banner565

banner472

banner458

banner457

Hız, zeka, iletişim, sürdürülebilirlik ve karlılık, Bizi nasıl bir dijital gelecek bekliyor?

Yeni yayın hayatına başlayan “KobiEfor Dijital” dergimizde bu ay, bizi nasıl bir dijital geleceğin beklediğini masaya yatırdık. Endüstride, “Dijital Dönüşümde Verimlilik”, “Yapay Zekâ (Al) Uygulamaları” ve “Nesnelerin İnterneti (IoT)” konularını ele aldık.

REEL SEKTÖR 01.11.2020, 00:01 28.11.2020, 19:23
23950
Hız, zeka, iletişim, sürdürülebilirlik ve karlılık, Bizi nasıl bir dijital gelecek bekliyor?

Pandemiyle birlikte endüstriden, hizmet sektörüne kadar hayatımızın her alanında dijital dönüşüm, baş döndürücü bir hızla başlıca gündemimiz haline geldi.
Evden, okula, işe, kamusal alanlara kadar insan hayatının her alanında ciddi önem kazanmaya başlayan dijitalleşme, Pandemi ile birlikte öngörülenden de hızlı şekilde, insanlığın odağına yerleşti.
“Maske-mesafe-temizlik” koşullarını gerekli kılan bu süreçte, eğitim ve iş hayatının gündemine “uzaktan çalışma modeli” oturdu. Sanayide temassız çalışma ve hijyen koşullarının tam sağlanabilmesi için devreye hızla dijitalleşme; robotlar, otonom araçlar, akıllı cihazlar, giyilebilir teknolojiler ve yapay zeka girdi. Sanayinin de dijitalleşmesiyle birlikte konuşulmaya başlanan ve sanayide yeni bir devri ve anlayışı ifade eden “Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0” kavramları artık yakın gelecek değil, bugünün konusu haline geldi.
Endüstri 4.0 ve Toplum 5.0 kavramlarıyla birlikte yapay zekadan (Al), nesnelerin internetine (Iot), bulut teknolojilerinden, akıllı cihazlara, siber güvenlikten, otonom araçlara ve robotlara, sanal gerçeklikten 5G’ye, büyük veriden güçlendirilmiş Edge’ye, giyilebilir teknolojilerden, dronelara kadar birçok yeni kavram, günümüzde daha güçlü ve hızlı biçimde sahne alarak endüstrinin dijital geleceğini belirleyecek.

Dijital Dönüşümde Verimlilik
Hayatımızın her alanının vazgeçilmez parçası haline gelen teknoloji ve dijital dönüşüm, endüstrinin de olmazsa olmazı. Günün sonunda tüm işletmeler için dijitalleşmenin amacı; esneklik, verimlilik, kalite, hız, çeviklik, sürdürülebilirlik ve tüm bunların toplamında “karlılık” sağlamaktır. Dijital dönüşümde verimlilik isteyen her işletme yöneticisi, dünyadaki teknoloji trendlerini takip edip, strateji ve eylem planlarını bu doğrultuda şekillendirmelidir.
Dijital dönüşüm sürecinin baş döndürücü bir hızla yaşandığı günümüzde, Pandemi süreci, geleceğin teknolojilerini bugüne daha çok yaklaştırdı.


Dijital dönüşüm işletmelere nasıl verimlilik sağlar?
Dijitalleşen işletmeler, verimli çalışma modeli, uzun dönemli kesintisiz operasyon verimliliği ve sürdürülebilirlik kazanıyor. İşletmelerin dijital dönüşümü, operasyonların ve iş süreçlerinin daha hızlı, daha kolay, daha kaliteli ve daha verimli yürütülmesini sağlıyor.
Dijitalleşmeyle birlikte gelen teknolojiler, çalışanların hata payını azaltıyor, dolayısıyla hızlılık ve işletme verimliliği, tasarruf ve karlılık sağlıyor. Operasyonlar ve iş süreçlerinde ortaya çıkabilecek hataların önüne geçilmesini sağlıyor.
Verilerin daha kolay elde edilmesine, takibine ve daha kolay analizine imkan sağlıyor.
Zaman tasarrufu ve stratejik planların kolaylıkla hazırlanmasını sağlıyor.
Dijitalleşen işletmeler, müşterilerine ölçülebilir veriler sunarak satış fırsatları yaratıyor, kampanyalarında pazar paylarını artırıp online kanallar aracılığıyla yeni müşteriler kazanıyor.
Tüm verilerin ve belgelerin dijital ortama aktarılması, süreçlerin daha güvenli ve verimli yönetilmesini sağlıyor.

Dijital dönüşümde verimlilik sağlayan teknolojilerde öne çıkanlar:
• Yapay Zeka (Al)
• Nesnelerin İnterneti (IoT)
• Makine Öğrenmesi-Machine Learning
• Büyük Veri-Big Data
• Hiperotomasyon
• Bulut Bilişim, Dağıtılmış Bulut
• Güçlendirilmiş Edge
• Sanal Gerçeklik teknolojileri
- VR-Sanal Gerçeklik
- AR-Artırılmış / Zenginleştirilmiş Gerçeklik
- MR-Karma Gerçeklik
- XR-Genişletilmiş Gerçeklik teknolojileri)
• Simülasyon teknolojileri
• 3 ve 4 Boyutlu Yazıcılar (3D veya 4D Yazıcılar)
• Otonom Robotik Sistemler
• Otonom Araçlar
• Giyilebilir Teknolojiler
• 5G Teknolojileri
• Siber Güvenlik
• Mobil uygulamalar
• Dronelar
• ERP-Kurumsal Kaynak Planlama
• CRM-Müşteri İlişkileri Yönetimi
• PLM-Product Lifecyle Management-Ürün Yaşam Döngüsü
• EDI-Elektronik Veri Değişimi
• İş Zekası Çözümleri ve Uygulamaları
• Otomatik Tanıma ve Veri Toplama Sistemleri
• E-Fatura, E-Arşiv, E-Defter, E-İrsaliye
• Uzaktan Çalışma ve Web Konferans Sistemleri.

Yapay Zekâ (Al) nedir?
Yapay Zekâ, (AI), “görevleri yerine getirmek için insan zekâsını taklit eden ve topladıkları bilgilere göre yinelemeli olarak kendilerini iyileştirebilen sistemler veya makineler” olarak tanımlanıyor. Yapay Zekâ, insanların dünyayı nasıl algıladığını ve ona nasıl tepki verdiğini taklit etmek ve bunları aşmak ilkesiyle çalışır.

Yapay Zekâ (Al-Artificial Intelligence) Uygulamaları
Yapay Zekâ (Al-Artificial Intelligence), daha fazla verimlilik, yeni gelir fırsatları ve daha yüksek düzeyde müşteri sadakati elde etmek isteyen tüm işletmeler için stratejik bir zorunluluk haline geldi. Yapay Zeka, (AI), makinelerin deneyimden öğrenmesini, yeni girdilere uyum sağlamasını ve insan benzeri görevleri gerçekleştirmesini mümkün kılar. Satranç oynayan bilgisayarlardan otonom araçlara (kendi kendine giden arabalara) kadar derin öğrenme ve doğal dil işlemeye dayanır. Bu teknolojileri kullanarak bilgisayarlar, büyük miktarda veri işleyerek ve verilerdeki kalıpları tanıyarak belirli görevleri yerine getirecek şekilde eğitilebilir.

Siber güvenlik konusuna dikkat: Endüstride yapay zeka kullanımında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta; siber güvenlik. Dünyaca ünlü araştırma şirketi Gartner’ın, açıkladığı 2020 Teknoloji Trendleri Raporu’nda da belirttiği gibi yapay zeka ve özellikle makine öğrenmesi geliştikçe ve gerçek kullanım alanları oluştukça, karşılaşılan zorluklar ve güvenlik riskleri daha da belirgin hale geliyor. Yapay zeka model hırsızlığı veya sistemin yanlış karar vermesine sebep olabilecek saldırılar bunlardan bazıları. Bu nedenle yapay zeka teknolojilerini kullananlar; yapay zeka destekli sistemlerini, kötü amaçlı siber saldırılardan korumak ve gerekli siber güvenlik önlemlerini almak zorunda.

‘Yapay Zekâ’nın işletmelere faydaları nelerdir
Yapay Zekâ, rekabet avantajı, hız, verimlilik, kalite, güvenlik sağlar.
Yapay Zekâ, maliyetlerin düşürülmesini, risklerin azaltılmasını sağlar, işletmelerin daha iyi kararlar almasına yardımcı olur.
Yapay Zekâ, verilerden en iyi şekilde yararlanır, rekabet avantajı sağlar. Yapay Zekâ, karmaşık veri setlerini kısa sürede analiz edebilir. Çok daha fazla veriye ilişkin daha kapsamlı bir anlayış sunar. Eğitim için yüksek miktarda veri kullanılabilir. Ham ve yapılandırılmamış verilerin depolanması ve işlenmesine olanak tanır.
Yapay Zekâ, tekrarlayan öğrenme, verisel keşifler, karmaşık veya olağan görevleri otomatikleştirir.
Yapay Zekâ, birçok gizli katmana sahip sinir ağlarını kullanarak daha fazla ve daha derin verileri analiz eder.
Yapay Zekâ, verilerin programlamayı yapmasına izin vermek için aşamalı öğrenme algoritmaları aracılığıyla uyum sağlar.
Uygun fiyatlı, yüksek performanslı bilgi işlem gücüne kolayca erişilebilmesini sağlar.
Kurumsal şirketlerin mevcut işgücünün değerini yükseltir ve artırır.
Yapay Zekâ, daha verimli ve kolay çalışmayı sağladığı için işletmelerde çalışanların olanaklarını artırır, daha stratejik görevler için müsait olmalarını sağlar.
Yapay Zekâ, halihazırdaki ürünlere zeka ekler. Otomasyon, konuşma platformları, botlar ve akıllı makineler….

Öne çıkan Yapay Zekâ Uygulamaları
Akıllı yazılım platformları
Derin Öğrenme yazılımı
Makine Öğrenme yazılımı
Chatbotlar
Akıllı Asistanlar: 2020’de konuşma yapay zekası kullanan akıllı asistan uygulaması Siri gibi uygulamalar daha fazla gelişecek. Microsoft Conversational AI gibi projeler, doğrudan duyduğunu anlamak dışında, karmaşık konuşmaları takip eden ve anlayan yeni nesil platformlar oluşturmak için çalışmalarına devam ediyor. Akıllı asistanlar 2020’de, insan seslerini gürültülü arka planlardan izole edecek ve dili gerçek zamanlı olarak doğru bir şekilde işleyerek kullanacaklar.
İnternet bağlantılı araçlar, otonom insansız hava araçları, otonom araçlar, akıllı şehirler: İnternet bağlantılı araçlar, insansız hava araçları ve akıllı şehirlere 5G kombinasyonu ile bir adım daha yaklaşılacak. Tesla bu gelişmelerde ipi göğüslüyor fakat Intel, Nvidia, Qualcomm, BMW, Volvo, Ford gibi şirketler Uber ile ortak stratejiyle filolar inşa ediyor. Amazon ise drone’lar ile kargolarımızı kapıya göndermeyi hedefliyor.
E-posta alanında yapay zeka uygulamaları, spam filtreleri, akıllı e-posta sınıflandırması.
Bankacılık ve kişisel finans alanında yapay zeka uygulamaları.
Sosyal medya alanında yapay zeka uygulamaları.
Sağlık sektöründe yapay zeka uygulamaları.
RPA (Robotik Süreç Otomasyonu).

Türkiye Yapay Zeka Haftası (TR AI Week)
Türkiye’nin lider şirketleri, teknoloji devleri, yerli ve yabancı 110 konuşmacı ile yapay zeka girişimlerinin katıldığı Türkiye Yapay Zeka Haftası (TR AI Week) gerçekleştirildi. Açılışta TRAI Kurucusu Halil Aksu, Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi’nin kuruluşunu ve amacını anlattı: “Yapay zeka medeniyetimizin yeni işletim sistemi olacak. 2017’de henüz erken dönemdi. Şimdi 150+ yapay zeka girişimi sayıyoruz, her ay 5-10 tane ilave ediyoruz. Yapay zeka ile birlikte yaşamayı öğreneceğiz. Çünkü yapay zeka hayatımızın her alanında var olacak. Yapay zeka görüntü işlemeyle insan gözünden iyi görmeye, ses işlemeyle insan kulağından daha iyi duymaya, doğal dil işlemeyle insandan çok daha iyi ve hızlı anlamaya başladı. Tüm bu özellikler de yapay zekanın eğitime, finansa, otomotive, perakendeye ve daha birçok sektöre değer katmasını sağlıyor.”
Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı, Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi ile Türkiye Bilişim Vakfı işbirliğini paylaşmanın önemine değindi. SabancıDx, İleri Veri Analitiği Genel Müdür Yardımcısı Attilla Bayrak, “Sanayi’nin Yeni Gücü: Veri ve Yapay Zeka”yı, Kordsa, Opex Grup Müdürü Suat Hayri Bekircan, üretim ve tedarik zinciri uygulamalarına yapay zeka kullanımının kattığı değeri, SAS Türkiye ve Orta Asya Müşteri Danışmanlığı Ülke Müdürü Altan Atabarut’un ardından Koç Digital Şirket Müdürü Önder Kaplancık, “İleri Analitik ile Dijital Dönüşüm”ü, CBOT CEO’su Mete Aktaş, “Yeni Nesil Diyalogsal Yapay Zeka Geleceği Nasıl Şekillendirecek?”i anlattı.
“Bağlantılı, Paylaşımlı, Otonom Sürüş Deneyimi” paneline Ali Peker (Adastec), Hayriye Karadeniz (Ford Otosan), Özlem Vidin Engindeniz (Mercedes Benz - Daimler), Oğuzhan Yıldız (Renault Mais) katıldı, Ceyda Özkul (ALJ Finans) moderatörlüğü üstlendi.
“Bankacılıkta Hasat Zamanı” panelinin moderatörlüğünü Digitopia’dan Emir Sarıcalı yürüttü, Işıl Funda Öney Babacan (HSBC CIO ve Bilgi Teknolojileri Grup Başkanı), Melikşah Utku (Albaraka Türk Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür), Ümit Bilik (Türkiye İş Bankası Veri Yönetimi Bölüm Müdürü) ve Tolga Durdu (Fibabanka Genel Müdür Danışmanı) katıldı.
Zekeriya Öznam’ın (Katılım Emeklilik Head of IT) moderatörlüğünü yaptığı, “Sigortacılıkta Akıllık Müşteri Takibi” paneline Aziz Fahri Arkan (Avivasa İş Teknolojileri Genel Müdür Yardımcısı), Mehmet Abacı (Anadolu Sigorta CIO) ve Metin Demirel (Aksigorta Teknoloji, Dijital ve Bireysel Teknik Genel Müdür Yardımcısı) katıldı.
“Dijital Olgunluğunu Bilen Dijital Dönüşüm Liderleri” panelinin moderatörlüğünü Harvard Business Review Türkiye Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turan yaptı, Göksal Güngör (Assan Alüminyum CEO’su), SabancıDx Genel Müdürü Burak Aydın, TRAI Kurucusu ve Digitopia’nın Yönetici Ortağı Halil Aksu konuştu.
Etkinliğin ikinci gününde, Borusan Holding, Borçelik, Huawei, Bahçeşehir Koleji, IBM, Eczacıbaşı Holding, Turkcell, Enerjisa, Analythinx, MBIS, Arçelik, CBOT, CCI, Vector Institute ve Tazi gibi kurumlardan üst düzey yönetici ve akademisyenler katıldı. Beş gün süren online etkinlikte yapay zekanın değer kattığı finans, üretim, otomotiv, perakende ve eğitim gibi birçok sektördeki örnekler anlatıldı. Google Cloud, AWS, Microsoft ve Analythinx eğitimler düzenledi.

Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things)
Dijital dönüşümün en önemli kavramlarından biri de Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things). Akıllı cihazların internet aracılığıyla birbiriyle iletişime geçmesini, haberleşmesini sağlayan IoT, birbiriyle ilişkili bilgi işlem cihazları, mekanik ve dijital makineler, nesneler, hayvanlar veya benzersiz tanımlayıcılar (UID’ler) ile sağlanan insanlara ve insandan ağa gerek duymadan bir ağ üzerinden veri aktarabilen sistemlerin tümünü ifade ediyor. Çeşitli endüstrilerdeki kuruluşlar daha verimli çalışmak, daha iyi müşteri hizmeti sunmak, karar vermeyi geliştirmek ve işinin değerini artırmak, müşterilerini daha iyi anlamak için IoT teknolojisini kullanıyor.

Püf noktası; siber güvenlik önlemlerini almak: Nesnelerin İnterneti, işletmelere karlılık, verimlilik, esneklik, hız kazandırırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, işletmedeki tüm cihazların siber saldırılara daha açık hale gelmesi. Bu nedenle dijital dönüşümle birlikte işletmelerin, siber güvenlik önlemlerini daha sıkı biçimde takip edip, uygulaması büyük önem kazanıyor.

Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things) nedir?
Nesnelerin İnterneti (IoT-Internet of Things), “akla gelebilecek tüm nesnelerin internete erişmesini ve diğer cihazlarla iletişim kurabilmesini sağlamaya yönelik teknoloji” olarak tanımlanıyor.

Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) işletmelere faydaları nelerdir?
• İşletmeler, IoT ile genel iş süreçlerini izleyebilir.
• Müşteri deneyimini geliştirir.
• Zaman ve paradan tasarruf ettirir, verimlilik, hız, kalite ve esneklik sağlar.
• İşletmenin daha fazla gelir elde etmesine yardımcı olur.
• Çalışanların verimliliğini artırır.
• Daha iyi iş kararlarını vermeyi sağlar.
• İş süreçlerinin ve operasyonların, üretimin veya hizmetin, çalışanların takibini kolaylaştırır, verimlilik ve tasarruf sağlar.

Sanayi kuruluşlarının yarısı IoT’nin ICS güvenliğini dönüştüreceğine inanıyor
Kurumların yüzde 69’u dijitalleşmenin temel özelliklerinden biri olan Nesnelerin İnterneti’nin (IoT) endüstriyel kontrol sistemlerindeki (ICS) güvenlik durumunu değiştireceğinden emin. Kaspersky’nin “Dijitalleşme Çağında Endüstriyel Siber Güvenliğin Durumu” raporuna göre kurumların yüzde 20’si IoT ile ilgili olaylara öncelik verdi, ancak IoT tehditlerine karşı etkili çözümler henüz yaygınlaşmadı.
McKinsey & Company’nin araştırması, üretim ve tedarik zinciri profesyonellerinin yüzde 90’ının dijitalleşme için yeteneklere yatırım yapmayı planladığını, ayrıca bu tür projeleri daha önce uygulayan şirketlerin kriz anında kendilerini daha güvende hissettiklerini gösteriyor. Aynı zamanda endüstriyel IoT gibi dijitalleşme projeleri, ilgili riskler konusunda farkındalık yaratıyor.
Her beş şirketten biri (yüzde 8) için IoT’ye yönelik saldırılar, veri ihlalleri (yüzde 15) veya tedarik zincirine yönelik saldırılar (yüzde 15) gibi ciddi tehditleri geride bırakarak ana siber güvenlik endişelerinden biri haline geldi. Bunları ele almak yalnızca BT ekiplerinin değil, güvenlik profesyonellerinin de katılımını gerektiriyor. 2020’de ankete katılan işletmelerin neredeyse yarısında BT güvenlik personeli, dijitalleştirilmiş OT sistemlerini koruyacak girişimler üzerinde çalışıyor (yüzde 33). Günümüzde kuruluşlar IoT’ye yönelik tehditlerle yüzleşmeye hazır değil; şirketlerin yalnızca yüzde 23’ü aktif ağ ve trafik izleme önlemlerini uygulamaya aldı, yüzde 23’ü ağ anomali algılamasını başlattı. Bu çözümler, güvenlik ekiplerinin IoT sistemlerindeki anomalileri veya kötü amaçlı etkinlikleri izlemesine olanak tanıyor.
KasperskyOS İş Ünitesi Başkanı Grigory Sizov “Sanayi kuruluşları bağlı cihazları ve akıllı sistemleri yaygınlaştırdıkça bunların korunması için de çabalamalılar” diyor.

2020 teknoloji trendleri
Dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden Gartner, şirketler için dönüştürücü ve yıkıcı etkileri olacak en önemli teknoloji trendlerini açıkladı. Şirket yöneticilerinin gelecek vizyonu çizerken önümüzdeki yıllara ilişkin teknoloji trendleri ile potansiyel fırsatları, tehdit ve riskleri dikkate almaları bu açıdan hayati önemde.
Gartner’a göre teknoloji trendleri insanların yaşam biçimlerini ve yaşama alanlarını şekillendirecek. “İnsan merkezli akıllı alanlar” kavramı etrafında yapılandırılan trendler 2025 yılına kadar yaygın olarak tanınmayacak, ancak bu trendlerle ilgili teknolojilerin kullanım alanları olgunlaşacak ve genişleyecek. Değişim kademeli veya radikal olabilir, trendler her sektör ve işi, farklı seviyelerde dönüştürecek.
Şirketlerin bu trendlerin “sürekli operasyonlar” ve “sürekli inovasyon” üzerindeki etkilerine odaklanmasını öneren Gartner, bu trendlerin onların günlük operasyonlarını ve inovasyon stratejilerini etkileyeceğini ifade ediyor.  Bu trendleri tek başlarına değil, birbirleriyle ilişkili şekilde düşünmek ve yaşamlar üzerinde bu ilişki ağının yarattığı etkiyi görmek gerekiyor. Gartner, bu nedenle “kombinatoryal inovasyon” kavramını 2020 trendlerinin merkezine koyuyor.
“İnsan Merkezli Akıllı Mekanlar”: Gartner insanı teknoloji trendleri merkezine koyuyor, çünkü sonunda müşteri de olsa çalışan da, bu trendlerden etkilenecek olan “insan”. Bu nedenle, kilit hedef grupları ve bu grupların bir organizasyon içindeki yolculuklarını anlamak için şirketlerin “persona” ve “yolculuklar” kavramlarına odaklanması öneriliyor. Raporda  “akıllı yaşam alanı” kavramı, “insan ile teknoloji sistemlerinin açık, bağlantılı, koordine ve akıllı ekosistemlerde etkileşime girdiği fiziksel ortam” olarak tanımlanıyor. Gartner “insan merkezli akıllı alanlar” kavramını bu 10 trendin nihai hedefi olarak görüyor. Bu teknoloji trendleri neler?
Trend 1: Hiper Otomasyon (Hyper Automation): Otomasyon, yapay zeka ve makine öğrenmesi gibi ileri teknolojilerin dahil olması ile “hiper” hale geliyor. Bu teknolojiler, müşterilerle doğrudan etkileşim içinde olan chatbot ve sanal kişisel asistanlar (VPA) sayesinde self servis otomasyonu da mümkün kılıyor. Hiper otomasyon kapsamındaki işler sadece operasyonel değil, aynı zamanda düşünme, tasarlama ve değerlendirme gerektiren alanları da kapsıyor. Gartner’a göre; bu çok hızlı bir trend ve şirketlerin olası tüm iş süreçlerini bu kapsamda düşünmeleri ve otomatikleştirmeleri gerekli. Hiper otomasyon, hiper-çevik çalışma modelleri ve araçları da gerektiriyor. Gartner, işletmenin dijital ikizlerini oluşturmalarını da öneriyor.
Trend 2: Çoklu Deneyim (Multiexperience): Gartner, çoklu deneyimi; “insanların dijital dünyayı çok çeşitli cihazlar ve duyusal temas noktaları ile algılama, onunla etkileşim içine girme ve onu kontrol etme biçimi ile ilgilenir” diye tanımlıyor. Gartner’a göre 2028’de dijital dünyayla etkileşimimizde daha dramatik değişiklikler göreceğiz. Diyalog bazlı platformlar, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, karmaşık gerçeklik deneyimlerimizi “çok boyutlu ve çok temas noktalı” hale getiriyor. Artık arayüzlerin kullanıcıyı anlaması gerekiyor, bu süreç teknoloji okuryazarı insanlardan, insan okuryazarı teknolojilere geçiş olarak tanımlanıyor. Çoklu deneyim, geleneksel bilgi işlem cihazları, giyilebilir cihazlar, otomobiller, çevresel sensörler ve tüketici cihazları da dahil olmak üzere uç cihazlarla yapılan tüm etkileşimleri içeriyor. 2029 ve sonrasında birçok nesne ve nokta da birer bilgisayar olacak.
“Sürükleyici deneyim (immersive experience)”: Gartner, “Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, karma gerçeklik, çok kanallı insan-makine etkileşimi ve algılayan teknolojiler gibi çeşitli teknikler ve yazılım araçları kullanılarak oluşturulan “sürükleyici deneyimi” önemli bir teknoloji trendi olarak görüyor. Gartner’a göre, 2022 yılına kadar şirketlerin yüzde 70’i müşterilere yönelik veya kurum içi kullanım için sürükleyici teknolojileri deneyecek ve yüzde 25’i bu teknolojileri kullanmaya başlayacak.
Trend 3: Demokratikleşme (Democratization): Gartner’a göre demokratikleşme, “insanların mevcut dijital sistemleri tüketmelerini ve eğitimlerinin veya deneyimlerinin ötesinde bir uzmanlığa sahip olmalarını sağlayan basitleştirilmiş bir model oluşturmak.” Bu, derin bir eğitim gerektirmeyen çok basit araçlar ve deneyimler yoluyla teknik uzmanlık (örneğin; makine öğrenmesi, uygulama geliştirme) veya iş alanı uzmanlığı (örneğin; satış süreci, ekonomik analiz) gibi “bilgi ve uzmanlığın demokratikleştirilmesi.”
Trend 4: İnsanın Güçlendirilmesi (Human Augmentation): Gartner’a göre; “teknoloji ve bilim kullanımı yoluyla insan yeteneklerinin ve kapasitesinin artırılması.” Yapay zeka, IoT, sanal gerçeklik gibi yeni teknolojilerin yükselişiyle genom düzenleme teknolojisi CRISPR 18 veya giyilebilir ürünler… Biyoloji bilimi ve biyomühendislik, insan güçlendirme teknolojilerinin kullanıldığı alanların başında geliyor. İnsan güçlendirme alanı kombinatoryal yenilikçiliğe bir örnek. Bu alanda, hiper otomasyon, IoT, güçlendirilmiş uç gibi birçok farklı teknoloji trendi birlikte uygulanıyor. İnsan güçlendirme alanında bilişsel ve fiziksel güçlendirme söz konusu. Bilişsel insan güçlendirme, insanların ve yapay zekanın daha iyi öğrenmek ve daha iyi karar almak için birlikte konumlandırıldığı “artırılmış zeka” yı içeriyor.
Trend 5: Şeffaflık ve İzlenebilirlik (Transparency and Traceability): Şirketler, kurumlar, hükümetler tarafından toplanan ve analiz edilen veri miktarı arttıkça, yapay zeka sistemlerinin özerk kararları, dijital etik ve kişisel bilgilerin gizliliği gibi konularla ilgili endişeleri artıyor. Gartner’a göre, “şeffaflık ve izlenebilirlik” kavramları, 5 “güven” unsurunu içeriyor; etik, dürüstlük, açıklık, hesap verebilirlik, yeterlilik ve tutarlılık. Önyargılı yapay zeka algoritmaları hem toplumu hem iş dünyasını hem de bireyleri olumsuz şekilde etkileyecek; sosyal ve siyasi kutuplaşmaya yol açacak. Gartner’a göre çözüm, şirketlerin, kurumların ve hükümetlerin algoritmik karar verme süreçlerini şeffaf bir şekilde açıkladıkları “açıklanabilir ve etik bir yapay zeka”. Veri gizliliği ve veri sahipliği de önemli. Gartner, insanların kişisel bilgilerinin kamu kurumları ve özel kurumlar tarafından nasıl kullanıldığını bilme hakkına sahip olduğunu vurguluyor. Avrupa’da GDPR, özel sektördeki veri kullanımını düzenliyor, ancak kamu sektörü için herhangi bir yasal düzenleme bulunmuyor. Gartner, 2020 sonuna kadar dijital olarak güvenilir şirketlerin, olmayanlara göre dijital kanallardan yüzde 20 daha fazla kar elde etmesini bekliyor.
Trend 6: Güçlendirilmiş Kenar (The Empowered Edge): Gartner’a göre, kenar bilişimi “bilgi işleme ve içerik toplama ve dağıtma işleminin, bu bilginin kaynaklarına, depolarına ve tüketicilerine daha yakın yerleştirildiği bilgi işlem topolojisi”. Kenara daha fazla özerklik kazandırmak, trafiğin ve işlemenin lokal olmasını sağlar ve gecikmeyi azaltır. Gartner bu yeni trendin, üretim veya perakende gibi belirli sektörler için IoT dünyasına duyulan ihtiyaçtan kaynaklandığını belirtiyor. Robotlar, dronlar, otonom araçlar da dahil olmak üzere karmaşık uç cihazların ortaya çıkışı da bu değişimi hızlandırdı. Uzun vadede Gartner, çok çeşitli “nesnelerde” daha az yapılandırılmış mimariler bekliyor. Böyle sistemlerde, kenar katmanları, merkezi veri merkezlerine ve bulut hizmetlerine bağlanıyor. Gartner, 2028’e kadar sensör, depolama, hesaplama ve gelişmiş yapay zeka özelliklerinin kenar aygıtlarına gömülmesinde bir artış bekliyor.
Trend 7: Dağıtılmış Bulut (Distributed Cloud): Gartner, dağıtılmış bulutu “genel bulut hizmetlerinin, bulut sağlayıcılarının veri merkezleri dışındaki farklı konumlara dağıtılması” olarak tanımlıyor. Şimdi, özel ve hibrit bulut seçeneklerinin bulunduğu, şirketlerin kendilerine özel bulut sistemlerini kullandığı ve verilerini kendi veri merkezlerinde çalıştırdığı yeni bir bulut bilişim dönemindeyiz. Bazı hizmetlerin şirket bünyesinde çalıştırdığı, bazı hizmetlerin ise dış bulut sistemlerinde tutulduğu karma bulut sistemleri de kullanılıyor. Gartner, konum, bulut bilgi işleminin önemli bir sorunu olduğunda, veri egemenliği ve gecikmeyle ilgili sorunlar nedeniyle, dağıtılmış bulut hizmetlerinin şirketlerin gereksinimlerini karşılamak için kullanıldığını belirtiyor.
Trend 8: Otonom Nesneler (Autonomous Things): Gartner; “önceden insanlar tarafından gerçekleştirilen işlevleri otomatikleştirmek için yapay zeka kullanan fiziksel aygıtlar” olarak tanımlıyor. En çok bilinen otonom cihazlar; robotlar, dronlar, otonom araçlar / gemiler, bazı endüstriyel ekipmanlar. Gartner tek bir otonomluk seviyesi olmadığının, sistemlerin düşük seviyelerden tam otonomluğa giden bir skalada dağıldığının altını çiziyor. Gartner’a göre, bir sistemin otonom olabilmesi için bir işi tamamlamak için belirli bir bağlamda denetimsiz çalışması gerekiyor. Spektrum, Gartner tarafından sırasıyla; insan destekli otomasyon, kısmi otomasyon, koşullu otomasyon, ileri otomasyon olarak tanımlanıyor. Gartner tam otomasyonda bile, insan kontrolü ve yönlendirmesinin varolduğunu vurguluyor. Otonom araç örneğinde dahi, insan en azından otonom aracın hedefini tanımlıyor.  Rapora göre, otomasyon için en görünür alanlar; gelişmiş tarım, ulaşım (Gartner, 2025’e kadar yılda 1 milyondan fazla Seviye 3 ve üzeri otomobil üretileceğini tahmin ediyor), arama ve kurtarma olacak.
Trend 9: Pratik Blockchain (Practical Blockchain): Blockchain “kriptografik olarak imzalanmış, değiştirilemez işlem kayıtlarının geniş bir ağdaki tüm katılımcılar tarafından paylaşılması” olarak tanımlanıyor. En önemli öğesi “dağıtılmış kayıtlar” ve merkezi otoriteyi ortadan kaldıran, her işleme erişim ve kontrol etme hakkını dağıtarak güveni artıran bir sistem olarak biliniyor. Gartner, “Blockchain’in, “iş ekosistemleri arasında güven, şeffaflık ve değer değişimini sağlayarak, maliyetleri düşürme, işlem sürelerini kısaltma ve nakit akışını iyileştirme yoluyla sektörleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahip” olduğunu söylüyor. 2019 Gartner CIO Anketine göre, CIO’ların yüzde 60’ı önümüzdeki üç yıl içinde blockchain teknolojisini herhangi bir konuda uygulayacaklarını söylüyorlar.
Blockchain merkezi otoriteyi ortadan kaldırıp, kamu konsensusuna dayalı bir sistem yarattığı için devrimci bir teknoloji olarak kabul edildi. Gartner’a göre, blockchain 2023’e kadar teknik olarak, veri gizliliğini de sağlayarak, bazı işlemlerde ölçeklenebilir şekilde kullanılacak. Gartner, blockchain için bazı kullanım alanlarını şöyle örneklendiriyor: “Varlık takibi,  hasar talebi, kimlik yönetimi / müşteriyi tanıma (KYC), dahili kayıt tutma, sadakat ve ödül, ödeme / takas, kanıt, kayıtların paylaşılması, akıllı şehirler / IoT, ticaret finansmanı.
Trend 10: Yapay Zeka Güvenliği (AI Security): Yapay zeka, Gartner’ın raporunda bahsedilen tüm trendlerini içeren veya güçlendiren bir alan. Ayrıca, birçok teknoloji trend raporunda da en önde gelen teknoloji olarak yerini buluyor, Gartner Teknoloji Trendleri Raporunda da önemli bir yer tutuyor. Yapay zeka ve özellikle makine öğrenmesi geliştikçe ve gerçek kullanım alanları oluştukça, karşılaşılan zorluklar ve güvenlik riskleri daha belirgin hale geliyor. Gartner yapay zeka teknolojilerini kullanan kurumların şunlara odaklanmasını öneriyor:
a) Yapay zeka destekli sistemleri korumak: BT liderleri veri kalitesini, bütünlüğünü, gizliliğini sağlamak zorunda. Gartner, 2022 yılına kadar tüm yapay zeka siber saldırılarının yüzde 30’unun yapay zeka destekli sistemlere saldırmak için eğitim verisinin bozulması, yapay zeka model hırsızlığı veya sistemin yanlış karar vermesine sebep olan eğitimlerden kaynaklı olacağını tahmin ediyor.
b) Yapay zekayı güvenliği arttırmak için kullanmak.
c) Yapay zekanın kötü amaçlar için kullanıldığının farkedilmesi.
Bilgi için: https://www.cbot.ai/tr/2020-icin-one -cikan-gartner-teknoloji-trendleri-ii/
Kaynak: CBOT Platformu

“Yaratıcı fikirler, pratik çözümler”
Crea DBPM Yöneticisi Tolga Demirci, Crea DBPM ile işletmelere, hız, verimlilik,
kalite, zaman tasarrufu sunduklarını, onların iş sürekliliğinin gelişmesini sağladıklarını söylüyor.
Crea DBPM Yöneticisi Tolga Demirci, global iş süreçlerinden edindikleri tecrübeyi, saha da birebir temasla edindikleri bilgi ve birikimle birleştirerek, müşterilerinin aksayan ve geliştirilebilir süreçlerine çözümler sunarak, onlar için daha efektif bir çalışma ortamı sağlamayı hedeflediklerini söylüyor.

Demirci, “Alanında uzman yetkin personelimizle müşteri talep ve sorunlarına düşük SLA (Hizmet Seviyesi Anlaşması) sürelerinde çözüm sunarak müşterilerimizin çalışmalarına kesintisiz olarak devam etmelerine yardımcı oluyoruz. ‘Yaratıcı fikirler, pratik çözümler’ mottosunu benimseyerek, çözüm odaklı uygun hizmetlerimizle müşterilerimizin iş sürekliliğinin gelişmesini sağlıyoruz” diyor.
Tolga Demirci, müşterilerinin ERP (Kurumsal Kaynak Planlama) sistemlerinin diğer 3. parti yazılımlarla olan entegrasyon ihtiyaçlarına yönelik hizmet vermek amacıyla yola çıktıklarını belirtiyor. Demirci, zaman içinde verdikleri yazılım geliştirme hizmetleriyle çözüm sağladıkları şirketlerin daha verimli ve etkili süreçlere sahip olmalarını sağlamaya devam etmekle birlikte, müşterilerinin dijital dönüşümlerine yardımcı olacak, işlerini kolaylaştıracak, “Müşteriye Özel Butik Yazılımlar”, “Hedeflerle Yönetim”, “Görsel Planlama Programları” gibi çözümler ile çalışmalarına devam ettiklerini anlatıyor: “Yazılım faaliyetlerinin yanı sıra global bir kurumsal iş yazılımları markasının Türkiye çözüm ortaklarından bir tanesiyiz, bu kapsamda ERP/EAM/FSM/MRO çözümlerinin satış, devreye alma ve satış sonrası destek hizmetlerini vermekteyiz.”
Tolga Demirci, şu bilgileri veriyor: “Crea DBPM, tüm süreçleri görünür kılarak, işleyişin adımlarını, kontrollerini daha hızlı ve verimli bir şekilde ortaya çıkarır. Takibi kolaylaştırarak daha kısa zamanda daha düzgün yapılmasını sağlar. Gelen ya da giden dokümanlarınızı softcopy olarak arşivleyebilir, geriye dönük kolayca ulaşabilirsiniz. Pandemi döneminde iş yapış şeklimizi değiştirmemiz gerekti, işte bu noktada süreç yönetim sistemleri bir ihtiyaç olarak karşımıza çıktı. İnsanlar arası iletişimin yüz yüze yapılamadığı durumlarda eksikliklerin, anlaşmazlıkların oluşması doğal bir durumdur. Crea DBPM ile eksik ya da yanlış bilgi olmadan süreci bir kerede gerçekleştirmek, verimli bir çalışma ortamına alt yapı sağlar.
Crea DBPM, sektörde bulunan tüm BPM (Business Process Management-İş Süreç Yönetimi) yazılımlarından daha esnek olacak şekilde tasarlandı. Öyle ki Crea DBPM kullanan müşterilerimiz süreçlerini sürükle-bırak yöntemiyle hemen tasarlayabilir ve hemen yönetmeye başlayabilir. Kolay veri entegrasyonu sayesinde veri tekrarlarını azaltarak zamandan önemli ölçüde tasarruf; laptop, tablet ve mobil olmak üzere tüm platformlardan ulaşılabilerek kesintisiz bir süreç yönetimi deneyimi sağlar. Kişiselleştirilebilir dashboard ekranlarıyla süreçlerinizin özet verilerini görüntüleyebilir, gelişmiş grafik seçenekleriyle tüm analizlerinizi yapabilirsiniz.
Crea DBPM’i sadece işletme içinde değil, B2B ve B2C süreçlerinizde de kullanabilirsiniz. Süreçlerinizin istediğiniz tüm adımlarına notification ekleyerek ilgili personellerinizi email (elektronik posta) veya SMS (cep telefonuyla kısa mesaj) yoluyla bilgilendirebilir,  personellerinizin süreçlerde yapılan işlemlerden anında haberdar olmasıyla kesintisiz ve güçlü bir iletişim sağlayabilirsiniz.”
Tolga Demirci, “Pandemi dolayısıyla alt yapı hazırlığına ara verdiğimiz, ISO 27001 Bilgi Güvenliği Belgesi’ni, 2021’de almak öncelikli sertifika hedefimizdir. Önümüzdeki yıl Avrupa pazarında da ürünlerimizle boy göstermeyi düşünüyoruz. Kendimizi geliştirmenin bir zorunluluk olduğunu düşündüğümüz için teknik eğitimlerimizi almaya devam edeceğiz. Yurtiçi pazarı için de 7 projenin 3’ü ile 2021, kalan diğer 4 proje ile 2022 yılında adımızdan söz ettirmeyi, şirketimizin vizyonu olarak belirledik” diye konuşuyor.

Yerli yazılım ürünleriyle öne çıkan; 
Omreon Ar-Ge ile büyüyor
Omreon, yazılım geliştirme, iş zekası ve raporlama, KVKK teknik gereksinimler alanlarında ürünler, çözümler ve danışmanlık hizmetleri, yazılım alanında dış kaynak temini ve proje yönetimi ile müşterilerine çözümler sunuyor. Omreon Yönetici Ortağı Ömer Şen, yerli yazılım ürünlerini geliştirmeye devam ederek, örnek bir yazılım şirketi olmaya devam edeceklerini söylüyor.
Omreon Bilişim Teknolojileri, 2017’de Teknopark İstanbul bünyesinde kuruldu. Omreon, yazılım geliştirme, iş zekası ve raporlama, KVKK (Kişisel Verilerin  Korunması Kanunu) teknik gereksinimler alanlarında ürünler, çözümler ve danışmanlık hizmetleri, yazılım alanında dış kaynak temini ve proje yönetimi ile müşterilerine çözümler sunuyor.
Bugüne kadar 100’e yakın proje ile 30’dan fazla müşteriye hizmet veren Omreon, ağırlıklı olarak; perakende, finans, sigorta, online alışveriş, teknoloji, ve enerji sektörlerine özel olarak geliştirdiği iş zekası, raporlama, kvkk ve chatbot gibi ürün ve çözümleriyle projeleri hayata geçiriyor. Yazılım sektöründe 15 yıldan fazla tecrübesiyle fark yaratan Omreon’un ekibinde hem deneyimli hem de genç çalışanlar yer alıyor.
Omreon Yönetici Ortağı Ömer Şen, yazılım sektöründe 15 yıldan fazla tecrübesiyle fark yaratan Omreon’un ekibinde hem deneyimli hem de genç çalışanların yer aldığını söylüyor ve Omreon’un dünden bugüne gelişim ivmesini anlatıyor: “Teknopark İstanbul bünyesinde yer almanın bize çok önemli katkıları oldu. İlk müşterilerimizden biri olan ve Avrupa’nın en büyük telekom operatörlerinden birisi ile iş zekası alanında danışmanlık ve dış kaynak temini ile çalışmaya başlamamıza vesile oldular. Ürünlerimizi müşteri ihtiyaçlarına göre esnek ve hızlı şekilde adapte edip sistemlere kısa sürede entegre edebiliyoruz. Özellikle danışmanlık ve dış kaynak temini konusunda hedefleneni çok iyi anlayıp en uygun fiyatla hizmet sunuyoruz. KVKK alanındaki çözümlerimiz ile müşterilerimize rekabetçi fiyat sunarken aynı zamanda optimum çözümü terzi işi geliştirme yeteneğine sahibiz. Tüm bu alanlarda müşterilerimizin memnun olması ilk önceliğimiz. Bu nedenle özellikle bakım ve destek konularında çok özenli davranıyoruz.”
Dış kaynak ve proje bazlı çalışmalarla etl dwh iş zekası ve dashboard alanlarında da uçtan uca çözümler sunduklarını da belirten Ömer Şen, “İş zekası projelerinde temel sorun müşterinin datalarını anlamak, ne istediğini dashboardlar ile ortaya koyma yeteneği. Danışmanlık sektöründe edindiğimiz uzun yıllara dayanan tecrübeyle her sektöre özel proje yönetimi yaparak bu sorunu en iyi şekilde adresliyoruz” diyor.
Ömer Şen, önümüzdeki dönemde de büyümeye devam edeceklerini dile getiriyor: “Yeni mezun ve genç arkadaşların istihdamına devam ediyoruz. Dış kaynak temini alanında işbirliklerimiz ile KVKK alanında çalıştığımız iş ortaklarımızla büyümeye devam edeceğiz. İş zekası ve raporlama alanında deneyimli kadromuz ile bu alanda proje sayımızı arttırmayı hedefliyoruz. Ar-Ge alanında yerli yazılım olarak ürünlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Özellikle Teknopark İstanbul bünyesinde gelişimimize örnek bir yerli yazılım şirketi olarak devam etmek istiyoruz. Burada yer almaktan gurur duyuyoruz.”

Radore, yeni nesil bulut teknolojileriyle iddialı
Radore CEO’su Barbaros Özdemir, katmadeğerli bilişim hizmetleriyle öne çıkan Radore Veri Merkezi’nin önümüzdeki dönemde yeni nesil bulut teknolojilerine dayalı RCD platformunu daha da geliştirmeye yoğunlaşacağını açıklıyor.
Radore Veri Merkezi Hizmetleri A.Ş., 2004’te kuruldu. Radore, müşterilerine, Bulut Servisleri, Sunucu Barındırma, Sunucu ve Donanım Kiralama gibi temel hizmetlerinin yanında CDN, Web Hosting, Alan Adı ve SSL gibi hizmetler de sunuyor.
2012-2015’te Deloitte Teknoloji Fast50 sonuçlarına göre arka arkaya 4 yıl ‘Türkiye’nin En Hızlı Büyüyen Veri Merkezi’ unvanını alan Radore, 2014’te gerçekleştirdiği İş Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş. ve Doğuş SK Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı A.Ş. ortaklıkları ile sektördeki lider veri merkezi konumunu güçlendirdi. 2020 itibarıyla Türkiye’nin İlk 500 Bilişim Şirketi Araştırması’nda ‘Barındırma Yönetim Hizmeti’ kategorisinde birincilik ödülünün de sahibi Radore, Türkiye’nin en büyük operatör bağımsız veri merkezi olarak, 3 bin 500’ü aşkın kişi ve kuruma hizmet vermeye devam ediyor.
Radore CEO’su Barbaros Özdemir, gelecek hedeflerini özetliyor: “Önümüzdeki dönem için yerli bir bulut hizmet sağlayıcı olarak konumumuzu oldukça güçlendirecek, tamamen yeni nesil bulut teknolojilerine dayalı RCD platformumuzu daha da geliştirmeye yoğunlaşacağız. Bu kapsamda Türkiye’de Container as a service/kubernetes as a service tabanlı hizmetlerimizi yabancı hizmet sağlayıcılarla rekabet edebilecek düzeye taşıyacağız. Radore olarak, ülkemizde tamamen yerli bir altyapıyla oluşturduğumuz bu servisleri, hem kendi bulut hizmetlerimizde kullanıyor, hem de işbirliği yapmak isteyen işletmelere sunabiliyoruz. Bu sayede hem ülkemizdeki Cloud Native uygulama, servis ve altyapı geliştirme ekosistemini güçlendirmek hem de bu alanda topluluk lideri olarak konumlanmak en büyük önceliğimiz.”
Barbaros Özdemir, “Radore olarak son 9 ayda üzerine titrediğimiz projemiz RCD, küresel bulut hizmet sağlayıcılarla Türkiye’de rekabet edebilecek gerçek anlamdaki ilk ürün diyebiliriz. RCD, açık kaynak kodlu yazılımlarla geliştirilen, yazılım paketleri container teknolojisi içeren ve mikroservisler tarafından dağıtılan, tam anlamıyla Cloud Native tanımına uyan inovatif bir bulut bilişim hizmeti. RCD hizmeti, Kubernetes, Private Network, Auto-Scale, SaaS, PaaS gibi yeni nesil teknolojiler içeriyor. Bu sayede modern bir bulut bilişim altyapısının sunabildiği tüm esnekliği, gerçek zamanlı kaynak artırma/azaltma, ölçeklendirme, güvenlik ve mahremiyeti sağlıyor” diyor.
Ekonomik, veriler ülke içinde, kullandığın kadar öde modeli: “RCD’nin en önemli özellikleri arasında, hizmetin saatlik kullanım bazında Türk lirası ile ücretlendirilmesi ve tamamen yerli bir hizmet olmasından dolayı verilerinin ülke içinde kalmasını sağlaması yer alıyor. Özdemir, anlatıyor: “RCD ile dakikalar içinde yeni sunucular ve kaynak havuzları oluşturabilir ve bunları ölçeklendirebilirsiniz. Tüm bunları kullandığın kadar öde modeli ile yüksek bir maliyet tasarrufu sağlayarak gerçekleştirebilirsiniz. RCD altyapısı tüm işlemlerin ve günlük işleyişin tamamen müşteriye ait olacağı ve kontrolün tamamen müşteride olacağı, web arayüzü ile yönetiliyor. Finansal bilgiler, saatlik kullanımlar, faturalar, sunucu/depolama (tüm altyapı) istatistiklerini en alt detayına kadar anlık görebiliyor, kendi alarmlarınızı oluşturabiliyor altyapınız üzerinde tam bir hakimiyete sahip olabiliyorsunuz. Yurt dışı bulut muadillerinden hiçbir farkının olmadığı platforma girildiği anda anlaşılan RCD şaşırtıcı derecede ekonomik olmakla birlikte, bu özellikleri ile Türkiye’deki tek gerçek bulut platformdur.”
Özdemir, tamamen yerli sermayeye sahip bir yüksek teknoloji şirketi olarak, uluslararası kalite standartları, KVKK ve BDDK’ye uyumlu bir bulut hizmet sağlayıcı ve veri merkezi olduklarını vurguluyor.

Günümüz ve geleceğin üretim teknolojisi cobot’lar,
KOBİ’lere rekabet fırsatı tanıyor
Dünya genelinde 46 bin cobotuyla birçok sektöre hizmet veren Universal Robots, işletmelerin dijital dönüşümlerini hızlandırarak, üretim ve verim artışı sağlamakla kalmıyor aynı anda küçük ve orta ölçekli işletmelere, sadece iç pazarlarında değil dünyada rekabet etme şansı veriyor.
Günümüzde üretim modelinde yeni bir değişim yaşanıyor. Teknoloji çağında, dijital dönüşüm olarak adlandırdığımız yapay zeka ve makinelerin internetinin hakim olduğu bu model, insan hatalarından ve insanlardan bağımsız bir üretimin kapılarını açıyor. Pandemi gibi tüm dünyayı durduran bir dönemde üretimin kesintisiz devam etmesini sağlayan bu dönüşümün altında cobot ve dijital teknolojiler yatıyor. Üretimde dijital dönüşümü hızlandıran cobot’lar aynı anda daha fazla verimlilik, kar artışı ve kesintisiz üretimi garanti ediyor.

“Cobotlar üretimi ve üretimdeki değişimi başka bir boyuta taşıyacak”
Dünya genelinde 46 bin cobotuyla birçok sektöre hizmet veren Universal Robots’un Türkiye&MEA Ülke Müdürü Kandan Özgür Gök, cobot’ların işletmelerin dijital dönüşümlerini hızlandırarak, üretim ve verim artışı sağlamakla kalmadığını aynı anda küçük ve orta ölçekli işletmelere, sadece iç pazarlarında değil dünyada rekabet etme şansı verdiğini söylüyor. Üretimin dijital dönüşümünü ve bu süreçte cobot’ların artılarını ve sürece katkılarını konuştuğumuz Gök, dijital dönüşümde rekabet isteyen birçok KOBİ’nin cobot’lardan destek aldığının/alması gerektiğinin altını çiziyor.

“Cobotlar geleceğin üretim modeli”
Cobot’lar, sektör ve işletme ölçeği fark etmeksizin katmadeğer sağlayarak insana destek oluyor. Üretime destek olurken verimlilik, karlılık ve esnek üretim avantajı sağlıyor. Cobot’lar bugünün kabul gören teknolojisi olmakla birlikte, geleceğin üretim modellerinde şimdiden planlamaları yapılarak konumlandırılıyor. Günümüzde, hammaddenin fabrikaya girişinden fabrikadan çıkışına kadar insanların yer almadığı üretim modelleri uygulanıyor. Nesnelerin interneti (IOT), yapay zekanın yönettiği karanlık fabrikalar uluslararası firmaların öncelikli yatırım yapacağı alanlar arasında yer alıyor. Yeni bir yazılım ya da yazılımcıya gerek duymadan akıllı telefon kullanabilen birisi tarafından kolayca programlanabilen cobot’lar, IOT teknolojileri ve yapay zekaya entegre olabilme özellikleriyle karanlık fabrikalara geçiş sürecinde ki (bu süre görece olarak ne uzak ne de yakın) insan faktörünü en doğru şekilde konumlandırarak bu geçişte önemli bir rol alıyor. Bu geçiş sadece çok uluslu firmaların ya da dev fabrikaların değil, küçük ve orta ölçekli olup üretim süreçlerini tümüyle dijitalleştirmek isteyen KOBİ’lere de çözüm oluyor. Kolay kurulum, kolay programlama, esnek üretim ve Türkçe kullanım panelleri ile cobot’lar, üretimde dijital dönüşümü herkes için ulaşılır hale getiriyor.

Cobot’lar pazarda rekabet, prestij ve liderliği getiriyor
Hızlı kurulumu, uygun maliyeti, kolay programlama, hafif ve kompakt yapıları ile fiyat ve kalite rekabet avantajı sunan cobot’lar, 360 derece hareket kabiliyetiyle üretimde paketleme, makine besleme, kalite kontrol, boyama, cilalamaya kadar başarıyla yer alabiliyor. Verimlilik artışıyla hızlı yatırım geri dönüş süresi de sağlayan cobot’lar yüzde 500’e varan üretim artışlarıyla başarı hikayelerinin yazılmasını sağlıyor. Patentli güvenlik sistemi ile insanlarla güvenle ama onlardan bağımsız bir şekilde çalışabilen cobotlar, üretimin her koşulda kesintisiz devam etmesini de garanti ediyor.

“Cobot’la bugün ve geleceğe yatırım yapın”
Geleceğin üretim teknolojileri arasında yer alan cobot’lar, üretimin her alanına ve her sürecine adapte olabilen, 3 kilogramdan 16 kilograma kadar farklı taşıma kapasiteleri sunuyor. Uç ekipmanları değiştirilerek montajdan boyamaya, vidalamadan etiketlemeye, paketlemeden cilalamaya, enjeksiyon kalıplamadan kaynağa kadar tüm işlere entegre edilebilen cobot’lar, geleceğin akıllı fabrikalarını güvenle inşa ediyor.

Yeşil ve Sürdürülebilir Üretim İçin Dijital Uygulamalar
TÜSİAD Sanayi Politikaları Yuvarlak Masası bünyesinde, 2017’den bu yana farklı temalarla düzenlenen Sanayide Dijital Dönüşüm Günleri’nin dokuzuncu etkinliği “Yeşil ve Sürdürülebilir Üretim İçin Dijital Uygulamalar” temasıyla webinar gerçekleştirildi.

Son dönemde gerek ulusal gerekse Avrupa Birliği başta olmak üzere küresel düzeydeki politikaların şekillenmesinde önemli rol oynayan sürdürülebilir ve yeşil üretim konusu dijital çözümler perspektifinden ele alındı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Sanayi Politikaları Yuvarlak Masa Başkanı Bahadır Balkır, çağımızın en önemli sorunlarından birinin iklim değişikliği olduğuna dikkat çekti: “Ekonomik aktivitelerimizin bizi, etrafımızdaki canlıları ve gezegenimizi tehdit ettiği bir dönemden geçiyoruz. Salt günlük yaşam pratiklerimizi değiştirerek kaynak kıtlığı, iklim değişikliği gibi sorunların üstesinden gelmemiz maalesef mümkün değil. Bunun için yeni bir ekonomik sistemin tarifi, iş yapış şekillerin bu risklere göre yeniden şekillenmesi şart. İşte tam da bu noktada dijital teknolojiler çok önemli bir rol oynuyor. Döngüsel ekonomiye geçişte; sürdürülebilir bir gelecek için üretimin çevreyi önceliklendirecek şekilde yeniden tasarlanmasında dijital dönüşümün etkisi kritik.”
Sonrasında TÜSİAD Yeni Nesil Sanayi Çalışma Grubu Başkanı Oğuzhan Öztürk, “Yeşil ve Sürdürülebilir Üretim İçin Dijital Uygulamalar” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Ardından etkinlik, Vodafone İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Hasan Süel’in, Vodafone’un Yeşil Veri Merkezi stratejisi kapsamında Adana Teknoloji Merkezi Güneş Enerji Santrali’nden ve dijital tarım çözümlerinden; Organik Kimya COO’su Tansel Özyönüm ve Qualist Genel Müdürü Gökay Turanlıoğlu’nun Organik Kimya ve Qualist işbirliğinde geliştirilen, süreçlerini en düşük enerji ihtiyacına göre optimize edecekleri ve bu şekilde karbon salınımını azaltmayı hedefledikleri Golden Batch Tool’dan ve Qualist’in baca gazı salınımlarını denetleyerek çevre duyarlılığı yüksek, sürdürülebilir üretimi hedefleyen Green Chimney uygulamasından, Arçelik Global Enerji Yöneticisi Ömer Ünal’ın Arçelik’in Romanya’daki Yeni Çamaşır Makinesi Fabrikası’ndaki enerji yönetim sistemi, akıllı ısıtma-soğutma-aydınlatma senaryoları, makine bazlı enerji tüketim analizleri ve tüketim tahminlemesi ile yenilenebilir enerji sistemlerinin entegrasyonundan bahsettiği “Yeşil ve Sürdürülebilir Üretim için Dijital Kullanım Senaryoları” paneli ile sona erdi.

Dijital için tıklayın..

Yorumlar (0)