banner565

banner472

banner458

banner457

İstanbul Arel Üniv. İİBF Dekanı Prof.Dr. Harun Demirkaya: “2024 yılı bir mihenk taşı olacaktır”

İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekanı Prof.Dr. Harun Demirkaya, “Siyasi istikrar, kararlılık ve önlemlerin en tepeden tabana kadar uygulanması açısından 2024 yılı bir mihenk taşı olacaktır” diyor. Seçimlerden sonra kazanana bakılmaksızın hızlıca bir toparlanma dönemine girileceğini öngören Demirkaya, dinamik bir ülke olan Türkiye’nin olumsuzlukları olumluya çevirebileceğine, krizlerden fırsat çıkarabileceğine dikkat çekiyor.

EKONOMİST 01.02.2024, 00:00 23.02.2024, 09:13
17453
İstanbul Arel Üniv. İİBF Dekanı Prof.Dr. Harun Demirkaya: “2024 yılı bir mihenk taşı olacaktır”

Dünyanın son yıllarda çok önemli sorunlarla yüzleşmek zorunda kaldığını belirten İstanbul Arel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Prof.Dr. Harun Demirkaya, bu sorunları şöyle özetliyor: “2008 krizi, Brexit süreci, Küresel Salgın, Amerika’dan (%2.4) Çin’e; Avrupa’dan (%5) Japonya’ya (%3) kadar yüksek enflasyon. Enflasyonla savaşta faiz silahının kullanılması. Düşen büyüme oranları. Nihayet Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail-Filistin çatışması.”
Prof.Dr. Harun Demirkaya, Türkiye içinse; “Dünya ekonomisinden kaynaklı sorunlarıyla birlikte nüfusunun %20’sine yakın bir sayıda kaçak göçmen, mülteci ve geçici sığınmacıya evsahipliği yapan bir Türkiye. Üstüne üstlük 2023 yılında 11 ili, 14 milyon nüfusu etkileyen ve maliyeti 150 milyar dolara ulaşan deprem felaketi. Bunların yanında Arjantin’den (%124) sonra istatistiksel olarak %60 civarındaki yıllık enflasyonla Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sırada olan bir Türkiye. Görüntü böyle” diyor.
Türkiye, %4 ile OECD ülkeleri arasında yüksek ekonomik büyüme yakalayan ülkelerden biri: Küresel olarak ekonomik durgunluk, daralma ve talep değişiminin Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkileyerek, üretimin azalmasına ve işsizliğin artmasına yol açtığını kaydeden Demirkaya, buna rağmen Türkiye ekonomisinin 2023 yılında, enflasyon nedeniyle öne çekilen tüketimin de etkisiyle, yaklaşık %4’lük bir oran ile OECD ülkeleri arasında yüksek ekonomik büyüme yakalayan ülkelerden biri olduğunu söylüyor: “Ancak büyüme istihdamda (ancak %0.8 oranında) beklenen artışı sağlayamamıştır. Başlangıçta yanlış kararlarla artan döviz kurları ve enflasyonu kontrol altına almak için sonradan faizler arttırılmışsa da yeterli iyileşme sağlanamamıştır. Üstelik sıklıkla düzenlemeler, erken emeklilik ve emeklilikte yaşa takılanlar sorunu Sosyal Güvenlik Kurumu’nun aktüeryal dengelerini de bozmuştur.”
Buna rağmen 2026 yılına kadar enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi, halen kişi başına 12.415 dolar olan milli gelirin de 14.855 dolara çıkarılmasının amaçlandığını aktaran Demirkaya, “Ancak 31 Mart seçimlerinin ve sonuçlarının, ekonomik beklentileri olumsuz etkileyeceği açıktır. Buna son bir yılda %100 artan asgari ücreti, dövize bağlı enerji fiyatlarını ve dış borç maliyetini de eklemek gerekir” diye konuşuyor.

“Güven ortamı sağlanırsa yabancı sermaye girişi de olabilir”
Harun Demirkaya, 2024 yılının önemini vurguluyor: “Ekonomik istikrar ve kemer sıkma politikasının maliyetinin kimlere yansıtılacağı politik bir karardır. Özellikle enflasyondan en çok etkilenen dar ve sabit gelirli kesimin nasıl korunacağı önemli bir sorudur. Buna rağmen orta vadede politikanın olumlu sonuçlar vermesi beklenebilir. Enflasyon, cari açık, bütçe dengesi vs. gözetilmeye devam edilir, güven ortamı da sağlanırsa yabancı sermaye girişi de olabilir.  Bu durumda işsizlik ve döviz likiditesi olumlu etkilenecektir. Beklentim bu yönde. Ancak seçim ekonomisi ve seçim sonuçları da bunda etkili olacaktır. Özetle; siyasi istikrar, kararlılık ve önlemlerin en tepeden tabana kadar uygulanması açısından 2024 yılı bir mihenk taşı olacaktır.”

“Seçimden sonra hızlıca bir toparlanma dönemine girilecek”
Genellikle seçim öncesi parasal genişleme, seçim harcamaları ve siyasi belirsizliğin ekonomik istikrar programlarını ve yatırımcı güvenini olumsuz etkilediğini kaydeden Demirkaya’nın seçim sonrasına ilişkin öngörüsü şöyle: “Bekle-Gör politikası ekonomik atmosfere egemen olur. Sonuçların açıklanmasıyla bu durum tersine dönebilir. Ben de seçimlerden sonra kazanana bakılmaksızın hızlıca bir toparlanma dönemine girileceğini tahmin ediyorum.”
“2024, Türkiye açısından da bir toparlanma yılı olacak”: 2023 yılı özellikle depremin etkisiyle önemli ihracat kayıplarına (8 ayda 6 milyar dolar) neden olmuşsa da yılın son çeyreğinde ihracatımızın artarak yaklaşık 256 milyar dolara ulaştığını ve her ilde ihracat yapan firmalarımız bulunduğunu aktaran Demirkaya, 2024 yılında küresel talebin artacağını, dolayısıyla ülkemiz açısından da bir toparlanma yılı olacağını düşündüğünü ifade ediyor.

Acilen çözülmesi gereken sorun
Türkiye’nin ekonomik sorunlarının bir şekilde çözüleceğini ancak ülkenin temel sorunu olarak sayıları milyonlarla ifade edilen geçici sığınmacı, kaçak ve düzensiz göçmenleri gördüğünü paylaşan Demirkaya, uyarıyor: “Bunlar hem ekonomik sorun, hem sosyal sorun, hem de terör ve ulusal güvenlik sorunudur. Türkiye bu sorunu acilen çözmelidir.”

“Yeniden kendi kendine yeter ülke olmak için seferberlik ilan edilmelidir”
Prof.Dr. Harun Demirkaya’nın sorunlara çözüm önerileri ise şöyle: “Şüphesiz enflasyon ve buna bağlı olarak gelir adaletinin bozulması ve işsizlik ciddi sorundur. Bununla birlikte döviz hareketliliği, dış ticaret dengesizliği, tarımda üretim kayıpları ve nihayet enerji bağımlılığı önemlidir. Ancak sabırlı bir halkı ve yıllardır krizlerle başa çıkma deneyimi olan bir ülke için ekonomik krizler biraz sıkıntı, önlemler ve tasarruf hamleleriyle atlatılabilir. Devamında derhal gıda, tarım ve hayvancılık alanında yeniden kendi kendine yeter ülke olmak için seferberlik ilan edilmelidir. Bunun yanında uzay ve savunma sanayi odaklı çalışmalar desteklenmeye devam edilmelidir. Eğitimin de yatırımın da yönü yenilik, yüksek teknoloji, bilgi ve iletişim teknolojileri ile bağlantılı sanallık, dijitallik, ağ teknoloji odaklı yeni ekonomiye dönük olmalıdır.”

“Türkiye dinamik bir ülke”
Ekonomiyi de etkileyen dinamiklerden politika, teknoloji, küresel ilişkiler, hukukun üstünlüğü, şeffaflık, hesap verebilirlik, kararlara katılım, çeşitlilik, kapsayıcılık gibi hususların refah devleti ve refah toplumu olmada etkin hususlar olduğuna dikkat çeken Demirkaya, buna rağmen Türkiye’nin bölgesinde istikrar adası olması, ulaşımda ve lojistikte avantajlar sağlayan stratejik konumu ve bundan aldığı güçle gerek Rusya-Ukrayna gerek İsrail-Filistin çatışmalarındaki etkin rolü, güçlü bir finans altyapısının varlığı, eğitimli ve genç nüfusu, ihracat olanakları yüksek savunma sanayi ürünleri ve çeşitlendirilmiş turizm potansiyeli ile oldukça dinamik bir ülke olduğunun altını çiziyor.
Prof.Dr. Harun Demirkaya, “Stratejik yönetilen, istikrar ve güven ortamı sağlanan, terör ve geçici sığınmacı sorununu çözmüş bir Türkiye’nin olumsuzlukları olumluya çevirmesi, krizlerden fırsat çıkarması hiç de zor olmayacaktır” açıklamasını yapıyor.

Yorumlar (0)