banner565

banner472

banner458

banner457

XIV. KOBİ Zirvesi: TÜRKİYE KENDİ AKLIYLA...

TOSYÖV, KOSGEB, TOBB ve TİM’in işbirliğiyle DenizBank ana sponsorluğunda; Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ile İstanbul Ticaret Odası destekleriyle; dergimiz KobiEfor, Hacettepe Teknokent ve Logo Yazılım çözüm ortaklığında düzenlenen XIV. KOBİ Zirvesi, İstanbul’da KOBİ temsilcilerini buluşturdu. “Toplum 5.0 Süper Akıllı Toplum” temasının işlendiği ve paralel oturumların düzenlendiği Zirve, Türkiye’nin koşullarını gözönüne alarak kendi süper akıllı toplumunu yaratması ana fikrini ortaya çıkardı.

KAPAK 01.05.2018, 08:59 30.04.2018, 15:37
10927
XIV. KOBİ Zirvesi: TÜRKİYE KENDİ AKLIYLA...

Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı (TOSYÖV), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) işbirliğiyle; DenizBank ana sponsorluğunda, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) ile İstanbul Ticaret Odası (İTO) destekleriyle; dergimiz KobiEfor, Hacettepe Teknokent ve Logo Yazılım çözüm ortaklığında düzenlenen XIV. KOBİ Zirvesi, İstanbul’da gerçekleştirildi.
“Toplum 5.0 ‘Süper Akıllı Toplum” temasının işlendiği Zirve’ye, KOBİ temsilcileri, akademisyenler, STK temsilcileri yoğun katılım gösterdi.

İşletmeleri geleceğe taşıyacak ekosistemi yaratıyoruz
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Ali Çelik, Zirve’nin ana temasına odaklanarak her şeyin başının akıllı insan olduğunu söyledi. Çelik, "Sadece üretmekle kalmayıp üretirken başkasını da düşünen, tüketirken de gene dengeli, israf etmeden doğru tüketen olmalı" diye konuştu.
Süper akıllı toplumda şehirlerin dizaynında, üretimin işletmesinde, KOBİ’lerin yönetilmesinde dikkat edilmesi gerekenlere Çelik şöyle dikkat çekti:  “Bugünkü bulunduğumuz yer işletme ise yarına emanet edeceğimiz bir işletmedir. Bugünün aklı yarına intikal edilecek akıldır. Özellikle de aile işletmeleri, ‘biz babamızdan böyle gördük, dedemizden şöyle gördük’ demeden işletilmeli, geleceğin kurgulanması esnasında da Mevlana’nın deyişiyle ‘dün dünde kaldı cancağızım, şimdi yeni şeyler söyleyip yeni şeyler yapmak lazım’ cümlesine uygun davranmalı; ancak böyle kalıcı olunur.”
Ürünün üretilmesinden önce tasarlamak gerektiğini hatırlatan Çelik, üretilen üründe ise niteliği artıracak ve sürdürülebilir bir rekabeti sağlayacak adımların atılması gerektiğini belirterek ayrıca işi bir dış göz ile değerlendirmenin önemine dikkat çekti. Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aile şirketleri için dışarıdan göz çok önemlidir. ‘Firmanın durumu nedir, yarın ne gözüküyor? Ne yapmalıyız ki ileriye gidelim?’ gibi sorup cevaplandıran bir yol haritasına ihtiyaç var. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nda stratejide uzmanlaşmış bir kadro var. Son yıllarda üretmeye odaklı desteğe öncelik veriyoruz. Sanayi üretimi olursa çok daha iyi olur, stratejik ürün olursa daha da iyi olur. Teknolojik yatırımsa yanınızdayız. Hatta hibe şeklinde kaynak sağlıyoruz. Bakanlık olarak tasarımdan, proje aşamasından başlayarak Ar-Ge adımlarına kadar ayrı ayrı uygulamalar var. Bunların bir kısmını TÜBİTAK üzerinden, bir kısmını KOSGEB üzerinden sağlıyoruz. TSE üzerinden de desteklemekteyiz. Bakanlığımız; bilimden ürüne, üründen uluslararası ticarete, ticaretten markalaşmaya kadar bütün değerleri öncelikleyen yapıyı her halükarda zirveye kadar destekliyor.”
İşletmeleri desteklemede KOSGEB’in, TÜBİTAK’ın kafi gelmediği dönemlerde bankaların devreye gireceğini hatırlatan Çelik, bankalara şu çağrıda bulundu: “Bankaların desteklerken ‘bu ülkenin KOBİ’lerine ihtiyacımız var’ bakış açısıyla yaklaşması lazım. Biz de zaman zaman KOSGEB üzerinden kullanılan kaynaklarda ‘Bu firmanın asıl üretim amacı için değil başka bir amaç için kullanıldı gibi’ duyumlarını alıyoruz. Ama şöyle görüyoruz; her halükarda memleket ekonomisine giden bütün değerler ekonomiyi döndürsün, çarkları çevirsin, fayda doğursun istiyoruz. Muradımız da hedefimiz de ana üretime destek olacak faaliyeti yapması üzerinedir. Bu nedenle Bankalar, bir şerh düşeceklerse ‘… talebiniz doğrultusunda kullanılması uygundur…’ ifadesini kullanmalıdırlar. Ayrıca… bu para sizden biraz daha fazlasıyla geri alınacaktır… diye yazalım ki dikkatli kullansınlar.”
Batan her şirketin aksayan her şirketin kendilerinin göğüs yarası ve ülkenin kaynağı olduğunun altını çizen Çelik, kaynağın doğru kullanılması, rasyonel olması ve faydaya dönüştürülmesinin temel amaç olduğunu paylaştı.
Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin KOBİ’ler için olmazsa olmaz yapılar olduğunu aktaran Çelik, birçok birbirini destekleyen eko sistemi ortaya koymaya çalıştıklarını ve bunu toplumun geleceği için hayata geçirdiklerini söyledi. Çelik şu noktalara değindi: “Biz bizden sonra nesilleri düşünüp, işletmenin geleceğini yıllar sonrasına taşıyacak faaliyeti öngörüyorsak o bilimi, o aklı şahsımızda, işletmede, çalışanda görmeliyiz.”

Türkiye kendi akıllı toplumunu yaratmalı
Açış konuşmasında TOSYÖV Başkanı Nezih Kuleyin, KOBİ Zirveleri’ni bugüne kadar, TOSYÖV, TOBB ve KOSGEB işbirliğiyle gerçekleştirdiklerini bundan sonra ise paydaşlara Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin de katıldığını açıkladı. TOSYÖV’ün kuruluşundan bu yana KOBİ ve girişimcilik kavramı üzerine çalıştığını ve bu kavramları topluma kazandırdığını aktaran Kuleyin, KOSGEB ve Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) kuruluşunda TOSYÖV’ün ana unsur olarak yer aldığını hatırlattı. TOSYÖV Başkanlığı’nı da bir bayrak yarışına benzeten Kuleyin, kendisinden önceki 8 başkanın büyük katkı sağladığını ifade ederek teşekkür etti.

Kuleyin, DenizBank’ın da süreçte kamu yararlı banka gibi çalıştığını KOBİ Zirveleri gibi toplantılara destek olduğunu söyledi. KOSGEB-TOSYÖV ilişkisinin de toplumsal kalkınma modeli olarak algılanması gerektiğini savunan Kuleyin, KOSGEB’in son zamanlarda eski yönetim yapısına dönerek sanayide rekabetçiliği destekleyerek ülkenin kalkınmasına vesile olduğunu savundu.
Dünyada Almanya’nın ortaya attığı ‘Endüstri 4.0’ ile Japonya’nın ortaya attığı Süper Akıllı Toplum’ olmak üzere iki eğilim olduğunu belirten Nezih Kuleyin şöyle konuştu: “Almanlar sanayileşmeyi sıralıyor. Japonlar ise toplumları sıralıyor. Yani avcı, tarım, sanayi ve bilişim toplumundan sonra ‘Süper Akıllı Toplum’a giriliyor. Bu iki ülkenin sorunlarının  bizim ülkemizle benzer tarafları yok.”
Bu ülkelerde nüfusun artmadığını, sanayinin tüm aşamalarını geçtiklerini ve insan kaynağı noktasında sıkıntılı olmadıklarını kaydeden Kuleyin, şu analizi yaptı: “Bu ülkelerin en önemli sorunu yaşlı insan sorunudur. Yaşlı insanları nasıl değerlendireceklerini düşünüyorlar. Ayrıca bu ülkelerde yerli ve milli bir kavram tartışılmıyor. Örneğin; Japon arabasına binen Alman göremezsiniz. İtalyan ayakkabısı giyip de övünen Fransız da göremezsiniz. Bütün bu sorunlar daha önceden aşılmış. Bu sorunlar bizim sorunlarımız. Bizim sorunumuz önce kültürel. Onların süper akıllı toplumu ile bizim süper akıllı toplumumuz  arasında ciddi fark var.”
Türkiye’nin tasarruf yapmadan üretemeyen bir ülke olduğunun altını çizen Kuleyin, konuyu şöyle detaylandırdı: “Tasarruf yapamadığımız halde günde 5 milyon ekmeği çöpe atıyoruz. Biz ürettiğimiz tarım ürününün  3’te 1’ni kullanamadan çöpe atıyoruz. Hem tasarruf açığımız var, hem de tasarrufa uygun olmayan tüketim davranış alışkanlığımız var. Yerlilikten ve ulusal olmaktan söz ediyoruz ama kimse yerli araba kullanmak istemiyor. Kimse aldığı ürünün yerli olmasını istemiyor. Peki, akıl nasıl olacak. Bu toplumun aklı nasıl olmalıdır? Üretiyoruz. Teknokentlerde bir sürü ürün ortaya çıkarıyoruz ama bunu markalaştırıp satma şansımız yok. Markayı uluslararası duruma getiremiyoruz. Cebindeki telefon markasıyla övünen insan topluluğu yarattık. Akıl bunun neresinde?”
Denizcilikte ufuk körlüğü kavramı olduğunu, büyük geminin kaptanının ufka konsantre olduğu için küçük sandalları görmediğini aktaran Kuleyin, Türkiye’de de benzer bir sorun yaşandığını ileri sürerek şunları söyledi: “Biz ileri teknolojili üretim yapma noktasına kilitlendik. Yüksek teknolojiyi savunma sanayiinde, yazılım sanayiinde üreteceğimizi düşünerek yoğunlaşma içindeyiz. Ama aşağıda değişik bir şey oluyor. Yerli ve milli olduğuna inandığım yayın evinden bir kitap aldım. Kitap Çin’de basılıyormuş. Öğrendim Türkiye’deki kitapların büyük bölümü Çin’de basılıyormuş. Bizim matbaacılık sektörü rekabet edemez hale gelmiş. Yüksek teknolojiye konsantreyiz ama trafik lambalarının yüzde 80’i ithal ediliyormuş. Bunlar yerli sorunlarımız. Süper Akıllı Toplum olmamız bizim kendi sorunlarımızı çözmemizle alakalı. Bütün sorunları ele alıp kendi Süper Akıllı Toplumumuzu yaratmak zorundayız. Bu konuda hiçbir umutsuzluk taşımıyorum.”

“KOBİ’lere Hayat Deniz’de Güzel!”
DenizBank KOBİ Bankacılığı Grubu Genel Müdür Yardımcısı Murat Kulaksız sürücüsüz otomobiller, akıllı evler, asistan robotlar, yapay zeka ve sanal gerçeklik gibi dijitalleşmede yıkıcı dalganın tam ortasında olunduğunu söyledi. Geleceği şekillendiren tüm bu teknolojilerden bahsederken tek odağın elbette kar olmaması gerektiğini vurgulayan Kulaksız, ekonomik büyümeyle birlikte, ekonomik refahı da gözeten bir düşünce biçiminin geliştirilmesi gerektiğini belirtti.
Kulaksız, şunları kaydetti: "Bu da bizi Toplum 5.0 anlayışına getiriyor. Teknolojinin doğru yönetimiyle, tarımdan sağlığa, eğitimden çevreye, enerjiden ulaştırmaya ekonomik ve toplumsal fayda yaratmak mümkün. Tarımda, sürücüsüz traktörler, robotlar ve drone'lar ile 2050 yılında tarımsal verimin yüzde 70'ten fazla artması öngörülüyor. Ulaşımda 2050 yılında, sürücüsüz araçlar sayesinde küçük araçlarda yakıt tüketiminin yüzde 44 azalacağı öngörülüyor. İşte Türkiye'de de benzer bir bakış açısıyla, gerçek ihtiyaçlara üretilen çözümler, ekonomik büyüme ve refahın anahtarı olacak. Bu girişimciler KOBİ'ler arasından çıkmalı çünkü bizim mukayeseli üstünlüğümüz sizin çevik yapınızda yatıyor."
"Teknoloji ile KOBİ'lerimiz arasında köprü vazifesi üstleniyoruz": Murat Kulaksız, Türkiye'de işletmelerin yüzde 99.8'inin KOBİ'lerden oluştuğunu, toplam işletme gelirlerinin yüzde 54'ünün KOBİ'lerden geldiğini belirtti. İhracatın yüzde 54'ünü de KOBİ'lerin gerçekleştirdiğini söyleyen Kulaksız, istihdamın da yüzde 74'ünün KOBİ'lerce sağlandığına dikkati çekti.
DenizBank olarak KOBİ kredilerinde 3 yıldır bankacılık sektörünün üzerinde büyüdüklerini ve 1.6 milyondan fazla KOBİ müşterisine ulaştıklarını bildiren Kulaksız, "Nefes Kredisi, Kredi Garanti Fonu (KGF) Destekli Krediler ve KOSGEB 2017 Faizsiz Kredi Programı'nda öncü bankayız. Şimdiye kadar Nefes, KOSGEB ve KGF'de yaklaşık 75 bin müşteriye, yaklaşık 12 milyar TL'si KOBİ'lerimize olmak üzere, toplam 17 milyar TL kaynak aktardık" dedi.

Kulaksız, Nefes kredisine hem 2017 hem 2018'de ilk "evet" diyen, yola ilk çıkan ve projede de yer alan tek özel banka olduklarını söyledi. İlk yıl Ziraat Bankası ile toplam 30 bine yakın KOBİ'ye, 3 milyar TL tutarında kredi kullandırdıkları bilgisini veren Kulaksız, bu yıl ikinci kez piyasada mevduat faiz oranı yüzde 15'e yakın, kredi faiz oranları ise yüzde 17-18'lerde iken, aylık yüzde 0,99 faiz oranı ve 200 bin TL'ye kadar kredi imkanı ile KOBİ'lerin yanında olduklarını belirtti.
Kulaksız, teknoloji üsleri Intertech'te bine yakın yazılım ve bilgisayar mühendisi çalıştığını, 46 finansal kuruma kendi geliştirdiği teknolojiyi sattıklarını ifade ederek, "Teknoloji ile KOBİ'lerimiz arasında köprü vazifesi üstleniyoruz" diyerek sözlerini tamamladı.

KOSGEB’in yeni dönem yol haritası açıklandı
KOSGEB Başkan Yardımcısı Salih Tuna Şahin, KOBİ Zirveleri’ni önemsediklerini ve burada belirlenen konuları ev ödevi olarak görüp yapacakları çalışmaları buradan çıkan sonuçların ışığında hayata geçirdiklerini söyledi. KOBİ’lerin ekonomideki yerine ilişkin rakamsal bilgiler veren Şahin, KOBİ’nin toplumun, ekonominin kendisi olduğunu hatırlattı. Toplumdaki refahın tabana yayılmasında KOBİ’lerin temel değer taşıdığını paylaşan Şahin şöyle konuştu:  “Ufuk körlüğünün tedavisi KOSGEB’dir. KOSGEB günün şartlarına göre pozisyon alıp KOBİ’ye dokunmaya gayret ediyor. KOSGEB’in günümüz beklentilerine göre yeni bir yol haritasını belirledik ve bazılarında uygulamaya geçtik. Cari açığı azaltacak ürünlerin desteklenmesi adı altında bu kadar yüksek miktarlarda (5 milyon TL’ye kadar) yatırım için proje desteği vermeye başladı.”

Bu konunun iki ayağı bulunduğunu belirten Şahin şu bilgileri paylaştı:  “Kamuoyunda Stratejik Ürün Destek Programı adıyla biliniyor. Türkiye’de üretilen veya üretilebilecekken dışarıdan alınan ürünlerin içeride üretilmesini destekliyor. Yerli ve milli burada üretilmesini amaçlıyoruz. İlk kez burada büyük işletmeleri oyunun içine soktuk. KOSGEB’de bir zihniyet dönüşümünün de öncüsü olduk. Bugüne kadar tematik alana yönelmeden genel geçer destek programlarına yoğunlaşmıştık. Şimdi ise hedefe dönük, etkisi ölçülebilecek ve verdiğimizde sanayide karşılığı olan bir modele geçtik.”
Sanayide büyük işletmeyi oyuna almadan oyun kurulamayacağını aktaran Şahin, bu kapsamda TAİ ile yerli uçak için konuştuklarını ve parçaları KOBİ’lerin üretmesini istediklerini aktardı. 322 başvuruyu bu kapsamda değerlendirdiklerini anlatan Şahin, büyük işletmelerin KOBİ’lerdeki üretimle ilgilendiğini açıkladı.
KOSGEB olarak ayrıca yüksek teknolojinin yerli ve milli KOBİ’ler tarafından tabana yayılmasını amaçladıklarını dile getiren Şahin, şu bilgileri verdi: “Yaklaşık 3.5 milyon KOBİ’nin sadece yüksek teknoloji üretmesini değil, ürettiği teknolojide bir sonraki aşamaya gelip küresel değer zincirinin içinde yer almasını amaçlıyoruz. Çünkü Türkiye’de bu ürünler için portatif üretim yapıldı ama ticarileşme aşamasına gelmeden bir takım uluslararası şirketlerin Türkiye’den alıp götürdüğü ürünler haline geldik. Bunlar bu ülkenin gerçekleri. Bundan sonra bu tür gelişmeler yaşanmamasını istiyoruz. Kamuoyunda Tekno Yatırım olarak bilinen programı uyguluyoruz. Buraya 140 projemiz katıldı. KOSGEB olarak 800 milyon TL gibi destek sağlayacağız. Yaklaşık 3 milyar TL’ye kadar katmadeğerli ve teknolojik yatırım oluşacak.”
KOSGEB’in yeni yol haritasında ‘KOBİ’lerde Yetkinlik Değerlendirme’ sistemini kurduklarını açıklayan Şahin, KOBİ’lerin işletme yönetimi işletme varlığı tanımlamasını yapacaklarını duyurdu ve şunu ekledi:  “İşletmelerimizi daha yakından tanıyacağız. Kabiliyetlerini, Ar-Ge, büyüme, ihracat kapasitelerini ortaya koyarak buna göre destek vereceğiz.”
KOBİ’lerin finansmana erişimine yönelik yeni bir model ortaya koyduklarını aktaran Şahin, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bundan sonra her KOBİ’nin bir kredi limiti olacak. Bulunduğu sektöre göre, daha önce yürüttüğü projelere ve başarılara göre limiti olacak. KOSGEB bu limitler üzerinden onun kullanacağı kredilerin belirli bölümüne puan karşılında destek verecek.”
Bölgesel, il bazında işletmelere dönük yeni destek modeli üzerinde çalıştıklarını aktaran Şahin, 26 bölgede 81 ili kapsayacak bir destek modeli oluşturduklarını, 500 milyon TL destek açıkladıklarını, yazılım ve medikal sektörünü ise özel olarak destekleyeceklerini duyurdu.
Şahin, ayrıca KOBİ’lerin mağdur olmaması için KOBİ danışmanlarını KOSGEB’in akredite edeceği bir sistemi geliştirdiklerini ve uygulamaya koyacaklarını açıkladı.

Çıkrıkçıoğlu: “KOBİ’ler Türkiye’yi geleceğe taşıyacak”
TİM Başkan Vekili Mustafa Çıkrıkçıoğlu, KOBİ’lerin sürdürülebilir bir şekilde büyümesi için özel önlemler alındığını belirterek, “Hem kanuni çerçevede ve uygulamada önemli yol katedildi. Toplam işletmelerin yüzde 99.8’i, istihdamın yüzde 72.7’si, satışların yüzde 62’si, ihracatın da yüzde 55.4’ü KOBİ’ler tarafından yapılıyor. Bugün 71 bin ihracatçının temsilcisi olan Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak bu konuya ayrı bir önem veriyoruz” dedi.
Sundukları hizmetlerde KOBİ’lere pozitif ayrımcılık yaptıklarını açıklayan Çıkrıkçıoğlu şöyle devam etti:  “Çünkü şunu biliyoruz ki; ihracatı 1 milyar dolar olan işletmemizin bunu 2 milyar dolara taşıması çok ciddi bir yatırım bütçesi gerektiriyor. Ancak 1 milyon dolar ihracat yapan firmamız biraz gayret biraz destek ve yönlendirme ile bu ihracatını 2- 3 hatta 5 katına çıkarabilir. Bu düşünce ile KOBİ’lerimiz için pazarlama, finansman, kalite, yenilikçilik gibi birçok alanda hizmetler sunuyoruz. KOBİ’lerin finansmana erişimi için bankalar ile protokoller imzalıyoruz. Ülke ve sektör masaları kurduk. Çok yakın tarihte firmalarımızın ihraç pazarları yakından tanımaları, veriye dayalı bilgiye daha kolay ulaşması için ‘İhracat Bilgi Platformu’nu hayata geçireceğiz.”
Çıkrıkçıoğlu, artık geleneksel metotlarla büyümeye çalışan değil, iş zekası, bulut bilişim, yapay zekayı, Sanayi 4.0’ı, Toplum 5.0’ı konuşan KOBİ’lerin Türkiye’yi geleceğe taşıyacağını söyledi.


“FİNANS SEKTÖRÜ SÜPER AKILLI 
TOPLUM İÇİN HAZIR MI?”
“Finans Sektörü Süper Akıllı Toplum İçin Hazır mı?” Oturumu’nun moderatörlüğünü TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi ve KobiEfor Dergisi Editörü Yalçın Sönmez yürüttü. Dünyanın dijital bir kasırga dönemi yaşadığına dikkat çeken Sönmez, sürecin birçok mesleği ortadan kaldıracağını, yerine de birçok yeni meslek kazandıracağını belirtti. Sönmez, teknolojideki değişimle eşzamanlı olarak insani ve toplumsal gelişmeyi de kurgulamak gerektiğini söyledi. 4. Sanayi Devrimi’nin yenileyen yapısıyla yıkıcı bir devrim olarak da yorumlandığını aktaran Sönmez, teknolojiyi, doğayla uyum halinde, insanlığın gelişimine faydalı olacak şekilde geliştirmenin başlangıçta böyle bir perspektif ve vizyon edinmeye bağlı olduğunu vurguladı.
Türkiye ekonomisinde yüzde 99.9 ağırlığa sahip KOBİ’lerin bu süreçte en çok etkilenecek kesimi oluşturduğunu kaydeden Sönmez, “KOBİ’lerin bu sürece kolay uyumlarını ve gelişmelerini sağlamak için kaynağa ihtiyaç var. Bu kaynağa erişimde gerek kamu, gerek özel sektör, gerekse finans kurumlarına büyük iş düşüyor” dedi.
Teknolojideki değişimle birlikte iş yapma biçimlerinin, iş ilişkilerinin de değiştiğini, geliştiğini ve hızlandığını, daha verimli hale geldiğini ve bunun üretim ilişkileri ile toplumsal ve sosyal ilişkilere de daha farklı nitelik kazandırdığını kaydeden Sönmez, “Özel sektör, kamu, akademi dünyası ve bizim gibi sivil toplum kuruluşlarına sorumluluklar düşüyor. Hep birlikte işbirliğiyle bir sinerji yaratarak bu süreci kavramamız, ona uygun adımlar atıp, bu yarışta geri kalmamamız lazım. Tam bu noktada KOBİ’lerin finans kaynaklarına erişiminde KOSGEB stratejik önemde.” Sönmez, ayrıca KGF’nin de TOSYÖV’ün kurucusu olmaktan onur ve gurur duyduğu ekonomiye stratejik katkı sağlayan bir kuruluş olduğuna değindi.
1.6 milyondan fazla KOBİ’ye destek:  DenizBank KOBİ Bankacılığı Grubu Satış ve Performans Yönetimi Grup Müdürü Tayfur Geler, kendilerini ‘çevik banka’ diye ifade ettiklerini aktardı ve bankanın iştirak şirketi Intertech hakkında da bilgiler verdi.
1000’e yakın yazılım ve bilgisayar mühendisi bulunan Intertech’in, DenizBank’ın bankacılık sisteminin yanı sıra yurtiçi ve yurtdışında birçok finans kuruluşuna hizmet verdiğini kaydeden Geler, DenizBank’ın 1.6 milyondan fazla KOBİ’ye verdiği finansal desteklerle son 3 yıldır bankacılık sektörünün üzerinde büyüme sağladığına da değindi.
Geler, özellikle son iki yıl içinde KGF Destekli Krediler, Nefes Kredisi, KOSGEB 2017 Sıfır Faiz Kredi Programı gibi projelerde öncü olarak yer aldıklarını ifade etti. Birçok KOBİ’nin başvuracağı bu projelerde bankanın hızlı olmasının ve çabuk yanıt vermesinin önemine değinen Geler, bunun için de Intertech’in DenizBank için yeni bir sistem geliştirdiğini söyledi. Sistem sayesinde DenizBank’a başvuran bir KOBİ’nin, banka müşterisi olsun veya olmasın, 5 dakika içinde kredi sonucunu öğrenebilir hale geldiğini belirten Geler, daha büyük ölçekli kredilerde de bu imkânı sağladıklarını belirtti. Bu projeler ile ulaşabildiğimiz kadar KOBİ’nin kredilerden faydalanmasını istiyoruz.”  dedi.
Katmadeğere destek: KOSGEB Başkan Müşaviri Aydın Bayrambaş, 28. yılını kutlayan KOSGEB’in yeni yönetiminin kurumun altyapısını Sanayi 4.0, Toplum 5.0 ve Süper Akıllı Toplum kavramlarına yetişecek şekilde gözden geçirdiğini ve iyileştirmeler yaptıklarını söyledi. “Süper Akıllı Toplum”a giden yolda kurumların yapısını değiştirmesi gerektiğine değinen Bayrambaş, bugün TÜİK verilerine göre yaklaşık 3 milyon 400 bin KOBİ bulunduğunu ve KOSGEB’in geçen yıl 1 milyar TL’lik kaynağının yıl sonunda yüzde 70 artırılarak gerçekleştirildiğini belirtti. İradenin “Siz yapın, somut çıktılar önümüze koyun, bizden de kaynak sorununu çözmemizi bekleyin” dediğini belirten ve bunun iyi bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Bayrambaş, bugün irade tarafından “KOSGEB ne kadar katmadeğer yaratacak, hangi projeleri yapacak? O zaman biz bunları destekleyelim” diye bakıldığını ve elde edilen çıktılar görülünce de ciddi anlamda desteklendiklerini anlattı.
KOSGEB’in mevcut yapılanmasının da değiştiğini kaydeden Bayrambaş, bundan böyle spesifik bölge, sektör ve işletme farklarını dikkate alarak yeni destek çağrılarına çıkacaklarını açıkladı.
Katmadeğeri yüksek imalatçı sektörleri de öne çıkaracak bir takım program ve projelerin altyapı çalışmalarını yürüttüklerini kaydeden Bayrambaş şu bilgiyi paylaştı: “Geçtiğimiz KOBİGEL’de orta ve yüksek teknolojiye yönelik imalat yapan imalatçı sektörleri destekleyen bir çağrıyla çıktık. Şimdi de yine illerde imalat sektörüyle alakalı 5 öne çıkan rekabetçi sektörün çağrısına çıktık. Mevcut yapıda katmadeğerli, orta, yüksek teknolojili ürünler, yatırım, üretim, Ar-Ge, inovasyon, inovatif girişimciyi öne çıkaracak destekleme modelleri, istihdamı artıracak; eğitim danışmanlık, test analiz ve belgelendirme destekleri üzerinde de çalışmalarımız devam ediyor. Özellikle stratejik ürün ve teknoyatırım desteklerinin gerektirdiği yerlileştirme ve millileştirme programı kapsamında özellikle yurtdışında yapılan ve yurtiçine alınması gereken bir takım testleri yerinde çözmek ve bununla ilgili çalışmalar da başlattık.”

Varlık yönetimi alternatif finans kaynağıdır: Güven Varlık Genel Müdürü Sezin Yener Ünlüdoğan, aynı zamanda Varlık Yönetim Şirketleri Derneği’nin temsilcisi olduğunu belirterek, alternatif bir finans kaynağı olan varlık yönetimi sektörünün bankacılığın devamı ve bir parçası olduğunu söyledi.

Ünlüdoğan, varlık yönetimi sektörü hakkında şu bilgileri verdi: “Biz Güven Varlık olarak 70 bin KOBİ borçlumuza çözüm bulmaya çalışıyoruz. Bizim çözümlemeye çalıştığımız ana para yaklaşık 2 milyar TL. Sektörde de 160-170 bin üzerinde KOBİ borçlusu var. Sadece KOBİ tarafında tüm sektörün büyüklüğü ise 5 milyar TL civarında. Sektörü bireysel, KOBİ ve ticari, kurumsal olarak düşünürsek 39 milyar TL bir ana paradan bahsediyoruz.”

KGF dünyanın en büyüğü: KGF. A.Ş. Kurumsal İletişim ve Ürün Yönetimi Bölüm Müdürü Şeyda Yavuz, son 2 yılda gündemdeki kurum; KGF’nin kurumsal performansına dikkat çekerek şu bilgiyi aktardı: “KGF, Kasım 2015’te toplam 24 bin KOBİ’ye kefalet vermiş bir kurumdur. Geldiğimiz noktada 1.5 sene gibi bir sürede neredeyse 410 bin KOBİ’ye ulaştık. Şu anda ödenmiş sermayemiz 318 milyon TL, kayıtlı sermaye tabanımız da 500 milyon TL. KGF olarak hem kendi öz kaynaklarımızdan hem de Hazine Müsteşarlığı’nın bize sağladığı kontür garantiye istinaden kefalet verebiliyoruz. Teminat yetersizliği nedeniyle finansmana ulaşamayan KOBİ’lere kefalet vermek suretiyle finansmana  ulaşmalarını sağlayabiliyoruz. Hazine garantisiyle verilen destekle KOBİ dışı işletmelere de kefalet sağlayabiliyoruz. Hazine Müsteşarlığı’nın bize verdiği ilk 200 milyar TL kaynağın 2017 yıl sonunda tükenmesiyle beraber Ocak 2018’de 55 milyar TL’lik yeni bir kaynak sağladık. Kendi öz kaynaklarımızdan da 10 katına kadar 5 milyar TL’ye kadar kefalet verebiliyoruz. Şu anda toplam kefalet verebilme hacmimiz 260 milyar TL.” 

Bugün gelinen noktada KGF’nin 410 bin firmaya toplam 230 milyar TL kefalet dağıtmış bulunduğunu aktaran Yavuz, Portföy Garanti Sistemi ile en geç 2 gün içinde kefalet talebinin yanıtlandığını belirtti.

“İNOSUİT-İNOVASYON ODAKLI MENTORLUK PROGRAMI”
İnoSuit-İnovasyon Odaklı Mentorluk Programı” Oturumu’nun moderatörlüğünü, Haber Türk Ekonomi Yazarı Abdurrahman Yıldırım yürüttü. TİM Uzmanı Işıl Kocabey, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) hayata geçirdiği inovasyon odaklı İnoSuit-İnovasyon Odaklı Mentorluk Programı hakkında bilgi verdi. Kocabey, sunumuna programla ilgili bilgi veren bir video gösterimiyle başladı. Sunumda, firmaların öncelikle inovasyon stratejisi ve sonra teknolojik haritalarının belirlenmesi, ihracat yapmak isteyen firmaların üniversite-sanayi işbirliğine önem vermeleri gerektiği belirtildi. Toplam 1 yıl süren programda her 3 ayda bir yeni bir dönem açıldığı bilgisini paylaşan Kocabey, 30 ilde toplam 230 firma başvurusu aldıklarını aktardı.
İnoSuit Program Danışmanı Dr. Merih Pasin, orta gelir tuzağından kurtulmanın tek yolunun katmadeğerli ürünler olduğunu ve bunun yolunun da inovasyondan geçtiğini belirterek, başarılı bir inovasyon için tüm şirketin DNA’sına işleyen bir sisteme ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti. Pasin, 11 aydır aktif olan İnoSuit Programı’nın ilkelerini şöyle paylaştı: “İşbirliği (mentörler arası, endüstriler arası ve üniversite ile endüstri arasında işbirliği). Sistematik ve sürdürülebilir bir yaklaşım. İzlenebilirlik. Özgünlük ve akademik özgürlük.” Pasin, programın nasıl çalıştığına ilişkin şu bilgileri verdi: “Bir WhatsApp grubumuz var. Mentörler ile firmalar eşleştiriliyor. Eşleştirmeler her 3 ayda bir yapılıyor. Program süresi 12 aydır. Her 3 ayda bir programı başlatıyoruz. Mentör ve firmalar aylık rapor hazırlıyor. Gelişime bakılıyor.”
İnoSuit Program Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Umut Ekmekçi, İnoSuit Projesi’nde akademik koordinatör olarak çalıştığını, şirketlerde inovasyonun sürdürebilir bir şekilde oluşmasını sağlayan bir sistem oluşturmak gerektiğini, İnoSuit’e 50 civarında firmanın dahil olduğunu, firmalarda kültürel dönüşümün şart olduğunu söyledi.
Elkon Elektrik San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdürü Ertuğ Yaşar, 26 yıldır sanayide çalıştığını belirterek, Elkon Elektrik’in gemi inşa sanayisinde hizmet veren bir mühendislik firması olduğunu belirtti. “Türkiye’nin 448. Ar-Ge Merkezi’yiz” diyen Yaşar, şirketin 2016’da firma çalışanları tarafından satın alınarak yapısının değiştiğini anlattı. Şirkette çalışan 45 mühendisin bir yatırımcıyla birlikte şirketi satın aldığını aktaran Yaşar, milli ve yerli olunca başka stratejilere geçtiklerini ifade etti. Ar-Ge Merkezi olsalar da Elkon Elektrik için esas olanın yenilikçi fikirler olduğunu belirten Yaşar, şirketi yapısal dönüşüme soktuklarını, inovasyonun da bunun bir parçası olduğunu söyledi; “Ar-Ge, müşteri odaklılık, dünyayı takip etmek, öncü lider olmak da bunun bir parçası” dedi.

“SÜPER AKILLI TOPLUMUN  İNSANI”
Mimariye uzay boyut: Moderatörlüğünü 20. Dönem Milletvekili ve KOSGEB eski Başkanı Hilmi Develi’nin yaptığı panelde ilk sözü alan İç Mimar Ayşe Ören, girişimcilik hikâyesinden başlayarak çalışmaları hakkında bilgi verdi. Mimarlığın ne tarafa doğru gideceğini araştırma sürecinde teknoloji ve mimarlığı birleştirmeye çalıştığını ve yolunun ‘Uzay Mimarisi’ne evrildiğini kaydeden Ören, “Araştırmalar şunu gösteriyor. 6 aydan sonra mekan ve hiyerarşi doğuyor. Mimari de budur. Türkiye’de New Worlds yapılanmasını oluşturuyoruz. Ankara, Gaziantep ve İstanbul’da 15’er kişilik yönetimler oluşturuldu. Artık yavaş yavaş yaşam ve uzayı konuşuyoruz. Uzayı baz alarak bir felsefe ve kültür yaratmaya çalışıyoruz” dedi.
Süper Akıllı Toplum temasına ilişkin ise antik Mısır uygarlığından örnekler veren Ören, şöyle konuştu: “Antik Mısır’da Firavun gücünü aslında sel zamanını bilerek sağlıyor. Bunu yaparken de Sirius Yıldızı’nı gözlemliyor. Sirius gökyüzünde kaybolduktan 70 gün sonra tekrar doğuyor ve ertesi gününde sel meydana geliyor. Bu bilgiyi kendinde saklıyor. Ama sonrasında yazının bulunmasıyla bilgi birikmeye başlıyor. Bugün yüksek teknolojiye sahibiz.  Daha kesin, daha doğru bilgiye gidiyoruz. ‘Süper Akıllı Toplum’a ulaşmanın yolunun bilimsel okur yazarlıktan geçtiğini düşünüyorum.”
Bilgiyle-sanatla-felsefeyle harmanlanmış ve karmaşık problem çözme yeteneğine sahip insanlığın daha öngörü sahibi olduğunu aktaran Ören, “Geleceği ne kadar iyi tahmin edersek hem kişi hem ülke bazında bir organizasyon kurup hedefe doğru daha iyi gidebileceğini düşünüyorum” dedi.
İnsan teknolojiden daha değerli: Gökyay Vakfı Satranç Müzesi Müdürü ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Binnur Uçakhan, bilginin insanı akıllı kılmayacağını, aklı nasıl kullandığımızın ve bilgiye nasıl ulaştığınızın önemli olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Teknoloji geliştikçe insanın değeri azalmayacak. Toplum 5.0 kavramında Japonlar da robotlar arası işbirliğini önemsiyor, tamamlayıcı unsur olarak görüyorlar. Şimdi satranç literatüründe taktik ve strateji diye iki kavram var. Taktik geçici, strateji ise kalıcı pozisyonu hedefliyor. Dolayısıyla teknolojinin gelişiminde belki önümüzdeki dönem sadece insanı konuşacağız. İşin özünde teknoloji çok kıymetli ama onu iyi kullanılmış araç olarak görebiliriz.”
Teknoloji özgürleştiriyor: Göz Hastalıkları Uzmanı Op.Dr. Efekan Coşkunseven, Dünya Göz Hastanesi’nin kuruluşunda 4 doktor olarak çalışmalara başladıklarını ve bugün 26 merkezde 200’e yakın göz doktorunun çalıştığı bir yapı olduklarını söyledi. Bakü, Hollanda ve İngiltere’de merkezleri bulunduğunu aktaran Coşkunseven, kırma kusurları alanındaki teknolojik gelişmeler hakkında bilgi verdi: “Teknoloji bize özgürlük sağlıyor. Kırma kusurlarında Avrupa’nın çekim merkeziyiz. Fiyatlarımız aynı olmasına rağmen Türkiye’yi tercih ediyorlar. Bu alanda önemli bir bilgi birikime ve tecrübeye sahibiz.”
Hasan Kalyoncu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Veysi İşler, Toplum 5.0’da 5 duvardan söz edildiğini belirterek şöyle konuştu: “Birincisi kamu yönetimi değişecek. Daha katılımcı olacak. Sağlık konusu ciddi olarak farklılaşacak. Çünkü Japon toplumu dünyanın en yaşlı toplumu, yüzde 26’sı 65 yaş üstünde. Üçüncü olarak hukuk etkilenecek. Dördüncü duvar olarak teknoloji hayatın parçası olacak. Son alarak da hayatın ve mutluluğun tanımının yapılması gerekecek.” Aslında Sanayi 4.0 ile Toplum 5.0’ın birbirini kapsayan yapılar olduğunun altını çizen İşler, tüm süreçte bu 5 duvara dikkat etmek gerektiğini ifade etti.

“SÜPER AKILLI TOPLUM TEHDİTLER, FIRSATLAR, DİJİTAL DÖNÜŞÜM VE DEĞİŞEN DÜNYA”
KOBİ’lerde dijital dönüşüm:
Moderatörlüğünü Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak’ın yürüttüğü panelin konuşmacılarından Logo Yazılım İcra Kurulu Üyesi Akın Sertcan, ‘KOBİ’lerde Dijital Çağ’ başlıklı sunumunda 60 saniyede gerçekleşen veri transferiyle ilgili bilgi verdi. Avrupa’nın 843 milyon nüfusunun yüzde 74’ünün kentlerde yaşadığını ve 674 milyonunun internet kullandığını açıkladı. Dijital dönüşümün en başarılı sektörünün finans, ardından inşaat, sağlık ve hizmetler sektörü olduğunu kaydeden Sertcan, KOBİ’lerde dijitalleşme konusuna değindi; mikro ve makro ölçekli birçok işletmenin hayatına dijital dönüşümün büyük etki yaratacağını vurguladı. Sertcan, Logo olarak teknolojik dönüşümün neresinde olduklarını açıkladı; Logo’nun 30’dan fazla marka tescili bulunan ürünlerle işletmelerin dijital dönüşümüne yoldaşlık yaptığını aktardı.
Model fabrika: Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (BTSO) ‘Model Fabrika’ projesi hakkında bilgi veren BTSO BUTEKOM Bursa Model Fabrika Müdürü Engin Üçkardaş, “Neden Model Fabrika yalın üretimin kullanıldığı bir sistemdir? Operasyonel mükemmellik ilkelerinin ölçeklendirilebilir şekilde yayılmasına yönelik güçlü bir araçtır. Hayata geçireceğimiz ilk Model Fabrika’mızda Pnömatik Silindir’in üretimini yapacağız. Bu modeli KOBİ’lere sunacağız” dedi. Model Fabrika’nın aynı zamanda dijital üretimin bir yansıması olacağını öngören Üçkardaş, “Proje ekibimiz var. Üniversiteler ile işbirliği yapıyoruz. Bu proje imalat sanayinde işletmelerin düşük verimli olmasından doğdu. Kuracağımız sistem bu soruna çözüm getirecektir” diye konuştu.
Birey ekonomiye entegre olmalı: Hayat Varlık Ar-Ge Merkezi Yöneticisi Mesrur Börü, “Ekonomik dünya ile entegre olmuş her birey daha rahat yaşamalı. Sektörler birbiriyle entegre olacak. Bizim özelimizde finans sektörü bu yapının içinde yer alacak. Bireyin bu süreçte sistem içinde mutlu yaşaması sorun yaşamaması borçlu olmasına bağlı. Çünkü kredi alabilir, yatırım yapabilir ve Toplum 5.0’ın geliştiği dünyada işlerini gerçekleştirebilir. Amma ne zamana kadar; borcunu ödeyene kadar” diye konuştu. Aksi halde kişinin sistemden dışlanacağını öngören Börü, bu süreçte varlık yönetim şirketlerinin devreye girerek sistemin dışında kalan bireylere finans desteği sağlayarak tekrar sistemin içinde yer almasına vesile olacağını söyledi. Hayat Varlık olarak sektörde bir ilki gerçekleştirerek Ar-Ge Merkezi kurduklarını aktaran Börü, “Yapay zekayla farklı öğrenme metotları kullanarak müşteriyi daha iyi tanıyoruz. Bireysel olsun, KOBİ olsun müşterilere bu yönde finansal okuryazarlık eğitimi vermeye çalışıyoruz. Varlık yönetim sistemi krizden nemalanan bir yapı değil” diye konuştu.
Kendimize sağlıklı bakmalıyız: MEF Üniversitesi Rektör Prof.Dr. Muhammed Şahin, sunumunda “Türkiye bilim ve teknolojide dünyanın neresinde? Türkiye ne Yapmalı? sorularına yanıt aradı. Sunumuna veriler sunarak başlayan Şahin, “OECD yönetim biçimi, finans, performans kriterlerine göre ‘Dünya Üniversiteleri’ sıralamasını yaptı. İlk 200 üniversite içinde Türkiye’den hiçbir üniversite yok. ABD’den 47 üniversite, İngiltere’den 28 üniversite var. Başka bir araştırmada uluslararası yayın sıralamasını araştırmışlar. ABD, 532 bin yayın yaparken Çin 458 bin yayın yapmış. Türkiye’nin yayın sayısı 40 bin İran ise 2011’den itibaren bizi geçiyor. OECD 2015 yılı Ar-Ge personel sayısına baktığımızda; Çin’in 1.5 milyon, ABD’nin 1.2 milyon Türkiye’nin ise 89 bin personeli olduğu görülüyor. Patent başvuru sayısında ise 2016 yılında Türkiye 8 bin 364 başvuru yapmış. İran ve İsrail’in ise 15 bin başvurusu var. Demek ki bu ülkeler bilim ve teknolojiyi bir şekilde siyasetten ayırmışlar” diye konuştu.  İleri teknoloji ihracatında Türkiye’nin 2016 yılında 2.2 milyar dolar ihracat yaptığını, Çin’in ise 496 milyar dolar, Almanya’nın 189 milyar dolar, ABD’nin ise 153 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiğini açıklayan Şahin, “Bizim üniversitelerin tanıtımlarını dinleyince sanki dünya üniversitesiyiz. Devlet kanallarını dinleyince Japonya’nın veya Güney Kore’nin önündeyiz. Oysa kendimizi sağlıklı şekilde görmeliyiz. Kendimizi abartmadan görelim. Çünkü devlet bu kadar yatırım yapıyor neden durumumuz değişmiyor?” sorusunu yöneltti.
Başarının sırrının ekosistemde olduğunu; ABD’nin Silikon Vadisi’ni örnek gösteren Şahin, “Türkiye Bilişim Vadisi’ni Gebze’ye kuruyor. 10 yıldır kuruyor. İTÜ’nün Rektörü iken bu vadinin İstanbul’da olması gerektiğini söyledik. Çünkü üniversiteler burada. İstanbul’da olursak beyin göçünü sağlayabiliriz. Örneğin Çin yetenek avcıları için 10 yıllık vize veriyor. Suudi Arabistan geleceğin teknoloji kenti Neom şehrini kuruyor” bilgisini verdi. “Treni kaçırdık mı?” sorusunu yönelten Şahin, henüz fırsatların bulunduğunu belirterek, “2009’dan sonra kurulmuş ve bugün 804 milyar TL’ye ulaşmış Global Unicorn Girişimler vardı. Ülke olarak bugün kendimizin boyunun ölçüsünü görürsek 10 yıl sonra bunların arasına girebiliriz. Bunun için bir eko sistem yaratılmalıdır. Teknoloji üssü İstanbul projesi buna bir örnektir. Bu proje için dünyada 100 ile 150 bin Ar-Ge personeli getirmek lazım. Bunu getiremezsek bir şey değişmeyecek. Bu rakam da mütevazı bir rakamdır. 2030’da belki ilk 10 ekonomi arasına girebiliriz. Tabi her şeyden önce liyakat olmalıdır” diye konuştu.
Intertech Genel Müdür Yardımcısı Ertekin Güzel, teknolojik gelişimin önünde durulmayacağını belirterek, “Yakın bir gelecekte giyilebilir teknolojik ürünleri konuşacağız. Türkiye bu noktanın çok uzağında değil” dedi. Intertech’in 10 değişik ülkeye banka ve finansal çözümler sunduklarını aktaran Güzel, “Önemli olan hayal etmek ve oraya gitmek. Sadece üretmek yetmez pazarlamak da gerekiyor. Gelişen teknolojide yeni iş modellerini oluşturmaya çalıştık. Bunun yolu da müşteriye ulaşmaktan geçiyor. Müşteri neredeyse orada olmak zorundayız” diye konuştu.

Yorumlar (0)