banner565

banner472

banner458

banner457

31.10.2016, 09:00 16331

Sıkıntı nerede?

15 Temmuz Darbe Girişimi, Türkiye’de gözle görünür bir toplumsal kapasite kaybına yolaçtı. Kapasite sadece kamuda değil, özel sektör kurumlarında da düştü ve sivil toplumun tamamına yayıldı. Kurumsal kapasite azalınca bireysel kapasitenin düşmesi de kaçınılmazdır.
Böylesi durumlarda kararsızlık başgösterir, atalet başlar.
İş yapma iradesi azalır, yenilikçilik ve inovasyon faaliyetleri yavaşlar.
Ataletten çıkmanın yolu topluma moral aşısıdır.
Binali Yıldırım Hükümet’i 15 Temmuz’dan sonra kendi üzerine düşeni yaptı, yapıyor.
İş yapma ortamını iyileştirecek kararnameler çıkarıldı.
Teşvik destek sistemine çok önemli ve cazip ilaveler yapıldı.
Doğu ve Güneydoğu Kalkınma Projesi yenilendi.
Bütün bu reformlar dört ay gibi kısa bir zamana sığdırıldı.
Dönüp topluma; “siz isteyin, ben yapayım” denildi.
Hükümet reformların devamına azimli ve açık olduğunu da gösterdi.
Gelişmeleri, hep birlikte izliyoruz.
Kasım ayına gelindiğinde, ekonomide beklenen hareketlenme ve canlanma henüz kendini göstermedi.
Sayın Binali Yıldırım sık sık uyarılar yapmak zorunda kalıyor.
Bankaları uyarıyor; “tefecilik yapmayın” diyor.
Özel sektörün karar verici unsurlarını “çabuk olun” diyerek uyarıyor.
Bunları, yapılanların olumlu sonuçlarını 2017 yılında alabilmek için söylüyor.
2017’de açık bütçe siyaseti izleyerek yatırıma ve istihdama ödün vereceklerini tekrar tekrar vurguluyor.
Nabzı düşen ekonomiyi bir an önce canlandırmak için yapılacak çok iş var fakat toplum olarak henüz harekete geçebilmiş değiliz.
Peki, sıkıntı nerede?
Devletin ekonomideki payı yüzde 10’u geçmiyor.
Ekonomi bizlerin elindedir.
Yatırıma, istihdama, ticarete, ihracata ve her halükarda neyi ne kadar üreteceğine ve tüketeceğine karar veren bizleriz.
Demek ki sıkıntı, ekonomiyi bizzat yapan ve yaşayan bizlerden kaynaklanıyor.
Çuvaldızı Hükümet’e batırırken iğneyi de kendimize batırmamız gerektiğini unutmayalım.
Kamunun katılımıyla “Girişimcilik Platformu”nu kurmuştuk.
Bu platformun ihtisaslaşması gerektiğini önermiştik.
Ancak gereken adımları henüz atamadık. Bu da “Girişimcilik Platformu” katılımcılarının kendilerini ve şartları zorlamasıyla ve üstüne düşeni yapmasıyla mümkün olur.
Varlık nedeni ekonomik olan sivil toplum kuruluşlarının her birinde “masalar”, “bölümler”, “daireler”, “departmanlar” şeklinde ihtisaslaşma var. Buralarda yılların bilgi ve tecrübe birikimi yatıyor.
Bu enerji, ait olduğu kuruma elbette dinamizm kazandırıyor ama orada öyle tek başına kaldıkça sinerji yaratamıyor. Birikimi sinerjiye dönüştürmek için bir havuzda toplamalıyız.
Bu havuz “Girişimcilik Platformu” olabilir.
Bölgesel hazırlanmış yatırım ve istihdam stratejileri de var. Kalkınma ajanslarının kasalarında.
Bunlar da “Girişimcilik Platformu”na aktarılıp “Yatırım Paftaları!” olarak kullanılabilir.
Türkiye’ye yayılmış kırktan fazla “Girişimci Dernekleri” var. Bu dernekleri de işbirliğini ve güçbirliğini geliştirip, sinerji oluşturmalarını sağlamak için “Girişimcilik Platformu” içine alabiliriz.
Çözüm: Herkes kendi üzerine düşeni düşünsün, söylesin, yapsın.
Yorumlar (0)
banner557