banner565

banner472

banner458

banner457

01.06.2013, 13:11 3527

AB’nin prangalı mahkumu olduk...

AB’ye üye olan tüm ülkeler Avrupa Birliği’ne giriş süreçlerinde tam üyelikten sonra Gümrük Birliği’ne girmişlerdir. Türkiye’nin üye olma isteğini AB  kendi üyelik statüsü içinde bir benzeri olmayan  Gümrük Birliği anlaşması koşulunu getirmesi Türkiye’de sürekli tartışılır hale getirildi.
Tartışma ve eleştirilerin özünü; “Avrupa Birliği  üyeliği  yerine Gümrük Birliği’ne(GB) girdik,  gümrüklerimiz  kaldırıldı, AB Ortak Biz Pazar olduk, GB sözleşmesi yapıldıktan sonra AB’nin  bizi tam üyeliğe kabulü için hiçbir sebep kalmamıştır. Karar sürecine katılmaksızın AB mevzuatı ile bağlı kalındı, Türkiye’ye uygulanan modern kapütilasyonlar bütünü. Lord Curzon’un İsmet İnönü’ye söylediği, ‘İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz herşeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım ..’ sözü gerçek oldu”  ifadeleri oluşturuyordu.
GB sözleşmeleri sürecinde KOSGEB Başkanı olarak tüm müzakere ve gelişmeleri yakından izleme olanağını bulan kişilerden birisiydim. Aradan  tam 17 yıl geçti, eleştiriler hiç bitmedi,  bu süreçte Türkiye’yi yöneten iktidarlar muhalefetteyken eleştirdikleri GB Sözleşmesi’nin virgülünü bile değiştiremediler, sözleşmeyi feshedemediler. Geçmişte GB’ne methiye düzenler şimdilerde, Gümrük Birliği’nin sanayide üretim süreçleri, kalite altyapısı ve rekabet gücü üzerindeki olumlu etkilerini dile getirmekten bile kaçınır oldular. GB Sözleşmesi gereği,  Avrupa Birliği’nin üçüncü ülkeler ile yürüttüğü müzakere ve karar alma süreçlerinde yer alamaması ve üçüncü ülkeler, Türkiye ile ayrı bir anlaşma imzalama konusunda isteksiz davranmaktalar. GB’de üçüncü ülkelere karşı taraflar kendi milli tarifelerini değil, üzerinde anlaşılan ortak gümrük tarifesi (OGT) uygulanmakta.
AB ile yaptığımız ve AB’nin taraf olduğu Serbest Ticaret Anlaşması (STA)’lar karşısında Türkiye’yi sürekli zarara sokan nokta da budur. Örneğin; AB ile serbest ticaret anlaşması imzalayan Cezayir, Güney Afrika ve Meksika, Türkiye ile ticari anlaşma imzalamaya pek yanaşmamaktalar. Bu durumun Türkiye’yi olumsuz yönde etkilediği özellikle cari açığın bu denli yüksek olmasında bu eksikliğin etkisinin çok olduğu görülmekte. Türkiye, üçüncü ülkelerle yapacağı ticarette, haksız bir rekabetle karşı karşıya kalmaktadır. Örneğin uygulamada üçüncü ülkeler Türkiye’ye yüzde 3-4 civarında bir gümrükle mal satabilirken Türkiye üçüncü ülke pazarlarına yüzde 30-50 civarında bir gümrük engelini aşarak ihracat yapabilmektedir.
Türkiye, ABD ile Avrupa Birliği arasında Haziran ayında görüşmelere başlanılması planlanan serbest ticaret anlaşmasına taraf olmak için çaba gösteriyor. Bunun için Türkiye ile ABD arasında hedefi karşılıklı ticaret ve yatırımı artırmak olan yeni bir yüksek düzeyli komite kuruldu. Kurulan komite Türkiye ile ABD’nin Transatlantik Ticaret ve Yatırım Anlaşması için müzakereleri yönetecek. Sonuçta Obama’nın himmetine kaldık ‘Evet’ derse taraf olabileceğiz. Oysa temel sorun AB ile mevcut GB anlaşmamızdır. Bunun çözümü de ABD ile değil, öncelikle AB ile olmalıdır. Ekonom Bakanı Zafer Çağlayan’ın dile getirdiği “Gümrük Birliği’ni revize edelim, vizeyi kaldırın, ürünlerimize kotayı  kaldırın.  3. ülkelerle serbest ticaret anlaşması yaparken ‘Türkiye de taraftır’ deyin ya da Gümrük Birliği’nden çıkalım, bizimle de serbest ticaret anlaşması  yapın” önerisi yaşanmakta olan haksızlığa kalıcı ve kesin çözüm olarak görünmektedir.

Yorumlar (0)
banner557