banner565

banner472

banner458

banner457

Habertürk Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım: “Kriz yok daralma var ama kur yükselecek”

Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım, piyasadaki daralmaya rağmen ‘kriz’ ifadesini kullanmıyor ve sağduyulu yaklaşarak; “Karamsarlığı yaymanın kimseye faydası yok.

EKONOMİST 01.12.2018, 08:48 29.12.2018, 11:39
6176
Habertürk Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım: “Kriz yok daralma var ama kur yükselecek”

Belki yolun yarısında rota değişecek. İşler toparlanacak” diyor. Aynı zamanda eski büyüme rakamlarının uzun süre olmayacağını belirterek kurun bu seviyelerde kalmayacağını daha da yükseleceğini öngörüyor.
Habertürk Gazetesi Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım, ekonomi için ‘kriz’ ifadesini ‘henüz’ kullanmayanlardan. Zira kriz demek ekonominin iki çeyrek üst üste daralması anlamına geliyor. Daralmanın ilk çeyreğinde olduğumuzu söyleyen Yıldırım, “Bu çeyrek ekonomi daralacak. Ayrıca daha krizi yaşamadan çok fazla krizi dile getirmenin ekonomiye yararı olduğunu düşünmüyorum. Bir gerçekleşsin adını koyarız, karamsarlığı yaymanın da kimseye faydası yok. Belki yolun yarısında rota değişecek. İşler toparlanacak” diyor.
Kobifor: Daralmadan çıkış adımlarını görebiliyor musunuz?
Abdurrahman Yıldırım: Genel bir durgunluğun içine girdiğimiz net. Eski büyüme hızlarına ulaşamayacağız. Yani 15 yılda ortalama yüzde 5 tutturduysak önümüzdeki 5 yılda bunu tutturamayacağız. Büyüme hızımız düşecek. Burada önemli olan Hükümet’in ne yapacağı? Hükümet şu anda büyümede dengelenme programı izleyecek gibi görünüyor. Dengelenme aşırı yüksek büyümeyi budamaya yönelik bir politika olarak uygulanacak. Bu dönem bazı sektörleri değiştirmek ve bazılarını geri çekmek gerekir. Bu dönemlerde ekonomilerin arızalı taraflarını düzeltmek, düzeltemiyorsa o taraflardan vazgeçmek gerekir. 
Kobifor: ‘Enflasyonla mücadele’ adımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Abdurrahman Yıldırım: Enflasyonla mücadelenin en önemli ayağı döviz kurlarına istikrar kazandırmaktır. Başka bir ifadeyle TL’nin aşırı değer kaybını önlemek gerekir. En başta yapılması gereken budur. Son dönemde yaşadığımız döviz kurunun enflasyon üzerine tam belirleyici olmasıdır. Çünkü ekonomide ithalatın oranı yüzde 30. Bu ithalatın büyük kısmı enerji ve ara mal gibi üretim mallarından kaynaklanıyor. Şirketler mal ve hizmetlere zam yaptılar. Enflasyon bu hale geldi. Şimdi ise talep kesildi. Kur boyutunu hallettik diyelim, 7.24’ten 5.30’a düşürdük. Bunun önümüzdeki dönem olumlu şekilde enflasyona yansıması gerekiyor. Dolayısıyla mücadele var mı, sonuç alınacak mı? Alınacaktır.
Kobifor: Tüm dünyada faiz oranları yükseliyor,Türkiye biraz geç mi kaldı?
Abdurrahman Yıldırım: Dünyada faiz oranları yükseliyor. Türkiye’nin borçlandığı faiz oranları artıyor. Daha önce 0.50 olan faiz oranları şimdi 3.00’ün üzerine çıktı. Bunun nedeni ABD’de faizlerin yükselmesidir. Belki de arkasından AB gelecek orada da faizler yükselecektir. Faizlerin yükselmesi dünyada likitidenin azalmaya yönelmesi dış kaynakla çevrilen ekonomi çarklarının yavaşlaması anlamına gelir. Biz küresel gelişmelere ayak uyduruyoruz. Ama ülke olarak bunu isteyerek ve kendiliğimizden yapmadık. Hatta biraz tersine gitmeye çalıştık. Ama kur yoluyla frenlendik. Kur yoluyla uyumlu hale geldik. Türkiye’de büyümede dünya seviyesine inecek. Böylece dış kaynak ihtiyacımız azalacak, uyum göstermiş olacağız.
Kobifor: Türkiye, bu koşullarda dünyanın diğer ülkelerinden daha ağır bir fatura ödeyebilir mi?
Abdurrahman Yıldırım: Ekonomide 2008 ve 2009’da dış etki ile içine girmiş olduğumuz bir daralma sözkonusuydu. Hane halkı ve şirketlere büyük bir tahribatı olmadı. Kur yoluyla da büyük kayıplar olmadı. Servet zenginleşmesi sağladı. Biz ülke olarak krizden süratle çıktık, hızlı büyüdük. Şu anda zorluğumuzun asıl tohumları da 2010-2011 ve 2012 yıllarında atıldı. O dönem aldığımız dış kaynaklar ve borçlar neden oldu. Yaptığımız borçla büyümek oldu, o modelin sağlıksız olduğu da bugün net olarak ortaya çıkıyor. Çünkü kaynak üretim için kullanılmadı. Dış borç döviz kazanmayan sektörlere gitti. İnşaat gibi. Sonunda cari açık yoluyla döviz krizine tutulduk. Ama sorunun kaynağında şirketler var. Şirketler aşırı borçlu. Türkiye’nin döviz açık pozisyonundan kurtulması gerekiyor. Bunun yolu da ihracattan geçiyor. Üretim olmalı ve bu üretim tüm dünyaya yapılmalı.
Kobifor: Ekonominin bu koşullarında sektör öncelikleri ne olur?
Abdurrahman Yıldırım: Turizm sektörü ve ihracat ayağı olan sektörler önemli bir potansiyel. Hazır giyim ve konfeksiyon buna iyi bir örnek. Markalaşma aşamasına geliyoruz. Önümüzdeki dönem ihracatı en fazla artıracak sektör hazır giyimdir. Daha sonra iyi bir planlama ve farkındalık ile turizm sektörü gelir. Sektördeki potansiyeli rahatlıkla 2’ye katlayabiliriz. Döviz kurlarındaki durum da bunu gerekli kılıyor. Ama akın ettiklerinde kapasite bulmaları lazım. TL’nin değer kaybıyla ilgili şunu görmek lazım. TL, 2011’den bu yana yıllık ortalama değer kaybediyor. Değer kaybının getirdiği avantaj; ihracat yapanlar döviz kazanır. Bu devam edecek. Döviz tüketenler ise daralmak, küçülmek, karından feragat etmek zorunda. TL, bundan sonra da değer kaybetmek zorunda. Türkiye’nin üretici olmasının yolu da buradan geçiyor. Şu anda 5.5-6 bandında olan dolar kurunun yönü tekrar yukarı doğru olacaktır. Bu yılın ilk yarısı mı olur, ikinci çeyrek mi bilemiyoruz. Kur enflasyondan daha yükseğe çıkacak.
Önümüzdeki dönem için bankalarda risk bekliyor musunuz?
Abdurrahman Yıldırım: Ekonominin bir zorluk yaşadığı kesin. Bu zorluğun bir göstergesi borçların artmış olması. Bu borcun döviz olması ve kurun artışı sıkıntının nedeni. Enflasyon ve işsizlik sorunları var. Ekonominin bu sorunları varken bankacılığın bu sorunlardan bağımsız kalması mümkün değil.  Bankacılık da ekonominin aldığı yara kadar yaralanır. Ama bankacılık sektörü reel sektör gibi değildir, düzenlenir. Bir hasar varsa bu kısa sürede devlet tarafından karşılanır. Bu dönem tahsili gecikmiş alacakların büyüyeceğini bekleyebiliriz. Ama Hükümet’in gözü bu sektörde. Kamu bankalarına 11 milyar liralık sermaye desteğinin verilmesi de bunun bir göstergesi. Özel sektöre de bu sermaye desteği gerekebilir. Bu bankalar ya bu dönem dışarıdan ortak bulacaklar. Ya da kamu yine devreye girecek.
Kobifor: Dengelenmenin istihdama etkisi ne olur?
Abdurrahman Yıldırım: Şoklar var. Bunun etkisini istihdamda göreceğiz. İşsizlik yükselecek. Daha şirketler bu tasarrufa gitmedi. Belki yeni yılla birlikte özellikle Hükümet’in politikaları ve üretim konusunda kendi politikaları netleştikten sonra işçi çıkarma, istihdam tasarrufları ortaya çıkabilir. Yeni işçi almayarak işsizliğin artmasına yol açılacak.
Kobifor: Konkordatolar ekonominin suiistimal edilmesine mi neden oldu?
Abdurrahman Yıldırım: Konkordato iki tarafı koruyan bir yöntem olmaktan ziyade şirketleri daha sonrası borçluyu koruyan bir yapı. Alacaklara dur diyen, alacakların tahsilini adeta tam anlamıyla borçlunun insafına ve imkanlarına bırakan bir uygulama. Türkiye şartlarında kimse cebinden çıkarıp karşısındakine vermiyor. Konkordato bu haliyle Türkiye ekonomisi için yararlı değil. İş yapma biçimini temelden bozuyor. Çünkü rekabeti de bozuyor. Zincirin tamamının içinde birkaç tane halkanın koptuğunu düşünün. Bu zincirin artık bir önemi kalmaz. Bir sektörün içinde düşünün bazı firmalar konkordato ilan etsin diğer şirketlere ödeme yapmasın. Oysa herkes birbiriyle ilintili ve ilişkili. Alacağı var borcu var. O şirketlerden tahsilat yapamayan diğer şirketler de etkileniyor. Onlar da o noktaya geliyor. Konkordato müessesini Dünya Bankası istemişti ve Türkiye de çıkarttı. Kesinleşmiş şu anda 356 şirket var. Bu sürece girmiş şirket sayısı çok daha fazla. Uygulamaya girmeden herhalde bu sistemin yanlışlığı görülmedi. Bu haliyle zararlı olduğu görüldü. En ufak zorluğu gören konkordato müessesine sığınıyor ve haksız rekabettir. Sonuca bakınca sonuç olumlu değil. Genel ekonominin aleyhine işliyor. Konkordato ilan edenlerin de uzun vadede lehine olacağına düşünmüyorum. Önemli şirketler buna sığınırsa o ekonomiden kimse sağ çıkamaz.

Yorumlar (0)