banner565

banner472

banner458

banner457

Ekonomist Ali Kırali: Kriz yok, iyileşme olacak

Odeabank Ekonomik Araştırmalar ve Stratejik Planlama Direktörü Ali Kırali, büyümeye rağmen reel sektördeki sıkıntıyı iki nedene bağlıyor: Bunlardan ilki bankacılık sektörü kredi mekanizmasında yaşanan sıkışıklık. Diğeri ise jeopolitik riskler ve turizmden kaynaklı sıkıntılar. Kırali, sıkıntıya rağmen ise bir kriz öngörmediğinin altını çiziyor: “Dibi gördük bundan sonra yukarı yönlü gelişim olabilir.”

EKONOMİST 01.05.2016, 08:48 04.05.2016, 11:08
11433
Ekonomist Ali Kırali: Kriz yok, iyileşme olacak

KobiEfor: Piyasaları konjonktürü de baz alarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ali Kırali:
Bir ara dönemin içindeyiz. Aslında global piyasalar iki uç arasında savuruluyor. Birinci uç; ABD toparlanıyor. Fed faizleri artıracak deniyor. Bu olduğu zaman gelişmiş ülkelerin piyasaları, para birimleri, borsaları, bonoları her şey satılıyor. Diğer uçta ise ABD’de toparlanamıyor (Avrupa, Japonya zaten bahsetmiyorum bunlar resesyonda) resesyona giriyor. Yeni bir global resesyon geliyor fiyatlaması. Burada yine riskten kaçınma ortaya çıkıyor yine gelişmekte olan ülkelerde piyasalar satılıyor. İki uçta da gelişmekte olan piyasalar satılıyor. Bir uçtan bir uca geçerken bir ara dönem yaşıyoruz. İç piyasada Merkez Bankası sadeleşme adı altında faiz koridoru üst bandında indirimlere başladı. Sadeleşme kavramı ise aslında para politikasında gevşemedir. Kişisel görüşüm gevşemeye devam edecek. Buna yurtdışı konjonktür izin veriyor.
KobiEfor: FED, piyasayı gözönüne alarak mı keskin olmayan açıklamalar yapıyor?
Ali Kırali:
Aynen öyle. FED’in faiz artırabilmek için finansal piyasaların iyi durumda olması gerekiyor. Özellikle de ABD’de de. Çünkü orada finansman bizden farklı olarak sadece banka kanalıyla değil daha fazla borsa ve hisse senedi kanalıyla yapılıyor. Dolayısıyla piyasaların sağlamlığı ABD’nin para politikasında daha fazla yer tutuyor. Bizim Merkez Bankası hiç sanmıyorum ki Borsa İstanbul’daki endekse baksın. O nedenle FED, faiz artırmadan önce piyasaları kötü duruma sokmak istemiyor; her artırmadan önce ‘çok bir şey yapmayacağım’ diyerek alıştırıyor. Alıştıra alıştıra artırımı gerçekleştiriyor. Şu anda Türkiye’de yaşanan geçici bir bahar havasıdır. Mayıs ve Ekim’de bu baharı yaşamıştık. Ama sonuçta bu iki uçtan birine piyasa gidecek. Kanaatim de faiz artırımı yönünde olacak. Çünkü ABD’de veriler kötü değil. Yeni dünya düzeninde ülkelerin büyüme eğrilerinin düştüğünü de gözlemleyeceğiz. Artık Çin için yüzde 10, ABD için yüzde 4, Türkiye için yüzde 7-8 büyüme oranlarını görmemiz imkansız. Buna kendimizi alıştıralım. Tepe noktalarının en fazla yarısını görebileceğiz.
KobiEfor: Türkiye için o zaman yüzde 4 büyüme öngörüsü fizibil mi?
Ali Kırali:
Türkiye için yüzde 4 büyüme tahmini var. Büyümede bu yıl bizim tahminimiz ise yüzde 3.6’dır. Çünkü bir takım engellerle karşılaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bunlardan ilki dış talepten kaynaklanabilir. Biz makul bir yaklaşım ile dış talepten büyümeye yıl genelinde 1 puanlık katkı gelebileceğini hesaplamıştık. Jeopolitik riskler Ortadoğu ve Rusya ile yaptığımız ticaret zor bir dönemden geçerken Avrupa’daki ılımlı toparlanma eğiliminin toplam dış talebi önemli ölçüde desteklediğini düşünüyoruz. Ayrıca, küresel emtia fiyatlarının düşük seviyesinden dolayı dış ticaret hadlerimizin ve dolayısıyla büyümemizin pozitif bir eğilimde olduğunu görüyoruz. Ancak Avrupa’daki toparlanmanın da kesintiye uğramasının büyümemiz üzerinde hem ticaret hem de finansal piyasalar kanalından ciddi bir risk oluşturabileceğini düşünüyoruz. Her ne kadar hükümetin sene başında aldığı maliye politikası tedbirleri büyümeyi destekleyici özellik taşısa da iç talebin 2016 yılında 2015’teki kadar güçlü seyretmeyebileceğini öngörüyoruz. Geçen yıl stoklar hariç iç talepten toplamda 4.6 puanlık katkı gelmişti. Bu yıl ise katkının 2015’in yüksek bazından dolayı aynı oranda gerçekleşme ihtimalinin zayıf olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte, jeopolitik risklerin ve güvenlik kaygılarının turizm sektöründe olduğu gibi bir takım olumsuz yan etkilerinin olabileceğini görüyoruz. Hem bu sektöre ürün tedarik eden firmaların sorun yaşayabilecek olması hem de doğrudan sektörün kendisinin uğrayacağı kayıplar istihdam da dahil olmak üzere iç talebi zorlayabilecek bir özellik taşımaktadır. Ayrıca devam eden yurtiçi ve yurtdışı risklerin yatırım iştahını da sınırladığını görüyoruz.
KobiEfor: İç piyasaya reformların pozitif katkısı olmaz mı? 
Ali Kırali:
Reformlarda Hükümet ağır bir yol alıyor. Tabi çok sayıda seçim sürecinin ve jeopolitik gerginliğin de bu ağırdan almada etkisi vardır. Son 3 yıldır ülkenin başına gelmeyen kalmadı. Buna rağmen ortalama yüzde 3-4 arasında büyüme sağladık. Bunun nedeni de dinamik ve esnek bir ekonomiyiz. Krizlere alışkınız. Ancak şunun altını çizmek lazım reformları öteleme şansımız yok. Çünkü orta gelir tuzağı diye bir kavramla karşı karşıyayız. Kişi başı milli gelirde 10 bin dolara 2010’da geldik ve henüz bu kritik eşiği aşamadık. Devalüasyonla kişi başı milli gelir oranımız 8-9 binlere düştü. Realiteyi görmek gerekiyor. Bunun çıkışı reformlardır. Reformlar yapılırsa büyüme potansiyeli yüzde 5’e çıkacaktır. Reformların ekonomik performans üzerinde iki kanaldan etkisi olabilir. Bunlardan ilki, yatırımcı algısında yol açacağı iyileşmenin getireceği pozitif hava sayesinde olur. Örneğin Türkiye yapısal reform takvimini daha hızlandırarak uygulamaya geçilmesi ile yatırımcı algısı iyileşecek, kısa vadeli sermaye girişleri hızlanacak, bu sayede finansal koşullar iyileştiği için yatırım ve tüketim talebi uyarılacaktır. Bunun da bir yıllık bir perspektifte büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskleri elemine ederek bir puanlık yukarı yönde bir potansiyele yol açmasını bekleyebiliriz.
Orta-uzun vadede ise yatırımların meyvelerini vererek potansiyel büyümeyi güçlendirmesi beklenebilir. Bu konuda sayısal analizler yapmak çok kolay olmuyor. Çünkü her ekonominin kendine özel durumları olduğu gibi her zamanın ve koşulun da kendine özgü çıktıları olabiliyor. Geçmişte bir ülkenin reform tecrübesini baz alarak yapabileceğimiz analizler bir başka ülkede birebir uygulansa bile değişen ekonomik ilişkiler ve etkenlerden dolayı aynı başarıyı göremeyebiliriz. Fakat tüm koşullar sabit kalmak kaydıyla gibi bir sınırlayıcı varsayım altında büyüme potansiyelimizin en az iki puanlık olumlu etkilenmesini bekleyebiliriz.
KobiEfor: Ekonomideki büyümeye rağmen reel  ekonomi ‘görece bir sıkıntı’ ile karşı karşıya bunu siz neye bağlıyorsunuz?
Ali Kırali:
Reel ekonomide hissedilen sıkıntıların daha çok iki noktadan kaynaklandığını düşünüyoruz. Bunlardan ilki bankacılık sektörü kredi mekanizmasında yaşanan sıkışıklık olarak görülebilir. Geçmiş yıllarda alınan makro ihtiyati tedbirlerin yanında Basel III’e uyum öncesinde bankaların daha ihtiyatlı davranma eğilimlerinin ve yüksek seviyedeki belirsizliklerden risk duyarlılıklarının artmış olmasının etkili olduğunu düşünüyoruz. Bankalar tarafından yapılan finansmana olan ihtiyacın yüksek olduğu sektör ve firmaların veya bu kanaldan finansmanı yapılan tüketimin bu noktada daha çok sıkıntı yaşadığı görülüyor. Ayrıca TCMB’den gelen faiz indirimlerine ek olarak makro ihtiyati tedbirlerde yapılacak kısmi gevşemenin de bunu destekleyebileceğini düşünüyoruz. Reel ekonomideki sıkıntıların bir diğer nedeninin ise jeopolitik risklerden ve turizmden kaynaklandığını düşünüyoruz. Diğer bir ifadeyle hedef pazarı Ortadoğu ve Rusya olan firmaların ve sektörlerin doğrudan ve dolaylı karşılaştıkları sorunlar reel ekonomide ciddi biçimde hissedilmektedir. Bu kanaldan yaşanan sorunların ise bankacılık sektörünün rahatlaması ile daha hızlı bir şekilde hafifleyebileceğini düşünüyoruz. Reel piyasada sıkıntılara rağmen kriz öngörmüyorum. Sadece yapısal reformlar gecikirse MB güvercin duruşunu sürdürürse FED faiz arttırdığında kur geçen yıl olduğu gibi yukarı yönlü ciddi bir atak yapabilir. MB’de gereğinden hızlı bir reaksiyon görürsek kurda yeni rekorlar görürüz. Ama kriz beklemiyorum; esnek kur politikası uyguluyoruz. Sadece döviz ile borçlanmış şirketler için zor durum olacaktır. MB faiz frenini çekince de büyüme aşağı yönlü olur.
KobiEfor: Niye kriz olmaz?
Ali Kırali:
Kriz olmaz çünkü Avrupa toparlanıyor. İkincisi esnek iç piyasamız var. İhracat piyasamız çeşitleniyor. Konjonktürde de bundan kötüsü olmaz; Dibi gördük bundan sonra yukarı yönlü gelişim olabilir. Ayrıca iç talepte mülteci kavramını da irdelemek gerekiyor. Kayıtiçi kayıtdışı da olsa Suriyeliler’in yarattığı bir ekonomi var. Türkiye nüfusu yüzde 5 arttı. Gelen 3 milyon mülteci var. Bu insanlarla ülkeyi yüzde 5 büyüttük. Hep negatif bakıyoruz ancak ekonomik tarafından bakarsak ülkeye 3 milyon yardıma muhtaç insan gelmedi. Ülkesinde ekonomisi iyi olan, bankada parası olan, gayrimenkulü olan insan geldi. Kaynağını da getirdi.

Yorumlar (0)