banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomist Prof.Dr. Mehmet Kaytaz: Büyüme üretkenlikle sağlanmalı

Hazine eski Müsteşarı Ekonomist Prof.Dr. Mehmet Kaytaz, ekonomide dünya konjonktüründeki sıkıntıdan sıyrılarak iç tüketime dayalı büyümeye odaklanılması gerektiğini söylüyor. Bunun için siyasetin tek parti veya koalisyonla sonuca gitmesi gerektiğini belirten Kaytaz, “İlk aşamada işgücü piyasasına kadınların katılımı sağlanmalı. Üretim modeli değişmeli. Kanal İstanbul gibi projelerin ekonomiye faydası yok” diyor.

EKONOMİST 01.10.2015, 08:53 01.10.2015, 10:18
12130
Ekonomist Prof.Dr. Mehmet Kaytaz: Büyüme üretkenlikle sağlanmalı
Prof.Dr. Mehmet Kaytaz’a göre ekonomide yaşanan sıkıntıların temel nedeni olarak siyaseti görmemek gerekiyor. Keza tüm dünyada rüzgar tersine dönmüş durumda. Rusya kendi içinde sıkıntılar yaşıyor. Avrupa küresel krizden sonra istenilen oranda toparlanma sağlayamadı. Ortadoğu’da ki ülkelerde ciddi bir istikrarsızlık var. Suriye iç savaşla boğuşuyor. Tüm bu gelişmeler ekonomiyi belirsizliğe sürüklüyor. Türkiye’nin büyümesinin iç talep ve ihracat odaklı olduğunun altını çizen Kaytaz, ihracatta yaşanan daralmadan kurtulmada ve iç tüketimi artırma yolunda ister istemez siyasilerin rolünün etkin olacağına inanıyor. Kaytaz, “Türkiye kendi iç dinamikleriyle büyümeyi sağlayabilen bir ülke. Bu dönemde bu dinamikleri hayata geçirmek için siyasilere daha fazla sorumluluk düşüyor. Yatırımcı ve tüketicinin kararlarını siyasiler etkiliyor” diyor.

Kadınlar işgücüne kazandırılmalı
Ekonomide sıkıntı denilince 3 noktaya dikkat edilir. İlk olarak büyüyememe sonra istihdam ardından ise enflasyondur. Peki Türkiye neden istenilen oranda büyüyemiyor? Kaytaz, anlatıyor: “Son yıllarda gerek iç gerek dış konjonktüre bağlı olarak istenilen oranda büyüme sağlayamadık. Biraz da kendimizi avuttuk. Çünkü küçülen veya büyümeyen birçok ülkenin aksine geçen yılı yüzde 3.2 büyüme ile kapattık. Ancak şunu net görmeliyiz ki bu oranlar işsizliği yakından etkiliyor. 2023 hedeflerinin ise yanından geçemiyoruz. Önümüzdeki dönem yapmamız gereken büyümeyi üretkenlik artışı ile sağlamalıyız.” Üretkenlik için işgücüne katılımın artırılabileceğini vurgulayan Kaytaz, Türkiye’de çalışabilir nitelikteki nüfusun yarısının işgücünden yoksun olduğunu açıklıyor: “Özellikle de kadınların işgücüne katılımı çok düşük. Buradaki ivme, büyümeye olumlu bir katkı sağlayacak.”

Koalisyon başarı getirir
Türkiye’de aynı zamanda bir gerçekliğin unutulmamasını isteyen Kaytaz, yüzde 3’lük bir büyümenin kriz veya resesyon anlamı taşımadığını ifade ediyor. Kaytaz, birçok siyasinin aksine ekonomide toparlanma için tek parti iktidarının gerekli olmadığına, iyi bir koalisyonun da ülkeye büyük katkı sağlayacağına inanıyor: “Seçmen iki ortaklı bir koalisyon ile hükümetin kurulacağı sinyallerini veriyor. Yeni oluşacak bir koalisyonu eski başarısız koalisyonlar ile karıştırmamak gerekiyor. Hem Türkiye hem dünyada aynı koşullar yok.” Hükümetin kurulmasından sonra acil eylem planıyla güvenin tahsis edilmesi gerektiğini ifade eden Kaytaz, “Ekonominin acil eylem planı güvendir. Piyasaya, özerk kurumlara müdahale edilmeyecek mesajının verilmesi gerekiyor. Zaman geçirilmeden hem hukuki hem de ekonomik reformlar devreye alınmalı. Ekonomide rekabeti teşvik edecek bir politika izlenmeli. Üretkenliği ve yeniliği artıracak planlar hazırlanıp uygulanmaya konmalı” diyor.

Üretim modeli değişmeli
Mehmet Kaytaz’a göre; ekonomide atılması gereken adımlardan biri de politika değişikliğini sağlamaktan geçiyor. Yatırım yapmak isteyenlere tek yol olarak inşaat veya gayrimenkul gösterilmemeli. Rant ekonomisinin uzun vadede Türkiye’ye fayda sağlamayacağını kaydeden Kaytaz, “İnovasyon, Ar-Ge artık olmazsa olmaz üretim modelimiz olmalı. Ve bunun için kaynak ayırmak gerekiyor. Bir kısım kaynaktan bir şey çıkmayacak bunun riskini de almalıyız. Çılgın projeler çıkarmak ve başarılı olmanın yolu risk almaktan geçiyor. Gelişmiş ülkelere dikkat edin başarılarının arkasında hep kaynak ayrımı vardır. KOBİ’ler ile üniversiteler işbirliği yapmalı. KOSGEB destekleri devam etmeli” açıklamasını yapıyor.

Kanal İstanbul’un ekonomiye katkısı olmaz
Yurtdışındaki gelişmeler de ekonomiyi yakından ilgilendiriyor. Örneğin; ABD Merkez Bankası FED’in kararları bunlardan biri. Dünya konjonktüründe rüzgarın tersine döndüğünü hatırlatan Kaytaz, “FED’in kararlarına müdahale edecek konumumuz yok. Rusya’nın toparlanmasını beklemek zorundayız. Ancak kendi iç dinamiklerimize güvenerek yapacaklarımız var. Genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Talep kendini yaratır, dünya ekonomisi yerlerdeyken kendi iç tüketimimizi karşılayacak yatırımlar yapabiliriz” diyor. Kaytaz, Türkiye ekonomisinin geleceğine ilişkin iyimser: “Harekete geçirilmemiş büyük bir işgücümüz var. Eğitim düzeyimiz biraz yükselirse faydasını görürüz. Çok kriz gördük ve dayanıklı firmalarımız var. Ancak şuna dikkat etmek gerekiyor. Kanal İstanbul gibi bir proje ekonominin verimliliğine veya üretimin kalitesine katkı sağlamayacaktır. Sözkonusu kaynağın Ar-Ge ve inovasyona ayrılması daha iyi olacaktır.”

Taşa toprağa dayalı tasarruf modeli değişmeli
Türkiye borçlanarak büyüyen bir ülke. Konjonktürden kaynaklı olarak borç bulmada sıkıntı yaşanmayacağını öngören Kaytaz, borçlanmanın tek başına kötü bir şey olmadığını belirterek, şu noktalara dikkat çekiyor: “Önemli olan borçlanarak ne yapıldığıdır. Borçlanma tüketime giderse sıkıntı orada başlar. Türkiye’de kamu kesimi borçlanması çok iyi durumda. Ancak özel sektörün borç yükü biraz fazla. Burada denge sağlanmalı, tasarruf oranlarını yükseltmek lazım. Kumbara ile tasarruf sağlanmaz. Ayrıca tasarruf kültürel bir olgudur. Türkiye’de insanlar tasarruf aracı olarak yastık altı altını veya arsa-evi görüyor. Taşa toprağa yatırım yapan bir toplumuz. Burada dönüşüm sağlanmalı. Finansal enstrümanları çeşitlendirmek ve güveni sağlamak lazım. Bunu sağlarsak tasarrufun niteliği de miktarı da artacaktır.”

Türkiye’nin şansı emtia fiyatlarının düşmesidir
Mehmet Kaytaz, Türkiye’nin bu konjonktürde en önemli şansını emtia fiyatlarının oluşturduğunu düşünüyor: “Emtia fiyatları düşük olduğu için kurun yükselmesi çok fazla olumsuz etkilemiyor. Örneğin; petrol fiyatları düşük seviyelere geldi. Aksi halde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilirdik.” Enflasyonun Türkiye’de yüksek seviyede olduğunu hatırlatan Kaytaz, kamu açığı olmadığı için enflasyonda eskisi gibi çift haneli rakamların görülmeyeceğini ancak hükümetin kararlı bir politika ile en fazla yüzde 5’te enflasyonu tutması gerektiğini paylaşıyor.

Yorumlar (0)