“Türkiye ekonomide reformları ıskaladı. Önümüzdeki 1.5-2 yıl seçimler nedeniyle kaybedilmiş zaman dilimidir. Türkiye’nin kendi başarı hikayesini yazacağı fırsatlar vardı. Halen daha gelişmekte olan ülkeler kategorisinde devam ediyoruz. Yabancı sermaye hukuki olarak Türkiye’yi güvenli görmüyor. Ekonomimiz fazlasıyla siyasi. Türkiye’nin yumuşak karnı cari açıktı. Şimdi o yumuşak karına yolsuzluk da eklendi...”
Ekonomist Uğur Gürses ile Türkiye ekonomisinin genel gidişatı üzerine yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz:
‘Acı Reçete’ keyfi
Türkiye’de ekonomi denilince; ‘sorunsuz ilerliyor’
Uğur Gürses: Türkiye 2001’de ciddi kriz yaşadı. O yıla gelene kadar da kurumlar çerçevesinde ciddi sıkıntılar vardı. Örneğin bankacılık sektörü kötüydü. Merkez Bankası’nın bağımsızlık sorunu vardı. 2001’den sonra ise Kemal Derviş tarafından ortaya atılan ve kısmen uygulanan, toplumda ‘acı reçete’ olarak da tanımlanan ekonomik reformlar vardı. Bu politikalar 2006-2007’ye kadar bizi getirdi. Siyasi istikrar unsuruyla da bahçe temizlendi. Ayrıca yine bu dönemde ciddi özelleştirmeler yapıldı, ülkeye giren doğrudan yabancı yatırım 20 milyar doları buldu. 2004 ve 2005 yıllarında –küreselleşmenin de etkisiyle– artan likitidide bolluğu da önemli bir etkendi. Daha sonra dünya ölçeğinde krizler oldu. 2008 ve 2009’da sarsıldık ama gelişmiş ülkelerin merkez bankaları para bastı. Bu fonlar Hindistan, Türkiye, Brezilya gibi ülkelere gitti. Türkiye’de inanılmaz bir döviz bolluğu yaşandı. Bu bolluk da 2008’den 2013’e kadar taşıdı.
‘Para gelmeyince hiçbir şey yapamıyoruz’
Dış konjonktür dışında içeride ekonomi
Uğur Gürses: Aslında ekonomi yönetiminin 2010 yılında uyguladığı para politikası bir hataydı. Dışarıdan para geliyor ve paranın gelmesiyle krediler genişliyordu. Bizim frene basmamız gerekirken o zaman gaz verecek şekilde faizleri indirdik. Sözkonusu politika 2011’de sert kur artışı ve ciddi güven kaybı sağladı. 2012’de ise sert ekonomik yavaşlama oldu. Şimdi de benzer bir sıkıntı görüyoruz. 2013’te faizleri indirmeye başladık. Hatta Merkez Bankası, ‘negatif reel faize alışın’ ifadelerini kullandı. Kur arttı ve ekonomik yavaşlamanın eşiğindeyiz. Hatta bizi götüreceği yer orası. Ancak bu politikaların diğerlerinden farkı var. Zira geçmiş dönemde dünya konjonktürü değişmiyor biz sarsılıyorduk. Şimdi ise 2013’ün Mayıs’ından bu yana FED, işaret veriyor. ‘Parasal tahvil alım programından çıkmayı düşünüyoruz’ diyor. Türkiye ise bu işaretleri farklı yorumladı. Gezi Olayları’na, dış mihraklara bağlandı.
‘Anayasa askıda’
Yani fırsatı mı kaçırdık diyorsunuz?
Uğur Gürses: Geçmiş konjonktürde ‘biz toparlarız’ yaklaşımı vardı. Ama şimdi ise bu yaklaşım yok. Çünkü FED çıkışa başladı. Ayrıca bizim yumuşak karnımız vardı. Bu karnı başka faktörler ile zenginleştirdik: yolsuzluk ve rüşvet skandalı patladı. Hatta derinleşti. Siyasi krizle beraber anayasa da askıda. Aslında Türkiye kendi başarı hikayesini yazabilirdi. Yeni bir ekonomik program ortaya koyabilirdi. Madem sıcak para gelmeyecek doğrudan yabancı yatırımcıyı çekmek için politikalar oluşturabilirdi. Çünkü Türkiye halen daha yatırımcı için cazip bir ülkedir. Hiçbir ülkede olmayan dinamik bir genç nüfusu var. Ama sonuçta bunlar olmadı. Ülke olarak rekabet avantajı sayacağımız unsurlarımız yok. Türkiye iyi günlerde reformlarını yapmadığı için rekabetçilik döviz kuru üzerine oturdu. Oysa sanayide yapısal sıkıntıları giderebilirdik. Vergi reformu yapabilir, rekabetçilik sağlayabilirdik. Türkiye 2001 sonrasında bu fırsatı kaçırdı.
Hükümet gelen sıkıntıyı okuyamadı mı?
Uğur Gürses: 2005 ve 2006 sonrasında ekonomi iyi gidiyordu. Siyasetçilerde, ‘Biz iyi yönetiyoruz. Tılsım bizde’ yaklaşımı vardı. Oysa iyi gitmenin nedeni bahçe temizliğinin iyi yapılmış olması ve konjonktürün etkisiydi. Oysa, ‘biz yaptık oldu’ yaklaşımı sıkıntıyı getirdi. Fazla özgüven vardı. Bu da tabi hatayı getirdi. Birçok reformun yapılması gerekiyordu. Hatta yüzde 7 büyüme yerine yüzde 5.5 büyümeye razı olmak ve bu süreçte reformları hayata geçirmek en doğrusuydu. Oysa şimdi ise yüzde 2’ye olur mu olmaz mı diye yaklaşıyoruz. Sonuçta, yapılmayanlar ciddi kayıptı. Reformları yapmış olsaydık gelişmiş bir ülke olarak ilerleyecektik.
Avrupa’dan medet ummak
Biz bu dönem AB’nin toparlanmasına çok
Uğur Gürses: Kriz süreçlerini bir kenara bıraksak Avrupa’da şöyle bir fotoğraf var: Faizler indirildiği için mali sistem zarar gördü. Almanya çevre ülkelerin fonlarını yoğun şekilde çekti. Bu da Almanya’da negatif faizleri gündeme getirdi. En fazla da sigorta şirketleri düşük faiz ortamında sıkıntı yaşadı. Artık Almanya da reform yapmak zorunda. Çünkü Almanya’nın lokomotif olma özelliği artık sınırda. İkinci unsur ise finansal krizin henüz çözülmemiş olması. Tamam, yeni bankacılık otoritesi kuruldu ama nasıl bir yöntem izleyeceği netleşmedi. 2014’ün Aralık ayında bu testler sonuçlanacak. Burada da bankaların ortakları sermaye koyamadığı için muhtemelen devlet sermaye koyacak, ya da bankalar batacak. Aslında Avrupa’da en sancılı noktaya geliyoruz. Sokaktaki vatandaşın kemer sıkmaktan bıktığını düşündüğümüzde politik kararlar önemli olacaktır. Bu krizsel yapının Avrupa için 5-6 yıl süreceğini düşünüyorum. Küresel ekonomiyi değerlendirdiğimizde AB ve Çin kaynaklı bir yavaşlama olacaktır. ABD ise bu yokuşu çıkarken durabilir veya geri gidebilir.