banner565

banner472

banner458

banner457

TCMB enflasyon tahminini %58 düzeyine yükseltti; Parasal sıkılaştırma kademeli güçlendirilecek

TCMB, yeni Başkanın açıkladığı ilk raporda, yıl sonu enflasyon tahminini bir önceki rapora göre 2 katından fazla artırarak %58 düzeyine yükseltti. Dezenflasyon süreci 2024’te başlayacak. TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan, “Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, parasal sıkılaştırmayı kademeli olarak güçlendireceğiz” dedi. 2024’ün ikinci çeyreğinde enflasyonun zirve noktasını göreceğini ve ardından gerilemeye başlayacağını kaydeden Erkan, 2025 yılı sonrasını ise istikrar döneminin başlangıcı olarak gördüklerini söyledi.

HABER 01.08.2023, 00:00 24.08.2023, 09:19
16002
TCMB enflasyon tahminini %58 düzeyine yükseltti; Parasal sıkılaştırma kademeli güçlendirilecek

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, dış talebi özetleyen Küresel Büyüme Endeksi’ne ilişkin varsayımlarını 2023 yılı için sınırlı olarak yukarı, 2024 yılı için de aşağı yönlü güncellediklerini söyledi.
Bir önceki Enflasyon Raporu’ndan bu yana spot ve vadeli piyasalarda ham petrol fiyatlarının öngörüleriyle uyumlu gerçekleştiğini belirten Erkan, petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarının yatay seyrettiğini söyledi. Erkan, emtia ve enerjide vadeli piyasalara yansıyan jeopolitik ve arz yönlü etkiler nedeniyle, 2024’e ilişkin ithalat fiyatları varsayımlarını yukarı yönlü güncellediklerini ifade etti. Erkan’ın açıklamaları şöyle:
Enflasyonun 2023’te %58, 2024’te %33, 2025’te %15’e gerileyeceği tahmini: Yurt içi gıda fiyatlarındaki artış eğilimi arz yönlü sorunlar ve piyasa yapısındaki yetersizlikler nedeniyle devam ediyor. Son dönemde kırmızı et ve kırmızı etle bağlantılı işlenmiş gıda ürünlerinde belirgin artışlar gözleniyor. Kırmızı et yanında, arz koşullarının etkilediği sebze fiyatlarında da yüksek oranlı artışlar izledik. Önümüzdeki dönemde gıda fiyatları enflasyonunun 2023 yılını %61.5 seviyesinde, 2024 yılını ise %35 düzeyinde tamamlayacağı varsayımını tahminlerimize yansıttık. Bu çerçevede, enflasyon patikamızda önemli bir güncelleme gerçekleştirdik. 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi yüzde 58’e yükselttik. 2024 yıl sonu tahminimizi yüzde 33’e güncelledik. 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 15’e gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Tahmin patikamızdaki revizyon, 2023 yıl sonu için 35.7 puan, 2024 yıl sonu için ise 24.2 puan olmuştur.
Enflasyon tahminini etkileyen faktörler:  Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarındaki gelişmeler 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 7.5 puan yükseltirken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 8.3 puan yukarı çekti. Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri temel belirleyici olmuştur. Gıda fiyatları, gerçekleşmenin ve varsayımlardaki artışın etkisinden dolayı tahminlerimizi 2023 yılı için 8.5 puan, 2024 yılı için ise 6 puan yukarı yönde etkiledi. Ayrıca, hane halkına yapılan transferler, vergi, ücret ve yönetilen yönlendirilen fiyat ayarlamaları gibi diğer ekonomi politikalarındaki değişiklikler ise 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 7.5 puan yukarı yönlü etkilerken 2024 yıl sonu enflasyon tahminimizi 3.6 puan artırdı. İç talebin tahminimizden güçlü seyretmesi 2023 yıl sonu enflasyon tahminimizi 1.3 puan, 2024 yıl sonu tahminimizi ise 0.4 puan yukarı çekti. Son olarak, tahmin sapması ve tahmin yaklaşımındaki değişimin etkisi 2023 ve 2024 yıl sonu enflasyon tahminlerimizi sırasıyla 10.9 ve 5.9 puan artırmıştır.
Sunduğumuz enflasyon patikasında yaptığımız yukarı yönlü değişikliğin tahmin yaklaşımı kaynaklı temel nedeni, önceki raporda sunulan patikada ara hedef olma özelliğinin öne çıkarılmasından, mevcut projeksiyonlarının ise değişen makroekonomik görünümle birlikte Merkez Bankası’nın teknik tahminleri çerçevesinde oluşturulmasından kaynaklandı.

“Enflasyonu hedefleyen dengeleyici adımlar atıyoruz”
• “Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürme odaklı olarak veriyoruz”: Enflasyon tahminlerimiz politika tepkilerini ve bunların birikimli etkilerini de içeriyor. Para politikası tepkimizi, enflasyonun ana eğilimini düşürmeye odaklı olarak veriyoruz. Enflasyonun ana eğilimini etkileyen parasal ve finansal koşulları yakından analiz ediyoruz. Politika faizini kademeli olarak artırırken makroihtiyati çerçevede sadeleştirme süreciyle hem piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak hem de piyasa faizlerinin enflasyon beklentileriyle daha uyumlu bir noktada şekillenmesine çalışacağız. Bunun yanında, seçici kredi sıkılaştırması yoluyla enflasyonu hedefleyen dengeleyici adımlar atıyoruz ve atmaya devam edeceğiz. Miktarsal sıkılaştırma kararlarımızla birlikte, döviz kuru ve iç talep üzerinde aşırılıklar oluşturmadan Türk lirası likiditenin istikrarlı gelişimini temin edeceğiz. Çalışmalarını başlattığımız ve bir süre sonra açıklayacağımız üzere, Türk lirası tasarruf enstrümanlarını çeşitlendirecek ve sermaye piyasalarının derinleşmesini destekleyeceğiz. Merkez Bankası güven, istikrar ve şeffaflık prensipleri doğrultusunda, tamamen verilere dayalı ve tam bir koordinasyon içinde karar verecektir.
• Kararlarımızı, enflasyon, piyasalar, parasal ve finansal koşullar üzerindeki etkilerini sürekli ölçerek, parasal sıkılaştırma sürecini dinamik olarak optimize edeceğiz. Kademeli ve istikrarlı ilerleyişiyle birlikte amacımız, beklentilerin yeniden çıpalanmasını sağlamakla birlikte, öngörülebilirlik.

Para politikası hedefi fiyat istikrarı
Para politikası hedefimiz; fiyat istikrarı. Fiyat istikrarı, enflasyon kalıcı bir şekilde gerilerken oynaklığın da azaltılmasını hedefliyoruz. Fiyat istikrarı, makro finansal istikrarın olmazsa olmazıdır. Bu amaçla, güçlü bir parasal sıkılaştırma sürecini Haziran’da başlattık. Bu sürecin, kademeli, dengeli ve istikrarlı olacağını vurguladık. Faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla güçlendirerek enflasyonun ana eğilimini düşürmeyi ve beklentileri çıpalamayı hedefledik, tüm araçlar enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedeflere gerileyene kadar kararlılıkla kullanılmaya devam edilecek.
• Haziran ayı Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı öncesinde para politikasının etkinliğinin güçlendirilmesine ilişkin iki önemli başlık belirledik. Birincisi, piyasa faizleri ile politika faizi arasındaki farkın azaltılmasıdır. Haziran’daki ilk PPK kararımızdan evvel politika faizi yüzde 8.5 iken mevduat faizi ortalamada yüzde 40’ın üzerine çıkmıştı. Haziran PPK kararının parçası olarak, faiz artırımının yanı sıra makro ihtiyati çerçevede sadeleşme sürecinin ilk adımını mevduatlarda, menkul kıymet tesisi uygulaması ile devreye aldık. Bu adımların hemen akabinde 3 aya kadar vadeli mevduat faizi yaklaşık 12 puan gerileyerek yüzde 30 seviyelerine gelmiştir.
Sürece mevduatlardan başlama nedenimiz bankacılık sektörünün en bağlayıcı kısıtı durumunda olması ve piyasaların işlevselliğini ve fiyat davranışlarını olumsuz etkilemesi. Böylelikle, makro ihtiyati çerçevedeki sadeleşme süreci, faiz artırımının yanı sıra politika faizinin etkinliğini dengeli bir şekilde artırmıştır. 2023’ün ilk altı ayında bireysel krediler kredi kartlarında yüzde 70’i, taşıt kredilerinde yüzde 68’i aşan oranda yükseldi, bireysel krediler toplamda yüzde 40 artarak 2 trilyon liranın üzerine çıktı.
“İstikrarlı faiz artırımlarını miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla daha güçlü hale getiriyoruz”: Bu yılın ilk ve ikinci çeyrek büyüme son on yıllık ortalamanın 3 katının üzerinde oldu. Kredi genişlemesi iç talebi körükler, beklentileri bozar, ithalatı ve cari açığı artırmaktadır. Temmuz PPK toplantısında, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma kapsamında seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızla kredi genişlemesinin enflasyon üzerindeki etkilerini kontrol ediyoruz. Kredilere ek olarak likiditeyi de miktarsal sıkılaştırma yaparak sterilize ediyor, böylelikle faiz artırımlarının etkisini kuvvetlendiriyoruz. Özetle; parasal sıkılaştırma sürecimizde kademeli ve istikrarlı faiz artırımlarını, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırmasıyla daha bütünsel ve daha güçlü hale getiriyoruz.
Haziran ve Temmuz ayı PPK toplantılarında alınan kararlarla politika faizi yüzde 8.5’ten yüzde 17.5’e, toplamda 900 baz puan yükselttik, öylelikle politika faizi iki ayda iki katının üzerine çıktı. Menkul kıymet uygulamasında sadeleştirme kararıyla birlikte politika faizi yükselirken mevduat faizleri geriledi; mevduat faizleri enflasyon beklentileriyle daha uyumlu seviyelere geldi.
“Taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2’ye indirdik”: Mevduat faizlerinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede bulunmasını önemsedik. Bu nedenle Türk lirası likiditenin dengesini gözeterek miktarsal sıkılaştırma yapılmasına karar verdik. Böylelikle sistemde biriken fazla likidite, zorunlu karşılıklar yoluyla sterilize edilecektir. Etki analizlerine göre, değişiklikle sistemden 450 milyar ile 500 milyar lira arasında likidite çekilmiş olacaktır. Finansal kaynakların arz yerine tüketime yönelerek fiyat istikrarını bozmasını seçici kredi sıkılaştırmasıyla engellemeyi amaçlıyoruz. Bu doğrultuda, taşıt kredilerinde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2’ye indirdik. Yatırım, ihracat, tarım ve esnaf kategorileri dışında kalan diğer ticari kredilerde yüzde 3 olan büyüme sınırını yüzde 2.5’e çektik. Kredi kartı nakit kullanımları ve kredi mevduat hesaplarına uygulanan aylık azami faiz oranlarını da yükselterek iç talebin dengelenmesini destekliyoruz. Faiz uygulamalarına geldiğimizde, ihracat ve yatırım kredileri hariç, Türk lirası ticari kredilerde birinci kademe kaldırılmıştır. Firma kredilerinde, faiz sınırının tek kademe olarak uygulanması, arz/talep dengesine ilave bir katkı sağlayacaktır.
Tüm araçlar bütüncül bir anlayışla ve kararların olası etkileri dikkatle analiz ve optimize edilerek kullanıldı, bu anlayışla kademeli ve kararlı adımlar atmayı sürdüreceğiz.
Rezervler 113 milyar doların üzerine yükseldi: Merkez Bankası uluslararası rezervleri Haziran’dan itibaren güçlü bir artış gösterdi. Brüt uluslararası rezervler, 2022 yılı sonu itibarıyla 128.8 milyar dolar seviyesinden, Mayıs sonunda 98.5 milyar dolara gerilemiştir. Rezervlerimiz 14 Temmuz itibarıyla yaklaşık 15 milyar dolar artmış ve 113 milyar doların üzerine yükselmiştir.
“Piyasadaki kur oynaklıkları geriliyor”: Risk priminde olumlu bir görünüm söz konusu. 5 yıl vadeli CDS primi, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle Mayıs’ta 700 baz puanın üzerine çıkarak bu yılın zirve seviyesine ulaştı, risk priminde Haziran’dan itibaren belirgin bir düşüş eğilimi başladı ve bugün itibarıyla 435 puan düzeyine geriledi. Risk primlerindeki düşüşle birlikte Haziran’dan itibaren 1.5 milyar doları aşan net portföy girişi gerçekleşmiştir. Piyasadaki kur oynaklıklarının da gerilediğini görüyoruz. 1 ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği kur oynaklığı, Mayıs ayındaki zirve seviyesi 57 puandan, 25 Temmuz itibarıyla 20.2 puan düzeyine hızla gerilemiştir. Benzer şekilde Mayıs’ta 47 puan seviyesini gören 12 ay vadeli opsiyonların ima ettiği kur oynaklığı, 25 Temmuz’da 30 puanın altına gelmiştir.
Para politikası stratejilerimizin piyasalar üzerinde olumlu etkilerini gördük. Rezervlerimiz güçlenmekte, finansman koşulları iyileşmekte ve ima edilen kur oynaklığı azalmaktadır.

Enflasyon kısa vadede geçici yükselecek
“Enflasyonu kalıcı düşürmek için parasal sıkılaştırma sürecine başladık”: Temel amacımız fiyat istikrarı ve enflasyonu kalıcı düşürmek için parasal sıkılaştırma sürecine başladık. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar, parasal sıkılaştırmayı gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendireceğiz. Fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz. Bu kapsamda, faiz artırımının yanı sıra parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları aldık. Öngördüğümüz dezenflasyon ve istikrar dönemleri öncesinde bir geçiş sürecindeyiz. Döviz kurunda gözlenen düzeltme ve mali disipline yönelik tedbirlerin sonucunda enflasyon kısa vadede geçici bir yükseliş gösterecektir. Diğer taraftan, bu süreçte 2024’te dezenflasyonun sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini dikkatle oluşturduk. Faiz artırım kararlarımız, miktarsal ve seçici kredi sıkılaştırma kararlarımızın birikimli olumlu etkilerinin bir kısmını 2023’ün sonunda ve özellikle enflasyonun ana eğiliminde 2024 yılının ikinci çeyreğinde hissetmeye başlayacağız. Dezenflasyon süreci dönemine girildiğinde, göreli fiyatlarda geçici düzeltmeler yerini kur istikrarı, iyileşen cari denge, mali disiplin, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve artan rezervlere bırakacaktır.
“2025 sonrasını istikrar döneminin başlangıcı olarak görüyoruz”: Söz konusu gelişmeler sonucunda enflasyonun ana eğilimi ve beklentiler tutarlı bir şekilde iyileşmeye başlayacak. 2025 yılı sonrasını ise istikrar döneminin başlangıcı olarak görüyoruz. Bu dönemde enflasyondaki gerileme hızlanırken öngörülebilirlik artacaktır, kalıcı olarak gerileyen enflasyona, yatırımlar ve nitelikli büyüme eşlik edecektir.
Küresel büyüme zayıf seyrine devam ediyor. 2022 yılı ile kıyaslandığında dış talep yıllık bazda yavaşlamaktadır. Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Avro Bölgesi’nde, flaş imalat PMI göstergesi Temmuz’da 42.7 ile Pandemi’den bu yana en düşük düzeye gerilemiştir. Çin ise yılın ikinci çeyreğinde yüzde 0.8 büyümüştür. Bu büyüme beklentilerin altında kalmış ve ilk çeyreğe göre önemli bir yavaşlamaya işaret etmiştir. Küresel büyümedeki yavaşlamanın da katkısıyla emtia fiyatları ve arz koşullarındaki olumlu görünüm, bu rapor döneminde de devam ediyor. Emtia ana endeksi bir önceki yıla göre yüzde 18.3 gerilemekle birlikte, uzun dönem ortalamalarının üzerindedir. Sanayi üretimi zayıf seyrederken talep koşullarını daha fazla yansıtan hizmet sektörü gücünü koruyor.
“Takip edilen 27 ülke merkez bankasının 19’unda enflasyon hedefin üzerinde”: Küresel hizmet PMI endeksi, yılın ikinci çeyreğinde artarak 54.9 düzeyine ulaştı ve eşik değer üzerindeki seyrini sürdürdü. Diğer taraftan imalat sanayi PMI göstergesi 49.3 ile eşik değerin altında kalmaya devam etti, imalat sanayisi ve hizmet sektörleri arasındaki ayrışma, gelişmiş ülkelerde çok daha belirgin oldu. Büyüme oranlarındaki gerileme ve sanayi üretimindeki zayıflık, emtia fiyatları kanalıyla enflasyonu olumlu etkiledi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ortalama tüketici enflasyonları sırasıyla yüzde 4.2 ve yüzde 5.1 seviyelerine gerilemiştir. Söz konusu düşüşe rağmen, enflasyon gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama yüzde 3.5 olan hedef değerlerin belirgin üzerindedir.
• Küresel çapta işgücü piyasalarındaki sıkılık ve iç talepteki canlılık nedeniyle hizmet enflasyonlarında gözlenen katılık, çekirdek enflasyonlardaki ve beklentilerdeki düşüşü sınırladı; çekirdek enflasyon, rapor döneminde sınırlı oranda gerileyerek gelişmiş ülkelerde yüzde 4.8, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5.6 oldu. Enflasyonun ve özellikle çekirdek göstergelerin yüksek seviyesi sonucu, merkez bankaları parasal sıkılaştırmaya devam etti. Gelişmiş ülkelerin tamamında olmak üzere, takip edilen 27 ülke merkez bankasının 19’unda enflasyon hedefin üzerindedir. Gelişmekte olan ülkelerin faiz artırımlarına gelişmiş ülkelerden daha erken başladıkları ve çekirdek enflasyonu düşürmekte daha başarılı oldukları görülmektedir.

“İktisadi faaliyetteki güçlü seyirde iç talep etkili”
• Türkiye’de enflasyon geçen yılın Ekim ayındaki zirve noktası yüzde 85.5’ten Haziran itibarıyla yüzde 38.2’ye geriledi. Bu gelişmede, döviz kurundaki istikrar ve gerilemeye başlayan küresel emtia fiyatları etkili olmuştur. Alt grupların, Haziran ayı yıllık enflasyonuna olan katkılarına bakıldığında, enflasyonun gerilemesine en büyük katkı küresel emtia fiyatlarından olumlu etkilenen temel mal, gıda ve özellikle enerji kalemlerinden gelmiştir. Diğer taraftan, enflasyondaki ataleti yansıtan hizmet grubunun katkısı 15 puan civarında yatay seyretmektedir. Takip ettiğimiz geniş kapsamlı gösterge seti Haziran’da enflasyonun ana eğiliminde güçlenmeye işaret etmiştir. Bu gelişmede, yurt içi talepteki güçlü seyir, ücret ve kur gelişmeleri ile hizmet enflasyonundaki katılık belirleyici olmaktadır. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetteki güçlü seyirde özellikle iç talebin etkili olduğunu göstermektedir.
Tüketicilerin, dayanıklı tüketim harcaması yapma planları ikinci çeyrekte hızla arttı, otomobil ve beyaz eşya satışlarının geçmiş dönem ortalamalarının oldukça üzerinde oldu, iç talebin seyrine karşın toplam arz daha ılımlı seyretti. Sanayi üretimi ve ihracatın yıllık artışı, 2022’nin ikinci yarısından itibaren dış taleple yavaşlamaktadır. İlk çeyrekte yaşadığımız deprem felaketi kaynaklı üretim kaybı, ikinci çeyrekte telafi edilmekle birlikte söz konusu göstergelerin yıllık artış oranları sıfıra yakındır. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında kapasite kullanım oranlarındaki düşüş, ilk çeyrekte afet kaynaklı olarak devam etmiştir. Kapasite kullanım oranları Temmuz’da halen bir önceki yıl seviyesinin altındadır. İç talep ve üretime ilişkin görünüm, toplam talep koşullarının enflasyonist bir düzeyde seyrettiğine işaret etmektedir. Takip ettiğimiz çıktı açığı göstergelerinin ortalaması, 2022’nin ikinci yarısında zayıflama eğilimi sergiledikten sonra, 2023’ün ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 2.3 seviyesine yükselmiştir.

Seçici kredi sıkılaştırması kararlarının iç talebi dengeleyeceği öngörüsü
“Cari işlemler hesabında belirgin iyileşme öngörmekteyiz”: Talebin uzun süre arzdan daha hızlı gelişmesi enflasyon üzerinde önemli bir risk oluşturdu. Arz ve talebin uyum içinde hareket etmesi fiyat istikrarı, fiyat istikrarı da sürdürülebilir büyüme için çok önemlidir. Bu nedenle seçici kredi sıkılaştırması kararlarımızın iç talebi dengeleyeceğini öngörüyoruz. Çıktı açığının kapanması dezenflasyon sürecinin önemli bir bileşeni olacaktır. Yurt içi talebin hızlı büyümesi sonucunda, 2023’ün ilk 6 ayında ithalatımız, enerji fiyatlarının 12 milyar dolara varan düşürücü etkisine rağmen yüzde 4’ün üzerinde artarak 185 milyar dolara ulaşmıştır. Küresel gelişmeler, kredi genişlemesi ve belirsizlik algısı nedeniyle altın ithalatı, ilk yarıda bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık 11 milyar dolar artmış ve önceki yıl seviyesinin 3 katının üzerine çıkmıştır. İç talepteki hızlanmaya bağlı olarak, tüketim malı ithalatı 8 milyar doları aşan bir artışla bir önceki yıl tutarının 1.6 katına çıkmıştır. Mayıs itibarıyla 12 aylık birikimli cari açığımız 60 milyar dolardır. Yılın ikinci yarısında ise parasal sıkılaştırmanın etkileri ve hizmet gelirleri kanalıyla cari işlemler hesabında belirgin bir iyileşme öngörmekteyiz.
Faiz artırımı, miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi sıkılaştırması ile güçlendirilecek parasal sıkılaştırma süreci döviz kuru istikrarını destekleyecek. Ücret artışları özellikle emek yoğun sektörlerde maliyet artışlarına yol açmaktadır. Analizlerimiz, asgari ücret artışına en duyarlı sektörlerin idari-destek hizmetleri, lokanta-otel, toptan-perakende ticaret gibi sektörler olduğuna işaret ediyor. Hesaplarımıza göre ücret artışlarının çoğu önümüzdeki birkaç ayda fiyatlara büyük ölçüde yansımış olacaktır.
Hizmet sektöründeki fiyat artışları yüksek seviyelerini sürdürdü, hizmet enflasyonu mal enflasyonuna kıyasla katılık arz etti. İçinde hem hizmet hem de temel malları da barındıran B endeksi yıllık artış oranı zirve noktası olan yüzde 77’den yüzde 46.6’ya gerilerken hizmet enflasyonu yüzde 55’in üzerinde katılaşmıştır. Fiyatı artan kalemlerin azalanlara kıyasla ağırlığını gösteren yayılım endeksi, hizmet sektörü için hesaplandığında, tarihsel ortalamayı aşmaktadır. Fiyat artışları sektör geneline yayılmaktadır.
“Dezenflasyon dönemi, enflasyon beklentilerinin çıpalanmasıyla hızlanacak”: Eğitim ve sağlık hizmetleri ile kira gibi, fiyatları yılın belirli dönemlerinde değişen kalemlerin daha fazla atalet sergilediğini gördük, temel mallarda 0.6 olan atalet katsayısı eğitim ve kirada 0.9’un üzerinde oldu. Yükselen konut fiyatları ve geçmiş enflasyona endeksleme davranışına ek olarak, gayrimenkul piyasasındaki arz-talep uyumsuzlukları kira artışlarını yukarı çekip enflasyon üzerinde etkili oldu. Gıda, ücret ve turizm kaynaklı gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen lokanta ve otel alt grubunda aylık artışlar süreklilik gösteriyor. Enflasyon beklentileri de bir süredir yüksek seviyelerde katılık göstermekte ve son aylarda tekrar yükselmektedir. Enflasyondaki ataletin kırılması beklentilerin çıpalanmasına bağlıdır. Dezenflasyona geçiş döneminde, parasal sıkılaştırmanın öngörülebilirliği sağlaması ve birikimli etkileriyle talebi dengelemesini bekliyoruz. Dezenflasyon dönemi ise enflasyon beklentilerinin yeniden çıpalanmasıyla hızlanacaktır.”

Bütünsel yaklaşımın önemi
Soruları da yanıtlayan Erkan, kredi sınırlandırması düzenlemelerinin hem enflasyonla mücadele hem de cari açıkla ilgili hedeflere dair olduğunu söyledi: “Attığımız adımlarda ilk amaç her zaman fiyat istikrarı ve enflasyonla mücadele. Bunun ikincil etkilerini de cari dengeyi iyileştirmek olarak görüyoruz. Yapacağımız düzenlemelere harıl harıl çalışıyoruz, dinamik şekilde önünüze sunacağız.”
Ticari kredilerde Haziran’daki zayıf seyrin Temmuz’da toparlandığını, bu yılın ilk 6 ayında Türk lirası ticari kredilerin yüzde 26 ile enflasyonun üzerinde büyümeye devam ettiğini paylaşan Erkan, attıkları adımlarda bütünsel yaklaşımın önemine değindi: “Doğru seçildiği zaman etkilerini hemen akabinde görebiliyoruz ve gereken optimizasyonu yapabiliyoruz.” Erkan, düzenlemelerin devam edeceğini de vurguladı.
“KKM’nin Merkez Bankası tarafından yönetilmesi daha uygundur”: Erkan, Kur Korumalı Mevduat (KKM) düzenlemesine yönelik Hazine desteğinin Merkez Bankası’na devrine ilişkin soruyu şöyle yanıtladı: “Zaten Hazine bütçesinde bu şekilde oynaklıkların olmaması, bütçenin öngörülebilir olması için bunun olmaması lazım. Sayın Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek gayet net şekilde söyledi ve katılıyoruz. Bizim Merkez Bankası tarafından KKM’nin yönetilmesi, bütünsellik açısından daha uygundur.”
Dövize ‘arka kapı’ müdahalesi kullanılmıyor: Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB arasındaki kamu bankalarına döviz satma olanağı sağlayan protokole ilişkin haberlerin hatırlatılması üzerine Erkan, “Hazine protokolünü kullanmıyoruz. Merkez Bankası’nın kur istikrarı üzerinde de görevi vardır. Dolayısıyla bir kur seviyesi hedeflemiyoruz ancak kurdaki aşırılıklar görüldüğünde de müdahale, aşırılığı ve oynaklığı azaltmak amacıyla, Merkez Bankası’nın görev tanımındadır. Hazine protokolü kullanmıyoruz ama KKM’yle alakalı piyasayı oluşturmak bizdedir. Bunu da yaparken şeffaflığı vurguladık. Şeffaflık adına doğrudan satışla bankalara yapıyoruz” açıklamasını yaptı.
“Hedef kalıcı, sürdürülebilir dış yatırımların ülkemize gelmesi”: Erkan, TCMB rezervlerini güçlendirmenin önemli olduğunu ve rezervin son 1.5 ayda 15 milyar dolar yükselmesinden memnun olduklarını bildirdi: “Bütün araçları kullanacağız ama hedefimiz kalıcı sürdürülebilir dış yatırımların ülkemize gelmesi. Zaten Birleşik Arap Emirlikleri ile yapılan ve anons edilen yatırımlar da bu niteliktedir. Hedefimiz ve önceliğimiz bunlardır.”
“Enflasyonla mücadele olmazsa olmaz”: Erkan, fiyat artışlarına ilişkin, “Enflasyonla mücadele olmazsa olmaz, sadece fiyat istikrarı değil. Milletin refahı için de bu çalışmalar” dedi. Enflasyon hedefinin revize edilmesiyle ilgili Erkan, hedefi değiştirmeyeceklerini, gereken adımları gerektiği zaman bütünsel bir şekilde atacaklarını, orta vadede enflasyonda tek haneli seviyeyi göreceklerini söyledi: “Atılan adımların kısa vadede enflasyonist bir etkisi var fakat uzun vadede enflasyonu olumlu şekilde etkileyecek ve iç talebi dengeleyecek. Amacımız zaten dezenflasyon süreci ve sonrasındaki istikrarlı büyümeyi sağlayabilmektir. O bakımdan yaptığımızın doğru olduğuna inanıyoruz. Enflasyonda zirveyi 2024’ün 2. çeyreğinde ve yüzde 60 civarında bekliyoruz.”
“Mevduat faizlerinin durumuna iyimser bakıyoruz”: En kısa zamanda yatırımcı toplantılarını gerçekleştireceklerini de açıklayan Erkan, mevduat faizlerinde Haziran’da belirgin artış yaşandığını ve son dönemdeki düşüşün de bu artışın bir kısmının geri gelmesi olduğunu, bunun enflasyon beklentisiyle uyumlu seviyelere gelmesini beklediklerini ifade etti: “Türk lirası cinsinden yatırım araçları, tasarruf araçlarının çeşitlenmesi, Türk lirası sermaye piyasasının güçlendirilmesi ve derinleştirilmesi çalışmalarımız arasında. KKM’den dövize geçiş düşük oranda seyrediyor. Yenileme oranları yüksek, Türk lirası mevduata geçişler yüksek. Sevindirici olan başka etken, para politikasının değişimiyle birlikte gözlemlediğimiz, off shore’un çekildiği... Attığımız adımlar ne kadar temkinli, ihtiyati ve dikkatli atılıyorsa dövize giden kesim de durup bakıyor. Kurdaki düzelme de yaşandı. Sürdürülebilir dengeye doğru gitti. Bunun da etkilerini görüyoruz. O kadar kötümser değiliz, iyimser bakıyoruz şu anda mevduat faizlerinin olduğu duruma.”
“Daha yüksek banknot üstünde çalışmıyoruz”: Erkan 200 liradan daha yüksek banknotun basılmasının gündemde olup olmadığına ilişkin, “Daha yüksek banknot üstünde çalışmıyoruz. Hedefimiz, enflasyonla mücadeledir” dedi.
“Merkez Bankası tamamıyla bağımsız bir kurumdur”: Erkan, “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tamamıyla bağımsız bir kurumdur. Atacağımız adımlar veri odaklı, şeffaf ve öngörülebilir bir şekilde atılacaktır. Bunun aksi düşünülemez. Zaten para politikasındaki değişim de söz konusudur. Aksiyonlarımızdan da bu bellidir” diye konuştu.
“Parasal sıkılaştırma sürecine bütünsel bakmamız şart”: Mevduat faizlerindeki düşüşün ilk etapta yüzde 35’lere geldiğini, bu oranın uyumlu bir yerde olduğunu belirten Erkan, kredilere ilişkin hem enflasyonist etkilere yol açan hem de cari dengeyi iyileştirebilecek adımları attıklarına dikkat çekti: “Parasal sıkılaştırma sürecine bütünsel bakmamız şart. Faiz artırılmasının yeterli ve yetersiz niteliklendirilmesi, bu bütünsel yaklaşımın etkilerini inceledikten sonra yapılabilir. Bu ortamda bütünsel bir optimizasyona gitmek en ihtiyati ve en doğru yöntemdir. Attığımız adımlarla hem miktarsal sıkılaştırmayı hem de faiz artırımını kademeli şekilde devam ettirdik, yeni atacağımız adımlarda parasal süreçte istikrarlı ve kademeli gidiyoruz. Atacağımız adımlar henüz bitmedi. Daha 1.5-2 aydır karşı karşıyayız. İncelemeler ve etki analizleri önemli. Makro ihtiyati çerçevede piyasayı dengeye ulaştırabilmek için her attığımız adımın verisini almak çok önemli. Eğer bunu yapmayıp ‘Biz normalleştik’ deseydiniz, bu etki analizleri değerlerini almadan, etkilerini görmeseydik bu çok yanlış bir yaklaşım olurdu. Bizim bütüncül yaklaşımımız ve kademeli gidişimiz hem ekonomi hem dengelerin oluşmasına fırsat verme hem de enflasyon ve diğer etkileri görme açısından çok doğru.”
“Rezervlerin güçlenmesi sevindirici”: Dış finansmanın iyileşmesi, risk primlerinin düşmesi, rezervlerdeki artışın güçlü seyretmesinin sevindirici olduğunu bildiren Erkan, bunların para politikasının etkilerinin başladığını gösteren süreçler olduğunu, geçiş sürecinde atılacak adımların hem miktarsal sıkılaştırmayı hem de kurdaki istikrarı sağlayacak şekilde, enflasyonla mücadele adına atıldığını söyledi. Geçiş sürecinde dış finansmandaki iyileşmenin devamını beklediklerini, Merkez Bankası’nın fonlamayı desteklediğini aktaran Erkan, “Ekonomik Koordinasyon Kurulu (EKK), Cumhurbaşkanlığı stratejik vizyonu, bakanlıkların bunları uygulaması ve bankacılık sektöründe BDDK’nin düzenlemeleri söz konusu. Diğer kurumlarla eşgüdümle çalışıyoruz. Fonlama açısından yapabileceğimiz desteği, cari dengeyi iyileştirecek şekilde yapmayı hedefliyoruz. Her attığımız adımda bir sonraki adımı optimize ederek gideceğiz” diye konuştu.
100’den fazla düzenleme yapıldı: Yüzden fazla düzenleme yapıldığını, bunların etkilerinin de bileşken olduğunu kaydeden Erkan, bileşken etkinin bankacılık sektörünün dinamiklerini değiştirdiğini açıkladı: “Birbirine girişmiş ve bileşken düğümü çözerken tek tek, ince ince nokta atışı yaparak gitmek durumundayız. Çünkü burada bir sıkılaştırma yapılmış zaten. Bazıları sıkılaştırma yönünde hareket ediyor şu an, bazıları da değişik hedeflere yönelik gidiyor. Optimizasyon problemini çözdüğünüz zaman makro ihtiyati çerçevede en güzel etki analizinin anlaşılacağı nokta en kısıtlayıcı olanı bulmaktır. Bir taneyi çektiğinizde o da mevduat kısmı, diğerleri çok hızlı bir şekilde etkilerini göstererek bizim önümüzde sergilenecektir. Aşırılıklar oluşturmadan, zarar vermeden, kademeli olarak götürmek her merkez bankasının yaptığı bir stratejidir. Amerikan Merkez Bankası aynı şeyi yapıyor. Optimizasyon ve geçiş sürecine devam edeceğiz. 2024 yılı dezenflasyon ve sonrasındaki istikrar sürecini daha iyi, daha verimli ve kalıcı, sürdürebilir şekilde etkilemeyi amaçlıyoruz.”

Yorumlar (0)