi ve katmadeğerli üretime odaklanması gerektiğini savunuyor.
Yorumlar