İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz ile demir ve demir dışı metaller sektörü, sorunları ve çözüm önerileri üzerine konuştuk. Aynı zamanda bu yıl, İDDMİB’in de bağlı olduğu 6 ihracatçı birlikten oluşan çatı kuruluş; İstanbul Maden ve Metaller İhracatçılar Birlikleri’nin (İMMİB) Koordinatör Başkanlığı görevini de yürüten Rıdvan Mertöz, İMMİB’in tepe kuruluşunun da TİM olduğu bilgisini veriyor. TİM bünyesindeki ihracatçı birliklerinin en güçlüsü konumundaki İMMİB, Türkiye ihracatının yüzde 30’unu gerçekleştiriyor.
Rıdvan Mertöz, demir ve demirdışı metaller sektörünün 2023 yılı ihracat hedefinin 25 milyar dolar olduğunu açıklıyor: “Bu hedefe ulaşmamız için gereken yıllık ihracat artış tutarı 2013 yılından itibaren her yıl yüzde 13.58. Sektör ihracatımız 2008’de dünya sektör ticaretinden yüzde 0.98, 2012 yılında yüzde 0.99 pay alırken 2023 yılında yüzde 2.3 pay alması hedeflenmektedir.”
Hedefin detayı ise şöyle:
-  Alüminyum 2023 hedefi:             8 milyar dolar
-  Bakır 2023 hedefi:                      6 milyar dolar
-  Demir Çelik 2023 hedefi:          11 milyar dolar.

Rıdvan Mertöz, demir-çelik ve demir dışı metaller sektöründe yüksek katmadeğerli ürünlerin üretim üssü olma vizyonuna sahip olduklarını, sektörün rekabet gücünün artırılmasını ve sürdürülebilirliliğini sağlamayı amaçladıklarını söylüyor.

Türkiye’de sektörün durumu
Rıdvan Mertöz, demir dışı metaller sektörünün Türkiye’deki durumunu şöyle özetliyor:
Döküm sektörü: 2010 yılında toplam 1.3 milyon tonluk döküm üretimi ile toplam döküm üretimi açısından Avrupa’da 4’üncü sıradayız. Batı Avrupa ülkelerindeki pazarlara olan uzaklık nedeniyle navlun ve mal bedeli içinde yüzde 15 seviyelerinde ciddi bir paya sahip. Avrupa’ya verimli demiryolu nakliyesinin sağlanması halinde navlun maliyetlerindeki düşüşe bağlı olarak, rekabet gücü iyileştirilebilecek.
Alüminyum sektörü: Alüminyum sektöründe değişik alanlarda faaliyet gösteren 1.500’ü aşkın firma bulunuyor ve toplam istihdamın yaklaşık 30.000 kişi civarında, sektörde faaliyet gösteren firmaların toplam üretim kapasitelerinin 750 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor. 2009 yılı verilerine göre, Türkiye’de alüminyum tüketimi kişi başına yılda 9 kilograma ulaşmış, bu miktar gelişmiş ülkelerin ortalamasına göre 4-5 kat daha düşük. Önümüzdeki yıllarda ise kişi başına tüketimin, yılda 30 kilogram seviyelerine yükseleceği ve sektörün önünde büyük bir gelişme alanı olduğu öngörülüyor. 2012 yılında sektör toplamda 2.2 milyar dolarlık ihracat ve 2.9 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir.

Alüminyum sektörünün sorunları:
Sorun 1:
Sektörün hammadde ihtiyacının yaklaşık yüzde 90’ı ithalatla karşılanıyor. Alüminyum hammadde tedarikçileri birleşme ve satın almalar yoluyla tekelleşme eğilimi içindedir. Bu durum hammadde tedariki açısından risk oluşturuyor.
Sorun 2: Uluslararası spekülatörlerin alüminyum-bakır gibi metallerle getiri sağlamak amacıyla büyük miktarlarda borsalarda alım satım yapmaları fiyatların sanayi talebinin üzerinde suni olarak artmasına veya dalgalanmasına neden oluyor. Bu durumda alüminyum üreticilerimizin hammaddeye ulaşmasında, hammadde maliyetlerinde ve nakit yönetimlerinde sıkıntılar doğuyor.
Sorun 3: Yassı ürünler ve yüksek alaşımlı ürünler sıcak hadde teknolojisine sahip üretim tesisleri olmaması nedeniyle Batı Avrupa ülkelerinden ithal ediliyor.

Bakır sektörü: 133 bin ton toplam rafinasyon kapasitesine karşın, toplam 500 bin tonu aşan bir bakır işleme kapasitesi mevcut. Sektörde toplam teknik, memur, kalifiye işçi ve işçi olarak yaklaşık 15 bin kişinin istihdam edildiği tahmin ediliyor. Türkiye’nin bakır tüketimi ise 400 bin tona yaklaşıyor, kişi başına tüketim 5.5 kilogram civarında. Bu nedenle sektör önemli ölçüde ithalata dayalı olarak faaliyetini sürdürüyor.

Sektörün zayıf yönleri, tehditler
Rıdvan Mertöz, demir dışı metaller sektörünün sorun alanları; zayıf yönleri ve tehditleri hakkında şu bilgileri veriyor:
“Hukuki ve idari düzenlemeler gerektiren alanlar şöyle: Maliyet artışına neden olan ek vergiler, serbest bölgelerdeki haksız rekabet, enerji girdi maliyetlerinin rakip ülkelere göre yüksek seviyede olması, çevre katkı payının maliyetleri artıcı etkisi.

Üretim altyapısının giderilmesi: Yerli girdi ve yerli üretim kullanımının yetersizliği, kayıtdışılığın yolaçtığı haksız rekabet, hammadde tedarikinde ithalata bağımlılık.

Dış ticarette aksayan yönlerin giderilmesi: Kalitesiz ve ucuz ürün ithalatını önleyici mekanizmaların yetersizliği, AB’nin imzaladığı bazı Serbest Ticaret Anlaşmaları’nın Türkiye’yi kapsamaması, lojistik altyapısının yetersizliği.

Ar-Ge kapasiteleri: Ar-Ge bilincinin yetersizliği, döküm sektörün üretim teknolojileri düşük üreticilerin çokluğu, AB çevre standartlarına uyum konusundaki eksikliklerin devam etmesi.

İnsan kaynakları: Özellikle küçük kuruluşlarda kurumsal yapının yetersizliği, nitelikli işgücü ihtiyacı.”

Sektörün güçlü yönleri
Rıdvan Mertöz, Türkiye demir ve demirdışı metaller sektörünün güçlü yönlerini ise şöyle sıralıyor:
- Firmaların karar mekanizmalarının dinamik ve kapasite oranlarının yüksek olması.
- Teknolojik donanım ve tecrübe itibarıyla uluslararası rekabet gücü.
- Uluslararası standartlarda katmadeğeri yüksek ürün üretimine odaklılık.
- Değişim ve dönüşüm programları çerçevesinde kapasitedeki iyileştirmeler.
- Yüksek çevre bilinci ve çevre koruma faaliyetlerinin sürdürülmesi.
- Talebi fazla ve yatırımları düşük ürünlerin üretim kapasitesinin arttırılmasına yönelik  gelişmeler.
- Firmaların dinamik yapısı; üretimde esneklik gösterebilmesi.
- Otomotiv, beyaz eşya, gemi inşa, altyapı ve inşaat sektörlerinin güçlü yapısı.
- Yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik girişimlerde bulunulması.
- Avrupa standartlarında üretim yapabilen, yurtdışı projeleri ile adını duyurmuş  üreticiler.
- Türkiye’nin coğrafi konumunun getirdiği lojistik ve stratejik avantajlar.
- Avrupalı üreticilere kıyasla düşük imalat maliyetleri.
- Türkiye’deki coğrafi dağılımın uygunluğu.
- Kalite sertifikasyonlu tesis sayısının yaygınlığı.
- Sektörün rekabet gücü yüksek ve sürdürülebilir bir yapıya sahip olması.
- Dış taleplere karşı teknoloji ihraç edebilme kabiliyeti.
- Yönetim kabiliyeti yüksek, deneyim ve bilgi birikimine sahip insan gücünün olması.
- Üretim ve ihracatta başarılı bir imalat sektörünün varlığı.
- Sektörün erişmiş olduğu kalite düzeyi ve buna dayalı ihracat potansiyeli ve bilgisi.
- Bilgi teknolojilerinin etkin kullanımı ve yeni teknolojilere dayalı üretim tesisleri.

Katmadeğerli ürün üretimini artırmalıyız: Rıdvan Mertöz, sektörlerinde cari açığın son aylarda azaldığını ifade ederek, katmadeğerli ürün üretiminin arttığına işaret ediyor: “Mutfak eşyası sektörü, katmadeğerli ürün üretiminde çok ciddi anlamda yol katetti. Sektör bazında geçen yıl kg fiyatı ortalama 7 dolarken bu yıl 8 dolardan satmışız. Türkiye’nin ihracatında genel birim fiyatımız kg’da 1.5 dolar. İthalat girdi fiyatımız 4.5 dolar. Demir ve demirdışı ürünleri ortalama birim fiyatını kg 7.5 dolara ihraç ediyoruz, ürünün karşılığını 15 dolara ithal ediyoruz. Bunu tam tersine çevirmenin mücadelesini veriyoruz. Bakırda ihracat fiyatımız 7-7.5 dolar. Ambalaj sektöründe cari açığımız yok. Bağlantı elemanlarında kg’nı 1 dolara ihraç ediyorsak, 2-2.5 dolara ithal ediyoruz. Asıl sorunumuz katmadeğerli ürün üretmek. Katmadeğer konusu en birinci önceliğimiz. İMMİB olarak Ar-Ge tanıtım bütçemizi yüzde 20 arttırdık. Üniversite-sanayi işbirliğine önem veriyoruz.”