banner565

banner472

banner458

banner457

01.04.2020, 08:00 14294

HER ŞEY YENİDEN

Yeni Koronavirüs Küresel Salgını (COVİD-19 Pandemisi), insanlığın sağlığını ve ülkelerin sağlık sistemlerini felce uğrattı; küresel ekonominin ve ülke ekonomilerinin dengelerini bozdu; insanları işinden gücünden, üretimlerinden uzaklaştırdı.
Salgın bizi; alışkanlıklarımızı, zevklerimizi, dilimizi, hukukumuzu, ağız tatlarımızı değiştirmeye, birbirimizden ve kadim ilişkilerimizden uzaklaşmaya zorladı; adeta bir ‘insanlık krizi’ne yol açtı. Kapak dosyamızı Koronavirüs Salgını oluşturdu. Küresel krizin küresel ekonomiye ve büyük ekonomilere verdiği hasarı ölçmeye, gelişmelerin Türkiye ekonomisine olan/olacak olan olumsuz etkilerini görmeye çalıştık.
Koronavirüs dünyada sınırları, ekonomik gücü, siyasi rejimleri ve rekabeti dinlemiyor. Gelişmiş ya da az gelişmiş pekçok ülkenin ne kadar hazırlıksız ve kırılgan olduğunu gösterdi. Bilimsel yöntemlerin, erken tanı, hızlı önlem ve ileri sağlık teknolojilerinin önemi ile ekonomik, siyasi, sosyal ve teknolojik pekçok sistem sorgulanıyor.
Salgın bütün dünyada, ivme kazanarak ve Doğu’dan Batı’ya kayarak sürüyor ve en geç altı ay içinde durdurulacağı öngörülüyor. Hiçbir ülkenin sorunu tek başına çözemeyeceği anlaşıldı, küresel işbirlikleri devreye girdi. G20 üyesi ülkeler Koronavirüs Salgını’na karşı işbirliği ve dayanışma kararı alarak ortak bir sorumluluğun altına girdi. IMF, Dünya Bankası ve tek tek devletlerin, ekonomik kayıpları gidermek için değil, günlük ihtiyaçları karşılamak adına mücadeleye tahsis ettikleri finansman 10 trilyon dolara yaklaştı.
Türkiye’nin Koronavirüs Salgını’yla mücadelesi, yaşanan kimi aksaklıklara ve eksikliklere rağmen genelde başarılı bulunuyor. Çünkü mücadeleyi bilim dünyamız yönlendiriyor. Bu nedenle kriz yönetimine güven duyuluyor. Cumhurbaşkanlığı hükümeti yavaşlayan ekonomiyi canlı tutmak ve muhtemel bir sosyal çöküntüden sakınmak için neredeyse her gün destek paketleri açıkladı. Bankacılık sistemi de devreye girdi ve krizle mücadelenin finansal boyutuna katkı sağladı. Ekonomiyi koruyacak işletmelere ve bireylere yönelik destek paketlerinin güncellenerek sürdürülmesi bekleniyor. Türkiye’de Mayıs’ta salgının kontrol altına alınmış olacağı,  ekonomide  iyileşmenin Haziran’da başlayacağı öngörülüyor. Ancak ekonomik iyileşmemiz, krizin değiştirdiği yeni dünya dengeleri ortamında başlayacağı için Türkiye açısından ortaya yeni riskler  ve fırsatlar da çıkacaktır. Türkiye ekonomisinin, desteklediğimizde karşılığını fazlasıyla alabileceğimiz kadar güçlü bir üretim altyapısına sahip olduğunu biliyoruz. Doğru desteklerle kolayca harekete geçen dinamik bir iç pazarımız üretimi besliyor. Bu nedenle salgının ekonomik hasarının kısa sürede telafi edileceğini, iyileşme sürecini yeni bir yükseliş hikayesine dönüştüreceğimizi de bekliyoruz.
Geliyoruz  en önemli soruna: Koronavirüs krizinden önceki dünya ile sonraki dünyanın aynı dünya olmayacağını aklı başında olan herkes az çok görebiliyor; tartışmalar derinleşiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da krizden sonraki dünyanın bambaşka olacağını söyleyerek tartışmada pozisyon aldı.  Yaşadığımız bir ‘İnsanlık Krizi’dir, yeni dünyayı krizden öğrendiklerimizle inşa edeceğiz. Türkiye asıl bu noktada hızlı davranmalı, atak ve kararlı olmalıdır.
Bilişim teknolojilerine dayalı dijital dönüşümün en önemli çıktılarından olan iş yapma biçimi; ‘uzaktan calışma’ ile üretimde ve ticarette, hatta yönetişimde daha geniş ve etkin biçimde kullanma yeteneğini bize yaşadığımız bu kriz kazandıracak. Geleneksel yönetim yapılarımız, iş yapmada esnemeyi, zaman tasarrufunu, en ince verimlilik analizlerini, kriz pratiğinde öğrenmiş olmalıdırlar, değilse öğrenmek zorunda kalacaklardır. Bu perspektiften bakarak ülkemizde dijitalleşmenin altyapısını güçlendirecek yatırımlarla kendimizi 5G teknolojilerine hazırlamalıyız. İnsanlarımızın, buna uygun gelen eğitim ve öğretimini formel/informel mecralardan almalarını sağlamak için–sistem reformları dahil- gerekli tüm adımları atmak ve yatırımları yapmak zorundayız. Krizden sonra, işbirliği ve dayanışmadan uzak duran kültürel kodlarımızı değiştirmeye mecbur kalacağımızı da kavramalıyız. Sen-ben-biz ve onlar evlerimizi, okullarımızı, firmalarımızı, devletlerimizi, milli kültürümüzü, bütünsel yaşam normlarımızı, siyasi ve sosyal düzenimizi yeniden planlayıp inşa edeceğimiz bir küresel ve ulusal ortaklaşma sürecini başlatmalıyız. ‘Sosyal hukuk devleti’ olmamız sorumluluğumuzu bir kat daha artırıyor.
Önümüz bir çağ dönümüne işaret ediyor. Türkiye’nin buna katkısı ne olabilir? Bu sorunun yanıtını bugünden aramaya başlarsak kendimize, ülkemize ve insanlığa yararımız olur. Koronavirüs’e karşı mücadelede başta sağlıkçılarımız olmak üzeresorumluluklarını büyük bir özveriyle yerine getiren tüm insanlarımıza sonsuz teşekkürler...Akıl ve vicdanla sağduyulu; hijyen, ‘evdekal’, sosyal mesafe ve izolasyon kurallarına duyarlı sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum. HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ.

Yorumlar (0)
banner557