banner565

banner472

banner458

banner457

01.05.2014, 07:12 2823

‘Glokom’un dünyanızı karartmasına izin vermeyin!

Danışmanımız ve Yazarımız Dr. Gülsemin Güloğlu, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Göz Kliniği Bölüm Başkanı Doç.Dr. Osman Oram ile glokom (göz tansiyonu) üzerine konuştu.
Glokom (göz tansiyonu) hastalığı nedir? Görülme sıklığı nedir, nasıl oluşur, belirtileri nelerdir?
Göz tansiyonu adıyla da bilinen Glokom, göz sinirinin hasarıyla oluşan yaygın ve ilerleyici bir göz hastalığıdır. Glokom genel olarak, göz içindeki sıvı basıncının görmeyi sağlayan göz sinirine zarar verebilecek düzeyde yükselmesiyle ortaya çıkar. Tedavi edilmezse göz sinirinde oluşan hasar total görme kaybına yol açabilir.
Glokom tüm dünyada en sık kalıcı görme kaybı nedenidir ve 40 yaşın üzerinde yaklaşık olarak her 30 kişiden 1’inde görülür. Hastalık ortalama olarak ortaya çıktığı yaklaşık 4 kişiden birinde tek gözde ve 10 kişiden 1’inde de her iki gözde kalıcı körlüğe sebep olabilir.
Normalde göziçi oluşumların beslenmesi için göz içerisinde sürekli olarak bir sıvı yapılır. Bu göziçi sıvı, aynı zamanda sürekli olarak bazı kanallarla da göz dışına akıtılır. Glokom, göziçi sıvısını dışarı boşaltan bu kanallarda yapısal olarak tıkanıklık oluşması ile ortaya çıkar. Göziçi sıvısının yeterli boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir ve yükselen göziçi basıncı da görmeyi sağlayan göz sinirine zarar verir. Göz sinirini oluşturan sinir lifleri yükselen göziçi basıncı nedeniyle hasar görerek yavaş yavaş öldükçe çevreden merkeze doğru görme kaybı ortaya çıkar. Göz sinirinin yapısal nedenlerle göziçi basıncına aşırı hassas olduğu gözlerde aynı olayın basınçta belirgin artış olmadan da gerçekleşmesi mümkündür. Sinir liflerinin zamanla tümünün hasar gördüğü ve öldüğü durumda kalıcı total görme kaybı oluşur.
Glokom’un en önemli özelliği sinsi seyirli olması ve hemen hiç bir belirti vermeden yavaş yavaş çevreden merkeze doğru görme kaybı yaratabilmesidir. Bazı hastalarda başağrısı, çevrede bazı bölgeleri görememe ve göz önünde renkli ışık haleleri görme gibi bazı belirtilerin erken dönemde farkedilebilmesine karşın çoğu hastada belirgin görme kaybı yaratıncaya kadar hastalığın varlığı anlaşılamaz.

Hangi yaş grubunda görülür? Hangi sıklıkta kontrolden geçilmelidir?
Glokom herkeste ve her yaşta görülebilir. Çocukluk çağında hatta doğuşta bile ortaya çıkması mümkündür; ancak yaş ilerledikçe görülme sıklığı belirgin olarak artar. 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde Glokom bulunan kişiler, hipertansiyonu, hipotansiyonu, şeker hastalığı, miyopisi, damar hastalığı bulunanlar ve uzun süreli kortizon kullananlar Glokom’un daha sık görüldüğü riskli grupta yeralırlar. Özellikle Glokom hastalığının ailesel geçişinin önemli olduğu ve ailesinde göz tansiyonu bulunan kişilerin bu hastalığın görülmesi açısından normale göre 8 kata kadar daha fazla risk altında olduğu gözönünde tutulmalıdır.

Herkesin 40 yaşına kadar en az 3 yılda bir, 40 yaşından sonra ise en az 2 yılda bir Glokom yönünden kontrolden geçmesi önerilir. Riskli grupta yeralanların ise yılda bir kez düzenli olarak kontrolden geçmesi önerilir.

Glokomda erken tanı önemli midir? Hastalığın tanısı nasıl konulur? Tedavisi nasıl yapılır?
Hastalık herhangi bir önemli belirti vermediği ve oluşan görme kaybı da geri döndürülemediği için glokomda erken tanı çok önemlidir. Hastalık ne kadar erken tespit edilirse görme kaybı da o derece az olacaktır.
Glokom tanısında konunun uzmanı göz hekimi tarafından yapılan detaylı göz muayenesi çok önemlidir. Muayenede görme keskinliğinin belirlenmesinin ve rutin göz kontrollerinin yanısıra göziçi basıncının yani göz tansiyonunun ölçümü, göziçi sıvısının dışa boşaldığı kanalların yeraldığı bölgenin kontrolü, göz tansiyon ölçüm sonucunu etkileyen gözün saydam tabakasının kalınlığının ölçülmesi ve göz sinirinin durumunun dikkatle değerlendirilmesi büyük önem taşır. Gerektiği takdirde bilgisayarlı görme alanı, Optik Koherens Tomografi ve diğer göz siniri analiz yöntemleri de tanıda önemli rol oynar.
Glokom hastalığının tanısı konulduktan sonra tedavide amaç, göz tansiyonunu düşürerek göz sinirinin hasarını durdurmak ve görme kaybının ilerlemesini engellemektir. Bu amaçla uygulanabilecek yöntemler ilaç tedavisi, laser tedavisi ve cerrahi tedavi olarak üçe ayrılabilir.

Yorumlar (0)
banner557