İnsanlık tarihi, dönem dönem büyük kırılmalara sahne olmuştur. ‘Politik’ ve ‘Ekonomik’ gelişim anlamında; Sanayi Devrimi nasıl ki üretim biçimlerini, şehirleşmeyi ve sosyal hayatı kökten değiştirdiyse; bugün de yapay zekâ, dijitalleşme, iklim krizi ve enerji savaşları, benzer bir dönüşümün işaretlerini vermektedir. Bu süreci anlamak için kullanılan “doğum sancısı” metaforu, aslında mevcut sistemin çökerken yeni bir düzenin doğmakta olduğunu göstermektedir.

Yeni dünyanın doğum sancılarının en belirgin alanları şunlardır:
•Teknolojik Devrim: Yapay zekâ, otomasyon ve biyoteknoloji, sadece üretimi değil; siyasetten hukuka, kültürden eğitime kadar tüm alanları yeniden biçimlendiriyor. İnsan emeği, tarih boyunca hiç olmadığı kadar sorgulanıyor.
•İklim Krizi ve Enerji Savaşları: Küresel ısınma, su kıtlığı ve enerji darboğazı, devletler arası yeni gerilimlerin temel kaynağına dönüşüyor. Fosil yakıta dayalı model çatırdarken; yeşil dönüşüm geleceğin tek alternatifi haline geliyor.
•Toplumsal Hareketlilik ve Göç: Savaşlar, ekonomik eşitsizlikler ve iklim kaynaklı göçler, toplumların dokusunu değiştiriyor. Kültürel gerilimler, siyasi kutuplaşmayı artırıyor.
Bu unsurlar, eski dünyanın çözülüşünü hızlandırırken yeni dünyanın zorunlu temellerini atmaktadır.
Artçı Siyasi Şoklar: Eski Düzenin Sarsıntıları
Doğum sancıları tek başına değil, artçı siyasi şoklarla birlikte yaşanıyor. Küresel siyasetteki bu dalgalanmaların belirsizliğinde; halklar, hızlı çözümler vaat eden popülist söylemlere yöneliyor. ABD’den Avrupa’ya, Latin Amerika’dan Asya’ya kadar birçok ülkede benzer popülist dalgalar yükseliyor.
İttifaklar yeniden tanımlanıyor. Örneğin; Soğuk Savaş sonrası şekillenen bloklar artık geçerliliğini yitiriyor. NATO, AB, BRICS gibi oluşumlar yeniden konumlanıyor. Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere küresel kurumların etkinliği tartışmalı hale geliyor. Uluslararası hukuk, yeni tehditler karşısında yetersiz kalıyor. Bu tür küresel kurumsal krizler, evrensel insani değerleri basite indirgiyor. Savaşların yanı sıra siber saldırılar, iklim felaketleri ve gıda krizleri güvenlik tanımının merkezine yerleşiyor. ‘Güvenlik Paradigmaları’ndaki değişimler insanlığı ürkütüyor.
Bu şoklar, yeni düzenin habercisi olduğu kadar, eski dünyanın artık sürdürülemez olduğunu da gösterirken insanlık, yeni düzenin kaçınılmaz olarak üreteceği canavar türünün nasıl bir silüette geleceğinden ürküyor.
Küresel doğum sancılarının yansımaları Türkiye’de de güçlü şekilde hissediliyor. Ekonomide dalgalanmalar, siyasette kutuplaşma, dış politikada değişken dengeler bu sürecin doğal parçalarıdır. Minvalde, önümüzdeki süreçte ülkemizi bekleyen şu dönüşüm alanları daha net görünmektedir:
•Enerji Politikaları: Yenilenebilir kaynaklara yönelim ve enerji verimliliği yatırımları kaçınılmazdır.
•Bölgesel Ekonomi: Avrupa, Orta Doğu ve Asya arasında köprü olan Türkiye, bölgeselleşen ticaretin merkezinde rol üstlenebilir.
•Dijital Dönüşüm: Yapay zekâ ve dijital ekonomi, ulus devletlerin sınırlarını zorlarken Türkiye’nin genç nüfusu avantaj olabilir.
•Çok Boyutlu Güvenlik: İklim değişikliği, gıda güvenliği ve siber saldırılar, Türkiye’nin güvenlik politikalarının yeni boyutlarını oluşturacaktır.
Her doğum sancısı zordur; her artçı şok yıpratıcıdır. Ancak bu sancılar, insanlığın ve Türkiye’nin daha dengeli, dayanışmacı ve yenilikçi bir geleceğe yürümesi için zorunlu bir geçiştir.

Bugün kritik soru şudur:
Türkiye, bu sancılı dönüşüm sürecinde krizi fırsata çevirecek vizyoner adımlar atabilecek mi?
Yanıt, yalnızca ekonomi politikalarında değil; siyasal kültürde, demokratik kurumlarda ve toplumsal dayanışmada da aranmalıdır. Çünkü yeni dünya düzeni, yalnızca güçlü devletlerin değil, aynı zamanda vizyon sahibi toplumların da eseri olacaktır.
Bu bağlamda KobiEfor’un Ekim sayısında Kapak dosyamızda ele aldığımız Orta Vadeli Program (OVP) dikkatle okunmalıdır. 1960 yılında hayata geçirilen Beş Yıllık Kalkınma Planları kapsamında, 2006-2007 yıllarından beri revize edilerek uygulanan OVP’lerin bu 2026-2028 versiyonu yeni çağın hedeflerine önlem olabilecek mi? Çünkü açıklanan her hedef, küresel dönüşümün dayattığı yeni koşullar çerçevesinde şekillenmektedir. Ayrıca 26 yıldır gündemimizde yer alan Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), enerji yatırımlarından dijitalleşmeye, ihracattan güvenlik stratejilerine kadar bu yeni çağın merkezinde yer almaktadır.
Yan dosya ve özel incelemelerimizde ise; finans dünyasında dijital ekosistem, lojistikte depolama sistemlerinin evrimi, bulut bilişim teknolojileri ve güvenlik stratejileri gibi konular sizleri bekliyor. Ayrıca CERN’den bilim, akademi, teknoloji ve bilişim, siyaset, üretim ve iş dünyasından STK vb. oluşan değerli yazarlarımızın da görüşlerinden bu yansıları alabilirsiniz.
Ve son olarak; Cumhuriyetimizin 102. yılında başta büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını, gazilerimizi ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor; 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyoruz.