banner565

banner472

banner458

banner457

Dünya’yı sürdürülebilir geleceğe taşımak için; Yeşil Enerji

Sürdürülebilir bir gelecek için Dünya rotasını, petrol ve doğal gaz gibi yenilenemez fosil yakıtların yerine doğal kaynaklardan elde edilen temiz, çevredostu, yenilenebilir ‘Yeşil Enerji’ye çeviriyor. İklim değişikliğini engellemek için Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı gündemde. Türkiye en kısa zamanda 2016 yılında imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’nin onayına sunacak.

KAPAK 01.10.2021, 00:00 27.10.2021, 09:17
38053
Dünya’yı sürdürülebilir geleceğe taşımak için; Yeşil Enerji

İklim değişikliğinin sonuçları, dünya gündemine hızla yerleşirken; Pandemi ile yüz yüze geldik. Pandeminin neden olduğu durağanlık döneminde, sanayi ve üretim faaliyetleri yavaşladı. Böylece sanayi nedeniyle yaşanan iklim sorunlarının bir kısmı azalırken; petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların yani yenilenemez enerji kaynakları yerine güneş, su, rüzgar gibi doğal kaynaklardan elde edilen çevredostu, temiz ve yenilenebilir enerji; özetle ‘Yeşil Enerji’nin önemi Pandemi ile birlikte daha da belirginleşti. Sürdürülebilir bir gelecek için Dünya’nın ve Türkiye’nin gündeminde Paris İklim Anlaşması ve Avrupa Yeşil Mutabakatı var. Burada en büyük payı enerji alıyor. Sürdürülebilir geleceğe bizi yeşil enerji taşıyacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada; Türkiye’nin 2016 yılında imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nı TBMM’nin onayına sunacağını açıkladı.Geleceğimizi belirleyecek potansiyel gelişmeler bağlamında Kapak Dosyamız’da “Yeşil Enerji’ konusunu işledik, paylaşıyoruz.

DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE YENİLENEBİLİR ENERJİ
Yenilenebilir enerji kapasitesine küresel yatırım, 2020’de yüzde 2 arttı
Dünya Enerji Konseyi Türkiye’nin Haziran 2021’de yayımladığı ‘2021 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu’na göre; Pandemi’ye rağmen yenilebilir enerji, 2020’de yeni elektrik kapasitesinde rekor kırdı ve toplam kapasitede net artış kaydeden tek elektrik üretim kaynağı oldu. Yenilenebilir enerji kapasitesine yapılan yatırım son yıl nispeten az da olsa art arda üç yıl artış gösterdi ve şirketler yenilenebilir elektrik tedarikinde rekorlar kırmaya devam etti. Daha fazla ülke, ısının elektrifikasyonu için yenilenebilir kaynaklara yöneldi. Ulaşımda kullanılan biyoyakıtların üretimi azalmasına rağmen; elektrikli araç (EV-Electric Vehicle) satışları arttı. Çin, iklim krizine karşı eylem taahhütlerini güçlendiren ve karbon nötr bir hedef belirleyen ülkeler arasında yer aldı. ABD, 2021’in başlarında Paris Anlaşması’na yeniden katıldı. Dünya çapında COVID-19 kurtarma paketlerinde ana hatlarıyla belirtilen fosil yakıtlara yapılan yatırımlar, yenilenebilir enerjiye ayrılan yatırım seviyesinden altı kat daha fazlaydı.

Politika ve trendler: Rapor’a göre; bazı hükümetler, yenilenebilir enerji alımını dolaylı olarak teşvik eden iklim değişikliği politikalarını yürürlüğe koyarken, artan sayıda, karbonsuzlaştırmayı yenilenebilir kaynakların artan dağıtımıyla doğrudan ilişkilendiren kapsamlı politikalar benimsedi. Yenilenebilir enerjinin sanayideki payının artırılmasına ilişkin politika geliştirmeleri, diğer tüm son kullanım sektörlerine yönelik politikalarla karşılaştırıldığında 2020’de sınırlı kaldı. Karar vericiler, ulaşım sektöründe yenilenebilir kaynakların kullanımını genişletmeye giderek daha fazla odaklanıyor. Biyoyakıtlar karayolu taşımacılığı politika çerçevelerinin merkezi bir bileşeni olmaya devam etse de ulaşımın elektrifikasyonu 2020’de büyük ilgi gördü. EV politikaları 2020’de giderek daha popüler hale geldi, ancak bunların büyük çoğunluğu yenilenebilir elektrik üretimiyle doğrudan bir bağlantıdan yoksun olmaya devam etti.

Pazar ve sektör trendleri
Biyoenerji: Modern biyoenerji, 2019’da toplam küresel nihai enerji talebinin yüzde 5.1’ini sağladı ve nihai enerji tüketimindeki tüm yenilenebilir enerjinin yaklaşık yarısını oluşturdu, sanayi ve tarımda ihtiyaç duyulan ısının yüzde 9.5’ini, binalar için gereken ısının yüzde 5’ini sağladı. Biyoyakıtlar-çoğunlukla etanol ve biyodizel-ulaşım enerjisinin yaklaşık yüzde 3’ünü sağlar. 2020’de küresel biyoyakıt üretimi, COVID-19 pandemisinin genel ulaşım enerji talebi üzerindeki etkileri nedeniyle yüzde 5 düştü. Etanol üretimi, ana üretici ABD’de üretimde yüzde 11’lik düşüşle yaklaşık yüzde 8 azaldı. Küresel biyodizel üretimi, Endonezya’da (dünyanın en büyük biyodizel üreticisi) ve Brezilya’da daha yüksek harmanlama seviyelerinin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri’ndeki (ABD’deki) yüksek talebi karşılamak için biraz arttı. Elektrik sektöründe, biyoenerjinin katkısı 2020’de yüzde 6 artarak 602 terawatt saate (TWh) ulaştı. Çin en büyük biyo-elektrik üreticisi olmaya devam ederken, onu ABD ve Brezilya izledi. En dikkate değer endüstri eğilimi, 2020’de üretimde yüzde 12’lik bir artışla hidrojenize  bitkisel yağa (HVO) yapılan yatırımın artmasıydı. Mevcut kapasiteyi 4 katından fazla artırabilecek birçok ek tesis için planlar açıklandı. HVO üretimi daha sonra FAME (yağlı asit metil ester) biyodizelini aşacaktır.

Jeotermalde neredeyse tüm yeni tesisler Türkiye’de: Jeotermal elektrik üretimi 2020’de toplam 97 TWh civarındayken; jeotermal ısının doğrudan kullanımı yaklaşık 128 TWh’ye (462 petajoule) ulaştı. Tahmini 0.1 GW’lık yeni jeotermal enerji üretim kapasitesi 2020’de devreye girdi ve küresel toplamı yaklaşık 14.1 GW’a getirdi. 2020’de jeotermal enerji kapasitesi son yıllara kıyasla (kısmen pandemi kaynaklı aksamalara bağlı olarak) kapasitede nispeten küçük bir büyüme gördü ve neredeyse tüm yeni tesisler Türkiye’de yer aldı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya, 2020’de çok küçük miktarlarda jeotermal enerji kapasitesi ekledi. Jeotermal enerjide yalnızca 4 ülke (Çin, Türkiye, İzlanda ve Japonya) tüketilen enerjinin 4’te 3’ünü oluşturuyor. Doğrudan kullanım, alan ısıtmanın birincil itici güç olmasıyla birlikte, son yıllarda ortalama yaklaşık yüzde 8 büyüdü. 2020’de kayda değer faaliyet gösteren ülkeler arasında Fransa, Almanya ve Hollanda yer aldı.

Hidroelektrik: Küresel hidroelektrik pazarı 2020’de büyüdü, ancak kapasite ilavelerinin yarısından fazlası Çin kaynaklıydı, ağırlıklı Çin tarafından yönlendirilen kapasite ilavelerinde yüzde 24’lük artışa rağmen, küresel hidroelektrik piyasası, birkaç yıllık yavaşlamanın ardından 2020’de toparlanamadı. İnşaatın geçici olarak durdurulması, bileşen tedarik zincirlerinin kesintiye uğraması ve enerji talebinin düşmesi nedeniyle piyasanın yavaşlamasıyla birlikte COVID-19 pandemisinin etkileri dikkat çekiciydi. Küresel hidroelektrik üretimi, 2020’de yüzde 1.5 artarak tahmini 4370 TWh’ye ulaştı ve bu, dünyanın toplam elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 16.8’ini temsil ediyor. Çin, 2020’de son 5 yılın en büyük ilavesi olarak 12.6 GW hidroelektrik kapasitesi ekledi ve yeni hidroelektrik kapasitesinde liderliği Brezilya’dan geri aldı, onu Türkiye, Hindistan ve Angola izledi.
Çin ve İsrail’deki projelerle birlikte pompaj depolamalı hidroelektrik kapasitesi biraz arttı (1.5 GW veya yüzde 0.9 artış), toplam kapasite 160 GW’a ulaştı. Kısmen güneş PV ve rüzgar enerjisindeki büyümeyi desteklemek için Avustralya, Yunanistan, Hindistan, Portekiz, İskoçya ve Türkiye de dahil olmak üzere birkaç büyük pompalı depolama projesi vardı.

Okyanus enerjisi: Okyanus enerjisi, yenilenebilir enerji pazarının en küçük bölümünü temsil ediyordu, ancak yıl boyunca okyanus enerjisi kapasitesi için yeni hedefler belirlendi. Okyanus enerjisinde, çoğu proje nispeten küçük ölçekli gösterime ve 1 megawatt’tan (MW) daha düşük pilot projelere odaklanır. 2020’deki net eklemeler, yıl sonunda tahmini 527 MW işletme kapasitesiyle yaklaşık 2 MW’a ulaştı. Okyanus enerjisi teknolojileri ticarileşmeye doğru istikrarla ilerliyor ve gelgit türbinleri güvenilirliklerini göstermeye devam etti. Avrupa’da ve özellikle İskoçya kıyılarında yoğunlaşmıştı ancak Çin, ABD ve Kanada’da istikrarlı arttı.Okyanus enerjisinin kaynak potansiyeli muazzamdır, ancak onlarca yıllık geliştirme çabalarına rağmen büyük ölçüde kullanılmamıştır.

Güneş enerjisi: Solar PV, tahmini 139 GW kadar yeni ilave kapasite ekleyerek rekor kıran bir yıl daha geçirdi. Toplam kapasite böylelikle tahmini toplam 760 GW oldu. Beklenen politika değişiklikleri, ilk üç pazardaki (Çin, ABD ve Vietnam) büyümenin çoğunu sağladı. Diğer bazı ülkelerde de kayda değer bir genişleme görüldü. Dağıtık çatı tipi güneş PV sistemlerine olan ilgi arttı. 2020’de pazar payındaki büyüme, esas olarak, Vietnam’daki tarife garantisi sona ermeden önce hızlı kurulumlardan kaynaklandı; ancak Avustralya, Almanya ve ABD’de pandemide ev sahiplerinin konut iyileştirmelerine yatırım yapmasıyla önemli artışlar gördü. Güney Avustralya, 2020’de dünyanın en yüksek güneş penetrasyon seviyelerinden birine ulaştı. Eyaletin elektrik sistemi, çatı katındaki solar PV’nin şebekeden gelen elektrik talebini etkin şekilde ortadan kaldırdığı noktaya yaklaşan dünyanın ilk büyük ölçekli sistemi haline geldi.

Solar PV endüstrisi, büyük ölçüde pandemi ile ilgili aksaklıkların yanı sıra Çin’deki polisilikon tesislerinde meydana gelen kazalar ve güneş enerjisi camı kıtlığı yaşadı. Çeşitli zorluklara rağmen sektöre yeni aktörler girdi. Çoğu ülkede, kullanım ömürlerinin sonunda panellerin geri dönüşümünün sağlanması dikkat çekmeye başladı. Düşen maliyetlere rağmen; Konsantre Termal Güneş Enerjisi CSP kapasitesi 2020 boyunca yalnızca bir ülkede büyüdü, küresel CSP kapasitesi 2020’de yalnızca yüzde 1.6 artarak 6.2 GW’a yükseldi ve Çin’de 100 MW’lık tek bir parabolik oluk projesi devreye girdi. Yıl boyunca Birleşik Arap Emirlikleri, Çin, Şili ve Hindistan’da 1 GW’tan fazla CSP projesi yapım aşamasındaydı. Bu kapasitenin büyük bir kısmı parabolik oluk teknolojisine dayanıyor ve termal enerji depolama (TES) ile paralel olarak inşa ediliyor. Yıl sonunda, beş kıtada CSP tesisleriyle entegre tahmini olarak 21 gigawatt-saatlik termal enerji depolaması çalışıyordu.

Termal güneş enerjisinde Çin’den sonra Türkiye ikinci: 2020’de tahminen 25.2 gigawatt-termal (GWth) yeni güneş enerjisi termal kapasitesi eklendi ve bu da yüzde 5 artışla toplam kapasiteyi 501 GWth’e çıkardı. Çin, yeni termal güneş enerjisi tesislerinde yine başı çekerken, onu Türkiye, Hindistan, Brezilya ve ABD izledi. Çoğu büyük güneş enerjisi pazarı, COVID-19 ile ilgili zorluklarla kısıtlandı ve bazı durumlarda ticari müşteriler yatırım kararlarını erteledi. Ancak inşaat sektöründe devam eden işlere birçoğu evde daha fazla zaman geçiren ve altyapı iyileştirmelerine yatırım yapan konut sahiplerinden gelen yüksek talep gibi dengeleyici faktörler nedeniyle azalma beklenenden daha küçüktü.
Yeşil ısıtma teknolojilerine yönelik politika desteğiyle Çin ve Almanya’da bölgesel güneş enerjisi ısıtması için parlak bir yıl oldu. Küresel güneş bölgesel ısıtma pazarı da Avrupa’da (Hırvatistan, Kosova ve Sırbistan) ve Asya’da (Moğolistan) yeni pazarlara doğru çeşitlendi. Ayrıca büyük konut ve ticari binalar için merkezi güneş enerjisi sıcak su sistemleri Çin, Brezilya ve Türkiye’de iyi satılıyor.  Yıl sonu itibariyle dünya çapında en az 471 solar bölgesel ısıtma veya merkezi sıcak su sistemi (en az 350 kilowatt-termal) faaliyet gösteriyordu ve toplam 1.8 GWth kapasiteye ulaşmıştı.
Hibrit veya solar PV-termal (PV-T), kollektörler birçok ülkede daha popüler hale geldi. Toplamda, dünya çapında 36 üretici PV-T kapasitesinin en az 60.5 megawattstermal (MWth) (24 MW elektriğe bağlı) olduğunu bildirdi.

Fabrikalar ve tarımsal seralara güneş enerjisi: Daha fazla kollektör üreticisi ve proje geliştiricisi, dünya çapındaki fabrikalara güneş enerjisiyle endüstriyel ısı (SHİP) çözümleri sunmaya başladı. Toplamda 92 MWth olan en az 74 SHİP sistemi, 2020’de küresel olarak faaliyete geçerek, işletmedeki tesis sayısını yüzde 9 civarında 891 SHİP tesisine yükseltti. Birçok teknoloji tedarikçisi kurulum ve inşaatta gecikmeler bildirmiş olsa da Avrupa’nın en büyük (10.5 MWth) de dahil olmak üzere, tarımsal seraları ısıtmak için kullanılan bazı megavat ölçekli tesisler yıl içinde başarıyla devreye alındı.

Rüzgar enerjisi: Rüzgar enerjisi piyasası, rekor kıran 93 GW’lık yeni kurulumlarla karada ve denizde toplam kapasiteyi yaklaşık 743 GW’a çıkardı. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri, her iki ülkede de 2020’nin sonunda bekleyen politika değişiklikleri nedeniyle rekor yıllarla rüzgar enerjisindeki büyümeye öncülük etti. Diğer bazı ülkeler de kurulum rekoruna ulaşırken, dünyanın geri kalanı 2019’dakiyle yaklaşık aynı miktarda kurulum yaptı. Rüzgar enerjisi, 2020’de Danimarka (yüzde 58’in üzerinde), Uruguay (yüzde 40.4), İrlanda (yüzde 38) ve Birleşik Krallık (yüzde 24.2) dahil olmak üzere birçok ülkede elektrik üretiminin önemli bir payını oluşturdu. Açık deniz rüzgar yaklaşık 6.1 GW kapasite ilavesiyle küresel toplamda 35.3 GW’a yükseldi. Büyük üretim ölçeği, yüksek kapasite faktörleri, oldukça tekdüze üretim profilleri ve düşen maliyetler nedeniyle enerji satın alma anlaşmaları (PPA) imzalamak isteyen şirketler de dahil, açık deniz rüzgar enerjisine olan ilgi artıyor.

Rüzgar endüstrisi, pandemi tarafından şiddetlenen sürekli zorluklarla yüzleşmeye devam etti. Daha fazla türbin satmalarına rağmen, en iyi üreticiler bile yıl boyunca zarara uğradı, fabrikaları kapattı ve son derece rekabetçi pazar, pandemi ile ilgili maliyetler ve gecikmelerle birlikte kar marjlarını daha da daralttı. İlk kez, yıl boyunca açık deniz rüzgar enerjisine yönelik küresel sermaye harcamaları, açık deniz petrol ve gaz yatırımlarını geride bıraktı. Anahtar pazarlarda çeşitlenmek için türbin üreticileri ve proje geliştiricileri, petrol devleri de dahil olmak üzere yeni aktörler rüzgar sektörüne daha da ilerlese bile; yeni sektörlere genişlemeye devam etti.

Dağıtılmış yenilenebilir enerjiler, bazı ülkelerde yüzde 10’a varan elektrik üretim paylarına ulaşarak, enerji erişimini sağlamaya devam etti. 2019’un sonunda, küresel nüfusun yüzde 90’ı elektriğe erişim kazandı, ancak üçte biri (2.6 milyar insan) hala temiz pişirme erişiminden yoksun. Yenilenebilir enerjiye dayalı elektrik enerjisi sistemleri ve temiz pişirme çözümleri, özellikle bu erişimin düşük olduğu kırsal ve uzak bölgelerde, enerji erişim oranlarının iyileştirilmesinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Bağımsız güneş sistemleri ve yenilenebilir enerji temelli mini şebekeler, gelişmekte olan dünyada şebekeden bağımsız alanları elektriklendirmenin, haneler için güç ve üretken kullanımlar sağlamanın çoğu zaman en uygun maliyetli yoludur. Biyokütlenin geleneksel kullanımının sağlık ve çevresel etkilerini azaltmaya yardımcı olan seçenekler arasında iyileştirilmiş biyokütle sobaları ve yakıtları, biyogaz, etanol, güneş ocakları ve giderek artan şekilde yenilenebilir enerjiye dayalı elektrikli pişirme yer alıyor.
Birkaç yıllık güçlü büyümenin ardından, yenilenebilir enerjiye dayalı enerji erişim sistemleri pazarı, COVID-19 pandemisinden olumsuz etkilendi. Şebekeden bağımsız güneş enerjisi sistemlerinin küresel satışları 2020’de yüzde 22 düşerken, en büyük bölgesel düşüş Güney Asya’da (yüzde 51) olurken, en büyük pazar olan Doğu Afrika’da satışlar yüzde 10 düştü.

Temiz yemek pişirme:  Planlanan birçok yenilenebilir enerji temelli mini şebeke projesi pandemi nedeniyle ertelenmiş olsa da bazı ülkelerde krize acil bir müdahale olarak sağlık tesislerine güç sağlamak için yeni mini güneş enerjisi şebekeleri devreye alındı. 2020’nin sonlarına doğru, Afrika’daki birkaç büyük mini şebeke geliştirmesi için yeni finansman anlaşmaları imzalandı. Temiz pişirme sektörü, elektrik erişim sektöründen daha az finansman ve özel sektör katılımı gördü. Bununla birlikte, en büyük 25 temiz pişirme şirketinin finansmanı 2019’da yüzde 68 artarak 70 milyon ABD dolarına ulaştı. 2020’de, temiz pişirme açığının en yüksek görüldüğü Afrika’da temiz pişirme için birkaç yeni büyük ölçekli finansman girişimi duyuruldu. Bazı ülkelerdeki politika yapıcılar da temiz yemek pişirmeye, yeni hedefler belirlemeye ve mali destek paketleri geliştirmeye odaklandı.

Yatırım akışları: Yenilenebilir enerji ve yakıtlara (50 MW’tan daha büyük hidroelektrik projeleri hariç) yapılan küresel yeni yatırım 2020’de toplam 303.5 milyar ABD dolarına ulaştı. Gelişmekte olan ve yükselen ekonomiler, yenilenebilir enerji kapasitesi yatırımında gelişmiş ülkeleri altıncı yılda da geride bırakarak 153.4 milyar ABD dolarına ulaştı. 2020 yatırımları gelişmiş ülkelerde yüzde 13 artarken, gelişmekte olan ve yükselen ülkelerde yüzde 7 düştü. Yenilenebilir kaynaklara yapılan yatırım, rüzgar ve güneş enerjisine odaklanmaya devam etti ve güneş enerjisi 2020’de 148.6 milyar ABD doları (yüzde 12 artış) ile küresel yenilenebilir enerji yatırımının neredeyse yarısını temsil etti. Güneş enerjisi hariç tüm yenilenebilir teknolojilere yapılan yatırımlar düştü ve rüzgar enerjisi yüzde 6 düşüşle 142.7 milyar ABD dolarına (toplamın yüzde 47’si) geriledi. Geri kalan teknolojiler, küçük hidroelektrik yatırımlarının 0.9 milyar ABD dolarına, jeotermalin 0.7 milyar ABD dolarına ve biyoyakıtların 0.6 milyar ABD dolarına gerilemesiyle düşüş eğilimini sürdürdü. Çok taraflı iklim fonları ve çok taraflı kalkınma bankaları, gelişmekte olan ülkelere doğrudan destek sağlamada önemli bir rol oynarken, yeşil tahviller gibi iklim finansmanı araçları, 2020’de yüzde 1.1 artışla 269.5 milyar ABD dolarına yükselerek ikinci kez rekor seviyelere ulaştı.

Enerji sistemleri entegrasyonu ve etkin teknolojiler: Rüzgar ve güneş, 2020’de elektrik karışımında rekor seviyelere ulaşırken, ısı pompaları, elektrikli araçlar ve enerji depolama satışları COVID-19 pandemisine rağmen güçlü bir şekilde arttı. Enerji sektöründe, başta güneş PV ve rüzgar enerjisi olmak üzere değişken yenilenebilir elektrik kaynaklarının kurulu gücü ve penetrasyonu birçok ülkede hızla büyümüştür. Çeşitli güç sistemleri, bu yenilenebilir teknolojilerin düşük maliyetleri ve COVID-19 sınırlama önlemlerinin elektrik piyasaları üzerindeki etkileri nedeniyle 2020’de rekor düzeyde anlık VRE paylarına ulaştı. İletim ve dağıtım şebekelerinin daha geniş dijitalleşmesi ve ‘sayaç arkası’ sistemlerdeki büyüme devam etti. Şebeke altyapısı kısıtlamaları, yenilenebilir enerjilerin çeşitli yerlerde entegrasyonu için önemli bir darboğaz haline geldi. Büyük iletim projeleri de düzenleyici engellerle karşı karşıya kaldı. Buna rağmen, VRE jeneratörlerinden gelen şebeke kapasitesi talebi nedeniyle 2020’de büyük projeler geliştirildi.

Enerji sektörünün aksine, yenilenebilir enerjinin küresel ulaşım ve ısıtma sistemlerindeki payı 2020’de düşük kaldı. Yenilenebilir enerjinin karayolu taşımacılığına entegrasyonu, esasında araçların elektrifikasyonu yoluyla ilerletilirken, ısı pompaları, ısıtma ve soğutma sektöründe yenilenebilir kaynakların kullanımını sağlamak için kullanılmayan bir potansiyel sunuyor. Enerji depolamanın yanı sıra ısı pompalarının ve elektrikli araçların olanak sağlayan teknolojileri, yenilenebilir enerjilerin entegrasyonunu desteklemekte ve güç sistemlerinde daha fazla esnekliğe katkıda bulunmaktadır. COVID-19 pandemisinin başlamasına rağmen, her üç teknolojinin de satışları 2020’de arttı.
2020 yılında ısı pompası alımı Asya-Pasifik bölgesinde yavaşlarken, Kuzey Amerika ve Avrupa’da artmaya devam etti. Isı pompası endüstrisi, şirket satın almaları, düşük küresel ısınma potansiyeline sahip soğutucu akışkanlardaki teknolojik gelişmeler ve ısı pompalarını diğer enerji cihazlarıyla entegre eden yeni çözümlerin ortaya çıkması ile karakterize edildi.

2020’de küresel otomobil satışları düşerken, elektrikli otomobil satışları (hem bataryalı elektrikli araçlar hem de plug-in hibritler dahil) COVID-19 kaynaklı düşüşe direnerek 2019’a göre yüzde 41 artarak yaklaşık 3 milyon adet sattı. Dünya genelinde satılan iki ve üç tekerlekli araçların yaklaşık üçte biri elektrikliydi ve neredeyse tamamı Çin’deydi. Yıl boyunca EV endüstrisindeki dikkate değer faaliyetler arasında batarya maliyetlerinde önemli düşüşler ve otomobil üreticilerinin kısmen veya tamamen elektrik üretimine geçeceklerini açıklamaları yer aldı.
Her türden enerji depolaması için küresel pazar, 2020’de 191.1 GW’a ulaştı. Bu kapasitenin büyük çoğunluğunu pompaj depolamalı hidroelektrik biçimindeki mekanik depolama oluşturdu, bunu kabaca 14.2 GW elektro-mekanik ve elektrokimyasal depolama ve yaklaşık 2.9 GW’lık kısmı izledi.

İşletmelerin yenilenebilir enerji talebi
İşletmeler, güç, ısıtma, soğutma ve ulaşım ihtiyaçları genelinde yenilenebilir enerji kullanımını artırıyor. Yenilenebilir enerji tedarikini teşvik eden iş koalisyonlarına şirket üyeliği tüm sektörlerde arttı. Çevresel ve etik hususlar, şirketleri daha geniş sürdürülebilirlik veya emisyon azaltma hedeflerinin bir parçası olarak yenilenebilir enerjiyi benimsemeye teşvik eder. Yenilenebilir kaynaklar aynı zamanda giderek daha düşük maliyetler ve çeşitli risk azaltma fırsatları ile ilişkilendirilmekte ve dolayısıyla iş talebini artırmaktadır. Yenilenebilir kaynaklara yönelik iş talebini destekleyen RE100 ve EV100 gibi koalisyonlarda artan üyelik, aynı zamanda şirket sayısını da artırıyor.

İşletmeler, elektriğini yenilenebilir kaynaklardan kendileri üreterek (yerinde veya tesis dışında); doğrudan faturalandırma yoluyla kamu hizmetlerinden temin etmek; enerji tedarikçilerinden çevresel nitelik sertifikaları satın almak; ve üreticilerle uzun vadeli enerji alım anlaşmaları imzalamak yoluyla tedarik ediyorlar. Zorlu bir iş yılına rağmen, işletmelerin PPA’lar aracılığıyla tedarik ettiği yeni yenilenebilir enerji kapasitesi 2020’de neredeyse tüm bölgelerde yüzde 18 arttı. Kuzey Amerika, tedarik edilen yeni kapasitenin çoğunluğunu oluşturuyordu ve Amazon, önde gelen kurumsal enerji alıcısıydı. Avrupa’da sınır ötesi PPA’ları etkinleştirecek politikalar geliştiriliyordu. Asya-Pasifik bölgesinde, kurumsal kaynak sağlamaya yönelik süregelen zorluklar, düzenleyici ve piyasa engellerini ve kurumsal kaynak sağlama mekanizmalarının sınırlı veya hiç olmamasını içeriyordu.
Şirketler, düşük sıcaklıklı termal enerji ihtiyaçlarını yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrifikasyon, yenilenebilir gazlar, yenilenebilir bölgesel ısı tedariki ve jeotermal ısının, güneş termal ısısının ve modern biyoenerjinin doğrudan kullanımı yoluyla karşılıyor. 2020’nin sonunda, Çin, Meksika ve Almanya’da yoğunlaşan yeni projelerle birlikte yaklaşık 900 güneş termal sistemi endüstriyel proses ısısı sağlıyordu.

Demir-çelik, çimento ve kimyasal üretimi gibi enerji yoğun endüstriyel sektörlerdeki şirketlerde yenilenebilir enerji tedarikine ilgi arttı ve 2020’de hem talep hem de arz tarafında iş koalisyonları ortaya çıktı. İşletmeler, karayolu, demiryolu, denizcilik ve havacılık sektörlerinde ağırlıklı olarak biyoyakıtlardan, yenilenebilir enerjiye dayalı elektrikten ve yenilenebilir hidrojenden ulaşım ihtiyaçları için yenilenebilir enerji sağlıyor. Filo araçlarının elektrifikasyonu, özellikle dünya çapında şehirlerde 300’den fazla sıfır emisyonlu bölgede faaliyet gösteren şirketler arasında giderek daha popüler hale geldi. Bununla birlikte, COVID-19 salgını, hidrojen yakıt hücreli otobüslere olan talep düştüğü için 2020’de hidrojenle çalışan ulaşıma yapılan satışlarda ve yatırımda yüzde 20’lik bir düşüşe katkıda bulundu.
Düşen maliyetler, bu sektörde kullanımları marjinal olmasına rağmen, biyoyakıtları deniz taşımacılığında kurumsal tedarik için giderek daha uygun bir seçenek haline getirdi. Deniz taşımacılığı sektöründe de yenilenebilir hidrojen ve amonyağa olan ilgi arttı. 2020’de birkaç havacılık şirketi daha sürdürülebilir havacılık yakıtları tedarik etmeyi taahhüt ederken, diğerleri elektrikli ve hidrojenli uçak geliştirmeye ilgi gösterdi.
Kaynakça: https://www.dunyaenerji.org.tr/2021-yenilenebilir-enerji-kuresel-durum-raporu-ozeti/

Türkiye’nin ‘yeşil elektrik piyasası’ işleme açıldı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. (EPİAŞ) bünyesinde 1 Haziran’da devreye giren ve yenilenebilir kaynak bazında işleme açılan YEK-G Sistemi ve Organize YEK-G Piyasası’nın açılış töreninde yaptığı konuşmada, sistemin yenilenebilir enerji kaynaklarının gelişimine önemli katkı sağlayacağını söyledi.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesinin Mayıs sonu itibarıyla 51 bin 388 megavata ulaştığını ve toplam kurulu gücün yüzde 52.7’sini oluşturduğunu aktaran Dönmez, “Kurulu güçteki bu artışımız elektrik üretimimize de yansıdı. 2002’de yüzde 26 olan yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi oranımız son 3 yılda yüzde 40-45 bandına geldi” dedi. Dönmez, böylece Türkiye’nin yenilenebilir enerjiden elektrik üretiminde 2023 hedefine bugünden ulaştığını söyledi.

Dönmez, devreye giren YEK-G sistemi ve piyasasıyla yenilenebilir enerjinin teşviki ve geliştirilmesi için önemli bir adım daha atıldığını dile getirdi: “YEK-G gönüllülük esasına dayanacak. Üreticilerimize ve tüketicilerimize kullandıkları elektriğin kaynağını seçme alternatifi sunuyoruz. Böylece yeşil enerji kullanımının bilinçli bir seçenek haline gelmesini sağlayacağız. Bireysel tüketicilerden büyük ölçekli kuruluşlarımıza kadar yenilenebilir enerji kaynaklarını tercih edenler, artık YEK-G ile bu seçimlerini belgelendirebilecek. Böylece üretimden tüketime kadar her aşamada elektriğin hangi yenilenebilir kaynaktan üretildiğini takip edebilecek. Tüketiciler artık satın aldığı elektriğin kaynağını bilecek. Bunu bir sertifikayla ispat edecekler. Üreticiler de portföylerinde yenilenebilir enerji bulundurduklarına dair yükümlülüklerini böylece doğrulamış olacaklar. Yenilenebilir enerjide artık her aşama kayıt altında olacak.”

5.2 teravatsaatlik YEK-G belgesi ihraç edildi: Dönmez, YEK-G sisteminin yüzde 100 yerli imkanlarla blok zincir teknolojisi kullanılarak oluşturulduğunu ifade etti: “Üretilen her 1 megavat elektrik üretimine karşılık özel bir kod tanımlanacak. Bu da sistemin veri doğruluğunu ve takibini sağlayacak. 21 Haziran itibarıyla 100 piyasa katılımcısının 127 yenilenebilir enerji santrali sisteme kaydını yaptı. Bunların 53’ü üretim, 47’si tedarik lisansına sahip. 1 Haziran’da devreye aldığımız sistemimizde bugüne kadar 5.2 teravatsaatlik YEK-G belgesi ihraç edildi.”
YEK-G piyasasının iki farklı aşamaya sahip olduğunu belirten Dönmez, ilk aşama olan YEK-G sisteminde elektriğin EPİAŞ tarafından kaynağına göre sertifikalandırılacağını, üretici adına kaydının yapılacağını ve ihraç edileceğini, ikinci aşama olan YEK-G piyasasının ise organize bir piyasa olduğunu anlattı: “EPİAŞ tarafından işletilecek. Üretilen sertifikalar organize piyasalarda işlem görerek el değiştirecek. Burada fiyat organize piyasada kaynağa bağlı olarak oluşacak. Organize piyasa ayda bir işleme açık olacak.”
Dönmez, organize YEK-G piyasasında hidroelektrik, rüzgar, jeotermal, biyokütle ve güneş enerjisinin kaynaklarına bağlı olarak ayrı ayrı işlem göreceğini, kaynağa bağlı olarak farklı YEK-G belge fiyatları oluşacağını aktardı.

“Ekonominin yönünü yeşil enerji belirliyor”: Yeşil enerjinin artık ekonomilerin gidişatını belirleyen, oluşturan, onlara yön veren bir niteliğe kavuşmaya başladığını vurgulayan Dönmez, ülkelerin son zamanlarda iklim değişikliğiyle mücadele için yenilenebilir enerjide önemli düzenlemeleri hayata geçirdiğini söyledi. Dönmez, bu düzenlemelerden birinin Avrupa Birliği’nin (AB) yayımladığı Yeşil Mutabakat olduğunu anımsatarak, “İlerleyen dönemde YEK-G, AB’nin karbon vergisi yükümlülükleri ve sınırda karbon vergisine karşılık kullanılabilecek. Kaynak ifşası ve bunun sertifikalandırılmasıyla, yenilenebilir enerji, üreticilerimiz için yeni bir ihracat kapısı olacak. YEK-G şirketlerimiz için yeni bir kar kapısı oluştururken, bizim için de enerjide merkez ülke Türkiye hedefimize yönelik önemli bir adım daha olacak. Türkiye’nin yurt dışına açılan yeni gümrük kapılarından biri de YEK-G olacak” açıklamasını yaptı.
Bunun için Bakanlığı, EPİAŞ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın başını çektiği bir çalışma grubunun görüşmelerini sürdürdüğünü, firmaların karbon salınımlarının kayıt altına alındığını, raporlandığını ve doğrulandığını kaydeden Dönmez, bundan sonraki sürecin piyasanın kurulması ve mekanizmanın işletilmesine yönelik olacağını ve hazırlık sürecini yakından takip ettiklerini söyledi.
Dönmez, yenilenebilir enerji kullanımını belgeleyen şirketlerin yurt içi ve yurt dışındaki muadillerine göre rekabet açısından daha güçlü bir konuma geleceğini dile getirdi: “Sosyal sorumluluk, çevre bilinci ve karbon ayak izinin azaltılmasına yönelik atılan bu adım şirketlerimizin marka değerine de olumlu katkılar sunacak. İtibar yönetiminde önemli bir enstrüman olacak. Firmalarımız, sürdürülebilirlik raporlarında YEK-G belgelerine yer verebilecek. Çevreye karşı duyarlılıklarını bu şekilde kanıtlamış olacaklar.”
Piyasanın açılışını gerçekleştiren Dönmez, piyasada gerçekleştirilen ilk işleme ilişkin; “Organize YEK-G Piyasasında ilk eşleşme jeotermal enerjide oldu. İlk eşleşmede megavatsaati 5 lira olmak üzere 10 adet YEK-G Belgesi oluşturuldu” dedi.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesi 2024’e kadar yüzde 49 büyüyecek
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) Türkiye 2021: Enerji Politikası Değerlendirmesi raporuna göre, Türkiye, güneş enerjisinde potansiyelinin yüzde 3’ünü, rüzgarda yüzde 15’ini kullanıyor. Raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerjideki kurulu gücünün 2024’e kadar 21 bin megavat artarak yüzde 49 büyüyeceği öngörülüyor.
Rapor, Türkiye’nin son 20 yıldaki nüfus artışı ve ekonomik büyümesinin enerji talebini ve ithal kaynaklara bağımlılığı artırdığına dikkat çekiyor. Yenilenebilir enerji kapasitesi son 5 yılda yüzde 50 artan Türkiye, 2019’da en fazla yenilenebilir enerji kapasitesi oluşturan ülkeler arasında Avrupa’da 5., dünyada ise 15. sırada.

Nükleer enerji düşük karbonlu enerji portföyünü güçlendirecek: Raporda, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralinin 2023’ten itibaren devreye alınmasının, ülkenin düşük karbonlu enerji portföyünü güçlendireceği tahmin edilirken, elektrikli araçlar, enerji depolama ve dijital teknolojilerin desteklenmesi önem arz ediyor. Türkiye’nin son 10 yılda enerji piyasalarında öngörülebilirlik ve şeffaflığı artıran başarılı adımlarının ilave reformlarla desteklenmesinin de elektrik ve doğal gaz sektörlerinde yatırımları artırabileceği tahmin ediliyor.

Emisyonlardaki artış yakından takip edilmeli: Rapora göre, Türkiye’nin modern ve rekabetçi bir ekonomi oluşturmak için enerji sektörünün sürdürülebilirliğine ve karbon emisyonlarını azaltmaya odaklanması gerekiyor. Türkiye’de enerji sektörü kaynaklı emisyonlar son 10 yılda yüzde 43 artış gösterdi. Elektrik ve ısınma en fazla emisyon salımı gerçekleştiren sektörler olurken, bu sektörleri ulaştırma ve sanayi takip etti. Kömür, 1997’den beri Türkiye’deki emisyonların en büyük kaynağı oldu.

Yeşil Enerji nedir?
Enerji kaynakları yenilenebilir ve yenilenemeyen enerji kaynakları olarak ikiye ayrılır. Petrol, kömür, doğal gaz gibi fosil yakıtlar, yenilenemez enerji kaynaklarıdır, yani enerji için kullanıldıklarında tükenirler. Yeşil enerji ise; güneş, rüzgâr ve su gibi doğal kaynaklardan elde edilen enerjilerdir, tükenmezler. Yeşil enerji, yenilenebilir enerjidir.

Paris İklim Anlaşması, Meclis’e geliyor
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Salonu’nda BM’nin 76. Genel Kurulu görüşmelerinde katılımcılara hitap etti. Konuşmasında iklim değişikliğinin çevre sorunu olmanın ötesinde telafisi imkansız sonuçlara yol açması bakımından, üzerinde özellikle durulması gereken bir konu olduğunu vurgulayan Erdoğan, dünya devletleri olarak, iklim değişikliğiyle mücadele için 2015’te bir araya gelerek, Paris İklim Anlaşması’nda mutabık kalındığını anımsattı.

“Paris İklim Anlaşması’nı önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz”: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Paris İklim Anlaşması’na ilk imza atan ülkelerden biriyiz. Ancak, yükümlülüklerle ilgili adaletsizlikler sebebiyle henüz bu anlaşmayı yürürlüğe koymamıştık. Son dönemde bu çerçevede kaydedilen mesafenin ardından aldığımız kararı, buradan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan tüm dünyaya duyurmak istiyorum. Paris İklim Anlaşması’nı, atılacak yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz. Glasgow’da yapılacak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’ndan önce, ‘karbon nötr’ hedefli anlaşmanın onay aşamasını tamamlamayı düşünüyoruz. Yatırım, üretim, istihdam politikalarımızda köklü değişikliğe yol açacak bu süreci, 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul ediyoruz” diye konuştu.

Türkiye’nin yenilenebilir enerji payı yüzde 53’e çıktı: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de iklim değişikliğiyle ilgili atılan diğer adımlara da işaret ederek, Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’na uyum için gereken eylem planının hazırlanıp, geçen aylarda devreye alındığını aktardı. Eşi Emine Erdoğan öncülüğünde yürütülen ‘sıfır atık’ projesiyle, geri kazanım oranını 3 yılda 9 puan artırdıklarını söyleyen Erdoğan, “Orman varlığımızı 20.8 milyon hektardan yaklaşık 23 milyon hektara yükselterek yutak alanlarımızı çoğalttık. Yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kurulu gücümüz içindeki payını yüzde 53’e çıkardık.”
Erdoğan, sanayiyi temiz üretim faaliyetlerine uygun şekilde yapılandıracak adımların uzunca bir süredir teşvik edildiğini anımsatarak, bu çalışmaları, gereken finansman desteğini alarak daha ileriye taşıma konusunda kararlı olduklarının altını çizdi.

Pandemi, temiz enerji talebini artırdı
KPMG’nin, Petrol ve Doğal Gaz Sektörel Bakış: Yeni Gerçeklik Raporu’na göre; pandemi, temiz enerji talebini artırdı. KPMG Türkiye Petrol ve Doğal Gaz Sektör Lideri Hakan Demirelli, şunları söyledi: “Pandeminin neden olduğu yavaşlayan ekonomik faaliyetler sayesinde insanlar, dünyanın dört bir yanında temiz hava soluma imkanına kavuştu. Bu da temiz enerji taleplerini, petrol ve doğal gaz şirketleri üzerindeki karbondan arındırma baskısını artırdı. Müşteriler artık ihtiyaçları olan enerjinin yenilenebilir enerji kaynakları da dahil olmak üzere farklı kaynaklardan gelmesini ve özel ihtiyaçlarına uyarlanmasını talep ediyor. Bu noktada endüstrinin daha geniş bir müşteri tabanına daha kapsamlı bir enerji karışımı sunmaya hazır olması gerekiyor. Bu senaryoda ezber bozan, teknoloji değil vatandaşlardan şirketlere ve hatta hükümetlere kadar uzanan kapsamlı müşteri tabanı.”

Karbonsuzlaşma yetmeyecek: Demirelli, petrol ve doğal gaz şirketlerinin sadece kurumsal ayak izlerini karbondan arındırmakla yetinemeyeceğine işaret etti: “Çevresel yükümlülükleri karşılayacak seçenekler arasında yeşil enerji sağlayıcıları ile ortaklıklar veya bu tarz şirketlere yatırım yapılması, tamamen yeni işlere ve sektörlere dönüş veya yeni teknoloji ve süreçler yoluyla fosil yakıtların karbondan arındırılması yer alıyor.”
Elektrikli araçlara yatırım artıyor: Demirelli, bazı petrol ve doğal gaz şirketlerinin potansiyel talep düşüşünü dengeleme çabalarının bir parçası olarak yenilenebilir enerjiye geçiş yaptığını aktardı: “Amerika ve Avrupa’nın en büyük 8 petrol ve doğal gaz şirketinden 5’i yenilenebilir enerji stratejisi ve ekiplerine sahip, 6’sı ise gelişmekte olan yenilenebilir teknolojilere ve start-up’lara yatırım amacıyla risk sermayesi fonları kurdu. Şirketlerin artan yeşil enerji talebi, temiz enerji opsiyonuna sahip petrol ve doğal gaz şirketleri için büyüyen bir potansiyel müşteri havuzu anlamına geliyor. Elektrikli araçların yaygınlaşması ile birlikte şarj konusunda elektrik şirketleriyle birlikte petrol ve doğal gaz şirketlerinin de yavaş yavaş oyunun bir parçası haline gelmeye başladığı görülüyor.”

Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nda yenilenebilir enerjinin önemi
Dünya’da iklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmek ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeyi artırmak isteyen en önemli çalışma; Avrupa Yeşil Mutabakatı olarak öne çıkıyor. Yeşil yatırımların ülkemize çekilmesi ve ilgili tüm politika alanlarında yeşil dönüşümün desteklenmesini hedefleyen bir yol haritası niteliğindeki Yeşil Mutabakat Eylem Planı’na ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi 16.07.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.

Ticaret Bakanlığı tarafından yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın ‘2.4 Temiz, Ekonomik ve Güvenli Enerji Arzı’ başlıklı bölümünde Türkiye’nin bugün yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 12., Avrupa’da 5. sırada, rüzgâr ve güneş kurulu gücünde Avrupa 7.’si, jeotermalde Dünya 4.’sü ve Avrupa’da 1. sırada, ısıtma amaçlı güneş enerjisi kullanımında Çin ve ABD’den sonra 3. sırada, HES kurulu gücünde dünyada 9., Avrupa’da 2. sırada olduğu belirtiliyor. Eylem Planı’nda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yaygınlaştırılmasında önemli bir adım olarak Yeşil Tarife (YETA) uygulamasının 1 Ağustos 2020’de başlatıldığı, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik tedarik etmek isteyen tüketicilerin kullandıkları enerjinin bu kaynaklardan üretildiğinin şeffaf ve güvenilir bir şekilde tüketicilere kanıtlanabilmesinin ise ‘Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti’ Belgesi (YEK-G Belgesi) ile sağlanacağı, Elektrik Piyasasında Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesi Yönetmeliği’nin 14 Kasım 2020’de Resmi Gazete’de yayımlandığı, YEK-G uygulamasına 1 Haziran 2021’de başlandığı, Milli Enerji ve Maden Politika’mıza paralel olarak yıllık 1000’er MW’lık rüzgar enerjisi ve güneş enerjisi kurulu gücü geliştirileceği dile getiriliyor.

Eylem Planı; temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı hedefi doğrultusunda izlenecek adımları şöyle sıralıyor:
“• Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında Yenilenebilir Enerji ve Enerji Verimliliği çalışmalarımıza dair açıklık analizi yapılarak, gelişim alanları değerlendirilecektir.
• Enerji verimliliği konusunda Organize Sanayi Tesislerinde faaliyet gösteren işletmeler başta olmak üzere sanayi tesisleri yetkililerine yönelik bilinçlendirme ve farkındalık eğitimleri verilecektir.
• Yeşil Tarife ve YEK-G Belgesi ile ilgili bilinçlendirme çalışmaları yürütülecektir.
• Milli Enerji ve Maden Politika’mıza uygun olarak, 2027 yılı sonuna kadar her yıl 1000 MW RES, GES sağlayacak şekilde çalışmalar yürütülecektir.
• Enerji verimli ve düşük karbonlu ısıtma ve soğutma sistemlerinin yaygınlaştırılması için ulusal strateji belgelerinin, kılavuzların ve yol haritasının hazırlanması çalışmaları yürütülecektir.”
Kaynakça: https://ticaret.gov.tr/haberler/yesil-mutabakat-eylem-plani-yayimlandi
Kaynakça: https://ticaret.gov.tr/data/ 60f1200013b876e b28421b23/MUTABAKAT%20YE%C5%9E%C4%B0L.pdf

Türkiye’nin dünyadaki yenilenebilir enerji karnesi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, yazılı açıklamasında, yerli ve yenilenebilir enerjiyi Türkiye’nin Milli Enerji ve Maden Politikası’nın kalbi olarak gördüklerini ve bu yönde önemli adımlar attıklarını belirtti. Türkiye’nin toplam yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa’da 5., dünyada ise 12. konumda olduğunu aktaran Dönmez, “Yine jeotermal enerjide Avrupa 1.’liği ve dünya 4.’lüğü, hidroelektrikte Avrupa 2.’liği ve dünya 9.’luğuna sahibiz. Son yıllarda büyük bir aşama kaydettiğimiz güneş enerjisinde, rüzgarda ve biyokütlede ise Avrupa 8.!si konumundayız.”

Türkiye’nin rüzgar enerjisi kurulu gücü 10 bin megavatı aştı: Dönmez, Türkiye’nin dünyada önemi giderek artan rüzgar enerjisi alanında önemli bir aşamayı daha geçtiğini vurguladı: “Daha fazla yerli, daha fazla yenilenebilir enerji diyerek attığımız adımlarla rüzgar enerjisi kurulu gücümüzü 10 bin megavatın üzerine çıkarmayı Ağustos sonu itibarıyla başardık. Böylece ülkemizin potansiyeline yakışır şekilde, rüzgar kurulu gücünde 10 bin megavatı aşan dünyadaki 10 ve Avrupa’daki 5 ülke arasına girdik. İnanıyorum ki toplam kurulu gücümüzün yüzde 10.2’sine denk gelen rüzgar enerjisi santrallerimiz giderek daha güçlü dönecek. 1998’de İzmir’de ilk rüzgar türbinin kurulmasıyla başlayan rüzgar enerjisi hikayemizi teşvikler ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları projelerimizle geliştirdik. 2002’de sadece 19 megavat olan rüzgar kurulu gücünde 526 katlık devasa bir artış sağladık.”

Yenilenebilir enerji ile enerjide merkez ülke Türkiye hedefi
12 milyon hanenin elektriği rüzgardan: Dönmez, Türkiye’de yerli rüzgar enerjisi ekipmanı üreten 16 tesis bulunduğu kaydetti: “15 bin kişiye istihdam sağlayan, 12 milyon hanenin elektrik tüketimini karşılayan ve senelik 5.8 milyar m3’lük doğal gaz ithalatını engelleyen rüzgar enerjimizle üretim, istihdam ve cari açığın kapanması için büyük bir destek sağlıyoruz. Türkiye’nin geleceği ve doğamızın korunması için de dönüştürücü bir role sahip olan rüzgar enerjisi santrallerimiz sayesinde 12.5 milyon ton karbondioksit salımını engelliyoruz. Yenilenebilir enerjinin dönüştürücü ve öncü gücüyle enerjide merkez ülke Türkiye hedefimize ilerlemeyi sürdüreceğiz.”

Türkiye’nin enerji haritasında ‘yeşil’in payı çoğalıyor
Türkiye’nin yeşil enerji haritasında, İzmir rüzgar, Konya güneş, Aydın jetermal, Şanlıurfa hidroelektrik ve İstanbul biyokütle kapasitesiyle lider şehirler olarak öne çıkıyor. Türkiye’deki yenilenebilir enerji yatırımlarının büyüklüğü 50 milyar dolar seviyesini aşıyor.

Şanlurfa 3 bin 128 megavatla hidroelektrikte en yüksek kapasiteye sahip şehir, onu Elazığ, Diyarbakır, Artvin ve Adana izliyor. Samsun, Bingöl, Kahramanmaraş, Mardin ve Giresun da hidroelektrik kapasitesiyle öne çıkıyor. Türkiye’de 253 santralde rüzgar enerjisi türbinleri elektrik üretiyor. 163 megavatla rüzgarın başkenti İzmir’i, Balıkesir, Çanakkale, Manisa, Hatay, İstanbul, Aydın, Kırklareli, Afyonkarahisar ve Kayseri izliyor.

Türkiye’nin güneş enerjisinde kurulu gücü 6 bin 450 megavatı lisanssız, 620 megavatı lisanslı olmak üzere 7 bin 70 megavat seviyesinde. 843 megavatla Konya güneş enerjisinde lider, onu Ankara, Şanlıurfa, Kayseri, İzmir, Afyonkarahisar, Kahramanmaraş, Manisa, Mersin, Denizli izliyor. Jeotermalde Aydın 850.4 megavatla en fazla kapasiteye sahip şehir, onu Denizli, Manisa, Çanakkale, İzmir ve Afyonkarahisar izlerken; biyokütle kurulu gücünde en yüksek kapasite 139 megavatla İstanbul’da. Ardından Ankara, İzmir, Balıkesir, Afyonkarahisar, Tekirdağ, Antalya, Adana, Samsun, Konya geliyor. Türkiye genelinde 72 ilde hidroelektrik santrali, 62 ilde biyokütle tesisi mevcut. 21. Yüzyıl Yenilenebilir Enerji Politikaları Organizasyonu’nun (REN21) 2021 Yenilenebilir Enerji Küresel Durum Raporu’na göre, Türkiye’nin toplam yenilenebilir enerji kapasitesi küresel yenilenebilir enerji kurulu gücünün yaklaşık 1.7’sine karşılık geldi.

“Enerjide yeni teknolojilerle karbon ayak izini azaltacağız”
ICCI (Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı) ve Türkiye Kojenerasyon Derneği tarafından gerçekleştirilen ICCI 2021 Dijital Konferans’ta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Kojenerasyon teknolojisi karbon ayak izimizin azaltılmasına ciddi derecede katkı sağlıyor. Kullanımının daha da artacağını düşündüğümüz kojenerasyon teknolojisi ve tesislerimizin önünü açmak için elimizden geleni yapmakta kararlıyız” dedi.

Bakan Dönmez, “Yenilenebilir enerji alanında yüksek üretim, teknoloji ve yetişmiş insan kaynağı temelinde yükselen bir sektör kurmaya kararlıyız. Yenilenebilir enerji de attığımız adımlarla kurulu gücümüzü 98.493 MW’a yükselttik. Toplam kurulu güç içerisindeki yenilenebilir enerji oranımız ise yüzde 53’e ulaştı. 2022’de sadece 10 bin MW olan rüzgâr enerjisi kurulu gücümüzü 10.000 MW’ın üzerine çıkarmayı başardık.  Böylece önemli bir eşiği başarıyla geçmiş olduk. Güneş enerjisinde 7.435 MW’a ulaşarak 19 bin MW’lara doğru ilerliyoruz. GES ve RES kurulumuna önümüzdeki yıllarda 10’ar bin MW daha ilave etmeyi amaçlıyoruz. Böylece dünyada 13. ve Avrupa’da 8. olduğumuz rüzgarda, dünyada 18. ve Avrupa’da 8. olduğumuz güneşte çok daha ön sıralarda yer alacağız. Kojenerasyon tesislerimizin kurulu gücü 4600 MW’ı aştı, 5000 MW’a doğru ilerliyoruz” diye konuştu.

‘Kirleten öder’: TBMM Sanayi Ticaret Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komite Başkanı Ziya Altunyaldız, “İster kamu olsun ister özel sektör olsun ister bireyler olsun dünyanın sürdürülebilirliğine olumsuz etki eden, insan yaşamını olumsuz etkileyen ve bu anlamda tabiatın dengesini bozan her türlü faaliyetin sonucunda cezai, hukuki ya da tazminat sorumluluğuna herkes katlanmak zorunda. İklim değişikliğine ilişkin hususların süratle düzenlenmesi ve ‘kirleten öder’ ifadesinin tüm ulusal mevzuatlarda yerini bulmasının bir an önce sağlanmasını tavsiye ediyoruz” vurgusu yaptı.

T.C. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı Mustafa Yılmaz ise “Türkiye’nin Otomobili’nin yollara çıkmasıyla ülkemizde hem sanayi hem bilgi teknolojileri hem de elektrik piyasası açısından yepyeni bir döneme gireceğiz. Daha esnek, rekabetçi, bir nevi evrensel hizmet yükümlülüğü olarak tanımlanabilecek bir anlayışla tüm elektrikli araçlara ayrım gözetmeksizin hizmet vermenin esas olduğu bir piyasanın hukuki alt yapısını kurmak ve kurallarını geliştirmek için çalışıyoruz” diye konuştu.
Türkiye Kojenerasyon Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Aydın da, “Enerji camiasının etkin insanları olarak yakın bir dönemde ve gelecek 5 yıllık dönemde ciddi zorlukların üstesinden gelmekle yükümlü olacağız. Enerji sektörümüzün bu zorlukları enerji verimliliği kavramını öncelikli tutarak başarıyla aşacağına inancım tamdır” değerlendirmesinde bulundu.

İş Leasing’den Gaziantep merkezli yatırım
İş Leasing, Koza Halı markasıyla üretim yapan Gaziantep merkezli Dokuteks Halı Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin Gaziantep 1.  Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan fabrika çatısına kurulan 2.62 MW gücündeki güneş enerjisi santrali yatırımını finanse etti. Devreye alınan bu yatırımla, fabrikanın elektrik tüketimi yenilenebilir enerji ile sağlanmış oldu.
İş Leasing Genel Müdürü U. Şafak Öğün, “Enerji maliyetlerini azaltan ve doğaya zarar vermeyen çatı üstü güneş enerjisi santrali finansmanı alanındaki öncü konumumuz ile bu alanda yatırım yapmayı planlayan sanayicilerimize destek vermeye devam edeceğiz” dedi.

Yorumlar (0)