Türkiye’nin ihracata dayalı büyüme stratejisini benimsemesi sonucu artan dış ticaret hacmi, Türk lojistik sektörünün önemli adımlar atmasını sağladı. Ancak, sektörün hem bulunduğu coğrafya, hem de potansiyel pazarlara hizmet verir hale gelerek rekabetin yoğun yaşandığı bir faaliyete dönüşmesi, kurumsal yapı ve altyapıdaki eksikliklere rağmen gerçekleşti.

2013 yılında küresel ekonomide iyileşmesinin zayıf olması ve Türkiye’de büyümenin düşüş trendine girmesi sektördeki büyümeyi geçtiğimiz yılın rakamlarına yakın bir seviyeye çekti. 2012 yılında yüzde 2.2 ile beklentilerin altında büyüyen Türkiye Lojistik Sektörü 2013’te yaklaşık yüzde 3-4 düzeyinde büyümüş olacak. Türk lojistik sektörü açısından en temel görüş ise büyümesini “karsız” sürdürdüğü yönünde. Karsız büyümenin temel nedenleri arasında ‘Dev Projeler’ olarak tanımlanan Marmaray Projesi, 3. Havalimanı Projesi, 3. Köprü Projesi ile mevzuatla ilgili gelişmeler önemli yer tutuyor.

Elbete lojistik tek bir iş koluna dayanmıyor. Ulaştırma yatırımları esas alındığında sektöre yapılan büyük hacimli yatırımlar toplam sektör büyümesinin niçin “karsız” olduğunu açıklıyor. Rakamlarla bakalım: Ulaştırma sektöründe 2003 ve 2013 yılları arasında toplam 212.5 milyar lira yatırım gerçekleştirildi. Bakanlığın yaptığı yatırım ise 133 milyar liraya ulaştı. Aynı dönemde yerel yönetimlerin yaptığı yatırımın tutarı ise 72 milyar lira olarak gerçekleşti. Diğer kamu kuruluşlarının sektöre yaptığı yatırım ise 10 milyar TL’yi buldu.



Yatırım projeleri yoğunlaşarak sürüyor

Bu yatırımlar yoğun olarak sürüyor ve sürecek. Kasım ayında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda konuşan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, karayolunda 297, demiryolunda 52, havayolunda 47, denizyolunda 49, haberleşmede 15 proje olmak üzere toplam 460 ana ve 3 bin 898 alt proje bulunduğunu açıkladı. Yıldırım, 184.5 milyar lira olan toplam yatırım bedelinin 98.2 milyar liralık kısmının tamamlandığını söyledi.

Türkiye’de yatırımlar tam gaz sürerken sektörün alt kalemlerinde önemli gelişmeler yaşanıyor. Karayolunda taşımacılık yapan toplam firma sayısı 44 bin 357’ye, taşıt sayısı ise 90 bin 600’e ulaşmış bulunuyor. Karayolu taşımacılığında Avrupa’nın en büyük filosu Türkiye’de bulunuyor. Ardından Rusya ve Almanya geliyor. Türkiye’de karayolu ağı 65 bin 627 kilometreye ulaşmışken Türkiye’nin içinden 12 bin 573 kilometre uzunluğunda 8 adet uluslararası karayolu koridoru geçiyor.

Demiryolunda, 2012’de konvansiyonel ana hat uzunluğu 8 bin 770 km iken, bunun 2018’de 10 bin 556 km’ye çıkarılması; 2012’de 888 km olan hızlı tren hat uzunluğunun ise 2018’de 2 bin 496 km olması bekleniyor.

Denizyolunda, 2012’de 3.9 milyon TEU olarak gerçekleşen konteynerlenmiş yük hacminin 2018’de 13.8 milyon TEU; 2012’de 248 milyon ton olarak gerçekleşen yükleme-boşaltma hacminin ise yine 2018’de 615 milyon ton olarak gerçekleşmesi hedefleniyor.



Havayolunda, taşınan yolcu sayısı 2012’de 131 milyon kişi iken, 2018’de 232 milyon kişi taşınması öngörülüyor. 
3. Köprü kıtalararası bir lojistik unsuru sektörün gelişimi açısından 3. Köprü’nün önemi büyük.  Üzerinden raylı geçişin olacağı Yavuz Sultan Selim Köprüsü aynı zamanda dünyanın en geniş platformlu köprüsü konumunda. Köprünün içinde yeraldığı Avrasya Tüneli Projesi, 2015’in Mayıs ayında tamamlanacak. Lojistik sektörü açısından Avrupa ve Asya’nın demiryolu ve karayolu bağlantılı gelişiminde 3. Köprü’nün yapımı önemli.

Lojistik sektörü açısından 2013, önemli bir dizi gelişmenin de yılı oldu. Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları serbestleşerek yeniden yapılandırıldı. Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Erkeskin, serbestleşme sonrası ikinci mevzuatı beklediklerini ve bu alanda önemli bir yatırım potansiyeli bulunduğunu aktardı. Bu alanda faaliyet yürütme konusunda Büyük Anadolu Lojistik Organizasyonları’na (BALO) önemli bir misyon düştüğünün de altını çizen Erkeskin, şu anda haftada 2 gün Almanya’ya sefer yaptıklarını açıkladı. Eylül ayında taşıma faaliyetlerine başlayan BALO Projesi kapsamında Anadolu’daki ihracatçıya ait yükler Avrupa’ya intermodal taşımacılık kapsamında maliyetler azaltılarak tanışıyor.



Sektör 2012 düzeyini koruyacak

Taşımacılık ve lojistik sektörünün performansını değerlendireceğimiz bir başka veri de ihracat ve ithalat taşımaları. TÜİK verileri, 2013 yılının ilk 5 ayında ihracat ve ithalat taşıma değerinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre  önemli bir değişimin olmadığını gösteriyor. 2012 yılının ilk 5 ayında tüm taşıma modlarına göre toplam 62.8 milyar dolarlık ticaret söz konusu iken 2013 yılının aynı döneminde 61 milyar dolarlık bir ticaret gerçekleştirilmiş. Taşımacılık ve lojistik sektöründe büyümenin son iki yılın aynı döneminde stabil kaldığını söyleyebiliriz. Ciro ve karlılık noktasından baktığımızda ise, sektöre giren yerli/yabancı şirket sayısındaki artış ve sektör şirketlerinin hizmet yelpazesini çeşitlendirecek yatırımlara gitmeleri dolayısıyla rekabetin artması ciro ve karlılığın azalmasına neden oluyor. Ayrıca Türkiye’nin ihraç pazarlarındaki durgunluğun navlun fiyatları üzerindeki baskısı yine ciro ve karlılığı olumsuz yönde etkiliyor.



Dış durgunluğun iç karşılığı

Türkiye’nin en büyük dış pazarı olan Avrupa’da devam eden belirsizlik süreci ve AB ülkelerine yönelik riskler, sadece taşımacılık ve lojistik sektörünü değil, diğer tüm ihracatçı sektörleri de etkiliyor. Ancak geçtiğimiz yıl olduğu gibi Türkiye’de iç tüketim dinamiklerinin hala canlılığını koruması, klasik ihracat pazarlarından Afrika ve Güney Amerika gibi farklı ve yeni pazarlara açılması ve dış ticaret hedeflerine yönelik altyapı yatırımları, teşvik ve destek programlarına ağırlık vermesi ekonominin geleceğine yönelik umutları destekliyor. Daralan Avrupa pazarına alternatif olarak yeni ve güçlü pazar arayışlarını sürdüren Türkiye’nin, Ortadoğu ve Körfez ülkelerindeki yaşanan siyasi gelişmelerin etkisi ile bölgeyle olan ticaretinin sekteye uğraması ekonomiyi ve dolayısıyla sektörü de olumsuz etkiliyor. Özellikle Suriye’deki iç savaş ve bu ülkeye olan ticaretin bitme noktasına gelmesi ihracatçı sektörlerde olduğu gibi taşımacılık ve lojistik sektöründe de önemli kayıpları gündeme getiriyor. Sözkonusu ülkeye olan taşımaların durmasının yanısıra Suriye üzerinden Körfez ülkelerine olan taşımacılığın sekteye uğraması sıkıntı yaratıyor.



Sektörün iştahında bir kesilme yok

Öte yandan Kafkaslar, Ortadoğu ve Körfez bölgesindeki pazarların büyüklüğü ve artan talep Türkiye için hâlâ avantajlar sağlıyor. Sıcak gelişmeler nedeniyle tıkanan hatların yerine alternatif taşıma yollarının açılması, kısa vadeli sorunların çözümlerine destek veriyor. Orta ve uzun vadede ise, sektörün –devlet desteğiyle– bölgeye yönelik alternatif lojistik koridorlar tasarlama zorunluluğu hala sürüyor. Türkiye bugün sadece Avrupa ve Ortadoğu pazarına değil tüm dünyada yaklaşık 240 gümrük noktasına ihracat yapan bir ülke konumunda ve 2023 hedeflerine erişme yolunda daha uzak pazarlara da ulaşarak bu pazarlardaki payını artırmak zorunda.

Diğer taraftan taşımacılık ve lojistik sektörünün geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılda yurtdışı pazarlara açılma ve bu pazarlarda etkin olma iştahının arttığını görüyoruz. Global marka olma yolunda stratejik işbirliklerine imza atan ve ciddi yatırımlar yapan şirketlerin sayısı giderek artıyor. Yurt içi pazarında belli bir büyüklüğe ulaşan firmaların Avrupa, ABD, Kafkaslar ve Asya’da gerek işbirliği/ortaklık gerekse acenta/depo/filo yatırımları ile bu ülkelerde de büyümeyi amaçladıkları görülüyor. Bu açılımlar sektörün uzmanlaşması ve derinleşmesi adına ciddi adımlar olarak dikkat çekiyor. Bugün itibarıyla Türk lojistik sektörü “Taşımacılıktan Lojistiğe” evrilen bir süreci yaşıyor. Sektör firmaları, nitelikli işgücü kaynağı, sermaye gücü, yatırımları ve araç filolarıyla 10 yıl öncesine göre çok önemli bir mesafe kaydetmiş durumda. Sektör firmaları bugün sadece kendi ülkesinde değil ihtiyaç duyulan, pazar imkânı bulunan her ülkede lojistik yatırım yapabilme kabiliyet ve kapasitesine sahip. Dünya Bankası 2010 ‘Lojistik Performans Endeksi’nde yükselişini sürdüren Türk lojistik sektöründe başlayan gelişim ve değişimin, küresel bağlamda da tüm ilgililer tarafından anlaşılması ve bilinmesine imkan sağlıyor. Kademeli olarak  artan  lojistik performansı, Hong Kong, Dubai, Hollanda  örneğindeki gibi Türkiye’nin bölgesinin lojistik üssü olması konusunda önemli gelişmeler kaydedeceğine ve yatırımları çekmeye devam edeceğine işaret.



Sektörün geleceğine inanıyoruz

UTİKAD Başkanı Turgut Erkeskin, “2023 için önemli hedefleri olan Türkiye’nin ithalatını ve ihracatını –yani dış ticaretini– omuzlayacak sektör olan lojistik sektörünü oluşturan firmalarımızın uluslar arası boyutta faaliyet gösteren işletmeler haline gelmesi gelecek adına sektörümüze umut ve güven aşılamaktadır” diye konuşuyor. 2023 yılı için, 500 milyar dolarlık ihracat rakamında ‘Lojistik Sektörü’nün 50 milyar dolarlık satış hasılatına ulaşması ve yaklaşık olarak 1.5 milyon kişiye istihdam sağlanması planlanıyor.