banner565

banner472

Prof.Dr. Mustafa Durmuş: ‘Deneysel Model’ başlamadan bitti, daha zor bir dönem bizi bekliyor

Ekonomist, Prof.Dr. Mustafa Durmuş, faizlerin düşürülmesine rağmen yatırımlar ile faizler arasındaki bağın koptuğunu belirterek, “İktisat teorisi şunu söyler: Reel olarak faizler düşerse yatırımlar teşvik edilir. Ama ülkemizde faizlerin düşürülmesi aynı anlama gelmiyor. Özellikle KOBİ’ler ve küçük çaptaki yatırımcı için belirsizlik var” dedi.

EKONOMİST 01.12.2022, 00:00 23.12.2022, 12:25
24652
Prof.Dr. Mustafa Durmuş: ‘Deneysel Model’ başlamadan bitti, daha zor bir dönem bizi bekliyor

Kendini ekonomik politikçi olarak tanımlayan Prof. Dr. Mustafa Durmuş, uygulanan ekonomideki deneysel modelin ülke ekonomisi için ciddi bir sıkıntı olduğunu belirterek, “Ekonomide siyasi iktidarın uygulamakta olduğu program, pragmatizm içeren ve sorunları kısa vadeli çözüp geri kalanı erteleyen yöntemleri içeriyor” dedi. Yeni ekonomi model yaklaşımının ihracatı artırmaya odaklandığını, ihracatın artırıldığı süre içinde ise cari açığın kapatılması ve kur yönlü maliyet enflasyonunun aşağıya çekilmesini kapsadığını paylaşan Durmuş, model üzerinden 1 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen enflasyonun düşmediğini, hatta enflasyonun yüzde yüzleri geçtiğini açıkladı. Durmuş, gayri resmi olarak da üç haneli enflasyon rakamlarına ulaşıldığını belirterek şunları söyledi: “Cari açık kapatılır diye beklenirken cari açık ciddi oranda arttı. Ülke ekonomisi dışa bağımlı. Eylül ayı verileri artış hızını net olarak gösteriyor. Demek ki model başarısız olmuştur. Çökmüştür. Çünkü ihracat yüzde 60 oranında dışa bağımlı. Dolayısıyla yapısal sorunlara yönelik kalıcı önlemler veya ciddi reformlar yerine mucizevi yollara başvuruluyor.”
Sorunların şapkadan tavşan çıkarma yöntemleriyle çözülemeyeceğinin altını çizen Durmuş, cari açığın kapanış biçimine dikkat çekerek, “39 milyar dolar cari açığı 25 milyar dolar net hata noksan ile kapatıyoruz. Körfezden sermayesi, Rus oligarkları vs… Politik sorunlara neden olacak finansman biçimleriyle çözüm sağlanmaya çalışılıyor” uyarısını yaptı.

“Seçimlerden sonra model değişir”
Siyasi iktidarın en önemli başarısı olarak yüzde 7.6’ya ulaşan büyümeyi görmek gerektiğini ama enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği, ekonomik daralma gibi konularda ise eksileri olduğunu vurgulayan Durmuş, görüşlerini şöyle açıkladı: “Hükümet seçimlere kadar büyümeyi sonuna kadar kullanacak. Seçimlere kadar faizleri indirmeye devam edecek. Tahmini olarak yılsonuna kadar politika faizi yüzde 9’a çekilecek. Ne pahasına olursa olsun genişletici para politikası ile yüksek büyüme oranlarıyla seçime girilecek. Ama bunun ağır bir bedeli söz konusu: Yüksek enflasyon halkı yoksullaştırıyor. Siyasi iktidar ise sadece büyümeye odaklandığı için diğer noktalardaki bozulmayı yeteri kadar dikkate almıyor. Dövizi 18.50’de tutmaya çalışıyorlar. Zorlama ile bu yapılıyor. Oysa kendi kayıtlarında yıl sonu döviz kuru 21 lira.”

“Kur korumalı mevduat hesabı zengini zenginleştiriyor”
Kur korumalı mevduat modelinin zengini zenginleştiren ve TL cinsinden serveti olanı daha da büyüten bir yapıda olduğunu söyleyen Mustafa Durmuş, aynı zamanda model ile gelir dağılımı adaletinin bozulduğunu, kamuya büyük yük getirildiğini açıkladı.  Şu anda yükün 95 milyar dolara ulaştığı ve süreç tamamlandığında bu oranın 200 milyar dolara çıkması öngörülüyor. Bütçe harcamalarının da seçim ekonomisi sürecine göre şekillendiğini aktaran Durmuş, şu noktalara değindi: “Enkazın kaldırılması kolay değil. Faizler bir anda yükseltilemez. Zaten 6’lı masanın kendisi içinde çelişkili olduğunu görüyoruz. Siyasi iktidarın pragmatik olduğunu söylemiştim. Seçimler sonrası mevcut iktidar ile devam edilmesi, enflasyonun ve kurun bu şekilde yükselme eğiliminde olması halinde ise faizlerin kesinlikle artırılacağını öngörüyorum. Hatta ilk olarak 6 puan sonra 3 puan toplamda yüzde 20 faizlere ulaşılırsa hiç şaşırmam.

“Yatırımcı belirsizlikten harekete geçemiyor”
Faizlerin düşürülmesine rağmen yatırımlar ile faizler arasındaki bağın koptuğunu açıklayan Durmuş, “İktisat teorisi şunu söyler: Reel olarak faizler düşerse yatırımlar teşvik edilir. Ama ülkemizde faizlerin düşürülmesi aynı anlama gelmiyor. Özellikle KOBİ’ler ve küçük çaptaki yatırımcı için belirsizlik var. İşletmeler veya yatırımcılar önünü göremiyor. Dolayısıyla faizleri düşürmek yeni yatırımların yapılmasını garantilemiyor. Ayrıca ülkemizde faiz indirimlerinin, zararı bir yana, faydalı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü düşük reel faize rağmen kredi erişimi farklı mali araçlarla zorlaştırılıyor. Makro ihtiyati tedbirler nedeniyle de krediye erişim güçleşiyor. Çünkü piyasada yüzde 12-13 faiz oranlarından kredi mevcut değil. Büyük tekelci sermaye gruplarının kendi bankaları var. Ama bu gruplar dışında krediye erişmek isteyen yatırımcıların, özellikle de KOBİ’lerin krediye erişimi çok güç. Özetle; ülkede reel sektörün ciddi bir krediye erişim sorunu da var. Dolayısıyla sözü edilen model işletmeler için yeni bir şey söylemiyor.”

“Yatırımcıya borsa yatırım aracı olarak sunuluyor”
Kur korumalı mevduat getirilerinin azalmaya başladığını ve yatırımcı açısından bu modelin cazibesini yitirmeye başladığını aktaran Durmuş, seçimler sonrası modelin tasfiye edileceğini öngördü. Yatırımcı açısından borsanın cazip hale getirildiği görüşünü paylaşan Durmuş, konuya ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: “Türkiye’de dar kapsamlı ve az sayıdaki oyuncu ile hareket eden bir borsa var. Böyle bir borsa manipülasyonlara çok açık. Yani yükselişin bir kaynağı manipülasyon olabilir. Keza faizlerin reel getirisi azalmaya başlayınca, konut fiyatlarındaki yükselişler durunca alternatif model olarak borsa yatırımcının karşısına çıkıyor.”

“Beyaz yaka kalmadı orta sınıf fakirleşiyor”
Türkiye istihdamın yüzde 70’ten fazlasının beyaz ve mavi yaka olarak işçi sınıfından oluştuğunu açıklayan Durmuş, kapitalizmde sınıfsal ayrışmanın netleştiği bir noktaya gidildiğini belirterek, “Ağırlıklı üniversite mezunu, beslenme ve kültürel olarak farklılaşan beyaz yakalı işçi sınıfı proleterleşiyor. Sınıflar arasındaki uçurum ise neo-liberalizmin hedeflerinden biri olarak, fakir ve zengin olarak keskin ayrıştırma ile kendini gösteriyor. Kitleler giderek ücretlilere, emekçilere daha fazla dönüşüyor. Bu dönüşüm sınıfsal mücadeleyi daha da güçlendirebilir” diye konuştu.

“KOBİ’lerin ayakta kalması zor”
Diğer bir konunun asgari ücret artışları olduğunu ve buradaki artışın özellikle KOBİ’ler tarafından güçlükle karşılanabileceğini öngören Durmuş, şu bilgileri verdi: “Asgari ücret için 7500-8000 TL bandı konuşuluyor. Kar marjı yüksek büyük işletmeler için sorun yok.
Ancak KOBİ gibi ihracat oranı düşük ve kar marjı yüksek olmayan kesim için bu miktarların karşılanması zor. Ama şunun da altını çizmekte fayda var. Ülkemizde asgari ücretin 10 bin TL, 12 bin TL olması dahi yeterli değildir. Diğer yandan asgari ücret artışıyla birlikte iflaslar ve işçi çıkarmalar başlayabilir. İktidarın bunu önlemek için sermaye vergilerinin vergi oranlarını azaltıp, sosyal sigorta teşvikleri gibi teşvikleri artıracağını düşünüyorum. Yani devlet tarafından sigortayı üstüne alma, vergisel avantaj sağlanması gibi destekler olabilir. İşin özünde bu yaklaşımın da faturası tabii ki asgari ücretliler dahil olmak üzere tüm toplumca ödenecektir. Sürecin bu şekilde daha fazla gitmesinin mümkün olmayacağının yeni bir üretim modelinin inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Durmuş, “Yeni bir üretim modeli inşasında KOBİ’lerin şirketlerini nasıl ayakta tutacağı, nasıl inovasyona, katmadeğerli üretim anlayışına ulaşacağı konuşulmalıdır. Demokratik, katılımcı bir ekonomik model hayata geçirilmelidir. Bu modelin en önemli yanı işçi kooperatiflerini içine alması ve işçi sınıfının bilinç düzeyini artırmaya yardımcı olmasıdır” bilgisini verdi.

Yorumlar (0)