banner565

banner472

banner458

banner457

Prof.Dr. Emre Alkin: “Hiper enflasyondan korkmalıyız”

Ekonomist Prof.Dr. Emre Alkin, ülkemizde ciddi bir yozlaşma yaşandığını söyledi. Vicdan, ahlak, nezaket, vefa gibi öz değerler yerine mal varlığı ile anılmanın belirleyici olduğu bir sistemde ekonomilerin seçimler ile sekteye uğramayacağını savunan Alkin, seçimler sonrasında ise mevcut ekonomi politikalarında değişim olmayacağını söyledi. Alkin, ekonomide resesyondan ziyade ise hiper enflasyondan korkmak gerektiğini açıkladı.

EKONOMİST 01.02.2023, 00:01 24.02.2023, 09:31
19778
Prof.Dr. Emre Alkin: “Hiper enflasyondan korkmalıyız”

Topkapı Üniversitesi Rektöre, Ekonomist Prof.Dr. Emre Alkin, Türkiye’nin Arjantin ile başlayan ve giderek yozlaşan ülkeler potasına girdiğinin belirterek, “İnsanlar vicdan, ahlak, nezaket, vefa gibi öz değerlerini oluşturan duygular ile anılmak yerine mal varlıklarıyla anılmak istiyor. Ekonomide örneğin; KOBİ’ler çalışanın hakkını, geleceğini yemez gibi meziyetlerle anılmak istemiyor. İnsanımızda çabuk zenginleşme arzusu var. Adaletin tartışmalı olduğu, eğitimin aşağılandığı, herkesin eşitlik değil ayrıcalık peşinde koştuğu bir ülkede, ekonominin seçim dolayısıyla sekteye uğradığını ben kabul etmiyorum” diye konuştu.
Seçim sonrasında ekonomi politikalarında değişim olmayacağını ileri süren Alkin, görüşlerini şöyle aktardı: “Hayatında ilk defa muhalefet partisinin mitingine gittiği için muhalefet partisinin kazanacağını düşünen romantik arkadaşlarımız var. Şu anki siyasi düzende iktidar veya muhalefet hangi iktidar gelirse gelsin, uygulanan politikalardan çok farklı politikalar uygulanmasını imkan dahilinde görmüyorum. Yeni bir iktidar gelince her şey çok güzel olacak tezi Türkiye’nin gerçeklerinden bihaber arkadaşlara ait. Hoşumuza gitmeyen siyasi yaklaşımı göndermek hedefiyle yola çıkıyorlar, karşı tarafa kaybettirme akımına sahip muhalefetin iktidar olmayı beceremeyeceğini düşünüyorum. Çok parçalı siyasi yapı içindeki akımın başarısını beklemiyorum. Bu beklenti içinde olanlar özellikle ekonomide ciddi hayal kırıklığı yaşayacaktır.”

“Faizler yükselmeyecek”
Alkin, olası ekonomi politikalarındaki değişikliklere ilişkin görüşünü ise şöyle ifade etti: “Sermaye biriktiremediği için uçan kuşa borcu olan ticari ortamın veya sokaktaki vatandaşın bir faiz artışına tamam diyeceğini düşünen varsa bence yanılıyor. Siyasiler, her türlü şeyi söylerler ama iktidara gelince de anında vatandaşa acı reçete sunmazlar. Seçim sonrası iktidar değişiminde yeni iktidarın gerçek anlamda çalışmaya başlaması Eylül ayını bulacaktır. Mevcut politikalarda ise politika değişimi olmayacaktır. Üstelik, yeni iktidarda hiç kimse kanunların mevzuatların orijinal halini hatırlamıyor. Resmi Gazete’de 58 kez değişti. Herkesi gerçekçi olmaya davet ediyorum. Örneğin; faiz oranlarına ilişkin yeni gelen veya mevcut iktidar, kendi ayağına kurşun mu sıkacak? Durup dururken faizi yükseltmeyecek, makro ihtiyadi tedbir olarak bir şeyler yapacak. Enflasyonla mücadele ediyormuş gibi yapacak. Çünkü 1 sene sonra belediye seçimleri gelecek. Kimse belediye seçimlerini kaybetmeyi istemeyecek. Ülkedeki iş dünyası da vatandaş da hesabını bu realiteye göre yapsın.”

“Enflasyonda illüzyon dönemine girdik”
2023 itibariyle enflasyona ilişkin öngörüsünü sorduğumuz Alkin, şu yanıtı verdi: “Teknik olarak yapılanları sayarsak; asgari ücret yükseltildi, emekli maaşları yükseltildi, memurun maaşları yükseltildi, bankalara kredi verilmesi için çeşitli şartlar getirildi, esnafa düşük faizli kredi için kredi paketi açıklandı, enerji faturaları ödendi, bütçe genişledi, konut ve otomobil için kredi paketi açıkladı. Konut tamamlandı, otomobil bekleniyor. Makro ihtiyadi tedbirler açıklandı, sözleşmeli kamu çalışanlarını şimdi kadroluya çeviriyorlar. Bunun üzerine vergi affı, sicil affı, çek düzenlemesi gelecek. Şubat ortası Mart ayı çıkacak.
Bunların enflasyonist etkisinin olmayacağın düşünmek pratik zekanın yoksunluğunu gösterir. Seçim 14 Mayıs’a çekildi. Mayıs’ın sonuna kadar bu işin sürdürülemeyeceği anlaşıldı. Bu kadar ücret zammı yapılınca enflasyon yapışkan hale gelir. Sadece baz etkisinden düşer.” Enflasyonun düşük çıkmasının da bir kıymetinin olmadığını belirten Alkin, 2023 için yüzde 30 enflasyon beklentisinin gerçekçi olmadığını savundu. Her sektörün kendi enflasyonunu endekslemesi gerektiğini ifade eden Alkin, ülke olarak bir illüzyon dönemine gireceğimizi açıkladı. Gerekçesini ise şöyle dillendirdi: “Resmi olarak enflasyonun düşük olduğunu ama sokakta iki katından yüksek enflasyonla karşı karşıya kaldığımızı göreceğiz. Hayat pahalının yüksek olduğunu, döviz kurunun kontrol edilmeye çalışıldığını yaşayacağız. Böyle bir döneme hazırlanmak gerekiyor. Siyasi analiz olarak yapmıyorum. Meseleyi ortaya koymaya çalışıyorum. Apolitik konuşuyorum.” 2023’ü ilk ve ikinci yarı yıl olarak ikiye ayıran Alkin, ilk yarıyıl enflasyonda etkin bir mücadele beklemediğini sadece baz etkisinden kaynaklı yüzde 40’lara düşen bir oranın yakalanacağını, ikinci altı ayda ise yapılan işler nedeniyle enflasyonun yüzde 40-50 arasında bir oranda devam edeceğini öngördü. Enflasyonla direkt ilgili olan döviz kurunun da önemli olduğunu paylaşan Alkin, ülkede dalgalı kur politikasının uygulanmadığını kaydetti: “Serbest piyasa mekanizmasına parmak sokulduğu için insanlar düştükçe döviz almaya başladı. Dövizin sakin kalmasından hareketle elinde TL bulunanlar döviz alıyor, ellerinde döviz bulunduran da ellerinden dövizi çıkarmıyorlar. Hatta bankalara döviz mevduatların TL’ye çevirme konusunda aşırı bir baskı gelse de otoriteden, bu gerçekleşmiyor. Hatta KKM alakalı beklentiler düştüğü için buradan da çıkma var. KKM’lerden çıkmanın TL’ye dönüşüp dönüşmediği konusunda erken konuşmamak lazım. Millet kendini korumaya çalıştığı için de borsaya yöneliyor. Bir ülkede insanlar kendilerini korumaları için fırsat verilmediği takdirde riskli tarafa doğru kaçarlar. Borsa güzel kazandırır ama risklidir.”

“Hiper enflasyondan korkmak gerekiyor”
Ülkede resesyonun yaşanmayacağını ama büyümenin yavaşlayacağını söyleyen Emre Alkin, buna herkesin hazırlıklı olması gerektiğini, yavaşlayan büyümeye göre de kamu tarafında hazırlıkların yapıldığını gözlemlediğini aktardı. Resesyondan korkmak yerine hiper enflasyondan korkmak gerektiğini savunan Alkin, şöyle konuştu: “Dünya’da daha önce resesyon yaşadı. 1994, 2008 buna örnektir. Burada bize bir şey olmadı. Ama bizi bitirecek şey hiper enflasyondur. Biz ve bize benzer ülkeler bu riske bir adım uzaktadır. Hiper enflasyon denilince yüzde 1000 anılıyor. Oysa yüzde 100, yüzde 160 da hiper enflasyona yakın yüksek enflasyondur. Yüksek enflasyon başlığı altında resesyon yaşanıyorsa bu acıklı bir durum. Bundan daha kötüsü yavaşlayan büyümede yaşanılan hiper enflasyondur. İnsanlar bundan korkmalı. Bunun üzerine konuşmalı.”
Bazı hocaların hiper enflasyon olmaz cümlelerini tebessümle izlediğini söyleyen Alkin, “Her an her şey olabilir. Türkiye’de hiper enflasyon demek fiyatlama davranışlarının raydan çıktığı anlamına geliyor. Fiyatlama davranışları bozuldu, raydan çıkması için panik havası lazım. Bunun olması için de tedarik zincirinde kırılma, siyasette umulmadık sonuç, gerginliklerin zirve yapması veya büyük oyuncuların yok olması demek. Bunlar ihtimaldir. Herkes hiper enflasyonu Venezüella örneğinden görüyor ama halbuki yüzlü oranlarla da o sürece geçersiniz. Bir anda düşülebilir” bilgisini verdi.

“Kalkınmak istemiyoruz”
Ekonomik süreçler sorasında Türkiye’nin Arjantin’e dönüştüğünü kaydeden Alkin, “Her ülke ancak kalkınmaya karar verdikçe kalkınır. Türkiye kalkınmaya karar vermedi ki. Türkiye’nin oy verenleri ölçeğe oy veriyor. Daha büyük ev, daha büyük araba, daha çok para. Bunları kalkınmışlıktan daha muteber görüyor. Oysa kalkınmışlığın içinde kendi kendine yetme var. Türk insanı kendi kendine yetmek istemiyor, zengin olmak istiyor. Kimse Avrupa gibi olmak istemiyor hatta aşağılıyor. Oysa bu yıl 4 kez yurtdışına gittim onların en kötüsü bizim en iyimizden de iyi. Sürekli olarak beklenti içinde olan insanlar olduğumuz için kalkınma yerine büyümeyi tercih ediyoruz. Büyümeyi tercih eden ülkelerde; etik, nezaket, vicdan gibi şeyler özgürlük veya adalet gibi kavramlar aranır. Muteber insanı zengin insan olarak tanımlayan kültürde başka bir şey beklememek lazım. Beklediğimiz ikinci bir Atatürk. Ancak öyle bir şey yok” açıklamasını yaptı. Bu sistemden çıkışın yolu varmış gibi yaklaşımların gerçeği yansıtmadığını savunan Alkin, çıkışın bireyden başlayacağını  ekledi. Önce KOBİ’lerin dönüp kendisine bakması gerektiğinin altını çizen Alkin, şunları söyledi: “Ne kadar kayıt dışı çalışıyor. ‘Yok sistem beni kayıt dışına itti’ deniliyor. Yapma kardeşim. Konunun esası bu. Herkes bir çıkış yolu reçetesi olduğunu düşünüyor. Yok. Çıkış yolu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi. Kadın-erkek eşit, omuz omuza medeniyete yürüyecek, teknolojiyle ilerleyecek. Bundan sonra bir devrim ile değil bir evrim ile farkına varacaklar. Dijitalizm ise vasatlığı ortadan kaldıracak. Bugün için değil gelecek için tabii.”

Yorumlar (0)