Yapay Zekâ ve Sosyal Medya, NFT, Metaverse gibi dijital araçlar, sadece teknolojiyi değil; yaşantılarımızı, üretim biçimlerini ve hatta “-izm”leri kökten dönüştürüyor. Bu dönüşüm, arzuları, ihtiyaçları ve ürünleri yeniden üretirken; kapitalizm de kendini adeta yeniden yapılandırıyor. Ancak bu yeni yapı, klasik kapitalizmin tanıdık çehresinden çok farklı: Daha merkezi, daha soyut, daha kontrolsüz ve bir o kadar da feodal…
Tıpkı Orta Çağ’da feodal beylerin topraklarında var olmaya çalışan serfler gibi; bugün de bireyler ve işletmeler -özellikle KOBİ’ler- dijital platformların “veri tarlalarında” ücretsiz katkılarla varlık göstermeye çalışıyor. Amazon, Google, YouTube, X (Twitter) gibi dev pazarlama platformları, bireylerin ve işletmelerin oluşturduğu içeriği ve veriyi kullanarak trilyonlar kazanıyor. Ancak bu gelir ne içerik üreticisine ne de veri sağlayan KOBİ’lere dönüyor.
Klasik kapitalizmde üretim döngüsü; işçiye ücret, KOBİ’lere iş hacmi ve devlete vergi olarak yansırdı. Bir yan sanayi kültürü oluşur, bu kültür istihdam yaratır, üretimi güçlendirirdi. Oysa bugün “Cloudworld” dijital düzeninde bu döngü kırıldı. Sosyal medya platformlarına içerik üreten KOBİ’ler veya kullanıcılar gelir elde etmiyor; bu platformlar, algoritmaları ve yapay zekâ sistemlerini ücretsiz olarak insanların verileriyle eğitiyor. Üstelik bu platformların önemli bir kısmı da bulunduğu ülkelere vergi ödemiyor. Bu sistem, üretimi değil rantı merkeze alan, sermayeyi reel ekonomi tabanına değil finansal piyasalara yönlendiren yeni bir düzen kuruyor.
Örneğin; 2009 küresel krizi ve COVID-19 sonrasında merkez bankalarının piyasaya sürdüğü trilyonlarca dolar da reel ekonomiye, özellikle KOBİ’lere akmadı. Aksine büyük sermayeye, teknoloji devlerine aktı. Dijital kapitalistler, kazançlarını üretime değil, borsa ve dijital varlıklara yönlendirdi. Bu, kapitalizmin yeniden şekillenen yüzü mü, yoksa yeni bir sömürü çağının habercisi mi? Elbette bu noktada devletlerin rolü de sorgulanmalı. Dijital kapitalizm, klasik kapitalist modelin farklı bir evrimi olarak rekabetçi, veriye dayalı, algoritmik bir yapı sunuyor. Yedi büyük bulut devi arasındaki (Apple, Google, Amazon, Microsoft, Meta, Tesla, TikTok) rekabet, klasik kapitalist rekabetin dijital versiyonu olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu kez işin merkezinde “veri” ve “erişim” var. Diğer yandan Yapay Zeka (YZ) yatırımlarının 2029’a kadar toplamda 85 milyar dolarlık bir hacme ulaşması beklendiği de söyleniyor. Ancak, şunu da hatırlatmalıyım ki kapitalizmin ara sıra balonunun patladığı da olur. Örneğin; ABD’deDot.com teknoloji borsası NASDAQ, Mart 2000’de zirveye ulaştıktan sonra iki yıl içinde değerinin yaklaşık %80’ini kaybetmiş, yüz milyarlarca dolarlık yatırım buharlaşırken, 2000-2002’de ekonomik durgunluk yaşanmış, birçok küçük şirket piyasadan silinmişti. Reel piyasalara da sermaye pompalamayı ıskalayan YZ Borsası’nın sonu da 2029’a kadar, Dot.Com Teknoloji Borsası gibi olabilir (!) Bu ihtimali de göz ardı etmemek lazım.
KOBİ’ler Ne Yapmalı?
Dijital Serflikten Çıkış Mümkün mü?
KOBİ’ler dijital ekosistemde sadece müşteri değil, aynı zamanda içerik ve veri sağlayıcısı olarak rol alıyor. Eğer kullandıkları e-posta pazarlama sistemleri veya CRM araçları yabancı menşeliyse, bu veriler yurtdışına aktarılıyor demektir. Bu da sadece işletmelerin değil, ülkenin dijital bağımsızlığı açısından ciddi bir risktir. Bu yüzden yerli ve yerel bulut teknolojilerine yönelmek, sadece teknik değil aynı zamanda stratejik bir tercih olmalı. Veri altyapısının yerelleşmesi, KOBİ’lerin dijital dünyadaki gücünü artıracak; Türkiye’nin ekonomik egemenliği açısından da bir zemin sağlayacaktır. Dijital kapitalizm çağında, KOBİ’lerin serf değil, stratejik aktör olması dileğiyle…
Ayrıca bu sayımızda, Kapak Dosyamızda; “İş Dünyasında Yapay Zeka Çözümleri”ni ele alırken; İSO Türkiye’nin İkinci 500 Büyük Şirketleri’ne yer verdik. Öte yandan DİJİTAL KobiEfor’da; dijital çağda insan odaklı teknolojik dönüşümün örneği olarak “Low-Code-No-Code ve BPM ile Dijital Dönüşüm’ü ele aldık.
Ülkemizde OSB’ler’in tüzel kişiliğne kavuşmasında ve yaygınlaşmasında büyük emekleri olan, ayrıca birlikte hem OSB’lerin platformu olmak, hem de KOBİ politikaları, girişimcilik gibi alanlarında üreticilerimizin bakış açısını ufkun ötesine çevirmek için mücadele verdiğimiz, birlikte KobiEfor Dergisi’ni kurduğumuz değerli Eşim, aynı zamanda Kocaeli Alikahya OSB’nin Kurucu Başkanı, TOSYÖV eski Başkanı ve dergimizin Onursal Başkanı Yalçın Sönmez’i, ölümünün 1. yılında saygı, özlem ve rahmetle anıyorum.
Kocaeli Alikahya OSB Müteşebbis Heyeti ve OSB Yönetimince alınan kararla “Yalçın Sönmez Bulvarı”nın açılmasında emeği geçen ve bu kararı destekleyen tüm fabrika sahipleri ve yöneticilerine de yürekten teşekkür ediyorum.