banner565

banner472

banner458

banner457

Ne olursan ol, yılgınlığa düşme

Hayatın zorluklarına değil, çözüme ve iletişime odaklı Digital Planet CEO’su Evren Demirbaşoğlu’nun yaşam mottosu; “Yaşamdaki en büyük zafer, hiçbir zaman düşmemekte  değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.”

CEO 01.09.2019, 07:52 30.09.2019, 09:08
17122
Ne olursan ol, yılgınlığa düşme

Bu ay ki CEO röportajımızı; bilişim sektörünün ender kadın yöneticilerinden Digital Planet’in çiçeği burnunda CEO’su Evren Demirbaşoğlu ile gerçekleştirdik. Evren Demirbaşoğlu, Digital Planet’in gelecek hedeflerini ve sıra dışı başarı öyküsünü bizimle paylaştı.
Digital Planet CEO’su Evren Demirbaşoğlu, şirketin hedeflerini; “2020 yılında yurtdışındaki Digital Planet iş hacmini hem daha fazla ülkede hem de daha yüksek bütçe ile yapma hedefimiz var. Digital Planet’in mevcut teknolojik altyapısını yenileyerek, daha çevik ve yüksek performanslı bir ortam hedefliyoruz. Şu anda halihazırda adımlarını attığımız çözümlerimizle güçlü bir fintech ve dijital dönüşüm şirketi olma yönünde kararlıyız. Uzun vadede en önemsediğim hedefimiz ise bu hizmetleri sadece Türkiye’de değil, global seviyede vermek” sözleriyle özetliyor.
Sektöründe ilklere imza atan Digital Planet’in halihazırda 19 yıldır bilişim sektöründe farklı konularda hizmet veren köklü şirketlerden biri olduğunu belirten Demirbaşoğlu, zaman zaman şirketlerde teknoloji, altyapı ve organizasyonel değişikliklerin yapılması gerektiğini, Digital Planet’in de bu aşamalardan birinden geçtiğini söylüyor.
“Gayet üretken, birçok yeni iş alanının ve işbirliğinin yapıldığı, yurtdışında gücümüzü arttırmaya yönelik, açık iletişime sahip ve huzurlu bir şirket ortamımız var” diyen Demirbaşoğlu, bu değişim sürecinde şirketin global marka olma yolculuğunda hız kazanmasına öncülük eden yöneticilerinden biri olacak.
Evren Demirbaşoğlu’na göre iyi bir CEO; “resmin tamamını gören, risk ve tehditleri önceden fark edip gerekli önlemleri alabilen, strateji kurabilen, yönettiği işi iyi bilen, delegasyonu iyi yapan, adaletli, hem iş hem insan odaklı olmalı.”
“Ne iş yaparsanız yapın analitik bir insansanız, hayat size kolay olur” diyen Evren Demirbaşoğlu’nun yaşam mottosu; “Yaşamdaki en büyük zafer, hiçbir zaman düşmemekte değil, her düştüğünde ayağa kalkmakta yatar.” Ve uyarıyor: “Ne olursa olsun devam et, yılgınlık yok. Yılgınlığa düşme.” İnsanlarla ilişkilerinin iyi olduğuna değinen Demirbaşoğlu, Nobel ödüllü ünlü fizikçi Albert Einstein’in “İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, benim atomu parçalamamdan çok daha zor” sözlerini hatırlatarak, önyargılı olmamaya büyük özen gösterdiğini dile getiriyor.
İşine duyduğu yapıcı tutku: “Yaptığım işin hakkını vermek isterim” sözlerinde saklı. Adaletli, titiz, çalışkan, dikkatli, sevecen, dürüst, hoşgörülü olmaya gayret gösterdiğini ve ekip çalışmasını çok önemsediğini vurgulayan Demirbaşoğlu, çalışma arkadaşlarının hikayelerini bilmeyi ve onlarla birebir iletişim kurmayı önemsiyor. Ekibin liderini kendinden biri olarak görmesi ve açık iletişim önemli. Bir sorun olduğunda ekibin hep birlikte çözüm bulmasından yana. Kriz anlarında önceliği hızla yangını söndürmek.
Demirbaşoğlu’nun bir diğer önceliği ise yaptığı işi detaylı bir şekilde bilmek ve takip etmek: “İnisiyatif almayı ve çalışma hayatında güvenebileceğim doğru takım arkadaşlarını seçmeyi çok önemserim. İnsanları olduğu gibi kabul etmenin, fazla yargılamamanın, hoşgörülü ve sevecen olmanın çok faydasını gördüm.” İyi bir liderin takım arkadaşlarına perspektif, vizyon, sorunları aşmalarında analitik bakış açısı kazandırma, problem çözme yetisi katabilmesi gerektiğini düşünen Demirbaşoğlu, başarının her zaman tüm ekibe ait olduğuna inanıyor.
“İyi satışçı, müşteriyi iyi dinleyendir”: Mesai saatleri dışında özellikle haftasonu hiç kimsenin çalışmaması gerektiğine inanan Demirbaşoğlu, müşterilere anlık hızlı geri dönülmesine önem veriyor. Kendine yönelik eleştirileri dikkate alıyor. Yıllar içerisinde karşısındakini iyi dinleme konusunda kendisini çok fazla eğittiğini anlatan Demirbaşoğlu, çok az konuşan ancak çok iyi bir dinleyici olan, satış başarısıyla ödüllü eşini örnek veriyor: “İyi satışçı, çok fazla konuşan değil, müşteriyi iyi dinleyendir.”
Demirbaşoğlu, her bir önceki iş deneyiminin sonraki çalıştığınız yerlerde size bir basamak oluşturduğunu, öğrendiklerinizin, deneyimlediklerinizin üstüne koyarak yenilerine ulaşmada size kolaylık sağladığını anlatıyor:  “Farklı iş deneyimleri ve farklı alanlarda uzmanlaşma konuları her açıdan değerlendirebilmeyi, farklı bakış açısından yaklaşımı ve empatiyi arttırıyor bence.”

Muş, Varto’dan, İstanbul’a
Muş, Varto’da 1976’da dünyaya “merhaba” diyen Evren Demirbaşoğlu’nun annesi de babası da ilkokul öğretmeni. Muş Varto’da eğitimli olmanın önemi, Demirbaşoğlu’nun annesinin; “Biz de üniversite mezunu değilsen çoban bile yapmazlar” sözünde saklı. 1946 ve 1966 depreminde haritadan silinen Varto, yeniden kurulmuş. Zorluklardan yılmadan azimle hayata tutunma özelliğini, geldiği topraklardan miras alan Evren Demirbaşoğlu, dört kardeşin, ikincisi.
Kızkardeşiyle birlikte 5 yaşında okuma yazma öğrenir, 6’sında ailesiyle birlikte Balıkesir’in bir dağ köyüne, sonrasında da Balıkesir’in Dursunbey ilçesindeki 400 haneli köyü Sağırlar’a taşınırlar. İlkokul 1. ve 2. sınıfta öğretmenleri, annesi ve babası olur. 8 yaşında tanıştığı elektriğin en sevdiği yanı; daha çok kitap okuyacak zamana kavuşmasıdır. İlkokul 4. sınıfta, İzmir’in Menemen ilçesi Seyrek köyü… İlkokul 5. sınıftan lise son sınıfa kadar ailesiyle birlikte İzmir...
Evren Demirbaşoğlu için çocukluğunun geçtiği Balıkesir’in yeri apayrı: “çok güzel çam ağaçları, çok güzel tarım ve çok güzel insanların olduğu yer...” Ortaokul eğitimini İzmir Çiğli Lisesi’nde, lise eğitimini İzmir Karşıyaka Lisesi’nde alır. Lisede hedefi; Türkiye’nin iyi üniversitelerinden birinde mühendislik eğitimi alıp, iyi bir mühendis olmaktır. Ailesi ise tıp okuması konusunda ısrarcıdır. Ancak kararından dönmeyen 16 yaşındaki Demirbaşoğlu’nun annesine sarf ettiği; “İnsan eşini bile değiştirebilir ama işini değiştiremez. Ben çok kararlıyım, mühendis olmak istiyorum, lütfen peşimi bırak” sözleri herkesi ikna edecek güçtedir.
Ailenin ilk mühendisi: Lisede amacına hizmet edecek şekilde planlar yapan Demirbaşoğlu, 1993’te İstanbul Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümünü kazanır. Artık İstanbullu’dur. Çemberlitaş Kız Yurdu’na yerleşir. Gerçek dostlukların temelinin atılması ve hayatın öğrenilmesi açısından her üniversite öğrencisinin bir yurt deneyimi edinmesi gerektiğini düşünen Demirbaşoğlu, İngilizce hazırlık eğitiminin ardından bölüm derslerine başladığında hocaları konusunda güzel bir sürprizle karşılaşır. 4 hocası da ABD’de doktorasını tamamlamış ve zorunlu hizmet için Türkiye’ye geri dönmüş bir ekiptir: “Bu hocaların global bakış açısı o dönem öğrencileri olarak bizlere ve bölümümüze büyük değer kattı.”  Harvard’da bir profesör dayı olmak üzere, öğretmen, doktor, mali müşavir hatta hemşire bile bulunan ailenin ilk mühendis üyesi Evren Demirbaşoğlu olur.
Rol modelleri: Evren Demirbaşoğlu’nun rol modelleri; annesi ve babası, ilk gençlik yıllarında ise kuzeni; Devrim. Zor durumdaki herkese yardımcı olan, elindeki 1’se bunun yarısını mutlaka paylaşan, insanların iyi yerlere gelmesi için yönder olan, hep bir şeyleri iyi yöneten ve organize eden, fikri sorulan, sosyal zekası gelişkin bir anne... Çarpıcı matematik zekasıyla öne çıkan, sevecen, yumuşak kalpli, çok anlayışlı, her ortamda çok sevilen, dürüst ve güvenilir bir baba... Dokuz Eylül Üniversitesi’nde İşletme Bölümü öğrencisi, gitar çalan, iyi bir sanatsever olan Devrim Ağabey…
Hayattaki adımlarını herkesten bir adım önce atan Evren Demirbaşoğlu, üniversite 2. sınıfta evlenir. İş hayatına ilk adımını ise üniversite bitmeden henüz tek dersi kalmışken atar. Özel bir havayolu firmasının IT (bilişim teknolojileri) departmanında çalışmaya başlar. Tamamen teknik bir iştir, helpdesk, sistem yönetimi, tüm Türkiye’deki kullanıcıların desteği, kurumdaki uygulamaların yönetimi ve desteği, yönetime bu işlerin raporlanması.
5-6 yıllık teknik tecrübenin ardından farklı bir iş yapmak istediğine karar verir. Sunucu, veri depolama çözümleri ve yazılımları konusunda presales olarak çalışmaya başlar. 3 yerli bilişim şirketinden sonra rotası global bir firmadır: 2006’da Xerox Türkiye’de başlar. Xerox’da Business Process alanında; dijital ve fiziki arşivleme ve bunların entegrasyonu, arşiv ve doküman yönetim sistemi, form işleme, fatura işleme, tarama arşivleme projelerinde yer alır. Xerox Türkiye’de bu servislerin ilk defa aktif edilmesinde ve yaygınlaştırılmasını sağlayan ekiptedir. 2011’de TTNET ve Türk Telekom bünyesinde yapılacak dijital ve fiziki arşivleme projesinin proje yöneticiliği için TTNET’de çalışmaya başlar. 3.5 yıl içerisinde eski Telekom müdürlüklerindeki abone evrakları sayısallaştırılır ve fiziki olarak özel bir arşiv merkezinde tutulmaya başlanır, yanı sıra günlük belge operasyonu devam ettirilir. Aynı zaman diliminde TTNET tarafında Doküman Yönetim Sistemi projesinde de çalışır. TTNET’den sonra 1.5 yıl yine TT Grup şirketlerinden olan Assistt’de çalışır. 2015 yılı Aralık ayında, Digital Planet ailesine, İş Geliştirme ve Proje Yönetim Ofisi Direktörü olarak katılır.  Yaklaşık 1.5 yıl sonra Satış&Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başlar. Son 4 aydır da Digital Planet Genel Müdürü ve CEO’su olarak çalışmaya devam ediyor.
Hep konfor alanının dışına çıkmak: Evren Demirbaşoğlu, bilişim sektörünü bilinçli şekilde seçmediğini söylese de iş hayatına adım atılan ilk iş alanının kişinin kariyerinin geri kalanını da etkilediği için çok önemli olduğunu vurguluyor: “İlk işyerimde şirket iflası nedeniyle toplu işten çıkarma yaşadım, çok gençtim bu yaşanılan bana çok şey öğretti. 2001 krizini iliklerime kadar yaşadım ve bu krizde 1 yıl işsiz kaldım. Ama bu bir yıllık zamanı İnsan Kaynakları master programımın derslerini tamamlamak için kullandım, bana faydası bu oldu.  Teknik bir çalışan olarak başlayan kariyer yolculuğum presales, proje yönetimi, iş geliştirme ve yönetim alanlarında çalışmaya doğru evrildi. Bu geçişler, kariyerimde önemli noktalar. Presales olarak ilk çalışma alanım sunucu ve veri depolama sistemleri idi fakat sonrasında business process management alanı gibi daha kompleks ve müşterilerimize farklı bileşenler içeren çözümler sağlamak için çalıştım. Bu da farklı çözümler üretme ve müşteride değer yaratma bakış açısını kazandırdı bana. Kariyerimdeki değişiklikleri, bilerek ve isteyerek yaptım. Her zaman çalıştığım işyerlerinde kendime bir gönüllü koç veya mentor bulup içinden çıkamadığım ya da destek almam gereken konularda o insanlara danıştım. Bunun dışında işin kitabına, felsefesine uygun olarak koçluk, mentörlük desteğini profesyonel olarak da aldım.”
Kitap okumak, seyahat ve sinema: Evren Demirbaşoğlu’nun olmazsa olmazları; aile, iş, kariyer. İngilizce biliyor, seyahat etmeyi ve kitap okumayı çok seviyor. Her türlü müziği dinliyor ancak farklı müziklerin, sanatçıların denemelerini dinlemek daha çok hoşuna gidiyor. Üniversite yıllarında sinemaya çok sık giden, İstanbul’daki sinema festivallerini hiç kaçırmadan takip eden Demirbaşoğlu, çocuklar olunca bu tutkusundan vazgeçmemiş, çözüm üretmiş, evde fırsat buldukça aile sinema günleri düzenliyor.
Yurtiçinde farklı yöreleri görmeyi ve buraları gezmeyi önemsiyor: “Fırsat yaratabilirsem Türkiye’deki her ile gitmeyi isterim. Şu ana kadar Ege, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını gezdim. Türkiye’de en çok Nemrut Dağı ve Kapadokya’nın etkisinde kaldım. Doğa ile iç içe olmayı seviyorum. Avrupa’da da birçok ülkeyi ve şehri görme fırsatım oldu. Avrupa’da görmediğim gezemediğim diğer yerleri özellikle henüz gidemediğim Küba, Şili, Vietnam, Kamboçya, Endonezya gibi ülkeleri de sırayla görüp gezmek isterim.”
Bilişim sektörü, ekonomi ve bazı sektörlere yönelik özel dergileri takip eden Demirbaşoğlu, kitap okumayı çok seviyor: “Yerli, yabancı tüm yazarları, kitap beni cezbettiğinde konu bağımsız okurum. Ama roman ve şiir kitapları olmazsa olmazlar benim için. Türk yazarlardan Elif Şafak, Necati Cumalı, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Oğuz Atay, Sabahattin Ali gibi isimler ilk aklıma gelenler... Dünyada ise Pablo Neruda, Federico Garcia Lorca, Charles Baudelaire, Edgar Allan Poe, Louis Aragon, Jorge Luis Borges, Rilke, Rimbaud, Kafka, Gabriel Garcia Marquez, Albert Camus, John Steinbeck, Herman Hesse, Umberto Eco, Hemingway, Jean Paul Sartre, Dostoyevski, Turgenyev…”
Emeklilik hayali; bir Ege kasabasında yaşamak: Cuma günleri müşteri veya iş ortağı görüşmesi olmayacaksa spor giyiniyor. Diğer çalışma günlerinde ise tercihi klasik ve smart casual’dan yana. Emekliliğinde bir Ege kasabasında yaşama hayali var, bu Datça da olabilir, İzmir’in bir ilçesi de.

Yorumlar (0)