banner565

banner472

banner458

banner457

İş’le Buluşmalar, İstanbul’da

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, İstanbul’da yapılan 38’inci İş’le Buluşmalar Toplantısı’nda, İş Bankası’nın toplam kredi portföyünün yüzde 73’ünün ticari kredilere; sanayiye, aşa ve işe aktarıldığını belirterek, firesiz iş yapma hedefi sonucunda takipteki kredi oranını düşürmede büyük başarı elde ettiklerini söyledi.

ETKİNLİK 01.01.2015, 08:57 08.01.2015, 10:50
11505
İş’le Buluşmalar, İstanbul’da
Türkiye İş Bankası’nın 2008 yılından buyana KOBİ’lere bilgi ve danışmanlık desteği sağlamak amacıyla düzenlediği İş’le Buluşmalar Toplantısı’nın 38’inci durağı İstanbul oldu. Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’ın moderatörlüğünde yapılan toplantının açılış konuşmalarını Türkiye İş Bankası A.Ş. Genel Müdürü Adnan Bali ve Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen yaptı. Toplantının Panel bölümünde ise Arçelik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı ve TURKTRADE Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bulgurlu, Piri Reis Üniversitesi İİBF Öğretim Üyesi Prof.Dr. Taner Berksoy, Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt konuştu. Toplantıya TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sönmez, Marmara Grubu Vakfı Başkanı Dr. Akkan Suver, Marmara Grubu Vakfı Genel Sekreteri Dr. Fatih Saraçoğlu, Dünya Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Didem Demirkent, İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce, İş Bankası ve iştiraklerinin üst düzey yöneticileri, iş ve akademi dünyası temsilcileri katıldı.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, “Rekabette Yeni Trendler” başlıklı konuşmasında, İş’le Buluşmalar Toplantısı’nın 5. kez İstanbul’da yapıldığını anımsatarak, İstanbul’un nüfusuyla, ürettiği katmadeğerle ödediği vergiyle sermaye piyasasıyla Türkiye’nin kalbi konumunda olduğunu söyledi. 2014 yılını değerlendiren ve 2015 yılına ilişkin beklentilerini açıklayan; 2014’ün dengeli bir büyüme yılı olduğunu aktaran Bali, Türkiye’nin ideal büyüme aralığının yüzde 4-6 bandında olması gerektiğine, bunun altındaki bir büyümenin işsizlik, üstündeki büyümenin ise cari açık sorununu artıracağına dikkat çekti. Bali, öngörülerinin bu yılın yüzde 3.5 civarında bir büyümeyle tamamlanacağı yönünde olduğunu açıkladı.
Adnan Bali, 2014’ün, Türkiye açısından bakıldığında zengin gündemli, siyasetin belirleyici rolünü epeyce bir süre koruduğu bir yıl olduğunu anlattı. Bali, ABD’de canlanma emarelerinin net bir şekilde görüldüğünü ama dünyanın diğer ülkelerinde benzer performanslar yakalanamadığı için global büyüme hızlarının aşağı doğru revize edilmeye devam edildiğini aktardı: “Avrupa’da zayıf görünüm, Japonya’da resesyon ve Çin bile büyüme hızını koruyamıyor. Bir de bunların üzerine Ukrayna’dan Suriye’ye Irak’a kadar jeopolitik artan riskler var. Bugün olumsuz bir unsur olarak FED politikalarındaki değişimi konuşuyoruz. Gelişen ülkelere sermaye akışının eski hızında olmayacağı öngörüsünde bulunuluyor. Türkiye olarak belki finansal kanaldan olumsuz etkileneceğiz ama fazı farklı olmakla birlikte ticaret kanalı ters yönde ikame edecek. Ayrıca en büyük ihraç pazarımız Avrupa Bölgesi’nin genişletici politikalara devam etmek zorunda olması bize ilave likidite bolluğu açısından imkan ya da global likidite açısından nötralize etme şansı verecek.

Petrol, Türkiye için ödev yapma fırsatı olmalı
Global büyümenin Amerika dışındaki ülkelerde hız kesmesi baştan hepimizin dikkate alması gereken bir unsur. Diğer taraftan bunun yarattığı mal ve enerji fiyatlarındaki düşüş özellikle petroldeki düşüş bu kez büyümenin en önemli kısıtı olan cari açık problemi açısından Türkiye’yi olumlu yönde etkiliyor. Petrol fiyatlarındaki bu olumlu gelişmenin deyim yerindeyse her düz yol bulduğumuzda sürat yapmak için değil ödevlerimizi, önümüze çıkacak virajları, zemini, iklimi bunun gerektirdiği ödevlerimizi yapmak için fırsat olarak kullanılmalı.”

Lig atlamak için eğitim
Adnan Bali, Türkiye’nin bir taraftan kısa dönemli cari riskleri doğru bir şekilde yönetmeye çalışırken diğer taraftan büyümeyle cari açık arasındaki çelişkiyi çözecek yapısal reform ve tedbirler üzerinde yoğunlaşılmasının vasıfların, kalitenin derinleşmesi ve geliştirilmesi gerektiği yeni bir döneme girildiğine işaret etti: “Türkiye yeni bir lige atlayacaksa bunu başta hukuk, eğitim, teknoloji, işgücü piyasalarındaki reformist yaklaşımlarla ve Türkiye ekonomisinin daha hızlı büyümesine engel oluşturan yapısal ve orta vadeli faktörleri ortadan kaldıracak tedbirlerle gerçekleştirmek zorundadır. 25 ana başlıktaki Türkiye’nin yapısal gündemi kapsamında özellikle ithalata olan bağımlılığın azaltılması, teknoloji, yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi, enerji verimliliği, tarımda su kullanılmasının etkinleştirilmesi, sağlık endüstrilerindeki yapısal dönüşüm, sağlık turizminin geliştirilmesi, taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm ile 9 ana başlıkta bunun altındaki eylem planlarını son derece önemsiyoruz. Ekonomide lig atlayacaksak eğitimde lig atlamamız lazım. Eğitimde lig atlamadan ekonomide lig atlamamız artık mümkün değil. Şu anda ülkemizde ortalama eğitim süresi 6.5 -7 yıl. Bu da çağdaş dünya standardında eğitim alan ve o eğitim süresi kadar okullarda kalanlarla okul yüzü göremeyenlerin ortalaması. Böyle baktığınız zaman kanaatimce toplumsal barış açısından da büyük risk” dedi. Bali, ayrıca kadınların eğitimi ve işgücüne katılımında da aktif çalışmaların yapılması gerektiğini aktardı.

KOBİ’lerin yanında
“Bu yılın ilk 9 aylık verileri itibarıyla 231 milyar TL’lik aktif büyüklüğümüzle Türkiye’nin en büyük özel bankasıyız. 26.5 milyar TL ile özkaynaklarda 151 milyar TL ile nakdi kredilerde, 111 milyar TL ile nakdi ticari kredilerde sektörün lideriyiz. Mevduatta ise 130 milyar TL ile özel bankalar arasında birinci durumdayız. Bugün KOBİ’lere kullandırdığımız nakdi krediler 42 milyar TL seviyesine gelmiştir” diyen Bali, Banka’nın toplam kredi portföyünün yüzde 73’ünün ticari kredilere yani sanayiye, aşa ve işe aktarıldığı bilgisini verdi.
Adnan Bali, büyüme kadar kaliteli yönetimin de çok büyük önem taşıdığını vurguladı: “Yani, sorunlu krediye yol açmamak, fire vermemek, sorunsuz, kaliteli büyümek yaptığımız bu. ”Bali, Banka’nın tahsili gecikmiş alacak rasyosunun sektör ortalaması olan yüzde 2.7’nin de çok altına yüzde 1.6’ya gerilediğini anlattı: “Örneğin; takipteki KOBİ kredilerinde sektör ortalaması yüzde 3’ün üzerindeyken Bankamız’da bu yüzde 2. Burada verdiğimiz fireler sadece bizim firemiz değil. Kredi kullandırdığımız yerlerin  de servetlerinin değerlerini, imkanlarını kaybetmesi anlamına geliyor. Kıt kanaat biraraya getirilmiş, zor sermayeler bunlar. Onun için işimizi firesiz, doğru yapmak zorundayız. Hata yapma lüksümüz yok. Çünkü biz uzun yol yolculuğu yapmak istediğimiz, kısa dönemli flörtler peşinde olmadığımız için ince eleyip sık dokuyoruz. Bizim kapılarımız bir miktar dardır. Ya da dar olarak algılanabilir. Ama bir kere beraber geçersek salonlarımız geniştir. Bir kere içeriye geçin diye sizi geniş kapılardan alıp sonra dar odalara sokmayız. Çünkü işi kendi kariyer ömrümüzün üzerinde bir perspektifle yönetmeye çalışıyoruz. Bize göre maharet sadece yüksek tutarda mevduat toplayıp onu da kredi olarak plase edip rakamsal büyüklükler elde etmekte değil. Mesele ekonominin seyrine göre dur kalk yapmadan, kimseyi şaşırtmadan, istikrarla taahhütle çalışmayı başarmak.”

En kamusal banka
Adnan Bali, İş Bankası’nın çalışma anlayışı ve yarattığı katmadeğerle sermaye piyasası kavramlarını aşan manada halka açık bir banka olduğunu söyledi: “İçinde kamu sermayesi olmayan en kamusal bankayız. Kamu bankası değiliz, ama kamunun birlikte ortak sahiplendiği bir değeri yönetiyoruz. İş Bankası bugün 14 farklı ülkede 55 şube, 2 bankayla kurulduğu günden bu yana aynı misyon ve vizyonla görev yapmaya devam ediyor. 90 yıllık geçmişimizde Türkiye’de teknolojik birçok ilke imza attık. Bugün İş Bankası toplam işlemlerinin yüzde 80’den fazlasını şube dışından gerçekleştiriyor. 1350 civarında şubemiz var. Bütün işlemlerimizin yüzde 20’sinden azı şubede yapılıyor. Eskiden şube dışı kanallara alternatif kanallar diyorduk. Şimdi şube alternatif oldu.” Bali, bugünkü anlayışlarını İş Bankası’nın kurucu Genel Müdürü Celal Bayar’ın sözlerine dayanarak özetledi: “İş Bankası büyük sermayedarlara köprü olmayı hiç kabul edemez. Daima küçük sermayelere destek olmayı tercih eder. Elbette ızdıraptan doğan bir banka ızdırabı azaltmaya çalışacaktır. İş Bankası’nın işi kazanmak ve kazandırmaktır. Şimendifer gittikçe takip edecektir. O gün şimendiferin gittiği yerlerde bugün 14 farklı ülkede aynı misyon ve vizyonla görev yapmaya devam ediyoruz.”

Bulut ile 20 kat tasarruf
Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen, teknoloji dünyasının son trendi ‘bulut’ teknolojisi hakkında bilgi verdi. Bir KOBİ’nin yıllık 250 bin TL’yi bulan ‘veri saklama yatırımını’ artık ‘bulut’ teknolojisi ile 20 kat daha ucuza yapabilme imkanı yakaladığını aktaran Özmen,bulutun daha düşük maliyetli ve güvenli olduğunu söyledi. Teknolojinin hayatın değişmez bir parçası haline geldiğini aktaran Özmen, artık müşteriyi ‘kullandığı cihazla yakalayabilenin’ başarılı olduğu bir dünyaya gidildiğine işaret etti.
KOBİ’lerin farklı şehirlerde rekabet ortamını yakalayabilme, üretimini artırma ve bu arada inceliklerini bilmediği bir teknoloji yatırımı sürecini yönetmek zorunda kaldığını ifade eden Özmen, Türkiye’de normal bir KOBİ’nin yıllık yüzde 8.9 oranında büyüdüğünü ama doğru teknoloji kullanan KOBİ’de bu oranının yüzde 49’a çıktığını kaydetti: “Türkiye’de KOBİ’ler bulutu yüzde 10 daha fazla kullansalar bunun Türkiye ekonomisine 15 milyar dolar daha fazla gelir getireceği hesaplandı. Bu aynı zamanda 360 bin yeni istihdam demek.”

PANEL

Ar-Ge ve eğitime büyük pay ayrılmalı: Arçelik Genel Müdür Yardımcısı ve Türkiye Dış Ticaret Derneği (TURKTRADE) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Bulgurlu, dünyanın hızla değiştiğini ve dünya ekonomilerinin ağırlık merkezinin Asya’ya doğru hızla kaydığını söyledi. Bulgurlu, şunları ifade etti: “Asya Pasifik’in bugün dünya ticaretinden aldığı pay yüzde 31’lerden 2050’lerde yüzde 47’lere kadar çıkacak. ABD’nin payı yüzde 32’den yüzde 26’ya, Avrupa’nın ise yüzde 30’dan yüzde 19’a kadar düşecek. G-20 Zirvesi’nde dünya ticaretinin artması için ülkelerarası bariyerlerin azaltılması gerektiğini vurguladık. Zirve’nin en önemli çıktılarından biri KOBİ’lerin küresel ticaret ekosistemine dahil olabilmesi için trilyonlarla ölçülebilecek bir ekonomik büyümenin yakalanabileceğiydi.”

Hakan Bulgurlu, “Bizlere düşen görev katmadeğeri yüksek ürünler üretip ihraç etmektir. Gelecekte ihracatta söz sahibi olabilmek için Ar-Ge’ye ve eğitime büyük paylar ayırmamız gerekiyor. Ar-Ge harcamalarımızı gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarmak mecburiyetindeyiz. Ancak bu sayede ihracatımızın katmadeğerini artırabiliriz. Yurtdışında büyümeyi ve yenilikçi hedefler üretmeyi amaçlayan Arçelik’in bu hedeflerini gerçekleştirmesinin en önemli dayanaklarından biri, kendi ürün ve teknolojisine hakim olmasıdır. Arçelik bundan çeyrek asır önce ilk Ar-Ge yatırımını yapmış bugün 9 ayrı merkeziyle toplam 1.000’den fazla Ar-Ge elemanı istihdam etmektedir” diye konuştu. 50’den fazla üniversiteyle işbirliği yaratarak kurulan ekosistemle etkin sonuç aldıklarını aktaran Bulgurlu, “en’leri ve ‘ilk’leri gerçekleştirmeye devam ettiklerini belirtti.

Düşük petrol 2015’i Türkiye’nin yılı yapar
Piri Reis Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Taner Berksoy hızla düşen petrol fiyatlarının 1-2 sene 70-72 dolarda kalması ve Türkiye’nin de bu süreci iyi yönetmesi halinde şimdi ‘ekonominin yumuşak karnı’ olarak gösterilen bazı problemlerin büyük ölçüde çözebileceğini söyledi. Berksoy, “Düşen petrol fiyatları 2015’i Türkiye’nin yılı yapabilir. Petrol fiyatı her 10 dolar düştüğünde cari açıkta 700-800 milyon dolar daralma yaratıyor. Yılbaşından beri yüzde 35 düşmüş. Ödemeler dengesinde 2015’te bir kaynak tasarrufumuz olacak. Enerjiye ödeyeceğimiz bedel elimizde kalacak. Bunu büyümeyi uyarmak için kullanabilirsek büyüme hızının yüzde 4-4.5 hatta daha fazla olacağını düşünüyorum” diye konuştu.

Akıllı ve bağlantılı ürünlerde varolun:
Bizi sevmeyenlerin “Türkler fırsat kaçırma fırsatını asla kaçırmaz” dediğini anımsatan Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt, “Artık dünyayı okumak başka bir maharet istiyor. Bundan sonra herkesin işinde akıllı ve bağlantılı ürünü nasıl geliştirebilirim diye düşünmesi lazım” dedi. Fırsatları yakalamak veya kendi kamburumuzu yaratmak arasında seçim yapmak zorunda olduğumuzu vurgulayan Bozkurt, geleceğin geleneksel değil dijital yatırımlarda olduğunu söyledi. Artık dünyada daha fazla akıllı ve bağlantılı ürün kullanıldığını belirten Bozkurt, bugün dünyayı okumak için artık başka bir pencereden bakmanın zorunluluk olduğuna işaret etti. Güçlendiren yenilikler, sürdüren yenilikler ve asıl önemlisinin verimlilik yenilikleri olduğuna dikkat çeken Bozkurt, akıllı ve bağlantılı ürünler üzerine kafa yormayanların gelecekleri olmayacağı görüşünü öne sürdü. 

Yorumlar (0)